13 Haziran 2024 Perşembe

Yarım Kalmak

 

“Sana Rabbinin Kitabından vahyedileni oku. O’nun sözlerini değiştirici yoktur ve O’nun dışında kesin olarak bir sığınacak (makam) bulamazsın” (Kehf 27).

 

Yarım kalmak insanın hattâ tüm varlığın kaderidir. Çünkü “tam olan” sâdece Allah’tır. Tam olmak Bakî olmayı gerektirir, yarım olan ise ancak fânî olabilir. Her-şey fâni ve yok olucudur: “Üzerindeki her-şey yok olucudur (fân); Celâl ve ikram sâhibi olan Rabbinin yüzü (kendisi) bâki kalacaktır” (Rahmân 26-27). Her-şey fânî olduğu için dolayısı ile her-şey yarımdır. Tüm kâinât, bu yarımlığı içinde muhteşem bir düzene ve döngüye sâhiptir. Döngüsü mükemmeldir zîrâ işleyişini ona Allah vermiştir ve vermektedir. Fakat varlığın varlığı bakî değildir ve fânidir ve bu fânîlik onu tam değil yarım eder ve yarım bırakır.

 

Yarım olduğunun farkında olan tek varlık insandır. O zâten her-an yarım kaldığı için yarımlıktan kaçamaz, kurtulamaz. Bir bakmışsınız onu tamamlayan bir şey yada kişi yok oluvermiş. İnsan o anda yarım kalır. Anne-babası, kardeşleri, akrabâları eşi, çocukları, dost ve arkadaşları, işi, evi, arabası, parası, malı-mülkü, makâmı, yedikleri, içtikleri, giydikleri, gezdikleri, gördükleri vs. sevdiği her-şey yâni kendisini tamamlayan yada tamamladığını zannettiği her-şey de kendisi gibi fânî olduğu için onu mutlakâ yarı-yolda bırakırlar yada o onları yarı-yolda bırakır da insana tam olmadığı hatırlatılır durur.

 

İnsan ancak Allah’a bağlandığında ve Allah-merkezli yaşadığında yok oluşlar onun için “tadımlık” olabilir ve yarım bırakan en büyük etken olan ölüm ile kişi bir-anlık yarımlığı tatsa bile âhiret hayâtında yeniden tamamlanır. Onu Allah tamamlar. Tabi bu tamlık “Allah gibi olmak” değil, “Dünyâ’daki gibi yarım olmamak” anlamındadır. Zîrâ yaratılmış olan her-şey eksiktir, eksik kalacaktır.

 

Tam olamamanın ve yarım kalmanın sürekli acısını çekenler, bir türlü Allah’a bağlanamayanlar ve O’nun emir ve yasaklarına göre yaşamayanlardır. Biten, solan, giden, ölen ve kaybolan her-şey ona yarımlığını hatırlatıp durur ama buna rağmken “tam olan”a sığınmaz da yarımlar içinde oyalanır durur. Tam Olan’a bağlanamayanlar ve sığınamayanlar, sürekli olarak, kendisine yarımlığını bir-an dâhi olsa unutturacak yeni tamponlar arayıp dururlar. Fakat hiç-bir tampon onun yarım olduğu gerçeğini değiştirmez. Yarım olduğu ona tokat gibi çarpar da her geçen gün çok daha fazla acıtır.

 

Allah ve âhiret inancı ve bilinci olmadığında her-şey yarım kalır. İnsanın zevk ve haz aldığı, neşe ve zevk duyduğu her-şey biter ve yarım bırakır. Allah ve âhiret olmadığında adâlet, eşitlik, hak-hakîkat, ahlâk ve tevhid yarım kalır. Yarım kalanın yerini ise adâletsizlik, eşitsizlik, haksızlık, ahlâksızlık, şirk, küfür, nifak, fitne, fesat, günah, haram, suç, günah vs. alır. Aynen günümüzdeki gibi.

 

Teori yarımdır ve onu pratik tamamlar. Fakat teori, -bâzı sınırlı zamanlar hâriç- hiç-bir zaman %100 pratiğe dökülemez. Kur’ân’ın gösterdiği “ulaşılabilir olan” bir “hedef” vardır. Fakat o hedefe bir-anda ulaşılamadığı gibi, çokları ulaşmaz da. İslâm’da, o hedefe ulaşma yolunda tüm güçle samîmi bir şekilde gayret sarf etmek önemlidir. Yarımın yapacağı en iyi şey budur.

 

Dünyâ’da her-şey gibi insan da yarımdır ve bu yarımlık içindeyken kurtuluşa ulaşacak yada ulaşamayacaktır. Varlık içinde yarım olmayan tek şey tevhidtir. Tevhid ya %100 olur, yada %0. Tevhid yâni “şirksizlik”, yarım-yamalak olacak şey değildir. Tevhid %100 olmadığında Allah’ın yardımının ulaşması söz-konusu bile olmadığı gibi, azâbı her yönden kuşatır bizi.

 

En güzel amel de, “yarım bırakılmayan amel”dir. Çünkü bir şeyi yarım bırakmak, “o şeyi hiç yapmamak” gibidir. Ameller yarım kalmazsa bizi cennete kadar taşırlar Allah’ın izni ile. 

 

En doğrusunu sâdece Allah bilir.

 

Hârûn Görmüş

Hazîran 2024

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder