“Yer-yüzünde
olanların çoğunluğuna uyacak olursan, seni Allah’ın yolundan
şaşırtıp-saptırırlar. Onlar ancak zanna uyarlar ve onlar ancak zan ve tahminle
yalan söylerler” (En-âm 116).
Allah’tan,
âhiretten, gaybtan, vahiyden, peygamberden, din’den, îmandan yâni İslâm’dan,
sonra fıtrattan, doğadan ve doğal olandan, normâlden, (vahiy-merkezli olmak
şartıyla) akıldan, mantıktan, ilimden, bilgiden, bilinçten sünnetullahtan,
imtihandan, adâletten, eşitlikten, haktan, hakîkatten, ahlâktan, amel ve
eylemden, tevhidten, kısaca “Allah’ın yarattıklarından ve emir-yasaklarından
kopuk ve bağımsız olan her-şey afyondur. Allah’a değil de, şeytana,nefse ve
tâğutlara dayanan dünyevî ve beşerî olan her-şey afyondur, dolayısıyla insanı uyuşturur,
pasifleştirir, sinikleştirir, korkaklaştırır, yavşaklaştırır, aldatıp oyalar ve
Dünyâ’da rezilliğe, âhirette ise ateşe götürür.
İnsanların
gazını alan, sivri yerlerini törpüleyen, bu nedenle de eleştiri, îtiraz ve
isyân özelliğini blôke eden her-şey, ister dünyevî, beşerî ve maddî olsun,
isterse dîni, mânevî ve uhrevî olsun “afyon”dur. Bu-bağlamda Kur’ân’a ve
Sünnet’e dayanmayan, bunlara uymayan ve aykırı olan tüm düşünceler, fikirler,
söylemler, yazılar, kitaplar, ve eylemler bâtıldır. Meselâ tasavvuf “müslüman
kitlelerin afyonu”dur. Yine; târikatlar, hizipler, partiler, fırkalar, gruplar,
akımlar, cemaatler; hâriciler, mutezile, şia, ehl-i sünnet, mürcie, bâtınilik
ve günümüzde de; târihselci, modernist, bilimci, batı’cı, partici, milliyetçi,
ırkçı akımlar ve fraksiyonlar hep afyondur. Tüm bunlar Kur’ân’dan ve Sünnet’ten
kopuk oldukları kadar afyondur, bâtıldır.
Hayâta dönmeyen ve hayatta hâkim olmayan din
“afyon” hâline gelir v e kitleleri uyuşturur, pasifleştirir,
korkaklaştırır, yavşaklaştırır. Bakın
son 75 yıldır tüm Dünyâ’da müslümanlar (90’lara kadar biraz hareket olsa da)
İslâm’ın sâdece bilgisiyle uğraştıkları, kâlplere, vicdanlara, iç-âleme,
zihinlere, akla, bilgiye, yeni fikirlere, düşüncelere, söylemlere yönelerek çok
güzel ve çarpıcı yazılara ve kitaplara imzâ atmış olmalarına rağmen işin amel
ve eylem yönünü gündeme getirmedikleri ve unuttukları için, yaptıkları şeyler
onlar için bir afyon olmuştur, onları uyuşturmuş, pasifleştirmiş,
korkaklaştırmış ve sessizleştirmiştir. Bunun delîli de, acının, göz-yaşının ve
zulmün ayyuka çıktığı Gazze olmuştur. Gazze’de yaşananlar, müslüman âlemin son
75 yıldır yaptıklarının bir afyon olarak hiç-bir işe yaramadığını ve tam-aksine
zarar verdiğini göstermiştir. Çünkü müslümanlar Gazze için ciddi ve samîmi
olarak işe yarar hiç-bir şey yapmamaktadırlar ve yapmayı da düşünmemektedirler.
Zîrâ afyon hâline getirdikleri amel-eylemden kopuk dîni etkinlikleri onlar
harekete geçirmemiştir ve geçirmemektedir. Harekete geçireceğe de
benzememektedir. Demek ki amel ve eylemden kopuk olan “din” afyon hâline
gelebiliyor ve insanları uyutup uyuşturabiliyor.
Allah katındaki tek hak din İslâm’dır ve
sâdece İslâm amel-eyleme dönüktür. Sâdece İslâm, iç-âlemleri inşâ edip hâkim
olduktan sonra dış-âleme de her alanda hâkim olmak ister. Diğer dinler ise
bâtıldır ve sâdece içe dönük olduğu için ve dış-âlemi şeytana, nefse ve
tâğutlara bıraktıkları için birer afyon olmaktan öte gidemezler. Bilgi ve
bilinçten sonra amel ve eylem dönmeyen din, adı ne olursa-olsun bir afyondur.
Maalesef modern müslümanlar da Kur’ân-Kur’ân demelerine rağmen amel ve eylemden
(Sünnet) kopuk oldukları için adâletsizliğe, eşitsizliğe, haksızlığa,
ahlâksızlığa, küfre, şirke, nifaka, fitneye, fesada ve zulme ses çıkarmamaktadırlar.
Çünkü afyon hâline getirdikleri din ile efsunlanmaktadırlar. Yerlerine mıh gibi
çakılmış olmalarının nedeni budur. Marx’ın “din kitlelerin afyonudur” sözünün
haklı olduğu taraf budur.
Karl Marx’ın, “din halkların afyonudur” sözünden
kastının, “dînin toplumları uyutmak ve uyuşturmak için kullanıldığı” anlamında değil,
“yoksulların dinlere kendi acılarını dindirmek için sarıldığını anlatmak için
kullandığı” söyleniyor. Fakat burada afyon olarak bahsedilen din, “Allah’ın
indirdiği ve peygamberlerin uyguladığı ve örnekliğini yaptığı din yâni İslâm
değil, insanların kendi-kendilerine uydurdukları ve sonra da sımsıkı sarıldıkları
hayâlî inançlardır. “İnsanlar acılarını dindirmek için uydurdukları dinlere ve
inançlara sarılırlar ve bu onlara afyon yâni ilaç olur” deniyor. İslâm’ın da
böyle teselli edici bir özelliği vardır ama İslâm tümüyle sâdece acıları
dindirmek için değil, acıları bitirmek ve adâleti, eşitliği, hakkı, hakîkati ve
ahlâkı sağlamak ve hâkim kılmak için vardır. Bu nedenle bâtıl dinler “kitlelerin
afyonu” olabilir ve uyuşturarak ve sâkinleştirerek insanları sessizleştirip
rahatlatabilirler ama İslâm bir afyon olmadığı için bir eleştiri, îtiraz ve
isyân içerir ve böyle bir potansiyeli vardır. Bu zâten, Allah katındaki tek hak
din olan İslâm ‘da vardır. İslâm, tüm peygamberlerin üzerinde olduğu dînin
genel adıdır. Marx “din kitlelerin afyonudur” sözünü söylerken şöyle der:
“Dinsel
üzüntü, bir ölçüde gerçek üzüntünün dışa-vurumu ve bir başka ölçüde de gerçek
üzüntüye karşı protesto oluyor. Din ezilen insanın içli ezgisini, kâlpsiz bir
dünyânın sıcaklığını, tinin dıştalandığı toplumsal koşulların tinini
oluşturuyor. Din, halkın afyonunu
oluşturuyor” (Marx, Hegel’in Hukuk Felsefesinin Eleştirisi).
Fakat
dediğimiz gibi Marx’ın bahsettiği din, “dinlerden bir din” olarak bâtıl dindir.
Yoksa Yahudilik, Hristiyanlık ve İslâm değildir. Zâten sözünün devâmında şöyle
der:
“Halkın
aldatıcı mutluluğu olarak ‘dîni ortadan kaldırmak, halkın gerçek mutluluğunu
istemek’ anlamına geliyor. Halkın kendi durumu üzerindeki yanılsamalardan
vazgeçmesini isteme, ‘halkın yanılsamalara gereksinim duyan bir durumdan
vazgeçmesini istemek’ anlamına geliyor. Öyleyse dînin eleştirisi, dînin
aylasını oluşturduğu bu göz-yaşları vâdisinin tohum hâlindeki eleştirisi
anlamına geliyor” (Marx, Hegel’in Hukuk Felsefesinin Eleştirisi).
Bruno Bauer, “din
kitlelerin afyonudur” sözü bağlamında şöyle der: “Din insanların îcâdıydı ve
halkın aydınlanmasını önleyen bir ‘afyon’ hâline
gelmişti”. Marx basbayağı, dînin bir uyuşturucu olduğunu söylemekte ve ona
düşman olarak yok edilmesini istemektedir
Marx’ın yaşadığı târihte mevcut paradigmayla
kalabalık kitleleri afyonlayan modernizme göre insanların çoğu için din bir
afyondu. Çünkü artık târih boyunca hiç olmayan bir şey olmuştu. İnsanlar artık
tasavvur, düşünce, fikir, söylem ve eylemlerini Allah’a, âhirete, vahye, peygambere
ve dîne göre değil; insana, akla, mantığa, doğaya, maddeye ve eşyâya göre
yapmaya başlamıştı. Dinden uzaklaşmıştı ve vazgeçmişti. İnsanlarda, târihte ilk
defâ bu oranda bir dünyevîleşme görülmekteydi. Bu dünyevîleşmeye modernizm
denmekteydi. Modernizmin etkisiyle batı’lı insanların çoğu dîni bir afyon olarak
görmeye başlamıştı, çünkü modernizm denen dünyevîlik tarafından afyonlanmaktaydılar.
Zâten insanlar İslâm tarafından uyarılmadıklarında, bâtıl dinlerden bir din ile
afyonlanıp uyuşturulurlar ve uyutulurlar. İşte modernizm denen bâtıl din de insanları
afyonlamaya başladığı için, dîne yapılan eleştirilere karşı, gelen îtirazlara
verilen bir cevap da, “dînin kitlelerin afyonu” olduğunu söylemekti. Oysa asıl
afyon modernizmdir ve modernizm insanlık târihinin en büyük afyonu
ve uyuşturucusudur.
Neden
felsefecilerin, medyatik ilâhiyatçıların ve bilim-adamlarının sözleri hep
modernizm lehine ve İslâm’ı ve dîni kötüleyen yada şüpheye düşüren tarzda oluyor.
Çünkü modernizmin kuşatması, baskısı ve etkisi sürüyor ve insanlar modernizm tarafından
afyonlanıyorlar. Târih boyunca hiç-bir afyon ve uyuşturucu böyle bir etki
yapmamıştır ve modernizm tarafından her alanda, şeytanın bile beklemediği
oranda ve bir afyonlanma ve uyutma-uyuşturma yapılmaktadır.
Tâğutlar için en kolay şey,
bilinçsiz kitleleri oyalamak, kandırmak ve denetlemektir. Bunu günümüzde modernizm
ile yapmak çok koyla olmaktadır. Çünkü modernizm çok etkili bir afyondur ve tek
panzehiri İslâm’dır. .
Modernizm bağlamında ortaya çıkan tüm beşerî şeyler birer afyondur.
Bu-bağlamda Rönesans, Aydınlanma, Sanâyileşme, modernite, kapitâlizm, komünizm,
sosyalizm, liberâlizm, lâiklik, sekülerizm, demokrasi, cumhuriyet, Kemalizm,
feminizm, post-modernizm, post-truth, meta-verse yapay zekâ vs. birer afyondur
ve çoğunlukla afyon olarak kullanılmaktadır. Demokrasi, “halkların afyonu”dur. Çünkü
demokrasi bir “uyandırma” değil,
“uyutma projesi”dir. Demokrasi, “halkın kendi-kendini yönetmesi” değil, “halkın
kendi-kendini uyutması”dır.
Yine; para, spor, müzik, sinema, aykırı
yiyecek, içecekler ve giyecekler, televizyon,
cep telefonu, bilgisayar, internet, sosyâl medya kitlelerin afyonudur ve
afyon olarak kullanılmaktadır. Fıtrata, doğala ve normâle yâni İslâm’a uygun olmayan
ve aykırı olan her-şey birer afyondur ve afyon olarak kullanılmaktadır. Bunlar
içinde özellikle spor, kitlelerin afyonudur. Spor, kitlelerin gazını almak
için, tâğutlar tarafından çok yoğun olarak kullanılan bir fitnedir. Allah’ın
yasakladığı; sigara, içki, kumar, zinâ, fâiz, yalan, iftirâ vs. birer afyondur.
Modernizm bunları profesyonelleştirse de bunların birer pislik olduğu gerçeği
hiç-bir zaman değişmez.
Modern insan kitlesel anlamda Allah’tan
koptuğu ve O’nu unuttuğu için, Allah da onları unutmuştur. Modern insanın
sapkınlığı bu nedenledir. Yine bu nedenle târih boyunca kitleler, hakkı ve
hakîkati hatırlatanlardan nefret etmişler ve onları aşırılıkla
yaftalamışlardır. Zîrâ büyük fitne olan modernizm tarafından afyonlanmakta,
kandırılmakta, uyuşturulmakta ve uyutulmaktadırlar.
Bu derece afyonlanmış ve uyutularak derin bir
gaflette bırakılan kitleleri sâdece tebliğ ve dâvet ile uyandırmak ve hakîkati
anlatabilmek çok zor ve hattâ neredeyse imkânsız bir şeydir.
Afyonlanmış
çoğunluğun zannettiği gibi modernizm, ilerlemenin ve değişimin sonucunda
mecbûren gelinmiş bir yer v e şey değildir. Zîrâ sanıldığı gibi bir ilerleme ve
değişim yoktur ve sâdece döngü vardır. Bu döngünün her noktasında imtihan
gereğince bir dünyevîleşme ortaya çıkar. Modernizm de döngünün bu noktasında
ortaya çıkan bir afyondur. Farkı ise, çok bulaşıcı ve yoğun etkisi olan bir afyon
olmasıdır. Fıtrata, doğala, doğaya ve normâle yâni Allah’ın tüm kâinâtı
yönettiği sistemin adı olan İslâm’a uygun olmayan ve aykırı olan her değişim bâtıldır,
sapkındır ve afyondur. İnsanları uyuşturur ve uyutur.
Modernizm kitlelerin en büyük ve güçlü
afyonudur. Üstelik, (bâtıl hep hakîkatle karıştığı için) “hakîkat bulaştırılmış
bâtıl” olan modernizmin insanlara bâzı küçük faydaları olsa da zararlı çok daha
büyüktür:
“İnsanların
kendi ellerinin kazandığı dolayısıyla, karada ve denizde fesad ortaya çıktı.
Umulur ki, dönerler diye (Allah) onlara yaptıklarının bir kısmını kendilerine
tattırmaktadır” (Rûm 41).
En
doğrusunu sâdece Allah bilir.
Hârûn Görmüş
Hazîran
2024
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder