2 Haziran 2024 Pazar

Özgürlüğün Kölesi Olmak

 

 “İnsan, ‘kendi başına ve sorumsuz’ bırakılacağını mı sanıyor?” (Kıyâmet 36).


Özgürlük denilen şey nedir?. Özgürlük neyden özgür olmaktır?. Ne olursa özgür olunur, ne olursa köle olunur?.

 

Hemen şunu söyleyelim ki “mutlak özgürlük” mümkün değildir. İnsan en başta Allah’tan özgür olamaz, sonra doğadan, târihten, toplumdan, coğrafyadan ve benliğinden özgür olamaz. Peki insanların özgürlük-özgürlük dedikleri nedir?. Modern insan neyden bağımsız olmaya özgür olmak diyor?.

 

Modernizmin bahsettiği özgürlük, “nefsin özgürlüğü ve serbestliği”dir. Nefsin özgür olması için ise Allah’tan, âhiretten, gaybtan, vahiyden, peygamberden, kâlpten, ruhtan, mânevî olandan yâni “din’den özgür olmak”tır. Din’den özgür olup da nefis ile baş-başa kalmak ve nefsin isteklerine, arzularına ve yönlendirmesine göre yaşamaya özgürlük diyorlar. İnsanın beşerî ve hayvânî yönünü alabildiğine serbest bırakmaya “özgürlük” diyorlar. Beşerî ve hayvânî olanda en bâriz olarak öne çıkan şey cinsellik olduğu için, özgür olmak, “engelsiz ve sınırsız cinsellik” demek oluyor. İnsan nefsî, beşerî ve hayvânî yönden özgür olmak istemektedir. Bu nedenle de 2S ve 2Ş diye formüle edilen şehvet-şöhret ve servet-siyâsetin alabildiğine serbest bırakılmasına özgürlük diyorlar. Lâkin, sınırsız özgürlük mümkün olmaz, zîrâ nefsin dünyevî şeylerle tatmin edilip doyurulması hem mümkün değildir hem sınırsız özgürlük için Dünyâ’nın kaynakları yetersizdir hem de varlığın formatı buna uygun değildir.

 

Sınırsız özgürlük “sınırsız kölelik” demektir. Çünkü sınırsız özgürlükte nefisler sınırsızca serbest kalacağından dolayı sınırsızca şeyleri isteyecek ve onların tutsağı ve kölesi olacaktır. Bu nedenle gerçek özgürlük ancak “Allah’ın özgürleştirdiği kadar olan özgürlük”tür. Aksi-hâlde ağır bir köleleşme kaçınılmazdır.       

 

Modernizm, “köleler”in özgürlükten bahsettiği sistemin adıdır. Târih boyunca insanın hedeflediği sınırsız özgürlük istekleri, “ağır bir köleliğe” yol açmıştır. Modern insanı da içten ve dıştan kuşatıp mahkûm eden şey, kendisine verilmiş olan “aşırı özgürlük”tür. Modern anlamdaki “özgürlük” çoğaldıkça insanın esâreti artıyor.

 

Modern özgürlük telâkkisi, “ilâhi olan”ın güdümünden çıkıp, “bedenî-nefsî olan”ın güdümüne girmek demektir. İnsanın özgürleşmesi, rûhunun-zihninin özgürleşmesi değilse, “nefsinin özgürleşmesi”dir. Allah’a esir (teslim) olmadan, gerçek anlamda özgür olamazsınız. Nefsten, tâğuttan, seküler-liberâl-kapitâlist sistemden zihnen ve kâlben kurtulup özgürleşmedikçe Allah’a hakkıyla kul olunamaz. Modern müslümanların sorunu budur.

 

Modernler 250 yıldır, sanki kadın tâ Hz. Havvâ’dan bêri ağır bir kölelik altında ezim-ezim ezilmiş, hiç-bir özgürlüğü olmamış, insan olarak bile görülmemiş, maddî ve mânevî olarak sömürülmüş, evlenene kadar babasının ve ağabeylerinin, evlendikten sonra da kocasının ağır baskısı ve esâreti altınca kalmış gibi, “kadınlara özgürlük” sloganıyla kadınlara -sözde- özgürlük vererek onları kurtardıklarını ve önlerini açtıklarını düşünürler ve bunu söyleyip dururlar. Perişân hâldeki kadını modernizmin kurtardığı algısı ve düşüncesi oluştururlar. Peki gerçekten de kadınlar özgür olabildiler mi?. Oldularsa o zaman niçin Feminizm diye bir sapkınlık ortaya çıktı?, kadını korumak için çeşitli önlemler var ve niçin kadınlar sövülüyor, dövülüyor ve öldürülüyor?. Hani modernizm kadınlara özgürlük vermişti ve kadınlar kölelikten ve esâretten kurtulmuşlardı?. Demek ki modernizmin, kadınları kölelikten kurtardığı ve özgürleştirdiği falan yok, çünkü modernizm denen  şeytan-işi pislik şey, kadınları özgürleştirmedi ve târih boyunca hiç olmadığı oranda herkes ve her-şey tarafından köleleştirildi-köleleştirilmektedir.

 

Eskiden kadın fıtrî ve doğal yapısına uygun olarak gözlerden uzaktı yada çok da göz-önünde değildi. Mahremine uygun olarak bahçesi, evi ve örtüsü altında özgürce yaşıyordu. Bu nedenle de şeytandan, nefisten ve tâğutlardan olabildiği kadar özgür kalabiliyordu. Tabi tüm zamanlarda istisnâlar vardır. Yine tüm zamanlarda âile baskısı gören kadınlar olmuştur. Bu biraz da kadının kaderidir. Kadının gördüğü baskının arkasında, -ki çoğu erkek o baskıyı iyi yönetemiyor- kadının korunması ve kollanmasının erkeğe verilmiş olmasıdır. Bu, büyük oranda fizîki yapı nedeniyle böyledir. Çünkü Allah böyle yaratmıştır ve erkeği, kadını koruyup-kollamakla görevlendirmiştir:

 

“Allah’ın, bâzısını bâzısına üstün kılması ve onların kendi mallarından harcaması nedeniyle erkekler, kadınlar üzerinde ‘sorumlu gözeticidir…” (Nîsâ 34).

 

“Kadınlar erkeklerin kölesi oldular-oluyorlar” diye-diye, erkekleri kadınların kölesi yaptılar daha doğrusu yapmaya çalışıyorlar. Sistem tarafından yumuşatılmış, gevşetilmiş ve yavşaklaştırılmış erkekler bunu kabûl etse de, erkelerin büyük çoğunluğu kadının güdümüne girmeyi zinhar kabûl etmemekte (çünkü doğal olan budur) ve kas-gücünün hâlen geçerli olduğunu hatırlatıp durmaktadırlar. Şeytânî bir plân dâhilinde kurulan derneklerin etkin üyelerinin verdiği gaz ile erkeğe diklenemeye başlayan nice kadın, bu yüzden yaralanmakta ve daha da kötüsü hayâtını kaybetmektedir.

 

Kadınların özgürleştirildiği falan yoktur ve tam-aksine gün geçtikçe esâretleri artmaktadır. “Özgür kadınlar” ve “ayağı yere basan kadınlar”ın sayısı arttıkça kadına olan şiddet de artmaktadır. Çünkü “kadını özgürleştirme” adı altında hem erkekler hem de kadınlar köleleştirilmektedir. Modern kadın, insanlık târihinde en çok ve yoğun şekilde köleleştirilen ve köle gibi kullanılan kişidir. Modern kadın her-şey tarafından köleleştirilmektedir ve bu köleleştirilme “özgürlük” diye yutturulmaktadır.

Modern seküler Allahsız sistem, kadını; evden ve annelikten uzaklaştırılarak, fıtratından, doğallığından ayırarak, ona artı ve aşırı yükler yükleyerek, okula, işe, sosyâl ve kamusal alana yönlendirerek, yemesiyle, içmesiyle ve özellikle giyimiyle tesettürden ve mahremden kopararak ve çıplaklaştırarak, spor, müzik, film ve dizi sektörünün, internetin, çeşitli düşünce, fikir, söylem ve eylemlerle ve de özgürlük sloganıyla köleleştirilmektedir.

 

Allah, -Kendisi yarattığı için- kadını da en iyi bilendir. Yarattığı kadın için ön-gördüğü, emir ve tavsiye ettiği şey, fıtratına, doğasına, yapısına en uygun olandır ki bu da içinde ilim, sohbet ve ev-hanımlığı olan annelik-merkezli bir hayattır. Allah bu-bağlamda kadınlara şunları emir ve tavsiye eder:     

 

“Erkek olsun kadın olsun, bir mü’min olarak kim sâlih bir amelde bulunursa, hiç şüphesiz biz onu güzel bir hayatla yaşatırız ve onların karşılığını, yaptıklarının en güzeliyle muhakkak veririz” (Nâhl 97).

 

 “Ey Peygamber, eşlerine, kızlarına ve mü’minlerin kadınlarına dış-elbiselerinden (cilbablarından) üstlerine giymelerini söyle; onların (özgür ve iffetli) tanınması ve eziyet görmemeleri için en uygun olan budur. Allah çok bağışlayandır, çok esirgeyendir” (Ahzâb 59).

 

“Evlerinizde vakarla-oturun (evlerinizi karargâh edinin), ilk câhiliye (kadınları)nın süslerini açığa vurması gibi, siz de süslerinizi açığa vurmayın; namazı dosdoğru kılın, zekatı verin, Allah’a ve elçisine itaat edin. Ey Ehl-i Beyt, gerçekten Allah, sizden kiri (günah ve çirkinliği) gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister. Evlerinizde okunmakta olan Allah’ın âyetlerini ve hikmeti hatırlayın. Şüphesiz Allah lâtiftir, haberdâr olandır” (Ahzâb 33-34).

 

Mü’minlik, “şeytandan, nefisten ve tâğuttan olabildiğince özgür olmak” demektir. Özgürlük zâten budur. Özgürlük “sâdece Allah’a” kul olmak ve “sâdece Allah’ın” emir, yadsak ve tavsiyelerine göre yaşamak demektir. İnsan ancak Allah’a hakkıyla kul olduğunda özgür ve hür olabilir. Kendileri şeytana, nefse ve tâğutlara kul ve köle olanlar kendileri köle olduğu için kimseyi özgürleştiremezler ve özgürleştiriyorum diyerek köleleştirirler.

 

İslâm mü’minlere Allah’tan başkasına kul olma alanı bırakmaz. Bu nedenle şeytan mü’minlerden neredeyse umûdunu kesmiştir. Mü’minler gerçek özgürlüğe, şeytanın verdiği sahte özgürlükten vazgeçip, “sâdece Allah’a” kul olarak kavuşmuşlardır. Zîrâ mü’minler “sâdece Allah’a” bağlanmıştır ve “sâdece O’ndan” korkmaktadırlar (haşyet). En garantili özgürlük, “sâdece Allah’a” bağlanmakla ve “sâdece O’ndan” korkmakla (takvâ) olur. Zâten kendisine bağlananları ve kendisinden korkulmasını istismâr etmeyecek olan da sâdece Allah’tır.

 

Allah nazarında en özgür olan kişi, en çok takvâlı olandır. Adâletsizlikten, eşitsizlikten, ahlâksızlıktan, küfürden, şirkten, nifaktan, fitneden, fesattan ve zulümden uzak olmak “gerçek bir özgürlüktür, hürlüktür”. Hür kişi, şirkten uzak olup, tevhide yakın olan kişidir. Bu kişiler maddî yönleri îtibâriyle dünyâlık işler yapsalar da Dünyâ’ya bağlılıkları geçicidir ve Allah’a bağlılıkları ise kopmaz bir bağlılıktır.

 

İslâm’da mutlak özgürlük olamaz, çünkü Allah’tan özgür olmak mümkün değildir. İslâm’da özgürlük, şeytandan, nefsten ve tâğutlardan ve de onların sapkınlıklarından ve sapıklıklarından uzak durarak “sâdece Allah’a bağlı olmak” demektir. İslâmî özgürlüğün karşısında ise, tam-aksine, her alanda şeytan, nefs ve tâğut-merkezli düşünmek, fikretmek, konuşmak, yazmak, edip-eylemek, davranmak ve yaşamak vardır. İşte asıl kölelik ve esâret budur. Allahsız bir yaşam-şekli ile kişinin gerçek bir özgürlüğe kavuşması mümkün olmadığı gibi, herkesin ve her-şeyin kölesi olmak kaçınılmaz olur. Kadınlar da ancak Allah’ın emir, yasak ve tavsiyelerine uyarak kölelikten ve esâretten kurtularak -rûhen ve madden- gerçek bir özgürlüğe ve hürlüğe ulaşabilirler. Aksi-takdirde zayıf ve naif yapılarını herkes istismâr etmeye ve onları her türlü alanda kullanmaya kalkacaklardır. Bu da onlara “çok ağır yükler yüklemek” demek olacaktır ki modern kadına yüklenen yük, insanlık târihinde hiç-bir “câriye” denilen “kadın kölelere” bile yüklenememiştir. Modern kadın gerçek özgürlüğü ve hürlüğü kaybetmiş ve “sahte özgürlük” vaâdiyle her alanda köle gibi kullanılmakta ve sömürülmektedir. “Modern kölelik” denen böyle bir köleliğe târihin hiç-bir döneminde rastlanmamıştır.      

 

İnsanın “özgür irâdesi” vardır ama “sonsuz irâdesi” yoktur. Üstelik özgür irâdemiz hem o kadar da özgür değildir, hem de sonsuz değildir.

 

“İslâm’da günah işleme özgürlüğü vardır” deniyor ama, Allah hiç-bir günahtan râzı olmadığı için günah işlemek bir özgürlük değil, bir sapmadır. Alabildiğine günah işleme özgürlüğü modernizm denen Allahsızlıkta vardır ve zâten Dünyâ’nın hâl-i pür melâlinin nedeni de budur. Modern insan, işledikleri günahların kölesi olmuştur. Üstelik bu günahlar onu kuşatıp duruyorken ve iç ve dış-âlemini yaralayıp duruyorken yine de bu sahte özgürlükten uzaklaşamamakta ve Allah’a sığınarak ve yönelerek gerçek özgürlüğe kavuşamamaktadır. Bu durumdan en çok da kadınlar olumsuz etkilenmektedir. Zîrâ onlar fıtratlarına ve doğalarına aykırı yaşamaya zorlanarak ve itilerek özgürlüklerini kaybetmişlerdir.    

 

Modernizm, sahte özgürlük terâneleriyle kadın yada erkek olsun, insanları müziğin, sporun, filmlerin, dizilerin, internetin, sosyâl-medyânın, absürt yeme, içme ve giymenin, sigaranın, içkinin, uyuşturucunun, kumarın, zinânın, fâizin, spekülasyonun, sıfır ev, eşyâ ve arabanın, güzel kadın ve yakışıklı erkeklerin, okulun-okumanın, işin ve çalışmanın, gezmenin-tozmanın, çıplaklığın, erotizmin, pornonun, şeytânî, nefsî, tâğûtî, beşerî, dünyevî maddîyatın, şehvetin, şöhretin, siyâsetin, servetin, cehâletin, sevgisizliğin, merhâmetsizliğin, vicdansızlığın, şirkin, küfrün, nifakın, fitnenin, fesadın, ve zulmün köleleri ve esirleri hâline getirmiştir. Zîrâ modern insan Allah’tan, âhiretten, gaybtan, vahiyden, peygamberden, din’den, îmândan, haktan, hakîkatten, adâletten, eşitlikten, ahlâktan ve tevhidten vs. uzaklaşmış ve kopmuştur. Çünkü haz, zevk, neşe, eğlence ve konfor bokuna sahte özgürlüğün peşinde giderken gerçek özgürlüğü ve hürlüğü” kaybetmiştir.    

 

Modernizm; “şehvetin kölesi” olmaya “özgürlük” diyor. Hâlbuki bu, âdi bir köleliktir. Yine modern insan, sapkın ve sapık düşünce, fikir ve akımları tâkip etmeyi özgürlük olarak görüyor. Oysa sapık bir fikrin özgürlüğünü savunmak da sapıklıktır.

 

Dîni sevmeyenler ve Allah’ın verdiği özgürlüğe burun kıvıranlar sahte bir özgürlükle şeytanı, nefsi ve tâğutları izledikleri için şeytanca bir yaşam sürmeye mecbur olmaktadırlar.

 

Şu kesin ki, insan mutlak anlamda özgür olamaz. Allah da zâten “yarattığı” insanı bu anlamda özgür bırakmaz:

 

“İnsan, ‘kendi başına ve sorumsuz’ bırakılacağını mı sanıyor?” (Kıyâmet 36).

 

Gerçek özgürlük, ibâdet etmekle açığa çıkar. “Sâdece Allah’a ibâdet” etmekle. Çünkü “sâdece Allah’a ibâdet” etmek, insanı başka şeylere ibâdetten koruduğu için kişiyi özgür kılar. Bu bağlamda: “Ben insanları ve cinleri “sâdece Bana” ibâdet etsinler (ki özgür olsunlar) diye yarattım” (Zâriyât 56) der Allah.

 

Modern insan, sahte özgürlüğün kölesi olmuştur vesselam..

 

En doğrusunu sâdece Allah bilir.

 

Hârûn Görmüş

Hazîran 2024

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder