“İnsan, ‘kendi başına ve sorumsuz’ bırakılacağını mı sanıyor?” (Kıyâmet 36).
Özgürlük denilen şey nedir?. Özgürlük neyden
özgür olmaktır?. Ne olursa özgür olunur, ne olursa köle olunur?.
Hemen şunu söyleyelim ki “mutlak özgürlük”
mümkün değildir. İnsan en başta Allah’tan özgür olamaz, sonra doğadan,
târihten, toplumdan, coğrafyadan ve benliğinden özgür olamaz. Peki insanların
özgürlük-özgürlük dedikleri nedir?. Modern insan neyden bağımsız olmaya özgür
olmak diyor?.
Modernizmin bahsettiği özgürlük, “nefsin
özgürlüğü ve serbestliği”dir. Nefsin özgür olması için ise Allah’tan,
âhiretten, gaybtan, vahiyden, peygamberden, kâlpten, ruhtan, mânevî olandan
yâni “din’den özgür olmak”tır. Din’den özgür olup da nefis ile baş-başa kalmak
ve nefsin isteklerine, arzularına ve yönlendirmesine göre yaşamaya özgürlük
diyorlar. İnsanın beşerî ve hayvânî yönünü alabildiğine serbest bırakmaya “özgürlük”
diyorlar. Beşerî ve hayvânî olanda en bâriz olarak öne çıkan şey cinsellik
olduğu için, özgür olmak, “engelsiz ve sınırsız cinsellik” demek oluyor. İnsan
nefsî, beşerî ve hayvânî yönden özgür olmak istemektedir. Bu nedenle de 2S ve
2Ş diye formüle edilen şehvet-şöhret ve servet-siyâsetin alabildiğine serbest
bırakılmasına özgürlük diyorlar. Lâkin, sınırsız özgürlük mümkün olmaz, zîrâ
nefsin dünyevî şeylerle tatmin edilip doyurulması hem mümkün değildir hem
sınırsız özgürlük için Dünyâ’nın kaynakları yetersizdir hem de varlığın formatı
buna uygun değildir.
Sınırsız özgürlük “sınırsız kölelik”
demektir. Çünkü sınırsız özgürlükte nefisler sınırsızca serbest kalacağından
dolayı sınırsızca şeyleri isteyecek ve onların tutsağı ve kölesi olacaktır. Bu
nedenle gerçek özgürlük ancak “Allah’ın özgürleştirdiği kadar olan
özgürlük”tür. Aksi-hâlde ağır bir köleleşme kaçınılmazdır.
Modernizm, “köleler”in özgürlükten bahsettiği
sistemin adıdır. Târih boyunca insanın hedeflediği sınırsız özgürlük istekleri,
“ağır bir köleliğe” yol açmıştır. Modern insanı da içten ve dıştan kuşatıp
mahkûm eden şey, kendisine verilmiş olan “aşırı özgürlük”tür. Modern anlamdaki
“özgürlük” çoğaldıkça insanın esâreti artıyor.
Modern özgürlük telâkkisi,
“ilâhi olan”ın güdümünden çıkıp, “bedenî-nefsî olan”ın güdümüne girmek
demektir. İnsanın özgürleşmesi,
rûhunun-zihninin özgürleşmesi değilse, “nefsinin özgürleşmesi”dir. Allah’a esir
(teslim) olmadan, gerçek anlamda özgür olamazsınız. Nefsten, tâğuttan,
seküler-liberâl-kapitâlist sistemden zihnen ve kâlben kurtulup özgürleşmedikçe
Allah’a hakkıyla kul olunamaz. Modern müslümanların sorunu budur.
Modernler
250 yıldır, sanki kadın tâ Hz. Havvâ’dan bêri ağır bir kölelik altında
ezim-ezim ezilmiş, hiç-bir özgürlüğü olmamış, insan olarak bile görülmemiş,
maddî ve mânevî olarak sömürülmüş, evlenene kadar babasının ve ağabeylerinin,
evlendikten sonra da kocasının ağır baskısı ve esâreti altınca kalmış gibi,
“kadınlara özgürlük” sloganıyla kadınlara -sözde- özgürlük vererek onları
kurtardıklarını ve önlerini açtıklarını düşünürler ve bunu söyleyip dururlar.
Perişân hâldeki kadını modernizmin kurtardığı algısı ve düşüncesi oluştururlar.
Peki gerçekten de kadınlar özgür olabildiler mi?. Oldularsa o zaman niçin
Feminizm diye bir sapkınlık ortaya çıktı?, kadını korumak için çeşitli önlemler
var ve niçin kadınlar sövülüyor, dövülüyor ve öldürülüyor?. Hani modernizm
kadınlara özgürlük vermişti ve kadınlar kölelikten ve esâretten
kurtulmuşlardı?. Demek ki modernizmin, kadınları kölelikten kurtardığı ve
özgürleştirdiği falan yok, çünkü modernizm denen şeytan-işi pislik şey, kadınları
özgürleştirmedi ve târih boyunca hiç olmadığı oranda herkes ve her-şey
tarafından köleleştirildi-köleleştirilmektedir.
Eskiden
kadın fıtrî ve doğal yapısına uygun olarak gözlerden uzaktı yada çok da
göz-önünde değildi. Mahremine uygun olarak bahçesi, evi ve örtüsü altında
özgürce yaşıyordu. Bu nedenle de şeytandan, nefisten ve tâğutlardan olabildiği
kadar özgür kalabiliyordu. Tabi tüm zamanlarda istisnâlar vardır. Yine tüm
zamanlarda âile baskısı gören kadınlar olmuştur. Bu biraz da kadının kaderidir.
Kadının gördüğü baskının arkasında, -ki çoğu erkek o baskıyı iyi yönetemiyor-
kadının korunması ve kollanmasının erkeğe verilmiş olmasıdır. Bu, büyük oranda
fizîki yapı nedeniyle böyledir. Çünkü Allah böyle yaratmıştır ve erkeği, kadını
koruyup-kollamakla görevlendirmiştir:
“Allah’ın,
bâzısını bâzısına
üstün kılması ve onların kendi mallarından harcaması nedeniyle
erkekler, kadınlar üzerinde ‘sorumlu gözeticidir…” (Nîsâ 34).
“Kadınlar
erkeklerin kölesi oldular-oluyorlar” diye-diye, erkekleri kadınların kölesi
yaptılar daha doğrusu yapmaya çalışıyorlar. Sistem tarafından yumuşatılmış,
gevşetilmiş ve yavşaklaştırılmış erkekler bunu kabûl etse de, erkelerin büyük
çoğunluğu kadının güdümüne girmeyi zinhar kabûl etmemekte (çünkü doğal olan
budur) ve kas-gücünün hâlen geçerli olduğunu hatırlatıp durmaktadırlar. Şeytânî
bir plân dâhilinde kurulan derneklerin etkin üyelerinin verdiği gaz ile erkeğe
diklenemeye başlayan nice kadın, bu yüzden yaralanmakta ve daha da kötüsü
hayâtını kaybetmektedir.
Kadınların
özgürleştirildiği falan yoktur ve tam-aksine gün geçtikçe esâretleri
artmaktadır. “Özgür kadınlar” ve “ayağı yere basan kadınlar”ın sayısı arttıkça
kadına olan şiddet de artmaktadır. Çünkü “kadını özgürleştirme” adı altında hem
erkekler hem de kadınlar köleleştirilmektedir. Modern kadın, insanlık târihinde
en çok ve yoğun şekilde köleleştirilen ve köle gibi kullanılan kişidir. Modern
kadın her-şey tarafından köleleştirilmektedir ve bu köleleştirilme “özgürlük”
diye yutturulmaktadır.
Modern seküler Allahsız sistem,
kadını; evden ve annelikten uzaklaştırılarak, fıtratından, doğallığından
ayırarak, ona artı ve aşırı yükler yükleyerek, okula, işe, sosyâl ve kamusal
alana yönlendirerek, yemesiyle, içmesiyle ve özellikle giyimiyle tesettürden ve
mahremden kopararak ve çıplaklaştırarak, spor, müzik, film ve dizi sektörünün,
internetin, çeşitli düşünce, fikir, söylem ve eylemlerle ve de özgürlük
sloganıyla köleleştirilmektedir.
Allah, -Kendisi yarattığı
için- kadını da en iyi bilendir. Yarattığı kadın için ön-gördüğü, emir ve
tavsiye ettiği şey, fıtratına, doğasına, yapısına en uygun olandır ki bu da
içinde ilim, sohbet ve ev-hanımlığı olan annelik-merkezli bir hayattır. Allah
bu-bağlamda kadınlara şunları emir ve tavsiye eder:
“Erkek
olsun kadın olsun, bir mü’min olarak kim sâlih bir amelde bulunursa, hiç
şüphesiz biz onu güzel bir hayatla yaşatırız ve onların karşılığını,
yaptıklarının en güzeliyle muhakkak veririz” (Nâhl 97).
“Ey Peygamber, eşlerine, kızlarına ve
mü’minlerin kadınlarına dış-elbiselerinden (cilbablarından) üstlerine
giymelerini söyle; onların (özgür ve iffetli) tanınması ve eziyet görmemeleri
için en uygun olan budur. Allah çok bağışlayandır, çok esirgeyendir” (Ahzâb 59).
“Evlerinizde
vakarla-oturun (evlerinizi karargâh edinin), ilk câhiliye (kadınları)nın
süslerini açığa vurması gibi, siz de süslerinizi açığa vurmayın; namazı
dosdoğru kılın, zekatı verin, Allah’a ve elçisine itaat edin. Ey Ehl-i Beyt,
gerçekten Allah, sizden kiri (günah ve çirkinliği) gidermek ve sizi tertemiz
kılmak ister. Evlerinizde okunmakta olan Allah’ın âyetlerini ve hikmeti
hatırlayın. Şüphesiz Allah lâtiftir, haberdâr olandır” (Ahzâb 33-34).
Mü’minlik, “şeytandan, nefisten ve tâğuttan
olabildiğince özgür olmak” demektir. Özgürlük zâten budur. Özgürlük “sâdece
Allah’a” kul olmak ve “sâdece Allah’ın” emir, yadsak ve tavsiyelerine göre
yaşamak demektir. İnsan ancak Allah’a hakkıyla kul olduğunda özgür ve hür
olabilir. Kendileri şeytana, nefse ve tâğutlara kul ve köle olanlar kendileri
köle olduğu için kimseyi özgürleştiremezler ve özgürleştiriyorum diyerek
köleleştirirler.
İslâm mü’minlere Allah’tan başkasına
kul olma alanı bırakmaz. Bu nedenle şeytan mü’minlerden neredeyse umûdunu
kesmiştir. Mü’minler gerçek özgürlüğe, şeytanın verdiği sahte özgürlükten
vazgeçip, “sâdece Allah’a” kul olarak kavuşmuşlardır. Zîrâ mü’minler “sâdece Allah’a”
bağlanmıştır ve “sâdece O’ndan” korkmaktadırlar (haşyet). En garantili
özgürlük, “sâdece Allah’a” bağlanmakla ve “sâdece O’ndan” korkmakla (takvâ)
olur. Zâten kendisine bağlananları ve kendisinden korkulmasını istismâr
etmeyecek olan da sâdece Allah’tır.
Allah nazarında en özgür olan kişi, en
çok takvâlı olandır. Adâletsizlikten, eşitsizlikten, ahlâksızlıktan, küfürden,
şirkten, nifaktan, fitneden, fesattan ve zulümden uzak olmak “gerçek bir
özgürlüktür, hürlüktür”. Hür kişi, şirkten uzak olup, tevhide yakın olan kişidir.
Bu kişiler maddî yönleri îtibâriyle dünyâlık işler yapsalar da Dünyâ’ya bağlılıkları
geçicidir ve Allah’a bağlılıkları ise kopmaz bir bağlılıktır.
İslâm’da mutlak özgürlük olamaz, çünkü Allah’tan
özgür olmak mümkün değildir. İslâm’da özgürlük, şeytandan, nefsten ve
tâğutlardan ve de onların sapkınlıklarından ve sapıklıklarından uzak durarak
“sâdece Allah’a bağlı olmak” demektir. İslâmî özgürlüğün karşısında ise,
tam-aksine, her alanda şeytan, nefs ve tâğut-merkezli düşünmek, fikretmek,
konuşmak, yazmak, edip-eylemek, davranmak ve yaşamak vardır. İşte asıl kölelik
ve esâret budur. Allahsız bir yaşam-şekli ile kişinin gerçek bir özgürlüğe
kavuşması mümkün olmadığı gibi, herkesin ve her-şeyin kölesi olmak kaçınılmaz
olur. Kadınlar da ancak Allah’ın emir, yasak ve tavsiyelerine uyarak kölelikten
ve esâretten kurtularak -rûhen ve madden- gerçek bir özgürlüğe ve hürlüğe ulaşabilirler.
Aksi-takdirde zayıf ve naif yapılarını herkes istismâr etmeye ve onları her
türlü alanda kullanmaya kalkacaklardır. Bu da onlara “çok ağır yükler yüklemek”
demek olacaktır ki modern kadına yüklenen yük, insanlık târihinde hiç-bir
“câriye” denilen “kadın kölelere” bile yüklenememiştir. Modern kadın gerçek
özgürlüğü ve hürlüğü kaybetmiş ve “sahte özgürlük” vaâdiyle her alanda köle
gibi kullanılmakta ve sömürülmektedir. “Modern kölelik” denen böyle bir
köleliğe târihin hiç-bir döneminde rastlanmamıştır.
İnsanın “özgür irâdesi” vardır ama “sonsuz
irâdesi” yoktur. Üstelik özgür irâdemiz hem o kadar da özgür değildir, hem de
sonsuz değildir.
“İslâm’da günah işleme özgürlüğü vardır”
deniyor ama, Allah hiç-bir günahtan râzı olmadığı için günah işlemek bir
özgürlük değil, bir sapmadır. Alabildiğine günah işleme özgürlüğü modernizm
denen Allahsızlıkta vardır ve zâten Dünyâ’nın hâl-i pür melâlinin nedeni de
budur. Modern insan, işledikleri günahların kölesi olmuştur. Üstelik bu
günahlar onu kuşatıp duruyorken ve iç ve dış-âlemini yaralayıp duruyorken yine
de bu sahte özgürlükten uzaklaşamamakta ve Allah’a sığınarak ve yönelerek
gerçek özgürlüğe kavuşamamaktadır. Bu durumdan en çok da kadınlar olumsuz
etkilenmektedir. Zîrâ onlar fıtratlarına ve doğalarına aykırı yaşamaya
zorlanarak ve itilerek özgürlüklerini kaybetmişlerdir.
Modernizm, sahte özgürlük terâneleriyle kadın
yada erkek olsun, insanları müziğin, sporun, filmlerin, dizilerin, internetin,
sosyâl-medyânın, absürt yeme, içme ve giymenin, sigaranın, içkinin,
uyuşturucunun, kumarın, zinânın, fâizin, spekülasyonun, sıfır ev, eşyâ ve
arabanın, güzel kadın ve yakışıklı erkeklerin, okulun-okumanın, işin ve
çalışmanın, gezmenin-tozmanın, çıplaklığın, erotizmin, pornonun, şeytânî,
nefsî, tâğûtî, beşerî, dünyevî maddîyatın, şehvetin, şöhretin, siyâsetin,
servetin, cehâletin, sevgisizliğin, merhâmetsizliğin, vicdansızlığın, şirkin,
küfrün, nifakın, fitnenin, fesadın, ve zulmün köleleri ve esirleri hâline
getirmiştir. Zîrâ modern insan Allah’tan, âhiretten, gaybtan, vahiyden, peygamberden,
din’den, îmândan, haktan, hakîkatten, adâletten, eşitlikten, ahlâktan ve
tevhidten vs. uzaklaşmış ve kopmuştur. Çünkü haz, zevk, neşe, eğlence ve konfor
bokuna sahte özgürlüğün peşinde giderken gerçek özgürlüğü ve hürlüğü”
kaybetmiştir.
Modernizm; “şehvetin kölesi”
olmaya “özgürlük” diyor. Hâlbuki bu, âdi bir köleliktir. Yine modern insan,
sapkın ve sapık düşünce, fikir ve akımları tâkip etmeyi özgürlük olarak
görüyor. Oysa sapık bir fikrin özgürlüğünü savunmak da
sapıklıktır.
Dîni sevmeyenler ve Allah’ın verdiği
özgürlüğe burun kıvıranlar sahte bir özgürlükle şeytanı, nefsi ve tâğutları
izledikleri için şeytanca bir yaşam sürmeye mecbur olmaktadırlar.
Şu kesin ki, insan
mutlak anlamda özgür olamaz. Allah da zâten “yarattığı” insanı bu anlamda özgür
bırakmaz:
“İnsan,
‘kendi başına ve sorumsuz’ bırakılacağını mı sanıyor?” (Kıyâmet 36).
Gerçek özgürlük, ibâdet etmekle açığa çıkar.
“Sâdece Allah’a ibâdet” etmekle. Çünkü “sâdece Allah’a ibâdet” etmek, insanı başka
şeylere ibâdetten koruduğu için kişiyi özgür kılar. Bu bağlamda: “Ben
insanları ve cinleri “sâdece Bana” ibâdet etsinler (ki özgür olsunlar) diye yarattım” (Zâriyât 56) der Allah.
Modern insan, sahte özgürlüğün kölesi
olmuştur vesselam..
En
doğrusunu sâdece Allah bilir.
Hârûn Görmüş
Hazîran
2024
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder