30 Mayıs 2017 Salı

Nüzûl Sırasına Göre Kur’ân’da Hüküm İle İlgili Âyetler


(Not: Âyetler Ali Bulaç meâlinden alınmıştır. Nüzûl sırası Mustafa İslamoğlu tertibine göre yapılmıştır).

MEKKE DÖNEMİ

7- Kalem

36- Size ne oluyor?. Nasıl hüküm veriyorsunuz?.             
39- Yoksa sizin için üzerimizde kıyâmete kadar sürüp gidecek bir yemin mi var ki siz ne hüküm verirseniz o, mutlakâ sizin kalacak, diye.  
48- Şimdi sen, Rabbinin hükmüne sabret ve balık sâhibi (Yûnus) gibi olma!..

30- Tîn

8- Allah hükmedenlerin hâkimi değil midir?.

32-İnsân (Dehr)

24- Öyleyse, Rabbinin hükmüne sabır göster. Onlardan günahkâr veyâ nankör olana itaat etme.
30- Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz. Gerçekten Allah bilendir, hüküm ve hikmet sâhibidir.

35- Mürselât

38- Bu, hüküm günüdür; sizi ve öncekileri ‘bir arada topladık’.

39-Yâsin

83- Her-şeyin melekûtu (hükümranlık ve mülkü) elinde bulunan (Allah) ne yücedir. Siz O’na döndürüleceksiniz.

42-Fâtır

2- Allah, insanlar için rahmetinden her neyi açacak olsa, artık onu kısıp-tutacak yoktur; her neyi kısar-tutarsa, artık onu da ondan sonra salıverecek yoktur. O, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sâhibidir.

43-Meryem

39- İş(in) hükme bağlanıp biteceği, hasret gününe karşı onları uyar; onlar bir gaflet içindedirler ve onlar inanmıyorlar.

44-Tâ-Hâ

72- Dediler ki: ‘Bize gelen apaçık delillere ve bizi yaratana seni aslâ ‘tercih edip-seçmeyiz’. Neyde hükmünü yürütebileceksen, durmaksızın hükmünü yürüt; sen, yalnızca bu dünyâ-hayâtında hükmünü yürütebilirsin’.
114- Hak olan, biricik hükümdar olan Allah yücedir. Onun vahyi sana gelip-tamamlanmadan evvel, Kur’ân’ı (okumada) acele etme ve de ki: ‘Rabbim, ilmimi arttır’.

47- Nebe’

17- Şüphesiz o hüküm (fasl) günü, belirlenmiş bir vakittir.

51-Şuârâ

21- ‘Sizden korkunca da hemen aranızdan kaçtım; sonra Rabbim bana hüküm (ve hikmet) verdi ve beni gönderilen (elçilerden) kıldı’.
83- ‘Rabbim, bana hüküm (ve hikmet) bağışla ve beni sâlih olanlara kat;’
118- ‘Bundan böyle, benimle onların arasını açık bir hükümle ayır ve beni ve benimle birlikte olan mü’minleri kurtar’.

53- Neml

6- Hiç şüphesiz, bu Kur’ân, sana, hüküm ve hikmet sâhibi olan, (ve her-şeyi gerçeğiyle) bilen (Allah’ın) katından ilkâ edilmektedir.
9- ‘Ey Mûsâ, gerçekten Ben, güçlü ve üstün, hüküm ve hikmet sâhibi olan Allah’ım’.
23- ‘Gerçekten ben, onlara hükmetmekte olan bir kadın buldum ki, ona her-şeyden (bolca) verilmiştir ve büyük bir tahtı var’.
32- Dedi ki: ‘Ey önde gelenler, bu işimde bana görüş belirtin, siz (her-şeye) şâhidlik etmedikçe ben hiç-bir işte kesin (karar veren biri) değilim’.    
33- Dediler ki: ‘Biz kuvvet sâhibiyiz ve zorlu savaşçılarız. İş konusunda karar senindir, artık sen bak, neyi emredersen (biz uygularız).
78- Şüphesiz senin Rabbin, onların arasında kendi hükmünü verecektir. O, güçlü ve üstün olandır, bilendir.
             
55-Sâd

22- Davud(un yanın)a girdiklerinde, onlardan ürkmüştü; dediler ki: ‘Korkma, iki dâvâcıyız, birimiz diğerimize haksızlıkta bulundu. Şimdi sen aramızda hak ile hükmet, karârında haktan ayrılma ve bize tam doğruyu göster’.
26- ‘Ey Davud, gerçek şu ki, Biz seni yeryüzünde halife (yönetici) kıldık. Öyleyse insanlar arasında hak ile hükmet, istek ve tutkulara (hevâya) uyma; sonra seni Allah’ın yolundan saptırır. Şüphesiz Allah’ın yolundan sapanlara, hesap-gününü unutmalarından dolayı şiddetli bir azab vardır’.

56-A’raf

87- ‘İçinizden bir grup, kendisiyle gönderildiğim şeye inanmışken diğer bir grup inanmadığına göre, artık Allah, aramızda hüküm verinceye kadar sabredin. O hüküm verenlerin en hayırlısıdır’.
89- ‘Allah bizi ondan kurtardıktan sonra, bizim tekrar sizin dîninize dönmemiz Allah’a karşı yalan yere iftirâ düzmemiz olur. Rabbimiz olan Allah’ın dilemesi dışında, ona geri dönmemiz bizim için olacak iş değildir. Rabbimiz, ilim bakımından her-şeyi kuşatmıştır. Biz Allah’a tevekkül ettik. ‘Rabbimiz, bizimle kavmimiz arasında ‘Sen hak ile hüküm ver’, Sen ‘hüküm verenlerin’ en hayırlısısın’.

57-Secde

25- Şüphesiz, senin Rabbin, ihtilâfa düştükleri şeyler konusunda kıyâmet günü aralarında ‘hükmünü verip ayıracaktır’.

58-Ra’d

37- İşte böylece biz onu (Kur’ân’ı) Arapça bir hüküm olarak indirdik. Andolsun, sana gelen bu ilimden sonra, onların hevâ(istek ve tutku)larına uyacak olursan, senin için Allah’tan ne bir yardımcı-dost, ne bir koruyucu vardır.
41- Onlar görmüyorlar mı ki, gerçekten biz arza geliyor ve onu çevresinden eksiltiyoruz. Allah hüküm verir. Onun hükmünün peşine düşecek yoktur. Ve O, hesâbı pek çabuk görendir.

59-Tûr

48- Artık, Rabbinin hükmüne sabret; çünkü gerçekten sen, gözlerimizin önündesin. Ve her kalkışında Rabbini hamd ile tesbih et.

62- Kehf

26- O’nun dışında onların bir velisi yoktur. Kendi hükmünde hiç kimseyi ortak kılmaz’.

65-İbrâhim

4- Biz hiç-bir elçiyi, kendi kavminin dilinden başkasıyla göndermedik ki, onlara apaçık anlatsın. Böylece Allah, dilediğini şaşırtıp saptırır, dilediğini hidâyete erdirir. O, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sâhibidir.
22- İş hükme bağlanıp-bitince, şeytan der ki: ‘Doğrusu, Allah, size gerçek olan vâdi vâdetti, ben de size vaâdde bulundum, fakat size yalan söyledim. Benim size karşı zorlayıcı bir gücüm yoktu, yalnızca sizi çağırdım, siz de bana icâbet ettiniz. Öyleyse beni kınamayın, siz kendînizi kınayın. Ben sizi kurtacak değilim, siz de beni kurtacak değilsiniz. Doğrusu daha önce beni ortak koşmanızı da tanımamıştım. Gerçek şu ki, zâlimlere acı bir azab vardır’.

66- Sâffât

154- Size ne oluyor, nasıl hüküm veriyorsunuz?.

67-Kasas

14- Erginlik çağına ulaşıp olgunlaşınca, ona bir ‘hüküm ve hikmet’ ve ilim verdik. Biz iyilikte bulunanları işte böyle ödüllendiririz.
70- O, Allah’tır, kendisinden başka ilah yoktur. İlkte de, sonda da hamd O’nundur. Hüküm O’nundur ve O’na döndürüleceksiniz.
88- Ve Allah ile berâber başka bir ilaha tapma. O’ndan başka ilah yoktur. O’nun yüzünden (zatından) başka her-şey helâk olucudur. Hüküm O’nundur ve siz O’na döndürüleceksiniz.

68-İsrâ

4- Kitapta İsrâiloğullarına şu hükmü verdik: ‘Muhakkak siz yer(yüzün) de iki defâ bozgunculuk çıkaracaksınız ve muhakkak büyük bir azgınlıkla kibirlenip yükseleceksiniz.

69-Yûnus

11- Eğer Allah, onların hayra ulaşmak için çarçabuk davrandıkları gibi, insanlara şerri de çabuklaştırsaydı, mutlakâ ecellerine hüküm verilirdi. İşte bize kavuşmayı ummayanları biz böylece taşkınlıkları içinde şaşkınca dolaşır bir durumda bırakırız.
19- İnsanlar, tek bir ümmetten başka değildi; sonra anlaşmazlığa düştüler. Eğer Rabbinden geçmiş (verilmiş) bir söz olmasaydı, anlaşmazlığa düştükleri şey konusunda mutlakâ aralarında hüküm verilmiş olurdu.
35- De ki: ‘Sizin şirk koştuklarınızdan hakka ulaştırabilecek var mı?’. De ki: ‘Hakka ulaştıracak Allah’tır. Öyleyse, hakka ulaştıran mı uyulmaya daha hak sâhibidir, yoksa doğru yola ulaştırılmadıkça kendisi hidâyete ulaşmayan mı?. Ne oluyor size?. Nasıl hükmediyorsunuz?’.
47- Her ümmetin bir resûlü vardır. Onlara resûlleri geldiği zaman, aralarında adâletle hüküm verilir ve onlar zulme uğratılmazlar.
54- Zulmeden her nefis, yeryüzündekilerin tümüne sâhip olsa bunu (azâba karşılık) mutlakâ fidye olarak verirdi. Onlar azâbı görünce pişmanlıklarını gizlerler, oysa onlar haksızlığa uğratılmadan aralarında adâletle hükmedilmiştir.
71- Onlara Nûh’un haberini oku. Hani kavmine demişti ki: ‘Ey kavmim, benim makâmım ve Allah’ın âyetleriyle hatırlatmalarım eğer size ağır geliyorsa ben, şüphesiz Allah’a tevekkül etmişim. Artık siz ortaklarınızla toplanıp yapacağınız işi karâra bağlayın da işiniz size örtülü kalmasın (veyâ tasa konusu olmasın), sonra hakkımdaki hükmünüzü -bana süre tanımaksızın- verin.
93- Andolsun, biz İsrâiloğullarını, hoşlarına gidecek güzel bir yerde yerleştirdik ve temiz şeylerden kendilerine rızık verdik. Kendilerine ilim gelinceye kadar anlaşmazlığa düşmediler. Şüphesiz Rabbin, aralarında anlaşmazlığa düştükleri şey konusunda kıyâmet günü hüküm verecektir.
109- Sana vahyolunana uy ve Allah hükmünü verinceye kadar sabret. O, hükmedenlerin en hayırlısıdır.

70- Hûd

1- Elif, Lâm, Râ. (Bu,) Âyetleri muhkem kılınmış, sonra hüküm ve hikmet sâhibi ve her-şeyden haberdar olan (Allah) tarafından ‘birer birer (bölüm-bölüm) açıklanmış’ bir Kitap’tır.
45- Nûh, Rabbine seslendi. Dedi ki: ‘Rabbim, şüphesiz benim oğlum âilemdendir ve senin vaâdin de doğrusu haktır. Sen hâkimlerin hâkimisin’.
110- Andolsun, Mûsâ’ya kitabı verdik, onda anlaşmazlığa düşüldü. Eğer Rabbinden bir söz geçmiş (verilmiş) olmasaydı, mutlakâ aralarında hüküm verilmiş olacaktı. Gerçekten onlar, bundan (Kur’ân’dan) yana kuşku verici bir tereddüt içindedirler.

71- Yûsuf

6- ‘Böylece Rabbin seni seçkin kılacak, sözlerin yorumundan (kaynaklanan bir bilgiyi) sana öğretecek ve daha önce ataların İbrâhim ve İshak’a (nîmetini) tamamladığı gibi senin ve Yâkub âilesinin üzerindeki nîmetini tamamlayacaktır. Elbette Rabbin, bilendir, hüküm ve hikmet sâhibidir’.
22- Erginlik çağına erişince, kendisine hüküm ve ilim verdik. İşte biz, iyilik yapanları böyle ödüllendiririz.
40- ‘Sizin Allah’tan başka taptıklarınız, Allah’ın kendileri hakkında hiç-bir delil indirmediği, sizin ve atalarınızın ad olarak adlandırdıklarınızdan başkası değildir. Hüküm, yalnızca Allah’ındır. O, kendisinden başkasına kulluk etmemenizi emretmiştir. Dosdoğru din işte budur, ancak insanların çoğu bilmezler’.
67- Ve dedi ki: ‘Ey çocuklarım, tek bir kapıdan girmeyin, ayrı-ayrı kapılardan girin. Ben size Allah’tan hiç-bir şeyi sağlayamam (gideremem). Hüküm yalnızca Allah’ındır. Ben O’na tevekkül ettim. Tevekkül edenler de yalnızca O’na tevekkül etmelidirler’.
80- Ondan umutlarını kestikleri zaman, (durumu) kendi aralarında görüşmek üzere bir yana çekildiler. Büyükleri dedi ki: ‘Babanızın size karşı Allah adına kesin bir söz aldığını ve daha önce Yûsuf konusunda yaptığımız aşırılığı (işlediğimiz suçu) bilmiyor musunuz?. Artık (bundan böyle) ben, ya babam bana izin verinceye veyâ Allah bana ilişkin hüküm verinceye kadar (bu) yerden kesin olarak ayrılamam. O, hüküm verenlerin en hayırlısıdır’.
83- (Şehre dönüp durumu babalarına aktarınca o:) ‘Hayır’ dedi. ‘Nefsiniz sizi yanıltıp (böyle) bir işe sürüklemiş. Bundan sonra (bana düşen) güzel bir sabırdır. Umulur ki Allah (pek yakın bir gelecekte) onların tümünü bana getirir. Çünkü O, bilenin, hüküm ve hikmet sâhibi olanın kendisidir’.
100- Babasını ve annesini tahta çıkarıp oturttu; onun için secdeye kapandılar. Dedi ki: ‘Ey Babam, bu, daha önceki rüyâmın yorumudur. Doğrusu Rabbim onu gerçek kıldı. Bana iyilik etti, çünkü beni zindandan çıkardı. Şeytan benimle kardeşlerimin arasını açtıktan sonra, (O,) çölden sizi getirdi. Şüphesiz benim Rabbim, dilediğini pek ince düzenleyip tedbir edendi. Gerçekten bilen, hüküm ve hikmet sâhibi O’dur’.

72- Hicr

25- Ve şüphesiz senin Rabbin, O, onları haşredecektir. Gerçekten O, hüküm ve hikmet sâhibidir, bilendir.

73- En-âm

18- O, kulları üzerinde kahredici olandır. O, hüküm ve hikmet sâhibidir, haberdar olandır.
57- De ki: ‘Ben, gerçekten Rabbimden kesin bir belge üzerindeyim, siz ise onu yalanladınız. Kendisine acele ettiğiniz (azab) yanımda değildir. Hüküm yalnızca Allah’ındır. O, doğru haberi verir ve O, ayırd edenlerin en hayırlısıdır’.
62- Sonra gerçek mevlâları olan Allah’a döndürülürler. Haberiniz olsun; hüküm yalnızca O’nundur. Ve O, hesap görenlerin en sürâtli olanıdır.
73- O, gökleri ve yeri hak olarak yaratandır. O’nun ‘ol’ dediği gün (her-şey) oluverir, O’nun sözü haktır. Sur’a üfürüldüğü gün, mülk O’nundur. O, gaybı ve müşâhede edilebileni bilendir. O, hüküm ve hikmet sâhibi olandır, haberdar olandır.
83- Bu, İbrâhim’e, kavmine karşı verdiğimiz delilimizdir. Biz, dilediğimizi derecelerle yükseltiriz. Şüphesiz senin Rabbin, hüküm ve hikmet sâhibidir, bilendir.
114- Allah’tan başka bir hakem mi arıyayım?. Oysa O, size Kitabı açıklanmış olarak indirmiştir. Kendilerine Kitap verdiklerimiz, bunun gerçekten Rabbinden hak olarak indirilmiş olduğunu bilmektedirler. Şu hâlde, sakın kuşkuya kapılanlardan olma.
116- Yeryüzünde olanların çoğunluğuna uyacak olursan, seni Allah’ın yolundan şaşırtıp-saptırırlar. Onlar ancak zanna uyarlar ve onlar ancak ‘zan ve tahminle yalan söylerler’.
128- Onların tümünü toplayacağı gün: ‘Ey cin topluluğu insanlardan çoğunu (ayartıp kendinize kullar) edindiniz’ (diyecek). İnsanlardan onların dostları derler ki: ‘Rabbimiz, kimimiz kimimizden yararlandı ve bizim için tesbit ettiğin süreye ulaştık’. (Allah) Diyecek ki: ‘Allah’ın dilediği dışta olmak üzere, ateş sizin içinde süresiz kalacağınız konaklama yerinizdir’. Şüphesiz Rabbin, hüküm ve hikmet sâhibi olandır, bilendir.
136- O’nun üretip-türettiği ekin ve hayvanlardan Allah için bir pay ayırdılar, sonra kendi zanlarınca: ‘Bu Allah’ındır, bu da ortaklarımızındır’ dediler. Kendi ortakları için olan (pay), Allah tarafına geçmez, ama Allah’a âid olan kendi ortaklarının tarafına (payına) geçer. Ne kötü hüküm veriyorlar?.
139- Bir de dediler ki: ‘Bu hayvanların karınlarında olan, yalnızca bizim erkeklerimize âittir, eşlerimize ise haramdır. Eğer o, ölü doğarsa onlar da bunda ortaktırlar’. Allah, (bu) düzmelerinin cezâsını verecektir. Şüphesiz O, hüküm sâhibi olandır, bilendir.

74- Nahl

59- Kendisine verilen müjdenin kötülüğünden dolayı topluluktan gizlenir; onu aşağılanarak tutacak mı, yoksa toprağa gömecek mi?. Bak, verdikleri hüküm ne kötüdür?. 
60- Âhirete inanmayanların kötü örneği vardır, en yüce örnek ise Allah’a âittir. O, güç sâhibidir, hüküm ve hikmet sâhibidir.
124- Cumartesi, ancak onda ihtilâfa düşenlere (farz) kılındı. Şüphesiz Rabbin, onların ihtilâf ettikleri şeyler hakkında kıyâmet günü aralarında hükmedecektir.
             
75- Lokmân

9- Orada ebedî olarak kalıcıdırlar. Allah’ın vâdi haktır. O, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sâhibidir.
27- Eğer yeryüzündeki ağaçların tümü kalem ve deniz de -onun ardından yedi deniz daha eklenerek- (mürekkep) olsa, yine de Allah’ın kelimeleri (yazmakla) tükenmez. Şüphesiz Allah üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sâhibidir.

76- Sebe’

1- Hamd, göklerde ve yerde olanların tümü kendisine âit olan Allah’ındır; Âhirette de hamd O’nundur. O, hüküm ve hikmet sâhibidir, haber alandır.
27- De ki: ‘O’na (kulluk etmede) eklemekte olduğunuz ortakları bana gösterin. Aslâ (onlar ona gerçek ortak olamazlar); hayır, O, güçlü ve üstün olan, hüküm ve hikmet sâhibi olan Allah’tır’.

77- Zümer

1- (Bu) Kitabın indirilmesi, üstün ve güçlü olan, hüküm ve hikmet sâhibi Allah (katın)dandır.
3- Haberin olsun; hâlis (katıksız) olan din yalnızca Allah’ındır. O’ndan başka velîler edinenler (şöyle derler:) ‘Biz, bunlara bizi Allah’a daha fazla yaklaştırsınlar diye ibâdet ediyoruz’. Elbette Allah, kendi aralarında hakkında ihtilâf ettikleri şeylerden hüküm verecektir. Gerçekten Allah, yalancı, kâfir olan kimseyi hidâyete erdirmez.
46- De ki: ‘Ey gökleri ve yeri yaratan, gaybı ve müşâhede edilebileni bilen Allah’ım. Anlaşmazlığa düştükleri şeylerde, kullarının arasında sen hüküm vereceksin’.
69- Yer, Rabbi’nin nûruyla parıldadı; (orta yere) kitap kondu; peygamberler ve şâhidler getirildi ve aralarında hak ile hüküm verildi, onlar haksızlığa uğratılmazlar.
75- Melekleri de arşın etrâfını çevirmişler olarak Rablerini hamd ile tesbih ettiklerini görürsün. Aralarında hak ile hüküm verilmiştir ve: ‘Âlemlerin Rabbine hamdolsun’ denilmiştir.

78- Mü’min (Ğâfir)

8- ‘Rabbimiz, onları Adn cennetlerine sok ki onlara (bunu) vâdettin; babalarından, eşlerinden ve soylarından sâlih olanları da. Gerçekten Sen, üstün ve güçlü olansın, hüküm ve hikmet sâhibisin’.
12- ‘Sizin (durumunuz) böyledir. Çünkü bir olan Allah’a çağırıldığınız zaman inkâr ettiniz. O’na ortak koşulduğunda inanıp-onayladınız. Artık hüküm, yüce, büyük olan Allah’ındır’.
20- Allah hak ile hükmeder. Oysa O’nu bırakıp taptıkları hiç-bir şeye hükmedemezler. Şüphesiz Allah işitendir, görendir.
29- ‘Ey Kavmim, bugün mülk sizindir, yeryüzünde hüküm sâhibi kimselersiniz. Fakat bize Allah’tan dayanılmaz bir azab gelecek olursa bize kim yardım edecek?’. Firavun dedi ki: ‘Ben, size yalnızca gördüğümü (kendi görüşümü) gösteriyorum ve ben sizi doğru yoldan da başkasına yöneltmiyorum’.
48- Büyüklenen (müstekbir)ler derler ki: ‘Biz hepimiz (ateşin) içindeyiz; gerçekten Allah, kullar arasında hüküm verdi (artık)’.
68- Dirilten ve öldüren O’dur. Bir işin olmasına hükmetti mi, ona yalnızca: ‘Ol’ der, o da hemen oluverir.
78- Andolsun, biz senden önce elçiler gönderdik; onlardan kimini sana aktarıp-anlattık ve kimini anlatmadık. Herhangi bir elçiye, Allah’ın izni olmaksızın bir âyeti getirmek olacak şey değildir. Allah’ın emri geldiği zaman hak ile hüküm verilir ve işte burada (hakkı) iptâl etmekte (istekli) olanlar hüsrâna uğramışlardır.

79-Enbiyâ

74- Lût’a da hüküm ve ilim verdik ve onu çirkin işler yapmakta olan şehirden kurtardık. Şüphesiz onlar, bozulmaya uğrayan kötü bir kavimdi.
78- Davud ve Süleyman da; hani kavmin hayvanlarının içine girip yayıldığı ekin-tarlaları konusunda hüküm yürütüyorlardı. Biz onların hükmüne şâhididik.
112- (Resûlullah) Dedi ki: ‘Rabbim, hak ile hükmet. Bizim Rabbimiz, sizin her türlü nitelendirmelerinize karşı yardımına sığınılan Rahmân (olan Allah)dır’.

81- Fussilet

42- Bâtıl, ona önünden de, ardından da gelemez. (Çünkü Kur’ân,) Hüküm ve hikmet sâhibi, çok övülen (Allah)tan indirilmedir.
45- Andolsun, Mûsâ’ya kitabı verdik, fakat onda anlaşmazlığa düşüldü. Eğer Rabbinden (daha önce) bir söz geçmiş (verilmiş) olmasaydı, mutlakâ aralarında hüküm verilmiş (iş bitirilmiş)ti. Gerçekten onlar, bundan yana kuşku verici bir tereddüt içindedirler.

82- Şûrâ

10- Hakkında ihtilâfa düştüğünüz herhangi bir şey; artık O’nun hükmü Allah’ındır. İşte Rabbim olan Allah. Ben O’na tevekkül ettim ve yalnızca O’na dönüp-yönelirim.
14- Onlar, kendilerine ilim geldikten sonra, yalnızca aralarındaki ‘tecâvüz ve haksızlık’ dolayısıyla ayrılığa düştüler. Eğer Rabbinden, adı konulmuş bir ecele kadar geçmiş (verilmiş) bir söz olmasaydı, muhakkak aralarında hüküm verilmiş (iş bitirilmiş)ti. Şüphesiz onların ardından Kitaba mîrasçı olanlar ise, her hâlde ona karşı kuşku verici bir tereddüt içindedirler.
21- Yoksa onların bir-takım ortakları mı var ki, Allah’ın izin vermediği şeyleri, dinden kendilerine teşrî’ ettiler (bir şeriat kıldılar)?. Eğer o fasıl kelimesi olmasaydı, elbette aralarında hüküm (karar) verilirdi. Gerçekten zâlimler için acı bir azap vardır.
51- Kendisiyle Allah’ın konuşması, bir beşer için olacak (şey) değildir; ancak bir vahy ile yada perde arkasından veyâ bir elçi gönderip kendi izniyle dilediğine vahyetmesi (durumu) başka. Gerçekten O, yücedir, hüküm ve hikmet sâhibidir.

83- Zuhrûf

4- Şüphesiz o, Bizim katımızda olan Ana Kitap’tadır; çok yücedir, hüküm ve hikmet doludur.
84- Göklerde ilah ve yerde ilah O’dur. O, hüküm ve hikmet sâhibidir, bilendir.

85- Câsiye

2- Kitabın indirilmesi, üstün ve güçlü olan, hüküm ve hikmet sâhibi Allah’tandır.
16- Andolsun, İsrâiloğullarına Kitap, hüküm ve peygamberlik verdik, onları temiz ve güzel şeylerle rızıklandırdık ve onları âlemlere üstün kıldık.
17- Ve onlara bu emirden açık belgeler verdik. Fakat onlar, kendilerine ilim geldikten sonra, yalnızca aralarındaki ‘hakka tecâvüz ve azgınlıktan’ dolayı ihtilâfa düştüler. Şüphesiz Rabbin, hakkında ihtilâfa düştükleri şeyde kıyâmet günü aralarında hüküm verecektir.
21- Yoksa kötülüklere batıp-yara alanlar, kendilerini îman edip sâlih amellerde bulunanlar gibi kılacağımızı mı sandılar?. Hayatları ve ölümleri bir mi (olacak)?. Ne kötü hüküm veriyorlar.
37- Göklerde ve yerde büyüklük O’nundur. O, üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sâhibidir.

86- Ahkâf

2- Kitabın indirilmesi, üstün ve güçlü, hüküm ve hikmet sâhibi Allah’tandır.
30- Dediler ki: ‘Öyle. (Bunu) Senin Rabbin buyurdu. Çünkü O, hüküm ve hikmet sâhibidir, bilendir’.

88- Rûm

27- Yaratmayı başlatan, sonra onu iâde edecek olan O’dur; bu O’na göre pek kolaydır. Göklerde ve yerde en yüce misâl O’nundur. O, güçlü ve üstün olandır, hüküm ve hikmet sâhibidir.

89- Ankebût

4- Yoksa kötülükleri yapanlar, bizi (aşıp) geçeceklerini mi sandılar?. Ne kötü hükmediyorlar?.
26- Bunun üzerine Lût ona îman etti ve dedi ki: ‘Gerçekten ben, Rabbime hicret edeceğim. Çünkü şüphesiz O, güçlü ve üstün olandır, hüküm ve hikmet sâhibidir’.
42- Allah, kendi dışında hangi şeye taptıklarını şüphesiz bilir. O, güçlü ve üstün olandır, hüküm ve hikmet sâhibidir.

MEDÎNE DÖNEMİ

91- Hacc

52- Biz senden önce hiç-bir Resûl ve Nebi göndermiş olmayalım ki, o bir dilekte bulunduğu zaman, şeytan, onun dilediğine (bir kuşku veyâ sapma unsuru) katıp bırakmış olmasın. Ama Allah, şeytanın katıp-bırakmalarını giderir, sonra kendi âyetlerini sağlamlaştırıp-pekiştirir. Allah, gerçekten bilendir, hüküm ve hikmet sâhibidir.
56- Mülk, o gün yalnızca Allah’ındır. O, aralarında hükmedecektir. Artık îman edip sâlih amellerde bulunanlar; nîmetlerle donatılmış cennetler içindedirler.
69- ‘Allah, kıyâmet günü, kendisinde ihtilâfa düştüğünüz şey hakkında aranızda hükmedecektir’.

93- Teğâbün

18- Gaybı da, müşâhede edilebileni de bilen, Aziz (üstün ve güçlü), Hâkim (hüküm ve hikmet sâhibi)dir.

94- Bakara

32- Dediler ki: ‘Sen yücesin, bize öğrettiğinden başka bizim hiç-bir bilgimiz yok. Gerçekten sen, her-şeyi bilen, hüküm ve hikmet sâhibi olansın’.
63- Sizden misâk almış ve Tûr’u üstünüze yükseltmiştik (ve demiştik ki:) ‘Size verdiğimize sımsıkı yapışın ve onda olanı (hükümleri sürekli) hatırlayın, ki sakınasınız’.
113- Yahudiler dediler ki: ‘Hristiyanlar bir şey (herhangi bir temel) üzere değillerdir’; hristiyanlar da: ‘Yahudiler bir şey üzere değillerdir’ dediler. Oysa onlar, Kitabı okuyorlar. Bilmeyenler de, onların söylediklerinin benzerini söylemişlerdi. Artık Allah, kıyâmet günü anlaşmazlığa düştükleri şeyde aralarında hüküm verecektir.
129- ‘Rabbimiz, içlerinden onlara bir elçi gönder, onlara âyetlerini okusun, kitabı ve hikmeti öğretsin ve onları arındırsın. Şüphesiz, Sen güçlü ve üstün olansın, hüküm ve hikmet sâhibisin’.
209- Size, apaçık belgeler (âyetler) geldikten sonra yine ayağınız kayarsa, bilin ki Allah, gerçekten üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sâhibidir.
213- İnsanlar tek bir ümmetti. Allah, müjdeciler ve uyarıcılar olarak peygamberler gönderdi ve berâberlerinde, insanların anlaşmazlığa düştükleri şeyler konusunda, aralarında hüküm vermek üzere hak kitaplar indirdi. Oysa kendilerine apaçık âyetler geldikten sonra, birbirlerine karşı olan ‘azgınlık ve kıskançlıkları’ yüzünden anlaşmazlığa düşenler, o, (Kitap) verilenlerden başkası değildir. Böylece Allah, îman edenleri, hakkında ayrılığa düştükleri gerçeğe kendi izniyle eriştirdi. Allah, kimi dilerse onu doğruya yöneltir.
220- Hem Dünyâ (konusun)da, hem âhiret (konusunda). Ve sana yetimleri sorarlar. De ki: ‘Onları ıslah etmek (yararlı kılmak) hayırlıdır. Eğer onları aranıza katarsanız, artık onlar sizin kardeşlerinizdir. Allah bozgun (fesad) çıkaranı ıslah ediciden bilir (ayırdeder). Eğer Allah dileseydi size güçlük çıkarırdı. Şüphesiz Allah güçlü ve üstün olandır, hüküm ve hikmet sâhibidir’.
228- Boşanmış kadınlar kendi-kendilerine üç ‘ay-hâli ve temizlenme süresi’ beklerler. Eğer Allah’a ve âhiret gününe inanıyorlarsa Allah’ın rahimlerinde yarattığını saklamaları onlara helâl olmaz. Kocaları, bu süre içinde barışmak isterlerse, onları geri almada (başkalarından) daha çok hak sâhibidirler. Onların lehine de, aleyhlerindeki mâruf hakka denk bir hak vardır. Yalnız erkekler için onlar üzerinde bir derece var. Allah Aziz’dir. Hâkim’dir.
240- İçinizde ölüp de (geride) eşler bırakanlar, (evlerinden) çıkarılmaksızın, bir yıla kadar yararlanmaları için eşlerine vasiyet (bıraksınlar). Ama onlar, (kendiliklerinden) çıkarlarsa, artık onların mâruf (meşrû) olarak kendileri için yaptıklarından dolayı size sorumluluk yoktur. Allah güçlü ve üstün olandır. Hüküm ve hikmet sâhibidir.
260- Hani İbrâhim: ‘Rabbim, bana ölüleri nasıl dirilttiğini göster’ demişti. (Allah ona:) ‘İnanmıyor musun?’. deyince, ‘Hayır (inandım), ancak kâlbimin tatmin olması için’ dedi. ‘Öyleyse, dört kuş tut. Onları kendine alıştır, sonra onları (parçalayıp) her bir parçasını bir dağın üzerine bırak, sonra da onları çağır. Sana koşarak gelirler. Bil ki, şüphesiz Allah, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sâhibidir’.

95- Enfâl

10- Allah, bunu, yalnızca bir müjde ve kâlblerinizin tatmin bulması için yapmıştı; (yoksa) Allah’ın katından başkasında nusret (zafer ve yardım) yoktur. Hiç şüphesiz Allah üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sâhibidir.
49- Münâfıklar ve kâlblerinde hastalık olanlar şöyle diyorlardı: ‘Bunları (müslümanları) dinleri aldattı’. Oysa kim Allah’a tevekkül ederse, şüphesiz Allah, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sâhibidir.
63- Ve onların kâlblerini uzlaştırdı. Sen, yeryüzündekilerin tümünü harcasaydın bile, onların kâlblerini uzlaştıramazdın. Ama Allah, aralarını bulup onları uzlaştırdı. Çünkü O, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sâhibidir.
67- Hiç-bir peygambere, yeryüzünde kesin bir zafer kazanıncaya kadar esir alması yakışmaz. Siz dünyânın geçici yararını istiyorsunuz. Oysa Allah (size) âhireti istemektedir. Allah, üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sâhibidir.
71- Eğer sana ihânet etmek isterlerse, onlar daha önce Allah’a da ihânet etmişlerdi; böylece O da, ‘bozguna uğramaları (için) sana imkân vermişti’. Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sâhibidir.

96- Hadîd

1- Göklerde ve yerde olanların tümü Allah’ı tesbih etmiştir. O, üstün ve güçlü (aziz) olandır, hüküm ve hikmet sâhibidir.

97- Nûr

10- Eğer Allah’ın üzerinizde fazlı ve rahmeti olmasaydı ve Allah gerçekten tevbeleri kabûl eden hüküm ve hikmet sâhibi olmasaydı (ne yapardınız)?.
18- Allah size âyetleri açıklıyor; Allah bilendir, hüküm ve hikmet sâhibidir.
48- Aralarında hükmetmesi için Allah’a ve Resûlüne çağrıldıkları zaman, onlardan bir grup yüz çevirir.       
51- Aralarında hükmetmesi için, Allah’a ve elçisine çağrıldıkları zaman mü’min olanların sözü: ‘İşittik ve itaat ettik’ demeleridir. İşte felâha kavuşanlar bunlardır.
58- Ey îman edenler, sağ ellerinizin mâlik olduğu ile sizden olup da henüz erginlik çağına ermemiş olan (çocuk)lar, (odalarınıza girmek için şu) üç vakitte izin istesinler: Sabah namazından önce, öğleyin üstünüzü çıkardığınız vakit ve yatsı namazından sonra. (Bu) Üçü sizin için mahrem (vakitleri)dir. Bunların dışında size de, onlara da bir sakınca yoktur; yanınızda dolaşabilirler, birbirinizin yanında olabilirsiniz. İşte Allah, size âyetleri böyle açıklamaktadır. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sâhibidir.
59- Sizden olan çocuklar, erginlik çağına erdikleri zaman, kendilerinden öncekilerin izin istediği gibi, bundan böyle izin istesinler. İşte Allah, âyetlerini size böyle açıklar. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sâhibidir.

98- Âl-i İmran

6- Döl yataklarında size dilediği gibi sûret veren O’dur. O’ndan başka ilah yoktur; üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sâhibidir.
18- Allah, gerçekten kendisinden başka ilah olmadığına şâhitlik etti; melekler ve ilim sâhipleri de O’ndan başka ilah olmadığına adâletle şâhitlik ettiler. Aziz ve Hâkim olan O’ndan başka ilah yoktur.
23- Kendilerine Kitaptan bir pay verilenleri görmedin mi?. Aralarında Allah’ın Kitabı hükmetsin diye çağrılıyorlar da, onlardan bir bölümü yüz çeviriyor. Onlar, işte böyle arka dönenlerdir.
55- Hani Allah, Îsâ’ya demişti: ‘Ey Îsâ, doğrusu senin hayâtına Ben son vereceğim, seni Kendime yükselteceğim, seni inkâr edenlerden temizleyeceğim ve sana uyanları kıyâmete kadar inkâra sapanların üstüne geçireceğim. Sonra dönüşünüz yalnızca Banadır, hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeyde aranızda Ben hükmedeceğim’.
62- Şüphesiz bu, gerçek bir olayın haberidir. Allah’tan başka ilah yoktur. Şüphesiz Allah, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sâhibidir.
79- Beşerden hiç kimsenin, Allah kendisine Kitabı, hükmü ve peygamberliği verdikten sonra insanlara: ‘Allah’ı bırakıp bana kulluk edin’ deme (hakkı ve yetki)si yoktur. Fakat o, ‘Öğrettiğiniz ve ders verdiğiniz Kitaba göre Rabbaniler olunuz” (deme görevindedir.)
126- Allah bunu (yardımı) size ancak bir müjde olsun ve kâlpleriniz bununla tatmin bulsun diye yaptı. ‘Yardım ve zafer’ (nusret) ancak üstün ve güçlü, hüküm ve hikmet sâhibi olan Allah’ın katındandır.

99-   Saff

1- Göklerde ve yerde olanların tümü Allah’ı tesbih etmiştir. O üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sâhibidir.

100- Cum’a

3- Ve henüz kendilerine ulaşıp-katılmamış olan diğerlerine de (peygamber gönderilmiştir); O (Allah), üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sâhibidir.
5- Kendilerine Tevrat yükletilip de sonra onu (içindeki derin anlamları, hikmet ve hükümleriyle gereği gibi) yüklenmemiş olanların durumu, koskoca kitap yükü taşıyan eşeğin durumu gibidir. Allah’ın âyetlerini yalanlayan kavmin durumu ne kötüdür. Allah, zâlim bir kavmi hidâyete erdirmez.

101- Beyyine

3- Onların içinde dosdoğru ‘yazılı-hükümler’ vardır.

102- Haşr

1- Göklerde ve yerde olanların tümü Allah’ı tesbih etmiştir. O, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sâhibidir.
24- O Allah ki, yaratandır, (en güzel bir biçimde) kusursuzca vâr edendir, ‘şekil ve sûret’ verendir. En güzel isimler O’nundur. Göklerde ve yerde olanların tümü O’nu tesbih etmektedir. O, Aziz, Hâkimdir.

105- Ahzâb

1- Ey Peygamber, Allah’tan sakın, kâfirlere ve münâfıklara itaat etme. Şüphesiz Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sâhibidir.
36- Allah ve Resûlü, bir işe hükmettiği zaman, mü’min bir erkek ve mü’min bir kadın için o işte kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Kim Allah’a ve Resûlü’ne isyân ederse, artık gerçekten o, apaçık bir sapıklıkla sapmıştır.

106- Nîsâ

11- Çocuklarınız konusunda Allah, erkeğe iki dişinin hissesi kadar tavsiye eder. Eğer onlar ikiden çok kadın ise (ölünün) geride bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Kadın (veyâ kız) bir tek ise, bu durumda yarısı onundur. (Ölenin) Bir çocuğu varsa, geriye bıraktığından anne ve babadan her biri için altıda bir, çocuğu olmayıp da anne ve baba ona mîrasçı ise, bu durumda annesi için üçte bir vardır. Onun kardeşleri varsa o zaman annesi için altıda bir’dir. (Ancak bu hükümler, ölenin) Ettiği vasiyet veyâ (varsa) borcun düşülmesinden sonradır. Babalarınız, oğullarınız, onların hangilerinin yarar bakımından size daha yakın olduğunu bilmezsiniz. (Bunlar) Allah’tan bir farzdır. Şüphesiz Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sâhibi olandır.
17- Allah’ın (kabulünü) üzerine aldığı tevbe, ancak cehâlet nedeniyle kötülük yapanların, sonra hemencecik tevbe edenlerin(kidir). İşte Allah, böylelerinin tevbelerini kabûl eder. Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sâhibidir.
24- Sağ ellerinizin mâlik olduğu (câriyeler) dışındaki kadınlardan ‘evli ve özgür’ olanlarla da (evlenmeniz haramdır.) Bunlar, Allah’ın üzerinize yazdığıdır. Bunların dışında kalanı iffetlerini koruyup fuhuşta bulunmamak üzere mallarınızla (mehir vererek) evlenecek kadın aramanız size helâl kılındı. Öyleyse onlardan hangi şeyle (veyâ ne kadar) yararlandıysanız, onlara ücret (mehir)lerini tesbit edildiği miktarıyla ödeyin. Miktarın tesbitinden sonra, karşılıklı hoşnud olduğunuz bir şey konusunda üstünüze bir sorumluluk yoktur. Şüphesiz Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sâhibi olandır.
26- Allah, size açıklayarak anlatmak, sizi sizden öncekilerin sünnetine iletmek ve tevbelerinizi kabûl etmek ister. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sâhibidir.
56- Âyetlerimize karşı inkâra sapanları şüphesiz ateşe sokacağız. Derileri yanıp döküldükçe, azâbı tadmaları için onları başka derilerle değiştireceğiz. Gerçekten, Allah, güçlü ve üstün olandır, hüküm ve hikmet sâhibidir.
58- Şüphesiz Allah, emânetleri ehline (sâhiplerine) teslim etmenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adâletle hükmetmenizi emrediyor. Bununla Allah, size ne güzel öğüt veriyor!.. Doğrusu Allah, işitendir, görendir.
65- Hayır öyle değil; Rabbine andolsun, aralarında çekiştikleri şeylerde seni hakem kılıp sonra senin verdiğin hükme, içlerinde hiç-bir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça, îman etmiş olmazlar.
92- Bir mü’mine, -hatâ sonucu olması dışında- bir başka mü’mini öldürmesi yakışmaz. Kim bir mü’mini ‘hatâ sonucu’ öldürürse, mü’min bir köleyi özgürlüğüne kavuşturması ve âilesine teslim edilecek bir diyeti vermesi gerekir. Onların (bunu) sadaka olarak bağışlamaları başka. Eğer o, mü’min olduğu hâlde size düşman olan bir topluluktan ise, bu durumda mü’min bir köleyi özgürlüğe kavuşturması gerekir. Şâyet kendileriyle aranızda andlaşma olan bir topluluktan ise, bu durumda âilesine bir diyet ödemek ve bir mü’min köleyi özgürlüğe kavuşturmak gerekir. (Diyet ve köle özgürlüğü için gereken imkânı) Bulamayan ise, kesintisiz olarak iki ay oruç tutmalıdır. Bu, Allah’tan bir tevbedir. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sâhibidir.
104- (Düşmanınız olan) Topluluğu aramakta gevşeklik göstermeyin. Siz acı çekiyorsanız, şüphesiz onlar da, acı çektiğiniz gibi acı çekiyorlar. Oysa siz, onların umud etmediklerini Allah’tan umuyorsunuz. Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sâhibidir.
105- Şüphesiz, Allah’ın sana gösterdiği gibi insanlar arasında hükmetmen için biz sana Kitabı hak olarak indirdik. (Sakın) Hâinlerin savunucusu olma.
111- Kim bir günah kazanırsa, o ancak kendi nefsi aleyhinde onu kazanmıştır. Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sâhibidir.
130- Eğer ikisi ayrılacak olurlarsa, Allah her birine ‘genişlik (rızık ve ihsân) kaynaklarından’ kazandırır (ihtiyaçlardan korur.) Allah, (rahmetiyle) geniş olandır, hüküm ve hikmet sâhibidir.
141- Onlar sizi gözetleyip-duruyorlar. Size Allah’tan bir fetih (zafer) gelirse: ‘Sizinle birlikte değil miydik?’ derler. Ama kâfirlere bir pay düşerse: ‘Size üstünlük sağlamadık mı, mü’minlerden size (gelecek tehlikeleri) önlemedik mi?’ derler. Allah, kıyâmet günü aranızda hükmedecektir. Allah, kâfirlere mü’minlerin aleyhinde kesinlikle yol vermez.
158- Hayır; Allah onu kendine yükseltti. Allah üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sâhibidir.
165- Elçiler; müjdeciler ve uyarıcılar olarak (gönderildi). Öyle ki elçilerden sonra insanların Allah’a karşı (savunacak) delilleri olmasın. Allah, üstün ve güçlü olandır, hikmet ve hüküm sâhibidir.
170- Ey insanlar, şüphesiz elçi size Rabbinizden hakla geldi. Öyleyse îman edin, sizin için hayırlıdır. Eğer inkâra saparsanız, şüphesiz göklerde olanların ve yerde olanların tümü Allah’ındır. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sâhibidir.
176- Senden fetva isterler. De ki: ‘Allah, ‘çocuksuz ve babasız olanın (kelâle’nin)’ mîrasına ilişkin hükmü açıklar. Ölen kişinin çocuğu yok da kız kardeşi varsa, geride bıraktıklarının yarısı kız-kardeşinindir. Ama (ölen) kız-kardeşinin çocuğu yoksa, kendisi (erkek kardeşi) ona mîrasçı olur. Eğer kız-kardeşi iki ise, geride bıraktıklarının üçte ikisi onlarındır. Ama (mîrasçılar) erkekler ve kız-kardeşler ise, bu durumda erkek için dişinin iki payı vardır. Allah, -şaşırıp sapmayasınız diye- açıklar. Allah, her-şeyi bilendir.

108- Mâide

1- Ey îman edenler, akitleri yerine getirin. İhramlı iken avlanmayı helâl saymaksızın ve size okunacaklar dışta tutulmak üzere, hayvanlar size helâl kılındı. Şüphesiz Allah, dilediği hükmü verir.
38- Hırsız erkek ve hırsız kadının, (çalıp) kazandıklarına bir karşılık, Allah’tan, ‘tekrarı önleyen bir cezâ’ olmak üzere ellerini kesin. Allah üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sâhibidir.
42- Onlar, yalana kulak tutanlardır, haram yiyicilerdir. Sana gelirlerse aralarında hükmet veyâ onlardan yüz çevir. Eğer onlardan yüz çevirecek olursan, sana hiç-bir şeyle kesin olarak zarar veremezler. Aralarında hükmedecek olursan adâletle hükmet. Şüphesiz, Allah, adâletle hüküm yürütenleri sever.
43- Allah’ın hükmünün bulunduğu Tevrat yanlarında olduğu hâlde, seni nasıl hakem kılıyorlar ve sonra bunun peşinden yüz çeviriyorlar?. İşte onlar, inanmış değildir.
44- Gerçek şu ki, biz Tevratı, içinde bir hidâyet ve nûr olarak indirdik. Teslim olmuş peygamberler, Yahudilere onunla hükmederlerdi. Bilgin-yöneticiler (Rabbaniyun) ve yüksek bilginler de (Ahbar), Allah’ın kitabını korumakla görevli kılındıklarından ve onun üzerine şâhidler olduklarından (onunla hükmederlerdi.) Öyleyse insanlardan korkmayın, benden korkun ve âyetlerimi az bir değere karşılık satmayın. Kim Allah’ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar, kâfir olanlardır.          
45- Biz onda, onların üzerine yazdık: Can’a can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş ve (bütün) yaralara (karşılık da) kısas vardır. Ama kim bunu sadaka olarak bağışlarsa o kendisi için bir keffarettir. Kim Allah’ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar, zâlim olanlardır.
47- İncil sâhipleri Allah’ın onda indirdikleriyle hükmetsinler. Kim Allah’ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar, fâsık olanlardır.           
48- Sana da (Ey Muhammed,) önündeki kitap(lar)ı doğrulayıcı ve ona ‘bir şâhid-gözetleyici’ olarak Kitab’ı (Kur’ân’ı) indirdik. Öyleyse aralarında Allah’ın indirdiğiyle hükmet ve sana gelen haktan sapıp onların hevâ(istek ve tutku)larına uyma. Sizden her biriniz için bir şeriat ve bir yol-yöntem kıldık. Eğer Allah dileseydi, sizi bir tek ümmet kılardı; ancak (bu,) verdikleriyle sizi denemesi içindir. Artık hayırlarda yarışınız. Tümünüzün dönüşü Allah’adır. Hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeyleri size haber verecektir.        
49- Aralarında Allah’ın indirdiğiyle hükmet ve onların hevâlarına uyma. Allah’ın sana indirdiklerinin bir kısmından seni şaşırtmamaları için diye onlardan sakın. Şâyet yüz çevirirlerse, bil ki, Allah bir kısım günahları nedeniyle onlara bir musîbeti tattırmak istemektedir. Şüphesiz, insanların çoğu fâsıklardır.       
50- Onlar hâlâ câhiliye hükmünü mü arıyorlar?. Kesin bilgiyle inanan bir topluluk için hükmü, Allah’tan daha güzel olan kimdir?.
95- Ey îman edenler, siz ihramlıyken avı öldürmeyin. Sizden kim onu kasıtlı olarak (taammüden) öldürürse, cezâsı, hayvandan öldürdüğünün bir benzeridir. Buna da, Kâbe’ye ulaşmış bir kurbanlık olarak içinizden adâlet sâhibi iki kişi hükmedecektir. Veyâ yoksulları doyurmak veyâ onun dengi oruç tutmak olan bir keffâret vardır. Böylelikle işlediğinin vebâlini tadmış olsun. Allah geçmişte olanı bağışladı. Ama kim tekrarlarsa, Allah ondan öc alacaktır. Allah üstün ve güçlü olandır, öc sâhibidir.
118- Eğer onları azablandırırsan, şüphesiz onlar Senin kullarındır, eğer onları bağışlarsan, şüphesiz aziz olan, hâkim olan Sen’sin Sen’.

109- Mümtehine

5- ‘Rabbimiz, inkâr edenler için bizi fitne (deneme konusu) kılma ve bizi bağışla Rabbimiz. Şüphesiz Sen, üstün ve güçlüsün, hüküm ve hikmet sâhibisin’.
10- Ey îman edenler, mü’min kadınlar hicret ederek size geldikleri zaman, onları imtihan edin. Allah, onların îmanlarını daha iyi bilendir. Şâyet (gerçekten) mü’min kadınlar olduklarını bilip-öğrenirseniz, artık sakın onları kâfirlere geri çevirmeyin. (Çünkü) Ne bunlar onlara helâldir, ne onlar bunlara helâldir. Onlara (kâfir kocalarına kendileri için) harcadıklarını verin. Onlara (hicret eden mü’min kadınlara) ücretlerini (mehirlerini) verdiğiniz takdirde onları nikâhlamanızda size bir güçlük yoktur. Kâfir (kadın)ların ismetlerini (nikâhlarını) tutmayın ve (onlar için) harcadıklarınızı isteyin. Onlar da (mü’min kadınlara) harcadıklarını istesinler. Bu, Allah’ın hükmüdür; sizin aranızda hükmeder. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sâhibidir.

110- Fetih

4- Mü’minlerin kâlplerine, îmanlarına îman katıp-arttırsınlar diye, ‘güven duygusu ve huzur’ indiren O’dur. Göklerin ve yerin orduları Allah’ındır: Allah bilendir, hüküm ve hikmet sâhibidir.
7- Göklerin ve yerin orduları Allah’ındır. Allah, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sâhibidir.
19- Ve alacakları bir-çok ganîmetleri de. Allah, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sâhibidir.

112- Hucurât

8- Allah’tan bir fazl (bir ihsân ve lütuf) ve bir nîmet olarak. Allah, bilendir hüküm ve hikmet sâhibidir.

113- Tahrîm

2- Allah, yeminlerinizin (keffâretle) çözülmesini size farz (veyâ meşrû) kıldı. Allah, sizin mevlânız (sâhibiniz, yardımcınız)dır. O bilendir, hüküm ve hikmet sâhibidir.

114- Tevbe

8- Nasıl olabilir ki!.. Eğer size karşı gâlip gelirlerse size karşı ne ‘akrabâlık bağlarını’, ne de ‘sözleşme hükümlerini’ gözetip-tanırlar. Sizi ağızlarıyla hoşnut kılarlar, kâlbleri ise karşı koyar. Onların çoğu fâsık kimselerdir.
10- Onlar (hiç) bir mü’mine karşı ne ‘Akrabâlık bağlarını’, ne de ‘sözleşme hükümlerini’ gözetip tanırlar. İşte bunlar, haddi aşmakta olanlardır.
15- Ve kâlblerindeki öfkeyi gidersin. Allah dilediğinin tevbesini kabûl eder. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sâhibidir.
28- Ey îman edenler, müşrikler ancak bir pisliktirler; öyleyse bu yıllarından sonra artık Mescid-i Haram’a yaklaşmasınlar. Eğer ihtiyaç içinde kalmaktan korkarsanız, Allah dilerse sizi kendi fazlından zengin kılar. Şüphesiz Allah bilendir, hüküm ve hikmet sâhibidir.
40- Siz O’na (peygambere) yardım etmezseniz, Allah O’na yardım etmiştir. Hani kâfirler ikiden biri olarak O’nu (Mekke’den) çıkarmışlardı; ikisi mağarada olduklarında arkadaşına şöyle diyordu: ‘Hüzne kapılma, elbette Allah bizimle berâberdir’. Böylece Allah O’na ‘huzur ve güvenlik duygusunu’ indirmişti, O’nu sizin görmediğiniz ordularla desteklemiş, inkâr edenlerin de kelimesini (inkâr çağrılarını) alçaltmıştı. Oysa Allah’ın kelimesi, yüce olandır. Allah üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sâhibidir.
60- Sadakalar, -Allah’tan bir farz olarak- yalnızca fakirler, düşkünler, (zekat) işinde görevli olanlar, kâlbleri ısındırılacaklar, köleler, borçlular, Allah yolunda (olanlar) ve yolda kalmış(lar) içindir. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sâhibidir.
71- Mü’min erkekler ve mü’min kadınlar birbirlerinin velîleridirler. İyiliği emreder, kötülükten sakındırırlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekatı verirler ve Allah’a ve Resûlü’ne itaat ederler. İşte Allah’ın kendilerine rahmet edeceği bunlardır. Şüphesiz, Allah, üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sâhibidir.
97- Bedeviler inkâr ve nifak bakımından daha şiddetlidir. Allah’ın elçisine indirdiği sınırları bilmemeye de onlar daha ‘yatkın ve elverişlidir’. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sâhibidir.
106- Diğer bir kısmı, Allah’ın emri için ertelenmişlerdir. O, bunları, ya azablandıracak veyâ tevbelerini kabûl edecektir. Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sâhibidir.
110- Onların kâlbleri parçalanmadıkça, kurdukları binâ kâlblerinde bir şüphe olarak sürüp-gidecektir. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sâhibidir.

Sadakallahülazim

En doğrusunu sâdece Allah bilir.

Hârûn Görmüş
Mayıs 2017





Devamını Oku »

Nüzûl Sırasına Göre Kur’ân’da Akıl İle İlgili Âyetler



(Not: Âyetler Ali Bulaç meâlinden alınmıştır. Nüzûl sırası Mustafa İslamoğlu tertibine göre yapılmıştır).

MEKKE DÖNEMİ

11- Fecr

5- Bunlarda, akıl sâhibi olan için bir yemin var, değil mi?.

39- Yâsin

68- Kime uzun ömür verirsek, yaratılışta onu tersine çeviririz. Yine de akıllarını kullanmayacaklar mı?.
62- Andolsun o, sizden birçok insan-neslini saptırmıştı. Yine de aklınızı kullanmıyor muydunuz?.

40- Furkân

44- Yoksa sen, onların çoğunu (söz) işitir yada aklını kullanır mı sayıyorsun?. Onlar, ancak hayvanlar gibidirler; hayır yol bakımından daha şaşkın (ve aşağı) dırlar.

50- Vâkıa

19- Ki bundan ne başlarını bir ağrı tutar, ne de kendilerinden geçip akılları çelinir.

51- Şuârâ

28- ‘Eğer aklınızı kullanabiliyorsanız, O, doğunun da, batı’nın da ve bunlar arasında olan her-şeyin Rabbidir’ dedi (Mûsâ).

55- Sâd

29- (Bu Kur’ân,) âyetlerini, iyiden-iyiye düşünsünler ve temiz akıl-sâhipleri öğüt alsınlar diye sana indirdiğimiz mübârek bir kitaptır.
43- Katımızdan ona bir rahmet ve temiz akıl sâhiplerine bir öğüt olmak üzere âilesini ve onlarla birlikte bir benzerini de bağışladık.

56- A’raf

67- (Hûd:) ‘Ey kavmim’ dedi. ‘Bende ‘akıl yetersizliği’ yoktur; ama ben gerçekten âlemlerin Rabbinden bir elçiyim’ dedi.
169- Onların ardından yerlerine kitaba mîrasçı olan bir takım ‘kötü kimseler’ geçti. (Bunlar) Şu değersiz olan (dünyâ)ın geçici-yararını alıyor ve: ‘Yakında bağışlanacağız’ diyorlar. Bunun benzeri bir yarar gelince onu da alıyorlar. Kendilerinden Allah’a karşı hakkı söylemekten başka bir şeyi söylemeyeceklerine ilişkin Kitap sözü alınmamış mıydı?. Oysa içinde olanı okudular. (Allah’tan) korkanlar için âhiret yurdu daha hayırlıdır. Hâlâ akıl erdirmeyecek misiniz?.

58- Ra’d

4- Yeryüzünde birbirine yakın komşu kıtalar vardır; üzüm bağları, ekinler, çatallı ve çatalsız hurmalıklar da vardır ki, bunlar aynı su ile sulanır; ama ürünlerinde (ki verimde ve lezzette) bâzısını bâzısına üstün kılıyoruz. Şüphesiz, bunlarda aklını kullanan bir topluluk için gerçekten âyetler vardır.
19- Peki, sana Rabbinden indirilenin gerçekten hak olduğunu bilen kişi, o görmeyen (âma) gibi midir?. Ancak temiz akıl-sâhipleri öğüt alıp-düşünürler.

59- Tûr

32- Yoksa bunu kendilerine saçma-akılları mı emrediyor?. Yoksa onlar azgın bir kavim midir?.

60- Mülk

10- Ve: ‘Eğer dinlemiş olsaydık yada akıl etmiş olsaydık, şu çılgınca yanan ateşin halkı arasında olmayacaktık’ derler.

65- İbrâhim

52- İşte bu (Kur’ân) uyarılıp korkutulsunlar, gerçekten O’nun yalnızca bir tek ilah olduğunu bilsinler ve temiz akıl sâhipleri iyice öğüt alıp düşünsünler diye bir bildirip-duyurma (bir belağ)dır.

66- Sâffât

47- Onda ne bir gâile vardır, ne de kendilerinden geçip akılları çelinir.
138- Ve geceleyin. Yine de akıllanmayacak mısınız?.

67- Kasas

60- Size verilen her-şey, yalnızca dünyâ-hayâtının metaı ve süsüdür. Allah katında olan ise, daha hayırlı ve daha süreklidir. Yine de akıllanmayacak mısınız?.

69-Yûnus

16- De ki: ‘Eğer Allah dileseydi, onu size okumazdım ve onu size bildirmezdi. Ben ondan önce sizin içinizde bir ömür sürdüm. Siz yine de akıl erdirmeyecek misiniz?’.
42- Onlardan seni dinleyecekler vardır. Ama hiç duymayan -sağırlara -üstelik hiç akılları ermiyorsa- sen mi duyuracaksın?.
100- Allah’ın izni olmaksızın, hiç kimse için îman etme (imkânı) yoktur. O, akıl erdiremeyenlerin üzerine iğrenç bir pislik kılar.

70- Hûd

51- Ey kavmim, ben bunun karşılığında sizden hiç-bir ücret istemiyorum. Benim ücretim, beni yaratandan başkasına âit değildir. Akıl erdirmeyecek misiniz?.
78- Kavmi ona doğru koşarak geldi; onlar daha önceden kötülükler işlemekteydiler. ‘Ey kavmim’ dedi. ‘İşte benim kızlarım, bunlar sizler için daha temizdir. Artık Allah’tan korkun ve beni misâfirim önünde küçük düşürmeyin. İçinizde hiç aklı başında olan (reşid) bir adam yok mu?’.
87- Dediler ki: ‘Ey Şuayb, atalarımızın taptığı şeyleri bırakmamızı yada mallarımız konusunda dilediğimiz gibi davranmaktan vazgeçmemizi senin namazın mı emrediyor?. Çünkü sen, gerçekte yumuşak huylu, aklı başında (reşid bir adam)sın’.

71- Yûsuf

2- Gerçekten biz, akıl erdirirsiniz diye, onu Arapça bir Kur’ân olarak indirdik.
109- Biz senden önce, şehirler halkına kendilerine vahyettiğimiz erkekler dışında (başkalarını elçi olarak) göndermedik. Hiç yeryüzünde dolaşmıyorlar mı, ki kendilerinden öncekilerin nasıl bir sona uğradıklarını görmüş olsunlar?. Korkup-sakınanlar için ahiret yurdu elbette daha hayırlıdır. Siz yine de akıl erdirmeyecek misiniz?.
111- Andolsun, onların kıssalarında temiz akıl sâhipleri için ibretler vardır. (Bu Kur’ân) düzüp uydurulacak bir söz değildir, ancak kendinden öncekilerin doğrulayıcısı, her-şeyin ‘çeşitli biçimlerde açıklaması’ ve îman eden bir topluluk için bir hidâyet ve rahmettir.

73- En-âm

32- Dünyâ-hayâtı yalnızca bir oyun ve bir oyalanmadan başkası değildir. Korkup-sakınmakta olanlar için âhiret yurdu gerçekten daha hayırlıdır. Yine de akıl erdirmeyecek misiniz?.
140- Çocuklarını hiç-bir bilgiye dayanmaksızın akılsızca öldürenler ile Allah’a karşı yalan yere iftirâ düzüp Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiklerini haram kılanlar elbette hüsrâna uğramışlardır. Onlar, gerçekten şaşırıp sapmışlardır ve doğru yolu bulamamışlardır.
151- De ki: ‘Gelin size Rabbinizin neleri haram kıldığını okuyayım: O’na hiç-bir şeyi ortak koşmayın, anne-babaya iyilik edin, yoksulluk-endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin. -Sizin de, onların da rızıklarını biz vermekteyiz- Çirkin-kötülüklerin açığına ve gizli olanına yaklaşmayın. Hakka dayalı olma dışında, Allah’ın (öldürülmesini) haram kıldığı kimseyi öldürmeyin. İşte bunlarla size tavsiye (emr) etti; umulur ki akıl erdirirsiniz’.

74- Nahl

12- Geceyi, gündüzü, Güneş’i ve Ay’ı sizin emrinize verdi; yıldızlar da O’nun emriyle emre hazır kılınmıştır. Şüphesiz bunda, aklını kullanabilen bir topluluk için âyetler vardır.
67- Hurmalıkların ve üzümlüklerin meyvelerinden kurdukları çardaklarda hem sarhoşluk verici içki, hem güzel bir rızık edinmektesiniz. Şüphesiz aklını kullanabilen bir topluluk için, gerçekten bunda bir âyet vardır.

77- Zümer

9- Yoksa o, gece saatinde kalkıp da secde ederek ve kıyâma durarak gönülden itaat (ibâdet) eden, âhiretten sakınan ve Rabbinin rahmetini umud eden (gibi) midir?. De ki: ‘Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?. Şüphesiz, temiz akıl sâhipleri öğüt alıp-düşünürler’.
18- Ki onlar, sözü işitirler ve en güzeline uyarlar. İşte onlar, Allah’ın kendilerini hidâyete erdirdiği kimselerdir ve onlar, temiz akıl sâhipleridir.
21- Görmüyor musun; gerçekten Allah, gökyüzünden su indirdi de onu yerin içindeki kaynaklara yürütüp-geçirdi. Sonra onunla çeşitli renklerde ekinler çıkarıyor. Sonra kurumaya başlar, böylece onu sararmış görürsün. Sonra da onu kurumuş kırıntılar kılıyor. Şüphesiz bunda, temiz akıl sâhipleri için gerçekten öğüt alınacak bir ders (zikr) vardır.
43- Yoksa Allah’tan başka şefaat ediciler mi edindiler?. De ki: ‘Ya onlar, hiç-bir şeye mâlik değillerse ve akıl da erdiremiyorlarsa?’.

78- Mü’min Ğâfir)

54- (Ki o,) Temiz akıl-sâhipleri için bir hidâyet rehberi ve bir zikirdir.
67- O’dur ki, sizi topraktan, sonra bir damla sudan, sonra bir alâk’tan (embriyo) yarattı; sonra sizi bir bebek olarak çıkarmakta, sonra güçlü (erginlik) çağınıza erişmeniz, sonra da yaşlanmanız için size (belli bir ömür vermektedir). Sizden kiminin daha önce hayâtına son verilmektedir; adı konulmuş bir ecele erişmeniz ve belki aklınızı kullanmanız için (Allah sizi böyle yaşatır).

79- Enbiyâ

10- Andolsun, size (bütün durumlarınızı kapsayan) zikrinizin içinde bulunduğu bir Kitap indirdik. Yine de akıllanmayacak mısınız?.
67- ‘Yuh size ve Allah’tan başka taptıklarınıza. Siz yine de akıllanmayacak mısınız?’.

80-Mü’minûn

80- O, yaşatan ve öldürendir; gece ile gündüzün aykırılığı (veyâ ardarda gelişi) da O’nun (kânunu)dur. Yine de aklınızı kullanmayacak mısınız?.

83- Zuhrûf

3- Gerçekten Biz onu, belki aklınızı kullanırsınız diye Arapça bir Kur’ân kıldık.

85- Câsiye

5- Gece ile gündüzün ardarda gelişinde (veyâ aykırılığında), Allah’ın gökten rızık indirip ölümünden sonra yeryüzünü diriltmesinde ve rüzgârları (belli bir düzen içinde) yönetmesinde aklını kullanan bir kavim için âyetler vardır.

88- Rûm

24- Size bir korku ve umut (unsuru) olarak şimşeği göstermesi ile gökten su indirmek sûretiyle ölümünden sonra yeri onunla diriltmesi de O’nun âyetlerindendir. Şüphesiz bunda, aklını kullanabilen bir kavim için gerçekten âyetler vardır.
28- Size kendi nefislerinizden bir örnek verdi: ‘Size rızık olarak verdiğimiz şeylerde, sağ ellerinizin mâlik olduklarınızdan, sizinle eşit olup kendi-kendînizden korktuğunuz gibi kendilerinden de korktuğunuz (veyâ çekinip saygı duyduğunuz) ortaklar var mıdır?. “İşte biz, aklını kullanabilen bir kavim için âyetleri böyle birer birer açıklarız.

89- Ankebût

35- Andolsun, biz akledebilecek bir kavim için orada apaçık bir âyet bırakmışızdır.
43- İşte bu örnekler; biz bunları insanlara vermekteyiz. Ancak âlimlerden başkası bunlara akıl erdirmez.
63- Andolsun onlara: ‘Gökten su indirip de ölümünden sonra yeryüzünü dirilten kimdir?’. diye soracak olursan, şüphesiz: ‘Allah’ diyecekler. De ki: ‘Hamd Allah’ındır’. Hayır, onların çoğu akletmiyorlar.

MEDÎNE DÖNEMİ

91- Hacc

46- Yeryüzünde gezip dolaşmıyorlar mı, böylece onların kendisiyle akledebilecek kâlpleri ve işitebilecek kulakları olsun?. Çünkü doğrusu, gözler kör olmaz, ancak sînelerdeki kâlpler körelir.

94- Bakara

13- Ve (yine) onlara: ‘İnsanların îman ettiği gibi siz de îman edin’ denildiğinde: ‘Düşük akıllıların îman ettiği gibi mi îman edelim?’. derler. Bilin ki, gerçekten asıl kendileri düşük-akıllılardırlar; ama bilmezler.
44- Siz, insanlara iyiliği emrederken, kendînizi unutuyor musunuz?. Oysa siz kitabı okuyorsunuz. Yine de akıllanmayacak mısınız?.
73- Bunun için de: ‘Ona (cesede, kestiğiniz ineğin) bir parçasıyla vurun’ demiştik. Böylece, Allah ölüleri diriltir ve size âyetlerini gösterir; ki akıllanasınız.
75- Siz (müslümanlar,) onların size inanacaklarını umuyor musunuz?. Oysa onlardan bir bölümü, Allah’ın sözünü işitiyor, (iyice algılayıp) akıl erdirdikten sonra, bile-bile değiştiriyorlardı.
76- Îman edenlerle karşılaştıklarında ‘Îman ettik’ derler; kendi başlarına kaldıkları zaman ise, derler ki: ‘Allah’ın size açtık (açıkladık)larını, Rabbiniz katında aleyhinizde bir delil getirsinler diye mi onlarla konuşuyorsunuz?. Hâlâ akıllanmayacak mısınız?’.
171- İnkâr edenlerin örneği bağırıp çağırmadan başka bir şey işitmeyip (duyduğu veyâ bağırdığı şeyin anlamını bilmeyen ve sürekli) haykıran (bir hayvan)ın örneği gibidir. Onlar, sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler; bundan dolayı akıl erdiremezler.
179- Ey temiz akıl sâhipleri, kısasta sizin için hayat vardır. Umulur ki sakınırsınız.
197- Hacc, bilinen aylardır. Böylelikle kim onlarda haccı farz eder (yerine getirir)se, (bilsin ki) haccda kadına yaklaşmak, fısk yapmak ve kavgaya girişmek yoktur. Siz, hayır adına ne yaparsanız, Allah, onu bilir. Azık edînin, şüphesiz azığın en hayırlısı takvâdır. Ey temiz akıl sâhipleri, Benden korkup-sakının.
242- İşte Allah, size âyetlerini böyle açıklar; ki akıl erdiresiniz.
269- Kime dilerse hikmeti ona verir; şüphesiz kendisine hikmet verilene büyük bir hayır da verilmiştir. Temiz akıl sâhiplerinden başkası öğüt alıp-düşünmez.
282- Ey îman edenler, belirli bir süre için borçlandığınız zaman onu yazınız. Aranızdan bir kâtip doğru olarak yazsın, kâtip Allah’ın kendisine öğrettiği gibi yazmaktan kaçınmasın, yazsın. Üzerinde hak olan (borçlu) da yazdırsın ve Rabbi olan Allah’tan sakınsın, ondan hiç-bir şeyi eksiltmesin. Eğer üzerinde hak olan (borçlu), düşük akıllı yada zaaf-sâhibi veyâ kendisi yazmaya güç yetiremeyecekse, velîsi dosdoğru yazdırsın. Erkeklerinizden de iki şâhid tutun; eğer iki erkek yoksa, şâhidlerden rızâ göstereceğiniz bir erkek ve biri şaşırdığında öbürü ona hatırlatacak iki kadın (da olur). Şâhidler çağırıldıkları zaman kaçınmasınlar. Onu (borcu) az olsun, çok olsun, süresiyle birlikte yazmaya üşenmeyin. Bu, Allah katında en âdil, şâhitlik için en sağlam, şüphelenmemeniz için de en yakın olandır. Ancak aranızda devredip durduğunuz ve peşin olarak yaptığınız ticâret başka, bunu yazmamanızda sizin için bir sakınca yoktur. Alış-veriş ettiğinizde de şâhid tutun. Yazana da, şâhide de zarar verilmesin. (Aksini) Yaparsanız, o, kendîniz için fısk (zulüm ve günah)tır. Allah’tan sakının. Allah size öğretiyor. Allah her-şeyi bilendir.

95- Enfâl

22- Gerçek şu ki, Allah katında, yerde debelenenlerin en kötüsü, (bir türlü) akıl erdirmez olan sağırlar ve dilsizlerdir.

98- Âl-i İmran

7- Sana Kitabı indiren O’dur. O’ndan, Kitabın anası (temeli) olan bir kısım âyetler muhkem’dir; diğerleri ise müteşâbihtir. Kâlplerinde bir kayma olanlar, fitne çıkarmak ve olmadık yorumlarını yapmak için ondan müteşâbih olanına uyarlar. Oysa onun tevilini Allah’tan başkası bilmez. İlimde derinleşenler ise: ‘Biz ona inandık, tümü Rabbimizin katındandır’ derler. Temiz akıl-sâhiplerinden başkası öğüt alıp-düşünmez.
65- ‘Ey Kitap ehli, İbrâhim konusunda ne diye tartışıp duruyorsunuz?. Tevrat da, İncil de ancak ondan sonra indirilmiştir. Yine de akıl erdirmeyecek misiniz?’.
118- Ey îman edenler, sizden olmayanları sırdaş edinmeyin. Onlar size kötülük ve zarar vermeye çalışırlar, size zorlu bir sıkıntı verecek şeyden hoşlanırlar. Buğz (ve düşmanlıkları) ağızlarından dışa vurmuştur, sînelerinin gizli tuttukları ise, daha büyüktür. Size âyetlerimizi açıkladık; belki akıl erdirirsiniz.
190- Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün ardarda gelişinde temiz akıl-sâhipleri için gerçekten âyetler vardır.

102- Haşr

14- Onlar, iyice korunmuş şehirlerde veyâ duvar arkasında olmaksızın sizinle toplu bir hâlde savaşmazlar. Kendi aralarındaki çarpışmaları ise pek şiddetlidir. Sen onları birlik sanırsın, oysa kâlpleri paramparçadır. Bu, şüphesiz onların akletmeyen bir kavim olmaları dolayısıyla böyledir.

106- Nîsâ

5- Allah’ın sizin için (kendileriyle hayâtınızı) kâim (geçiminizi sağlamaya destekleyici bir araç) kıldığı mallarınızı düşük akıllılara vermeyin; bunlarla onları rızıklandırıp giydirin ve onlara güzel (mâruf) söz söyleyin.

107- Talâk

10- Allah, onlar için şiddetli bir azab hazırlamıştır; öyleyse ey îman eden temiz akıl-sâhipleri, Allah’tan korkun. Doğrusu Allah, size bir zikir (uyaran, hatırlatan ve öğüt veren Kur’ân) indirmiştir.

108- Mâide

58- Onlar, siz birbirinizi namaza çağırdığınızda onu alay ve oyun (konusu) edînirler. Bu, gerçekten onların akıl erdirmeyen bir topluluk olmalarındandır.
100- De ki: ‘Murdar ile temiz -murdar’ın çokluğu hoşuna gitse de- bir olmaz. Ey temiz akıl sâhipleri, Allah’tan korkup-sakının. Umulur ki kurtuluşa erersiniz.
103- Allah Bahriye’den Sâibe’den Vasiyle’den ve Ham’dan hiç-birini (meşrû) kılmamıştır. Ancak inkâr edenler, Allah’a karşı yalan düzüp-uyduruyorlar. Onların çoğu akıl erdirmez.

112- Hucurât

4- Şüphesiz, hücrelerin ardından sana seslenenler de, onların çoğu aklını kullanmıyor.

Sadakallahülazim

En doğrusunu sâdece Allah bilir.

Hârûn Görmüş
Mayıs 2017






Devamını Oku »