6 Aralık 2024 Cuma

Ahmaklık Üzerine

 

“… O, akıl erdir(e)meyenlerin üzerine iğrenç bir pislik kılar” (Yûnus 100).

 

Ahmak: “Aklını gerektiği biçimde kullanma yeteneği olmayan, zekâsı pek gelişmemiş, aptal, bön, budala kimse”. Arapça “hmk” kökünden gelen ahmak, “aptal, deli” sözcüğünden alıntıdır. Arapçada hamuka, “aptal veyâ deli” anlamındadır.

 

Târih-boyunca ahmaklık ve ahmaklar, başta İslâmî düşünce olmak üzere her türlü bilgeliye meydan okumuş, ahmaklık yüzünden her türlü bilgi-merkezli amel-eyleme karşı mesâfeli durarak hurâfelere, bid’ata ve zırvalıklara kanmış ve uymuştur. Üstelik bunu “iyi bir şey yapıyorum” zannıyla yapmıştır ve yapmaktadır. Çünkü ahmaklık, insanın doğru düşünce ve yolu bilip-kavramasına engel olur ve onu şaşırtıp saptırır. İnsanın başına gelen her türlü musîbet işte bu nedenle gelir.  

 

Allah’tan hep hayır gelir ve şer gelmez. Şer insanın kendi yanlışlarının bir sonucu olarak ortaya çıkar. Fakat insanın başına kendi yaptıklarının bir sonucu olarak gelen tüm musîbetler birer imtihan olur. O-hâlde insanın başına gelen imtihanlar ve musîbetler, insanın ya ahmaklığının yada yaptığı şerefsizliklerinin bir sonucu olarak ortaya çıkar.

 

İnsanın târih boyunca yaptığı en büyük ahmaklık, “Allah’ı, âhireti ve İslâm’ı hesâba katmamak ve buna göre yaşamamak”tır. Allah’ı hesâba katmamak insanı çok yorar, bu yorgunluk ahmaklaşmayı arttırır.

 

Milletin “üst akıl” zannettikleri kişilerin her zaman doğru davranacağını zanneden ahmaklar vardır ki insanlar bu kişilerin hep insanların iyiliğine çalıştığını ve hep doğruyu yaptığını zannetmektedir. Bu zan ise, Allah’ın kânunları yerine beşerin kânun ve kurallarına göre yaşamayı getirir. Lâkin târihte beşerî kânun ve kuralların, insanların tamâmını doğruya ve iyiye götürdüğünün bir örneği yoktur. Zîrâ beşerî kânun ve kuralların bunu yapmaya gücü yetmez. O-hâlde Allah’ın kânunları yerine beşerin çıkardığı (sistem-içi) kânunlarla iyiliğe gidileceğini sanmak, derin bir cehâlet ve ağır bir ahmaklıktır.

 

Meselâ demokrasi nedeniyle ortaya çıkan bir sorunu demokrasiyle çözemediklerinde, sorunun çözümü için “daha fazla demokrasi” demeye başlıyorlar. Bu nasıl bir ahmaklıktır!. Reel-politiğe destek verirken ve lâik-demokrasiye kuyruk sallarken; reel-politiğin ve lâik-demokrasinin ortaya çıkardığı ahlâksızlıklardan ve çirkeflerden dert yanmak bâriz bir ahmaklıktır.

 

Küresel tâğutlar, yaptıkları şerefsizlikleri İslâm’a yıkarak sürdürüyorlar. Ahmaklar da “iyi olan ne varsa modernlikten dolayı”, “kötü olan ne varsa İslâm’dan dolayı” oluyor zannediyor.

 

Modern dünyâda, “hazzı en yüksek seviyede yaşayanlar, “en başarılı insan” olarak kabûl ediliyor. Kendini Allah’a adamış ve bu uğurda her-şeyden vazgeçerek malını ve canını ortaya koymuş olanlar ise; ahmak, gerici, yobaz ve terörist olarak görülüyor.

 

İnsanlık târihinde hiç-bir zaman, modernizmde olduğu oranda; sisteme, beşerî-Allahsız ideolojilere, modern-bilime vs. körü-körüne, câhilce ve ahmakça bir bağlanma olmamıştır. Modernizme olan bağlılık, târih boyunca yaşanan en yoğun ve körü-körüne olan bağlılık-şeklidir. İnsanın târih boyunca yaptığı en büyük ahmaklık, kendisini yaratan, yaşatan ve ilgi gösteren Allah yerine, bize yeterli ilgiyi göstermeyen ve sürekli zarar beşerî düşünce ve sistemlere ve bunları ortaya çıkaran insanlara ilgi duyup bağlanmamızdır.

 

“İnsana tapma şirki”nin bedelini târih-boyunca hep ağır bir şekilde ödeyenler, Allah’a sığınmak yerine, ahmakça davranıp yeniden başka tâğutlara sığınıyorlar. Kapıldığı şirkin şamarını yiyenlerin, bu şirkten kurtulunca başka bir şirke sarılması “ağır bir ahmaklık”tan başkası değildir.

 

Modern insan, popüler olan her-şeyi doğru ve iyi görüp kabûl etmeye ve hayâtına yansıtmaya başlıyor. O şey isterse şerefsizce ve ahmakça olsun fark-etmiyor. Öyle ki modern insan, bir şeyin “yapay” olanının, “doğal” olanından daha iyi ve üstün olduğunu kabûl edebilecek kadar aptal ve ahmak bir varlık hâline gelmiş yada getirilmiştir. Zîrâ Allah’tan ve İslâm’dan uzaklaşıp-kopmuştur. İlâhî bilgi yerine maddî bilgiye kapılmış olduğu için, İslâm-merkezli bilgiyi geri, maddî bilgiyi ise “insanın ulaşabileceği en üstün bilgi” zannetmektedir ki bu ahmaklıktan başka bir şey değildir. Zîrâ Yaratan’ın bilgisini, yaratılanın bilgisinden düşük görmek akıl-işi değildir.

 

Modern ahmak insan tüm bunları adâlet ve iyilik için yaptığını zannetmektedir. Lâkin işe Allah’ı ve İslâm’ı karıştırmadan sağlanacağı zannedilen adâlet ve eşitlik beklentisi, ahmaklığın daniskasıdır. Zîrâ târih-boyunca Allah’ı ve İslâm’ı işe karıştırmadan böyle bir adâletin, eşitliğin, hakkın, hakîkatin, ahlâkın ve iyiliğin sağlanabildiğinin tek bir örneği bile yoktur, hiç-bir zaman da olmayacaktır.

 

Ne felsefe, ne beşerî düşünce, sistem ve ideolojiler ve ne de kendini dînin yerine ikâme eden modern-bilim ve teknoloji ile iyiliğe ulaşmak mümkün değildir. Hazza, zevke, konfora, rahata, keyfe, eğlenceye vs. ulaşmak; “hakka, hakîkate, adâlete, eşitliğe ahlâka ve iyiliğe ulaşmak” demek değildir.

 

Modern-bilim ve teknolojinin, parçalamaya dayandığı için bir düzen getirebileceğini zannetmek de ahmaklıktır. Modern bilim-adamlarının çoğu da, her-şeyi lâboratuvarda ve masa-başında inceleyip-araştırmakla doğruya ulaşabileceğini zanneden, hayattan soyutlanmış ahmaklar topluluğudur.

 

Evrim Teorisi’ni savunmak çok büyük bir ahmaklıktır. Evrim Teorisi en temelde “güçlünün hayatta kalması” (Sosyâl Darwinizm) prensibini savunur. Bu bağlamda; garibanların, zayıfların ve ezilenlerin, Evrim Teorisi’ni kabûl etmesi ve câhilce savunması ağır bir ahmaklıktır.

 

Dünyâ’yı kaosa çevirmiş olanların, bizi kaostan kurtaracağını beklemek ahmaklığın kemâlidir.

 

Modernizm bir “ahmaklaştırma uygarlığı”dır.

 

Modernizm, “îmân ne kadar sınırlandırılırsa, aklın da o kadar gelişeceği”ni zannetme ahmaklığıdır.

 

Modernitenin ağır kuşatması ve baskısı altında modernizme uymaya mecbur bırakılanların, “dînî baskı”dan söz etmesi câhillik ve ahmaklıktır.

 

Modern insan, “çok” olanın “doğru” olduğunu zanneden ahmak kişidir. Ne yazık ki buna modern müslümanlar da dâhil olmaktadır.

 

Müslümanlar İslâm’dan uzaklaştıkça ve modernleşip batı’lılaştıkça ahmaklaştılar ve ahmaklaşıyorlar. Bu-bağlamda  modernizme boyun bükenler, “İslâm Devleti değil, adâlet devleti istiyoruz” diyorlar. İslâm olmadan adâlet mi olur be ahmaklar!. “Mülk, ‘küfür’ üzere bâki kalır fakat ‘zulüm’ üzere bâki kalmaz” diye de ahmakça bir söz söyleniyor. Küfr ile de bâkî kalmaz, zîrâ küfrün zulme dönmemesi imkânsızdır. Hattâ tüm zulümler, küfürden neş’et eder.

 

Modern müslümanlar bu düşüncenin sonunda, “Peygamber’i ne kadar etkisizleştirirsem, o kadar ‘iyi müslüman’ olurum” ahmaklığına kapılıyorlar ve: “Resûlün tebliğine uyarız ama örnekliğine uymayız” diyerek ağır bir ahmaklık yapıyorlar.

 

İslâm 1.000 yıl boyunca hiç devletsiz olmamışken, “İslâm’ın devlet talebi var mıdır?” tartışması yapmak, ağır bir ahmaklıktır.

 

Allahsız-dinsiz felsefeyi, modern-bilim ve teknolojiyi, lâik, seküler, modern, beşerî ideolojileri, “dîni anlamak için yegâne yol” olarak görmek, ahmaklığın daniskasıdır.

 

Cehâleti mutluluk olarak görmek de ahmaklıktan başka bir şey değildir.

 

Modern gençlik, tüm âilenin hep birlikte çözemediği bir sorunu, tek-başlarına çözebileceklerini sanan ahmaklar topluluğudur.

 

Dövizi ve enflasyonu kontrôl etmek için fâizi yükselterek fâizcilere “rüşvet vermek” ve alan açmak ve peşkeş çekmek hem ağır bir ahmaklık hem de âdî bir şerefsizliktir.

 

İki tâne keçiyi bile yönetemeyecek olanların, memleketi ve Dünyâ’yı yönetmesini beklemek ağır bir ahmaklıktır. Allah ise tüm kâinâtı kusursuz bir şekilde yönetmektedir.

 

Modern insanın, korana-virüs sürecinde, câhillerin ve şerefsizlerin direktiflerini sorgusuz-suâlsiz ve koşulsuz-şartsız olarak hem istisnâsız ve eksiksiz, hem de huşû ile yerine getirmekle ne kadar da korkak ve ahmak olduğunu tescillemiştir. Korana-virüs süreci, insanların, önünü-sonunu hiç düşünmeden körü-körüne hareket etmekle koyun sürülerinden farklarının olmadığını apaçık olarak göstermiştir.

 

Dünyâ’yı câhiller ve ahmaklar sarmış, fakat ne kadar acıdır ki,  biz de aynı fotoğraf karesinin içindeyiz ve kuvvetli seküler dalganın içinde biz de sürükleniyor ve savruluyoruz.

 

Suyun başını tutmuş olan şeytanın şerefsiz uşakları olan azınlık sürekli olarak yalan söylerken, çoğunluğu oluşturan ahmak kitleler ise o yalanlarla kandırıldığı için yalan-merkezli bir hayat yaşamak zorunda kalıyor. Yalancılar, insanların yalana çok kolay ve çabuk kandığını görünce, onları küçümsemeye de başlıyorlar. Bu küçümseme, suyun başını tutmuş olan yalancıların, insanlar için uygun gördükleri şeyi küçülttükçe küçültüyor. Ne kadar ilginçtir ki, bu küçümseme ve küçültme, boyun eğmeyi arttırıyor:  

 

“Firavun böylelikle kendi kavmini küçümsedi, onlar da ona boyun eğdiler. Gerçekten onlar, fâsık olan bir kavimdi” (Zuhrûf 54).

 

Yalanın büyüklüğü, insanların ahmaklığının büyüklüğü kadardır. İnsanlar ne kadar ahmaksa, “yalancılar” da o kadar büyük yalan söylerler. Modern insan târih-boyunca, “yalanlara kanan en büyük ahmak” durumundadır.

 

“…Rabbim!; eğer dileseydin, onları ve beni daha önceden helâk ederdin. (Şimdi) içimizdeki beyinsizlerin yaptıklarından dolayı bizi helâk edecek misin?...” (A’raf 151).

 

En doğrusunu sâdece Allah bilir.

 

Hârûn Görmüş

Aralık 2024

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder