“Allah’ın
sana verdiğiyle âhiret yurdunu ara, Dünyâ’dan da kendi payını (nasibini)
unutma. Allah’ın sana ihsân ettiği gibi, sen de ihsanda bulun ve yeryüzünde
bozgunculuk arama. Çünkü Allah bozgunculuk yapanları sevmez” (Kasas 77).
Ölüm, hastalanma, açlık, işsizlik ve eleştirilme
olarak beş temel korkudan başka, iki farklı korku daha vardır ki bu iki korku,
iki farklı insan-tipini ortaya çıkarır. Bu iki insan-tipi; 1-Dünyâ’yı ıskalamaktan
korkanlar, 2-İslâm-merkezli hayâtı ve âhireti ıskalamaktan korkanlar. Bu insan-tipleri,
hayâtı hangi merkezde yaşadıklarına göre ayrılır: 1-Dünyâ-merkezli yaşamayı
seçenler. 2-Âhiret-merkezli yaşamayı seçenler. Âhiret-merkezli yaşamayı
seçenler Dünyâ’dan daha doğrusu hayattan nasiplenebilirler, fakat
dünyâ-merkezli yaşamı seçenler âhiretten olumlu şekilde faydalanamazlar.
Târih-boyunca
insanın yaşadığı en büyük ve yoğun korku, en genel anlamda “Dünyâ’yı ıskalama
korkusu”dur. Öyle ki Dünyâ’yı ıskalamamak için Dünyâ’yı bile yakacak olan
insanlar vardır. Fakat unuttukları ve fark-etmedikleri şey şudur ki, “aman
Dünyâ’yı ıskalamayayım” diye, Dünyâ ve âhiret-hayâtını ıskalamaktadırlar.
Sünnetullah öyle kesin bir gerçek ve değişmez
kânundur ki, Allah çoğunu affetse de, ısrarla yapılan her hatânın cezâsını
vermeyi zinhar ıskalamaz. Bu nedenle insan her zaman, ıskaladığı şeyin tokadını
yemiştir. Modern insan, Dünyâ’yı ıskalamayım diye ıskaladığı hayâtın tokadını
yemektedir lâkin bir türlü uslanmamaktadır. Zîrâ insan, acı azâbı görmedikçe aklı
başına gelmez:
“Biz onu, suçlu-günahkârların kâlbine işte
böyle işlettik. O pek acı azâbı görünceye kadar ona inanmazlar. Artık o (azap),
kendileri şuurunda olmadan onlara apansız gelecektir”
(Şuârâ 200-202).
Çoğu kişi için hayat, ya Dünyâ’yı ıskalama
korkusundan, ya “hayâtın zorlukları”ndan yada “cehâletten” dolayı “ıskalanmış
hayatlar”dır. Iskalanmış hayatlar insanı hem Dünyâ’ya daha çok bağlar hem de
sonuç olarak âhiretten uzaklaştırıp-kopartır. Çünkü fıtrata, doğala ve normâla
uygun olan hayat ancak İslâm-merkezli yaşamakla olur. Dünyâ’yı ıskalamamak
uğruna hayâtı ıskalamak, şeytanın, nefsin ve tâğutların yoluna ve
yönlendirmesine girerek haz, zevk, keyif, eğlence, konfor ve rahatlık
merkezinde yaşamayı kutsamaya neden olur.
Îman zaafiyetinin en önemli göstergesi,
“Dünyâ’yı ıskalama korkusu”dur. Dünyâ’yı ıskalamaktan korkanlar hayâtı
ıskaladıkları için, hayâtın varlığının amacını ıskalamakta, sonuçta da
İslâm-merkezli hayâtı, dolayısı ile îmânı ve âhireti ıskalamaktadırlar. Zîrâ
dediğimiz gibi, hayâtı ıskalamak “insânî ve İslâmî hayâtı ıskalamak”
demektir.
Modern insan, Dünyâ’yı ıskalamamak için hayâtı,
dolayısı ile dîni, îmânı ve âhireti ıskalayan kişidir. Modern insanın hâl-i pür
melâlinin, perişanlığının ve rezilliğinin nedeni budur.
İnsan târih-boyunca hayâtı; cehâlet,
bâtıl din ve düşünceler, felsefe, modern-bilim ve teknoloji, beşerî
ideolojiler, mal-mülk tutkusu, hattâ eğitim-okul, iş-başarı vs. gibi nedenlerle
ıskalamıştır ve ıskalamaktadır. Modern insan, hayâtı ıskalamakla tecrübeyi,
farkındalığı, Allah’ı, âhireti, gaybı, vahyi-Kur’ân’ı, Peygamber’i-Sünnet’i,
dolayısıyla adâleti-eşitliği, hakkı-hakîkati, takvâyı-ahlâkı, iyiliği-tevhidi
ve Allah’ın rızâsını ve cenneti ıskalamaktadır.
Dünyâ’ya mı yoksa âhirete mi daha
bağlı olduğunuz, hangisini riske atmaktan ve ıskalamaktan daha çok korktuğunuzun
oranına göre belli olur.
Hayâtı
ıskalamak demek, Dünyâ-hayâtı ile birlikte âhiret-hayâtını da ıskalamak
demektir:
“…İnsanlardan
öylesi vardır ki: ‘Rabbimiz, bize Dünyâ’da ver’ der; (böylelerinin) âhirette
nasibi yoktur” (Bakara
200).
“Kim âhiret ekinini isterse, Biz ona kendi ekininde
arttırmalar yaparız. Kim dünyâ ekinini isterse, ona da ondan veririz; ancak
onun âhirette bir nasibi yoktur” (Şûrâ 20).
En doğrusunu sâdece Allah bilir.
Hârûn Görmüş
Aralık
2024
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder