9 Aralık 2024 Pazartesi

Modern Dünyâ: Cennet Mi?, Cehennem Mi?

 

“Rabbinizden olan mağfiret ve eni göklerle yer kadar olan cennete (kavuşmak için) yarışın; o, muttakîler için hazırlanmıştır” (Âl-i İmran 133).

 

“De ki, davranış (ameller) bakımından en çok hüsrâna uğrayacak olanları size haber vereyim mi?. Onların, Dünyâ hayâtındaki bütün çabaları boşa gitmişken, kendilerini gerçekte güzel iş yapmakta sanıyorlar” (Kehf 103-104).

 

Modernizm, cehenneme döndürdüğü Dünyâ’yı “cennet” diye kakalayan sistemin adıdır. İnsanların çoğu, rûh ve kâlbe yönelik olandan ziyâde, şeytanın, nefsin ve tâğutların etkisinde olan hazza, zevke, keyfe, eğlenceye, konfora ve rahata (Dünyâ’ya göbeklerinden bağlı oldukları için) daha meyilli oldukları için, bu dürtüleri kışkırtan ve arttıran etkenleri daha fazla severler ve bunu sağlayan sistemi yada kişiyi çok desteklerler. İnsanlığın -sözde- “ulaştığı en ileri uygarlık seviyesi” olan modernizmin bu kadar kolay ve çabuk kabûl edilip tüm Dünyâ’da yaygınlaşmasının nedeni budur.

 

İnsanlar tüm zamanlarda Dünyâ’yı cennete çevirmek istemişler ve bu uğurda düşünmüşler, konuşmuşlar, yazmışlar ve bunu sağlamak için çalışmışlardır. Lâkin sonuçta Dünyâ cennete değil, tam-aksine cehenneme dönmüştür. Çünkü Dünyâ’da cenneti kurmak mümkün değildir. Zîrâ Dünyâ’nın hattâ kâinâtın formatı hem bunun için uygun değildir hem de Dünyâ’nın “herkes için cennet” olması için imkânı-çapı yetersizdir. Zâten Allah’ı, âhireti, gaybı, vahyi, peygamberleri, dîni, îmânı ve mâneviyatı inkâr eden ve hattâ onlara düşman olan köşe-başlarını tutmuş olan tâğutlar ve onların uşaklığını ve yalakalığını yapanlar, Dünyâ’yı “sâdece kendileri için” cennete çevirmeye kakmaktadırlar. Tabi bunun mecbûri sonucu olarak, insanların çok büyük çoğunluğu için de Dünyâ’yı cehenneme çevirmeleri gerekmektedir ki modern dünyâda meydana gelen yıkımların, ölümlerin, zulümlerin, açlığın, susuzluğun, evsizliğin, çıplaklığın ve perişanlığın nedeni budur. Kaçınılmaz sonuçtur: Dünyâ’yı cennete çevirme düşünce ve uygulaması tüm zamanlarda ve tüm mekânlarda her çoğu-insan için, Dünyâ’nın cehenneme dönmesine neden olmuştur. Bu yüzdendir ki, -insanlar fark etsin yada etmesin- Dünyâ çoğunluk için maddî yada mânevî anlamda cehenneme dönerken, küçük bir azınlık için maddî anlamda cennet olmuştur yada öyle kabûl edilmiştir. 

 

Rönesans yâni “yeniden doğuş”, âhiretin yâni gerçek “yeniden doğuş”un inkârıdır. Bu nedenle modernler cenneti bu dünyâda kurmak isterler. Tabi sâdece kendileri için. “Diğerleri” için ise Dünyâ’da cehennemi kurmaktadırlar. Bu bir kader ve zorunlu bir sonuç değildir. İşin raconu nedeniyle ve sünnetullah-imtihan gereğince mü’minler hep azınlıkta ve karşı tarafa göre maddî yönden daha güçsüz olurlar. Zîrâ Allah, mü’minlerin maddî güç eksikliğini mânevî güçleri ile desteklemelerini ve tamamlarını ister. Zâten Dünyâ eğer cennet-vâri bir yer olacaksa bu sâdece maddî güç ile değil, (çünkü Dünyâ’nın maddî imkânı buna hiç-bir zaman yetmeyecektir), mânevî güç ile birleşince olacaktır. Böylece Dünyâ, “çıtası düşük bir cennet”, daha doğrusu “cennetin küçük bir şûbesi” olacaktır.    

 

Cennet, nefsin değil, yada nefisten ziyâde “rûhun tatmin olduğu yer” olacaktır. Rûhun tatmin olmadığı her yer ise cehennemdir. Rûh tatmin olmadığında beden ve nefs madde ile ne kadar desteklenirse-desteklensin ve beslenirse-beslensin, yine de gerçek bir doyum, tatmin ve huzûr olmayacaktır. Çünkü insan tek-kutuplu ve tek-boyutlu bir varlık değildir. Bedeni ve rûhu aynı-anda tatmin edilmediğinde hakîki bir doyuma ulaşamayacak olacağı için huzûr bulamayacaktır. Modern insanın bir türlü huzûra kavuşamamasının nedeni budur. Zîrâ modern dünyâ ruhtan ve kâlpten uzak ve kopuk olan bir “madde uygarlığıdır” ve her alanda mutlak anlamda maddeyi-eşyâyı merkeze alır. Bundan dolayı modern dünyâ, hem mü’minler için anlamsız ve dolayısı ile cehennem olurken, hem de modern insanı için ruhsuz ve kâlpsiz, dolayısıyla anlamsız olduğu için cehenneme döner. Modern dünyâ maddî yada mânevî anlamda herkes için bir cehennemdir.   

 

Modern-seküler sistem; Allah-âhiret-cehennem korkusunu ve “cenneti hak etmek” inancını blôke ettiğinden dolayı, insanların, çirkefliğin her türlüsüne sürekli mâruz kalması kaçınılmaz oluyor. Bu da, “Dünyâ’da cennetteymiş gibi yaşadığı zannedilenler de dâhil”, herkes için Dünyâ’yı cehenneme çeviriyor. Açıkçası ve kısacası modern dünyâ tam bir “yalancı cennet” hâline getirilmiştir. Fakat cennet gerçek değil de “yalan-cı” olduğunda orası cennet değil cehennemdir. Zîrâ cennette yalan-dolan olmaz.  

 

Tâğutlar, Dünyâ’yı “sâdece kendileri için” cennete çevirmeye ve ölümsüz olmaya kalkınca, (Dünyâ’nın formatı ve imkânları “herkes için cennet” sağlayamayacağından dolayı) insanların çok büyük kesimi için cehenneme çevirmektedirler. Fakat bu, insanlar için “Dünyâ’nın maddî anlamda cehenneme dönmesi” iken, o küçük azınlık için “Dünyâ’nın mânevî anlamda cehenneme dönmesi” olmaktadır. Dolayısıyla Dünyâ’yı cehenneme çevirerek yaşanmaz ve çekilmez bir yer hâline getirenler de cenneti yaşayamamakta ve bir türlü huzûr bulamaktadırlar. Çünkü bu yolla Dünyâ’nın “cennet” olması da, insanların huzûr bulması da imkânsızdır. Ey tâğutlar!; iyi bilin ki, içiniz cehennem ateşiyle kuşatılmışken, dışınızı (Dünyâ’yı) cennete çeviremezsiniz.

 

Ne tuhaftır ki modern insan tüm bunlara rağmen yine de Dünyâ’yı cennete çevirme ve cennetteymiş gibi yaşama düşünce ve isteğinden vazgeçemiyor. Bu ne büyük bir sapkınlıktır!. Anlaşılan bu sapkınlar, acı azâbı görünceye yâni cehenneme girene kadar bundan vazgeç(e)meyeceklerdir. Çünkü sapık bir yolda giden kişi, cehenneme girene kadar, gittiği yolun doğru ve iyi olduğunu zanneder. Bu nedenle cehenneme doğru keyifle yol alanlara hiç-bir îkaz tabelası fayda etmez.

 

Modern insan cenneti hak ettiğini düşündüğü için kendini o kadar çok cennetlik sayıyor ki, cehennemden hiç korkmuyor hattâ aklına cehennemi hiç getirmiyor. Zâten bu yüzden bir-anca önce Dünyâ’da cennetin kurulmasını ve cennet gibi bir yaşamı özlemektedir.

 

Kanımca modern insanın her türlü tüketime, târihte hiç olmadığı oranda yönelmesinin ve çok arttırmasının nedeni de budur. Cennet sınırsız nîmetlerin olduğu yer olduğu için, modern insan Dünyâ’da da sınırsız bir tüketim istemektedir. Bu yüzden modern insan için “tüketime ara vermek” cehennemdir.

 

Dünyâ’yı cennete çevirme arzusu yüzünden Dünyâ’nın altını üstüne getirerek Dünyâ’yı yaşanmaz bir yer hâline getirenler, âhirete ve cennete yöneleceklerine, cenneti başka dünyâlarda kurma hayâliyle uzayda gidip-yerleşebilecekleri yerler aramakla meşgûl oluyorlar. Bu-bağlamda; Mars’ta su var mı?, uzayda başka yaşanacak yer var mı? Gibi boş işlerle uğraşmaktadırlar. Dünyâ’yı ifsâd edenler, başka dünyâlar arıyorlar. Fakat bulsalar kısa sürede orayı da ifsâd edeceklerdir. Dünyâ’ya zarârı dokunmayanlar ise, “Dünyâ’yı nasıl yeniden “cennetin bir şûbesine çeviririm” derdinde olanlardır.

 

İnsanın hakîki cennet için vazgeçemediği her fâni şey, onun yalancı cenneti daha doğru cehennemi olur-olmaktadır.

 

Modern insan için “Dünyâ’nın cennet olması” demek, “bütün güzellikleri, zevkleri ve iyilikleri Dünyâ’da yaşamak düşünce, arzu ve isteğidir. Lâkin bunu Dünyâ’da gerçekleştirmek Dünyâ’nın formatı ve imkân yetersizliği nedeniyle mümkün olmadığı gibi, insanı âhirette hakîki cennetten de mahrûm bırakır:

 

“İnkâr edenler ateşe sunulacakları gün, (onlara şöyle denir:) Siz Dünyâ-hayâtınızda bütün güzelliklerinizi ve zevklerinizi tüketip-yok ettiniz, onlarla yaşayıp-zevk sürdünüz. İşte yeryüzünde haksız yere büyüklenmeniz (istikbârınız) ve fâsıklıkta bulunmanızdan dolayı, bugün alçaltıcı bir azap ile cezâlandırılacaksınız” (Ahkâf 20).

 

“Mutlu azınlık” denen birileri için Dünyâ cennet olsa yada cennet gibi görülse de, farkında olsalar yada olmasalar da insanların çoğu için maddî yada mânevî anlamda Dünyâ cehennemdir. Mü’minler için ise mevcut modern Dünyâ tam bir cehennemdir ki zâten mü’minlerin görevi; adâletsizlik-eşitsizlik, haksızlık-ahlâksızlık, takvâsızlık-kötülük, şirk-küfür ve zulüm yüzünden cehenneme dönmüş olan Dünyâ’yı fıtrî, doğal ve normâl hâline döndürüp “cennetin bir şûbesi” yaparak Dünyâ’dan âhiretteki asıl cennete bir köprü kurmaktır. Bunu yapabilmenin tek-yolu ise, modernitenin ortaya çıkardığı ve tüm Dünyâ’ya yaydığı; şeytan, nefs, tâğut, beşer, insan, akıl, madde, eşyâ, haz, zevk, konfor, keyif, eğlence merkezli yapıyı ve paradigmayı ortadan kaldırarak; yerine, Allah, âhiret, gayb, melek, vahiy-Kur’ân, Peygamber-Sünnet, İslâm-din-îman, dolayısı ile adâlet-eşitlik, hak-hakîkat, takvâ-ahlâk, teslîmiyet ve tevhidi hâkim kılmaktır.

 

Mevcut modern hâliyle cennet hem mü’minler için hem de insanların büyük çoğunluğu için cehennemdir. Fakat bu “kaçınılmaz bir sonuç” ve “yazılmış bir kader” değildir. Hem mü’minler hem de tüm insanlar için Dünyâ sâdece İslâm-merkezli yolla cennetin bir şûbesi (kendisi değil) olur ve ancak İslâm’ın hâkimiyeti ile insan gerçek anlamda tatmin bulup huzûra kavuşabilir. Zîrâ huzur ancak İslâm’dadır.

 

Bilinsin ki hiç kimse, cennetten daha iyi bir teklif sunamaz. O-hâlde ey insanlar!:

 

“Rabbinizden olan bir mağfirete ve cennete (kavuşmak için) çaba gösterip-yarışın, ki (o cennet) genişliği gök ile yerin genişliği gibi olup Allah’a ve Resûlü’ne îman edenler için hazırlanmıştır. İşte bu, Allah’ın fazlıdır ki, onu dilediğine verir. Allah büyük fazl sâhibidir” (Hadîd 21).

 

Dünyâ hiç kimse için hiç-bir zaman “cennet” olmaz-olamaz, ama Dünyâ’dan cennete köprü kurarak cennetin bir şûbesi gibi olabilir. Bu ise ancak İslâm-merkezli bir düşünce, söylem ve eylem ile mümkündür.

 

Mü’minler, cehenneme dönmüş olan modern Dünyâ’da cenneteymiş gibi yaşayamazlar. Çünkü mü’minler bilirler ki, âhiretteki cenneti anlamsızlaştıracak şekilde yaşamak şirktir.

 

Hakîki cenneti Dünyâ’da kurma isteği ise cinnetten başkası değildir.  

 

En doğrusunu sâdece Allah bilir.

 

Hârûn Görmüş

Aralık 2024

 

 

 

 

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder