25 Ekim 2024 Cuma

Teselliler İle Avunmak

 

“Dediler ki: ‘Sayılı günlerin dışında, ateş aslâ bize değmeyecektir’. De ki: Allah katından bir ahid mi aldınız?. -ki Allah aslâ ahdinden dönmez- Yoksa Allah’a karşı bilmediğiniz bir şeyi mi söylüyorsunuz?” (Bakara 80).

 

Teselli kelimesi, “selv” kökünden türetilmiştir. Selv, çekilen (yada çekilecek) olan acıyı unutmak, rahata ve selâmete ermek, yeniden mutlu olmak anlamlarına gelir. Arapça “slw” kökünden gelen tasalla veyâ tasalli “unutturma, gönlünü alma” sözcüğünden alıntıdır. Bu  özcük Arapça sala “unuttu, aklından çıkardı” anlamındadır.

 

Teselli, insanların kendilerini yada bir başkalarını, çektiği yada çekeceği potansiyel sıkıntı ve acılara karşı olumlu sözlerle yatıştırması, rahatlatması ve meseleyi unutturması için yapılan iknâdır. Tabi teselli olmak yada etmek, yaşanmış yada yaşanacak olan acının yok olması anlamına gelmez. Kişi bir acı, sıkıntı yada zorluk yaşamışsa onun acısı bir süre daha devâm edecektir. Bir de; yanlış düşünce, konuşma ve davranışlardan dolayı ileride Dünyâ’da yada âhirette yaşanacak olan zorluklar ve sıkıntılar da  olacaktır. Fakat insan başına gelene kadar buna pek de aldırmaz yada bilse ve hissetse bile onu uzak görür de kendisini çeşitli şekillerde teselli eder.       

 

Kendinizi acı ve zorluk çekmemek için ille de teselli etmek isterseniz, teselli edecek çok malzeme ve argüman bulursunuz. Hiç olmadı bunu size şeytan fısıldayacaktır. Şeytan insanları hep kuruntu ve teselliler ile avutur ve oyalar durur. Zâten bunu tâ ilk küstahlık yaptığında söylemişti:

 

“Onları -ne olursa-olsun- şaşırtıp-saptıracağım, en olmadık kuruntulara düşüreceğim… (Şeytan) onlara vaâd ediyor, onları en olmadık kuruntulara düşürüyor. Oysa şeytan, onlara bir aldanıştan başka bir şey vaâdetmez” (Nîsâ 119-120).

 

Bedenen ve psikolojik olarak zayıf bir yaratılışa sâhip olan insanın elbette teselli edilmeye ihtiyâcı vardır. Sorun, her zorluk, kötülük, musîbet ve zulümde teselliye başvurarak sanki sorun yokmuş gibi davranmak ve sorumluluktan ve yapılması gerekeni yapmanın bedelinden kurtulmaya çalışmaktır. Modern insan; “yapacak bir şey”, “hayat devâm ediyor”, “bizim işimiz değil”, “aklını kullansaydı”, yapmasaydı, etmeseydi vs. diyerek mevcut kötü duruma karşı duyarsız kalarak kendini teselli ediyor.

 

Teselli ile avunmak abartılınca insanlar üç maymunu oynamak zorunda kalıyorlar ve çözülmesi gereken bir soruna, zorluğa ve zulme karşı “görmedim, duymadım, bilmiyorum” diyerek güyâ kendilerini teselli edip ve avutuyorlar. Fakat bu sorunu ortadan kaldırmıyor ve sorun orada gün geçtikçe büyüyerek ve fazlalaşarak artıyor. O-hâlde teselli etmenin ve edilmenin de bir sınırı olmalıdır.  

 

Teselli etmenin ve edilmenin bir getirisi de yoktur ve belki sâdece o anlık geçici bir rahatlama sağlar. Aynen piyangodaki teselli ikrâmiyesi ile avunmak gibi. Oysa teselli ikrâmiyesinde sâdece, bilet için verilen para boşa gitmemiş oluyor ama herhangi bir getirisi de olmamış oluyor.

 

Teselli etmek ve edilmek abartılınca ve aşırılaşınca kişi duyarsızlaşmaya başlıyor. “Ne yapabiliriz ki?, elimizden bir şey gelmez, gücümüz yetmez” demek de teselli ile avunmaktır. Adâletsizliğe, eşitsizliğe, haksızlığa, ahlâksızlığa, şirke, küfre, fitneye, nifâka, kötülüğe, çirkinliğe, yanlışa, musîbete ve zulme karşı en azından kâlben ve zihnen de mi bir karşı olamıyorsunuz ve mevcut sorunun yükünü üzerinizden atmak için boş şeylerle teselli ederek kendinizi avutuyorsunuz?. Çok abartıldığı ve aşırılaştığı için artık iğrenç ve irrite edici hâle gelmiş olan münâfıkça teselli sözleriyle insanın kendini ve ötekini avutması, bir yorum yapmamasından bile daha kötüdür. Kafa, zihin ve beden konforunu bozmamak için kendisini şeytanın fısıldamaları, nefsin ayartması ve tâğutların sloganlarıyla teselli edip avutanlar onların kardeşi ve yandaşı olmuş olurlar. Kendinizi ve diğerlerini teselli edip avutmak yoluna gideceğinize, bir kere olsun, “insan kardeşleriniz” yada “mü’min kardeşleriniz”in acısını en azından kâlben de olsa paylaşsanız ne olur?.     

 

Lâkin insanların büyük çoğunluğu kendine maddî-mânevî-psikolojik bir teselli bulmuş, onunla avunmaktadır. Modern insan için televizyon, bilgisayar, cep telefonu, internet, sosyâl medya, yeme, içme, giyme, gezme, ev, araba, eşyâ, iş, para, kötü ve günah alışkanlıklar vs. iyi tatmin veren ve avutup duran teselliler olmuştur.

 

İslâm’ı kabûl etmiş olmanın sorumluluğu nedeniyle müslümanlar Dünyâ’da meydana gelen tüm sorunlara karşı çok daha duyarlı olmalıdırlar. Fakat gelin görün ki onlar da amel-eylemden uzaklaşıp koptukları için amele-eyleme dönüşmeyen, dolayısıyla bir yaraya merhem olmayan etkinliklerde bulunmakta, çeşitli düşünceler geliştirmekte, okumalar, konuşmalar ve yazmalar yapmakta ve böylece kendilerini teselli edip avutmaktadırlar.

 

Tüm zamanlarda insanların kendilerini teselli edecek çok malzemeleri olmuştur, hele modernizm ile birlikte ortaya çıkan bâtıl ve boş düşünceler ve üretimler, teselli ile avunmak için sınırsız kaynak olmaktadır. 

 

Bilgiyi arttırmak ile teselli bulanlar şunu bilsinler ki, kuru bilginin insan hayâtında sanılandan çok daha küçük bir rôl üstlenir, çünkü bilmekten çok “yapmak” önemlidir ki bilgi ile amel birleştirdiğinde teselliyle avunmaya da ihtiyaç bırakmaz. Zîrâ bir sorunu çözmek “gerçek bir teselli” olur.

 

İnsanlar genelde, yaptıklarıyla değil de yapmadıklarıyla kendisi teselli edip avutur. Hâlbuki yapmamak için bir şey yapmaya gerek yoktur. Bu nedenle de yapılmayan şeyle teselli olmak gerçek bir teselli değildir. İnsanın hem kendisini hem de başkasını gerçek anlamda teselli edecek olan şey, amel-eylem ile yapılan illerdir. Çünkü ancak bir şey yaptığınızda bir sorunu çözebilir ve zorluğu aşabilirsiniz. Bunun yerine boş sözlerle ve oyalayıcı şeylerle kendini teselli edip avutmanın insanın ne kendisine ne de başkasına bir faydası yoktur.

 

Bu-bağlamda bâzı insanların; “ben iyi insanım, kimseye bir kötülüğüm olmadı, din ile çok ilgilenmiyorum ama kimseye zararım yok, bu nedenle de kenarında-kıyısında da olsa cenneti hak ediyorum” diye düşünerek, yapılanlarla değil de yapılmayanlarla kendini teselli edip avutmaya iyi bir örnektir. Böyle bir teselliyi ve avuntuyu yahudiler de yapmıştı da Allah âyette onlara şöyle karşılık vermişti:

 

“Dediler ki: ‘Sayılı günlerin dışında, ateş aslâ bize değmeyecektir’. De ki: Allah katından bir ahid mi aldınız?. -ki Allah aslâ ahdinden dönmez- Yoksa Allah’a karşı bilmediğiniz bir şeyi mi söylüyorsunuz?” (Bakara 80).

 

Evet; insan maddî ve mânevi şeylerle kendini teselli edip avutmayı çok sever. Kimisi malı-mülkü, parası-serveti, makâmı vs. yâni dünyevî şeylerle kendini avuturken, kimisi de mânevî şeylerle; bilgisiyle, yazdıklarıyla, söyledikleriyle, yaptığı ibâdetlerle vs. kendini teselli edip avutur. Tabi eğer bu yapılanlar ve elde edilen maddî ve mânevî kazançlar kişinin hem kendisine hem de başkasına yarar sağlıyorsa ve en önemlisi de bir zorluğu-sorunu aşıyor ve bir çirkinliği, kötülüğü ve zulmü gideriyorsa iyidir ve kişiyi hem Dünyâ’da hem de âhirette gerçek anlamda teselli eder.

   

Aşkın hakîkatlerden ve yüce hedeflerden yoksun olanlar, günahlarla, haramlarla ve bir yaraya merhem olmayan maddî ve mânevî şeylerle teselli bulurlar. Fakat bunlar ancak Dünyâ’daki boş teselli ve avuntulardan başkası değildir. Âhirette ise insanı kurtaracak ve gerçekten teselli edecek olan şey, vahiy-merkezli olarak yapılan sâlih amel-eylemler ve Allah’ın rızâsı olacaktır.

 

En doğrusunu sâdece Allah bilir.

 

Hârûn Görmüş

Ekim 2024

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder