“Evlerinizde vakarla-oturun
(evlerinizi karargâh edinin), ilk câhiliye (kadınları)nın süslerini açığa
vurması gibi, siz de süslerinizi açığa vurmayın; namazı dosdoğru kılın, zekatı
verin, Allah’a ve elçisine itaat edin. Ey Ehl-i Beyt (ev halkı), gerçekten
Allah, sizden kiri (günah ve çirkinliği) gidermek ve sizi tertemiz kılmak
ister. Evlerinizde okunmakta olan Allah’ın âyetlerini ve hikmeti hatırlayın.
Şüphesiz Allah lâtiftir, haberdâr olandır” (Ahzâb 33-34).
“Öyleyse sen yüzünü Allah’ı birleyen
(bir hanif) olarak dîne, Allah’ın o fıtratına çevir; ki insanları bunun üzerine
yaratmıştır. Allah’ın yaratışı için hiç-bir değiştirme yoktur. İşte dimdik
ayakta duran din (budur). Ancak insanların çoğu bilmezler” (Rûm 30).
Fıtrat lûgatta: “Yaradılış, tıynet,
hilkat” olarak geçer.
Modern dönemde, “ekinin ifsâdı” fıtratı
değiştirilerek tamamlandı. Neslin ifsâdı ise “kadın”ın değiştirilen fıtratı
üzerinden yapılıyor. Modernizm, “kadının değiştirilmesi” durumudur. Modernizm,
fıtrata yapılan ihânetin târihidir. Şirk ve
küfür dolayısıyla zulüm, “fıtrata ihânet”in bir sonucudur.
Kadınların fıtratının değiştirilmesi, anneliğin
ertelenmesi, iptal edilmesi ve değersizleştirilmesi durumudur. Anneliğin
ertelenmesi, iptâli ve değersizleştirilmesi, kızların-kadınların, örgün eğitim
sistemi içinde ve çalışma hayâtı kapsamında okumaları ve çalışmalarıyla
yapılmıştır-yapılmaktadır. Allah’ın “eş ve anne” olarak yarattığı kadınların
fıtratları, şeytanın, nefsin ve tâğutların etkisi ve yönlendirmesindeki
modernizm tarafından değiştirilmiştir. İlginçtir ki kadınlar da, bâzı haklı
nedenlere dayandıklarını söyleyerek bu değişimi kabûl ettikleri için
fıtratlarına ihânet etmişlerdir ve ediyorlar.
Eş ve annelik yerine uzun okul ve çalışma hayâtına atılan
kadınlar, fıtratlarına ihânet etmenin Dünyâ’daki bir cezâsı olarak
erkeksileşmektedirler. Çünkü Anne ol(a)mayan kadınlar erkeksileşiyor. Kadının çalışması kadının fıtratını
bozunca, bu bozulma kadının fizîki yapısına da sirâyet ediyor ve çalışan kadın
bir-süre sonra erkeksileşiyor. Kadın normâl-doğal-fıtrî olan hâlinden çıkıp
ev-dışı işlerde çalışmaya başlayınca bir süre sonra hâl ve hareketlerinde
erkekleşme yönünde bir değişme oluyor. Zâten; çalışan, sürekli erkekler
arasında bulunan, erkek gibi giyinen, sigara içen, spor yapan, “anne”
ol(a)mayan, çok okuyan kadınlar ve çok fazla araba kullanan kadınlar erkeksileşiyor.
Esâsen kadın, evden dışarıya gereğinden fazla çıktığında erkeksileşmeye
başlıyor. Çünkü kadının normâl-doğal-fıtrî durumuna aykırıdır bunlar. Zîrâ
kadın “erkek gib” olmadığı için, erkek kadar sorumluluk sâhibi değildir.
“Çocuk da
yağarım kariyer de” sözü bomboş bir sözdür. İkisinin bir-arada yürümesi
imkânsıdır. Birinden ödün vermeden diğerinin doğru ve iyi gitmesi mümkün
değildir. Kanımca yeni nesil yâni Z Kuşağı denilen nesil, çalışan annelerin
çocukları oldukları için yeni nesilde her türlü absürtlük ve sapkınlık görülebilmektedir.
Bunun nedeni elbette, fıtratına ihânet ederek annelik görevini küçümseyen ve
annelikten uzaklaşan yada uzaklaşmak zorunda bırakılan kadınlardır.
Şimdiki
kadınların çoğu cinsini fizîken olmasa da zihnen değiştirmiştir. Erkeklere-özgü
işlere ve hareketlere sâhip çıkarak anneliği ve kadınlığı terk etmiş oldular.
Kadınlığı erkekliğe tebdil ederek Allah’ın yaratışını değiştirmişler ve Allah’ın
sünnetine karşı gelerek fıtratlarına ihânet etmişler yada bâzıları için ihânet
etmek zorunda bırakılmışlardır. Allah’ın ilk yarattığı, erkek yada kadın değil,
“âile”dir. İnsan ancak, kadının ev-merkezli yaşadığı bir âile içinde mutu ve
huzurlu olabilir. Her-şey en iyi hâlini ancak âile-merkezli olunca bulabilir.
Zîrâ fıtrî, doğal ve normâl olan budur. Üstelik bu, modernizme gelene kadar
10.000 yıl boyunca denenmiş ve sağlaması yapılmış bir şeydir.
Allah
kadınlara anneliği vermiş ve üstelik cenneti de annelerin ayaklarının altına
koymuş. Modern kadın bununla yetinmiyor da fıtratına aykırı şeyler istiyor ve
yapıyor. Böylece fıtratına ihânet etmiş oluyor. Bir kadının-kızın, örgün eğitim
sistemine ve çalışma hayâtına dâhil olması ve sonunda çalışmaya başlaması,
fıtratına ve doğasına yapılan en büyük zulümdür.
Hakkıyla
yapılan ev-hanımlığı, “kadının çalışması”ndan üstündür. Kadının (mecbûren yada
isteyerek) ev-hanımlığını bırakıp dışarıda çalışmaya başlaması, daha düşük bir
makam ve mevkîyi kabûl etmesi demektir. Allah’ın kadınlara verdiği makam ve
mevkî yerine, modern sistemin kadınlara önerdiği makam ve mevkîyi tercih etmek
elbette “daha düşük bir makâmı ve mevkîyi kabûl etmek” bağlamında fırata,
doğala ve normâle aykırı davranmaktır. Hz. Hatice üzerinden kadının çalışması
istismâr ediliyor. Hâlbuki o, üstüne kalan zorunlu ticâret işini yapmak için pasif
şekilde ev-merkezli bir ortaklık kuruyordu.
“Kadın güçlüdür ve bu gücü okuyarak ve çalışarak
kazanmıştır” diyorlar. Oysa bakıldığında kadının gücünün ancak, kendisine
katlanabilen kocasına ve babasına söktüğü, hocasına ve patronuna ise sökmediği
apaçık ortadadır. Zîrâ kadının erkeğe üstün olduğu tek şey anneliktir. Annelik tahsilden
de kariyerden de çok-çok üstündür. Zâten cennet bu yüzden “annelerin” ayakları
altındadır. Kadının kariyerinin zirvesi “annelik”tir.
Kadınlar ucuz
iş-gücü ve itaatkâr yanlarıyla asgarî ücretin düşük oranda belirlenmesine
katkıda bulunuyorlar. Zâten kol ve kas gücüne çok da ihtiyaç olmayan modern
zamanlarda iş-hayâtında kadınların daha çok tercih edilmesinin nedeni budur. Kadınların
fıtratlarına yâni anneliğe ihânet etmelerinin ve böylece annelikten tamâmen
vazgeçmelerini yada anneliği hakkıyla yap(a)mamalarının bir de böyle sonuçları
oluyor.
Fıtratına
ihânet ederek annelikten vazgeçen yada anneliği mecbûren savsaklayan kadın,
dışarı çıktığı anda bir-çok harcamaya ve sömürüye mâruz kalıyor. Fıtratlarına
ihânet eden kadınlara şu 3 şey aslâ yetmiyor: Zaman, mekân ve para.
Fıtratına
ihânet eden modern kadın, meydana gelen değiş nedeniyle erkeklerin de
fıtratlarının değişmesine enden oluyor. Fıtratı değişen ve fıtratına ihânet
eden erkekler de ortaya çıkıyor ve kadınların erkeksileşmesi gibi erkeler de
kadınsılaşıyor. Hattâ erkekler kadınlara göre konum almaya başlıyorlar ve
hayatları “kendileri gibi” olan kadınları memnun etmek için çabalamaya
dönüşüyor.
Allah kadınlar erkeklerin sorumluluğuna ve
koruyuculuğuna vermiştir. Fakat fıtratına ihânet eden erkekler, fıtratlarına
ihânet eden kadınların baskısıyla bunu abartmaktadırlar. Erkekler bu dünyâya,
sürekli olarak kadınları ve kızları memnun etmeye çalışmak için gelmemişlerdir.
Zâten bu hem Dünyâ’da hem de âhirette mümkün değildir. Zîrâ bir kadının tam
anlamıyla memnun edilmesi imkânsızdır. Hz. Havvâ’dan bêri bu dünyâdan tam bir
memnûniyetle memnun olarak göçüp giden bir kadın olmamıştır. Cennette sonsuz
nîmetler içindeyken bile yetinmeyip ve memnûn olmayıp da “yasak ağacı” taşlayan
bir varlıktan bahsediyoruz. Zîrâ
fıtratına ihânet etmiş olan bir kadının tatmin bulması imkânsızdır.
Fıtrat ihânet, Allah’a isyândır vesselam…
En doğrusunu sâdece Allah bilir.
Hârûn Görmüş
Ekim 2024
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder