19 Ekim 2024 Cumartesi

Modern Kadın ve Fıtrata İhânet Etmek

 

“Evlerinizde vakarla-oturun (evlerinizi karargâh edinin), ilk câhiliye (kadınları)nın süslerini açığa vurması gibi, siz de süslerinizi açığa vurmayın; namazı dosdoğru kılın, zekatı verin, Allah’a ve elçisine itaat edin. Ey Ehl-i Beyt (ev halkı), gerçekten Allah, sizden kiri (günah ve çirkinliği) gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister. Evlerinizde okunmakta olan Allah’ın âyetlerini ve hikmeti hatırlayın. Şüphesiz Allah lâtiftir, haberdâr olandır” (Ahzâb 33-34).

 

“Öyleyse sen yüzünü Allah’ı birleyen (bir hanif) olarak dîne, Allah’ın o fıtratına çevir; ki insanları bunun üzerine yaratmıştır. Allah’ın yaratışı için hiç-bir değiştirme yoktur. İşte dimdik ayakta duran din (budur). Ancak insanların çoğu bilmezler” (Rûm 30).

Fıtrat lûgatta: “Yaradılış, tıynet, hilkat” olarak geçer.

 

Modern dönemde, “ekinin ifsâdı” fıtratı değiştirilerek tamamlandı. Neslin ifsâdı ise “kadın”ın değiştirilen fıtratı üzerinden yapılıyor. Modernizm, “kadının değiştirilmesi” durumudur. Modernizm, fıtrata yapılan ihânetin târihidir. Şirk ve küfür dolayısıyla zulüm, “fıtrata ihânet”in bir sonucudur.

 

Kadınların fıtratının değiştirilmesi, anneliğin ertelenmesi, iptal edilmesi ve değersizleştirilmesi durumudur. Anneliğin ertelenmesi, iptâli ve değersizleştirilmesi, kızların-kadınların, örgün eğitim sistemi içinde ve çalışma hayâtı kapsamında okumaları ve çalışmalarıyla yapılmıştır-yapılmaktadır. Allah’ın “eş ve anne” olarak yarattığı kadınların fıtratları, şeytanın, nefsin ve tâğutların etkisi ve yönlendirmesindeki modernizm tarafından değiştirilmiştir. İlginçtir ki kadınlar da, bâzı haklı nedenlere dayandıklarını söyleyerek bu değişimi kabûl ettikleri için fıtratlarına ihânet etmişlerdir ve ediyorlar.

 

Eş ve annelik yerine uzun okul ve çalışma hayâtına atılan kadınlar, fıtratlarına ihânet etmenin Dünyâ’daki bir cezâsı olarak erkeksileşmektedirler. Çünkü Anne ol(a)mayan kadınlar erkeksileşiyor. Kadının çalışması kadının fıtratını bozunca, bu bozulma kadının fizîki yapısına da sirâyet ediyor ve çalışan kadın bir-süre sonra erkeksileşiyor. Kadın normâl-doğal-fıtrî olan hâlinden çıkıp ev-dışı işlerde çalışmaya başlayınca bir süre sonra hâl ve hareketlerinde erkekleşme yönünde bir değişme oluyor. Zâten; çalışan, sürekli erkekler arasında bulunan, erkek gibi giyinen, sigara içen, spor yapan, “anne” ol(a)mayan, çok okuyan kadınlar ve çok fazla araba kullanan kadınlar erkeksileşiyor. Esâsen kadın, evden dışarıya gereğinden fazla çıktığında erkeksileşmeye başlıyor. Çünkü kadının normâl-doğal-fıtrî durumuna aykırıdır bunlar. Zîrâ kadın “erkek gib” olmadığı için, erkek kadar sorumluluk sâhibi değildir.

 

“Çocuk da yağarım kariyer de” sözü bomboş bir sözdür. İkisinin bir-arada yürümesi imkânsıdır. Birinden ödün vermeden diğerinin doğru ve iyi gitmesi mümkün değildir. Kanımca yeni nesil yâni Z Kuşağı denilen nesil, çalışan annelerin çocukları oldukları için yeni nesilde her türlü absürtlük ve sapkınlık görülebilmektedir. Bunun nedeni elbette, fıtratına ihânet ederek annelik görevini küçümseyen ve annelikten uzaklaşan yada uzaklaşmak zorunda bırakılan kadınlardır.

 

Şimdiki kadınların çoğu cinsini fizîken olmasa da zihnen değiştirmiştir. Erkeklere-özgü işlere ve hareketlere sâhip çıkarak anneliği ve kadınlığı terk etmiş oldular. Kadınlığı erkekliğe tebdil ederek Allah’ın yaratışını değiştirmişler ve Allah’ın sünnetine karşı gelerek fıtratlarına ihânet etmişler yada bâzıları için ihânet etmek zorunda bırakılmışlardır. Allah’ın ilk yarattığı, erkek yada kadın değil, “âile”dir. İnsan ancak, kadının ev-merkezli yaşadığı bir âile içinde mutu ve huzurlu olabilir. Her-şey en iyi hâlini ancak âile-merkezli olunca bulabilir. Zîrâ fıtrî, doğal ve normâl olan budur. Üstelik bu, modernizme gelene kadar 10.000 yıl boyunca denenmiş ve sağlaması yapılmış bir şeydir.

 

Allah kadınlara anneliği vermiş ve üstelik cenneti de annelerin ayaklarının altına koymuş. Modern kadın bununla yetinmiyor da fıtratına aykırı şeyler istiyor ve yapıyor. Böylece fıtratına ihânet etmiş oluyor. Bir kadının-kızın, örgün eğitim sistemine ve çalışma hayâtına dâhil olması ve sonunda çalışmaya başlaması, fıtratına ve doğasına yapılan en büyük zulümdür.

 

Hakkıyla yapılan ev-hanımlığı, “kadının çalışması”ndan üstündür. Kadının (mecbûren yada isteyerek) ev-hanımlığını bırakıp dışarıda çalışmaya başlaması, daha düşük bir makam ve mevkîyi kabûl etmesi demektir. Allah’ın kadınlara verdiği makam ve mevkî yerine, modern sistemin kadınlara önerdiği makam ve mevkîyi tercih etmek elbette “daha düşük bir makâmı ve mevkîyi kabûl etmek” bağlamında fırata, doğala ve normâle aykırı davranmaktır. Hz. Hatice üzerinden kadının çalışması istismâr ediliyor. Hâlbuki o, üstüne kalan zorunlu ticâret işini yapmak için pasif şekilde ev-merkezli bir ortaklık kuruyordu.

 

“Kadın güçlüdür ve bu gücü okuyarak ve çalışarak kazanmıştır” diyorlar. Oysa bakıldığında kadının gücünün ancak, kendisine katlanabilen kocasına ve babasına söktüğü, hocasına ve patronuna ise sökmediği apaçık ortadadır. Zîrâ kadının erkeğe üstün olduğu tek şey anneliktir. Annelik tahsilden de kariyerden de çok-çok üstündür. Zâten cennet bu yüzden “annelerin” ayakları altındadır. Kadının kariyerinin zirvesi “annelik”tir.

 

Kadınlar ucuz iş-gücü ve itaatkâr yanlarıyla asgarî ücretin düşük oranda belirlenmesine katkıda bulunuyorlar. Zâten kol ve kas gücüne çok da ihtiyaç olmayan modern zamanlarda iş-hayâtında kadınların daha çok tercih edilmesinin nedeni budur. Kadınların fıtratlarına yâni anneliğe ihânet etmelerinin ve böylece annelikten tamâmen vazgeçmelerini yada anneliği hakkıyla yap(a)mamalarının bir de böyle sonuçları oluyor.

 

Fıtratına ihânet ederek annelikten vazgeçen yada anneliği mecbûren savsaklayan kadın, dışarı çıktığı anda bir-çok harcamaya ve sömürüye mâruz kalıyor. Fıtratlarına ihânet eden kadınlara şu 3 şey aslâ yetmiyor: Zaman, mekân ve para.

 

Fıtratına ihânet eden modern kadın, meydana gelen değiş nedeniyle erkeklerin de fıtratlarının değişmesine enden oluyor. Fıtratı değişen ve fıtratına ihânet eden erkekler de ortaya çıkıyor ve kadınların erkeksileşmesi gibi erkeler de kadınsılaşıyor. Hattâ erkekler kadınlara göre konum almaya başlıyorlar ve hayatları “kendileri gibi” olan kadınları memnun etmek için çabalamaya dönüşüyor.   

 

 Allah kadınlar erkeklerin sorumluluğuna ve koruyuculuğuna vermiştir. Fakat fıtratına ihânet eden erkekler, fıtratlarına ihânet eden kadınların baskısıyla bunu abartmaktadırlar. Erkekler bu dünyâya, sürekli olarak kadınları ve kızları memnun etmeye çalışmak için gelmemişlerdir. Zâten bu hem Dünyâ’da hem de âhirette mümkün değildir. Zîrâ bir kadının tam anlamıyla memnun edilmesi imkânsızdır. Hz. Havvâ’dan bêri bu dünyâdan tam bir memnûniyetle memnun olarak göçüp giden bir kadın olmamıştır. Cennette sonsuz nîmetler içindeyken bile yetinmeyip ve memnûn olmayıp da “yasak ağacı” taşlayan bir varlıktan bahsediyoruz. Zîrâ fıtratına ihânet etmiş olan bir kadının tatmin bulması imkânsızdır.

 

Fıtrat ihânet, Allah’a isyândır vesselam…

 

En doğrusunu sâdece Allah bilir.

 

Hârûn Görmüş

Ekim 2024

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder