14 Ekim 2024 Pazartesi

Modernizmi İslâm’dan Üstün Görmek

 

“Gevşemeyin, üzülmeyin; eğer (gerçekten) îman etmişseniz en üstün olan sizlersiniz” (Âl-i İmran 139).

 

Yaklaşık 250 yıl öncesine kadar yâni modernizm denen Allahsızlık ortaya çıkana ve etki gösteren kadar üstünlüğün ölçüsü Allah, din ve takvâ idi. Bu nedenle de her-şey dîne göre belirleniyor ve düzenleniyordu. Allah ve din üstünlüğün ölçüsü idi ve Allah ve din hesâba katılmadan düşünce, söylem ve eylem yapılmıyordu yada yapılması onaylanmıyordu. Allah’ın ve dînin hesâba katılmaması sapkınlık olarak görülüyordu.

 

Peki bu iyi bir şey midir?. Eğer sahih ve bozulmamış bir din’den bahsediyorsak ve uygulayanlar bu dîni hakkıyla ve en iyi şekilde uyguluyorlarsa elbette iyidir ve hattâ en iyisidir. Bahsettiğimiz özellikleri taşıyan tek din ve yol ise “Allah katındaki tek hak din” olan ve tüm peygamberlerin üzerinde olduğu İslâm Dîni’dir. İslâm içinde ise emir ve yasakları, ilkeleri ve hayâta uygulama yöntemi olan örnekliği hiç-bir bozulmaya ve değişmeye uğramamış olan kitap ise Kur’ân’dır. Öyleyse İslâm, Kur’ân ile temsil edilmektedir. Öyleyse bir tarafta mutlak ve kesin anlamda, sâdece Allah’a dayanan İslâm varken, diğer tarafta ise şeytanın fısıldamalarına, nefsin kışkırtmalarına ve tâğutların keyfî yönlendirmesine dayanan beşerî din ve yollar vardır. Üçüncü bir yol yoktur. İnsanlar tüm düşünce, söylem ve eylemlerinde ya Allah’a ya da insana dayanmaktadır. İşte târih boyunca olan şey, İslâm’ın bâriz üstünlüğüne karşı beşer-merkezli dinlerin İslâm’a galebe çalmaya çalışmalarının târihidir. Günümüzde ve son 250 yıldır bu mücâdele İslâm ile Modernizm arasında sürmektedir.

 

Târih boyunca İslâm’a karşı şirke, küfre dolayısıyla adâletsizliğe, haksızlığa, ahlâksızlığa ve zulme dayanan din ve düşünceler ortaya çıkmış, fakat zamanla hepsi de yok olup giderken İslâm ayakta kalmıştır. Zîrâ onu koruyan Allah’tır ve bu koruma kıyâmete kadar da sürecektir. Fakat günümüzdeki beşer-merkezlilik yâni modernizmin öncekilere göre bambaşka bir iddiâsı vardır. Bu iddiâ, kendisinin “insanlığın geldiği en ileri ve yüksek seviye olduğu, bu nedenle de İslâm da dâhil olmak üzere tüm din ve düşüncelerin üzerinde ve hepsinden üstün olduğu” iddiâsıdır.

 

Sünnetullah ve imtihan gereğince İslâm’ı kabûl etmiş olanların değil ama İslâm’a adanmışların sayısı tüm zamanlarda az olmuştur. Çünkü İslâm Allah’a dayanır ve kâlbe, rûha ve amel-eyleme yöneliktir ve bu nedenle de keyifli ve eğlenceli değildir. İslâm dışındaki beşerî din ve yollar ise şeytana, nefse ve tâğutlara dayandığı için nefsi kışkırtır ve bedenin konforunu merkeze aldığı için keyifli ve eğlencelidir. Bu da daha çok beşerî din ve yolları benimsemesine ve desteklemesine neden olur. İşte târih boyunca nefisleri en çok kışkırtan, bedene en çok konfor sağlayan, -görece- insanlara kolaylıklar ve imkânlar sağlayan ve İslâm’a en azılı düşmanlığı yapan akım olduğu için, Modernizm İslâm’dan üstün görülmektedir. Bu-bağlamda, “bundan daha iyisi nasıl olacak ki?” denilmektedir. “Bir sorunu modernizm bile çözemezken İslâm mı çözecek?” gibi laflar edilmektedir.

 

Modernizm üstün görüldüğü için ona çok güvenilmekte ve hattâ îman edilmektedir. Modernizmin ölüm dâhil her soruna çâre bulabileceği düşünülmekte ve beklenmektedir. Modern düşünceler, fikirler, teoriler, söylemler ve öneriler baş-tâcı edilmekte modernizme meftûn, râm ve hayrân olunduğu için İslâm bile modernizme uydurulmaya çalışılmakta ve ancak modernizme uyduğu oranda kabûl edilmektedir. Tüm bunlar İslâm’ı bilmeyen yada İslâm’a uymak istemeyenler tarafından modernizmin, İslâm dâhil her-şeyden üstün olduğunu düşünmektedir.

 

Hâlbuki modernizmin bâzı küçük yararları vardır ama aslında zararları çok daha fazladır. Bir kere insanı iki-boyutlu bir varlık olmaktan koparmış ve tek-boyutlu bir varlık hâline getirmiştir. İnsanı rûhtan ve kâlpten koparınca onu bir hayvana indirgemiştir. Çok iyi beslendiği için hayvanlar bu nitelemeye çok da ses çıkarmamaktadır. İnsanı Allah’tan, âhiretten ve din’den uzaklaştırdığı yada kopardığı için insanın hesap vereceği bir mercî kalmayınca, modern insan her-şeyi yapabilme serbestiyle her türlü çılgınlığı ve manyaklığı yapabilir hâle gelmiştir ki bu hem bireyi, hem âileyi hem de toplumu fenâ hâlde bozmaktadır. Adâlet, eşitlik, hak, hakîkat, ahlâk, iyilik, merhâmet, vicdan vs. gibi şeyler değerini kaybetmiştir. Aynen hayvanlar gibi, güçlü olan istediğini yapabilmekte ve diğerlerini ezebilmektedir. Fakat insanlar bunları ya görmemekte yada körü-körüne kabûl ettikleri modernizm büyüsü nedeniyle her türlü yanlışı, çirkinliği ve şerefsizliği normâl ve meşrû görmektedirler. Bu konuda müslümanlar bile olayı kader ile açıklamaya çalışmaktadır ama bir türlü açıklayamamaktadırlar.

 

Yine modern-bilim ve teknoloji büyüsü ve hurâfelerine, çok absürd ve zararlı şeyler yapmasına rağmen ortaya koyduğu bâzı faydalı şeyler nedeniyle katlanılmakta ve bir eleştiri ve îtiraz yapılmamaktadır. Çünkü târih boyunca bâtıl her zaman hak ile karıştırılarak insanlara sunulmuştur. Çünkü saf bâtılın müşterisi olmaz. Aslında modern-bilim doğru-düzgün hiç-bir şeyhe cevap veremezken, soru ve sorunları çözemezken ve yaptığı açıklamalar hem gereksiz hem de iknâ edici olmamasına rağmen insanlar hem bilmediklerinden hem de modernizme körü-körüne bağlı olduklarından dolayı modern-bilim ve teknolojiye taparcasına sâhip çıkmakta ve müşterisi olmaktadırlar. Tabi tüm bunlar modernizmin -sözde- üstünlüğünü arttırmaktadır.        

 

Modernizm birilerinin zannettiği gibi elektrik süpürgesi, çamaşır makinesi, ütü vs. falan demek değildir. Bunlar da modernizmin ürünüdür fakat modernizm esâsen düşünce ve yol olarak tebârüz eder. Modernizmin temel ilkeleri mü’min olmayanlar için pek sorun teşkil etmez ama müslümanlar için çok sorunludur. Bir insan hem mü’min hem de modernist olamaz. Olursa kâfir ve müşrik olmuş olur. Çünkü modernizm; Allah, âhiret, gayb, vahiy, din, İslâm, Kur’ân ve Sünnet-merkezli bir düşünce, söylem, amel, eylem ve düzeni inkâr ve terk ederek ve onu aşağılayıp kötüleyerek; şeytan ve nefse dayalı olarak tâğutların yâni kendilerinde Allah gibi bir güç olduğunu sananların, insan-beşere, akla, maddeye, eşyâya, doğaya vs. dayandırdığı dünyâ-görüşünün adıdır. Modernizmde Allah, âhiret, din, îman, İslâm, Kur’ân, peygamber düşüncesi ve inancı vs. yoktur. İşte bu yüzden vahşîdir, hayvânîdir, adâletsizdir, ahlâksızdır, küfür, şirk ve zulüm doğurmaktan başkasını yapmaz. Modernizm sâdece kurucuları olan mutlu azınlığın işine yararken çoğunluğu ise oyalar durur. Çünkü modernizm her insanı oyalayabilecek ürünler üretmiştir ve insanlar da parmaklarına çalınan bir parça balı yalayıp durmaktadır.

 

Modernizm aklı ilahlaştırmış ve ona tapmaktadır. İslâm’da da akıl önemlidir ama bu akıl, vahiy-merkezli inşâ olmuş olan akıldır. Vahiy akla aykırı değilse de akıl-üstü olduğu için akıldan üstündür. Dolayısıyla vahiy akıldan da, insanda da, modernizm dâhil, insan-ürünü olan her-şeyden de üstündür. Çünkü zâten hedefi insanları bu hem bu dünyâda hem de âhirette kurtararak mutluluğa ve huzûra kavuşturmaktır. Modernizmin ise hem böyle bir gücü yoktur, hem böyle bir niyeti yoktur hem de böyle bir hayâli yoktur.

 

İslâm’ın hâkim olduğu yerde ise adâlet, eşitlik, hak, hakîkat, ahlâk, takvâ, merhâmet, vicdan, iyilik, paylaşım vs. olumlu her-şey bâriz olur ve hayâta hâkim kılınmaya çalışılır. İmtihan ve sünnetullah nedeniyle hakkı hâkim kılmak için çalışıp-çabalamak şarttır. Dolayısıyla İslâm’ın amacı-hedefi-hayâli bile modernizmden üstündür.

 

“Eee, peki İslâm daha üstün ise niçin hayâta hâkim değil ve modernizm tarafından göklere, kâlplere, zihinlere, dört duvar arasına vs. hapsedilmiş durumda ve hayâtın hiç-bir alanına karıştırılmıyor?” diye haklı sorunun basit cevâbı şudur: Çünkü İslâm her-şeyi yaratan Allah’a dayandığı ve O’nun dîni olduğu için her-şeyden üstündür ama İslâm’a bağlı olduğunu söyleyen müslümanlar sağlam bir îmâna sâhip değildirler ve bundan dolayı da îmânın gereği olan sâlih amelleri işlemedikleri için kıyıda-köşede kalmaktadırlar. Yâni sorun İslâm’da değil, müslümanlardadır. Çünkü îmanları ve amelleri sağlam değildir. Bundan dolayı üstün olmayı hak etmemektedirler. Sonuçta da her alanda yenilmekte, ezilmekte ve aşağılanmaktadırlar.

 

Lâkin İslâm tüm zamanlarda ve mekânlarda olduğu gibi sapasağlam ayaktadır ve yeniden şahlanmak için samîmi, özverili, gayretli ve adanmış mü’minleri beklemektedir. Üstün olan İslâm, daha önce olduğu gibi müslümanları yeniden üstün kılabilir. Fakat bu müslümanlar modernizme meftûn, râm ve hayrân olmuş olarak ona tapıp duran müslümanlar değildir.

 

Üstelik Allah da mü’minlerden yanadır ve îman eden ve îmânının gereğini yapacak olanlara şu müjdeyi vermektedir:

 

“Allah, içinizden îman edenlere ve sâlih amellerde bulunanlara vâdetmiştir: Hiç-şüphesiz onlardan öncekileri nasıl ‘güç ve iktidâr sâhibi’ kıldıysa, onları da yeryüzünde ‘güç ve iktidâr sâhibi’ kılacak, kendileri için seçip beğendiği dinlerini kendilerine yerleşik kılıp sağlamlaştıracak ve onları korkularından sonra güvenliğe çevirecektir. Onlar, yalnızca bana ibâdet ederler ve bana hiç-bir şeyi ortak koşmazlar. Kim bundan sonra inkâr ederse, işte onlar fâsıktır” (Nûr 55).

 

Demek ki mü’minler-müslümanlar “sâdece Allah’a” sığınırlar ve İslâm’ı üstün görürlerse, Allah da onları üstün kılacaktır. Allah’ın yardımını hak edecek bir İslâm toplumu ortaya çıktığında, modernizmin de alçaklığı ve bir çer-çöp olduğu açığa çıkacaktır.

 

En doğrusunu sâdece Allah bilir.

 

Hârûn Görmüş

Ekim 2024

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder