13 Kasım 2023 Pazartesi

Köylü Zihniyeti Üzerine


“Senin Rabbin, ‘ana yerleşim merkezlerine’ onlara âyetlerimizi okuyan bir elçi göndermedikçe şehirleri yıkıma uğratıcı değildir. Ve biz, halkı zulmeden şehirlerden başkasını da yıkıma uğratıcı değiliz” (Kasas 59).

 

Peygamberler niçin hep şehir-merkezlerine göndermiştir?. Çünkü İslâm’ın hedefi büyüktür ve bu hedefe ulaşmak için merkezde olmak gerekir. Çünkü öyle uzaktan-uzağa ücrâ kölelerden hakkı ve hakîkati ortaya koymak ve hayâta hâkim kılmak mümkün değildir. Köylerde ve küçük yerlerde bu hedef gerçekleştirilemez, çünkü köylerde büyük hedefler olmaz. Köylerde hedefler ve yapılacak olan şeyler bellidir ve bunlar çok da değişmez. Köylerde bu hedeflerden ve yapılacak olan şeylerden başkasının yapılması ve büyük hedefler konması düşünülmez. Böyle bir şey düşünmeye gerek de yoktur. 

 

Köyün başlıca özelliği, havası, suyu, doğası, sessizliği  kısaca doğallığıdır. Doğal değilse yada doğal olmaktan çıkmışsa orası köy değildir. İnsanların farklı nedenlerden dolayı belli bir süre köylerde bulunması iyidir, faydalıdır. Peygamberimiz de havası-suyu ve konuşulan dilni saf olanını örenmesi için küçüklüğünde belli bir süreliğine köye gönderilmişti.

 

Aslında köyler şehirlerin ilk çıkış yerleridir. İlk önce köyler oluşmuştur ve ilk önce köyler vardı. O-hâlde kökeninde köylü olmayan hiç kimse yoktur. İnsanlar kentlere uzaydan gelemdiler ya!, köylerden geldiler. Şehirler ve kentler köyün büyümüş şekilleridir. Şimdilerde büyük ilçeler yada yerleşim yerleri olan ve isimlerinin sonu “köy” olan yerler bir zamanlar bildiğimiz köyler idi. “Şehir halkı” şeklinde tercüme edilen ashâbü’l-karye, “insanların toplandığı yer” mânasına gelen karye kelimesi, daha çok köy ve kasaba gibi küçük yerleşim-merkezleri için kullanılır; fakat Kur’ân’da Mekke ve Kudüs gibi şehirler için de kullanılmaktadır. Bu-bağlamda ne kadar önemsenmese de köyler şehirlerden öncedir. Şu da var ki köyler ve köylüler yük gibi görülse de alsında kentlerin ve kentlilerin yükünü taşırlar. “Köylü milletin efendisidir”, “orda bir köy var uzakta, gitmesek de görmesek de o köy bizim köyümüzdür” gibi söylemler aslında vicdanları susturmak için söylenmiş kentten söylenmiş sözlerdir ve çok samîmi sözler değildir. Kentli insanların, küçük, düşük ve ilkel gördüğü yerleri oralar da vatan toprağı olduğu için-sözde- unutmadığını göstermek için kullandığı klişe sözlerdir bunlar. Aslında içten-içe köylerden yada daha doğrusu köylülerden bir rahatsız olma durumu vardır. Hattâ bâzıları köylülerden yada köylü zihniyetinden nefret ederler. Onları küçük-düşük görürler ve bunu farklı şekillerde söyleyip dururlar.

 

Özellikle “bu ülkeyi biz kurduk” diyen bir-takım Allahsız-şerefsiz kesim, köylüleri en çok küçük ve düşük gören, onlardan en çok nefret eden onları tanımlarken “çoban” ifâdesini kullanan kesim bunlardır. Kendisi sanki bir bokmuş gibi köyü, köylülüğü ve bu zihniyeti beğenmez. Hâlbuki hem onları besleme yönünden hem de köyden kente göç ile birlikte onların işçisi olup da onları kalkındıranlar ve de götlerini kaldıranlar hep köylü kesim olmuştur. Köylü kesim yada köylü zihniyeti, doğallığının ve saflığının yanında, değiştiremediği zihniyet ile mâlûldür. “Allah’ın âyetleri konusunda inkâr edenlerden başkası mücâdele etmez. Öyleyse onların şehirlerde dönüp dolaşması seni aldatmasın” (Mü’min 4).

 

Köylü kafalı olmak yada köylü zihniyeti köyle ilgili bir tanım değildir ve köylüler birbirlerine böyle ifâdeler kullanmazlar ve birbirlerini böyle tanımlamazlar. Çünkü hepsi aynı yada benzerdir. Yaşayış ve dolayısı ile düşünüş tarzlarında bâriz farklar yoktur. Bu ifâde kentteki insanın, kentlileşmiş yada kentlileştiğini düşünen kişilerin kullandığı bir ifâdedir.

 

Köylü olmanın bir yaşam-şekli ve dolayısı ile bir düşünme tarzı vardır. Bu durum bir davranış-şekli de belirler. Bu davranış-tarzı köyde doğup büyüyen kişilerin büyük çoğunluğunda bâzen hiç değişmeden ömür-boyu durur ve sürer gider.

 

Köylü zihniyetine sâhip olmak aslında coğrafya ile çok alâkalı değildir. “Uygarlığın merkezi” denilen yerlere bir-kaç km. uzaklıkta olan köyler de vardır ve buralarda yaşayan insanlar kente yakın oldukları için bir nebze kentlileşmiş olsalar da o köylü zihniyetini yine de taşırlar. Köylü zihniyeti, kente taşınmak ve kentte yaşamaya başlamakla hemen giderilecek ve çoğu için ise giderilebilecek bir şey değildir.

 

Pek köylü zihniyeti nedir?. Köylü zihniyeti kötü bir şey midir?. Eğer köyde yaşıyorsanız kötü değildir ve bir zararı da yoktur. Sorun kentte yaşıyorken ortaya çıkar. Köylü zihniyeti kente kolay-kolay kente adapte olamaz. Adapte olmuş gibi görünenler bile aslında içten-içe köylü zihniyetine sâhip oldukları için zaman-zaman şark kurnazlığı yaptıkları görülür ve bu çok sırıtır. 

 

Köylü zihniyetine sâhip olanların bâriz özelliği “değişmeme”dir. Köyde doğup büyümüşse sonradan kente gelip uzun yıllar kentlerde yaşasa da çoğu pek de değişmez. Meselâ 50 yıldır kentte yaşamasına rağmen köylü şivesi değişmeyenler çoktur. Tabi bu kötü bir şey midir değil midir diye de tartışılabilir. Ama insan olma bakımından bir türlü değişmemek ve yanlışı değiştirmemek nerede olunursa-olunsun kötüdür.

 

Şu da var ki kent ile şehri de ayırmak gerekir. Kentler “memleket” de değildir medeniyet üretemezler. Çünkü kentler “medenî” yâni “dinli” değildirler. O özellik şehirlere uygundur ve şehirler kentlere göre köylüleri ve köy zihniyetini de daha kolay değiştirirler ve kötü olan yönleri düzeltebilirler. Zîrâ şehirler de doğallıktan ve mâneviyattan çok fazla kopmazlar. Kentler ise bunun aksidir ve kent-insanı kendileri gibi olmayanları bir türlü kabûl edemez. Zamânında Aşık Veysel, Ankara kent-merkezine sazına tel almak için gittiğinde, köylü giyinişini beğenmeyen mêmurlar onu yeni açılan caddeye almamışlar da yanında birlikte geldiği kişi almış gelmiş teli.   

 

Köylü zihniyeti köy için kötü değildir ve sorun kente gidince başlar. Çünkü köyde doğallık vardır ve doğal ortamda çok da düzenli olmaya gerek yoktur. Köylü rahattır, bir şeye çok dikkat etmesi gerekmez. Elindeki bir dalı, bir aleti, bir şeyi bir kenarı atıverir ve bu sorun oluşturmaz. Fakat şehirde ve kentte bu sorundur. Bir şeyin yeri vardır, bir düzen vardır, bu nedenle de plân ve program ve disiplin şarttır. İşte köylü zihniyeti bunu yapamaz. Gerçi köyde de düzenli olmak iyidir ve faydalıdır ama kentteki gibi zorunlu değildir. Çünkü sürekli bir sıkıntı oluşturmaz yada köylü zihniyeti onu sorun olarak görmez. Fakat iş kente gelince değişir. Hele modern kentlere geldiyseniz köydeki gibi davranamazsınız ve davranmamalısınız. Şu da vardır ki kentlerdeki zihniyetten ve yaşayış tarzından rahatsız olup köylere yada kırsala gidenler de vardır ki biz buna bir şey demiyoruz ve modern kentlerden kaçmayı yada kaçma isteğini haklı görüyoruz. Bir de uzun süredir kentlerde yaşamasına rağmen “niye değiştireyim” diyerek bilinçli bir aykırılık ortaya koyanlar da vardır ki bu, modern kentlere haddini bildirmek bakımında önemlidir.

 

Kiminin işi köylü oluyor kiminin düşüncesi, kiminin konuşması ve kiminin giyim-kuşamı.

 

Köylü zihniyetinde olanlar kendilerini zorlamazlar ve bu konuda eleştirilmek de istemezler. İşleri bu yüzden biraz paldır-küldür ve dağınık olur.

 

Köylü zihniyetindekiler bir türlü istikrarlı olamazlar bir yaptıklarını aynı-şekilde bir daha yapmakta sıkıntı çekerler.

 

Köylü zihniyetindekiler düzenli olamazlar yada bunu sürdüremezler, çünkü köyde böyle olmak şart değildir.

 

Köylü zihniyetindekilerde tedbir almak neredeyse sıfırdır, çünkü köyde buna çok gerek yoktur, “şu taraftan olmazsa bu taraftan olur” düşüncesi yerleşmiştir çünkü.

 

Köylü zihniyetindekilerde dört-dörtlük iş yapma düşüncesi yoktur. Aslında köyde de bunun faydaları vardır ama böyle olmadığında çok sorun çıkmaz.

 

Köylü zihniyetine sâhip olanlar, kadercidir, milliyetçidir, işin önünü-sonunu düşünmeden hareket ederler, bu yüzden pek tedbir almazlar, mevcut durumu çabuk kabûllenirler, anasından-atasından gördüğü ve öğrendiği gibi davranır, ezberini bozmaz, güce ve güçlü olana saygısı vardır.

 

Yine köylü zihniyetine sâhip olanlar katlanmayı bilirler, karşılıksız iyilikler yapabilirler hattâ bu uğurda kendilerini bile paralayabilirler. Bir-çok olumlu özellikleri vardır. Bu bakımdan kentte yada şehirdeyken değiştirmedikleri zihniyetlerini olduğu gibi kabûl etmekten başka yapacak bir şey yoktur. Zîrâ onları iyi, dürüst, çalışkan, gayretli ve doğal yapan zâten bu zihniyettir.

 

Şu da var ki, bir yardım, bir zorluk ve felâket olduğunda orada hazır bulunacak olanlar da yavşamış kentliler değil, o beğenilmeyen köylü zihniyetine sâhip olanlar olur.  

 

En doğrusunu sâdece Allah bilir.

 

Hârûn Görmüş

Kasım 2023

 

 

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder