11 Kasım 2023 Cumartesi

İhtirasların Esiri Olmak

 

“Andolsun, onları hayâta karşı (diğer) insanlardan ve şirk koşanlardan (bile) daha ihtiraslı bulursun. (Onlardan) her-biri bin yıl yaşatılsın ister; oysa bunca yaşaması onu azaptan kurtarmaz. Allah, onların yapmakta olduklarını görendir” (Bakara 96).

 

İhtiras: “Aşırı güçlü istek, hırsla istemek” anlamındadır. Arapça ḥrṣ kökünden gelen iḥtirāṣ “şiddetle isteme, arzulama” sözcüğünden alıntıdır. Bu sözcük Arapça ḥaraṣa “şiddetle istedi, arzuladı” demektir.

 

İhtiras “hırs”la alâkalıdır ve hırsın zıddı olan takvâ azaldıkça hırs, dolayısıyla ihtiras artar. İhtiras sınırı olmayan bir şeydir. Aslâ tatmin olunmaz ve istemenin sonu bir türlü gelmez. Bu nedenle Allah: “Malı ‘bir yığma tutkusu ve hırsıyla’ seviyorsunuz” (Fecr 20) der.

 

İnsan tek-boyutlu bir varlık değildir. Onun bir de iç-âlemi vardır ve onun da tatmin edilmesi şarttır. Aksi-hâlde insan dışta da tatminsiz ve ihtiraslı biri hâline gelir. İç-âlemin tatmini ise ancak Allah’ın sözü olan Kur’ân ile olabilecek bir şeydir. Çünkü: “Kâlpler ancak Allah’ın zikri ile tatmin bulur” (Ra’d 28).

 

İçteki boşluğun dıştaki bir şeyle doldurulabilmesi mümkün değildir. Zâten ihtirâsı arttıran da budur. İç-âlem sürekli olarak boşlukta kaldığı için dışarıdan tamponlamakla bu boşluk kapatılmak isteniyor ama iç boşluk ancak Allah’ın vahyi ile dolabileceğinden dolayı iç boşluk günden-güne büyüyor. Bu da kişiyi “bâri dışarıyı tatmin edeyim” diyerek  dıştakine sâhip olmaya yöneltiyor. Lâkin bunun bir sonu olmadığından dolayı bu düşünce ihtirasların başlamasına ve gün geçtikçe çoğalmasına neden oluyor. 

 

En ağır kölelik, “ihtirasların kölesi” olmaktır. Modern insan, ihtirasları tarafından kuşatılmış ve köle hâline getirilmiş durumdadır. İnsanlar târih boyunca şeytan, nefs ve tâğutlar tarafından “arzularından ve ihtiraslarından” yakalanmışlar ve vurulmuşlardır. Şeytan, Âdem ve Havvâ’yı bile ihtiras ile yakalamış ve onları “yok olmayacak bir mülk” ile ayartmıştır,

 

Aslında ihtiraslar arttıkça ihtiyaçlar fazlalaşır. Çünkü madde, ihtiyaçları gerçek anlamda giderebilecek bir özellikte değildir ve ancak geçici bir süreliğine tatmin eder. Zâten maddeye ve eşyâya olan bağlılığın ve düşkünlüğün sebebi, eşyânın ve maddenin fâni olmasından dolayı bitip gitmesi ve yenisine ihtiyaç duyulmasıdır. Maddeye ve eşyâya ihtiyaç duyulması doğal ve normâldir elbette. Normâl olmayan, ihtiyaçların ihtiras hâline gelmesidir. Çünkü ihtiras bir kere başladığında insanı esir eder ve yozlaştırır. Çünkü gerçek olmayan ihtiyaçlar ihtirâsa döndüğünde insanı yozlaştırmaya başlar. Bu nedenle ne kadar çok şeye ihtiyaç duyarsanız o kadar çok yozlaşırsınız. Modern dünyânın hâl-i pür melâlinin sebebi bundandır.

 

İhtiyâca göre değil de ihtirâsa göre olan tüketim, bereketi de kaçırır. Çünkü bereket çok olanda ve hırsta değildir. Hattâ çoğaldıkça berekette azalma olur. Çünkü fâni olan şey ne kadar çok olursa o oranda azalmaya da başlar. Oysa az olduğunda herkes tarafından paylaşılmış olacağından dolayı bir artış olarak gözükür. İhtiyâcı kadar kullananlar bunu fark ederler. İhtiras sâhipleri ise şeytan ve nefisleri tarafından sürekli olarak kandırıldıkları için, bitmeyecek, tükenemeyecek ve yok olmayacak oranda şeye sâhip olmaya çalışırlar ve bunun için hırsla isterler. İşte ihtirasların esîri olmak budur.   

 

İhtiras, yâni maddeye karşı olan hırs, insanların etrâfına bir yalan ve sahtecilik duvarı örmekte ve insanların hakkı ve hakîkati anlayıp kavramasını engellemektedir. Bu ise iç-âlemi boşlukta bırakmakta ve iç-âlemi bomboş olanlar mecbûren dış-âlemi irileştirme yoluna koyularak ihtiras peşine düşmektedir. 

 

İhtiras, insanların en kadim ve onulmaz hastalığıdır. Birileri ihtirasları yüzünden hep pastanın çoğunu almak istemiştir. Bunun için hiç olmayacak kötülükleri ve zulümleri bile işlemekten kaçınmamışlardır. Başta peygamberler olmak üzere iyi insanlar bu azınlığın ihtiraslarını önlemek ve adâleti ve eşitliği sağlamak için uğraşmışlardır. Zîrâ Dünyâ’daki adâletsizliğin, eşitsizliğin, merhâmetsizliğin, vicdansızlığın, şirkin, küfrün, ahlâksızlığın ve zulmün nedeni hep ihtiraslar ve ihtiraslarının esîri olmuş olanlardır. Bu uğurda adâleti ve eşitliği sağlamaya çalışanlardan biri de Halife Ömer bin Abdülaziz olmuştur. Halife seçildiği gün, mensubu bulunduğu Emevi hânedânının kodamanlarına şöyle der: “Hesap ettim, Muhammed ümmetinin tüm servetinin üçte ikisi sizin elinizdedir. Bu böyle yürümez”. Fakat ihtiras sâhipleri ihtirasları nedeniyle vazgeçmeyi zinhar kabûl etmeyecekleri için Emevi kodamanları Ömer bin Abdülaziz’i adâleti sağlayamadan zehirleyerek öldürmüşlerdir.

 

Bu durum günümüzde de sürmektedir ve Dünyâ’daki tüm sorunların nedeni ihtiras sâhiplerinin bitmek bilmeyen ve gün geçtikçe artan ihtiraslarıdır. Üstelik tüm insanları da ihtiraslı yapmaya çalışmaktadırlar. Bunu düzeltmek öyle güzellikle, konuşarak ve anlaşarak olacak şey değildir. Serveti ve gücü elinde tutan ve bunu sürekli olarak ihtiraslarını karşılamak için kullanan küresel güçleri etkisiz hâle getirmedikçe adâlet ve eşitlik sağlanamayacak ve Dünyâ’ya huzûr gelmeyecektir. Çünkü ihtirasları söndürmek lafla-sözle olabilecek bir şey değildir. Zîrâ insanın gözünü ancak bir parça toprak doyurabilir. O-hâlde ihtiras sâhibi küresel güçleri topraklaştırmak gerekir.

 

Unutmayın ki, ihtiraslarınız ihtiyaçlarınız değildir.

 

En doğrusunu sâdece Allah bilir.

 

Hârûn Görmüş

Kasım 2023

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder