17 Kasım 2023 Cuma

Dünyevîleşme

 

“Sonra onların arkasından öyle nesiller türedi ki, namaz (kılma duyarlılığın)ı kaybettiler ve şehvetlerine kapılıp-uydular. Böylece bunlar azgınlıklarının cezâsıyla karşılaşacaklardır” (Meryem 59).

 

Dünyevîleşme, “din’den vazgeçip yada din’den kısıp Dünyâ’ya yönelme ve Dünyâ’ya meyletmek” demektir. Dünyevîleşmenin zıddı dindarlaşma yâni “düşüncesinin ve davranışlarının yâni  hayâtının merkezine dîni koymak” demektir. Merkeze dîni değil de Dünyâ’yı koyduğunuzda dünyevîleşmişsiniz demektir.

 

Dünyevîleşme insanlıkla yaşıttır. Şeytan, Hz. Âdem ve Havvâ’yı bile “yok olmayacak bir mülk” ile kandırmıştır da Hz. Âdem ve Havvâ dünyevîleşme meyli göstermişler ve tüm film böyle başlamıştır. Tabi onlar Allah’tan af dileyerek ve kendilerini düzletince Allah da onları affetmiştir.

 

Dünyevîleşme tüm zamanlarda vardı ve zâten dünyevîleşmenin zıddı olan din de temelde dünyevîleşmeyi silmek yada normâlleştirmek için vardır. Fakat dünyevileşme asıl, Dünyâ’nın, maddenin, eşyânın ve maddî ürünlerin insanın gözüne-gözüne sokulduğu modernite ile başlamıştır. Modern insan neredeyse komple dünyevîleşmiş durumdadır ve insanlık târihinde bunun bir örneği daha olmamıştır ve bu derece bir dünyevîleşme görülmemiştir. Öyle ki târih boyunca değer-ölçüsü din iken modernizm ile birlikte Dünyâ olmuş ve bu da dünyevîleşmeyi yâni Dünyâ’yı, maddeyi, eşyâyı, insanı ve aklı merkeze almak tek değer-ölçüsü olarak kabûl görmüştür-görmektedir. Artık her-şey Dünyâ ile ve Dünyâ’ya göre ölçülür olmuştur ki dünyevîleşme denilen şey işte budur.

 

Post-modern zamanlarda dünyevîlik insanlara “damardan” verilmektedir. Bu nedenle hemen etki etmekte ve alışkanlık yapmaktadır. Dünyevîleşme haz, zevk ve keyif verdiği için ve de şeytana ve nefse çok uygun olduğu için insanlar kolayca Dünyâ’ya meylederek dünyevîleşmişlerdir.

 

Dînî merkeze almamanın bir cezâsı olarak Allah insanları dünyevîleşmekle cezâlandırmaktadır. Çünkü dünyevîleşme sünnetullah gereğince bir cezâ olmaya başlamıştır. Çünkü insanı içten-içe kemirmekte ve insanın hem içini hem de dışını mahvetmektedir. Çünkü insan tek-boyutlu bir varlık değildir ve bu nedenle sâdece Dünyâ ile ve dünyevîleşmekle sürekli bir tatmine ulaşması ve ölünce de âhirette rahat edebilmesi mümkün değildir. İnsan bir rûha ve kâlbe de sâhiptir ki bunların da tatmin edilmesi gerekir. Zîrâ insanın iç-âleminin de tatmin edilmesi gerekir ki bu da ancak din ile sağlanabilir. O-hâlde insanın Dünyâ’dan kısıp dîne yönelmesi şarttır ve kaçınılmazdır. Lâkin şeytanın oyunları bitmemekte ve şeytan dünyevîleşmeyi çeşitlendirerek insanları kandırmaya ve oyalamaya devâm etmektedir.

 

Dünyevîleşmenin cezâsı dindarlığın tükenmesi yada tükenme noktasına gelmesidir. Meselâ dünyevîleşmenin bir sonucu olarak paraya kıyarak dünyevî şeylere ve eğlenceye aşırı para harcamak, uhrevî ve mânevî şeylere para harcamaya kıyamamakla sonuçlanır.

 

Dünyevî haz, dinden verilen tâvizlere bağlıdır. Dinden ne kadar tâviz verirseniz, Dünyâ’dan o kadar haz alırsınız ki artık dünyevîleşme sizin için kaçınılmaz olur. Çünkü dünyevîleşme sizde meleke hâline gelir. Dünyevîleşme kendisinde meleke hâline gelen insanların hedefi, hazzı, neşeyi, eğlenceyi ve zevki sürekli ve kesintisiz hâle getirmek olur. Bu da kişiyi, diğer insanları kolayca harcayacak duruma getirir.

 

İmtihan dünyevîleşme yada dindarlaşma noktasındadır. Dünyâ’da dindarlığınızdan yada dünyevîleşmenizden hangisi fazlaysa terâziniz o tarafı yönelir ve hesap ortaya çıkar. Kişinin âhirette ne olacağı biraz da dünyevîleşeme ve dindarlaşmayla kendini gösterir. Aslında dünyevîleşme, imtihanı zorlaştırır. Çünkü dünyevîleşme ne kadar fazlaysa ve ne kadar Dünyâ varsa imtihan ve hesap da o kadar zorlaşır. İmtihanınızı kendiniz seçersiniz. Eğer “Allah’ın sözünü Dünyâ’ya hâkim kılma” yolunda olursanız tüm dünyevî imtihanlarınız önemsizleşir. Fakat bu yolda olmazsanız, önemli-önemsiz bir-çok dünyevî imtihanlarla boğuşur durursunuz.

 

Bir yazıda dünyevîleşme hakkında şunlar söylenir:

 

“Dünyevîleşme, kendini Dünyâ’nın çekiciliğine kaptırma, onun esîri hâline gelme anlamına gelir. Dünyevîleşme, hayâtın merkezine dîni koyarak yaşamanın ve düşünmenin tam tersidir. Dünyevîleşme; kişinin önceliğini Dünyâ değerlerine vermesi, kendisini Dünyânın çekiciliğine kaptırması ve onun esîri konumuna gelmesidir. Dünyevîleşme, aynı-zamanda bir zihniyet meselesidir. İnsan kazanmanın öncesinde zihniyetinde oluşan değişimden dolayı dünyevîleşir, kâlbindeki marazdan dolayı dünyevîleşme yönünde tercihini yapar. Dünyevîleşme, dînî meselelerin gündelik hayattan uzaklaştırılıp öneminin azaltılması, kişinin kendisini Dünyâ’nın câzibesine kaptırıp onun esîri olması mânâsını taşır. Diğer bir ifâde ile dînin, gündelik hayattaki têsirini ve yerini azaltma, sınırlama, yaşadığı hayat-tarzına dîni müdâhale ettirmeme anlamına da gelir. İnsanın ilgisini ve dikkatini yalnız ve yalnız Dünyâ’ya çevirmesi, zevk ve sefâya düşkünlük, rahatın peşinde koşmak da dünyevîleşmenin belirtileridir.

 

Dünyevîleşme, insanın hayat-tarzından düşünme biçimine, varlıkları algılama şeklinden olay ve olgulara bakışına kadar çok çeşitli konularda dînî inanç, değer ve sembôllerin hayâtın dışına itilmesi veyâ kişinin hayâtında dünyevî hedeflerine öncelik göstermesidir. Esas dünyevîleşme, Dünyâ’nın ne için vâr olduğunu, gerçek mâhiyetinin ne olduğunu kavrayamamadır. Çünkü Dünyâ’nın kaybedilmesi âhiretin de kaybedilmesi sonucunu meydana getirir. Dünyevîleşme; toplumun dinden uzaklaşması, inanç ve eylemlerin ilâhî hedefler yerine dünyevî hedeflere yönelmesi olarak da târif edilmektedir.

 

Dünyevîleşme, sekülerleşme ve lâikleşmenin başlangıç evresidir. Tedbir alınmadığı takdirde, daha ileri aşaması olan sekülerleşmeye ve daha da ileri aşaması olan lâikleşmeye doğru yol alacaktır. Müslümanın zihin dünyâsında bir-anlık dalgınlık ve gaflet-hâli olarak ortaya çıkan, Allah’ı ve âhiret gününü unutma ile mala-mülke, makam ve mevkîye olan sevgisinin tutkuya doğru yönelmesi hâlidir. Dünyevîleşme, bizâtihi Allah’ı tanımama, ona karşı istiğnâ, büyüklenme, onu unutma, nîmetlerini ve âyetlerini görmezlikten gelme, yâni nankörlük olarak nitelenebilir bir sapkınlıktır. Dünyevîleşmek, insana, hayâta dâir her-şeye maddî açıdan bakma, ben-merkezli algı ve bunu yaşam-tarzı hâline getirmedir. İslâm’da, dünyevî kavramların içi boşaltılarak içi İslâmî anlamlarla doldurulurken; sekülerizmde ise, İslâmî kavramların içi boşaltılarak içi dünyevî anlamlarla doldurulur”.

 

Büyük dertleri olanlar, küçük maddî-dünyevî dertleri “dert” etmezler. İnsanların “büyük dertler”i olmadığında, küçük dertler büyür gider. Dünyevîleşmek büyük dünyâ dertlerini satın almayı da yanında getirir. Artık tüm dikkat Dünyâ için olur ve tüm çaba Dünyâ dertlerini aşmak için gösterilir.

 

Mü’minler ise din ile Dünyâ’yı dengede tutarlar ki aslında bunun en sağlam yolu dîni bir tık önde tutmaktan geçer. Dîni önde tutunca dünyevîleşmekten uzak kalınmış olunur ve bu da kişiyi dünyâ dertlerinden korur.

 

Basit insanların ana-hedefleri, mü’minlerin vazgeçtiği dünyevî hedeflerdir.

 

Dünyevî yüklerimizden kurtulmadan sırât-ı müstakîm üzre yol alamayız.

 

Dünyevîleşme, dinden uzak insanların onulmaz hastalığıdır. İnsanları dünyevîleşmeden kurtaracak olan şey ya din’dir yada bir parça toprak.

 

“Size verilen her-şey, yalnızca dünyâ-hayâtının metaı ve süsüdür. Allah katında olan ise, daha hayırlı ve daha süreklidir. Yine de akıllanmayacak mısınız?” (Kasas 60):

 

En doğrusunu sâdece Allah bilir.

 

Hârûn Görmüş

Kasım 2023

 

 

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder