“Sonra onların arkasından
öyle nesiller türedi ki, namaz (kılma duyarlılığın)ı kaybettiler ve
şehvetlerine kapılıp-uydular. Böylece bunlar azgınlıklarının cezâsıyla
karşılaşacaklardır” (Meryem 59).
Dünyevîleşme, “din’den
vazgeçip yada din’den kısıp Dünyâ’ya yönelme ve Dünyâ’ya meyletmek” demektir. Dünyevîleşmenin
zıddı dindarlaşma yâni “düşüncesinin ve davranışlarının yâni hayâtının merkezine dîni koymak” demektir.
Merkeze dîni değil de Dünyâ’yı koyduğunuzda dünyevîleşmişsiniz demektir.
Dünyevîleşme insanlıkla
yaşıttır. Şeytan, Hz. Âdem ve Havvâ’yı bile “yok olmayacak bir mülk” ile kandırmıştır
da Hz. Âdem ve Havvâ dünyevîleşme meyli göstermişler ve tüm film böyle
başlamıştır. Tabi onlar Allah’tan af dileyerek ve kendilerini düzletince Allah da
onları affetmiştir.
Dünyevîleşme tüm zamanlarda vardı
ve zâten dünyevîleşmenin zıddı olan din de temelde dünyevîleşmeyi silmek yada
normâlleştirmek için vardır. Fakat dünyevileşme asıl, Dünyâ’nın, maddenin,
eşyânın ve maddî ürünlerin insanın gözüne-gözüne sokulduğu modernite ile
başlamıştır. Modern insan neredeyse komple dünyevîleşmiş durumdadır ve insanlık
târihinde bunun bir örneği daha olmamıştır ve bu derece bir dünyevîleşme
görülmemiştir. Öyle ki târih boyunca değer-ölçüsü din iken modernizm ile birlikte
Dünyâ olmuş ve bu da dünyevîleşmeyi yâni Dünyâ’yı, maddeyi, eşyâyı, insanı ve aklı
merkeze almak tek değer-ölçüsü olarak kabûl görmüştür-görmektedir. Artık
her-şey Dünyâ ile ve Dünyâ’ya göre ölçülür olmuştur ki dünyevîleşme denilen şey
işte budur.
Post-modern zamanlarda
dünyevîlik insanlara “damardan” verilmektedir. Bu nedenle hemen etki etmekte ve
alışkanlık yapmaktadır. Dünyevîleşme haz, zevk ve keyif verdiği için ve de
şeytana ve nefse çok uygun olduğu için insanlar kolayca Dünyâ’ya meylederek dünyevîleşmişlerdir.
Dînî merkeze almamanın bir
cezâsı olarak Allah insanları dünyevîleşmekle cezâlandırmaktadır. Çünkü
dünyevîleşme sünnetullah gereğince bir cezâ olmaya başlamıştır. Çünkü insanı
içten-içe kemirmekte ve insanın hem içini hem de dışını mahvetmektedir. Çünkü
insan tek-boyutlu bir varlık değildir ve bu nedenle sâdece Dünyâ ile ve dünyevîleşmekle
sürekli bir tatmine ulaşması ve ölünce de âhirette rahat edebilmesi mümkün değildir.
İnsan bir rûha ve kâlbe de sâhiptir ki bunların da tatmin edilmesi gerekir.
Zîrâ insanın iç-âleminin de tatmin edilmesi gerekir ki bu da ancak din ile
sağlanabilir. O-hâlde insanın Dünyâ’dan kısıp dîne yönelmesi şarttır ve
kaçınılmazdır. Lâkin şeytanın oyunları bitmemekte ve şeytan dünyevîleşmeyi
çeşitlendirerek insanları kandırmaya ve oyalamaya devâm etmektedir.
Dünyevîleşmenin cezâsı dindarlığın
tükenmesi yada tükenme noktasına gelmesidir. Meselâ dünyevîleşmenin bir sonucu
olarak paraya kıyarak dünyevî şeylere ve eğlenceye aşırı para harcamak, uhrevî
ve mânevî şeylere para harcamaya kıyamamakla sonuçlanır.
Dünyevî haz, dinden verilen
tâvizlere bağlıdır. Dinden ne kadar tâviz verirseniz, Dünyâ’dan o kadar haz
alırsınız ki artık dünyevîleşme sizin için kaçınılmaz olur. Çünkü dünyevîleşme
sizde meleke hâline gelir. Dünyevîleşme kendisinde meleke hâline gelen
insanların hedefi, hazzı, neşeyi, eğlenceyi ve zevki sürekli ve kesintisiz hâle
getirmek olur. Bu da kişiyi, diğer insanları kolayca harcayacak duruma getirir.
İmtihan dünyevîleşme yada
dindarlaşma noktasındadır. Dünyâ’da dindarlığınızdan yada dünyevîleşmenizden
hangisi fazlaysa terâziniz o tarafı yönelir ve hesap ortaya çıkar. Kişinin âhirette
ne olacağı biraz da dünyevîleşeme ve dindarlaşmayla kendini gösterir. Aslında dünyevîleşme,
imtihanı zorlaştırır. Çünkü dünyevîleşme ne kadar fazlaysa ve ne kadar Dünyâ
varsa imtihan ve hesap da o kadar zorlaşır. İmtihanınızı kendiniz seçersiniz.
Eğer “Allah’ın sözünü Dünyâ’ya hâkim kılma” yolunda olursanız tüm dünyevî
imtihanlarınız önemsizleşir. Fakat bu yolda olmazsanız, önemli-önemsiz bir-çok
dünyevî imtihanlarla boğuşur durursunuz.
Bir yazıda dünyevîleşme hakkında
şunlar söylenir:
“Dünyevîleşme, kendini Dünyâ’nın çekiciliğine
kaptırma, onun esîri hâline gelme anlamına gelir. Dünyevîleşme, hayâtın
merkezine dîni koyarak yaşamanın ve düşünmenin tam tersidir. Dünyevîleşme;
kişinin önceliğini Dünyâ değerlerine vermesi, kendisini Dünyânın çekiciliğine
kaptırması ve onun esîri konumuna gelmesidir. Dünyevîleşme, aynı-zamanda bir
zihniyet meselesidir. İnsan kazanmanın öncesinde zihniyetinde oluşan değişimden
dolayı dünyevîleşir, kâlbindeki marazdan dolayı dünyevîleşme yönünde tercihini
yapar. Dünyevîleşme, dînî meselelerin gündelik hayattan uzaklaştırılıp öneminin
azaltılması, kişinin kendisini Dünyâ’nın câzibesine kaptırıp onun esîri olması
mânâsını taşır. Diğer bir ifâde ile dînin, gündelik hayattaki têsirini ve yerini
azaltma, sınırlama, yaşadığı hayat-tarzına dîni müdâhale ettirmeme anlamına da
gelir. İnsanın ilgisini ve dikkatini yalnız ve yalnız Dünyâ’ya çevirmesi, zevk
ve sefâya düşkünlük, rahatın peşinde koşmak da dünyevîleşmenin belirtileridir.
Dünyevîleşme, insanın hayat-tarzından düşünme
biçimine, varlıkları algılama şeklinden olay ve olgulara bakışına kadar çok
çeşitli konularda dînî inanç, değer ve sembôllerin hayâtın dışına itilmesi veyâ
kişinin hayâtında dünyevî hedeflerine öncelik göstermesidir. Esas dünyevîleşme,
Dünyâ’nın ne için vâr olduğunu, gerçek mâhiyetinin ne olduğunu kavrayamamadır.
Çünkü Dünyâ’nın kaybedilmesi âhiretin de kaybedilmesi sonucunu meydana getirir.
Dünyevîleşme; toplumun dinden uzaklaşması, inanç ve eylemlerin ilâhî hedefler
yerine dünyevî hedeflere yönelmesi olarak da târif edilmektedir.
Dünyevîleşme, sekülerleşme ve lâikleşmenin
başlangıç evresidir. Tedbir alınmadığı takdirde, daha ileri aşaması olan
sekülerleşmeye ve daha da ileri aşaması olan lâikleşmeye doğru yol alacaktır.
Müslümanın zihin dünyâsında bir-anlık dalgınlık ve gaflet-hâli olarak ortaya
çıkan, Allah’ı ve âhiret gününü unutma ile mala-mülke, makam ve mevkîye olan
sevgisinin tutkuya doğru yönelmesi hâlidir. Dünyevîleşme, bizâtihi Allah’ı
tanımama, ona karşı istiğnâ, büyüklenme, onu unutma, nîmetlerini ve âyetlerini
görmezlikten gelme, yâni nankörlük olarak nitelenebilir bir sapkınlıktır. Dünyevîleşmek,
insana, hayâta dâir her-şeye maddî açıdan bakma, ben-merkezli algı ve bunu
yaşam-tarzı hâline getirmedir. İslâm’da, dünyevî kavramların içi boşaltılarak
içi İslâmî anlamlarla doldurulurken; sekülerizmde ise, İslâmî kavramların içi
boşaltılarak içi dünyevî anlamlarla doldurulur”.
Büyük
dertleri olanlar, küçük maddî-dünyevî dertleri “dert” etmezler. İnsanların
“büyük dertler”i olmadığında, küçük dertler büyür gider. Dünyevîleşmek büyük
dünyâ dertlerini satın almayı da yanında getirir. Artık tüm dikkat Dünyâ için olur
ve tüm çaba Dünyâ dertlerini aşmak için gösterilir.
Mü’minler ise din ile Dünyâ’yı
dengede tutarlar ki aslında bunun en sağlam yolu dîni bir tık önde tutmaktan
geçer. Dîni önde tutunca dünyevîleşmekten uzak kalınmış olunur ve bu da kişiyi
dünyâ dertlerinden korur.
Basit insanların ana-hedefleri,
mü’minlerin vazgeçtiği dünyevî hedeflerdir.
Dünyevî yüklerimizden
kurtulmadan sırât-ı müstakîm üzre yol alamayız.
Dünyevîleşme, dinden uzak
insanların onulmaz hastalığıdır. İnsanları dünyevîleşmeden kurtaracak olan şey
ya din’dir yada bir parça toprak.
“Size verilen her-şey,
yalnızca dünyâ-hayâtının metaı ve süsüdür. Allah katında olan ise, daha hayırlı
ve daha süreklidir. Yine de akıllanmayacak mısınız?” (Kasas 60):
En doğrusunu sâdece Allah
bilir.
Hârûn Görmüş
Kasım 2023
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder