24 Ağustos 2024 Cumartesi

Namaz ve Teslîmiyet


“Sabır ve namazla yardım dileyin. Bu, şüphesiz, huşû duyanların dışındakiler için ağır (bir yük)dır” (Bakara 45).

 

“Eğer seninle çekişip-tartışırlarsa, de ki: ‘Ben, bana uyanlarla birlikte, kendimi Allah’a teslim ettim’. Ve kitap verilenlerle ümmilere de ki: ‘Siz de teslim oldunuz mu?’. Eğer teslim oldularsa, gerçekten hidâyete ermişlerdir. Fakat yüz çevirdilerse, artık sana düşen yalnızca tebliğ(etmek)dir. Allah, kulları hakkıyla görendir” (Âl-i İmran 20).

 

Teslîmiyet, İslâmiyetin kişide ete-kemiğe bürünmesi hâlidir. T-eslimiyet=İslâmiyettir. Müslüman olmak, “teslim olmak” demektir. Bu teslîmiyet “sâdece Allah’a olan ve O’ndan başkasına olmayan” teslîmiyettir. İslâm kelimesinin başına “t” harfi konduğunda “teslimiyet” olur. Teslim=T-eslim olmadan İslâm olun(a)maz. İslâm olmak t-eslim olmak demektir. Müslüman olduğunu söylediği hâlde bir türlü teslim olamayanların müslümanlık iddiâsı laftan öteye gidemez. Zîrâ müslüman olmak teslim olmayı gerektirir. Teslîmiyet olmadan İslâmiyet olmaz.

 

Peki teslîmiyet kime olacaktır?. Tabî ki de teslimiyet sâdece, âlemlerin rabbi olan Allah’a yapılacaktır. Çünkü Yaratıcı kim ise, teslîmiyet yâni kulluk da ona yapılmalıdır. Zâten kulluğun göstergesi olan teslîmiyeti hak eden tek varlık Allah’tır. Teslîmiyet kelimesi birileri tarafından kötü bilinmekte ve pasiflik olarak görülmektedir. Teslîmiyet eğer Allah’tan başkasına yapılıyorsa pasifliktir, küfürdür, şirktir ve âcizliktir. Teslîmiyet sâdece Yaratıcıya yapılır. 

 

Allah’a karşı gösterilmeyen teslîmiyet, mutlakâ başkalarına yada başka şeylere karşı gösterilmeye başlanır. O zaman da kula-kulluk kaçınılmaz olur ki zulmün en âlâsı olan şirk budur. Allah’tan başka hiç kimse kendisine teslîmiyet gösterilmeye lâyık değildir ve bunu hak-etmez. Peygamberlere ve “bizden olan emir sâhipleri”ne de itaat edilir ama bu, Allah’a olan teslîmiyet şeklindeki gibi bir itaat değildir. Yâni “mutlak itaat” anlamındaki teslîmiyet “sâdece Allah’a” gösterilir. İşte böyle bir teslîmiyettir insanı gerçek anlamda insan ve mü’min kılan, ona gerçek değeri veren.

 

İslâm “sâdece Allah’a olan teslîmiyet”tir ki bu teslîmiyet ilk önce iç-âlemlerde, zihinlerde ve kâlpte başlar ama orada durmaz ve dış-âlemde de tezâhür eder. Bu tezâhür en ideâl şekilde ancak namaz ile gösterilebilir. “Namaz Arapçada salât demektir” diyelim de “İslâm’da namaz yoktur salât vardır” diyen çok-bilmişlerin ağızlarını kapayalım. Namazdaki kıyam, rükû ve secde hâli, teslîmiyetin en ideâl duruşları ve göstergeleridir. Hele secde hâli “kulun         Allah’a en yakın olduğu an” olmak bakımından teslîmiyetin kemâlidir. Çünkü secde hâlindeyken kişinin ilahlık taslaması, kibir göstermesi ve isyân etmesi mümkün değildir. Allah’a teslîmiyet gösteremediği için itaat edemeyen ve isyân edenlerin bir türlü namaz kılamamalarının arkasında bu vardır. Namaz bir teslîmiyet göstergesidir ve teslîm olamayanlar elbette namaz kılamazlar. O-hâlde namaz, kişinin Allah’a karşı teslim olup-olmadığını ve teslîmiyet derecesini gösteren en ideâl ibâdet biçimidir. Teslîmiyet tâviz verilemeyecek bir şey olduğu için günde beş vakit olarak namaz kılmakla “sâdece Allah’a karşı teslim olma”nın idmanı yapılmalıdır ki  O’ndan başkasına teslim olunmasın da hem küfre ve şirke düşülmesin hem de insan kendini komik bir duruma ve acziyet içine düşürmesin.

 

Kişinin teslîmiyet derecesi, namaza karşı olan tutumuna göre belli olur. Namaza olan meyil yada ilgisizlik teslîmiyetin derecesini gösterir. Teslîmiyet göster(e)meyenler namaz kılmadıkları gibi, yeterli teslîmiyete sâhip olmayanlar da namaza üşene-üşene kalkarlar:  

 

“Gerçek şu ki, münâfıklar (sözde), Allah’ı aldatmaktadırlar. Oysa O, onları aldatandır. Namaza kalktıkları zaman isteksizce kalkarlar. İnsanlara gösteriş yaparlar ve Allah’ı ancak çok az anarlar” (Nîsâ 142).

 

Evet; kişinin İslâm üzere olup-olmadığı yâni müslüman olup-olmadığı “sâdece Allah’a olan” teslîmiyetine göre ölçülür. Sâdece Allah’a teslim olmayanlar Allah’tan başka her-şeye teslim olurlar, olmak zorunda kalırlar. Çünkü teslim olunacak üçüncü bir şık yoktur. Sâdece Allah’a olan teslîmiyetin olmaması durumu namazsızlık olarak yada yeterli teslîmiyetin yokluğunda, namazın gevşetilmesi olarak görünür. Namaz ile teslîmiyetin yan-yana anılmasının nedeni, teslîmiyetin en iyi şekilde ancak namaz ile kanıtlanabileceği, bu nedenle de namazın “dînin direği” olmasından dolayıdır.     

 

En doğrusunu sâdece Allah bilir.

 

Hârûn Görmüş

Ağustos 2024

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder