24 Ocak 2024 Çarşamba

Kıymet ve Değer Üzerine

 

“De ki: ‘Duânız olmasaydı Rabbim size değer verir miydi?. Fakat siz gerçekten yalanladınız; artık (bunun azâbı da) kaçınılmaz olacaktır” (Furkân 77).

 

Modernizm bir “değersizlik ve kıymetsizlik uygarlığı”dır. Zîrâ hayâtiyetini değersizleştirme almaktadır. Çünkü bir şey değerli olunca “kıdemli” de olur, lâkin modernizm sürekli “yeni”den yanadır ve sürekli olarak yenilemek zorundadır. Bir şeyi yeniledikçe devamlılığını sürdürebileceğinden dolayı her zaman daha yenisini üretip yeni olanı değerli kılar ve öncekini de değersizleştirir. Modernizmde “daha yeni” olan “daha değerli” olarak görülür ve kabûl edilir. Tabi önceki ve eski olanın kıymeti azalır. “İkinci el” kelimesi modern insan için iticidir. Çünkü modern insan evin, eşyânın, arabanın, kullandığı araç vs. her-şeyin sıfırına müptelâdır. Bu da modern insanı kıymet ve değer bilmez yapar.

 

Modern insan başta Allah’ın olmak üzere, âhiretin, cennetin, gaybın, vahyin, peygamberliğin, dînin ve İslâm’ın değerini bilmediği gibi; ana-babanın ve daha yaşlı ataların, hanımın ve kocanın, akrabâlığın, kardeşliğin, evlâdın, torunların, komşuluğun, arkadaşlığın, dostluğun, öğretmenin, talebenin, doğal, normâl ve fıtrî olanın, toprağın, denizin, ormanın, bitkinin, paranın, hayvanın, havanın, zamânın, bilginin, bilincin, îmânın ve sâlih amelin kıymetini ve değerini hiç bilmiyor. Çünkü bambaşka şeylere değer veriyor. Tabi ki kısa süreliğine. Çünkü modern olanın değeri çarçabuk düşüyor. 

 

İki çeşit insan vardır: 1-Değer-merkezli yaşayanlar; 2-(Seküler) kural-merkezli yaşayanlar. Değer-merkezli yaşayanlar her-şeyin değerini bilirler ve bu nedenle de kıymetli işler yapmaya çalışırlar. Seküler kural-merkezli yaşayanlar ise sâbit-kadem olamazlar. Zîrâ seküler kurallar sürekli yenilenir ve değişir durur. Bu da insanın yaşayışını değiştirir. Oysa ilâhî kurallarda değişme olmaz ve kişiyi sâbit-kadem kılar ve değer-kıymet bilmesine neden olur. Değerli olan, istikrarlı olandır.  

 

Artık bir şey, müslümanlar(!) tarafından bile; “İslâm’a uyup-uymaması” ile değil; “moderne uyup-uymaması” ile ölçülüp değerlendiriliyor ve ona göre kıymet biçiliyor. Bu-gün bir-çok müslümanın “uygarlık” olarak algıladığı/bildiği şey, İslâmî gelenekte câhiliye diye bilinen şeylerdir. İslâm’ın evrensel değerleri bile seküler bir yorumlamaya tâbi tutularak ve nefse uygun hâle getirilerek, “beşerî değerler” olarak sunuluyor. İnsan değersizleştirilip, Dünyâ yüceltiliyor. Hâlbuki tam tersi olması gerekir.

 

İnsanlar “önemli” olanları; Allah, “değerli” olanları sever. Modern insan, değer-merkezli değil, yarar-merkezli düşünüyor ve eylemde bulunuyor. Modern insanın değeri, putunun değeri kadardır. Mü’minin değeri ise İslâm’a hizmeti kadardır.

 

Modern insan; “değer bilinci” olmayan insandır. Olmazsa-olmaz olan bir değeri ve kıymet verdiği bir şey bulunmadığı için, görüşlerinin sağlamasını yapacak bir dayanağı yoktur. Böylece mecbûren nefsine göre düşünmekte ve yaşamaktadır. Bu onu iyice değersizleştirmektedir.

 

Psikolojik sorunların ve terapistlerin bu kadar artmış olmasının nedeni, insanlarda oluşan “değer yitimi” ile ilgilidir. Her bir yeni psikoloğun ortaya çıkması, en az 100 kişinin kendini “bok” gibi değersiz gördüğünün göstergesidir.

 

Artık insanlar şeyleri sağlamlığına ve kullanışlı olmasına göre değil, fiyatına göre değerlendirirken, insanları ise îmânına, ihlâsına, ameline göre yada düşüncelerine-zihnine göre değil, malına-mülküne, parasına ve makâmına göre değerlendiriyor. Bir insanı; îmânına, ahlâkına, bilgisine, bilincine, kültürüne, liyâkatine ve yeteneğine göre değil de, malına ve makâmına göre değerlendirmek, derin bir cehâlettir. İnsan, neye değer veriyorsa, değer verdiği o şeyin mensubudur.

 

Değer, mânevî olan ile ilgilidir. Maddî olanın kıymeti ve değeri değil, fiyatı vardır. Eğer mü’minlikten bahsediyorsanız, ölçünüz ve değerlendirmeniz halk-merkezli değil, hak-merkezli olmalıdır. Evrensel değerler ve doğrular, sâdece “Kur’ân’ın doğruları ve değerleri”dir. İnsanın dîni, en değerli şeyi olduğu için, en değerli şeyi onun dînidir. Günümüzde ise spekülatif değer en yüksek değer olarak görülmektedir.

 

Halk, parayı ve silahı yâni gücü tâkip eder. Değerlendirmesini ise, yaşadığı mekânın ve kullandığı araçların değişimine göre yapar. Câhiller ve muhterisler, her değerlendirmeyi, mîdesine giren-çıkana göre yaparlar.

 

İnsanın değeri düştükçe paranın da değeri düşüyor, yada paranın değerinin düşmesinin nedeni, “insanın değerinin düşmesi”dir.

 

Batı’nın o çok matah zannedilen değerleri “şarta” bağlıdır. Bu şart, “maddî şart”tır. Madden zenginliği kaybolduğunda değerleri de kaybolur.

 

Batı için en üstün değer “birey”dir. Batı’ya göre insan-birey demek “uygarlık” demektir. Bu nedenle batı, “insana” yapılan saldırıyı, uygarlığına yapılmış bir saldırı gibi görmektedir.

 

Para kazanmanın en yüce değer olduğu bir dünyâda hiç-bir şeye îtirâz edemezsiniz. Zîrâ tutarsız olur. Çünkü para-merkezli bir dünyâda her-şey fiyatına göredir.

 

Para, insanları değersizleştirir. Çünkü parası olan için karşıdaki insan çok da önemli değildir. Zîrâ bir ihtiyaç durumunda, bir insanın yerine başka bir-çok insan vardır.

 

Para parayı da değersizleştirir. Sûnî-sanal para, gerçek paranın değerini düşürüyor.

 

Eğer din adına bir şey yapmıyorsanız, din sizi kötülükten uzaklaştırıp iyiliğe yöneltmiyorsa ve sizi olumlu değiştirmiyorsa, sizin “îman ettim” demenizin hiç-bir anlamı ve değeri yoktur.

 

Bir meslek (zanaat) sâhibi olmak, en değerli olandır. Ona eskiler “altın bilezik” derlerdi. Çünkü hem ustalığı hem de adamlığı öğreniyordu kalfa ve usta olanlar.

 

Bilgi ancak İslâm-merkezli olursa hak olur ve doğru yolda kullanılabilir. Zîrâ bilgi, Allah’ın, kâinâtın her zerresine yerleştirdiği bir değerdir. Allah işe karıştırılmadığında bilginin ifsâd olması ve zarar vermesi kaçınılmazdır.

 

Bâzen eserler, eser sâhibinin ölümünden sonra değerlenir.

 

Bedeli olmayan şeyin değeri ve kıymeti de yoktur.

 

Liberâlizm için insanın değeri, “seçmen” ve “müşteri” olmasından dolayıdır.

 

Bilgi ve bilinç, ancak beceriyle buluştuğunda bir değer ve farklılık açığa çıkarabilir.

 

Eyleme geçmeyen bilgi, kıymetsizleşip dönüşmeye mahkûmdur. Tabi bu-arada sâhibini de dönüştürüp değersizleştirir.

 

İnsanı değerli yapacak ve kurtaracak olan şey, “kuru-kuruya bilgili olmak” değil, o bilgiyle yaptığı sâlih amellerdir.

 

Kolay elde edilen fazla zevk vermez. Zor ve riskli olanlar daha çok tatmin edicidir. Ayrıca değeri ve kıymeti daha çok bilinir.

 

Aşırı açıklama, açıklanan şeyin büyüsünü bozduğu için değerini ve kıymetini düşürür.

 

Aklı erdiği hâlde eli ermeyenler mi daha değerlidir, yoksa aklı ermediği hâlde eli erenler mi daha değerlidir?. Bu soruya verilecek cevap elbette, “eli eren” olmalıdır.

 

Modernizm “el”i iptâl etmiştir. “El”in değeri unutulmuş, makineler insan elinin yerini almıştır. Üstelik makinelerin ürettiklerinin daha iyi, daha pürüzsüz ve daha üstün olduğu kabûl edilmektedir. Fakat makinelerin ürettikleri el’in ürettiklerinden daha “kıymetli” değildir.

 

Kapitâlizmin âyeti: “Paranız yoksa kıymetiniz yoktur”. Kur’ân’ın âyeti: “Duânız yoksa kıymetiniz yoktur” (Furkân 77) şeklindedir. Zîrâ kapitâlizmde paradan ve kârdan başka bir değer yoktur. .

 

Bir şey ne kadar “kıt” ise o kadar değerlenir.

 

Yeni neslin daha az anısı var. Zîrâ hatırlamaya değer yaşanmışlıkları çok azdır. Değeri ve kıymeti ortaya çıkaran şey yaşanmışlıktır.

 

Bir insanın gerçek değeri, “halkın gözündeki kadar” değil, “Hak’kın katındaki kadar”dır.

 

Ne, çok okuma-yazma, ne, çok ibâdet.. Müslümanın en değerlisi, en ciddî olanıdır.

 

Değişen sorunlara değişen değerlerle çözüm bulunamaz. “Değişmeyen değerler” ile bulunabilir ancak. En kıymetli değerler değişmeyen değerlerdir.

 

Modern nesil, “atalara tapmayalım” sözünü abartınca, ataların (anne-baba, dede-nine) değeri kalmadı ve onlar artık bir yük olarak görülmeye başladılar. Bu da onlardan çeşitli şekillerde kurtulmak için yollar aramalarına sebep oldu. Huzur-evleri/!)nin bu kadar fazlalaşmasının nedeni budur. 

 

Maddî hırslar mânevi değerleri blôke etmişse, “insanlar insanlığından çıkmış” demektir.

 

Dâvâlarınız ve gittiğiniz yol, uğruna ölebilecek ve öldürebilecek değerde değilse.. bırakın gitsin.

 

En doğrusunu sâdece Allah bilir.

 

Hârûn Görmüş

Ocak 2024

 

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder