24 Ocak 2024 Çarşamba

Düşe-Kalka Yaşamak

  

 

“Eğer bir yara aldıysanız, o kavme de benzeri bir yara değmiştir. İşte o günleri biz onları insanlar arasında devrettirip dururuz. Bu, Allah’ın îman edenleri belirtip-ayırması ve sizden şâhidler (veyâ şehidler) edinmesi içindir. Allah, zulmedenleri sevmez”l-i İmran 140).

 

Dünyâ “imtihan dünyâsı”dır. İmtihanın olduğu yerde sürekli olarak “iniş” olmaz ve inişli-çıkışlı bir hayat olur. İmtihan kıyâmete kadar süreceğine göre hayat her zaman inişli-çıkışlı olacak ve yolda hep düşe-kalka gideceksiniz demektir. Düşe-kalka yaşamak insanın kaderidir. Bu kader ilk yaratıldığı ve ilk doğduğu gün başlar ve öldüğü son güne kadar sürer. Böylece düşe-kalka ayakta durmayı öğrenir ve sonunda da düşe-düşe ölür gider.

 

İnsan tâ ilk baştan bêri düşmeye ve kalkmaya yada düşe-kalka yaşamaya programlıdır. Hz. Âdem ve Havvâ nîmetler içindeki cennete gönderilmişti ama yasak ağaçtan yiyince Dünyâ’ya düştüler. Fakat sonra tevbe ile yine ayağa kalkmasını bildiler. Böylece insanın mâcerâsı başlamış oldu. Hâbil öldü düştü, çocukları doğdu kalktı.  

 

Namaz da düşüp kalkmanın provasıdır. Kıyam ile kalkanlar secde ile düşerler. Namaz hem bir kıyam hem de bir teslîmiyet provasıdır.

 

Yatıp uyumak ve uyanmak da düşe-kalka yaşamanın görünümlerinden biridir.

 

Düşe-kalka yaşayanlar düşüp-kalkmaya alışkındırlar. Böyle yaşayanlar düşe-kalka yaşamaktan çok sıkıntı duymazlar.

 

Milletler, devletler ve uygarlıklar da düşe-kalka yaşarlar. Aynen insanlar gibi; doğarlar, ayaklanırlar, büyürler, irileşirler ve sonunda zayıflayıp küçülmeye başlarlar ve en sonunda da düşüp ölürler. Doğu ayağa kalktığında batı, batı ayağa kalktığında doğu düşer.

 

Güneş de bir yükselir bir düşer. Düşe-kalka ışıtır ve ısıtır. Önemli olan düştüğünde de kalktığında da sabretmesini ve şükretmesini bilmektir. Kalktığında gülmenin, düştüğünde ağlamanın faydası yoktur.

 

Modernizm; “düşene bir tekme de sen vur” uygarlığıdır. Sürekli tekmelediği için insan kolay-kolay ayağa kalkamaz. Bu nedenle de modernizmde ayağa kalkmak yetmez de başların üzerine basıp çıkmak bir tutku hâline gelmiştir. “Ne kadar kalkarsam  düşmem o kadar geç ve güç olur anlayışı” vardır modern insanda: Bilmez ki düşe-kalka yaşamak onun kaderidir. . 

 

Peygamberim bile Bedir’de kazandı Uhud’ta kaybetti. Düştü ve kalktı. Peygamberler bile düşe-kalka yaşamışlardır.

 

Felek insana sürekli gülmez. Çünkü hiç düşmeden yaşamak sünnetullaha ve imtihana göre mümkün değildir. Sahabe, işler bir süre yolunda gidince “acaba başımıza ne zorluk gelecek” diye düşünürmüş. Çünkü hayâtın düşe-kalka yaşanacağının bilincindedirler.  

 

Modern insanlar ve de müslümanlar, akıllarını kullanarak(!) hurâfelerden kurtulacaklarını ve ayağa kalkacaklarını sanırlarken “din”den kurtuldular ve şeytanın, nefsin ve tâğutların kucağına düşerek dünyevileştiler. Üstelik modern hurâfeleri din edinmektedirler.

 

AKP ve FETÖ ile sivrilenler ve ayağa kalkanlar, bir zaman sonra aralarında yaşanan kavganın sonucunda savrulup gittiler de Allah ve Peygamber yâni Kur’ân ve Sünnet yoluna girerek tekrar ayağa kalkacaklarına yolu yine şaşırdılar da bu sefer de başka-başka tâğutların kucaklarına düştüler. Türkiye’de 15 Temmuz sonrası ortaya çıkan çâresizlik, “denize düşenin yılana sarılması” şeklindedir.

 

Modern-seküler ideolojinin taşeronluğunu yapan iktidar ve siyâset, maddî anlamda bâzı kesimleri kalkındırmış olsa da, sosyâl ve ahlâkî anlamda toplumun genelini yozlaştırıp bozmuştur. Çünkü kalkmayı ve kalkınmayı batı’nın kalkındığı şartlarda yapmıştır. Oysa batı’nın kalkındığı şartlarda kalkınmak şerefsizliktir. Bu şartlarla ayaklanmak ise zulüm. Çünkü kapitâlizm-merkezli kalkınmak “israfla kalkınmak” demektir.

 

Nefis, “azdıkça azan” bir şeydir. Süreli azmak ister ve hep “bi-ilerisi”ni ister. En sonunda gide-gide kişiyi uçurumun kenarına kadar getirir. Uçurumun kenarına kadar geldiyseniz, büyük ihtimâlle düşersiniz.

 

“İnsan, hayır istemekten bıkkınlık duymaz; fakat ona bir şer dokundu mu, artık o, ye’se düşen bir umutsuzdur” (Fussilet 49). Oysa mü’minler hayâtın düşe-kalka yaşanacak bir hayat olduğunu bildikleri için her-şeyin hayırlısını isterler.

 

Âhiret insanların mezarlarından kalkacağı ve hesap-kitaptan sonra ya cennete uçacağı yada cehennem çukuruna düşeceği yerdir. Metrekareye en çok insanın düşeceği yer cehennem, en az insanın düşeceği yer ise cennettir.

 

Düşe-kalka yaşamak Dünyâ hayâtı için geçerlidir. Cehennemde “kalkmak” yokken cennette ise “düşmek” olmayacaktır.

 

En doğrusunu sâdece Allah bilir.

 

Hârûn Görmüş

Ocak 2024

 

 

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder