1 Ocak 2024 Pazartesi

Allah İle Kul Arasına Girmek

 

“Andolsun, insanı Biz yarattık ve nefsinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu biliriz. Biz ona şahdamarından daha yakınız” (Kâf 16).

 

“Allah bize şahdamarımızdan yakın olduğu için Allah ile kul arasına girilemez” diye düşünülüyor. Fakat Allah’ın bize şahdamarımızdan daha yakın olması, “mutlak varlığı ile yakın olması” demek değil; “yaratma sanatıyla, kânunlarıyla, yaslarıyla, sünnetullah ile, kesintisiz denetimi ile ve bizi her-an görmesi ve duymasıyla yakın olması”dır. 

 

“Allah ile kul arasına girilemez” sözü İslâm’ın sözü değil, Protestanlığın sözüdür. Zîrâ Protestanlık’ta birey çok önemlidir ve insanlar bireysel davranmak ister. Bu nedenle de Allah ile arasına kimseyi ve hiç-bir şeyi sokmaz ki, istediği gibi özgürce davranabilsin. Bu nedenle de aykırı bir düşüncesinde ve davranışında “Allah ile kul arasına girilmez, bana karışma” der.

 

“Allah ile kul arasına hiç kimse ve hiç-bir şey giremez” diye-diye insanları deist yaptılar. Çünkü Allah ile insan arasına ancak Deizm’de girilmez. İslâm’da ise Allah ile insan arasına Kitap ve Peygamber girer-girmiştir. Allah ile insan arasına olumlu anlamda melekler, vahiy ve peygamber girerken, olumsuz anlamda ise şeytan, nefs ve tâğutlar girer. Böylece Allah ile insanın arası hiç boş kalmaz. Zâten sünnetulllah ve imtihan gereğince böyle de olması gerekir, yoksa anlamsız olurdu. Çünkü ancak meleklerin ve irâdesiz varlıkların arasına girilemez. İrâde, rûh ve nefs-sâhibi bir varlık varsa, o varlık ile Allah arasına girilmemesi mümkün olmaz.

 

Birileri; “Allah ile insan arasına girilmez” diye-diye araya kendileri girerek Allah ile insanın arasını açtıkça-açtılar. Hele modern insan ile Allah arasına giren-girene. Modern insan Allah ile arasına sürekli olarak birilerini ve bir şeyleri alıp duruyor. Fakat gelin görün ki modern insan, nefsi ile arasına hiç kimseyi sokmuyor.

 

Allah ile insan arasında -imtihan gereğince- sürekli olarak melekler, şeytan ve nefs vardır.

 

Allah insan ile irtibat kurmak için bile araya bir şeyleri sokar. Çünkü Allah insanla arasına perdeler koyarak konuşur:

 

“Kendisiyle Allah’ın konuşması, bir beşer için olacak (şey) değildir; ancak bir vahy ile yada perde arkasından veyâ bir elçi gönderip kendi izniyle dilediğine vahyetmesi (durumu) başka. Gerçekten O, yücedir, hüküm ve hikmet sâhibidir” (Şûrâ 51).

 

Demek ki Allah ile kul arasına melekler girer, vahiy girer, peygamberler girer, tebliğ ve dâvet girer. Fakat İslâm’da Allah ile kul arasına îman noktasında zorla bir giriş değildir. Allah ile kul arasına girmek genelde gönüllü bir giriş olursa anlamlı olur. Bâzen Allah ile kul arasına azap da girebilir. Çünkü mülk Allah’ındır, yaratmak O’na mahsustur.

 

Allah ile kul arasına girecek en iyi şey Kur’ân ve Sünnet’tir. Eğer Allah ile kul arasına Kur’ân ve Sünnet girmezse mezhepler, meşrepler, târikatlar, tasavvuf, hizipler, gruplar, cemaatler, gizli örgütler, partiler, gavslar, kutuplar, evliyâlar, şeyhler, şıhlar, mele, mütref, hoca-efendiler, lîderler, “ata”lar, topçular, popçular, artistler, beşerî ideolojiler, felsefeler, bâtıl düşünceler, zihniyetler, lâik, seküler, demokratik, feminist, modern, post-modern bâtıl ve câhilî düşünceler, ideolojiler ve sistemler girer, kapitâlizm girer, komünizm girer, liberâlizm girer, faşizm girer, televizyon girer, bilgisayar girer, cep telefonu girer, internet girer, sosyâl medya girer, şeytan, nefs ve tâğutların ortaya çıkardığı ve çıkaracağı her-şey girer ve girmektedir. 

 

Allah ile kul arasına Kur’ân ve Sünnet girmezse modern lâik-seküler devletler girer ve kaderinizi belirlemeye başlarlar. Ne ve ne kadar yiyeceğini, içeceğini, giyeceğinizi ve gezeceğinizi demokratik modern devletler belirler. Çünkü ne iş yapacağınızı ve ne kadar gelirinizin olacağını devlet ve devletin başındakiler belirler.

 

Hristiyanlık’ta Allah ile kul arasına mutlak anlamda kilise ve din-adamları girer. gibi. Allah ile kul arasına kilisenin ve hristiyan din-adamlarının girdiği gibi girmek hem şirk ve küfür hem de zulümdür. Çünkü kilise Allah ile kul arasına mutlak anlamda girmekte, insanları dîne kabûl etmekte, onları aforoz ederek dinden çıkarmakta ve insanların günahlarını bağışlamakta ve affetmektedir. IO-hâlde kilise kula Allahlık yapmaktadır. Böyle olduğu için “kilise ile kul arasına kimse giremez” demek daha doğru olur. Kilise Allah ile kul arasına, vahiy ile girerek, tebliğ, dâveti öğüt, iyilik, vs. için değil, kendi düşünce, arzu ve kurallarını dayatarak ve çıkar elde ederek ve elde etmek için girmektedir. Üstelik insanları da bu durumdan râzı olmaya zorlamaktadır. Kilise ve elbette hristiyan din-adamları, Allah’ın hakkını gasp ederek kendilerini ilahlaştırmışlardır.   

 

“Allah ile kul arasına girilemez” sözünü tasavvuf çok sever. Tasavvufta “Allah ile kul arasına girilemez, çünkü ikisi aynı şeydir” düşüncesi vardır. Çünkü “Allah ile kul arasına girilemez” sözünde, “girecek yer yok” anlamı vardır. “Allah ile kul arasına girilemez” sözünde, “insan Allah’tır” düşüncesi yatar. Çünkü “Allah ile kulun arası” diye bir yer yoktur. Bu söz aynı-zamanda insan lehine Allah’ı sınırlar. Oysa Allah ile kul arasına girilir. Allah ile insanın arasına girerek Allah ile kulu ayıran şey, insanın -hâşâ- Allah olmadığını da gösterir.

 

Fakat Allah ile kul arasına girilmeyecek yerler ve zamanlar da vardır. Duâ ve tevbe gibi konularda Allah ile kul arasına girilemez. Duâ ve tevbe ânında kul ile Allah baş-başadır. Özellikle “mâsum ve mazlumların duâsı ile Allah arasında boşluk yoktur” dense yeridir.

 

En doğrusunu sâdece Allah bilir.

 

Hârûn Görmüş

Ocak 2024

 

 

 

 

 

 

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder