18 Aralık 2023 Pazartesi

Dîni Dayatmak

 

“Dinde zorlama (baskı ve dayatma) yoktur. Şüphesiz, doğruluk (rüşd) sapıklıktan apaçık ayrılmıştır. Artık kim tâğutu tanımayıp Allah’a inanırsa, o, sapasağlam bir kulpa yapışmıştır; bunun kopması yoktur. Allah, işitendir, bilendir” (Bakara 256).

 

Bu âyeti göstererek, “dîne dâhil olmuş olanlar da dâhil, hiç kimseye psikolojik ve mânevî zorlamalar da dâhil hiç-bir zorlama ve dayatma yapılamaz” diye düşünülüyor ve konuşuluyor. Oysa dinde zorlamanın ve dayatmanın olmaması, “henüz dîne dâhil olmamış kişiler” için geçerlidir. Çünkü dîni kabûl etmemiş ve dîne dâhil olmamış olanlara dînî bir zorlama ve dayatma yapmanın bir anlamı ve yararı yoktur.

 

Yâni zorlama ve dayatma sâdece “dîne dâhil etme aşaması”nda olmaz ve yapılamaz. Dîne girdikten sonra ise, müslümanlar-mü’minler için çeşitli sorumluluklar ve zorluklar olur ki zâten dîne dâhil olanlar yâni İslâm’ı kabûl edenler, İslâm’ın yüklerini, yükümlülüklerini ve zorluklarını da göze alarak İslâm’ı kabûl etmiş olmalıdırlar. Yoksa sâdece “inandım” demekle iş bitmez. Bu yüzden Kur’ân’da: “İnsanlar, (sâdece) ‘îman ettik’ diyerek, sınanmadan bırakılacaklarını mı sandılar?” (Ankebût 2) denir.

 

“Din’de zorlama yada dayatma yoktur” demek, “kâfir olana zorlama yapılamaz” demektir, yoksa mü’minlere elbette zorluklar yüklenir. Namaz, zekat ve orucun bile zorlukları vardır meselâ. İslâm’ın emir ve yasakları, önerileri ve tavsiyeleri kişiye sorumluluklar yükler ve bu sorumlulukların çoğu insanı çok zorlar.

 

Zorluk ve dayatma, Dünyâ’nın kaderidir. Bu Dünyâ formatında “zorlanma ve dayatma” kaçınılmazdır. Önemli olan bu dayatmayı kimin yaptığıdır. Zorlamayı yada dayatmayı Allah yapmıyorsa, şeytan, nefs ve tâğutlar yapacaklardır ve yapıyorlar da. Peki zorlamayı ve dayatmayı insanlar yapınca ses çıkarmayanlar, niçin kişiye sorumluluk, zorluk ve dayatma yapan Allah olunca bas-bas bağırmaya başlıyorlar?. Çünkü Allah’ın yâni sünnetullahın yada vahyin ortaya koyduğu dayatmalar ve zorluklar “nefse nişan alan” ve kişiyi dengeli ve ölçülü tutmak için yapılan dayatmalar ve zorlamalardır. Bu ise şeytanın, nefsin ve tâğutların hiç hoşuna gitmeyen şeydir. Zâten târih boyunca tüm mücâdele işte bunun mücâdelesidir.

 

Peki Allah ve vahiy dayatmayı ve zorlamayı nasıl yapar?. Aslında Allah’ın dayatması bile rahmettir ve bizim için iyi bir şeydir. Fakat Allah’ın yarattığı varlık formatında ve bu formata göre yaşamak, insanın başka seçeneği olmadığı için bir dayatmadır. Bir meyveyi ve sebzeyi mevsiminde yemek bir “iyi bir dayatma”dır. Mevsimlerin değişmesi, yağmur-kar yağması, rüzgâr esmesi, Güneş açması vs. bir dayatmadır. Bu dayatmalar nîmettir ama aynı-zamanda zorluklar da ortaya çıkarır. “Doğal imtihan” ve dolayısıyla “doğal zorluklar” böyle ortaya çıkar. Vahyin zorlukları ise, dîni kabûl edenler için, yine imtihanın bir gereği olan zorluklar ve zorlamalardır. Zekat vermek zordur, çünkü aslında zekat oranı kişiyi biraz sarsar ve sarsacak ve acıtacak oranda olmalıdır. Özelliklerde sıcaklarda oruç tutmak zorluktur. Okumak, idrâk etmeye çalışmak zordur. Hele malları ve canları ortaya koyarak cihadın her türlüsüyle cihad etmek çok zor bir şeydir.

 

Kur’ân’ın güzelce tebliğ ettiği şeyleri reddederseniz, hayat, (sünnetullahın gereği olarak) o şeyleri size dayatır. İslâm’da kişiye ve duruma göre zorlama ve dayatma yoktur ama, sünnetullahta zorlama ve dayatma vardır ve bu kaçınılmazdır. Sıcakta yada soğukta çalışmak bile -doğal bile olsa- bir zorluktur ve bir dayatmadır. Kur’ân “günde beş kere abdest alın” der, “temiz ve helâl yiyin” der, “evlerinizde oturun” der, “Dünyâ’ya çok da tamah etmeyin” vs. der. İşte bunları (Kur’ân’ın bir emri olarak) güzellikle yapmazsanız, (sünnettullah gereğince) bâzen zorla yapmak zorunda kalırsınız.

 

Îman, bedel ödemeye ve şükretmeye zorlayan şeydir. Seni bedel ödemeye ve harekete geçmeye zorlamıyorsa, o îmanda bir sorun var demektir. İslâm Dîni adına yaptığınız şeyler nefsinize zor gelip de sizi zorlamıyorsa, yada İslâm, hayâtınızı dîne göre programlamaya yönlendirmiyorsa, yaptıklarınız “dinden” değildir.

 

İslâm ile bâtıl sistemler arasındaki en belirgin fark şudur ki; bâtıl sistemler, ortaya çıkardıkları teorileri dayatırken ve teoriye yöneltmek için insanları zorlarken, İslâm ise, teorilerini ve önerilerini, insanın doğal, normâl ve fıtrî yapısına uygun şekilde ortaya koyar. Böylece İslâm’ın ortaya koyduğu zorluklar “doğal zorluklar” olur. Bu tür zorlukların yanında mutlakâ kolaylıklar da olur. Çünkü her zorlukla berâber bir kolaylık da vardır.

 

Dinde zorlama yoktur, ama dinsizlikte zorlama vardır. Dînî dayatmadan rahatsız olanlar modern ve beşerî tercihlerini dîne dayatıyorlar. Meselâ demokrasi, tüm insanlara demokrat bir düşünme-şekli dayatan baskıcı bir yönetim-şeklidir. Küresel seküler (din-dışı) paradigmanın zorla dayatılması “ilericilik” sayılırken; İslâm’ın hükümleriyle hükmolunma isteği “terörizm” olarak görülüyor. Târih boyunca tüm devletler, halkı kendi dinlerine yâni yaşama felsefelerine bağlanmaları için örtülü şekilde zorlamıştır ve zihniyetlerini halka dayatmışlardır. İnsanlık târihinin en ağır dayatması “modernizm” denilen Allahsız zihniyet dayatmasıdır.

 

Gönüllü olarak İslâm kimliğini seçmeyenler, “dayatılmış kimlikler”e mahkûm olurlar. Modernizm bir “yaşam-tarzı dayatması”dır. Gündemi Kur’ân olmayanlar, “dayatılmış gündemler”e mahkûm olurlar.

 

İslâm Devleti, zımmî halkı İslâm’ın emirlerini yerine getirmeye zorlayamaz, fakat kamusal alanda İslâm’ın yasaklarına uymaya zorlar. Zîrâ İslâm Devleti’nde kamusal alan İslâm’a göre düzenlenir. Çünkü İslâm; doğal, normâl ve fıtrî olanla birebir uyum içindedir. Böylece İslâm insanları, doğayla ve doğal olanla uyumlu olmaya zorlar ki, sünnetullah zâten budur.

 

Körü-körüne bağlılıklar, kişiyi, bağlı olduğunun lehine aşırı yoruma zorlar.

 

Modern kent ve apartman bir dayatmadır. İnsanlar müstakil evlerinden koparılarak apartmanlara hapsedilmiştir ve bu en azından psikolojik bir dayatmadır.

 

Genel anlamada tüm müslümanlar için ama özelde Türkiye müslümanları için sunulan modern kıyâfet-şekli, dayatılan ve kullanması için insanları zorladıkları bir kıyâfet-şeklidir.

 

Matematik bir “sâbite ve teori dayatma” şeklidir. Matematiğin sâbiteleri birer dayatmadır, zîrâ bu sâbitelerin doğada bir karşılığı yoktur.

 

Tevbe, nefsimize karşı şiddet, dayatma ve zor kullanmak demektir.

 

Beyin, zorlandıkça gelişen bir organdır.

 

Hiç-bir sorun, “zorla(n)madıkça” üstesinden gelinemez.

 

Zoru sevmeyenler, kolaylığın ve rahatın kölesi olurlar.

 

İslâm kısaca; “gözü ve .ötü zorlamak” demektir.

 

En doğrusunu sâdece Allah bilir.

 

Hârûn Görmüş

Aralık 2023

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder