18 Aralık 2023 Pazartesi

Allah Adına Yapma(ma)k

 

“Yaratan Rabbinin adıyla oku!” (Alâk 1).

 

“Gerçek şu ki, bu, Süleyman’dandır ve ‘Şüphesiz Rahmân ve Rahim Olan Allah’ın Adıyla’ (başlamakta)dır” (Neml 30).

 

İnsanlık-târihi, bir sözün yada bir işin kimin yada neyin adına yapılacağının mücâdelesinin verildiği ve savaşımının yapıldığı târihidir. Söylenecek söz yada yapılacak olan bir iş, âlemlerin rabbi olan Allah adına mı yoksa bir kişinin yada bir şeyin adına ve adıyla mı olacak?. Tüm mesele budur, bütün kavga bu sebeple çıkmaktadır: Allah’a göre mi olacak?, yoksa insana göre mi olacak?.

 

Tüm kâinat mutlak ve kesin anlamda Allah adına ve adıyla hareket eder. Zâten o muhteşem âhenge, düzene, nizâma ve döngüye sâhip olması ve bunu sürdürebilmesi, Allah adına-adıyla hareket ettiği içindir. Dünyâ da öyledir; dağlar taşlar, denizler, göller, ormanlar, ağaçlar, bitkiler, sebzeler meyveler, hayvanlar, hattâ insanın fizîkî yapısı ve işleyişi hep Allah adına ve Allah adıyla olur. Yâni aslında her-şey Allah adına-adıyladır yâni Allah’a göre hareket etmektedir. Şu koca kâinatta Allah adına ve adıyla hareket etmeyen tek varlık insandır. Zâten Dünyâ’da -aynen kâinattaki gibi bir düzenin, nizâmın, âhengin ve döngünün kurulamamasının, adâletin, eşitliğin ve ahlâkın “herkes için” sağlanamamasının insanın Allah adına-adıyla hareket etmemesi yada “sâdece Allah adına-adıyla” hareket etmemesinden dolayıdır. İnsanın Allah adına-adıyla düşünmemesi, konuşmaması ve hareket etmemesi nedeniyle Dünyâ’da sürekli yeni zorluklar ortaya çıkmakta ve insanların çoğu maddî ve mânevî olarak çökerek mazlûmiyet içinde yaşamaktadır.

 

İnsanlar ikiye ayrılır: 1- Allah adına-adıyla iş yapanlar; 2- Allah’tan başkası adına-adıyla iş yapanlar. Tüm imtihan bunun üzerine kuruludur.

 

Okumayı “Yaratan Rabbinin adıyla” yapmak önemlidir. İnsanlar okumayı Allah adına yapmadıkları için düşünceleri, söylemleri ve eylemleri de Allah adına-adıyla olmuyor.

 

Aslında insan ya Allah adına ve Allah adıyla düşünüyor, konuşuyor ve edip-eğliyordur yada insan adına-adıyla. Üçüncü bir seçenek yoktur. Çünkü şeytan insan ile uğraşır, nefs insandadır, tâğutlar insandır, sistem, felsefe, düşünce ve ideolojileri insan belirlemiştir, bâtıl dinleri insan îcâd etmiştir, doğal olmayan bir şeyi insan üretmiştir. Dünyâ’da doğal olmayan ne varsa insan ürünüdür. Yâni Allah adına ve adıyla değilse, kim ve ne adına-adıyla konuşulursa-konuşulsun, kim ve ne adına-adıyla yapılırsa-yapılsın aslında insan adına ve adıyla konuşulmuştur ve yapılmıştır. Üçüncü bir şık yoktur. İnsan ya ilâhî olana yada beşerî olana göre söyler ve yapar.

 

Allah adına ve adıyla olmayınca, insanların; doğumları, yemeleri, içmeleri, giymeleri, gezmeleri, gördükleri, izledikleri, eğitimleri, sevinçleri, üzüntüleri, korkuları, cesâretleri, ağlamaları, gülmeleri, endişeleri, güven duyguları, sevgileri, düşmanlıkları, evlilikleri, evleri, arabaları, eşyâları, işleri, okumaları, araştırmaları, düşünceleri, fikirleri, konuşmaları, yazmaları, eğlenmeleri, hayâlleri, umutları, sağlıkları, tedâvileri, inançları, inkârları, savaşları, barışları ve en sonunda da ölümleri yâni kısaca tüm hayatları hep şeytan, nefs ve tâğutların etkisine ve dürtmesine çok açık olan insan adına-adıyla yâni “insana göre” olur. Samîmi mü’minler ise Kur’ân’ın ifâdesiyle kısaca şöyle derler: “De ki: Şüphesiz benim namazım, ibâdetlerim, dirimim ve ölümüm âlemlerin Rabbi olan Allah’ındır” (En-âm 162). Yâni mü’minler tüm hayatlarını Allah adına ve adıyla yaşarlar.

 

Beşerî zihniyette; vatan, millet, ırk, kan, et, kemik, ülke toprak, bayrak “ata”lar gibi şeyler adına ölürseniz “şehit” olarak kabûl edilirsiniz. Hâlbuki bunlar ancak “kahraman” olarak kabûl edilebilir. Fakat Allah adına ve adıyla, İslâm için, Kur’ân için ve peygamber için öldüğünüzde “pisi-pisine ölmüş” gibi görülürsünüz. Bunlar için ölenler gerici, yobaz, hattâ terörist olarak görülür ve öyle kabûl edilir. Hattâ hak-hakîkat, adâlet-eşitlik ve ahlâk için ölünce bile yine şehid sayılmazsınız. Hâlbuki şehitlik İslâmî bir kavramdır ve bir kişinin şehit sayılabilmesi için Allah adına-adıyla yaşamış ve ölmüş olması şarttır. Fakat modernler “medya şehidi, spor şehidi, üniforma şehidi, gazeteci şehidi gibi şehitlikler üretmişlerdir. Gelenekte suda boğularak, yanarak, karın ağrısı vs. gibi nedenlerle ölenleri şehit olarak kabûl etmesi gibi, bunlar da neredeyse her öleni şehit îlân edecek duruma gelmişlerdir. İslâm-düşmanı olan nice şehitler(!) vardır bu ülkede.

 

Niceleri vardır ki Allah adına-adıyla iş yaptığını zannederek yada öyle göstererek söylediklerini yada yaptıklarını meşrûlaştırmak isterler. Hristiyanlar Allah adına Hz. Îsâ’yı “Allah’ın oğlu” olarak kabûl etmişlerdir. Fakat bunu Allah adına yapmış olmaları onların yaptıklarını meşrû göstermez: 

 

“Rahmân çocuk edinmiştir dediler. Andolsun, siz oldukça çirkin bir cesârette bulunup-geldîniz. Neredeyse bundan dolayı, gökler paramparça olacak, yer çatlayacak ve dağlar yıkılıp göçüverecekti. Rahmân adına çocuk öne sürdüklerinden (ötürü bunlar olacaktı). Rahmân (olan Allah)a çocuk edinmek yaraşmaz” (Meryem 88-92).

 

Bâzen bir tâğut adına hareket edenler bir mûcize karşısında bir-anda değişip Allah adına konuşmaya ve amel-eyleme dönebilirler:

 

“Mûsâ onlara dedi ki: ‘Atacağınızı atın’. Onlar da, iplerini ve âsâlarını atıverdiler ve: ‘Firavun’un üstünlüğü adına, hiç tartışmasız, üstün olanlar gerçekten bizleriz’ dediler.  Böylelikle Mûsâ da âsâsını bırakıverdi, bir de (ne görsünler) o, uydurmakta olduklarını yutuveriyor. Anında büyücüler secdeye kapandılar. (Ve:) ‘âlemlerin Rabbine îman ettik’ dediler. Mûsâ’nın ve Hârûn’un Rabbine” (Şuârâ 43-48).

 

Kötülük yapmak isteyenler bile kendilerinin Allah adına iş yaptıklarını düşünerek kötülükleri yapabilmektedirler:

 

“Şehirde dokuzlu bir çete vardı, yeryüzünde bozgun çıkarıyorlar ve dirlik-düzenlik bırakmıyorlardı. Aralarında Allah adına and içerek, dediler ki: ‘Gece mutlakâ ona ve âilesine bir baskın düzenleyelim, sonra velîsine: Âilesinin yok oluşuna biz şâhid olmadık, gerçekten doğruyu söylüyoruz, diyelim’. Onlar hîleli bir düzen kurdu. Biz de (onların hîlesine karşı) farkında olmadıkları bir düzen kurduk” (Neml 48-50).

 

Şeytan bile Allah’ın kullarını azdıracağını söylemiş ve bunun için Allah adına söz vermiştir:

 

“Dedi ki: Senin izzetin adına andolsun, ben, onların tümünü mutlakâ kışkırtıp azdıracağım. Ancak onlardan, muhlîs olan kulların hâriç” (Sâd 82-83).

 

Kâfirler ve müşrikler hep “ata”larını tâkip ve taklit ederler ve üstelik bunun Allah’a yaklaşmak için en iyi araç olduğunu söylerler. Allah adına-adıyla “ata”larına taparlar, onlar adına da söz söylerler ve iş yaparlar:

 

“Andolsun! dedi. Rabbinizden üzerinize iğrenç bir azab ve gazab gerekli kılındı. Allah’ın kendileri hakkında hiç-bir delil indirmediği ve sizin ile babalarınızın isimlendirdiği (düzüp uydurduğu) bir-takım isimler (düzme tanrılar ve kurallar) adına mı benimle mücâdele ediyorsunuz?. Öyleyse bekleyedurun; şüphesiz, ben de sizlerle birlikte bekleyenlerdenim” (A’raf 71).

 

“Onlara: ‘Allah’ın indirdiğine ve elçiye gelin’ denildiğinde, ‘Atalarımızı üzerinde bulduğumuz şey bize yeter’ derler. (Peki,) Ya ataları bir şey bilmiyor ve hidâyete ermiyor idilerse?” (Mâide 104).

 

Bâzen de çok zor bir durumda kaldıklarında mecbûren Allah’ın adını anarlar ve sâdece O’na yalvarırlar ve duâ ederler:

 

“Karada ve denizde sizi gezdiren O’dur. Öyle ki siz gemide bulunduğunuz zaman, onlar da güzel bir rüzgârla onu yüzdürürlerken ve (tam) bununla sevinmektelerken, ona çılgınca bir rüzgâr gelip çatar ve her yandan dalgalar onları kuşatıverir; onlar artık bu (dalgalarla) gerçekten kuşatıldıklarını sanmışlarken, dinde O’na ‘gönülden katıksız bağlılar (muhlîsler)’ olarak Allah’a duâ etmeye başlarlar: ‘Andolsun eğer bundan bizi kurtaracak olursan, muhakkak sana şükredenlerden olacağız’. Ama (Allah) onları kurtarınca, hemen haksız yere, yeryüzünde taşkınlığa koyulurlar. Ey insanlar, sizin taşkınlığınız, ancak kendi aleyhinizedir; (bu) dünyâ-hayâtının geçici metaıdır. Sonra dönüşünüz bizedir, biz de yaptıklarınızı size haber vereceğiz” (Yûnus 22-23).

 

Helal ve temiz olması için, bir hayvanın kesilmesi Allah adına ve adıyla kesilmiş olması şarttır. Ancak böyle olduğunda yenilmesi meşrûdur. Ondan başkasının adının anılmamış olması gerekir:

 

“De ki: Bana vahyolunanlar içinde, yiyen bir kimsenin yiyeceği (şeyler) için, ölü eti, dökülen kan, domuz eti -ki bu gerçekten murdardır- yada Allah’tan başkası adına kesilmiş bir fısk dışında, haram kılınmış bir şey bulmuyorum. Kim kaçınılmaz bir ihtiyaçla karşı-karşıya kalırsa, -saldırmamak ve haddi aşmamak şartıyla- (bu sayılanlardan ölmeyecek kadar yiyebilir). Şüphesiz Rabbin bağışlayandır, esirgeyendir” (En-âm 145).

 

“O, size ancak ölüyü, kanı, domuz etini ve Allah’tan başkası adına kesilmiş olan (hayvan)ı haram kıldı. Fakat kim mecbur kalırsa, saldırmamak ve sınırı aşmamak üzere (yiyebilir). Çünkü gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir” (Nâhl 115).

 

Cihadın her türlüsüyle cihad etmek, sâdece Allah adına ve adıyla olursa fayda verir ve meşrû olur:

 

“Allah adına gerektiği gibi cihad edin…” (Hacc 78).

 

Birilerini zannettiği gibi şefaat birilerinin adına ve adıyla olan bir değildir:

 

“Yoksa Allah’tan başka şefaat ediciler mi edindiler?. De ki: ‘Ya onlar, hiç-bir şeye mâlik değillerse ve akıl da erdiremiyorlarsa?’. De ki: Şefaatin tümü Allah’ındır. Göklerin ve yerin mülkü O’nundur. Sonra O’na döndürüleceksiniz” (Zümer 43-44).

 

“Hiç kimsenin hiç kimse adına bir şey ödeyemeyeceği, hiç kimseden fidye alınmayacağı ve hiç kimsenin şefaatinin kabûl edilmeyeceği ve yardım görülmeyeceği bir günden sakının” (Bakara 123).

 

Modern-dünyâda, modern-insanda (müslümanların geneli de dâhil) şu anlayış var: İslâm/Kur’ân/Sünnet adına yapılan her-şey yanlış; terör-şeytan-tâğut-kapitâlizm-demokrasi adına yapılan her-şey doğru ve güzel. Yâni Allah adına-adıyla yapılan her-şey yanlış ama insan adına-adıyla yapılan her-şey doğru.

 

Bilim adına ortaya atılmış manşetler “bilim” değildir. Modern yalanlardır. Bilgiyi Allah adına okuyunca “İslâmî bilim”, madde adına okuyunca “modern-bilim” olur. Üçüncü bir şık yoktur.

 

Allah adına ve adıyla bilgi-bilin ve amel-eylem olmadıkça yâni besmelesiz olunca hiç-bir şey hiç-bir zaman yoluna geçmeyecek ve insanlar Dünyâ’da da âhirette zorluklar içinde kalacaklardır.

 

En doğrusunu sâdece Allah bilir.

 

Hârûn Görmüş

Aralık 2023

 

 

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder