“Yoksa insana ‘her dileyip arzu ettiği’ şey mi var?” (Necm 24).
Furya: “Bir şeyin olağandan çok daha fazla olması durumu.
Herhangi bir şeyin aşırı bolluğu. Popüler ve
ilgi çekici olan, akın edilen”. İtalyanca
furia “kudurma, çılgınlık, gazap” sözcüğünden alıntıdır. Bu sözcük Latince aynı
anlama gelen furia sözcüğünden evrilmiştir. Bu sözcük Latince furere “gazaba
gelmek, aklı başından gitmek” fiilinden türetilmiştir. Çünkü furya olan şey
insanın aklını başından alır ve kişi hırsla o şeyin peşinden koşmaya
başlar.
Modernizm bir furya uygarlığıdır. Sürekli olarak yeni
furyalar ortaya çıkarır ve bu-arada şeytan modernizmi kullanarak hem insanları
oyalar hem de modernizm bundan beslenmiş olur.
İnsanlık târihinde düşüncede, üretimde, ticârette,
yeme-içme ve giyim-kuşamda furyalar hep olmuştur ve insanlar ortaya çıkan
furyalara her zaman kapılmışlardır. Üstelik furyalar çoğu-zaman saçma olur.
Furyalar moda özelliği taşıdığı için insanlar birbirlerini görerek o furyaya
kapılmaya başlarlar. Herkesin yaptığı şey insanların ilgisini çok çektiği için
bir şey kısa sürede furyaya dönüşebilir. Furyaların çoğunun ne kadar saçma
oldukları, belli bir zaman sonra yada yeni seçilen bir peygamber ve indirilen
vahiyle ortaya çıkar. Bu özellikle düşünsel anlamdaki furya olan bilgiler ve
akımlar için geçerlidir. Târih boyunca bir-çok saçma düşünce, furyalaştığı için
pek-çok insana tarafından tâkip edilmiş ve bağlanılmıştır. Fakat özellikle
modernizm ile birlikte hemen her-şey furya hâline gelmiştir-gelmektedir. Öyle
ki bir gecede herhangi saçma bir şey bile furya olabilmektedir.
Furyanın furya olabilmesi için “yeni” olması yada eski bir
şeyi yeniden moda yapmakla olur. Yeni olunca, eski olandan ümîdi olmayanlar
yada onu ilkel, ve yobazca bulanlar, yeni olana hemen sarılabilmekte ve onu
furyalaştırmaktadırlar. Yemede, içmede, giymede, gezmede ve zihinsel olan
şeylerde herkes furyalardan birine kapılmaktadır. Bunu fiştekleyen şey ise
elbette başta şeytan olmak üzere nefs ve tâğutlardır.
Modernizm, hayâtiyetini, klâsik olanı
aşağılayarak sürdürür. Zâten “modern” demek, “klâsik olandan, ‘eski’ olandan
vazgeçmek, ona aslâ geri dönmemek ve hattâ ondan nefret etmek” demektir. (Hemen
bir-öncesi bile modernizm için eskimiştir). Zîrâ aksi-hâlde “modern” olamaz.
Modernizm son 200 yıldır Dünyâ’ya hâkim olmuş durumdadır ve klâsik olan
her-şeyi aşağılamakta ve düşük, ilkel ve kötü olarak görerek bunu tüm Dünyâ’ya
yaymakta ve de dayatmaktadır. Cihangir devletlerini ve medeniyetlerini kaybeden
müslümanlar da yaklaşık 150 yıldır bu furyaya kapılmış durumdadırlar. Hele ki
2. Dünyâ Savaşı’ndan sonra ve post-modernizm ile birlikte iş kopma noktasına
gelmiştir. Artık insanlar her-şeyi modern furyalara göre tasavvur etmekte,
modern furyalara göre düşünmekte, modern furyalara göre amel-eylemde
bulunmakta, modern furyalara göre yiyip-içip-giyinmekte ve modern furyalara
göre konuşup modern furyalara göre hâl ve tavırlar sergilemektedirler.
Târih boyunca vahyin âyetlerini ve
Peygamberimiz’in örnekliğini benimseyip de sindiremeyenler, ya İslâm-öncesi
inanışlara, yada modern furyalara kapılmışlardır-kapılmaktadırlar.
Popüler olan şeyler, insanların nefislerine yöneliktir.
Popüler olan şey furya şeklinde ortaya çıkar ve koyun misâli herkes zevk almak
yada menfaat sağlayabilmek adına popüler furyaların peşine takılır. Artık
furyalar insanları yönlendirmeye ve yönetmeye başlar.
Şeytan insanı sürekli olarak ilmi yollardan birini
furyalaştırarak ayartır. Thales ile başlayan tabiat bilimleri furyası, felsefe
ile devâm etmiş, Hristiyanlık ile bölünüp başkalaştıktan sonra modern felsefe,
sanat, matematik, fizik, gökbilim, teknoloji, sosyoloji, psikoloji, siyâset
süreciyle bir yol izlemiştir. Tüm bu ilimlerin ortaya çıkardığı furyalar
olmuştur. Ver insanlar bu furyaları çeşitlendirmiş ve herkes birine
kapılmıştır. Lâiklik, sekülerizm, cumhûriyet, demokrasi, liberâlizm, sosyâlizm,
komünizm, kapitâlizm, feminizm, çeşitli sanat akımları, modernizm,
post-modernizm, post-truth, metaverse, yapay zeka vs. sürekli yeni furyalar
ortaya çıkar ve insanlar bu furyalardan birine kapılırlar. Çünkü Allah’ın
yolundan çıkmışlardır ve onlara her yol daha çekici ve heyecan verici
gelmektedir.
Üretimde ve ticârette de yine furyalar olur ki modern
esnaf çoğu-zaman bu furyalarla ayakta durur. Bir ürün ortaya çıkar ve insanlar
ona aşırı rağbet edince o ürün furyalaşır ve bu-arada esnaf ve tüccar da iyi iş
yapar. Her alanda ve her konuda furyalar görülebilir. Tabi bu furyalar bâzen
yanlış, zararlı ve ahlâksızca da olabilir ve furya sırasında toplum bunlara
alışır.
Yine aslında saçma-sapan olan furyalar da vardır.
Meditasyon, astral seyahat, telepati, telekinezi, hipnoz, uzaylılara inanmak,
her-şeyi mümkün görmek, psikolojik zırvalıklar, enerjilerle uğraşmak, küçük
faydalarını büyüterek klâsik yada modern tedâvi şekillerini abartmak, uzaylılar,
paralel evrenler, boyut atlamak vs. saymakla bitiremeyeceğimiz sapkınlık
derecesindeki furyalar insanları oyalamakta ve ömürlerini boşa tüketmelerine
neden olarak şeytana yem etmektedir.
Bir de amelsiz ilim daha doğrusu bilgi diyebileceğimiz
dînî akımlar ve furyalar vardır. Modernist müslümanlık, târihselci müslümanlık
ve Kur’ân’cılık gibi akımlar insanların çok kapıldıkları furyalar hâline
gelmiştir ki bu-bağlamda bunlar, İslâm’ın özüne yâni Kur’ân ve Sünnet’e birebir aykırı ve apaçık küfür ve
şirk olan düşünceler ortaya koyabilmektedir.
Modern müslümanlarda özellikle 2.
Dünyâ-Savaşı’ndan sonra bir “furya” başladı: Salt bilgilenme furyası. Haftalık
toplantılar, dernekler, sohbetler vs. ile bir bilgilenme sürecine girdiler. Bilgilenme,
arkasından bilinç ve eylemi getiriyorsa sorun yok ve hattâ olması gereken şey
budur. Fakat bu iş öyle bir duruma geldi ki, bilgilenme sâdece “salt
bilgilenme” için, “bilgi-merkezli” yapılmaya başlandı. Bir yemeği “yemek için”
yapabilirsiniz ama, bilgiyi sâdece bilgilenmek için yapamazsınız. Çünkü
vahyin bilgisi, bir amaca mâtuf olan
bilgidir. Tüketip atılacak bir şey değildir. Müslümanların başlattığı
bilgilenme tarzı, zamanla kitap-sünnetten de kopmaya başladı ve sekülerleşti ve
bu durum hızla çığırından çıktı-çıkıyor. O kadar bilgilenmeye rağmen müslümanların
durumunda değişen bir şeyin olmaması, yapılan şeyin
değersizliğini-başarısızlığını ve bir işe yaramadığını-yaramayacağını
gösteriyor. Zâten Gazze Savaşı bunu apaçık şekilde ortaya koymuş bulunuyor. O
kadar bilgilenme süreci ve yazılıp-çizilenler Gazze konusunda hiç-bir işe
yaramadı-yaramıyor. Allah bize: “Bilgi biriktirin, olanca gücünüzle bilgi
biriktirin ki Ben kimin bilgisi daha fazla ise o kişiyi en üst cennete
koyacağım, az ya da hiç bilgisi olmayanlar ise ebedî cehenneme gideceklerdir”
demiyor ki!. Bu yüzden tüm bu furyalar sünnetullah gereğince bir zaman sonra
hüsranla sonuçlanacak “dandik furyalar” olmaktan öteye gidemeyecektir.
Evet; Allah’ı, âhireti, vahyi,
peygamberi yâni İslâm’ı merkeze alıp da tüm hayâtınızı bunun üzerine binâ
etmediğinizde, Dünyâ’da çeşitli furyalara kapılarak ömrünüzü boşa tüketerek
rezil olacağınız gibi, âhirette de derin pişmanlıklar yaşayarak ateşin
furyasına kapılmak zorunda kalırsınız mâzallah!. O yüzden siz siz olun da
aklınızı başınıza alın. Şeytanın, nefsin ve tâğutların oyunlarına ve
tuzaklarına yâni furyalarına kapılmayın.
En doğrusunu sâdece Allah bilir.
Hârûn Görmüş
Eylül 2024
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder