Özellikle 1950’li yıllarla birlikte köyden kente bir
göçüş söz-konusudur. Köyden kente göçenler zamanla düşünce ve davranışlarını da
değiştirmişler ve kent yaşamına ayak uydurmuşlardır. Zâten köyden kente göçüşün
plânlayıcısı olan kapitâlizm ve modernizmin hedefi de buydu. Kent yaşamına ayak
uydurmak, “kapitâlizme ayak uydurmak” demektir. Böylece küresel güçlerin
ürettikleri ürünler için yeni pazarlar açılacak ve tağutlar kazançlarına kazanç
katabileceklerdir. Çünkü kentlerde bir ürünün en iyi reklâmını da yine bir
tüketici olan insan yapar. İnsanlar birbirlerini görerek tüketime yönelirler.
Daha çok kent için üretilen ürünler “fabrikasyon”
oldukları yâni doğallığını kaybettiği için zamanla insanlar bu doğal olmayan
ürünler nedeniyle hastalıklara yakalanmış ve yine kapitâlist-modernist ürünler
olan kimyâsal ilaçlarla dertlerine derman aramışlardır-aramaktadırlar. Bu
ilaçlarla derman bulamayan insanlar, bu dermânı başka yerlerde aramaya
başlamışlardır. Bu konuda bâzı kişiler “doğru olarak” fakat uygulanması mümkün
olmayan tavsiyelerde bulunmaktadırlar. Bu tavsiyeler “doğal olan ürünler ile
beslenmek”tir. Meselâ yoğurt, yağ, tahıl vs. Fakat en önemlisi ve pratik olarak
da en çok tüketilen “yumurta”yı gündeme getirmektedirler. Tabî ki bu yumurta “köy
yumurtası”dır. İnsanlara “hakîki köy yumurtası” bulup çokça tüketmeleri tavsiye
edilmektedir. İnsanlar da bu tavsiyeye uymak için “altında saman, üstünde bok”
olan yumurtaları aramaya ve satın almaya başlamışlardır. Tabi bu durumu fırsat
bilen bâzı uyanıklar da olmuştur ve “samandan ve boktan bol ne var?”
düşüncesiyle bunu da yozlaştırmışlardır. Artık her yerde yumurtalar, altlarına saman,
üstlerinde bok sürülerek satılmaya başlamıştır. Bir hasır sepet içinde, altına
saman serilmiş, üstüne bok sürülmüş olan yumurtalar, bir-anda “tâze köy
yumurtası” oluvermiştir.
Evet, yumurta gerçekten iyi bir besindir ve bir
zamanlar bâzıları (bence şeytânî bir proje kapsamında) yumurtayı yasaklamakla
yanlış yapmışlardır ve doğal olan “köy yumurtası”nın bir zarârı da yoktur. Bâzı
iyi niyetli kişiler bunu araştırmış ve yumurtayı kitaplarda ve televizyonlarda
gündeme getirmişler ve getirmektedirler. Bununla birlikte, insanlar da “köy
yumurtası”na hücum etmişlerdir. Fakat bir sorun var..
Bu sorun; 1925’li yıllarda kentte yaşayanların nüfûsu
%25 ve köyde yaşayanların nüfûsu %75 iken; 2015’te bu rakam; köy nüfûsunun %22,
kent nüfûsunun ise % 78 olarak değişmesidir. Dünyâ’da da böyledir. 1950’lerde
kentlerde yaşayanların oranı %30 iken, 2015’te bu oran % 55’tir. Son otuz
yıldır nüfûsun çoğunluğu kente göçmüştür ve kentte yaşamaktadır. Bu şu demek:
Türkiye’de insanların 60 milyonu kentlerde, 20 milyonu köylerde yaşamaktadır. Hattâ
köylerin bağlı olduğu beldeleri ve ilçeleri saymazsak, köy kapsamındaki yerlerde
yaşayanların sayısı 12 milyon kişidir. Bu kişilerin de büyük çoğunluğu yaşlı
kesimdir ve gençler kentlere kaçmışlardır-kaçmaktadır. Bu durum aynı-zamanda
işsizliği arttıran en önemli nedenlerden de biridir.
Köylerde yaşayanlar da yumurta yemektedir ve bu nedenle
köylerde yetişen yumurta sayısının kentlerde yaşayan insanlara yetmesi söz-konusu
değildir. Hele ki “kuş gribi” olarak bilinen küresel şeytani projeyle itlâf
edilen tavukların azal(tıl)masından sonra..
İşte bu nedenle kentlerde artık, 3-5 çeşit köy
yumurtası bulunmaktadır ve bu yumurtaların belki de en fazla %1’i gerçek “köy
yumurtası”dır. “Köy yumurtaları” artık fabrikalarda üretilmektedir. İnsanların
büyük çoğunluğu ise “köy yumurtası” niyetine fabrikasyon yumurtaları âfiyetle(!)
yemektedirler. Bunun belki de sâdece plasebo etkisiyle bir yarârı olabilir; beyne,
“köy yumurtası” yediğini zannettirerek.
Kentte yaşamakla, sürekli olarak “köy yumurtası
tüketme özlemi” bir çelişkidir. Hem modern kentte yaşayacaksınız ve bu yaşama âşık
olacaksınız, hem de “köy yumurtası” mı yiyeceksiniz?. Yine “köy yumurtası”ndan
başka, “köy tereyağı”, köy pekmezi”, “köy reçeli”, “köy peyniri-zeytini”, vs. vs.
kentte yaşayanların hepsi mi bunlarla beslenecek?. Bu düşünce ancak “yeni bir
sektör” çıkarabilir ortaya; “sözde köy ürünleri satan sahtekârlar sektörü”. Bunlar
vergilerini muntazaman verirlerse zâten devlet de engellemez onları. Devletin
böyle bir anlayışı ve zihniyeti yoktur ve zâten kapitâlist zihniyete sâhip
ülkelerde böyle bir anlayış olmaz.
O hâlde ne yapmalı?. Yapılacak şey belli. Klâsik ama
doğru cevap; “kentten köye geri dönüş”. İnsanları eriten, yiyip bitiren ve köle
gibi çalıştıran kentlerden köylere bir geri dönüş. Devlet de (çok istekli
olmasa da, biraz da mecbûriyetten dolayı) buna teşvik ediyor. Neden 3-5 inek
alıp da, bu ineklere çok da fazla bir çaba göstermeden bakmakla ve aylık
ortalama (3-5 inek için söylüyorum) 2.500-3.000 TL. kazanmak yerine; gece-gündüz
ve günde 9-12 saat “eşek gibi” ve ayda sâdece 1.300 TL’ye (2016 rakamı) çalışılıyor?.
Bir âileye aslâ yetmeyecek olan bir para karşılığında köle gibi çalışmakla
şehirde (pardon kentte) “yaşadığını” mı zannediyor insanlar?. Hayır!; siz
modern kentlerde yaşamıyorsunuz, sâdece bulunuyorsunuz. Bir yerde yaşamak, “orada
bulunmak” demek değildir. “Oranın tüm nîmetlerinden faydalanmak” demektir ki
bu, asgarî ücretle olacak şey değildir. Modern kentlerde bu paraya bu şekilde
çalışmakla kentlerde “yaşayamaz”sınız. Yaşantınız “dikey” değil, “yatay” bir
yaşantı olur. Yâni bir-nevî sürünürsünüz. Ve üstelik nesliniz de genelde bu
şekilde yaşar ve “çark” bu şekilde işlerken, sizi köle gibi kullananlar zenginleşir
gider. Maaşlı çalışmak da bir-nevî köleliktir. Hele ki asgarî ücretle. O hâlde;
doğup büyüdüğünüz ve alışık olduğunuz köylere geri dönüp de ortalama bir bahçe,
tavuklar (“köy yumurtası”) ve 3-5 inekle kendi işinizde daha fazla para kazanarak
ama daha az çalışarak yaşamaya ne dersiniz?. Kaybedecek neyiniz var?. Hem
böylelikle “köy yumurtası” sorunu da biter ve de kapitâlizm darbe alarak geriler.
Vel hâsıl kelam; Ey modern kentin insanları!. Hem
modern kentlerde yaşayıp hem de “köy yumurtası” yiyemezsiniz. Kentin “beyaz
Türkleri” bir şekilde bulup yiyebilir belki ama çoğunluk aslâ!. O hâlde haydi
köye dönelim yada yeni bir köy kuralım ve “köy yumurtası” üretip yiyelim.
Not: Bu yeni köyün nasıl olacağıyla-kurulacağıyla ilgili olarak; “Tevhid
Köyü”: http://777has444.blogspot.com.tr/2015/03/tevhid-koyu.html
En doğrusunu sâdece Allah bilir.
Hârûn Görmüş
Temmuz
2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder