“(Mal, mülk
ve servette) çoklukla övünmek, sizi tutkuyla oyalayıp, kendinizden geçirdi.
Öyle ki (bu,) mezarı ziyâretinize (kabre gidişinize, ölümünüze) kadar sürdü” (Tekâsür 1-2).
Tekâsür: “(‘kesret’ten) Çoğalma. Kesret bulma. Çok
öğünme. Mal ve evlâdın çokluğu ve bu çokluk ile öğünme” anlamındadır.
İnsanlık-târihi boyunca ara vermeden yaşana-gelen bir
kriz vardır. Tekâsür yâni çoğaltma krizi. Öyle ki bu kriz, çoğaltma tutkusuyla
kendinden geçenlerin “ölümlerine kadar sürdürdükleri bir yarış” şeklinde kendi
gösterir. Kapitâlizm ile birlikte üstüne tüy dikilen bu yarış artık çığırından
çıkmış bir vaziyettedir. Modern insanın değer-ölçüsü artık “çok olan”dır. En
çok kimde varsa, kim daha fazla çoğaltmışsa, en iyi ve en üstün olarak o görülüyor.
Modern insanın değer-yargısına göre, eğer siz “en çok” olana sâhipseniz, isterseniz
haysiyetsiz ve şerefsizin biri olun, yine de en üstün tutulan siz olursunuz. ABD’de
şöyle bir söz varmış: “Ne iş yaptığınız önemli değil, nasıl yaşadığınız önemli”.
Yâni lüks içinde, hayâtı en kaliteli bir şekilde yaşıyorsanız, isterseniz deyyus-pezevenk-şerefsiz
olun, yine de kıskanılacak ve gıpta edilecek bir kişi oluyorsunuz.
Modern zamanlardaki insanların ve hattâ tüm dünyânın
hâl-i pür melâlinin nedeni, liberâl-kapitâlist sistemle birlikte çığırından
çıkarılan aşırı çoğaltma yâni tekâsür krizidir. İnsanlar çoğaltma ile kafayı
yemiş durumda. İşin daha kötü tarafı, Kur’ân’ın onca uyarısına ve Peygamberimizin
uyguladığı “ortalama yaşam standardı” örnekliğine göre olan sünnetinin
biliniyor olmasına rağmen, müslümanların da tekâsür-krizine kapılmış olmalarıdır.
Daha fazla üretim ve tabî ki de daha fazla tüketim tekâsür krizinin nedenidir. Birileri
ha-bire biriktirsin, çoğaltsın. İyi de 1’in yanına koyulacak olan sıfırların
sayısı sonsuzdur ki!. Nereye kadar sürecek bu?. Buna Kur’ân cevap veriyor: “Ölümünüze
kadar, mezara girene kadar”.
Her-şey çoğaltılıyor ve çoğaltılması da telkin edilip
duruyor. Çocuk sayısı, ev sayısı, araba sayısı, yiyecek-giyecek ve her-türlü
eşyâ sayısı, evlerin kat sayısı, kazanılan paranın miktârı, aklınıza gelecek
her-şeyin sayısı ve tabî ki de sonuçta günah sayısı.
Çok olunca “yok olmayacağını”
zanneden insanlar, çoğaltmanın peşine düşüyorlar. Şeytan, Hz. Âdem’i yok
olmayacak bir mülk ile kandırmıştı:
“Derken Şeytan Âdem’in
kafasını karıştırıp Âdem’e dedi ki; Ey Âdem, sana ebedilik ağacını, yâni yok
olmasından endişelenmeyeceğin bir mülkü (mülkü lâ yeblâ) göstereyim mi?” (Tâ-hâ 120). Bu âyet,
şeytan ile insan arasında el-an devâm ede-gelen bir konuşmadır. Şeytan’ın bu
vaâdine kapılan-kapılana.
Fakat bu çoğaltmanın ihtiras olarak
bir sonu olmasa da, Dünyâ ve de kâinâtın bir sınırı vardır. Bu sınırı “çoğaltma
tutkusu” nedeniyle göremeyenler sonuçta çok pişmân olacaklardır. Zâten şu-anda
da o pişmanlığın belirtileri olan bir perişanlık durumu vardır ve “mü’minlerin”
de açıkça gördüğü gibi, bu perişanlık bizi uçuruma doğru yuvarlamaktadır:
“Kesinlikle hayır!. Eğer kesin (yakîn) bir bilgiyle bilmiş (bakmış)
olsaydınız, cehenneme (uçuruma) doğru yuvarlanmakta olduğunuzu görürdünüz” (Tekâsür 5-6).
Hadi tek-dünyâlı olanlar bu yarışı mezara kadar devâm
ettirsinler. Onların başka şansları yok. Fakat müslümanlar bu yarıştan çekilmek
zorundadırlar. Kriz ancak bu şekilde aşılabilir çünkü. Zîrâ bu yarış şeytanın
kurguladığı bir yarıştır. Şeytan, kendisi secde etmediği gibi insanı da secde
etmekten alıkoymak istiyor. Bu nedenle de onu boş heveslerin içine çekmek
istiyor. Ona sonu gelmeyecek olan hırslar telkin ediyor ve bu doğrultuda sürekli
çoğaltmasını ve elinde tutmasını istiyor. Oysa İslâm, “malı tutma dîni”
değil “kendini tutma dîni”dir. Kendini tutamayanlar mecbûren mal-mülk
tutmanın peşine düşüyorlar ve bunun da en kolay olarak, tekâsür kriziyle malın
çoğaltılmasıyla yapılacağını düşünüyorlar. Çoğaltma bir biriktirme yarışıdır.
Bu İslâm’da yasaktır. Kur’ân bu yasağı şöyle bildirir:
“Altını ve
gümüşü biriktirip de Allah yolunda harcamayanlar... Onlara acı bir azâbı
müjdele. Bunların üzerlerinin cehennem ateşinde kızdırılacağı gün, onların
alınları, böğürleri ve sırtları bunlarla dağlanacak (ve:) işte bu, kendiniz
için yığıp-sakladıklarınızdır; yığıp-sakladıklarınızı tadın (denilecek)” (Tevbe 34).
“Sana neyi
infâk edeceklerini sorarlar. De ki: ihtiyaçtan artakalanı. Böylece Allah,
size âyetlerini açıklar; umulur ki düşünürsünüz” (Bakara 219).
“Allah’ın o
(fethedilen) şehir halkından Resûlü’ne verdiği fey, Allah’a, Resûl’e, (ve Resûl’e)
yakın akrabalığı olanlara, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışlara âittir. Öyle
ki (bu mallar ve servet) sizden zengin olanlar arasında dönüp-dolaşan bir
devlet (güç) olmasın. Resûl size ne verirse artık onu alın, sizi neden
sakındırırsa artık ondan sakının ve Allah’tan korkun. Şüphesiz Allah cezâsı
(ikâbı) pek şiddetli olandır” (Haşr
7).
Allah, seçtiği Peygamberine vahyederek; “al bu vahyi
insanlara anlat, dağıt” demiştir. “Al bu vahyi insanlara anlat dağıt” demekle, “al
bu parayı insanlara dağıt” demek arasında fark yoktur. Allah insanlara malı
dağıtmayı zenginler, yâni kendilerinde malın teksir-çoğalmış olduğu kişiler
üzerinden yapar. Allah vahyi peygamberler üzerinden, malı da zenginler
üzerinden dağıtır. Zâten zenginlerin mallarında fakirlerin hakkı vardır: “Onların mallarında dilenip-isteyen (ve
iffetinden dolayı istemeyip de) yoksul olan için de bir hak vardı” (Zâriyât
19). Sünnetullahın ve imtihanın gereğidir bu.
Çoğaltma tutkusu bir deliliktir. Öyle bir hırstır ki,
insanın gözünü kör eder ve o göz artık başka bir şeyi gör(e)mez. Artık kişi sürekli
çoğaltmayı düşünür ve kazandığını ha-bire sayar durur.
“Kendisini
tek olarak (ve yapayalnız) yarattığım (şu adam)ı Bana bırak; ki Ben ona
alabildiğine çok mal (servet) verdim. Göz-önünde hazır çocuklar (verdim). Ve
sayısız imkân ve fırsatları önüne serdim. Sonra, daha arttırmam için tamah eder
(doyumsuz istekte bulunur). Hayır; çünkü o, Bizim âyetlerimize karşı kesin bir
inatçıdır” (Müddesir 11-16).
“Arkadan
çekiştirip duran, kaş-göz hareketleriyle alay eden her kişinin vay hâline!; Ki
o, mal yığıp biriktiren ve onu saydıkça sayandır. Gerçekten malının
kendisini ebedî kılacağını sanıyor”
(Hümeze 1-3).
Bâzıları da bilgi biriktiriyor-çoğaltıyor. Ne yapacaklarsa..
Hayâtın orta yerinde kullanılmayacak olan bilgi boş ve yararsız bir bilgidir. Hz.
Ali: “Yararsız bilgiden Sana sığınırım” diye duâ etmiştir. Bu bağlamda meselâ hadisçiler
binlerce hadis biriktirmiştir. Hattâ mezhepler-hizipler hadis biriktirme yarışı
yapmışlar ve bu uğurda nice hadisler uydurmuşlardır. Hâlbuki bunlar
iyiliğe-takvâya dönmeyecek olan boş sözlerdir. Kur’ân “iyiliği çoğaltın” ve “takvada
yarışın” der:
“…Şüphesiz,
Allah katında sizin en üstün (kerim) olanınız, (ırk, renk, soy ve servetçe
değil) takvâca en ileride olanınızdır. Şüphesiz Allah bilendir, haber alandır” (Hucurât 1).
İnsan sürekli mal ve evlat biriktirir ama Allah Kur’ân’da
diyor ki:
“Bilin ki,
mallarınız ve çocuklarınız ancak bir fitnedir (imtihan konusudur.) Allah
yanında ise büyük bir mükâfat vardır”
(Enfâl 28).
“Ey îman
edenler!, ne mallarınız ne çocuklarınız sizi Allah’ı zikretmekten tutkuya
kaptırarak-alıkoymasın; kim böyle yaparsa, artık onlar hüsrâna uğrayanların ta
kendileridir” (Münâfikûn 9).
Tekâsür krizine tutularak harcayamayacakları ve
harcamayacakları kadar mal biriktirmek, mal biriktiren kişilerin bir zaman sonra
“dinleri” (gittikleri yol) hâline gelir. Biriktir(e)mediği yada bir nedenle
birikiminin birazını yada tamâmını sonuna kadar tükettiğinde onlar için
sıkıntılı bir hayat başlamıştır. Böylelerinin bir kenarda birikimleri
olmadığında yüzlerinin gülmesi mümkün değildir. Bu bir çeşit mânevi ve hattâ
fizîki bir hastalıktır.
Biriktirmenin zıddı, “sonuna kadar dağıtmak” değildir
tabî ki. Ölçülü harcamak ve ihtiyaçtan fazlasını infâk etmektir.
Biriktirmeyeceğim diye de malı çar-çur etmek yada sonuna kadar infâk etmek
doğru değildir. Kur’ân bu konuda bizi şöyle uyarır:
“Elini
boynunda bağlanmış olarak kılma, büsbütün de açık tutma. Sonra kınanır, hasret
(pişmanlık) içinde kalakalırsın”
(İsrâ 29).
Ebedî yaşam yâni cennet; “mal çoğaltmada üstün olanlar”ın
değil, “iyiliği çoğaltmada ve takvâda üstün olanların”dır.
En doğrusunu sâdece Allah bilir.
Hârûn
Görmüş
Ekim 2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder