“Gerçekten siz de, Allah’ın dışında taptıklarınız (kölelik ettikleriniz) da cehennemin odunusunuz, siz ona varacaksınız” (Enbiyâ 98).
Köle; “tutsak alınan”,
“özgürlükten mahrûm olan”, “birinin emri altına kalmaya mecbûr kişi” anlamına
gelmekle birlikte, “herhangi bir şeye aşırı bağlı olan” anlamına da gelir. Kölelik
hemen-hemen insanlığın başlangıcından bêri uygulana-gelmiştir. Savaşlarda gâlip
tarafın mağlûp taraftan kişileri ellerine geçirmeleriyle; atadan gelme-kalma
kölelikle; borçlunun borcunu ödeyememesi nedeniyle vs. oluşur kölelik.
Eskiden kölelik 4 türlü
gerçekleşiyordu:
1-Bir yerden bir yere
yolculuk yapan özgür insanların harâmilerce yakalanıp köleleştirilmesi sonucu.
2-Savaşta elde edilen
esirler sonucu.
3-Babadan mîras kalan
köleler sonucu.
4-Fâiz borcunu ödeyemeyen
insanların köleleştirilmesi sonucu.
İlk defâ modernizm ile
birlikte farklı bir kölelik türü oluştu. Bu kölelik eski zamanlarda olduğu gibi,
bir efendinin çevresinden ayrılmamacasına olan bir kölelik değildir, fakat
aslında o tarz bir kölelikten daha beterdir. Üstelik fakirlerin köleliği
farklı, zenginlerin köleliği farklı, orta-direğin köleliği farklıdır. Modern
kölelik, farklı-farklı kölelik şekillerinin olduğu ama aynı kişilere ve şeylere
yapılan köleliktir. Bu kölelikte kadının köleliği farklı, erkeğinki farklıdır.
Bu kölelik öyle bir köleliktir ki, kişi perçeminden yakalanmıştır. Bu kölelik,
“sistemin köleliği”dir. Kişi ilk-başta göbeğinden, sonra da zihninden,
kâlbinden, gözünden, elinden-ayağından, kulağından, burnundan ve cinsel
organlarından bağlıdır sisteme. Diyebiliriz ki târih boyunca hiç-bir hayvana,
modern insana takıldığı gibi bir “tasma” takılmamıştır. Târihte insan hiç-bir
zaman, modern zamanlarda olduğu kadar kuşatılmamıştır.
Modern zamanlardaki kölelik,
eski köleliklerden bin beter. Çünkü eski kölelik sâdece bir kişiye yada şeye
yapılırken, şimdiki kölelik ise herkese ve her-şeye yapılan köleliktir. Eski
kölelik kolaydı ve köleler de rahattı. Çünkü efendi, hem köleden faydalandığı
için hem de toplum tarafından ayıplanıp îtibârının sarsılmaması için kölesine
kalacak yer verir, yiyecek-içeceğini karşılar, giyindirip-kuşandırırdı. Üstelik
bâzı kölelerin âileleri de olurdu ve efendi onların ihtiyaçlarını da aynı
şekilde karşılardı. Yâni köle, işini iyi yaptığı zaman durumu çok da kötü
değildi. Sâdece, bâzen efendisi sinirini ondan çıkarabilirdi ve onu döverdi. Bir
de işin en ağır tarafı, kölenin alınıp-satılabiliyor oluşuydu ki herhâlde
kölelerin en çok da zoruna giden buydu. Eski zamanların köleliğinde -olumlu
anlamda- şöyle bir şey olabilirdi: Köle bir-şekilde köleliğini efendisinden
satın alabilirdi ve efendisi “iyi” yada gösterişi seven bir efendiyse, kölesini
iyiliğinden yada gösteriş yapmak için azâd edebilir ve köle özgür olabilirdi.
Ebu Lü’lü, Hz. Ömer’in kâtilidir.
Dikkat edilirse bir köle devlet-başkanın yanına kadar bile rahatlıkla gelebiliyordu
o zamanlar. Devlet-başkanları insanlara yakındılar çünkü. Yine Amir bin Fuheyr,
Suffa’nın ilk öğrencisi ve ilk öğretmenidir. Ebu Bekir’in azatlı kölesidir bu
kişi. Her-şeyi bırakın, İslâm döneminde bir köle ile yolculuğa çıkıldığında, efendi
ile köle, bineğe yâni meselâ deveye sıra ile biniyorlardı, daha ötesi var mı?.
Fakat modern kölelik öyle
değil. Bu kölelikte tek bir efendi yok. Bir-çok kişiye kölelik yapılmakta ve
hattâ her-şeyin kölesi olunmaktadır. Hattâ ve hattâ sıkı bir bağlılıkla kölelik
yapılmayan hemen-hemen bir-şey de yoktur. Bu kölelikte köleler birbirleri
arasında; “yok ben daha iyi köleyim, yok sen daha iyi kölesin” tartışmaları bile
yapabilmektedirler. Modern kölelik, başta şeytan ve tâğutlar olmak üzere;
ideolojilere, lîderlere, şeyhlere, meşhûrlara, partilere-hiziplere,
kadınlara-erkeklere, doğaya, hayvana ve en ilginci de cansız eşyâya yapılan köleliktir.
Eşyâ, insanlık-târihinde “animizm” de dâhil bu derece ilahlaştırılmamış ve
kendisine kölelik yapılmamıştır herhâlde. Ev-araba, giyim-kuşam, yeme-içme ve
diğer eşyâlar ve modern zamanlarda da özellikle elektronik eşyâlar, her-şeye
kölelik yapılır. İnsan mı onları kullanıyor, yoksa eşyâlar mı insanları kullanıyor
belli değildir. Kim kimin aracı olmuş belli değil ve karışmış durumda. “Teknolojik
kölelik” zâten insanı her yönden kuşatmıştır. İnsan îtibârını eşyâdan alıyor
artık. En kaliteli eşyâya kim daha çok sâhipse o kişi toplumun en üstün kişisi
sayılıyor ve kabûl ediliyor. Modern kölelikte bir-tek Allah’a kölelik
yapılmıyor. Zâten kölelik yâni kulluk Allah’a has kılınmadığında, görünmeyen
varlıklar da dâhil, Allah dışındaki her-şeye kölelik yapılır ve her-şeyin kölesi
olunur. Modern zamanlarda Allah hâriç her-şey efendi, sâdece insan köledir. Kur’ân
bu nedenle bizi uyararak şöyle der:
‘Hayır, artık (yalnızca) Allah’a kulluk et ve
şükredenlerden ol!” (Zümer 66).
Âyette deniliyor ki, “sâdece
Allah’a kulluk et ve sâdece O’na kulluk ettiğin için şükret”.
Ahmet Kalkan:
“İsimlendirilmiş ve kurumsallaşmış “kölelik”ten başka,
her zaman-diliminde ve tabi günümüzde mevcut olan, fakat adı konmamış köle,
câriye ve efendilik düzeni ve uygulaması vardır ki, bu klâsik kölelikten daha
fecîdir, çünkü bu-tür kölenin beyni ve gönlü de esir alındığından, köleliğinin
farkında bile değildir. Zâlim efendisine âşıktır bu gönüllü köle. Günümüzdeki
insan çoğunluğunun rağbet ettiği ideolojiler, hep birer köle rejimidir.
Komünizm ve sosyâlizm, başta mülkiyet-hakkı olmak üzere şahsî hürriyetlerin
hemen hiç-birinin olmadığı, devletin ve komünist partisinin efendi, halkın da
köle olduğu bir sistem değil midir?. Kapitâlizm, işçilerin kanını emen, halkı
sömüren, paranın ve para-babası kapitâlistlerin efendi, vatandaşın köle olduğu
bir sömürü düzeni değil midir?. Demokrasi adına oynanan oyunlar ve
kandırmacalar, köleliğin yapısını değil, ancak şeklini değiştirmiştir.
Demokrasi, gerçekten uygulanıyorsa, kölelerin efendilerini özgür bir şekilde
seçtiği; Türkiye’deki gibi uygulanıyor gözüken yerlerde ise,
köleleştirilenlerin efendilerini seçtiğini zannettiği bir yönetim tarzından
başka nedir ki?. Demokratik rejimlere göre, özgürlüğün anlamı, kişinin
efendisini seçme hakkıdır. Demokrasi ve hürriyet var; bireyler dilediği
kimsenin kölesi olmakta serbesttir. Beşerî rejimler, yönlendirdikleri medya
gibi sihirbaz değnekleri, direkt ve dolaylı yollardan kafa ve gönüllerini
eğitip etkiledikleri halkları gönüllü köle hâline getirmişlerdir.
Nefsine, arzu ve hevâsına, istek ve zevklerine
tutsak/köle olan yığınların durumu, kişilerin ne kadar özgür olduğu ve
özgürlerse bu özgürlüğün insânî ve ölçülü bir hürriyet mi, hayvânî bir özgürlük
mü olduğu değerlendirilmelidir. Başta futbol olmak üzere çeşitli spor dalları,
müzik, moda, sinema, yabancı dil, batı kültürü, ideolojiler... hep köleleştirme
araçlarıdır. Bireyler “homo-ekonomikus” hâline getirilmekte, kalabalıklar
“tüketim toplumu”na dönüştürülmekte, yâni insan maddeye, eşyâya (dolayısıyla
onları üreten ve satanlara) köle yapılmaktadır. Eşyâlar, teknolojik aygıtlar,
televizyonlar, bilgisayarlar mı insana hizmet eden cansız kölelerdir, yoksa
insan bu araçların mı kölesi durumundadır?. Bu soruya, insanların bunları elde
etmek için nelere katlandıkları ve bunlara sâhip olduktan sonra bu âletlerin
hayatlarını ne oranda değiştirdiği ve bunlar olmaksızın yapamayan tutsak hâline
gelip-gelmediğinin tesbit edilmesiyle cevap verilebilir” der.
Modern kölelikte vahyin
aydınlığında yürüyenler hâriç hiç-kimse köle olduğunu kabûl etmez ve köle olduğunun
farkına varmaz. Tam-tersine “çok özgür” olduğunu zanneder insanlar. “Özgürlüğün
kölesi” olmuşlardır ki bu özgürlük gerçek anlamda bir özgürlük de değildir.
Modern özgürlük, “dinden-îmandan özgürlük”tür. Allah’tan-dinden-îmandan
özgürleşince her-şeyin kölesi olunur.
Ölüye kölelik yapılır mı?.
Ölüye de kölelik yapılır modernizmde. İslâm, ölülere yâni “ata”lara yapılan
köleliği kaldırmak ve sâdece Allah’a kul-köle=Abdullah yapmaya gelmiştir insanı.
Allah’a kul-köle olmak insanın onurunu düşürmez, yükseltir. Zîrâ bir-tek Allah,
kendisine kulluk-kölelik-Abdullah’lık yapılmasını istismâr etmez ve ödüllendirir.
Atasoy Müftüoğlu:
“İslâm’i özgürlüğe sâhip olmayanların, ontolojik
özgürlüğe sâhip olmayanların, dünyevî başarılarla, maddî başarılar ve zenginliklerle,
kazançlarla, iktidarlarla büyülenmeleri, seküler bağımlılık ve vesâyetin neden
olduğu büyük inhirafla ilgilidir. Dünyevî başarılar, ekonomik başarılar,
zenginlikler, şöhret ve iktidarlarla bütünleşen müslümanlar, İslâm’i bilginin,
dilin, kavram ve kurumların referans ve meşrûiyet-kaynağı olmaktan çıkarılışını
bir sorun olarak görmüyor, sözünü ettiğimiz büyük inhirâfı umursamıyor.
Hangi gerekçeye dayalı olursa-olsun,
başkaları tarafından belirlenmek, başkalarına bağımlı hâle gelmek, insanı da,
toplumu da alçaltır” der.
Modernizm sâdece zenginlik
değil, kölelik de üretmek zorundadır. Üretmiştir de. Zengini fakirden korumak
için de bir “orta-direk” meydana getirirler. “Fakiri oluşturmak” zorundadırlar,
çünkü kölelere ihtiyaçları vardır. Köleler üzerinden hem zengin olurlar hem de
keyif sürerler çünkü. Yoksullara “sözde yardımlar” yaparlar, bunun için kurumlar
kurarlar ki böylece hem para aklarlar hem de kendilerinin zenginliklerinin
reklâmını yaparlar, fakirlere de fakirliklerini hatırlatırlar.
Alış-veriş, kredi kartı,
televizyon, bilgisayar, internet, cep telefonu, iş, para vs. tüm modern ürünler
“modern efendiler”dir. Modernizmin tüm ürünlerine karşı alıştırılmak bir çeşit köleleştir(il)medir.
İnsanlık-târihinde para hiç bu derece iktidâr olmamıştı. Kârun günümüze gelse,
paraya bu kadar kölelik yaptıklarından dolayı insanları ayıplardı. Zîrâ paranın
kulu-kölesi olmuş olan modern insan, Kârun’a rahmet okutmaktadır. Modernizmde
kölelik yapılan en büyük ilah, 1’in sağ tarafında en çok “sıfır” olan paradır.
Modern kölelik-şekli batı’da
gelişip Dünyâ’ya yayılmıştır-yayılmaktadır. Avrupa’nın çok övündüğü
Rönesans-aydınlanma-sanâyi devrimi gibi zirve çağları, insanların köle olarak
alınıp-satıldığı yıllardı. İslâm’da yoktur böyle bir kölelik ve zâten İslâm bu
tür köleliği ve de her tür köleliği kaldırıp, insanı “sâdece Allah’a ‘kul’
etmek” yâni insanı “Abdullah” kılmak için gelmiştir. Kur’ân’ın amacı köleliği
kaldırmaktır. Bunu yapmak için de bir-çok âyette gördüğümüz gibi “bahaneler”
aramaktadır. Keffâret âyetleri ilk başta bir köle azâd emekten bahseder.
İnsan vazgeçemediği şeyin
(mal-can) kölesi olur. “Âhirete îmân”ın yokluğu kişiyi Dünyâ’ya köle yapar.
Âhiret bilinci olmadığı için kişi, gerektiğinde malından ve canından
vazgeçemez. Cennet için köle olmayı kabûl etmeyenler şeytanın ve cehennemin
kölesi olurlar.
Mustafa İslamoğlu
kölelik hakkında şunları söyler:
“İnsanları “konforun kulu” hâline
getirdiler. Konforun kölesi yaptılar. Modernizm kadınları köleleştirmiştir, hem
de özgürleştirme adına köleleştirmiştir. Köleliğini inkâr eden bir köleyi âzad
edecek bir efendi yoktur. İslâm, tesettürü “kadın köleleştirilmesin” diye
emretmiştir. Karanlığın kölesi değil efendisi ol!. Kur’ân’a köle olmak, cihana
sultân olmaktan yeğdir. İnsan Allah’ın kölesi değil kuludur. İnsan Allah’ın
kölesi değil halifesidir. Kölenin itaati zorunlu, kulun-halifenin itaati
irâdidir. İnsanları gerçek özgürlüklerine ulaşmamaları için, yalancı
özgürlüklerle kandırıyorlar, insanlar köle olduklarının farkında değiller. Zaman
insanın öznesi olursa, insan da zamânın kölesi olur, “zaman sana uymuyorsa sen
zamâna uy” lafına kanma!. Peygamberimiz, kölesi Enes’i bir-kere bile dövmemişti.
Peygamberimizden önce kadınlar köleydi, bir metaydı, o cenneti onların ayakları
altına serdi. Köle olarak yaşamaktansa, özgürlük uğruna savaşıp ölmek daha
iyidir. Peygamberimiz asabiyeti yok etmek için zıt evlilikler yaptırırdı.
Zenginlerin kızlarını kölelerle evlendirmiştir”.
Kölelik ile modern kölelik
arasındaki fark, bir şey klâsik kölelere zorla yaptırılırken modern köleler
seve-isteye yapmaktadırlar. Bu daha çok kadınlar üzerinde görülmektedir. Lâik,
seküler, demokratik modern devletin sermâye yaparak genelevlerde çalıştırdığı
kadınlar birer modern köledirler. Celaleddin Vatandaş modern kölelik hakkında
şunları söyler:
“Son söylenecek sözü önden söylemek
gerekirse, modem dünyâda kadın, târihte hiç olmadığı kadarıyla köledir; köledir
ve daha da köleleşmek için her-şeyini ortaya koymakta bir sakınca
görmemektedir. Bedeni ve bu bağlamda cinselliği ise en önemli sermâyesidir.
Ticâri kazanç kaygısıyla hareket eden medya ise, kadının bu durumunu
pekiştirmektedir. Kadın, çeşitli programlarda, yarışmalarda belli giyim
biçimleri ile ön-plâna çıkarılmaktadır. Vahim olan şey, kadının cinselliğinin
medya aracılığı ile pazarlanmasıdır. Bu pazarlıkta, karşımıza çıkan sömürü
canavarı ise erkektir: Ve reklamlarda, manşetlerde, çekici güzel bir kadın
vücûdunu sergilenirken görmek istemektedir.
Kölelik yasal olarak kalktı ve yasaklandı.
Bu ise modem zamanlarda gerçekleşti. Modem kültürün pek gururlanarak ifâde
ettiği üzere, insanlar artık kölelerin olmadığı bir dünyâda yaşıyorlar; bugünün
dünyâsı herkesin özgür olduğu bir dünyâdır. Buna göre gerçekleşen değişim
radikâl düzeydedir. Artık ayakları ve elleri zincirle bağlı bir şekilde bedeni
köleleştirilmiş insanlar yok; istemediği hâlde efendisinin yatağına giren ve
efendisinin cinsel fantezilerine araç olan kadınlar yok; savaşa efendisinin
adına katılıp ölenler yok; efendisini eğlendirmek için aç aslanlarla savaşan,
arenalarda birbirlerini parçalayan gladyatörler yok… Acaba gerçekten öyle mi?.
Modernitenin her fırsatta dile getirmekten pek hoşlandığı üzere, modem
zamanlarla birlikte kölelik gerçekten yok oldu mu?. İnsanlar, insanlık onurunu
yok eden, aşağılayan kölelik belâsından kurtuldular mı?. Modernite, dinlerin
yapamadığını yapıp, köleliği yeryüzünden silip attı mı?. Hayır!, maalesef
hayır; kölelik yok olmadı, insanlık kölelik belâsından kurtulamadı. Dün farklı
gerekçelerle ve rızâları olmadan bâzı insanlar köleleştirilirken, bugün de
aynen köleleştiriliyorlar. Modernite insanlığı kölelikten kurtarmış değildir.
Hattâ biçim ve niteliğiyle dünkünden farklı kölelik türleri üretmiştir.
Esasen modernite başta kadın konusu
olmak üzere hemen-hemen diğer her konuda yaptığı gibi bir illüzyon
gerçekleştirdi ve gerçekleştirmeye de devâm etmektedir. Kendisini modern
olmayan zamanlarla karşılaştırıp olumlarken yaptığı oyunu kölelik üzerinden de
sürdürmektedir. İnsanlığı kölelikten kurtardığı iddiâsıyla düşüncelerdeki
konumunu yüceltme ve süsleme çabası içerisindedir. Bunu ise büyük oranda zihin
inşâsı ve algı yönetimiyle gerçekleştirmektedir. Başarıyla yürüttüğü zihin
inşâsı ve algı yönetimi operasyonlarıyla kölelik de dâhil diğer bir-çok konuda
bugünün insanını bakan ama göremeyen konumuna düşürmüştür. İnsanlar bakıyorlar
ama baktığını değil kendisinden istenileni görüyorlar. Kölelikle ilgili olarak
modenite iki ayrı şey yaptı:
Öncelikle birincisi üzerinde durmak
gerekirse; esâsen herkes her an ya çevresi yada medya üzerinden klasik
biçimiyle varlığını sürdüren köleliğe her an bakıyor; hattâ o köleliğe bir
şekilde destek bile veriyor; ama köleliğin yok olduğuna öyle inandırılmış
durumdalar ki, baktıklarını görmüyor; baktıklarını olduğundan farklı
algılıyorlar. Modernitenin bu konuda gerçekleştirdiği illüzyon öylesine
başarılı bir illüzyondur ki, klâsik anlamıyla köle olanların bizzat kendileri
bile, köleliğin olmadığı bir dünyâda yaşadıkları söylemine sözcülük yapar hâle
gelmiş bulunuyorlar. Köle doğan ve ömrü boyu köle olmaya devâm edenler
modernitenin özgürleştirici özelliklerinden gururla bahsediyorlar. Bunda ise
modernite tarafından zihinlere kazınan bir anlayış, gerçekleştirilen
illüzyondaki başarının en önemli faktörü olarak anlam kazanıyor. Modernitenin
klâsik kölelikle ilgili olarak zihinlere kazıdığı görüntü, elleri ve ayakları
zincirlerle bağlanmış kişilerin görüntüsüdür. Köle denildiğinde herkes
otomatikman böylesi bir görüntüyü düşünüyor ve bugünün dünyâsına baktığında
düşündüğünü göremeyince kölelik bitti zannediyor. Hâlbuki geçmişin köleliğinde
herkes zincirlerle bağlı değildi. Hattâ zincirlerle bağlı olmak istisnâ bir
durumdu. Eğer köleler sürekli zincirlerle bağlı olsalardı tarlada veya maden
ocaklarında çalışamaz, evi temizleyemez, efendisinin isteklerine itaat
edemezlerdi.
Modem zamanlardaki klasik biçimli
kölelik ‘yoksulluk’ adı altında üzeri örtülüp gizlenmektedir. Kölelik ile
yoksulluk iç-içe sokularak, köleliğin ağır olumsuzluğu yumuşatılmakta,
yoksulluk ise bâzen hak edilen bâzen de geçici bir şeymiş gibi takdim edilerek
zihinlerde meşrûlaştırılmaktadır. Hâlbuki bugün insanlığın önemli bir kısmı
biyolojik anlamda bile hayâtını sürdüremeyecek kadar yoksullaştırılmış
durumdadır. Bu yoksullukla da dünün kölelerinin dâhi sâhip olmadığı olumsuz
yaşama koşullarını sürdürebilmenin çabası içerisinde yer almaktadırlar. Bugün
Dünyâ’da 7 milyardan fazla insan yaşamaktadır ve FAO verilerine göre Dünyâ
nüfûsunun yaklaşık %33’ü gıdâ güvencesinden yoksundur. Başka bir deyişle 2,4
milyar dolayında insan ya açtır yada açlıktan ölüm korkusu yaşamaktadır.
Nüfûsun %14’ü ise kronik açlık yaşamaktadır. Yâni, aktif bir yaşam için
gerekli enerjiyi sağlayacak kadar gıdâ
tüketememektedir. Her yıl yaklaşık olarak 18 milyon insan yoksulluğa bağlı
sebeplerden dolayı çok erken yaşta ölmektedir. Bu rakam toplam insan
ölümlerinin üçte birine eşittir. Her gün 34.000’i beş yaşın altında çocuklar
olmak üzere 50.000 insan yoksulluğa bağlı sebeplerden dolayı ölmektedir. Bunun
en önemli sebebi ise farklı görünümler altında efendi-köle ilişkinin sürüyor
olmasıdır.
Bir sivil toplum örgütünün araştırma
raporuna göre ise, Türkiye’de 55 ilde bulunan resmî genelevlerde çalışan kadın
sayısı 3 bin, genelev hârici vesîkalı kadın sayısı 15 bin, gayrı resmî
genelevlerde, randevu evlerinde, otellerde, sokaklarda çalıştırılan seks kölesi
kadınlarının sayısı ise 100 binden fazla. Türkiye’deki seks kölelerinin 50 bini
ise henüz çocuk yaşlarda”.
Asgarî ücret ve “mesâi
saati” şeklinde çalışmak da bir çeşit köleliktir. Modern köleliktir bu. 8-5
çalışma şeklindeki bu kölelik şekli, “vardiya” denen sistem ile zirve
yapmıştır. Eskiden köleler en azından geceleri rahattılar. Şimdiki kölelerin ne
gecesi var ne de gündüzü.
İslâm’da köle edinmek sâdece
“meydan savaşı”ndan alınan esirler şeklinde olabilir. Fakat bu esirlerin
karşılıklı yada karşılıksız dağıtılması durumu da vardır. Bu durumu kınayanlar,
günümüzdeki Guantanamo, Ebu Gureyb gibi yerlerde işkencelerle perişân bir şekilde
yaşayanları görmezler de, İslâm’ın “himâye ettiği” esirlerin alınmasını
eleştirir ve kınar durur. Unutulmasın ki, müslümanların “geçici kölelik
uygulaması”, Ahmet Kalkan’ın dediği gibi; “esir kamplarının alternatifi”dir.
Sâdece Allah’a köle olanlar,
bu Dünyâ’da hiç kimseye kölelik yapmadıkları gibi, âhirette cehennemin kölesi
olmazlar. Takvâ sâhipleri âhirette de köle olmazlar. Çünkü cennette kölelik
yoktur.
Modern kölelik, “özgürlük”
olarak sunulan şeydir.
En doğrusunu sâdece Allah
bilir.
Hârûn
Görmüş
Ekim 2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder