18 Ekim 2016 Salı

Gündemi Din Edinmek



“Allah ve Resûlü, bir işe hükmettiği zaman, mü’min bir erkek ve mü’min bir kadın için o işte kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Kim Allah’a ve Resûlü’ne isyân ederse, artık gerçekten o, apaçık bir sapıklıkla sapmıştır” (Ahzâb 36).

İslâm, kendisinin belirlemediği gündeme îtirâz eden bir dindir. Hattâ Allah, mevcut dünyânın gündemine râzı olmadığı için insanlar içinden bir Peygamber seçerek ve ona vahyederek gündemi değiştirmiştir. Bu değişim öyle bir yayılmıştır ki sonunda tüm Dünyâ’yı kapsamıştır. Müslümanlar 1.000 yıl boyunca Dünyâ’nın gündemini İslâm-merkezli olarak belirlemişlerdir ve Dünyâ, müslümanların oluşturduğu gündeme göre şekillenmiştir. Tâ ki 18. yüzyıla kadar. Bundan sonra gündemi başkalarıyla ortak belirleyen müslümanlar, 20 yüzyılın başında gündemi belirlemeyi tamâmen batı’ya bırakmışlar ve gündem belirlemek batı’nın eline geçmiştir ve hâlen de onların belirlediği gündem hâkim durumdadır. Artık onların belirlediği gündeme göre hayâtımızı sürdürmekteyiz. İnsanlık târihinde Dünyâ’nın gündemini belirleyenler zaman-zaman değişmiş ve yaklaşık son 150 yıldır da gündem Avrupa-Amerika merkezli belirlenmektedir. Günümüzde gündemi şu-anda 5 ülke belirlemektedir. Bir-zaman gelir, aynen eskiden olduğu gibi gündemi belirleyenler değişebilir. İnsanlar gündem belirleyicilerini târih boyunca kendi zamanlarındakiler belirleyecek zannetse de, gündem belirlemesi insanlar-kavimler arasında değişip durmaktadır imtihan gereği:

“Eğer bir yara aldıysanız, o kavme de benzeri bir yara değmiştir. İşte o günleri biz onları insanlar arasında devrettirip dururuz. Bu, Allah’ın îman edenleri belirtip-ayırması ve sizden şâhidler (veya şehidler) edinmesi içindir. Allah, zulmedenleri sevmez” (Âl-i İmran 140).

Bu durum sünnetullah gereği böyledir. Tabî ki gündemi müslümanlar olarak her zaman biz belirlemek isteriz ama bizim sorunumuz bu değildir. Sorun, gündemi belirlemek değil, belirlenen gündemi insanların din edinmesidir. En acısı da, Allah’ın müslümanlara “gündemlerini onunla belirlesinler” diye gönderdiği Kitab’ı bir kenara bırakarak (mehcûr) şeytanın-tâğutların ve taşeronlarının belirlediği gündemlere meftûn olmaları ve o gündemlere göre hareket etmeleridir. Atasoy Müftüoğlu:

“Popülizme, hamâsete ve ânın gündemine kapanan İslâm-dünyâsı toplumları, Türkiye örneğinde de tâkip edilebileceği üzere; vâroluşsal önceliğimiz, birinci önceliğimiz, hayâti önceliğimiz olan İslâm’i sorumluluklarını ve tercihlerini, konjonktürel gelişmeler nedeniyle askıya alabiliyor. Konjonktürel nedenlerle; İslâm’i tercihler, programlar, tasavvur ve tahayyüller, hareketler vb. târihsel/siyâsal dünyâdan geri çekilerek, uhrevî/ruhsal/bâtıni alana hapsedilebiliyor.

Zihin-dünyâmız, dünyâlarımız içerisinde yaşadığımız anların gündemiyle; resmî, politik, güncel, yerel retorikle işgâl altına alındığı için, bugün düşünsel anlamda nabzımız durmuş, ufkumuz kapanmıştır. Bu yüzdendir ki, aramızda müslümanlar olarak; nitelikli bir etkileşim gerçekleştiremiyor, nitelikli bir tartışma yürütemiyor, eleştirel bir kültür ortamı oluşturamıyoruz. Popülizmin, hamâsetin, ânın gündeminin baskısı sebebiyle, kolonyâl süreçlerin, kolonyâl kültürün/eğitimin, toplumlarımız üzerinde hâlen sürdürdüğü tahribâtı hiç-bir şekilde gündemimize alamıyoruz. Bu süreçlerin ve kültürün bir parçası hâline getirildiğimizi fark etmiyoruz” der.

Konjonktürel bir din-anlayışı var. Bireyselliğe yönelen bir din-anlayışı. Zîrâ gündemi belirleyenler bireysel ılımlı bir din-anlayışını gündem etmektedirler. Müslümanlar gündeme öylesine bağlanmışlar ve gözlerini ona öylesine dikmişlerdir ve meftûn olmuşlar ki, bu gündeme bir îtirâz etmedikleri gibi, o gündemden başka şeyler de düşünemiyorlar. Gündemi belirleyenler müslümanların siyâsetle ilgilenmesini istemiyorlar ve dîni, vicdanların dışında başka yerde görmeye tahammül edemiyorlar. Hattâ dînin vicdanlarda da, “sessizce ve usluca” durmasını istiyorlar. Bu bağlamda gündem “bireyselliği” örnek gösteriyor. Bireyselliğe yönelince siyâsetle-gündemle ilgilenme olmayacak tabi. Kitapları, yakışıklı sözleri, hattâ meâl-tefsirleri olan kişilerin söylemleri bile sisteme-siyâsete-gündeme hiç karışılmamasını tavsiye eden utanç verici sözlerle dolu. İslâm’ı, mevcut seküler gündeme bakarak anlamamızı istiyorlar. Tabi bu gündem, İslâm’ın zinhar görünür olmasından bahsetmiyor. Gündeme bakarak İslâm’ı anlayamayız. Ümmete yapılan zulmü hem göremeyiz hem de görsek bile idrâk edemeyiz. Rıdvan Kaya:

“Hele bir düşünelim, Rabbimizin bizlere yönelik “îman ettik demekle bırakılmayacaksınız”, “sınanacaksınız”, “sizden öncekilerin başına gelenler sizin de başınıza gelmeden cennete giremezsiniz” meâlindeki buyruklarını acaba hangi ortamlarda daha doğru ve yetkin bir şekilde anlamak mümkün olabilir?. Savaşta, bombalar altında, cezâevlerinde, işkence ve zulüm ortamında mı, yoksa konforlu evlerimiz, akademik zeminler, bilimsel toplantılar vb. ortamlarda mı?” der.      

Peygamberimiz gündemi müşriklerin belirlemesine izin vermemiştir. Bunu hiç-bir tâviz vermeyerek yapmıştır. Bu bağlamda Kâfirûn Sûresi dinleri yâni “gündemleri ayırma sûresi”dir. Kâfirlerin gündemleri ile müslümanların gündemi farklılaşınca, müslümanlar vahyin belirlediği kendi gündemlerine odaklanabilmişler ve gerçek bir idrâke ulaşmışlardır. Çünkü artık “parazit yapan gündemler” ortadan kalkmıştır.

Peygamberliğin sözcülüğünde belirlenen gündem ve gündemle ilgili bir konu konuşulurken müslümanların bu insicâmı bozacak eylemlerde bulunmaması gerekir. Gündemi Allah belirlediği için Allah İslâm’ın gündeminin belirlenmesinin bozulmasına izin vermez ve bu konuda müslümanları uyarır:

“Oysa onlar (kendilerini tümüyle Allah’a ve İslâm’a teslim etmeyenler) bir ticâret yada bir eğlence gördükleri zaman, (hemen) ona sökün ettiler ve seni ayakta bıraktılar. De ki: ‘Allah’ın katında bulunan, eğlenceden ve ticâretten daha hayırlıdır. Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır” (Cum’a 11).

Gündemimizi çeşitli medya araçlarına, teknolojik cihazlarla, âlet, araç ve gereçlerle, şeytâni-nefsî arzularla, ihtiraslarla, ama en çok da modernizmde olduğu üzre parayla-ekonomi ile belirlemeye çalışıyorlar. Herkesi paraya-ekonomiye kitliyorlar. İnsanlar robotlaştılar. Artık gündemi moda-mod tâkip edip uyguluyorlar. Tam da gündeme göre hareket ediyorlar. Meselâ hava-durumuna bakmadan yola çıkmıyorlar. Sanki tahminler mutlak kesin verilermiş gibi. Tabî ki hava-durumuna göre işini-gücünü ayarlamakta mahsur yok ama buna sanki dîn gibi önem vermek çok da normâl değil. Yav adam gecenin 12’sinde bomboş yolda kırmızı ışıkta duruyor. İn cin top atıyor ama o, yeşil ışığın yanmasını bekliyor. O kadar itaatkar yâni. Çünkü bizi gündem belirliyor ve biz gündeme göre, belirlemelere göre hareket etmeye alışmışız. Bu gündem “doğallıktan çıkmış bir gündem”dir.

İslâm’ın belirlemediği gündemler hiç-bir zaman insanları mutlu-huzurlu edemez ve Dünyâ da sekülerizmin belirlediği gündemlerle ifsâd olur. O hâlde mutlakâ gündemi İslâm belirlemelidir. Zîrâ gündemi İslâm’ın belirlemesi demek, “Allah’ın belirlemesi” demektir. O, gündem belirleyenlerin en hayırlısıdır.

Gündemi  Kur’ân’ın belirleyeceği bir dünyâ-hayâli kurmayanlar, Kur’ân’ı idrâk edememişler demektir.

En doğrusunu sâdece Allah bilir.

Hârûn Görmüş
Ekim 2016





1 yorum:

  1. GÜNDEM...İNSANLIK...GELECEK...GARANTİLİ...

    https://plus.google.com/109838719669290377148/posts/i2imPGWAWna
    https://www.facebook.com/permalink.php?story_fbid=453085455142861&id=100013242319421

    YanıtlaSil