“Hayır; insan, kendi
nefsine karşı bir basîrettir. Kendi mâzeretlerini ortaya atsa bile” (Kıyâmet 14-15).
Arapça bir
kelime olan mâzeret, “mâzur görmek” sözcüğünden türetilmiştir. Birini mâzur
görmek; “yaptığı hatâyı affetmek yada kusurunu yok saymak” anlamına gelirken,
mâzeret ise; “bir şeyi yapmamak için öne sürülen bahane” demektir.
Mâzeret şeytan-merkezlidir.
Zîrâ ilk mâzereti üreten varlık şeytandır. Zâten şeytan insanı en çok, mâzeret
üretecek telkinler fısıldamakla kandırır. Şeytan’ı “şeytan” yapan şey, mâzeret
üretmesiydi. Şeytan “ben Âdem’den üstünüm, çünkü beni ateşten, Âdem’i ise
topraktan yarattın” şeklinde saçma-sapan bir mâzeret ortaya atmıştı. Şeytan,
Allah’ın “secde et” emrine karşı çıkıp absürd bir mâzeret üretince, Allah onu
bulunduğu yerden kovmuş ve bunun üzerine şeytan şöyle demişti:
“Dedi ki: Rabbim, beni
kışkırttığın şeye karşılık, andolsun, ben de yeryüzünde onlara, (sana
başkaldırmayı ve dünyâ-tutkularını) süsleyip-çekici göstereceğim ve onların
tümünü mutlakâ kışkırtıp-saptıracağım”
(Hicr 39).
Şeytan, insanı, “kendisine
benzeterek” yoldan çıkarır.
Nefs, şeytanla çok
ilişkilidir ve şeytandan aldığı taktikle sürekli olarak mâzeret üretir ve sonra
da bu mâzeretlere göre kendine yol belirler. Şeytanda mâzeret bitmeyeceği için
nefste de mâzeret bitmez. Böylece nefs şeytanın yörüngesine girerek şeytanın
eline geçer ve şeytan onu istediği gibi yönlendirir ve yönetir.
Affedilmeyecek tek günah
olan şirk, her zaman bir mâzerete dayanmıştır: “Bizi Allah’a yaklaştırsın” diye
yapılan şirk, şirkin en bâriz mâzeretidir. Her şirkin bir mâzereti vardır. Tüm
günahların bir mâzereti vardır. Fakat hiç-bir mâzeret şirki mâzur kılmaz. Zîrâ tâviz
vermedikçe yâni mâzeret üretmedikçe şirk açığa çıkmaz.
Sosyâl hastalıklar bizi cimrilik,
yalancılık, hırsızlık, su-i zan, gıybet, tembellik, rahat düşkünlüğü, mâzeret
üretme, üşengeçlik, ibâdeti erteleme gibi sosyâl ve mânevî olarak
yozlaştırmaktadır.
Harama ve günaha mâzeret
bulmak çok kolaydır. Şeytan insana sağdan yaklaşır ve haramı normâlleştirir
yada en azından zarârını azmış gibi gösterir. Modern zaman en çok mâzeret
gösterilen şeylerin başında gelir. “Bu zamanda olmaz” sözü en çok kullanılan
mâzeretlerin başında gelir. Allah’ı, âhireti, dîni, İslâm’ı, peygamberliği ve
vahyi hesâba katmayan hattâ inkâr eden bir zaman-dilimini mâzeret göstermek, “mâzereti
din yapıp rehber edinmek” demektir. Bu nedenle modernizm eleştirisi kabûl
edilmemekte, modernizmi eleştirenler yobaz olarak görülmektedir. “Aman
modernizmi eleştirme, moderniteye aykırı söz söyleme!, çünkü gençler
ateist-deist-agnostik olurlar-oluyorlar” diyorlar. Modernizm demek “haz”
demektir. Hazzı eleştirmek birilerini ateist-deist yapıyorsa, yapacak bir şey
yok. Onlar zâten modernizme gönül verdikleri ve de tam da modernizme uygun bir
yaşam üzere oldukları için ateist-deist olmak için mâzeret arayıp durmakta ve
ateist-deist olmaktadırlar. Yoksa İslâm’ın yolunda gittikleri için değildir
sapkınlıkları.
İslâm’a
gelince, müslümanlık yapmaya gelince bin-bir şart ve mâzeret ortaya koyanlar,
şeytanın, nefsin ve tâğutların emir ve nehiylerine kayıtsız-şartsız uyuyorlar. Meselâ
haz veren bir şey için saatlerini harcayanlar, sıra Allah rızâsı için bir şey
yapmaya geldiğinde yada Allah’ın bir emrini yerine getirmeye çağrıldığında bin tâne
mâzeret üretiyor. Çünkü onun rehberi mâzeret olmuştur. Öyle ki, bir mâzeret
bulduğunda kendilerini haklı görmektedirler.
Müslümanlar da yapmaları
gerekip de yapmadıkları şeyler için çeşitli mâzeretler üretmektedirler. Meselâ İslâm’ı
eğitime indirgemek, müslümanların amel-eylemden kopmak için mâzeretleri hâline
geldi. Oysa insan âhirete, “bildiklerini” değil “yaptıklarını” götürecek ve
bildiklerinden değil, yaptıklarından sorulacaktır. Bir şeyi yapmamak için başka
bir şeyi yapıyor olmak bir mâzeret hâline gelmiştir.
Ehven-i şer birileri tarafından mâzeret olarak
kullanılmaktadır Modern
müslümanların İslâm’a bağlılığı “psikolojik müslümanlık” şeklinde olsa da,
vicdanlarını susturmak, modern hayâtı doya-doya yaşamak ve modernizmi
meşrûlaştırmak için çeşitli mâzeretler arıyorlar. Bu mâzereti sağlayan en kolay
ve etkili şey, müslümanların kadim târihini eleştirmekten geçmektedir. Geleneği
eleştiriyorum diye İslâm târihini tümden yanlış ve yok saymak, “iyi müslüman”
olmanın mâzereti olarak görülüyor. Bir şeyi biliyor olmak, o şeyi yapmamanın
mâzereti olarak görülüyor ve gösteriliyor.
Modern insan, insanlık
târihinde en çok mâzeret üreten varlıktır. Öyle ki mâzeret konusunda uzman hâline
gelmiştir. Çünkü modern insan, yapmaya değil yapmamaya ayarlıdır. Nefsine uygun
olmayan şeye en çok ve ânında mâzeret üretebilmekte ve ürettiği mâzereti
dinleştirerek rehber edinmektedir. Hattâ en başarılı insan, en iyi mâzereti
üretebilen insanlar olarak görülmekte ve örnek alınmaktadır.
Allah’ın indirdiği ve
Peygamberimiz’in örneklediği din olan İslâm, uygulanamayacak bir din değildir.
Bu nedenle dînde, dînin belirlediği ve kabûl ettiği mâzeretler dışında mâzeret
olmaz.
İslâm, hem Dünyâ’da hem de
âhirette, günahsız, cezâsız ve azapsız bir hayat kılavuzu ve bir yaşam-tarzı
olarak gönderilmiştir. Yoksa Allah cezâ vermek ve azap etmek için mâzeret
aramaz:
“Şükredip îman ederseniz,
Allah size ne diye azap etsin?. Allah şükrün karşılığını verendir, bilendir” (Nîsâ 147).
“Zâlimlere kendi
mâzeretlerinin hiç-bir yarar sağlamayacağı gün; lânet onlarındır, yurdun en
kötüsü de” (Mü’min 52).
“Artık o gün,
zulmedenlerin ne mâzeretleri bir yarar sağlayacak, ne (Allah’tan) hoşnutluk
dilekleri kabûl edilecektir” (Rûm
57).
Evet; Dünyâ’da üretilen
mâzeretler görece geçerli olsa da âhirette hiç-bir mâzeret kabûl edilmeyecek ve
“keşke”lerin hiç-bir faydasının olmayacağı cehennem, mâzereti rehber
edinenlerle dolacaktır.
En doğrusunu sâdece Allah
bilir.
Hârûn Görmüş
Temmuz 2022
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder