“…Allah ile berâber başka
bir ilah mı?. Ne az öğüt-alıp düşünüyorsunuz” (Neml 62).
Henoteizm, din ve
felsefede, Max Müller tarafından çıkarılmıştır ve “bir tanrıya bağlanırken diğer
tanrıların varlığını da kabûllenmek” demektir. Müller’e göre bu, “prensipte
monoteizm, gerçekte (uygulamada) ise politeizm”dir. Felsefeye göre tek-tanrılılık ile çok-tanrılılık arasındaki bir aşamayı
oluşturan inançtır. Bir tanrıyı ön-plânda tutmakla birlikte, çok sayıda tanrıyı
kabûl eden dînî inanışları tanımlayan bir terminoloji.
Henoteizm, çok sayıda tanrının varlığını kabûl
etmekle birlikte, tek yüce bir tanrıyı da kabûl edip ona ibâdet etmeyi öngören
düşünceyi tanımlamaktadır. Henoteizm, Politeizm ile Monoteizm karışımı bir
düşüncedir ve Monoteizm-öncesi aşamayı temsil etmektedir. Yahudilerin tek bir
Tanrı fikrine yâni Monoteizme gelinceye kadar henoteist oldukları söylenir.
Yahudilerin, Yahova’yı “tek” olarak görüp ona ibâdet etmelerine rağmen yerel
kabîle tanrıları da bulunmaktaydı. Benzer bir inanışın câhiliye Araplarına da
egemen olduğu bilinmektedir. Kur’ân’da bu şu şekilde ifâde edilir: “Sen
inkârcılara, ‘Gökleri ve yeri yaratan, Güneş’i ve Ay’ı yararlanmanıza sunan
kimdir?’ diye soracak olsan kesinlikle, ‘Allah’tır’ derler” (Ankebût 61).
Âyetin ifâde ettiği gibi, Araplar yüce bir ilahı kabûl etmekle birlikte, başka
tanrılara da inanıyorlardı. Bu sebeple İslâm-öncesi Arap toplumunun inancını
Politeizm değil, Henoteizm olarak tanımlamak gerekir.
Henoteizm,
tek-tanrıcılığa doğru gidiş sürecinde geçirilen bir aşama olarak görülür. Fakat
bu felsefenin cehâleti ve bu cehâletten doğan zırvalıktan başka bir şey
değildir. Çünkü böyle bir süreç yoktur, hiç olmamıştır. Zîrâ insanlık târihinde
her zaman tek-tanrıcılık yâni tevhid vardı. Tevhidin olmadığı bir dönem hiç-bir
zaman olmamıştır. İlk insanlar olan Hz. Âdem ve Havvâ’dan bêri tevhid yâni
tek-tanrıcılık vardı. Hz. Âdem ve Havvâ muvahhid insanlardı. Tevhid, türedi bir
inanış biçimi değildir ve hiç-bir zaman olmamıştır. İnsanlık-târihi tâ ilk
baştan bêri tevhid yâni tek-tanrı inanışı ile şirkin yâni çok-tanrı inancının,
Allah’tan başka tanrılar-ilahlar kabûl etmenin, Henoteizm’in yâni şirkin
mücâdelesi ve savaşımının târihidir. Tüm peygamberler tek-tanrıcı tevhid
erleridir ve hiç-biri Allah’tan başka bir ilah kabûl etmediği gibi, Allah’tan
başka ilahlar kabûl edenlerle mücâdele etmişler ve savaşmışlardır. Zîrâ tüm
peygamberler, küfrü ve şirki kaldırıp tevhidi yeryüzüne hâkim kılmanın savaşını
vermişler ve hayatlarını buna adamışlardır.
Evet; Henoteizm paganist bir
inanç ve sistemdir. İsterse bu sistemde Allah yâni en yüce güç, Mekke müşriklerinin
yaptığı gibi “en yüce ilah” olarak kabûl edilsin fark-etmez. O’na ortaklar
koşmak ve O’ndan başka tanrılar kabûl etmek zinhar kabûl edilemez ve bu nedenle
de aslâ affedilmeyecek tek günah olan şirk açığa çıkar ki zâten şirk, “Allah’ı
kabûl etmemek” demek değil, “Allah ile birlikte başka ilahları da kabûl etmek”
demektir. Dolayısıyla Henoteizm ile şirk, “Allah’a ortak koşma” anlamında aynı
şeydir. Esâsen bütün şirkler Henoteizm’dir.
Şirk bir kere başladığında
katlanıp çoğalarak devâm eder. Şirk, durduğu yerde durmaz. Çok ilginçtir ki;
Allah’a koşulan şirk, yine Allah’ın yarattığı şey ile oluyor. Şirk koşulan
şeyler “yaratılmış” olan varlıklardır. Şirk koşulanlar, “her-an yaratılıp
durulanlar”dır. Şirk, “insanların kendi elleriyle yaptıklarına tapması”nın
adıdır. Şirk; Allah’ın ekmeğini yiyip, şeytana, nefse ve tâğuta kulluk
yapmaktır. Henoteizm’de de kabûl edilen ve îtibar gören ve ilah denilen
varlıklar, ya hayâl ürünü birer zırvalıktır yada Allah’ın yarattığı
varlıklardır.
İnsanlık-târihi boyunca her
zaman Allah ile birlikte başka ilahlara tapılmıştır ve bu tapılanlar, bu
ilahlara tapanlarca bir mâzeret olarak “bizi Allah’a yaklaştırıyorlar” diyerek
meşrûlaştırılmaya çalışılmıştır. Mitoloji, Allah ile birlikte başka ilahları da
kabûl edip onlara da ilahlar olarak değer vermenin yâni tapmanın adıdır.
O-hâlde mitoloji de Henoteizm’dir.
Şirk, “Allah dışındaki
varlıklara Allah gibi bir güç vererek O’na ortak koşmak” demek değil, “Allah
dışında sözde ilahların olduğuna inanmak ve onların da Allah kadar olmasa da
bir güce sâhip olduklarını düşünmek ve bu nedenle de onlara da tapmak yâni onlardan
medet umma”nın adıdır. Bunu yapanlar Allah’a bağlı olduklarını söylerler ama O’ndan
başka ilahları da kabûl ederler ve onlara da saygı duyarlar ve îtibâr ederler.
Aslında tüm şirklerde olduğu
gibi Henoteizm’de de tek-tanrıya bağlı olduğunu söyleyenler, Allah’tan başka
ilahlara göre yaşarlar. En yüce gücün Allah olduğunu söylemeleri sâdece lafta
kalır ve iş amele-eyleme geldiğinde Mekke müşrikleri gibi Allah’tan başka ilahlara
göre konum alırlar ve davranış sergilerler. Kur’ân, Mekke müşriklerine şöyle
diyordu:
“De ki: ‘Göklerden ve
yerden sizlere rızık veren kimdir?. Kulaklara ve gözlere mâlik olan kimdir?.
Diriyi ölüden çıkaran ve ölüyü diriden çıkaran kimdir?. Ve işleri
evirip-çeviren kimdir?’. Onlar: ‘Allah’ diyeceklerdir. Öyleyse de ki: Peki siz
yine de korkup-sakınmayacak mısınız?. İşte bu, sizin gerçek Rabbiniz olan
Allah’tır. Öyleyse haktan sonra sapıklıktan başka ne var?. Peki, nasıl hâlâ
çevriliyorsunuz?. (Yûnus 31-32).
Allah’tan başka bağlanılan
ilahlar sâdece “klâsik ilahlar” olmak zorunda değildir. Soyut-somut,
maddî-metafizik her-şey “Allah’tan başka ilah” kapsamına girebilir. Henoteizm’in
kabûl edip taptığı o klâsik tanrılar artık yok oldukları yada çok azaldığı için
Henoteizm yâni şirk bitmiş değildir ve klâsik tanrılar yerine sonsuz sayıda
modern tanrılar ortaya çıkmıştır ve “en yüce ilah” olarak Allah’ı kabul edenlerin
taptıkları yâni hayatlarını, düşüncelerini, sözlerini, davranışlarını modern
ilahlara göre belirledikleri bir-çok tanrılar vardır: Bilim tanrısı, teknoloji
tanrıları, ideolojiler ve ideologlar, izmler, para, kadın, içki, sigara,
uyuşturucu, mal-mülk, makam-mevkî, şöhret-şehvet, siyâset(çiler)-servet, internet,
sosyâl medya, uzmanlar, ideologlar, zenginler, kahramanlar vs. vs. sayısız
tanrı vardır. Günümüzde, insanın düşüncesini, söylemini, eylemini ve davranışlarını
belirleyen, modern insanı yönlendiren ve yöneten sayısız tanrı vardır. Herkesin
özel bir tanrısı vardır. Mutlak ve kesin anlamda “sâdece Allah’ı” ilah bilen ve
Allah’tan başka tüm ilahları-tanrıları inkâr eden mü’minler hâriç modern insanların
çoğunluğu Henoteist yâni çok-tanrıcı putperestlerdir.
İslâm’a göre “Allah”
dedikten sonra başka bir ilaha bağlanmaktan ve hattâ başka bir ilahtan bahsetmek
söz-konusu bile edilemez. Zîrâ bu, affedilmeyecek tek günah olan şirk demek
olur:
“Hiç şüphesiz, Allah, kendisine şirk koşanları
bağışlamaz. Bunun dışında kalanlardan ise, (onlardan) dilediğini bağışlar. Kim
Allah’a şirk koşarsa elbette o uzak bir sapıklıkla sapmıştır” (Nîsâ 116).
Netîcede Henoteizm de bir Politeizmdir. Allah’ı “en
yüce ilah” olarak bilmek ve kabûl etmek ve de en üstün bağlılığın -sâdece söz
ile- Allah’a olduğunu söylemek Henoteistleri şirkten kurtarmaz. Çünkü Allah’tan
başka güç vehmettikleri ilahları da kabûl ederler ve şirke düşerler. Çünkü dediğimiz
gibi şirk, “Allah’tan başka bir ilahın yada ilahların varlığını kabûl etmek ve
hayâtı Allah’tan başka bu -sözde- ilahlara göre düzenlemek” demektir.
En doğrusunu sâdece Allah
bilir.
Hârûn Görmüş
Temmuz 2022
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder