24 Şubat 2023 Cuma

Henoteizm

 

“…Allah ile berâber başka bir ilah mı?. Ne az öğüt-alıp düşünüyorsunuz” (Neml 62).

 

Henoteizm, din ve felsefede, Max Müller tarafından çıkarılmıştır ve “bir tanrıya bağlanırken diğer tanrıların varlığını da kabûllenmek” demektir. Müller’e göre bu, “prensipte monoteizm, gerçekte (uygulamada) ise politeizm”dir. Felsefeye göre tek-tanrılılık ile çok-tanrılılık arasındaki bir aşamayı oluşturan inançtır. Bir tanrıyı ön-plânda tutmakla birlikte, çok sayıda tanrıyı kabûl eden dînî inanışları tanımlayan bir terminoloji.

 

Henoteizm, çok sayıda tanrının varlığını kabûl etmekle birlikte, tek yüce bir tanrıyı da kabûl edip ona ibâdet etmeyi öngören düşünceyi tanımlamaktadır. Henoteizm, Politeizm ile Monoteizm karışımı bir düşüncedir ve Monoteizm-öncesi aşamayı temsil etmektedir. Yahudilerin tek bir Tanrı fikrine yâni Monoteizme gelinceye kadar henoteist oldukları söylenir. Yahudilerin, Yahova’yı “tek” olarak görüp ona ibâdet etmelerine rağmen yerel kabîle tanrıları da bulunmaktaydı. Benzer bir inanışın câhiliye Araplarına da egemen olduğu bilinmektedir. Kur’ân’da bu şu şekilde ifâde edilir: “Sen inkârcılara, ‘Gökleri ve yeri yaratan, Güneş’i ve Ay’ı yararlanmanıza sunan kimdir?’ diye soracak olsan kesinlikle, ‘Allah’tır’ derler” (Ankebût 61). Âyetin ifâde ettiği gibi, Araplar yüce bir ilahı kabûl etmekle birlikte, başka tanrılara da inanıyorlardı. Bu sebeple İslâm-öncesi Arap toplumunun inancını Politeizm değil, Henoteizm olarak tanımlamak gerekir.

 

Henoteizm, tek-tanrıcılığa doğru gidiş sürecinde geçirilen bir aşama olarak görülür. Fakat bu felsefenin cehâleti ve bu cehâletten doğan zırvalıktan başka bir şey değildir. Çünkü böyle bir süreç yoktur, hiç olmamıştır. Zîrâ insanlık târihinde her zaman tek-tanrıcılık yâni tevhid vardı. Tevhidin olmadığı bir dönem hiç-bir zaman olmamıştır. İlk insanlar olan Hz. Âdem ve Havvâ’dan bêri tevhid yâni tek-tanrıcılık vardı. Hz. Âdem ve Havvâ muvahhid insanlardı. Tevhid, türedi bir inanış biçimi değildir ve hiç-bir zaman olmamıştır. İnsanlık-târihi tâ ilk baştan bêri tevhid yâni tek-tanrı inanışı ile şirkin yâni çok-tanrı inancının, Allah’tan başka tanrılar-ilahlar kabûl etmenin, Henoteizm’in yâni şirkin mücâdelesi ve savaşımının târihidir. Tüm peygamberler tek-tanrıcı tevhid erleridir ve hiç-biri Allah’tan başka bir ilah kabûl etmediği gibi, Allah’tan başka ilahlar kabûl edenlerle mücâdele etmişler ve savaşmışlardır. Zîrâ tüm peygamberler, küfrü ve şirki kaldırıp tevhidi yeryüzüne hâkim kılmanın savaşını vermişler ve hayatlarını buna adamışlardır.

 

Evet; Henoteizm paganist bir inanç ve sistemdir. İsterse bu sistemde Allah yâni en yüce güç, Mekke müşriklerinin yaptığı gibi “en yüce ilah” olarak kabûl edilsin fark-etmez. O’na ortaklar koşmak ve O’ndan başka tanrılar kabûl etmek zinhar kabûl edilemez ve bu nedenle de aslâ affedilmeyecek tek günah olan şirk açığa çıkar ki zâten şirk, “Allah’ı kabûl etmemek” demek değil, “Allah ile birlikte başka ilahları da kabûl etmek” demektir. Dolayısıyla Henoteizm ile şirk, “Allah’a ortak koşma” anlamında aynı şeydir. Esâsen bütün şirkler Henoteizm’dir.

 

Şirk bir kere başladığında katlanıp çoğalarak devâm eder. Şirk, durduğu yerde durmaz. Çok ilginçtir ki; Allah’a koşulan şirk, yine Allah’ın yarattığı şey ile oluyor. Şirk koşulan şeyler “yaratılmış” olan varlıklardır. Şirk koşulanlar, “her-an yaratılıp durulanlar”dır. Şirk, “insanların kendi elleriyle yaptıklarına tapması”nın adıdır. Şirk; Allah’ın ekmeğini yiyip, şeytana, nefse ve tâğuta kulluk yapmaktır. Henoteizm’de de kabûl edilen ve îtibar gören ve ilah denilen varlıklar, ya hayâl ürünü birer zırvalıktır yada Allah’ın yarattığı varlıklardır.

 

İnsanlık-târihi boyunca her zaman Allah ile birlikte başka ilahlara tapılmıştır ve bu tapılanlar, bu ilahlara tapanlarca bir mâzeret olarak “bizi Allah’a yaklaştırıyorlar” diyerek meşrûlaştırılmaya çalışılmıştır. Mitoloji, Allah ile birlikte başka ilahları da kabûl edip onlara da ilahlar olarak değer vermenin yâni tapmanın adıdır. O-hâlde mitoloji de Henoteizm’dir.

 

Şirk, “Allah dışındaki varlıklara Allah gibi bir güç vererek O’na ortak koşmak” demek değil, “Allah dışında sözde ilahların olduğuna inanmak ve onların da Allah kadar olmasa da bir güce sâhip olduklarını düşünmek ve bu nedenle de onlara da tapmak yâni onlardan medet umma”nın adıdır. Bunu yapanlar Allah’a bağlı olduklarını söylerler ama O’ndan başka ilahları da kabûl ederler ve onlara da saygı duyarlar ve îtibâr ederler.

 

Aslında tüm şirklerde olduğu gibi Henoteizm’de de tek-tanrıya bağlı olduğunu söyleyenler, Allah’tan başka ilahlara göre yaşarlar. En yüce gücün Allah olduğunu söylemeleri sâdece lafta kalır ve iş amele-eyleme geldiğinde Mekke müşrikleri gibi Allah’tan başka ilahlara göre konum alırlar ve davranış sergilerler. Kur’ân, Mekke müşriklerine şöyle diyordu:

 

“De ki: ‘Göklerden ve yerden sizlere rızık veren kimdir?. Kulaklara ve gözlere mâlik olan kimdir?. Diriyi ölüden çıkaran ve ölüyü diriden çıkaran kimdir?. Ve işleri evirip-çeviren kimdir?’. Onlar: ‘Allah’ diyeceklerdir. Öyleyse de ki: Peki siz yine de korkup-sakınmayacak mısınız?. İşte bu, sizin gerçek Rabbiniz olan Allah’tır. Öyleyse haktan sonra sapıklıktan başka ne var?. Peki, nasıl hâlâ çevriliyorsunuz?. (Yûnus 31-32).

 

Allah’tan başka bağlanılan ilahlar sâdece “klâsik ilahlar” olmak zorunda değildir. Soyut-somut, maddî-metafizik her-şey “Allah’tan başka ilah” kapsamına girebilir. Henoteizm’in kabûl edip taptığı o klâsik tanrılar artık yok oldukları yada çok azaldığı için Henoteizm yâni şirk bitmiş değildir ve klâsik tanrılar yerine sonsuz sayıda modern tanrılar ortaya çıkmıştır ve “en yüce ilah” olarak Allah’ı kabul edenlerin taptıkları yâni hayatlarını, düşüncelerini, sözlerini, davranışlarını modern ilahlara göre belirledikleri bir-çok tanrılar vardır: Bilim tanrısı, teknoloji tanrıları, ideolojiler ve ideologlar, izmler, para, kadın, içki, sigara, uyuşturucu, mal-mülk, makam-mevkî, şöhret-şehvet, siyâset(çiler)-servet, internet, sosyâl medya, uzmanlar, ideologlar, zenginler, kahramanlar vs. vs. sayısız tanrı vardır. Günümüzde, insanın düşüncesini, söylemini, eylemini ve davranışlarını belirleyen, modern insanı yönlendiren ve yöneten sayısız tanrı vardır. Herkesin özel bir tanrısı vardır. Mutlak ve kesin anlamda “sâdece Allah’ı” ilah bilen ve Allah’tan başka tüm ilahları-tanrıları inkâr eden mü’minler hâriç modern insanların çoğunluğu Henoteist yâni çok-tanrıcı putperestlerdir.

 

İslâm’a göre “Allah” dedikten sonra başka bir ilaha bağlanmaktan ve hattâ başka bir ilahtan bahsetmek söz-konusu bile edilemez. Zîrâ bu, affedilmeyecek tek günah olan şirk demek olur:

 

Hiç şüphesiz, Allah, kendisine şirk koşanları bağışlamaz. Bunun dışında kalanlardan ise, (onlardan) dilediğini bağışlar. Kim Allah’a şirk koşarsa elbette o uzak bir sapıklıkla sapmıştır” (Nîsâ 116).

 

Netîcede Henoteizm de bir Politeizmdir. Allah’ı “en yüce ilah” olarak bilmek ve kabûl etmek ve de en üstün bağlılığın -sâdece söz ile- Allah’a olduğunu söylemek Henoteistleri şirkten kurtarmaz. Çünkü Allah’tan başka güç vehmettikleri ilahları da kabûl ederler ve şirke düşerler. Çünkü dediğimiz gibi şirk, “Allah’tan başka bir ilahın yada ilahların varlığını kabûl etmek ve hayâtı Allah’tan başka bu -sözde- ilahlara göre düzenlemek” demektir.

 

En doğrusunu sâdece Allah bilir.

 

Hârûn Görmüş

Temmuz 2022

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder