24 Şubat 2023 Cuma

Hastâneye Bağlı Olmak

 

“Hastalandığım zaman bana şifâ veren O’dur” (Şuârâ 80).

 

Hastalık, sünnetullah ve imtihan nedeniyle olmazsa-olmaz bir şeydir Târih boyunca hastalıklar ve tedâviler olmuştur. Fakat o büyük vebâ dönemleri hâriç hiç-bir zaman günümüzde olduğu gibi yada özellikle 2. Dünyâ Savaşı sonrasında olduğu kadar yeni ve çeşitli hastalıklar ortaya çıkmamıştı ve insanlar bu kadar çok ve çeşitli hastalıklarla bu kadar çok muzdarip olmamışlardı. Öyle ki artık hastalıklara -sözde- dermân olacak ilaçlar bile yeni hastalıkların ortaya çıkmasına neden olmaktadır.

 

İnsanlar tıbbın geliştiğine, yeni hastânelerin yapıldığına, yeni ilaçların bulunduğuna vs. sevine-dursun, hastalıkların bu kadar artması ve insanların hastânelere, doktorlara ve ilaçlara bu kadar bağlı ve bağımlı olması olması bir tesâdüf değildir ve bu şeytânî bir plân ve projedir. Modern sistem, insanları kentlere yığmak istemiş, köyden kente göçlerle kentleri kalabalıklaştırmıştır. Böylece tarım ve hayvancılıktan endüstriye geçiş daha kolay olmuş ve sanâyi üretimi artmıştır. Fakat insanları kentlere bağlamak için başka şeyler de yapılması gerekiyordu ve çeşitli sanâyi ürünleriyle bu başarıldı ama insanları kente bağlama konusunda en önemli şey hastâneler oldu.

 

İnsanları hastânelere bağlamak için doğal olarak insanların hasta olmaları gerekiyordu. Bu çok zor olmadı, çünkü köyden kente göçüşün kendisi zâten bir hastalık yada hastalık sebebidir. Doğallıktan ve normâllikten kopunca ve her-şey sanâyileşince yiyip-içtiklerimiz ve giydiklerimiz de sanâyileşti. Soluduğumuz hava kirlendi, kalabalıklaşan kentlerde sinir-stres arttı ve netîcede çeşitli hastalıklar ortaya çıktı. Bu hastalıkların tedâvisi için üretilen ilaçlar da doğal olmadığı için hastalığı şifâ anlamında tedâvi etmediği gibi yan-etkiler nedeniyle yeni bir-çok hastalık açığa çıktı ve böylece insanlar doktorlara ve hastânelere bağlı ve bağımlı olmaya başladırlar. Artık insan kentten kaçmayı her düşündüğünde kendine; “peki hastâne işi ne olacak?” sorusunu sormaya başladı. Bu da kentten kaçışı önledi. Hastâneler insanları kentlerde zorunlu iskâna tâbi tutmaktadır.

 

İnsanları, (belli bir süreye kadar) modern kentlerde hastâneye, doktorlara ve ilaçlara bağlayarak tutuyorlar. İnsan kentten gitmeyi her düşündüğü anda aklına hastâne, doktor ve ilaçlar geliyor. Başka yerlerde de hastâneler var ama çok çeşitlenen ve özelleşen hastalıklar “özel dallar” gerektiriyor ve özel dal doktorları her yerde olmadığı için insanlar kent-merkezlerinde kalmaya devâm etmek zorunda kalıyorlar. Hastalığa bağlanmak, “hastâneye bağlı olmak”, bu da “kentlere bağımlı olmak” anlamına geliyor.

 

Özel hastâneler, özel doktorlar, ilaç şirketleri, ulaşım vs. insanları hem kentlere bağlı ve bağımlı kılıyor, hem de insanları soyup soğana çeviriyor. Devlet hastânelerinin yetersiz oluşu yada hakkıyla iş yapmaması nedeniyle insanlar kentlere mahkûm oldukları gibi özel hastânelere de mahkûm olmuş oluyorlar. Bunların hepsi şeytânî bir plân ve tâğûtî bir projedir.  

 

Hastâneye bağlanmak, aşırı bilgi, aşırı bilgi güncellemesi ve aşırı uzmanlaşma nedeniyle doktorların yetersizleşmesi ve daha da önemlisi tecrübeyi yitirmeleridir. Çünkü tecrübe, hem bir tahlile-tetkike, aşırı inceleme ve araştırmaya pek gerek bırakmaz, hem de bir bakışla yada kısa bir muâyene ile mesele anlaşılıverecek hâle geldiği için doğru teşhis koyulup tedâviye hemen başlanabilmesini sağlar. Böylece hastâne yükü ve hastâne tâkibi çok büyük oranda azalacaktır. Çünkü hastâneye gidip-gelme tekrârı yaşanmayacaktır. Tecrübe olmadığı için en küçük bir sorun bile bilgili ama tecrübesiz doktorlar tarafından büyütülebiliyor ve bu durum aşırı inceleme-araştırmaya sebep oluyor. Bu da hastâneye gidip-gelmeyi fazlalaştırıyor ve bir hastâne bağımlılığı ortaya çıkıyor. Üstelik “sürekli tâkip” denen şey, insanları hastânelere mecbur bırakıyor. Çünkü tecrübeden yoksun olan doktor her-şeyden şüpheleniyor ve araştırılmasını istiyor. İşte bu, dominonun ilk taşının devrilmesiyle diğer taşların da devrilmeye başlaması demektir. O araştırmanın ve hastâneye gidip-gelmenin bir türlü sonu gelmiyor da hastâneye bağlılık ve bağımlılık devâm ediyor. Böylece hastâneler insanları kentlerde tutmanın en etkili yöntemi ve yolu olmuş oluyor.  

 

Hastâneye bağlanmak aslında ilaç şirketlerine bağlanmak ve onların güdümüne girmek anlamına geliyor. İlaçların sürekli kullanılmasına odaklı olan modern tıp, insanları şifâ anlamında tamâmen iyileştirmeyi düşünmediği için sürekli olarak kimyâsal ilaçlar kullanılmasına ve kontrôl ve tâkip olarak sürekli hastânelere gidip-gelinmesine ve böylece kentlere mecbur kalınmasına neden oluyor.  

 

Hastâneye bağlı olmaktan kurtulmak için ilk önce modern kentte üretilen sanâyi ürünlerinden kurtulmak gerekiyor. Çünkü yediğimiz, içtiğimiz ve giydiğimiz bu ürünler ve de soluduğumuz kirli hava, hastalıkların, hastânelerin, doktorların ve ilaçların neden-sonucudur.

 

Modern insan doğumundan ölümüne kadar hastanelere bağlı ve bağımlı hâle getirilmiştir. Kararlı bir adım atmadıkça kısır-döngü devâm edecek ve hem hastalıklar hem de kente bağlı-bağımlı olmak devâm edecektir. Çünkü hastalıklara, hastânelere, doktorlara ve ilaçlara olan bağımlılık devâm ediyor. Böylece hastalık ve hastânelere olan bağımlılıkla kentlere olan bağlılık sürüp gidiyor.

 

En doğrusunu sâdece Allah bilir.

 

Hârûn Görmüş

Eylül 2022

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder