10 Temmuz 2023 Pazartesi

Çürüme


“Allah’ın dışında başka veliler edinenlerin örneği, kendine ev edinen örümcek örneğine benzer. Gerçek şu ki, evlerin en dayanıksız olanı örümcek evidir; bir bilselerdi” (Ankebût 41).

 

Dıştan bakıldığında ne kadar parlak ve pürüzsüz görünse de modern dünyâ ve modern insan çürümeye başlamıştır. Dünyâ, Hz. Îsâ’nın “badanalı kabir” dediği yer hâline gelirken, insan da badanalı kabirlerde yatan cesetlere dönmüştür.

 

Rûhun olmadığı her-yerde ve her-şeyde bir çürüklük vardır. Modern insanın kokuşmuşluğunun nedeni budur. Ruhsuzlukla mâlûl olan modern insan, ağır bir buhrân, bunalım ve boşluk içindedir. Ruhsuzluktan kaynaklanan bunalıma ve buhrâna karşı, ruhsuz olan modern ürünlerle çâre bulmak da mümkün değildir. Çünkü bir derdin çâresi, o derde neden olan şey olamaz. Ruhsuzluğun çâresi farklı bir ruhsuzluk olamaz. “Daha fazla ruhsuzluk” ruhsuzluğun çâresi değildir.

 

Modernizm sürekli olarak yenilik ister, çünkü yenilikten beslenir. Bu-bağlamda Modernizm, “tekrârın olduğu yerde çürüme olur” der, İslâm ise bunun tam zıddını söyler ve ibâdetlerin en makbûlünün düzenli olarak tekrar eden ibâdetler olduğunu söyler.

 

 İnsanı çürüten ve kokutan şey, maddî bedenine bakmamasından ziyâde, rûhuna iyi bakmamasıdır. Zîrâ tüm çürümeler gibi modern insanın yaşadığı çürüme de içten başlamıştır. İnsanın rûhu çok gerilerde ve silik kalmıştır. Bu da çürümeyi başlatmıştır. İç çürükse bir-anda çürüklük dışta da gözükmeye başlar. Elmanın içi çürümeye başlayınca dışını da çürütür ve o elma artık dalında duramaz. İnsan da çürümeye bir-kez başladığında dalından kopar ve savrulup gider. Tevhid ise insanın çürüğünü temizler ve kişiyi tâzeler. Zîrâ tevhid, rûhun ilacıdır.  

 

Seküler güç, para, iktidar; siyâset insanı çürüten şeylerdir. Zîrâ bu seküler etkenler ahlaksızdır ve bu yüzden de insanı ilk başta ahlâken çürütmeye başlarlar. Modern insan ise, târihte hiç olmadığı oranda bir ahlâksızlıkla mâlüldür. Klâsik insan gibi modern insan da 2S, 2Ş ve 1C nedeniyle çürümektedir. Servet-siyâset, şehvet-şöhret ve cehâlet modern insanı târihte hiç olmadığı oranda çürütmektedir. Öyle ki bu çürümenin kokusu tüm Dünyâ’yı sarmıştır.

 

Allah’ın kâinâta koyduğu en temel ve en doğru yasa Termodinamiğin İkinci Yasası olan Entropi Kânunu’dur. Bu yasaya göre her-şey zamanla bozulmaya, çürümeye, erimeye ve yok olmaya doğru gider. Fakat artık Modernizm ile birlikte çürüme çok hızlanmıştır. Zîrâ Entropi ile başa çıkacak “tuz” olan tevhidten uzaklaşılmıştır. Modern tuzlar ise işe yaramamaktadır çünkü modern tuzlar da kokmaya başlamıştır. İnsanlığa, hayvan, bitki ve tüm Dünyâ’ya “tevhid tuzu” gerekmektedir. Tevhid tuzunu Allah bize Peygamberimiz’e vahyettiği Kur’ân ile indirmiştir. 

 

Günümüzde bütün yeryüzü ve gökyüzü, hevâ ve heveslere tâbi olmanın sonucunda ortaya çıkan çürümenin ve kokuşmanın sıkıntısını çekiyor. Zîrâ toprak, su, hava, gıdâ vs. hep ifsâd oldu, bozuldu, kirlendi. Toplumlar da kirlendi ve kokuştu. İşte bu fitne, fesad ve kirlilikten ve kokuşmuşluktan arınmanın tek yolu, tekrar “Hak’tan gelen hakka” yâni İslâm’a tâbi olmaktır. Tüm dünyâ ve tüm insanlar tevhid tuzu ile tuzlanmadıkça çürüme ve kokuşma bitmeyeceği gibi zamanla fazlalaşacaktır.

 

Batı ve batı zihniyetine sâhip olanlar, ahlâken dibe vurmuşlar, ağır bir buhrâna ve bunalıma düşmüşlerdir. Bu bunalımdan kurtulmak için de maddî gelişmeyi “tampon” olarak kullanmaktadırlar. Fakat içten çürüme fazlalaştıkça dışarısı da çürümeye başlayacak ve sistem günü geldiğinde -sünnetullah gereği- bir fiskeyle yıkılıvereceklerdir. Çünkü batı, Hz. Îsâ’nın diliyle söylersek; “badanalanmış kabirler” gibidir.

 

 Çürüyenler diğerlerini de çürütürler. Yarısı çürük bir elmanın çürük kısmı kesilip atılmazsa diğer yarısını da çok kısa zamanda çürütecektir. Diğer yarısı ise, ne kadar sağlam olursa-olsun, çürük olan diğer yarımı sağlamlaştıramayacaktır.

 

Fizîki-zihnî-ruhsal yapısına uygun olmayan bir çocukluk yaşamış, hayatta zor travmalarla karşılaşmış, fantastik zihne sâhip, aynı-zamanda da tembel, korkak, pısırık, dağınık, kıçını zorlamayı sevmeyen -çünkü bâzı târikatlarda zorluklara girilmesi istense de, felsefî tasavvufta kimse kimseden bir zorluğa girmesini istemez- kişilerin ve hayatta bir “yer” edinememiş olanların sığındığı çürük bir limandır tasavvuf. Tasavvuf çok çürük bir temele sâhip olduğu için bağlılarını da çürütür ve olmayacak işler yaptırır. .

 

Türkiye mevcut zaman ve durum olarak madden gelişmiş ve yükselmiş olsa da, hak-hakîkat, adâlet-eşitlik ve ahlâk olarak çürümüş, kokuşmuş ve çökmüş durumdadır. Zâten son 20 yılda Dünyâ’da ahlâken, karakter olarak ve adâlet noktasında en çok bozulan, çürüyen ve kokuşan toplum, -modernizm ve post-modernizm yıkıcı etkilerine karşı durmadığı için- Türk toplumu olmuştur.

 

Modern bilimsel teoriler, “henüz çürütülememiş” ama çürümesi ve çürütülmesi kaçınılmaz olan teorilerdir. Modern-bilim, “çürütülmüş-çürütülecek teoriler” üretme uygarlığıdır. Teori konusunda da sürekli yenilik ister.  

 

Modern teorilerin çarçabuk çürütülmesinin ve yıkılmasının nedeni bellidir. Modern-bilim, fâni ve geçici olana dayandığı için teorileri de fâni ve geçici olur. Modern-bilime yönelmek Dünyâ’ya-maddeye yönelmek ve bunları dayanak yapmaktır. Ne hazindir ki dayanak yaptıkları şey çok çürük bir dayanaktır. Zîrâ fânî olan bir dayanaktır.

 

Felsefe, eleksiz yaklaşılmaması gereken bir alandır. Bu nedenle de felsefe ancak “din eleği” ile elendikten sonra faydalı olabilir. Çünkü felsefenin çürüklerini ayıklayabilecek olan şey sâdece din’dir ki bu din de elbette, tek hak din olan İslâm’dır.

 

Evrim Teorisi’ne yâni “zayıf, güçsüz, hasta ve çürük olanların yok olması ve güçlülerin hayâta devâm etmesi ve de bir sonraki nesle genini aktarması” olayı, sâdece hayvanlar için mi geçerli olmuştur?. Bitkiler için de geçerli değil midir bu?. Çünkü onlar da canlıdır ve onların da Evrim ile birlikte “mükemmel bitkiler” olmaları gerekir. Meselâ patates, biber, domates, patlıcan vs. gibi sebzelerin, Evrim’den dolayı mükemmel olmaları yâni iri, sağlam ve sağlıklı olmaları gerekir. Yabâni bitkilerin de böyle olmaları gerekir. Fakat bakıldığında bitkilerin yâni meyve ve sebzelerin neredeyse yarısının çürük, zayıf ve ezik olduklarını görürüz. Üstelik irili-ufaklıdırlar ve tatları da aynı değildir. Peki neden böyledir?. Evrim’e göre milyonlarca yıldır en ideâl hâllerine ulaşmış olmaları gerekmez miydi?. Yaban armutları en ideâl şekilde olmaları gerekmez miydi?. Evrim Teorisi buna cevap veremez. Zîrâ kendisi de çürük bir teoridir.

 

Beşerî ideolojiler de çürüktür. Özellikle demokrasi çürük bir ideoloji ve yönetim-şeklidir. Bütünsel anlamda bir yaraya merhem olmaz da zengin kurucularını daha da zengin etmekten başka bir işe yaramaz. Çürük bir metottur demokrasi. Çürük sistemler sağlam adamlar çıkaramayacağı için kim gelirse-gelsin çürüklük kendini gösterecek ve umutlar hep suya düşecektir.

 

Modernizm, bir “çürüklük-sağlamsızlık uygarlığı”dır. Modernizmde hiç-bir şey uzun-ömürlü olmaz. Çünkü zâten modernizm her-şeyin kısa-ömürlü olmasından beslenir. Her-şey dayanıksız olsun, hemen eskisin de yenisi üretilsin ve satılsın ister. Zîrâ modernizm, varlığını ancak böyle olursa sağlayabilir ve sürdürebilir. Sonuçta da modernizmin ürettiği ürünler görünüşte parlak ve pürüzsüz olsa da aslında sağlam değildir, çürüktür ve kısa-ömürlüdür. Modernizm bir çürüklük uygarlığıdır.

 

Şeytânî-beşeri çürük yapıları tâdilatla falan düzeltemez ve sağlamlaştırmazsınız. Yıkmadan yapmakla yâni tâdilatla bu iş olmaz. “Dünyâ’nın sağlam bir düzeni için tâğutların çürük düzenini yıkmak” şarttır. Evet, bâzen düzeni sağlamak için mevcut düzeni yıkmak gerekir. Çürük ve bâtıl düzenlerin üzerine sağlam ve hak düzenler kurulamaz çünkü. Bu bozuk düzeni yıkmadan bu düzensizlikten kurtulmak mümkün görünmüyor ve bu yapı yıkılmadığı müddetçe de düzensizlik artarak devâm edecek ve şeytan Dünyâ’da egemenliğini güçlendirerek sürdürmeye devâm edecektir. Yıkmadan yapmakla/tâdilatla bu iş olmaz. Çürük temelin üstüne sağlam binâ kurulamaz. Bir-zaman sonra çatırdamaya başlar çünkü. Bu yüzden ilk-önce mevcut paradigmanın yıkılması, sonra da İslâmî hakîkatin ve düzenin hayâtın tam ortasında kurulması gerekir. Çürük bir temel üzerine ancak “gecekondu” yapılır ki, bu virâneyi yıkmak için “kepçe”nin ne zaman geleceği de belli olmaz.

 

Mâkûl bir süreçten sonra “hareket”e geçirmeyen bilgi, yozlaşmaya ve yozlaştırmaya başlar. “Hasat”a zamânında başlanmalıdır. Aksi-hâlde çürüme kaçınılmazdır. Modern müslümanların bir türlü amel-eyleme dönememelerinin nedeni hasada zamânında başlayamamalarıdır.

 

Toplumların zayıflaması, yozlaşması, çürümesi ve yıkılması; lüks, isrâf ve refah özlemiyle başlar. Bunlar zamanla toplumu zayıflatır, yumuşatır, çürütür ve yok eder.

 

İnsanları çürüten şeyler, “işlerine gelen şeyler”dir. Tabi çürümesini engelleyecek olan şeyler de “işlerine gelmeyen şeyler” olacaktır. İnsanın işine gelemeyen ve kendini zorlayan şeyler onu dik ve diri tutarak çürümekten korur.  

 

Şirkin karıştığı işler çürük olur ve bu yüzden de şirk koşulduğunda yapılan her-şey boşa gitmiş olur. Yapılanlar boşa gider ve Dünyâ’da bir süreliğine fayda verse de âhirette bir yararı olmaz. Bu nedenle batı’nın-modernizmin yaptıkları işler aslında örümcek ağı gibidir, gösterişli ama zayıftır, zîrâ köksüzdür, çürüktür.

 

Bir çürük ipliğe hülyâ dizmemek için tevhid-merkezli olmak şarttır. Çünkü tevhid çürümez, çürütmez, kokmaz ve kokutmaz. Bâtıl ise çok dayanıksız ve çürüktür, bu nedenle de bir-anda yok olup gidebilir. Hak geldiğinde bâtılın def olup gitmesinin nedeni budur.

 

En doğrusunu sâdece Allah bilir.

 

Hârûn Görmüş

Temmuz 2023

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder