10 Temmuz 2023 Pazartesi

Boş İşlerle Uğraşmak


“Andolsun, sana ve senden öncekilere vahyolundu (ki): “Eğer şirk koşacak olursan, şüphesiz amellerin boşa çıkacak ve elbette sen, hüsrâna uğrayanlardan olacaksın” (Zümer 65).

 

Yapılması gereken işleri yapmayanlar, yapılmaması gereken işleri yapmaya başlarlar. Yapılmaması gereken işleri yapanlar, boş işlerle uğraşmış olurlar.

 

Sonu gelmeyecek ve işe yaramayacak şeylerle uğraşmak bile insana el becerisi ve tecrübe kazandırabilir. Bu nedenle sonuç vermeyecek işlerle uğraşmanın da iyi bir yönü vardır. Zâten Dünyâ’da yüzde yüz kötü-yanlış bir şey yoktur. Çünkü mutlakâ bir kazanımı olur. Allah’ın yasakladığı kumar ve içkide bile bâzı yararlar vardır ama zararları daha büyük olduğu için haram-günah kılınmıştır.

 

Tümüyle boşa gidecek olan işler, şirk koşularak yapılan işlerdir. Şirk koşulan işler ise, Allah’ın emir ve nehiylerine aykırı olan işler yapmaktır. Bizim bu yazıda bahsetmek istediğimiz boşuna yapılan işler; Allah, âhiret, din, İslâm için yapılmayan yada bu merkezde yapılmayan işlerdir. Zîrâ Allah’ın hesâba katılmadığı ve O’na dayanmayan işler yapmak boşa gitmeye mahkûmdur. Çünkü ne de olsa Allah-merkezli yapılmayan işler en nihâyetinde kişinin ölmesiyle yada Dünyâ’nın yıkılmasıyla yok olup gidecek ve kişiye ebedî bir yararı olmayacak işlerdir.

 

Allah için yapılmayan şey boşa gider. Çünkü boşa gitmekten başka gidecek bir yer yoktur. Bir “büyük amaç”a hizmet etmeyen şey, en-nihâyetinde boşa çıkmak zorundadır. Şu da var ki, bir iş en iyi şekilde yapılmamışsa, o iş boşa gitmiş bir iş olmuş olur. Yada yarârı kadar zarârı vardır.

 

Tüm beşerî sistemlerin kânunlarında “boşluk” varken, bir tek Kur’ân’ın kânunlarında “boşluk” yoktur. Böyle olduğu içindir ki İslâm’a göre yaşamada boş işlerle uğraşılamaz ve yapılan hiç-bir iş boşa gitmez..

 

İnsan boş bırakılmaya gelecek bir varlık değildir. Çünkü boş bırakıldığında boş işler yapamaya başlar. Gerçek hayatlar yaşa(ya)mayanlar, boş hayâllerle avunurlar ve sürekli olarak hayâl dünyâsında yaşarlar. Zîrâ boş işlerle uğraşmaktadırlar. İnsanlık târihinde boş işlerle uğraşmada modern gençliği kimse yakalayamaz. Alıştırıldıkları boş şeylerle oyalanıp durmaktadırlar. Tabi bunda, modernitenin insanları getirdiği yerin çok etkisi vardır. 

 

Müslümanların boş işlerle uğraşmaları kabûl edilemez. Zîrâ Kur’ân onları uyarıp durmaktadır:

 

“Gerçekten güçlükle berâber kolaylık vardır. Şu-hâlde boş kaldığın zaman, durmaksızın (duâ ve ibâdetle) yorulmaya devâm et” (İnşirah 6-7).

 

Müslümanların içinde Kur’ân’ı merkeze aldığını söylemelerine ve Kur’ân okuyup durmalarına rağmen yaptıkları boşa gidenler vardır. Çünkü önemli olan Kur’ân okumak değil, “Kur’ân’ı Kur’ân-merkezli olarak hayâtın tam ortasında okumak”tır. Zîrâ Kur’ân hayâtın tam ortasına inmiştir, boşluğa değil. Son 30 yıldır Kur’ân’ın bu kadar çok okunmasına rağmen İslâm âleminde ve Dünyâ’da olumlu anlamda bir değişikliğin olmamasının nedeni, Kur’ân’ın hayâta değil de, “boşluğa” okunmasıdır. Kur'ân'ın ideâl pratiği olan Sünnet’i terk edenler ve hesâba katmayanlar, ömürlerini boş yere “Kur’ân âyetlerinin anlamının ne olduğunu araştırmak”la tüketiyorlar ve boşuna uğraşmış oluyorlar. Kur’ân’ı sâdece bilmek bir yaraya merhem olmamaktadır. Tamam; bilenlerle bilmeyenler bir olmaz ama bilmek yapmayı gerektirdiği için amel-eylem aşamasında işe yarar. Yoksa amele-eyleme dönmeyen bilgi kuru bir bilgi olmaktan kurtulamaz ve boşa çıkar ve bir işe de yaramaz. Sonuçta da boşuna uğraşılmış olunur. Zîrâ Allah bizi bildiklerimizden değil yaptıklarımızdan hesâba çekecektir. Onca bilgiye rağmen hiç-bir şey yapmamışsanız Kur’ân’ı bilip-bilmemek arasında fark olmaz.

 

İslâm târihi boyunca müslümanlar, enerjilerini, “Kur’ân’a ve Sünnet’e uymak” yerine, “Kur’ân’a ve Sünnet’e uymamak” bağlamında boşluklar aramakla harcamışlardır. “Nasıl uygulasak” yerine, “nasıl yapsak da uygulamasak”ın derdine düşmüşlerdir. Kur’ân’ı modernizm, modern-bilim, teknoloji ve beşerî ideolojiler adına okumak boşuna iş yapmak ve boş işlerle uğraşmaktır. Kur’ân’ın düşman olduğu ve yıkmaya çalıştığı şeyi Kur’ân ile savunmak elbette bir yararı olmayan ve tam-aksine zarar verici olan boş bir iştir. Lâik-seküler-liberâl-kapitâlist-konformist-modernist-demokratik-bireyci-milliyetçi ideolojilere nefret beslemeyen ve onlara küfretmeyenler, hiç boşuna din ile kitap ile uğraşmasınlar. Zîrâ yaptıkları şey patinajdan başka bir şey olmayacaktır. Çünkü bu tür mesâilerle bir arpa-boyu bile yol alınamaz.

 

Müslümanlar sâdece tebliğ, dâvet, bilgi, eğitim vs. ile İslâm’ı yeniden diriltmenin hayâline kapılıyorlar ama bu boş bir hayâl olmaktan öteye gidemez. Peygamberlerin mücâdelelerin anlatıldığı kıssalara bakıldığında bu tür bir çabanın sonuç verdiği görülmez. Tabi bu, tebliğ ve dâvet ile hiç uğraşılmayacak demek değildir. Fakat sâdece böyle bir çabayla sonuç alınamayacağı bellidir. Aynen peygamberler gibi bütüncül bir çaba ile bir şeyler yapmak mümkün olabilir. Hele Türklerin sâdece tebliğ, dâvet, bilgi, eğitim ile bir sonuca varmaları pek mümkün değildir. Çünkü Türk târihinde, “iknâ yolu” ile gerçekleşen bir değişim hiç-bir zaman yaşanmamıştır. Türklerin târihi “devrimler târihi”dir. Bu nedenle Türkiye’de, bir devrim yapmadan, salt iknâ yolu ile köklü değişimler olabileceğini zannetmek ve beklemek boşuna bir bekleyiştir.

 

Hayâtı “olduğu gibi” kabûl edemeyenler yada etmek istemeyenler, -boşu-boşuna- hayâtın kabûl edebilecekleri derin anlamlarını arıyorlar. Fakat bu boş bir iş olduğundan dolayı bir sonuca ulaşamıyorlar.

 

İnsanlar boşu-boşuna ölümsüzlüğü arıyor. Hâlbuki ölümsüzlüğün yolu bellidir. Ölümsüzlüğün yolu şahâdetten geçer. Ölmedikçe ölümsüzlüğe ulaşamazsınız.

 

Kadınlar boş kaldığında çenelerine vurur ve boş laflar edip dururlar. Uzun-uzun ve en ince ayrıntısına kadar konuşmalarının nedeni budur. O yüzden sürekli olarak bir şeylerle meşgûl olmaları gerekir. Bu meşgûliyet ev-dışında değil de ev-içinde olursa bir sorun çıkmaz.

 

Modernler boşu-boşuna, “ruhsal-psikolojik” sorunlara maddî nedenler ve maddî çözümler bulmakla uğraşıyorlar. Psikolojik bir sorunun maddî bir ilaçla düzeleceğini beklemek boş bir bekleyiştir. Tabi seküler tıp maddî olandan başkasını kabûl etmediği için alternatif çâreler uygulamıyor ve insanları uyuşturan ilaçlarla oyalıyorlar.  

 

Dünyâ’nın en zor şeyi, “boş adam”ı avutmaktır. İnsan boş kalınca sıkılmaya başlar. Tabi şeytan da “boş adam”ı hedef alır.

 

Allah’ın zâtını boşu-boşuna idrâk etmekle uğraşırsanız, hiç-bir zaman O’na hakkıyla îman edemezsiniz. Allah, “bilinebilecek ve ulaşılabilecek” değil, emirleri ve nehiyleri yerine getirilmesi gereken varlıktır. Boş işler yapıp durduğunuzda O’nun emir ve nehiylerini yerine getiremezsiniz.  

 

İslâm’da boş kalmak ve boş işler yapmak yoktur. “Yorulduğunda başka bir işe koyul” der Kur’ân (İnşirâh 7).

 

Boş zaman yoktur İslâm’da. Kâinatta hiç-bir varlık boşuna değildir ve boş iş yapmaz. Kâinâtın hiç-bir noktasında boş işlerle uğraşan bir varlık yoktur. Aksi-hâlde kaos olurdu ve muhteşem döngü, düzen ve nizâm bozulurdu. Bu durum Dünyâ’da ve bizim vücûdumuzda da böyledir. Kanser denen şey, boş işler yapan hücrelerin bir sonucudur. Boş işler yapınca iş tersine döner ve zarar verici olmaya başlar.

 

Modern dünyâda bir-çok şey boşu-boşuna vardır. Sokrates pazarda gezerken “ne kadar da çok ihtiyâcım olmayan şey var” demiş. Üretilen şeylerin büyük çoğunluğu aslında ihtiyaç değildir.

 

Evliliklerin çoğu boşanmayla sonuçlanmaya başladı. Fakat bu boşanmaların bir-çoğu boşu-boşuna olan boşanmalardır.

 

Ana-teması yanlış olan birinin, ne kadar çok olursa-olsun tüm bildikleri boşa çıkar. Bu aynen; içinde milyonlarca e-kitap barındıran bir bilgisayarın, bir virüs yüzünden çökerek, tüm kitapların silinmesi gibidir.

 

İnsanların-müslümanların yaptıklarının boşa gitmesinin bir nedeni de, seslerini Peygamberimiz’in sesi üstüne yükseltmeleridir. Modernist müslümanlar(!) Peygamberimiz’in sesini-amelini beğenmiyor da kendi sesini-sözünü yükseltiyor. Böyle yapanların boşa kürek çektiklerini “görebilenler” çok net olarak görmektedirler. Bu haddini bilmezler Kur’ân’ın şu uyarısını da takmıyor:

 

Ey îman edenler, Allah’ın Resûlü’nün huzûrunda öne geçmeyin ve Allah’tan sakının. Şüphesiz Allah, işitendir, bilendir. Ey îman edenler!; seslerinizi Peygamber’in sesi üstünde yükseltmeyin ve birbirinize bağırdığınız gibi, ona bağırıp-söylemeyin; yoksa şuurunda değilken, amelleriniz boşa gider” (Hucurât 1-2).

 

İslâm’ın kânunları yerine beşerî kânunlarla Dünyâ’nın bir “barış yurdu”na döneceğini beklemek de, “boşuna bir bekleyiş”tir. Bu uğurda çalışmak ise hem boş işlerle uğraşmaktan dolayı hem de şirk olduğu için boşa gidecek çabalamalardır.

 

Allah Kur’ân’da; “namazlarınızı titizlikle yerine getirin”, “yalvara-yalvara duâ edin”, “ana-babanıza “öf” bile demeyin” vs. gibi emirler verir. Peki bu emirleri %100 olarak değil de, %90 olarak yerine getirdiğimizde, yaptıklarımız kabûl edilmez ve boşa mı gider?. Şöyle ki; teori, -bâzı sınırlı zamanlar hâriç- hiç-bir zaman %100 pratiğe dökülemez. Kur’ân’ın gösterdiği “ulaşılabilir olan” bir “hedef” vardır. Fakat o hedefe bir-anda ulaşılamadığı gibi, çokları ulaşamaz da. O-hâlde İslâm; o hedefe ulaşma yolunda tüm güçle samîmi bir şekilde gayret sarf etmeyi önemser. Fakat, bir de “tevhid” vardır ki, ya %100 olur, yada %0. Tevhid yâni “şirksizlik”, yarım-yamalak olacak şey değildir. Tevhid %100 olmadığında Allah’ın yardımının ulaşması söz-konusu bile olmadığı gibi, azâbı her yönden kuşatır bizi.

 

Îmân edip sâlih amel işlemekten başka her-şey “boş işler yapmak” demektir. Îmân edip sâlih amel işlemekten başkası kişiyi hüsrandan kurtaramaz. Îman, sabır, tebliğ, dâvet, hicret, devlet, şahâdet ve medeniyet süreci hâricindeki hiç-bir çaba insanı kurtaramaz. Çünkü ancak bu merkezde yapılan işler boşa gitmemiş “dolu işler”dir.

 

Mücâdele, Allah’ın dînini yeryüzüne hâkim kılma mücâdelesidir. Gerisi boş iş ve oyalanmadır.

 

“Çalışanlar bunun için çalışsın” (Sâffât 61).

 

En doğrusunu sâdece Allah bilir.

 

Hârûn Görmüş

Temmuz 2023

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder