10 Temmuz 2023 Pazartesi

Abartmak

 

“Sonunda şeytan ona vesvese verdi; dedi ki: ‘Sana sonsuzluk ağacını ve yok olmayacak bir mülkü (mülkü lâ yeblâ) haber vereyim mi?” (Tâ-hâ 120).

 

Şeytan insanı abartıyla kandırır ve ayartır. Şeytanın insanı en çok kandırdığı ve ayarttığı zamanlar Modernizm denilene zamanlardır. Zîrâ moderniteyle birlikte her-şey çok abartılmaya başlamıştır. Zâten Modernizm bir “abartı uygarlığı”dır. Yemede, içmede, giymede, gezmede vs. her-şeyde alabildiğine bir abartma vardır.

 

Abartılan şey zıddına döner. O şey “olmamış” gibi olur. Meselâ yeme-içmeyi çok abarttığınızda mîdemiz bozulur ve istifrâ ile başa dönmüş olursunuz.

 

İslâm çok dengeli bir din’dir ve abartıya yer vermez. İnsanları evlerine, okula, iş-yerlerine vs. bağlamayıp “çıkın da bir gezin görün” derken, bir yandan da gezmeyi abartarak “hiç evde kalmama durumu”nu da, özellikle gezmeyi erkeklerden daha fazla seven kadınlar üzerinden kısıtlar ve “oturun evlerinizde” der.

 

Modern insan abartmayı çok seviyor. Abarta-abarta yiyor, içiyor, giyiyor, geziyor vs. her-şeyi abartıyor. Çünkü iç-âlemden kopmuş durumdadır ve iç-âleminde kanayan yarayı dışarıdan tampon yaparak durdurmaya çalışıyor. Bu da bol-bol, döke-saça ve isrâf ede-ede tüketmeyi yanında getiriyor.

 

Modern dünyâ’da bilgi ve bilmek fazla abartılıyor. Bilenlerle bilmeyenler bir olmaz ama “yapanlarla yapmayanlar” da bir olmaz. Hattâ yapanlar yâni sâlih amelde bulunanlar bilenlerden üstündür. Meselâ hiç limon görmemiş ama limon hakkında 1.000 kitap okumuş olan birine göre limonu bir kere yalamış olan kişi daha bilgilidir ve daha doğru bilgiye sâhiptir.

 

Abarta-abarta yiyip-içebilmek ve giyinip-gezebilmek için bir barış ortamı gerektiği için “savunma savaşı” çok abartılıyor ve İslâm’da savaş sanki sâdece savunma savaşı gibi gösterilmek isteniyor. Savaş savunma savaşına indirgendiğinde ve savunma savaşı söylemi abartıldığında, aynen Hristiyanlık’taki gibi “savunma savaşı yapmak” bile kötü görülmeye başlanır. Hristiyanlık başlangıçta, “dîni savunmak için bile, hiç-bir şartta öldürme hakkı yoktur” düşüncesindeydi. 11. yüzyıldan îtibâren Augustinus tarafından geliştirilmiş olan “haklı savaş” bâzı durumlarda, belli şartlarda ve sınırlar içinde hristiyanlara öldürme hakkı verir. En sonunda da savaşa “kutsal savaş”a döner. Haçlı Seferleri bunun örneğidir. Yâni bir abartma ifrat yönünden tersine bir abartma ile tefrite dönebiliyor.

 

Araştırma abartıldığında araştırılan şeyin yapısı ve büyüsü bozulur. Zâten bir-çok şeyin araştırılmasının bir faydası yoktur ve faydasının olmaması, zararının olması anlamına gelebilir.

 

Modern insan tâtili çok abartıyor. Tâtil çok abartılıyor ve insan için “her-şey” demek hâline getiriliyor. Modern insan tâtil yapmadığında yaşadığını hissedemiyor. Bu nedenle modern birey için tâtil en önemli şeydir. Çünkü hazzı ve zevki en yoğun bir şekilde ancak tâtilde yaşayabilecektir. Rûhunu hapsetmiş olduğu için buhrandan-buhrâna giren modern insan, oluşan boşluğu -güyâ- tâtil yaparak ve bedenini ödüllendirerek doldurmaktadır. Âhiret inancı ve cennete îman olmadığı için Dünyâ’yı cennete çevirmek en önemli şeydir onun için. O yüzden modern insan tâtile çıkamamayı bir felâket olarak görür.

 

“Doğal matematik”e eyvallah fakat matematik, doğaldan nefret eden modernliğin sonucunda abartılmış ve merkeze konmuştur. Gerçek doğada, ne dâire, ne üçgen, ne de doğru çizgi vardır. Bu nedenle matematiksel biçimlerin dilini öğrenmek boşunadır. Çünkü doğa kitabı onlarla yazılmamıştır. Beşerî düşünce ve sistemler ortaya çıktıkça gelişmiştir matematik. Tabî ki doğal bir matematikten de bahsedilebilir. Bu matematik (ki buna aslında “meta-matik” demek daha doğru olur) rûhu ve anlamı iptâl etmez.

 

İnzivâ abartıldığında kafayı yemek kaçınılmazdır. Çünkü emredilen bir şey varken emredilmeyeni yapmak, sünnetullah gereği cezâlandırılır ki bu cezâ en çok da “psikolojik bir cezâ” olarak tezâhür eder.

 

Günümüzde müslümanın öncelikli eleştirisi, “modernizm eleştirisi” olmalıdır. Modernizmi eleştirmeyenler, İslâm’ı eleştirmeye başlarlar-başlıyorlar. Fakat eleştiriyi de abartmamak gerekir. Zîrâ fazla eleştiri, her tür düşünceye karşı bir bağışıklık oluşturur ve artık olumlu bir düşüncenin de bir kıymeti kalmaz.

 

Son 200 yılda büyük bir düşüş yaşayan müslümanlar bunun nedeni olarak “vahyin idrâkinden ve kılavuzluğundan uzaklaşılmış ve sapılmış olduğu” haklı ve doğru olarak tespitini yaptılar. “Kur’ân’ın bilinci ve Sünnet’in eyleminden uzaklaşılınca, müslümanlar yöneticiyken “yönetilen” durumuna düşmüştür” tespitini doğru olarak yaptılar. Bu konuda haklıydılar ve hızla vahyi okuma-anlama yoluna girdiler. Zâten o anda başka yapacak bir şey yoktu yada bir şeyler yapmaya -Sünnet’i de göz-önüne aldığımızda- böyle başlanırdı. Tabi işin sâdece ilmî ve teorik yönüne dönme düşüncesi çok abartılınca, pratik alanın daralması ve sonuçta da müslümanların pratiklikten uzaklaşması kaçınılmaz oldu-oluyor.

 

Peygamberimiz kendisine “Allah’ın kulu ve resûlü” denmesini istemiş, aşırı abartmalardan ve övgülerden rahatsız olmuş ve abartılı şekilde seslenilmesini yasaklamıştır. Kendisi hakkında aşırı gitmemeleri husûsunda zaman-zaman sahâbe-i kirâm’ı uyarmış ve kendisinin de tıpkı onlar gibi bir beşer olduğunu vurgulamıştır. Hadis kitaplarında bununla alâkalı bir-çok hadis ve rivâyet bulunmaktadır. Bunlardan iki tânesi şöyledir:

 

Ömer b. Hattâb, “Hz. Peygamber’i şöyle derken işitmiştim” demiş ve şu rivâyeti aktarmıştır: “Hristiyanların Meryem oğlu Îsâ’yı aşırı sûrette methettikleri gibi sakın sizler de beni methederken aşırı gitmeyin!. Şüphesiz ki ben sâdece Allah’ın ku­luyum. (O yüzden bana sâdece) Allah’ın kulu ve resûlü deyin” (Buhâri, Enbiya, 48; Müsned, 1/23; 4/25).

 

Enes b. Mâlik’in rivâyet ettiği bir hadise göre bir adam Peygamberimiz’e; “ya seyyidî, ey efendim, ey efendimin oğlu!, ey bizim en hayırlımız, ey en hayırlımızın oğlu!” gibi sözler sarf ederek seslenmişti. Adamın bu sözlerini işiten Peygamberimiz ise şöyle buyurmuştur: “Ey insanlar!; Allah’tan korkun. Sakın şeytan sizi aldatmasın. Ben Abdullah’ın oğlu Muhammed’im. Allah’ın kulu ve resûlüyüm. Allah’a yemin ederim ki beni, Allah’ın bana verdiği makâmın üstüne çıkarmanızı sevmiyorum”.

 

Modern nesil, “atalara tapmayalım” sözünü abartınca, ataların (anne-baba, dede-nine) değeri kalmadı, bir yük olarak görülmeye başladılar ve huzur-evlerine (aslında hüzün evleri) postalandılar.

 

Somut sanat abartıldıkça saçmalaşır ve absürdleşir, üstelik küfür ve şirk ortaya çıkarır. Soyut sanat ise abartıldıkça güzelleşir.

 

Sevgiyi bile abartmamak lâzım. “Sevgiyi (meveddet) ilahlaştırdınız” (Ankebût 25) der âyet. Putları sevmek bir sevgi değil, isyândır ve bu isyânın sonu cehenneme çıkar:

 

Müslümanlar hümanist değildir, hoş-görülüdürler sâdece. Fakat bu hoş-görüyü de abartmazlar tabî ki. Hoş-görülmeyecek yerde hoş-görmeği câhillik ve pasiflik olarak değerlendirirler.

 

Korona çok abartıldı ve bir felâket gibi sunuldu ve Korona ismiyle tüm Dünyâ dehşete düşürüldü. Herkes kendinden başkasını “şüpheli” görmeye başlamıştı. Herkes kendinden başkasını hattâ kendisini de vebâlı olarak gördü. Küresel bir şizofreni durumu oluştu Korona nedeniyle. Millet korona-virüs yüzünden çıldıracak hâle geldi. Herkes korona-virüslü zannediliyordu ve dolayısı ile toplumsal bir düşmanlık ortaya çıkmıştı. Bunun etkileri hâlen sürüyor. Demek ki abartılan şeyin etkisi çok yoğun oluyor. 

 

Her-şey abartılıyor; kâinâtın büyüklüğü, Dünyâ’nın yaşı, ağaçlar, hayvan sevgisi, Amerika’nın gücü, modern-bilim ve teknolojinin yaptıkları-yapabilecekleri, büyük felâketlerin hazırlandığı, evler, eşyâlar, arabalar, iş, para, okul-okumak, evlenmek, düğünler, kadın-erkek, giyinmek, yiyip-içmek ve gezmek, eğlenceler, internet ortamı, Dünyâ’nın ve modern insanın geldiği yer, evlatlar, torunlar, spor, müzik, deniz, film, makam, mevkî, rütbe, konfor, statüko, lîderler, önderler, ideolojiler, şeyhler, hocalar, efendiler, sevgiler, aşklar, îtibarlar ve tabi en sonunda da mezarlar. Yâni Dünyâ abartılıyor ve çok abartıldığı için âhiret unutuluyor, Allah unutuluyor, din, İslâm, vahiy unutuluyor.

 

Abartmak, Allah’ı hesâba katmamak demektir. Bir şeyi abartınca diğerini görmezden gelmeye başlarsınız. Dünyâ hayâtını abartanlar âhireti unutuyor yada bilmezden-görmezden geliyor.  Hâlbuki asıl abartılması gereken şey, cehennem ateşi ve azâbıdır. Zîrâ cehennem abarttığınızdan daha kötü bir yer iken, cennet ise, abartabildiğinizden çok daha iyi bir yerdir.    

 

Şeytan, modern insanı, abarttığı dünyâ ile kandırıp ayartıyor vesselam.

 

En doğrusunu sâdece Allah bilir.

 

Hârûn Görmüş

Temmuz 2023

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder