26 Temmuz 2023 Çarşamba

Aptallık Üzerine


“Böylelikle kendi kavmini küçümsedi, onlar da ona boyun eğdiler. Gerçekten onlar, fâsık olan bir kavimdi” (Zuhrûf 54).

 

Târih boyunca kendilerinde -hâşâ- Allah gibi güç vehmedenlerin halklarına yaptığı şey, onları küçük görmek, onları oyalamak ve aptal yerine koymaktır. Eğer bir insanı -size göre- aptal yerine koyarsanız ve o kişi de buna inanırsa, ölüme bağlınız hâline gelir. Artık her konuda ağzınıza bakar, ne derseniz onu yapar, onu konuşur. İşte bunun farkında olan Firavun da halkını küçümseyip aptal yerine koyunca halkı da ona boyun büküp her konuda ona tâbi oldu. Zâten bu tutum tüm tâğutlar için geçerlidir. İşte Allah bundan râzı olmayınca peygamberler ve vahiyler göndererek insanları uyarır ve tâğutlara eleştiri, itiraz ve isyân ile karşı çıkarak aptal durumdan kurtulmalarını ister. Çünkü insan en güzel sûrette yaratılmış, kendisine akıl verilmiş, vahiy indirilmiş şerefli bir varlıktır. Bu nedenle de aslâ aptal yerine konamaz.  

 

Aptal: “Zekâsı pek gelişmemiş olan, alık, bön, budala, ahmak kimse. Küçümseme belirten seslenme sözü”. Aslında aptal sözü “abdal” kelimesinden gelir ve “saf, aldanan, aldatılan, yüreği temiz insan” demektir. Abdal, “bedel ödemek” ile alâkalıdır. “Bedel ödemekten çekinmeme durumu”nu içerir. Belki de “abdal” kelimesine, bedel ödemekten kaçmayıp “enâyi” olarak görüldüğü için “geri zekâlı” gibi bir anlam yüklenmiştir kelimeye ve “aptal” olarak ifâde edilmektedir. Türkçede “zihinsel gerilik” anlamı verilmiştir. Arapça bedel ve bedîl’in çoğulu budelâ’dır. Ebdâl da budelâ sözü gibi bedel ve bedîl yâni “bir şeyin karşılığı, bir bahiste aldanan kimsenin vereceği şey” anlamındadır. Tabi biz yazıda “aptal” kelimesini “enâyilik” anlamında kullanıyoruz.

 

Efsâneleştirdiğiniz ve yücelttiğiniz kişinin yada şeyin “aptalı” olursunuz. Kimi yada neyi kutsarsanız, onun aptalı olursunuz. Tabi sonra da aptal gibi kullanılır durursunuz. İnsanlık târihi, birilerinin, halkı aptal olarak kullanmasının yada kullanmak istemesinin ve buna karşı Allah’ın, bu durumdan râzı olmayarak peygamberler ve vahiyler göndererek insanları uyarmasının ve insanların da bu durumdan kurtulmak için verdiği mücâdelenin târihidir.

 

İnsanların sömürülmesine ve dolayısıyla zor bir hayat yaşamalarına neden olan şey aptallıktır. Bu durumdan kurtulmanın en kesin ve kısa-yolu, İslâm-merkezli bir bilince ve amel-eyleme dönmektir. Çünkü Allah’ın sözünü bayraklaştıran ve Peygamber’in güzel örnekliğini izleyenlerin aptalca şeyler yapmaları mümkün olmayacağı için, bu merkezde olanların aptallaşması da mümkün değildir. Aklını İslâm-merkezli olarak kullananların aptal duruma düşmesi ve iğrençlikler içinde yaşaması söz-konusu değildir. Fakat aksi durum, kişinin aptal bir şekilde pislik içinde kalmasına neden olur:

 

“… O, aklını kullanmayanların üzerine iğrenç bir pislik kılar” (Yûnus 100).

 

Demek ki aptal durumuna düşmemek için akıl kullanılacak ama bu kullanım İslâm-merkezli olacaktır. Aksi-hâlde şeytan-nefis-tâğut merkezli kullanılır ki o zaman da ortalık hem pislikten hem de aptallardan geçilmez olur. Çünkü akıl hem ilahlaştırılacak kadar kusursuz değildir hem de şaşmaz bir ölçü değildir. Vahyin kontrôlünde ve yönlendirmesinde olmadığında sapabilen bir şeydir.

 

Eğer İslâm-merkezli bir bilinç oluşmamışsa, insanlar iç-âlemlerini ve sonra da dış-âlemi İslâm-merkezli olarak inşâ etmemişse ve buna göre eylemde bulunmuyorsa, o zaman işe, meydanı boş bulan şeytan, nefs ve tağutlar karışacak ve “azınlık sayıdaki kurnazlar”a göre çoğunluk aptallaşacaktır. Çünkü şeytan, nefs ve tâğutlar insanların top-yekün aptallıktan kurtulmasını istemez. Zîrâ onlar insanların aptallığından geçinirler. Böyle olunca da, insanları uyarıp aptallıktan kurtaracak tek etken olan İslâm’ı-dîn’i ber-tarâf etmek yada pasifleştirerek etkisiz hâle getirmek isterler ve onun yerine de aklı, insanı, felsefeyi, ideolojileri, bilimi, teknolojiyi ve sahteyi koyarlar. Böylece insanlar kitleler hâlinde aptallaşmaya başlarlar. Çünkü İlâhî olmayan hiç-bir tasavvur, düşünce, söylem, yazı, amel-eylem, ideoloji ve uygulama, hem tüm insanlık ve Dünyâ için iyilik istemez, hem de İlâhî olmayan hiç-bir tasavvur, düşünce, söylem, yazı, amel-eylem, ideoloji ve uygulamanın gücü ve çapı, tüm insanlık ve Dünyâ için iyiliği sağlamaya güç yetiremez. 

 

Şeytanın ve nefsin  fısıldamalarına göre iş yapan tâğutlar, insanları aptallaştırmaya okullardan başlarlar. Hem de bunu güyâ, “insanları aptallaşmaktan kurtarmak” için yaparlar. Böylece okullar zorunlu hâle gelir. Fakat aslında okullar, “insanları aptallaştırma ve aptal hâlde tutma politikası”nın merkezleridir. 500 erkek ile 500 kızın bir-arada bulunduğu yerde insanların sapkınlıklara düşmesi ve aptallaşması kaçınılmazdır. Zâten okullar, Allah’ın, âhiretin, gaybın, dînin, İslâm’ın, peygamberlerin, vahyin, ahlâkın, merhâmetin, vicdânın, adâletin vs. hesâba katılmadığı ve bunların yerine, şeytânî-beşeri düşünce, fikir, ideoloji, eylem ve davranışların benimsetildiği ve alıştırıldığı yerlerdir. Fakat beşerî kurallara aşırı bağlılık, kişiyi aptallaştırır, saptırır. Okullar aracılığı ile aptallaştırılanlar en başta, zenginliğe hayrân olmayı öğrenirler ve bu da zenginlere saygı duymayı yanında getirir. Gün geçtikçe zenginlerin daha zengin, fakirlerin de daha fakir olması meşrû görülmeye başlanır ki modern-seküler-demokratik-lâik sistemi kuran zenginler için en önemli şey işte budur. Çünkü böylece okullarda yetişip büyüyen insanlar bir aptallaşmanın sonucu olarak zenginlerden yana olurlar. Sonuçta gün geçtikçe insanlar daha fazla aptal olurlar.

 

 Eğer İslâm’ın bir uygulaması olarak “îsar” (îsar­=bir şeye muhtâç olasına rağmen o şeyi Allah için başkasına vermesi) yapmıyorsa, sürekli olarak başkasının çıkarını kendi çıkarından üstün görmesi de aptallık olabilir. Kirâsını ödeyemediği hâlde “saray”ı desteklemek, aptal bir cehâlettir meselâ.

 

İnsanlık târihinde insanları aptallaştıracak bir-çok etken olmuştur. Fakat hiç-bir zaman Modernizm’de olduğu kadar çok ve etkili aptallaştırma (Ali Şeriati buna istihmar=eşekleştirme der) yolları olmamıştı. Modernizm’de insanları aptallaştırmak çok kolaydır zîrâ aptallaştırma araçları ve seçenekleri çoktur.

 

Modern Dünyâ’da insanları en çok aptallaştıran şey, teknolojidir. En basitinden, telefonlar akıllandıkça insanlar aptallaşıyor. Teknolojik ürünlere çok güveniliyor ve sürekli olarak bu cihazlarla haşir-neşir olununca, insanlar bönleşiyor ve aptallaşıyor. İnsanlık târihinde hiç-bir zaman insanlar bir şeye bu kadar dikkatli, gözünü kırpmadan ve uzun-uzun bakmamıştı. İşte bu davranış, insanları en çok aptallaştıran şeydir. Telefonlar ve internet nedeniyle özellikle yeni nesil, hem konuşmayı unutmuş durumda hem de söyleneni anlamakta da zorlanıyor. Anlamsız-anlamsız bakışlar, değişik-değişik konuşmalar, dandik hareketler vs. Yeni nesil, en çok aptallaşan insanlar olmuştur.

 

Modern gençlik yada yeni nesil; çok bayağı, gereksiz ve hattâ iğrenç bir şey için bir-çok fedâkârlığa bile katlanabilirken, Allah rızâsı için bir şey yapmayı ve hattâ, ana-babasına bir bardak su vermeyi bile zûl görmektedir. Zîrâ bunda kendileri için maddî bir çıkar yada haz yoktur. Allah rızâsını çoktan unutmuş yada hiç tanımayan bu nesil, karşılıksız bir şey yapmaya anlam veremiyor ve hattâ belki de “aptallık” olarak görüyor. Bu nedenle de insan ilişkilerinde hiç-bir çıkar olmadan ve sırf Allah rızâsı için yada “iyilik” için bir şey yapamaz duruma geliyor.

 

Bâtıl ve sapkın dinler ve inanışlar da insanı aptallaştırır. Baba-oğul-kutsal rûh şeklinde teslisi savunmak hiç de normâl değildir. Allah’ın en güzide halkının kendileri olduğunu söyleyenlerin düşünceleri hiç normâl değildir. Uzak-doğu dinlerinin inanç ve uygulamaları hiç de normâl değildir ve sapıklıktır. Sayısız putu tanrılaştırmak ancak bir aptallığın sonucu olabilir. Tüm bunlar insanları daha fazla aptallaştırmaktadır.

 

Yine târikat ve tasavvufun düşünceleri, söylemleri ve eylemleri hiç de normâl değildir ve bunlar bağlılarını aptallaştırmaktadırlar. Bağlı olduğu târikâtın şeyhini gördüğünde havlamak ve “senin köpeğiniz” mesajı vermek aptallıktan başka bir şey değildir. Bir şeyhin, deprem oluşturabileceğini yada depremi durdurabileceğine  inanmak, çeşitli belâları def edebileceğini söylemek ancak bir aptallaşmanın sonucudur. Tasavvuf da öyledir, insanı içten-içe tüketen sapık bir felsefedir. Kişinin beynini yer ve işlemez hâle getirir. Kişiyi; aptallaştırır, korkaklaştır, tembelleştirir (lâ fâile illallah), vurdum-duymaz bir hâle getirir. Meselâ derler ki: Mürid, mürşidini, karısının üstünde iken, ikisi de çırılçıplak olarak yakalasa, o mürid şöyle düşünmelidir: “Bu gördüğüm zâhirde belki böyledir ama bâtında gördüğüm gibi değildir. Bu nedenle mürşidime yanlış zanda bulunmamalıyım. Mürşidim sürekli bâtınî âlemlerde gezdiğinden ve kim-bilir hangi mânevi hâllerde olduğundan J, şu gördüğüm şey zâhiri ve aldatıcıdır ve hak değildir. Bu nedenle şeytanın zâhiri görünüş olarak beni ayartmasına kanmamalıyım ve gördüğümden etkilenmeyip hayra yormalıyım”. İşte insanları böyle aptallaştırıp sömürüyorlar. Bunun gibi neler-neler. Bunlar aptallaştırmanın zirveleridir.

 

İmam Şâfi şöyle demiştir: “Bir kimse eğer sabahleyin tasavvufla meşgûl olacak olursa, öğlen vakti gelmeden aptallaşır. Bir kimse eğer 40 gün sofilerle düşüp-kalkarsa onun artık ebediyen aklı başına gelmez”.

 

Aynı yanlışları yaparsanız aynı sonuçlarla karşılaşırsınız. Bir insanın aynı delikten iki kere ısırılması ancak aptallıkla açıklanabilir. Bir mü’min aynı delikten iki kere ısırılmaz. 

 

Sürekli zevk, neşe, haz içinde ve relâks durumda olmak, insanı aptallaştırır. İnsan, zorluklarla da karşılaşacak ki onu çözmeye çalışsın ve bir mücâdele içine girsin.Böylece bönlükten kurtulsun.

 

Kur’ân aptallara gelmediği için, 2+2’nin sonucunu söylemesine gerek yoktur. Bir kimseye -eğer kişi aptal değilse- “süpürgeyi getir” denilince “küreği de getir” denmesine gerek yoktur. Allah’ın kitabı olan Kur’ân aptallara ve akılsızlara mı gelmiştir ki her ayrıntıyı detayıyla versin. İnsan “leb” deyince leblebiyi anlayabilecek bir varlıktır. Akıl denen şey buna yarar zâten.

 

Korona-virüs olayı, aklını kutsamış olan modern insanın aslında ne kadar da aptal olduğunu ortaya koymuştur. Çünkü korona nedeniyle en olmayacak aptallıkları bile yapabilmiştir. Meselâ bir uzun yolculuk sırasında arabadan dışarıya bakarken, ıssız bir alanda maske takmış bir adamı görmüştüm. Korona nedeniyle insanlar akıllarını-fikirlerini askıya alıp, televizyondan ve  internetten ne duydular ve gördülerse sorgusuz-suâlsiz yerine getirdiler. Aptal-aptal konuştular. Ne olduğunu bilmedikleri testleri yaptırdılar ve kötü sonuçları çıkmaya başlayan aşıları vuruldular. Üstelik bunlara karşı çıkanları da aptal olarak gördüler ve eleştirdiler. Korona-virüs olayı, küresel ve kitlesel bir aptallaştırma ameliyesi idi. İnsanların aptallıklarını gördüler. Artık istedikleri zaman istedikleri gibi manipülasyon yapabilirler.  

 

Spor, film, müzik “sanat” zannedilen modern absürdlükler insanları aptallaştırmaktadır. Yüz bin kişinin bir-araya gelerek, büyük bir dikkatle ve gözlerini hiç kırpmadan bir topu izlemesi hiç de normâl değildir.  

 

Gece sabaha kadar oturup da sabah güneş doğarken yatan ve akşama doğru kalkanlar çok geçmeden aptallaşırlar.

 

Yediğine-içtiğine dikkat etmeyen ve abur-cubur yada fast-food beslenenler kısa zaman sonra aptallaşırlar.

 

Abdürd kıyâfetleri giyerek dolaşanlar aptaldırlar.

 

Ana-babası yanında olduğu hâlde cenneti kazanamayanlar aptaldırlar.

 

Eşek olup da sırtlarına semer yükletenler ve kaldıramayacakları yükleri yüklenenler aptaldır.

 

Dünyâ’da bir kötülüğün, adâletsizliğin, ahlâksızlığın, eşitsizliğin, şirkin, küfrün ve zulmün; gürültüsüz-patırtısız, kavgasız-belâsız, kırmadan-dökmeden sâdece sevgi ile, aşk ile, hoşgörü ile, konuşarak, anlaşarak ve uzlaşarak düzelebileceğini sananlar ve bunu bekleyenler aptaldır.

 

Kendisini iyi yöne kanalize eden, doğruyu gösteren, maddî-mânevî yardım eden hattâ canını dişine takanlar varken, onu kullanan, sevmeyen ve kötülüğünü isteyen kişilerle takılanlar aptaldır.

 

Çocuklarına çok fazla acıyanlar ve üstüne çok düşenler, aptallık yapmış olurlar. Çünkü çocuklarınıza ne kadar acırsanız, ileride o kadar pişman olursunuz. Modern çocuk yetiştirme tarzı aptallıktır.

 

İyi, başarılı ve îtibarlı insanlar olmak için en iyi okullarda okumak, en üstün işlerde çalışmak ve yüksek bir ücret almak gerektiğini zannetmek aptallıktır.

 

Kur’ân’ı amele-eyleme-yaşam-a-hayâta dökmeden, sâdece yoğun şekilde okuyarak, araştırarak, herkesi allâme yapmaya çalışarak, meâlini-tefsirini-te’vilini yapabilmeyi öğrenmekle bir şeylerin düzeleceğini beklemek boş bir bekleyişten başka aptallıktır. Çünkü hiç-bir peygamberde böyle bir örneklik yoktur.

 

Modern-bilimin, teknolojinin, beşerî ideoloji, düşünce ve yeniliklerin insanlara hep iyilik getireceğini ve onları sürekli olarak ileriye-güzele ileteceğini sanmak aptallıktır.

 

Modern dünyânın ortaya çıkardığı kronik hastalıkların modern tıp ile kökünden çözülebileceğini sanmak ve beklemek aptallıktır.

 

Modern sorunların modern yollarla çözülebileceğini beklemek aptallıktır.

 

Aynı şeyleri yapmasına rağmen farklı sonuçlar belemek aptallıktır.

 

Ateistler, deistler, agnostikler, feministler vs. aptaldırlar         

 

Temeli ve istikbâli olmayan sözde dâvâlar uğruna çaba göstermek, malını-canın ortaya koymak ve sonunda hiç-bir şey kazanamamak aptallıktır.

 

Uzayın derinliklerine yolculuk yapılabileceğini, meselâ Mars’ta koloniler kurulabileceğini, başka yıldız-sistemlerine ve galaksilere gidilebileceğini sanmak ve buna inanmak aptallıktır.

 

Komplo teorilerine inanıp da onlara göre düşünmek, konuşmak ve tedbir almaya kalkmak aptallıktır.

 

Bu-bağlamda meselâ, modern-bilim ve özellikle son sürüm teknolojiyle; çeşitli şekillerde bulutların oluşturulabileceğine, yağmur, kar ve dolu yağdırılabileceğine, fırtına ve tipi oluşturulacağına yâni mevsimlerin değiştirilebileceğine, sellerin, heyelanların, yangınların ve en önemlisi de depremlerin ve -hâşâ- Allah’ın bile yapmadığı-yapamadığı büyük depremlerin yapılabileceğine, havanın, suyun, toprağın, bitkilerin, hayvanların ve insanların başkalaştırılabileceğine, sûnî Güneş, Ay ve yıldızların yapılabileceğine, bir gök-taşının bir uzay aracına çarpmasıyla yönünün değiştirilebileceğine, bilmem kaç milyon ışık-yılı uzaklıktaki bir asteroite Dünyâ’dan, üzerinde bir sondaj makinesinin bulunduğu bir uzay aracının gönderildiğine ve asteroit üzerinde sondaj yapılıp verileri Dünyâ’ya gönderdiğine, Ay’da ve Mars’ta koloniler kurulabileceğine ve neredeyse Güneş’in ve Ay’ın karartılabileceğine, dağların yürütülebileceğine, denizlerin kaynatılabileceğine, yıldızların düşürülebileceğine vs. ve en nihâyet, insanın ilahlaşabileceği gibi absürd ve olmadık-olmayacak şeylere bile inanır hâle gelmiş olmak aptallık belirtisidir. İnsan etkisiyle ancak çok küçük etkiler oluşturulabilecekken, modern-bilim ve teknolojiyi elinde tutan büyük devletlerin ve bilim-adamlarının, HAARP, Chemtrail ve uydularla istedikleri her-şeyi yapabileceklerine inanmak aptallık alâmetidir.Peki neden?. Çünkü modern-bilim ve teknolojiye hiç-bir zaman ulaşamayacağı bir güç verilmektedir. “Büyük” denilen devletlerin ve bilim-adamlarının olağan-üstü bilgilere ve güçlere sâhip olduklarını zannedilmektedir. Bu nedenle de modern-bilim ve teknolojiye hiç-bir eleştiri getirmeden, hiç îtirâz etmeden sonsuz bir îman ve güven duyulmaktadır. Fakat bilinsin ki bu hem aptallıktır hem de şirktir ki şirk zâten budur. Eğer sizin birilerine yada bir şeye karşı sorgusuz-suâlsiz ve koşulsuz-şartsız bir güveniniz varsa ve bunları hiç eleştirmiyor ve îtirâz etmiyorsanız, aptallaşmışsınız ve bunlar üzerinden şirk koşuyorsunuz demektir. Bu-bağlamda modern-bilim ve teknoloji neredeyse tüm Dünyâ’da putlaştırılmış ve ilahlaştırılmıştır ve bunlarla şirk koşulmaktadır, bunlara tapılmaktadır. Modern dünyâda modern şirk, modern-bilim ve teknolojiyle koşulmaktadır ve bu şirk ve de küfür, insanlık târihinde ortaya çıkmış olan en yaygın aptallık, şirk, küfür ve zulümdür.   

 

Aptallık; tahsilsizliğin giderilmesiyle, okulda yüksek öğrenim almış olmakla, zekânın üstünlüğü ile yada özel eğitim almakla giderilebilecek bir şey değ-ildir. Aptallık, insanın aklının ancak belâ ile başına gelmesi durumunda farkına varılan ve vazgeçilen bir şey olabilir. Aptallık ancak, derin pişmanlıkların sonucunda fark edilebilir ve aptallıktan ancak bu şekilde vazgeçilebilir. Eğer aptallık bu şekilde de son bulmuyorsa, o zaman o kişiye; “aptallığına doymasın” demek gerekir.

 

Evet; aptalca işler yaparsanız, kendinizi aptal gibi hissedersiniz. Bir insan için, yaptığının bir sonucu olarak “kendini aptal gibi hissetmesi” ona cezâ olarak yeter.

 

En doğrusunu sâdece Allah bilir.

 

Hârûn Görmüş

Temmuz 2023

 

 

 

 

 

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder