“Böylelikle kendi kavmini
küçümsedi, onlar da ona boyun eğdiler. Gerçekten onlar, fâsık olan bir kavimdi” (Zuhrûf 54).
Târih
boyunca kendilerinde -hâşâ- Allah gibi güç vehmedenlerin halklarına yaptığı
şey, onları küçük görmek, onları oyalamak ve aptal yerine koymaktır. Eğer bir
insanı -size göre- aptal yerine koyarsanız ve o kişi de buna inanırsa, ölüme
bağlınız hâline gelir. Artık her konuda ağzınıza bakar, ne derseniz onu yapar,
onu konuşur. İşte bunun farkında olan Firavun da halkını küçümseyip aptal
yerine koyunca halkı da ona boyun büküp her konuda ona tâbi oldu. Zâten bu
tutum tüm tâğutlar için geçerlidir. İşte Allah bundan râzı olmayınca peygamberler
ve vahiyler göndererek insanları uyarır ve tâğutlara eleştiri, itiraz ve isyân
ile karşı çıkarak aptal durumdan kurtulmalarını ister. Çünkü insan en güzel
sûrette yaratılmış, kendisine akıl verilmiş, vahiy indirilmiş şerefli bir
varlıktır. Bu nedenle de aslâ aptal yerine konamaz.
Aptal: “Zekâsı
pek gelişmemiş olan, alık, bön, budala, ahmak kimse. Küçümseme belirten
seslenme sözü”. Aslında aptal sözü “abdal” kelimesinden gelir ve “saf, aldanan, aldatılan, yüreği temiz insan” demektir.
Abdal, “bedel ödemek” ile alâkalıdır. “Bedel ödemekten çekinmeme durumu”nu
içerir. Belki de “abdal” kelimesine, bedel ödemekten kaçmayıp “enâyi” olarak
görüldüğü için “geri zekâlı” gibi bir anlam yüklenmiştir kelimeye ve “aptal”
olarak ifâde edilmektedir. Türkçede “zihinsel gerilik” anlamı verilmiştir.
Arapça bedel ve bedîl’in çoğulu budelâ’dır. Ebdâl da budelâ sözü gibi bedel ve
bedîl yâni “bir şeyin karşılığı, bir bahiste aldanan kimsenin vereceği şey”
anlamındadır. Tabi biz yazıda “aptal” kelimesini “enâyilik” anlamında
kullanıyoruz.
Efsâneleştirdiğiniz ve
yücelttiğiniz kişinin yada şeyin “aptalı” olursunuz. Kimi yada neyi
kutsarsanız, onun aptalı olursunuz. Tabi sonra da aptal gibi kullanılır
durursunuz. İnsanlık târihi, birilerinin, halkı aptal olarak kullanmasının yada
kullanmak istemesinin ve buna karşı Allah’ın, bu durumdan râzı olmayarak
peygamberler ve vahiyler göndererek insanları uyarmasının ve insanların da bu
durumdan kurtulmak için verdiği mücâdelenin târihidir.
İnsanların sömürülmesine ve
dolayısıyla zor bir hayat yaşamalarına neden olan şey aptallıktır. Bu durumdan
kurtulmanın en kesin ve kısa-yolu, İslâm-merkezli bir bilince ve amel-eyleme
dönmektir. Çünkü Allah’ın sözünü bayraklaştıran ve Peygamber’in güzel
örnekliğini izleyenlerin aptalca şeyler yapmaları mümkün olmayacağı için, bu
merkezde olanların aptallaşması da mümkün değildir. Aklını İslâm-merkezli
olarak kullananların aptal duruma düşmesi ve iğrençlikler içinde yaşaması
söz-konusu değildir. Fakat aksi durum, kişinin aptal bir şekilde pislik içinde
kalmasına neden olur:
“… O, aklını kullanmayanların üzerine
iğrenç bir pislik kılar” (Yûnus 100).
Demek ki aptal durumuna düşmemek için akıl kullanılacak ama
bu kullanım İslâm-merkezli olacaktır. Aksi-hâlde şeytan-nefis-tâğut merkezli
kullanılır ki o zaman da ortalık hem pislikten hem de aptallardan geçilmez
olur. Çünkü akıl hem ilahlaştırılacak kadar kusursuz değildir hem de şaşmaz bir
ölçü değildir. Vahyin kontrôlünde ve yönlendirmesinde olmadığında sapabilen bir
şeydir.
Eğer İslâm-merkezli bir
bilinç oluşmamışsa, insanlar iç-âlemlerini ve sonra da dış-âlemi İslâm-merkezli
olarak inşâ etmemişse ve buna göre eylemde bulunmuyorsa, o zaman işe, meydanı
boş bulan şeytan, nefs ve tağutlar karışacak ve “azınlık sayıdaki kurnazlar”a
göre çoğunluk aptallaşacaktır. Çünkü şeytan, nefs ve tâğutlar insanların
top-yekün aptallıktan kurtulmasını istemez. Zîrâ onlar insanların aptallığından
geçinirler. Böyle olunca da, insanları uyarıp aptallıktan kurtaracak tek etken
olan İslâm’ı-dîn’i ber-tarâf etmek yada pasifleştirerek etkisiz hâle getirmek
isterler ve onun yerine de aklı, insanı, felsefeyi, ideolojileri, bilimi,
teknolojiyi ve sahteyi koyarlar. Böylece insanlar kitleler hâlinde aptallaşmaya
başlarlar. Çünkü İlâhî olmayan hiç-bir tasavvur, düşünce, söylem, yazı,
amel-eylem, ideoloji ve uygulama, hem tüm insanlık ve Dünyâ için iyilik
istemez, hem de İlâhî olmayan hiç-bir tasavvur, düşünce, söylem, yazı,
amel-eylem, ideoloji ve uygulamanın gücü ve çapı, tüm insanlık ve Dünyâ için
iyiliği sağlamaya güç yetiremez.
Şeytanın ve nefsin fısıldamalarına göre iş yapan tâğutlar,
insanları aptallaştırmaya okullardan başlarlar. Hem de bunu güyâ, “insanları
aptallaşmaktan kurtarmak” için yaparlar. Böylece okullar zorunlu hâle gelir.
Fakat aslında okullar, “insanları aptallaştırma ve aptal hâlde tutma
politikası”nın merkezleridir. 500 erkek ile 500 kızın bir-arada bulunduğu yerde
insanların sapkınlıklara düşmesi ve aptallaşması kaçınılmazdır. Zâten okullar,
Allah’ın, âhiretin, gaybın, dînin, İslâm’ın, peygamberlerin, vahyin, ahlâkın,
merhâmetin, vicdânın, adâletin vs. hesâba katılmadığı ve bunların yerine, şeytânî-beşeri
düşünce, fikir, ideoloji, eylem ve davranışların benimsetildiği ve
alıştırıldığı yerlerdir. Fakat beşerî kurallara
aşırı bağlılık, kişiyi aptallaştırır, saptırır. Okullar aracılığı ile
aptallaştırılanlar en başta, zenginliğe hayrân olmayı öğrenirler ve bu da
zenginlere saygı duymayı yanında getirir. Gün geçtikçe zenginlerin daha
zengin, fakirlerin de daha fakir olması meşrû görülmeye başlanır ki
modern-seküler-demokratik-lâik sistemi kuran zenginler için en önemli şey işte budur.
Çünkü böylece okullarda yetişip büyüyen insanlar bir aptallaşmanın sonucu
olarak zenginlerden yana olurlar. Sonuçta gün geçtikçe insanlar daha fazla aptal
olurlar.
Eğer İslâm’ın bir uygulaması olarak “îsar”
(îsar=bir şeye muhtâç olasına rağmen o şeyi Allah için başkasına vermesi)
yapmıyorsa, sürekli olarak başkasının çıkarını kendi çıkarından üstün görmesi
de aptallık olabilir. Kirâsını ödeyemediği hâlde “saray”ı desteklemek, aptal
bir cehâlettir meselâ.
İnsanlık
târihinde insanları aptallaştıracak bir-çok etken olmuştur. Fakat hiç-bir zaman
Modernizm’de olduğu kadar çok ve etkili aptallaştırma (Ali Şeriati buna
istihmar=eşekleştirme der) yolları olmamıştı. Modernizm’de insanları
aptallaştırmak çok kolaydır zîrâ aptallaştırma araçları ve seçenekleri çoktur.
Modern Dünyâ’da insanları en
çok aptallaştıran şey, teknolojidir. En basitinden, telefonlar akıllandıkça
insanlar aptallaşıyor. Teknolojik ürünlere çok güveniliyor ve sürekli olarak bu
cihazlarla haşir-neşir olununca, insanlar bönleşiyor ve aptallaşıyor. İnsanlık
târihinde hiç-bir zaman insanlar bir şeye bu kadar dikkatli, gözünü kırpmadan
ve uzun-uzun bakmamıştı. İşte bu davranış, insanları en çok aptallaştıran
şeydir. Telefonlar ve internet nedeniyle özellikle yeni nesil, hem konuşmayı
unutmuş durumda hem de söyleneni anlamakta da zorlanıyor. Anlamsız-anlamsız
bakışlar, değişik-değişik konuşmalar, dandik hareketler vs. Yeni nesil, en çok
aptallaşan insanlar olmuştur.
Modern gençlik yada yeni
nesil; çok bayağı, gereksiz ve hattâ iğrenç bir şey için bir-çok fedâkârlığa
bile katlanabilirken, Allah rızâsı için bir şey yapmayı ve hattâ, ana-babasına
bir bardak su vermeyi bile zûl görmektedir. Zîrâ bunda kendileri için maddî bir
çıkar yada haz yoktur. Allah rızâsını çoktan unutmuş yada hiç tanımayan bu
nesil, karşılıksız bir şey yapmaya anlam veremiyor ve hattâ belki de “aptallık”
olarak görüyor. Bu nedenle de insan ilişkilerinde hiç-bir çıkar olmadan ve sırf
Allah rızâsı için yada “iyilik” için bir şey yapamaz duruma geliyor.
Bâtıl ve sapkın dinler ve
inanışlar da insanı aptallaştırır. Baba-oğul-kutsal rûh şeklinde teslisi
savunmak hiç de normâl değildir. Allah’ın en güzide halkının kendileri olduğunu
söyleyenlerin düşünceleri hiç normâl değildir. Uzak-doğu dinlerinin inanç ve
uygulamaları hiç de normâl değildir ve sapıklıktır. Sayısız putu tanrılaştırmak
ancak bir aptallığın sonucu olabilir. Tüm bunlar insanları daha fazla
aptallaştırmaktadır.
Yine târikat ve tasavvufun
düşünceleri, söylemleri ve eylemleri hiç de normâl değildir ve bunlar
bağlılarını aptallaştırmaktadırlar. Bağlı olduğu târikâtın şeyhini gördüğünde
havlamak ve “senin köpeğiniz” mesajı vermek aptallıktan başka bir şey değildir.
Bir şeyhin, deprem oluşturabileceğini yada depremi durdurabileceğine inanmak, çeşitli belâları def edebileceğini
söylemek ancak bir aptallaşmanın sonucudur. Tasavvuf
da öyledir, insanı içten-içe tüketen sapık bir felsefedir. Kişinin beynini yer
ve işlemez hâle getirir. Kişiyi; aptallaştırır, korkaklaştır, tembelleştirir
(lâ fâile illallah), vurdum-duymaz bir hâle getirir. Meselâ derler ki:
Mürid, mürşidini, karısının üstünde iken, ikisi de çırılçıplak olarak yakalasa,
o mürid şöyle düşünmelidir: “Bu gördüğüm zâhirde belki böyledir ama bâtında
gördüğüm gibi değildir. Bu nedenle mürşidime yanlış zanda bulunmamalıyım.
Mürşidim sürekli bâtınî âlemlerde gezdiğinden ve kim-bilir hangi mânevi
hâllerde olduğundan J,
şu gördüğüm şey zâhiri ve aldatıcıdır ve hak değildir. Bu nedenle şeytanın
zâhiri görünüş olarak beni ayartmasına kanmamalıyım ve gördüğümden etkilenmeyip
hayra yormalıyım”. İşte insanları böyle aptallaştırıp sömürüyorlar. Bunun gibi
neler-neler. Bunlar aptallaştırmanın zirveleridir.
İmam Şâfi şöyle demiştir: “Bir
kimse eğer sabahleyin tasavvufla meşgûl olacak olursa, öğlen vakti gelmeden
aptallaşır. Bir kimse eğer 40 gün sofilerle düşüp-kalkarsa onun artık ebediyen
aklı başına gelmez”.
Aynı yanlışları yaparsanız
aynı sonuçlarla karşılaşırsınız. Bir insanın aynı delikten iki kere ısırılması
ancak aptallıkla açıklanabilir. Bir mü’min aynı delikten iki kere
ısırılmaz.
Sürekli zevk, neşe, haz
içinde ve relâks durumda olmak, insanı aptallaştırır. İnsan, zorluklarla da
karşılaşacak ki onu çözmeye çalışsın ve bir mücâdele içine girsin.Böylece
bönlükten kurtulsun.
Kur’ân aptallara gelmediği için, 2+2’nin
sonucunu söylemesine gerek yoktur. Bir kimseye -eğer kişi aptal değilse- “süpürgeyi
getir” denilince “küreği de getir” denmesine gerek yoktur. Allah’ın kitabı olan
Kur’ân aptallara ve akılsızlara mı gelmiştir ki her ayrıntıyı detayıyla versin.
İnsan “leb” deyince leblebiyi anlayabilecek bir varlıktır. Akıl denen şey buna
yarar zâten.
Korona-virüs olayı, aklını
kutsamış olan modern insanın aslında ne kadar da aptal olduğunu ortaya
koymuştur. Çünkü korona nedeniyle en olmayacak aptallıkları bile yapabilmiştir.
Meselâ bir uzun yolculuk sırasında arabadan dışarıya bakarken, ıssız bir alanda
maske takmış bir adamı görmüştüm. Korona nedeniyle insanlar
akıllarını-fikirlerini askıya alıp, televizyondan ve internetten ne duydular ve gördülerse sorgusuz-suâlsiz
yerine getirdiler. Aptal-aptal konuştular. Ne olduğunu bilmedikleri testleri
yaptırdılar ve kötü sonuçları çıkmaya başlayan aşıları vuruldular. Üstelik
bunlara karşı çıkanları da aptal olarak gördüler ve eleştirdiler. Korona-virüs
olayı, küresel ve kitlesel bir aptallaştırma ameliyesi idi. İnsanların
aptallıklarını gördüler. Artık istedikleri zaman istedikleri gibi manipülasyon
yapabilirler.
Spor, film, müzik “sanat”
zannedilen modern absürdlükler insanları aptallaştırmaktadır. Yüz bin kişinin
bir-araya gelerek, büyük bir dikkatle ve gözlerini hiç kırpmadan bir topu
izlemesi hiç de normâl değildir.
Gece sabaha kadar oturup da
sabah güneş doğarken yatan ve akşama doğru kalkanlar çok geçmeden aptallaşırlar.
Yediğine-içtiğine dikkat
etmeyen ve abur-cubur yada fast-food beslenenler kısa zaman sonra aptallaşırlar.
Abdürd kıyâfetleri giyerek
dolaşanlar aptaldırlar.
Ana-babası yanında olduğu hâlde
cenneti kazanamayanlar aptaldırlar.
Eşek olup da sırtlarına
semer yükletenler ve kaldıramayacakları yükleri yüklenenler aptaldır.
Dünyâ’da bir kötülüğün,
adâletsizliğin, ahlâksızlığın, eşitsizliğin, şirkin, küfrün ve zulmün;
gürültüsüz-patırtısız, kavgasız-belâsız, kırmadan-dökmeden sâdece sevgi ile,
aşk ile, hoşgörü ile, konuşarak, anlaşarak ve uzlaşarak düzelebileceğini sananlar
ve bunu bekleyenler aptaldır.
Kendisini iyi yöne kanalize
eden, doğruyu gösteren, maddî-mânevî yardım eden hattâ canını dişine takanlar
varken, onu kullanan, sevmeyen ve kötülüğünü isteyen kişilerle takılanlar
aptaldır.
Çocuklarına çok fazla
acıyanlar ve üstüne çok düşenler, aptallık yapmış olurlar. Çünkü çocuklarınıza
ne kadar acırsanız, ileride o kadar pişman olursunuz. Modern çocuk yetiştirme
tarzı aptallıktır.
İyi, başarılı ve îtibarlı
insanlar olmak için en iyi okullarda okumak, en üstün işlerde çalışmak ve
yüksek bir ücret almak gerektiğini zannetmek aptallıktır.
Kur’ân’ı
amele-eyleme-yaşam-a-hayâta dökmeden, sâdece yoğun şekilde okuyarak, araştırarak,
herkesi allâme yapmaya çalışarak, meâlini-tefsirini-te’vilini yapabilmeyi
öğrenmekle bir şeylerin düzeleceğini beklemek boş bir bekleyişten başka aptallıktır.
Çünkü hiç-bir peygamberde böyle bir örneklik yoktur.
Modern-bilimin, teknolojinin,
beşerî ideoloji, düşünce ve yeniliklerin insanlara hep iyilik getireceğini ve
onları sürekli olarak ileriye-güzele ileteceğini sanmak aptallıktır.
Modern dünyânın ortaya çıkardığı
kronik hastalıkların modern tıp ile kökünden çözülebileceğini sanmak ve beklemek
aptallıktır.
Modern sorunların modern
yollarla çözülebileceğini beklemek aptallıktır.
Aynı şeyleri yapmasına
rağmen farklı sonuçlar belemek aptallıktır.
Ateistler, deistler, agnostikler, feministler vs. aptaldırlar
Temeli ve istikbâli olmayan
sözde dâvâlar uğruna çaba göstermek, malını-canın ortaya koymak ve sonunda hiç-bir
şey kazanamamak aptallıktır.
Uzayın derinliklerine yolculuk
yapılabileceğini, meselâ Mars’ta koloniler kurulabileceğini, başka
yıldız-sistemlerine ve galaksilere gidilebileceğini sanmak ve buna inanmak
aptallıktır.
Komplo teorilerine inanıp da
onlara göre düşünmek, konuşmak ve tedbir almaya kalkmak aptallıktır.
Bu-bağlamda meselâ, modern-bilim ve özellikle son
sürüm teknolojiyle; çeşitli şekillerde bulutların oluşturulabileceğine, yağmur,
kar ve dolu yağdırılabileceğine, fırtına ve tipi oluşturulacağına yâni
mevsimlerin değiştirilebileceğine, sellerin, heyelanların, yangınların ve en
önemlisi de depremlerin ve -hâşâ- Allah’ın bile yapmadığı-yapamadığı büyük
depremlerin yapılabileceğine, havanın, suyun, toprağın, bitkilerin, hayvanların
ve insanların başkalaştırılabileceğine, sûnî Güneş, Ay ve yıldızların
yapılabileceğine, bir gök-taşının bir uzay aracına çarpmasıyla yönünün
değiştirilebileceğine, bilmem kaç milyon ışık-yılı uzaklıktaki bir asteroite
Dünyâ’dan, üzerinde bir sondaj makinesinin bulunduğu bir uzay aracının gönderildiğine
ve asteroit üzerinde sondaj yapılıp verileri Dünyâ’ya gönderdiğine, Ay’da ve
Mars’ta koloniler kurulabileceğine ve neredeyse Güneş’in ve Ay’ın
karartılabileceğine, dağların yürütülebileceğine, denizlerin
kaynatılabileceğine, yıldızların düşürülebileceğine vs. ve en nihâyet, insanın
ilahlaşabileceği gibi absürd ve olmadık-olmayacak şeylere bile inanır hâle gelmiş
olmak aptallık belirtisidir. İnsan etkisiyle ancak çok küçük etkiler
oluşturulabilecekken, modern-bilim ve teknolojiyi elinde tutan büyük
devletlerin ve bilim-adamlarının, HAARP, Chemtrail ve uydularla istedikleri
her-şeyi yapabileceklerine inanmak aptallık alâmetidir.Peki neden?. Çünkü
modern-bilim ve teknolojiye hiç-bir zaman ulaşamayacağı bir güç verilmektedir.
“Büyük” denilen devletlerin ve bilim-adamlarının olağan-üstü bilgilere ve güçlere
sâhip olduklarını zannedilmektedir. Bu nedenle de modern-bilim ve teknolojiye
hiç-bir eleştiri getirmeden, hiç îtirâz etmeden sonsuz bir îman ve güven duyulmaktadır.
Fakat bilinsin ki bu hem aptallıktır hem de şirktir ki şirk zâten budur. Eğer
sizin birilerine yada bir şeye karşı sorgusuz-suâlsiz ve koşulsuz-şartsız bir
güveniniz varsa ve bunları hiç eleştirmiyor ve îtirâz etmiyorsanız,
aptallaşmışsınız ve bunlar üzerinden şirk koşuyorsunuz demektir. Bu-bağlamda
modern-bilim ve teknoloji neredeyse tüm Dünyâ’da putlaştırılmış ve
ilahlaştırılmıştır ve bunlarla şirk koşulmaktadır, bunlara tapılmaktadır.
Modern dünyâda modern şirk, modern-bilim ve teknolojiyle koşulmaktadır ve bu
şirk ve de küfür, insanlık târihinde ortaya çıkmış olan en yaygın aptallık, şirk,
küfür ve zulümdür.
Aptallık; tahsilsizliğin
giderilmesiyle, okulda yüksek öğrenim almış olmakla, zekânın üstünlüğü ile yada
özel eğitim almakla giderilebilecek bir şey değ-ildir. Aptallık, insanın
aklının ancak belâ ile başına gelmesi durumunda farkına varılan ve vazgeçilen
bir şey olabilir. Aptallık ancak, derin pişmanlıkların sonucunda fark
edilebilir ve aptallıktan ancak bu şekilde vazgeçilebilir. Eğer aptallık bu
şekilde de son bulmuyorsa, o zaman o kişiye; “aptallığına doymasın” demek gerekir.
Evet; aptalca işler
yaparsanız, kendinizi aptal gibi hissedersiniz. Bir insan için, yaptığının bir
sonucu olarak “kendini aptal gibi hissetmesi” ona cezâ olarak yeter.
En doğrusunu sâdece Allah
bilir.
Hârûn Görmüş
Temmuz 2023
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder