28 Ekim 2023 Cumartesi

İslâm’ı Bilgiye İndirgemek

 

“Dediler ki: Sen yücesin, bize öğrettiğinden başka bizim hiç-bir bilgimiz yok. Gerçekten sen, her-şeyi bilen, hüküm ve hikmet sâhibi olansın” (Bakara 32).

 

Allah’ın indirdiği vahiylerle belirlenen İslâm’ın tüm zamanlardaki tahrifi ve tahribi, onu cüzlerine indirgemekle başlar ki İslâm’ı bilgiye ve ilme indirgemek” bu tahrif ve tahrip sürecinde ilk yapılan şeydir. Böylece İslâm parçalanmış ve ilme ve bilgiye indirgenmiş oluyor. Bu durum İslâm-merkezli yaşamak düşüncesini blôke ediyor ve zayıflatıp azaltıyor.

 

Bu bahsettiğimiz şey, İslâm’ın tamamlandığı Kur’ân için de söz-konusudur. Kur’ân’ın emir ve nehiylerini yerine getirmekten üşenen, ağır sorumluluklarını yüklenmekten kaçınan modern müslümanlar, Kur’ân’ın bilgisine yönelmişler ve odaklanmışlar, böylece İslâm’ı bilgiye indirgemişlerdir ve bunu hâlen de sürdürmektedirler. İşin teorik tarafında kalarak pratik amel-eylem yönünü çok az söz-konusu etmekteler ve bu-bağlamda Peygamberimiz’in güzel örnekliğinden (Ahzâb 21) pek bahsetmemektedirler. Hattâ bâzıları güzel örnekli bile bilgiye indirgemiştir.

 

İşte bu nedenle Allah’a, İslâm’a, Kur’ân’a ve Peygamberimiz’e yapılan hakâretlere bile bilgiyle ve ilimle karşılık vermek düşüncesi ortaya çıkmıştır. Oysa bunun Peygamberimiz ve sahabe örneği böyle değildir. Peki modern müslümanlar niçin İslâm’ı bilgiye indirgemektedirler?.

 

Açıkçası modern müslümanlar; korkak, pısırık, tembel, pasif, gevşek, ezik, çekingen vs. bir hâle gelmişlerdir. Çünkü hem modernizmin ağır baskısı, kuşatması ve üretimleri müslümanları korkutmuş, modernizme meftûn, râm ve hayran bırakmış, hem de ulaşılan refah, müslümanları gevşetmiş ve yavşaklaştırmıştır. Artık müslümanların kaybedecek çok şeyleri vardır. Çünkü artık takvâları, îmanları ve inançları zayıflamış, dirâyetlerini, sabırlarını, kararlılıklarını, öz-güvenlerini, celâdetlerini ve delikanlılıklarını kaybetmişlerdir. Artık Allah’a, dinlerine, Kur’ân’a, Peygamberimiz’e, İslâm’a, mü’min kardeşlerine, şereflerine ve nâmuslarına yapılan hakâretlere ve saldırılara bile bir şey diyememektedirler ve işi Allah’a havâle ederek cezâyı âhirete ertelemektedirler. Tabi bu tavrın Dünyâ’daki cezâsı olarak onursuz, ezik ve şerefsiz bir yaşamaya katlanmak zorunda kalmaktadırlar. Zîrâ amel-eylem ve mücâdele unutulmuş ve iş “sâdece ilme ve bilgiye” indirgenmiştir.     

 

Kur’ân sâdece okunmak, bilinmek, anlaşılmak ve üzerinde uzmanlaşmak için indirilmiş bir Kitap değildir. O aynı-zamanda yaşanması gereken bir Kitap’tır ve bu yaşam, vahiy-merkezli en ideâl yaşam-şekli ve amel-eylem pratikliği olan Sünnet örnekliğine göre olacaktır. Yâni Peygamberimiz ve sahabe, kendilerine inen vahiyler ile ne yapmışlarsa, vahiy-merkezli yaşamak o demektir. Bu yaşam-şeklinde ilim ve bilgi edinmek ve bilinçlenmek de vardır elbette fakat iş onunla bitmez. Peygamberimiz ve sahabe İslâm’ı ilme ve bilgiye indirgememişlerdir ve bilgilerinin gereğini yerine getirmişler ve yapılması gerekeni yapmaktan hiç çekinmemişlerdir. Kur’ân, insanı bilgilendirir, bilinçlendirir fakat sonra da amele-eyleme yöneltir. İlimle âmil olmak böyle olur. Aksi-hâlde İslâm ilme ve bilgiye indirgenmiş olur.

 

İşi o hâle getirdiler ki, Kur’ân’a işkence ederek de olsa istedikleri bilgiyi ondan çıkarmak için kendilerini paralıyorlar. Meselâ birileri “Kur’ân’ı açıklama ilmi”nden bahsediyor ve 1.400 yıl boyunca Peygamberimiz de dâhil olmak üzere yapılan hiç-bir açıklamayı beğenmiyorlar ve kabûl etmiyorlar da Kur’ân’ı sâdece Kur’ân ile açıklamaya kalkıyorlar ve üstelik bunun bir ilim olduğunu söylüyorlar. Tabi bu ilimden Peygamberimiz’in ve öncekilerin haberi yoktur. Tabi bunu yaparken Kur’ân’ı bambaşka bir kitap hâline getiriyorlar ve söylediklerine ters düşüyorlar ve yaptıkları açıklamalar bir türlü bitmek de bilmiyor. Yaptıkları Kur’ân meâl ve tefsiri, rûhunu kaybetmiş soğuk bir ansiklopediye dönüşmüş durumdadır. Çünkü ortaya çıkardıkları meâl okunduğunda onun Allah’ın sözü değil de insanların yazdığı bir ansiklopedi gibi olduğunu görürsünüz. Ne iç-âlemlere hitâp ediyor ne de dış-âlem için yapılması gereken bir şeyden bahsediyor. Olduğu gibi bilgi-merkezli bir kitap. Böyle olduğu içindir ki, tabî ki de amele-eyleme dönme ve Dünyâ’daki sorunlar için bir şeyler yapmayı düşünemiyorlar. Zâten onlara göre, İnsan gelebilecek en ileri seviyeye ulaşmış olduğu için bir sorun da yoktur ve sâdece Kur’ân’ın okunma ve anlaşılma sorunu vardır.  

 

Fakat “Kur’ân yeter” diyen bu kişilere meselâ; Kur’ân haram aylardan bahsediyor, bu aylar hangileridir?, bana Kur’ân ile cevap verir misiniz” denildiğinde hemen İslâm târihine başvuruyorlar. Çünkü yapacak başka bir şey yoktur. Peygamberimiz, sahabeler ve o zamanda yaşayan kâfir ve müşrikler için bile açıklanmasına gerek olmayan âyetleri didikliyorlar ve sonunda tabî ki bambaşka bir sonuca, yoruma ve meâle ulaşıyorlar.

 

Çünkü bunlar modernizme yâni mevcut dünyâ zihniyetine meftûn, râm ve hayrân olmuş durumdadırlar ve mevcuda hiç laf bile etmiyorlar ettirmiyorlar. Bu yüzden de yaptıkları yorumlar hep modern dünyâya ve sisteme uygun düşüyor ve hiç aykırı düşmüyor. Zihniyetlerini İslâm ve Kur’ân değil de modernizm belirlemiş olanlar elbette modernizm lehine ve ona  uygun yorumlamalarda bulunacaklar ve bunun için zorlamalara da gideceklerdir. Peygamberimiz’i resûl ve nebî diye ayırıyorlar ve o’nun nebîliğini pek de kâle almıyorlar. İşte bunlar hep, İslâm’ı bilgiye indirgemenin sonuçlarıdır.

 

Tabî ki de bilmek önemlidir ve bilenlerle bilmeyenler bir olmaz. Fakat “bilip yapanlar”la, “bilip yamayanlar” da bir olmaz:

 

“…De ki: ‘Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?’. Şüphesiz, temiz akıl-sâhipleri öğüt alıp-düşünürler” (Zümer 9).

 

“Mü’minlerden, özür olmaksızın oturanlar ile, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenler eşit değildir. Allah, mallarıyla ve canlarıyla cihad edenleri oturanlara göre derece olarak üstün kılmıştır. Tümüne güzelliği (cenneti) vâdetmiştir; ancak Allah, cihad edenleri oturanlara göre büyük bir ecirle üstün kılmıştır” (Nîsâ 95).

 

Modern Ilımlı İslâm Projesi, “indirgenmiş İslâm projesi”dir. Bu en bâriz şekilde “İslâm’ı bilgiye indirgemek” ile oluyor.

 

Dîni bilgiye yâni akla indirgemek, “dîni sınırlandırmak” demektir. İslâm’ı akla-rasyonâliteye indirgemek, İslâm’ı din’den bilgiye-bilime çevirmek demektir.

 

İslâm’ı hayâta hâkim olmaktan alıkoyan şey, İslâm’ı cüzlerine indirgemektir.

 

Nasıl ki kâinâtı matematiğe indirgemek, onu ruhsuzlaştırmak demekse, İslâm’ı bilgiye indirgemek de onu ruhsuzlaştırmaktadır.

 

Amele-eyleme dönmeyen fikir ve bilgiler toksikleşir. İslâm’ı bilgiye indirgeyenler de toksik insanlar hâline gelirler. “Ben biliyorum” havasına girmelerinin ana-nedeni budur. 

 

Aşırı bilgi, bilinci blôke eder. Bilinç olmadığında ise elbette amel-eylem düşüncesi yok olur. Çünkü kişiyi bilgi değil bilinç harekete yönlendirir. 

 

Bilgiyi gereğinden fazla övmek ve değerli görmek yanlıştır. Çünkü Âdem’den bêri insanoğlunun ürettiği bilginin %90’ı yanlış, %9’u ise şüphelidir.

 

Yapılması gereken şeyleri yapmayanlar, yapılmaması gereken şeyleri yapmaya başlarlar. Bildiği ile âmil olmayanlar, bilgilerini arttırma yolunda oyalanıp dururlar. 

 

Biz İslâm’ı “dâvâ” edinmedik-edinmiyoruz, çünkü onu sâdece ilme indirgedik. Bu yüzden takvâmızı, îmânımızı, inancımızı, dirâyetimizi ve netîcede de mücâdele gücümüzü kaybettik. Hâl-i pür melâlimizin nedeni budur.

 

En doğrusunu sâdece Allah bilir.

 

Hârûn Görmüş

Ekim 2023

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder