“Böylece o, yalnızca
büyükleri hâriç olmak üzere onları paramparça etti; belki ona başvururlar diye.
‘Bunu ilahlarımıza kim yaptı?. Şüphesiz o, zâlimlerden biridir’ dediler. ‘Kendisine İbrâhim denilen bir gencin bunları
diline doladığını işittik’ dediler. Dediler ki: ‘Öyleyse, onu insanların gözü
önüne getirin ki ona (nasıl bir cezâ vereceğimize) şâhid olsunlar’. Dediler ki:
‘Ey İbrâhim, bunu ilahlarımıza sen mi yaptın?’. ‘Hayır’ dedi. ‘Bu yapmıştır, bu
onların büyükleridir; eğer konuşabiliyorlarsa, onlara sorun’. Bunun üzerine
kendi vicdanlarına başvurdular da; ‘gerçek şu ki, zâlim olanlar sizlersiniz
(biziz)’ dediler. Sonra, yine tepeleri üstüne ters döndüler” (Enbiya 58-65).
Apaçık hakîkati görmek,
duymak ve kabûl etmek istemeyenler, kendileriyle çelişmek pahasına bâtılın
peşinden giderler ve her durumda bâtılı savunurlar. Hz. İbrâhim, yaptığı eylem
ile kavmine; “bakın iki kere iki dört eder, niçin beş olduğunda ısrâr ediyorsunuz,
aklınız ve kâlbiniz, beyniniz, gönlünüz, sağduyunuz da bunu kabûl etmesine
rağmen niçin hâlâ iki kere ikinin beş ettiğini söylüyorsunuz. Yapmanız gereken
şey doğruyu söylemek ve hakîkati haykırmaktır” diyor.
Apaçık olan şeyi kabûl
etmemeyi, iki kere ikinin kaç ettiği üzerinden vermek istediğimizde, hakîkati
görmemek, kabûl etmemek ve inkâr etmek ile, “iki kere iki beştir” demek
aynıdır. Târih boyunca insanlar, gerek cehâletten, şirkten, küfürden ve zulümden
dolayı, gerek arzularından, ihtiraslarından ve aşırılıklarından dolayı, gerekse
de şerefsizliğinden dolayı, apaçık hakîkatleri savunmak yerine hep bâriz olan
yanlışları ve bâtılı savunmuştur ve iki kere ikinin dört değil de beş ettiğini
söyleyebilmiştir. Tâ ki Allah, insanlar içinden bir peygamber seçip ona hakîkatin
apaçık belgeleri olan âyetlerini gönderince yâni hakkı bâtılın üzerine fırlatıp
da bâtıl def olup gittiğinde, böylece hakkın ve bâtılın ne olduğu apaçık bir
şekilde açığa çıktığında, haktan ve hakîkatten kaçılacak yer olmadığı görülmüş
ve hep bir ağızdan iki kere ikinin dört ettiği kabûl edilerek dile
getirilmiştir.
İki kere ikinin dört
ettiğini en iyi bilenlerden biri şeytan olmasına rağmen insanlara iki kere
ikinin hep beş ettiği telkinini yapar. Yine târih boyunca bâtılın savunması çeşitli
ideolojilerle, sistemlerle, lîderlerle, şeytan ve nefs ile yapılmış ve bu
nedenle bâtılın ve hurâfelerin taraftarları hep çok olmuştur. Günümüzde de
bâtılın ve yanlışın apaçık savunması modernizm ile yapılmaktadır.
Modernizm denen melânet, modern
insana iki kere ikinin beş olduğu yalanını söyleye-söyleye inandırmıştır.
Hâlbuki buna inananlar ilk başta “olur mu öyle saçmalık” diye îtirâz
ediyorlardı. Fakat modernizm, tam da nefse göre yaptığı ve nefsi alabildiğine
kışkırtacak üretimlerle insanlara mutluluk zannettikleri hazzı sağlayınca ve de
buna göre iki kere ikiye aşırı modern yorumlar yapınca, ortaya çıkardığı büyü
neticesinde, modern insan da artık iki kere ikinin beş olduğuna inanmaya ve bir
süre sonra da bunu ölümüne savunmaya başladı. Hattâ artık modern insan için iki
kere ikinin beş ettiği modern bir îman umdesi hâline geldi. Üstelik iki kere
ikinin beş olduğunu kabûl etmeyenleri ve “hayır iki kere iki dört eder” diyenleri
de yobaz, gerici, câhil, örümcek kafalı ve terörist olarak yaftalamaya başladılar.
Düşünebiliyor musunuz; apaçık ve bâriz bir hakîkati inkâr ediyorlar da bâtılı
savunabiliyorlar. Bu durum cehâlet, ahmaklık ve aptallıktan başka, aslında bir
cezâdır. Hakîkate “hakîkat” dememenin cezâsı.
Modern
insan, 2+2’nin 5 olduğuna inandırılmış olan insandır. Buna öyle bir inanmıştır
ki, birileri de çıkıp, “hayır kardeş!, 5 değil, 4 eder” dese; ilk önce espri
yapıyor diye güler; sonra onu cehâletle suçlar ve en sonunda da 2+2’nin 4
olduğunda ısrâr edenleri, “fitne çıkarmak”la suçlayıp “terörist” îlan ederek
düşman olur.
Bu derin
gaflet nedeniyle hakîkati yüksek bir sesle dile getirmek şart olmuştur. Zâten doğruyu
ve hakkı tatlı dilden ziyâde sert ve öfkeli dil daha açık hâle getirir. İki
kere ikinin dört olduğunu sert bir şekilde söylersiniz ve “iki kere iki dört!”
dersiniz. Net olan şey üzerinde yorum yapmaya gerek kalmaz. Oysa bâtıl hep
yoruma muhtaçtır.
2+2’nin yada 2X2’nin 4
olduğunun nedenini ve nasılını bilmek sonucu değiştirmez. Apaçık hakîkat,
açıkla(n)maya ihtiyaç duymaz. Hakîkat nettir ve apaçıktır. Bu nedenle
“gerçekten böyle mi?” diye araştırmaya girmeye gerek yoktur. İki kere ikinin
dört olduğu, hakîkatten yana olanlar için şüpheli değildir ki sonucun ne olduğu
hakkında araştırma ve deney yapılsın. Aşırı araştırma, yorum ve deney, bâtıl
olanı hak gibi göstermek için yapılır.
İşte modernizm, şeytanın,
nefsin, tâğutların etkisiyle ve hazzın özlemiyle insanları yanıltmakta, bâriz
hakîkatleri bile-bile önce bâtılla karıştırarak şüpheli hâle getirmekte, ondan
sonra da şüpheli olan şeyleri hak gibi göstererek kabûl ettirmektedir. Modernizmin
küresel çaptaki baskı ve kuşatması insanları şüpheye ve komplekse düşürmekte ve
modernizmin baskın teorilerini ve dilini kabûl ederek savunur hâle getirmektedir.
Modernizm gerek haz-merkezli
ürünleriyle gerekse de beşeri ideolojileri ve aşırı yorumları ile ilk önce hak
ile bâtılı karıştırıyor, sonra da bâtılı üste çıkarıyor ve bâtılı hakîkat diye
yutturuyor. Böylece insanlar da artık bâriz hakîkatler yerine bâtılı kabûl
etmeye ve ona îman etmeye başlıyorlar. Üstelik o bâtıl îmâna zinhar şirk bulaştırmıyorlar
ve inandıkları bâtılı ölümüne savunuyorlar. Bâtıl uğruna, başka bir şey için
göstermeyecekleri fedâkârlıkları gösterebiliyorlar. Çünkü şeytan, nefs ve tâğutların
büyüsüne kapılmış ve dirâyetini kaybederek modern sistemin oyuncağı hâline gelmişlerdir.
Bâzen de duyarlı ama bâtıl
yolda giden insanlara gerçeği çok net olarak göstermenize rağmen, kafa ve beden
konforunu bozmamak için hakîkati duymazlıktan, görmezlikten ve bilmezlikten
gelerek üç maymunu oynayanlar oluyor.
Dünyâ bir imtihan dünyâsıdır
ve hakkı savunanlarla bâtılın peşinde olanların ayrıştırıldığı yerdir. Hakkın
ne olduğu ve bâtılın ne olduğu, gören ve kabûl edenler için çok nettir. Fakat
hak ve bâtılın hiç îtirâz edilmeden görülmesi ve kabûl edilmesi ancak âhirette olacaktır.
Hak ortaya konduğunda ve iki kere ikinin beş değil de dört olduğu apaçık bir
şekilde ortaya çıktığında, hakkın tarafında olanlar sevinirlerken, bâtılın
tarafında olanlar ise büyük pişmanlıklar yaşayacak, fakat iş işten geçmiş
olacaktır.
En doğrusunu sadece Allah
bilir.
Hârun Görmüş
Temmuz 2022
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder