11 Ocak 2023 Çarşamba

Kur’ân’a Göre Dünyâ’nın Şekli

 

“Yeryüzüne bakmıyorlar mı?, nasıl da yayılmış (sutihat)” (Ğâşiye 20).

 

“Yayılmak” kelimesi yuvarlak olan şey için değil, düz olan şey için kullanılır. Bir şeyi yuvarlak olan bir yüzeyde yayamazsınız. Meselâ buğdayı, kumu, unu vs. ancak düz bir yerde yayabilirsiniz, yuvarlak yüzeyde yayılma bir yerden sonra “dökülme”ye döner. Bir şeyi yaymak, onu “dümdüz olarak yaymak” demektir. Zâten “sutihat” kelimesi de “satıh” demektir ve satıh düz olan yerler için kullanılır. Arapça “sth” kökünden gelen sath, “düzlem” demektir. Hem düz hem de yuvarlak olanın dış kabuğu için “yüzey” kelimesi kullanılır ama “satıh” kelimesinin düz alanlar için kullanılması uygundur. 

 

Müslümanlar için Dünyâ’nın şekli konusunda Kur’ân’ın ne dediğinin bir önemi yok mudur?. Her-şeyden bahseden Kur’ân Dünyâ’nın şekli konusunda ne diyor ve Kur’ân’a göre Dünyâ’nın şekli nasıldır?. Kur’ân, Dünyâ’nın coğrafî şekli için hiç-bir yerde “yuvarlak” ve “küre” ifâdelerini kullanmaz. Fakat Ğâşiye 20, Nebe’ 6, Nâziat 30, Kâf 7, Hicr 19 ve Şems 6. âyetlerde açıkça Dünyâ’nın düz olduğu söylenir. Zîrâ bu âyetler, dün bir Dünyâ’ya göre konuşur. Peki buna rağmen, meâl-tefsirciler dâhil müslümanlar niçin Dünyâ’nın yuvarlak olduğuna inanıyor ve Kur’ân’ın, Dünyâ’nın şekli için “yuvarlaktır” dediği söyleniyor?. Bu elbette Kur’ân’dan böyle anlaşıldığı için değil, modern-bilimin etkisi ve baskısı nedeniyledir yâni modern-bilim öyle buyurduğu içindir. Peki Kur’ân gerçekten ne diyor?.

 

   Aslında Dünyâ’nın şeklinin düz olduğunu direkt olarak söyleyen âyetler de vardır Kur’ân’da:

 

“Biz, yeryüzünü bir döşek kılmadık mı?” (Nebe’ 6).

 

Döşek, bilindiği gibi yuvarlak değil düz bir şeydir. Üzerine uzanacağınız düz bir şeyi ifâde eder. Döşek dümdüz olur hattâ ne kadar düz ise o kadar kullanışlı ve makbûl olur. Siz hiç yuvarlak bir döşek gördünüz mü?. İşte Allah Dünyâ’yı da döşek gibi düz bir şekilde yaratmıştır. Çünkü yeryüzü için en uygun coğrâfî şekil budur ve en iyi hareket alanı düz bir zeminde olabilir.

 

“Bundan sonra yeryüzünü serip döşedi” (Nâziât 30).

 

Bu âyet de yerin serilerek döşendiğini söyler ki sermek de düz zeminler için geçerlidir. Meselâ sofra bezini hiç kimse engebeli ve eğimli yere sermez de sermek için düz bir yer arar. Çünkü sermek için en uygun yer düz yerdir.

 

Dağları yürüteceğimiz gün, yeri çırılçıplak (dümdüz olmuş) görürsün; onları bir-arada toplamışız da, içlerinden hiç-birini dışarıda bırakmamışızdır” (Kehf 47).

 

Bu âyette kıyâmet ânında dağların sökülüp yürütülmesiyle yeryüzünün dümdüz olduğu görülecektir. Çünkü aslında bizim yeryüzünün düz olduğunu göremeyişimizin nedeni dağların, tepelerin ve yükseltilerin olmasıdır. Bunlar kıyâmet ânında yerlerinden sökülüp düzleştirildiğine, Dünyâ’nın da düz olduğu net olarak görülecektir.

 

Kur’ân’da yeryüzü için hep, “yaydık” ifâdesi kullanılır. Bu kelime elbette “düz bir zeminde yayma”dır.

 

“Yeri de (nasıl) döşeyip-yaydık?. Onda sarsılmaz dağlar bıraktık ve onda ‘göz alıcı ve iç açıcı’ her çiftten (nice bitkiler) bitirdik” (Kâf 7).

 

“Yere (gelince,) onu döşeyip-yaydık, onda sarsılmaz-dağlar bıraktık ve onda her-şeyden ölçüsü belirlenmiş ürünler bitirdik” (Hicr 19).

 

“Yere ve onu yayıp döşeyene..” (Şems 6).

 

Bir yazıda Dünyâ’nın düz olduğuna delil getirilen âyetler ve bu âyetlerin yorumları şu şekilde verilir:

 

“Ve ardından yeryüzünü düzenleyip yaymıştır’ (Nâziât 30) Bu âyette geçen ‘dehaha’ kelimesi ‘yaymak’ anlamına gelmektedir. Âyette ‘dehaha’, ‘yayıp düz hâle getirildiğini’ belirtmek için kullanılmıştır.

 

‘O Rab ki sizin için yeri döşek, göğü (kubbemsi) binâ kılmıştır; gökten su indirmiş, bununla sizin için rızık olarak çeşitli ürünler çıkarmıştır; artık siz de bunu bile-bile Allah’a ortaklar koşmayın’ (Bakara 22). Arz’ın (yeryüzünün, Dünyâ’nın) bizim için döşek yapıldığını bildirmektedir. Döşeğin (firâş), ‘tümseğin zıddı düz bir satıh’ olduğu bilindiğine göre Dünyâ düzdür.

 

‘Yeryüzünü size beşik (döşek) yapan, orada sizin için yollar açan ve semâdan su indiren O’dur. Sonra da onunla, farklı-farklı bitkilerden çiftler çıkardık’ (Târık 53).

 

‘O, size yeri beşik kılmış ve orada, doğru gidesiniz diye yollar vâr etmiştir’ (Zuhrûf 10).

 

Nebe’ Sûresi 6, Târık Sûresi 53. ve Zuhrûf Sûresi 10. âyetlerde ‘arz’ın beşik kılındığı’ yâni düz hâle getirildiği ve düzleştirildiği bildirilmiştir.

 

‘Ve Allah, yeri sizin için bir yaygı yaptı’ (Nûh 19). Bu âyette geçen ‘bisâten’ kelimesi, ‘bir şeyi yaymak, genişletmek, düzleştirmek’ anlamlarına gelir. Bu da yeryüzünün yuvarlak değil, düz olduğu anlamına gelir.

 

‘Yere ve onu yayana’ (Şems 6). ‘Tehaha’ fiili ‘yaymak, düzlemek, düz yüzey oluşturacak şekilde sermek’ anlamlarına gelmektedir. Bu âyetten açıkça yeryüzünün düz olduğu anlaşılmaktadır.

 

‘Yeryüzünü uzatıp, yayan O’dur’ (R’ad 3).

 

‘Yeryüzünü de yaydık ve orada sâbit dağlar yerleştirdik. Orada her türden iç-açıcı çift bitkiler bitirdik’ (Kâf 7).

 

‘Yeri uzatıp yaydık, orada sâbit dağlar yerleştirdik, yine orada miktârı ve ölçüsü belirli olan şeyler bitirdik’ (Hicr 19). ‘Medednâha’ kelimesi ‘uzatmak, yaymak’ anlamındadır. Bu da Dünyâ’nın düz olduğunu gösterir.

 

‘Yeri de biz döşedik; dolayısıyla güzel de yaptık’ (Zâriyât 48). Bu âyette geçen ‘feraş’ fiili, ‘yaymak, düz hâle getirmek’ anlamına gelmektedir. Bakara 22. âyetinde oluğu gibi bu âyette de ‘feraş’ kelimesiyle Cenâb-ı Allah’ın, yeryüzünü tıpkı bir tümsek gibi üzerinde yaşamanın imkânsız olduğu bir alan yapmayıp, düz bir satıh şeklinde yaydığı bildirilmektedir”.

 

Dünyâ’nın -sözde- yuvarlak olduğuna inanan ve bunu dile getiren müslüman araştırmacıların en çok kullandığı Kur’ân kelimeleri ise “dehaha-tahaha” kelimeleridir.

 

Âyette geçen “dehaha-tahaha” kelimesi açıkça “düzleştirmek, düz kılmak” anlamlarına geldiği hâlde, modern çevirilerde farklı anlamlar verilmeye çalışılıyor. Dehaha kelimesinin “deve-kuşu yumurtası” anlamına geldiğini söylüyorlar. “Dehavna” “udhuvve” kökünden gelir ver daha çok “deve-kuşu yuvası” anlamına gelir. Bu kelime deve-kuşu yuvası için kullanılır ve deve-kuşu yuvası da dümdüz olur. “Medhâ” kelimesi “deve-kuşunun yumurtasını bıraktığı yuva” anlamına gelir. Zâten Kur’ân’da “yumurta” kelimesi “beydun” olarak Sâffât Sûresi 49. âyette geçer. Şu da var ki deve-kuşu yumurtasıyla Dünyâ’nın şekli aynı değildir. Modernler yuvarlak bir şey görmesinler, onu hemen Dünyâ’nın şekline benzetiyorlar.

 

“Bu kelimenin farklı anlamları da vardır ve bu anlamlardan biri de deve-kuşu yumurtası demektir” diyorlar. Fakat bu, “dahv” kelimesinin ilk anlamı değil ki!. Peki niçin ilk anlamı değil de sonraki anlamı kullanılmak isteniyor. Bunun nedeni elbette modern-bilimin baskısı ve kuşatmasından kaynaklanan eziklik ve komplekstir. Hem modern-bilime râm ve meftûn olmaktan hem de modern-bilim ile ters düşmemek için, Dünyâ’nın açıkça düz olduğunu belirten yakın anlamını değil de, modern-bilimin verileriyle uyumlu olan uzak anlamını tercih ediyorlar. Bu tabî ki bir küstahlıktır. Zîrâ Kur’ân, kişilerin istediği gibi kurcalayıp yorumlayabileceği bir Kitap değildir. Çünkü Kur’ân kimsenin babasının malı değildir.  

 

Kur’ân’da bu bağlamda kullanılan; “mehd=beşik, sath=düz satıh, firaş=sergi” anlamındadır ve bu da Dünyâ’nın “küre şeklinde yuvarlak” olmadığını ama kenarlarının “tepsi şeklinde yuvarlak” olabileceğini ortaya koyuyor. Dünyâ’nın Ay’a düşen gölgesinin yuvarlak görüntü vermesi, Dünyâ’nın “küre gibi yuvarlak” oluşundan değil, kenarlarının “tepsi gibi yuvarlak” oluşundan dolayıdır.   

 

Şu da var ki, eğer bu kelime “yaymak ve düzlük-düzeltmek” anlamında değil de “yuvarlak, yuvarlamak ve deve-kuşu yumurtası” anlamlarına gelseydi, Peygamberimiz’de sürekli olarak bir açık arayan Mekke müşrikleri, “ne yâni, Dünyâ yuvarlak mı?” diye sorup alay ederlerdi. Çünkü onlara göre Dünyâ düz bir yerdi. Böyle bir şey vukû bulmamıştır. Çünkü onlar modern-bilimin etkisinde olmadıkları için, dehaha-tahaha kelimelerinin ilk ve gerçek anlamı olan “yaymak, düzlemek” demek olduğunu çok iyi biliyorlardı. Böyle bir tartışma yaşanmadığına ve Mekke’liler Dünyâ’nın düz olduğuna inandıklarına göre bu kelime “düzeltmek ve düz bir zeminde yaymak” anlamındadır.

 

Zâten Kur’ân’da “yuvarlak” kelimesi bile yoktur. Kur’ân’da yuvarlaklık için “yukevvir” kelimesi kullanılır ki o da adı üstünde “kıvırmak” anlamındadır: “…Geceyi gündüzün üstüne sarıp-örtüyor, gündüzü de gecenin üstüne sarıp-örtüyor"…”. (Zümer 5).

 

“Küre şeklinin ve hacminin büyük olması, düz olmasına mâni değildir” denir. Fakat en nihâyetinde yuvarlak bir şey yanlara doğru gidildiğinde, bir-önceki konuma göre düz olmayacaktır. Bir-önceki konuma göre yeni konum düz olmayacaktır. Belli uzaklıktaki iki konum birbirlerine göre düz olmayacaktır.

 

“Allah, gökleri ve yeri hikmet ve fayda esâsına göre yarattı; geceyi gündüze, gündüzü de geceye doluyor; Güneş’i ve Ay’ı da yasalarına boyun eğdirmiştir. Her biri belirlenmiş bir süreye kadar akıp gitmektedir. Unutmayın ki Allah çok güçlüdür, çok bağışlayıcıdır” (Zümer 5).

 

Bu âyeti, Dünyâ’nın yuvarlak olduğuna işâret olarak yorumluyorlar. Bu âyetteki ‘sarmak’ olarak çevrilen kelimenin aslı, Arapça’daki “kuvvirat” kelimesidir. “Bir şeyi ancak yuvarlak olanın  üzerine sarılır” diyerek bu âyeti Dünyâ’nın yuvarlak olduğuna delil gösteriyorlar. Fakat bu âyet Dünyâ’nın değil göğün hareketinden ve bu hareketin döngüsünden bahsetmektedir. Dolayısıyla Dünyâ’nın şekliyle ilgisi yoktur. Zâten Târık Sûresi’nde “dönüp duran bir gök”ten bahsedilir: “Dönüşlü olan göğe andolsun!” (Târık 11).

 

“Dağları görürsün de, donmuş sanırsın; oysa onlar bulutların sürüklenmesi gibi sürüklenirler. Bu, her-şeyi sapasağlam ve yerli-yerinde yapan Allah’ın sanatıdır. Şüphesiz O, işlediklerinizden haberdardır” (Neml 88).

 

Bu âyet de Dünyâ’nın yuvarlaklığına ve döndüğüne delil olarak gösterilir. Fakat bu âyetin siyâkına (öncesine) bakıldığında, sûra üfürülme ve kıyâmet ânında olacak şeyleri söylediği görülür. Dolayısıyla bu âyet de Dünyâ’nın yuvarlaklığına delil olamaz.

 

Görüldüğü gibi, Dünyâ’nın sözde yuvarlak olduğunu kanıtladığı söylenen âyetler ve alâkasız ve yapılan yorumlar da isâbetsizdir.

 

Modernizm hayâtiyetini dîne aykırı olmakla sağlar. Zâten en başında da dîne aykırılıkla başlamıştı. Bu nedenle ilk çıkışından îtibâren dîne aykırı düşünmüş, konuşmuş, yazmış ve araştırma yapmış, böylece bu minvâlde çalıştığı için de istediği ve aradığı sonuçlara ulaşmıştır. Bu bağlamda meselâ Dünyâ’nın düz değil de yuvarlak, sâbit değil de döndüğü gibi şeyleri ortaya koymuş ve böylece doğru fikre ulaştığını söyleyerek tüm Dünyâ’yı etkileme yoluna girmiş ve düşüncelerini ve teorilerini çeşitli şekillerde yaygınlaştırmıştır. Bununla modern uygarlığın sözde etkisini ve gücünü göstermeye ve de “biz ne diyorsak o” düşüncesini ve inanışını oluşturmuştur. Kendi görüşünü tek alternatif yaptığı için insanlar bu yeni düşüncelere ve teorilere kolayca inanabilmiştir. Bu, Dünyâ’nın yuvarlaklığı konusunda da böyledir. Fakat “Düz Dünyâ Teorisi’yle birlikte bir “alternatif” ortaya çıkınca işler değişmiş ve insanlar Dünyâ’nın düz olmasını değerlendirerek düz Dünyâ fikrini araştırmaya ve buna inanmaya başlamışlardır. Yâni mesele bir alternatifin olup-olmamasıyla ilgilidir ve bu her konu ve teori için böyledir. O-hâlde bir alternatifin konulması, kabûl edilip inanılmış olan her modern-bilimsel teorinin de eleştirilmesine ve îtirâz edilmesine neden olabilecek ve yeni görüşler ve teoriler ortaya atılarak tek-el olan modern-bilimin teorilerine inanmaktan kurtulmuş olunacaktır.

 

İncil’de Matta4/8’de: “İblis aynı şekilde Îsâ’yı çok yüksek bir dağa çıkarıp o’na tüm görkemleriyle Dünyâ’nın bütün ülkelerini gösterdi” denir. Bu ancak, Dünyâ düz olduğunda olabilecek bir şeydir.

 

Dünyâ’nın Ay’dan çekildiği söylenen ve her yerde yayınlanarak insanların gözüne-gözüne sokulan o meşhûr fotoğraf, aslında üzerinde epey bir oynandıktan sonra yayınlanan sahte bir fotoğraftır. Bilgisayarda düzenlenerek ortaya çıkmıştır. Çünkü Dünyâ’nın belli bir uzaklığına gidip de Dünyâ’yı tam dolun-dünyâ şeklinde fotoğraflamak imkânsızdır. Zîrâ Dünyâ’nın dışına çıkmak diye bir şey yoktur. Yapılan şey Alçak Dünyâ Yörüngesi’nden alınana fotoğrafların birleştirerek ve düzenlenerek o bilindik -sözde- yuvarlak Dünyâ resminin ortaya çıkartılmasıdır. 

 

Modern-bilim daha Dünyâ’nın yuvarlak mı yoksa geoit mi olduğunu bile netleştiremiyor. Çünkü Dünyâ’nın dışına çıkılıp da Dünyâ’ya bakılmış değildir. Zîrâ Dünyâ’nın dışına çıkmak mümkün değildir. Dr. Bıll Nye: “Dünyâ kapalı bir sistemdir, Dünyâ’dan ayrılamayız, Dünyâ’dan başka gidecek bir yer yoktur” der. Yâni Dünyâ’dan -rûh hâriç- canlı-cansız hiç-bir şey dışarı çıkamaz.

 

Nasa çalışanı Robert Simmon, Dünyâ’nın uzaydan fotoğrafının çekilemediğini, “alçak Dünyâ yörüngesi”nden alınan fotoğrafların birleştirilerek Dünyâ fotoğrafını yaptıklarını yâni photoshop kullandıklarını söyler: https://twitter.com/lukedefrost/status/1073844155372236805

 

Dünyâ’nın yuvarlak değil de düz olduğunun delilleri zâten internette bir-çok yerde bulunduğu için tekrâra girmedim. Söylemek istediğim şey kısaca şu olur ki; Dünyâ’nın düz olduğu, incelemeye, araştırmaya, deneye ve bilime gerek bırakmayacak ölçüde apaçıktır ve zâten basit gözleme, kısa bir bakışa, önyargısız bir düşünceye, selim bir akla ve sağduyuya uygun olan, Dünyâ’nın düz olduğudur.

 

En doğrusunu sâdece Allah bilir.

 

Hârûn Görmüş

Ocak 2023 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder