“Yeryüzüne bakmıyorlar mı?,
nasıl da yayılmış (sutihat)” (Ğâşiye
20).
“Yayılmak” kelimesi yuvarlak
olan şey için değil, düz olan şey için kullanılır. Bir şeyi yuvarlak olan bir
yüzeyde yayamazsınız. Meselâ buğdayı, kumu, unu vs. ancak düz bir yerde
yayabilirsiniz, yuvarlak yüzeyde yayılma bir yerden sonra “dökülme”ye döner.
Bir şeyi yaymak, onu “dümdüz olarak yaymak” demektir. Zâten “sutihat” kelimesi
de “satıh” demektir ve satıh düz olan yerler için kullanılır. Arapça “sth” kökünden gelen sath, “düzlem” demektir.
Hem düz hem de yuvarlak olanın dış kabuğu için “yüzey” kelimesi kullanılır ama “satıh”
kelimesinin düz alanlar için kullanılması uygundur.
Müslümanlar için Dünyâ’nın
şekli konusunda Kur’ân’ın ne dediğinin bir önemi yok mudur?. Her-şeyden
bahseden Kur’ân Dünyâ’nın şekli konusunda ne diyor ve Kur’ân’a göre Dünyâ’nın
şekli nasıldır?. Kur’ân, Dünyâ’nın coğrafî şekli için hiç-bir yerde “yuvarlak”
ve “küre” ifâdelerini kullanmaz. Fakat Ğâşiye 20, Nebe’ 6, Nâziat 30, Kâf 7,
Hicr 19 ve Şems 6. âyetlerde açıkça Dünyâ’nın düz olduğu söylenir. Zîrâ bu
âyetler, dün bir Dünyâ’ya göre konuşur. Peki buna rağmen, meâl-tefsirciler
dâhil müslümanlar niçin Dünyâ’nın yuvarlak olduğuna inanıyor ve Kur’ân’ın,
Dünyâ’nın şekli için “yuvarlaktır” dediği söyleniyor?. Bu elbette Kur’ân’dan
böyle anlaşıldığı için değil, modern-bilimin etkisi ve baskısı nedeniyledir
yâni modern-bilim öyle buyurduğu içindir. Peki Kur’ân gerçekten ne diyor?.
Aslında
Dünyâ’nın şeklinin düz olduğunu direkt olarak söyleyen âyetler de vardır
Kur’ân’da:
“Biz, yeryüzünü bir döşek
kılmadık mı?” (Nebe’ 6).
Döşek,
bilindiği gibi yuvarlak değil düz bir şeydir. Üzerine uzanacağınız düz bir şeyi
ifâde eder. Döşek dümdüz olur hattâ ne kadar düz ise o kadar kullanışlı ve
makbûl olur. Siz hiç yuvarlak bir döşek gördünüz mü?. İşte Allah Dünyâ’yı da
döşek gibi düz bir şekilde yaratmıştır. Çünkü yeryüzü için en uygun coğrâfî
şekil budur ve en iyi hareket alanı düz bir zeminde olabilir.
“Bundan sonra yeryüzünü
serip döşedi” (Nâziât 30).
Bu âyet de yerin serilerek
döşendiğini söyler ki sermek de düz zeminler için geçerlidir. Meselâ sofra
bezini hiç kimse engebeli ve eğimli yere sermez de sermek için düz bir yer
arar. Çünkü sermek için en uygun yer düz yerdir.
“Dağları yürüteceğimiz gün, yeri çırılçıplak (dümdüz
olmuş) görürsün; onları bir-arada toplamışız da, içlerinden hiç-birini dışarıda
bırakmamışızdır” (Kehf 47).
Bu âyette kıyâmet ânında
dağların sökülüp yürütülmesiyle yeryüzünün dümdüz olduğu görülecektir. Çünkü
aslında bizim yeryüzünün düz olduğunu göremeyişimizin nedeni dağların,
tepelerin ve yükseltilerin olmasıdır. Bunlar kıyâmet ânında yerlerinden sökülüp
düzleştirildiğine, Dünyâ’nın da düz olduğu net olarak görülecektir.
Kur’ân’da yeryüzü için hep,
“yaydık” ifâdesi kullanılır. Bu kelime elbette “düz bir zeminde yayma”dır.
“Yeri de (nasıl)
döşeyip-yaydık?. Onda sarsılmaz dağlar bıraktık ve onda ‘göz alıcı ve iç açıcı’
her çiftten (nice bitkiler) bitirdik” (Kâf
7).
“Yere (gelince,) onu
döşeyip-yaydık, onda sarsılmaz-dağlar bıraktık ve onda her-şeyden ölçüsü
belirlenmiş ürünler bitirdik” (Hicr
19).
“Yere ve onu yayıp
döşeyene..” (Şems 6).
Bir yazıda Dünyâ’nın düz
olduğuna delil getirilen âyetler ve bu âyetlerin yorumları şu şekilde verilir:
“Ve
ardından yeryüzünü düzenleyip yaymıştır’ (Nâziât 30) Bu âyette geçen ‘dehaha’
kelimesi ‘yaymak’ anlamına gelmektedir. Âyette ‘dehaha’, ‘yayıp düz hâle
getirildiğini’ belirtmek için kullanılmıştır.
‘O Rab ki
sizin için yeri döşek, göğü (kubbemsi) binâ kılmıştır; gökten su indirmiş,
bununla sizin için rızık olarak çeşitli ürünler çıkarmıştır; artık siz de bunu
bile-bile Allah’a ortaklar koşmayın’ (Bakara 22). Arz’ın (yeryüzünün,
Dünyâ’nın) bizim için döşek yapıldığını bildirmektedir. Döşeğin (firâş),
‘tümseğin zıddı düz bir satıh’ olduğu bilindiğine göre Dünyâ düzdür.
‘Yeryüzünü
size beşik (döşek) yapan, orada sizin için yollar açan ve semâdan su indiren
O’dur. Sonra da onunla, farklı-farklı bitkilerden çiftler çıkardık’ (Târık 53).
‘O, size
yeri beşik kılmış ve orada, doğru gidesiniz diye yollar vâr etmiştir’ (Zuhrûf
10).
Nebe’
Sûresi 6, Târık Sûresi 53. ve Zuhrûf Sûresi 10. âyetlerde ‘arz’ın beşik
kılındığı’ yâni düz hâle getirildiği ve düzleştirildiği bildirilmiştir.
‘Ve Allah,
yeri sizin için bir yaygı yaptı’ (Nûh 19). Bu âyette geçen ‘bisâten’ kelimesi,
‘bir şeyi yaymak, genişletmek, düzleştirmek’ anlamlarına gelir. Bu da
yeryüzünün yuvarlak değil, düz olduğu anlamına gelir.
‘Yere ve
onu yayana’ (Şems 6). ‘Tehaha’ fiili ‘yaymak, düzlemek, düz yüzey oluşturacak
şekilde sermek’ anlamlarına gelmektedir. Bu âyetten açıkça yeryüzünün düz
olduğu anlaşılmaktadır.
‘Yeryüzünü
uzatıp, yayan O’dur’ (R’ad 3).
‘Yeryüzünü
de yaydık ve orada sâbit dağlar yerleştirdik. Orada her türden iç-açıcı çift
bitkiler bitirdik’ (Kâf 7).
‘Yeri uzatıp
yaydık, orada sâbit dağlar yerleştirdik, yine orada miktârı ve ölçüsü belirli
olan şeyler bitirdik’ (Hicr 19). ‘Medednâha’ kelimesi
‘uzatmak, yaymak’ anlamındadır. Bu da Dünyâ’nın düz olduğunu gösterir.
‘Yeri de
biz döşedik; dolayısıyla güzel de yaptık’ (Zâriyât 48). Bu âyette geçen ‘feraş’
fiili, ‘yaymak, düz hâle getirmek’ anlamına gelmektedir. Bakara 22. âyetinde
oluğu gibi bu âyette de ‘feraş’ kelimesiyle Cenâb-ı Allah’ın, yeryüzünü tıpkı
bir tümsek gibi üzerinde yaşamanın imkânsız olduğu bir alan yapmayıp, düz bir
satıh şeklinde yaydığı bildirilmektedir”.
Dünyâ’nın -sözde- yuvarlak
olduğuna inanan ve bunu dile getiren müslüman araştırmacıların en çok
kullandığı Kur’ân kelimeleri ise “dehaha-tahaha” kelimeleridir.
Âyette
geçen “dehaha-tahaha” kelimesi açıkça “düzleştirmek, düz kılmak” anlamlarına
geldiği hâlde, modern çevirilerde farklı anlamlar verilmeye çalışılıyor. Dehaha
kelimesinin “deve-kuşu yumurtası” anlamına geldiğini söylüyorlar. “Dehavna”
“udhuvve” kökünden gelir ver daha çok “deve-kuşu yuvası” anlamına gelir. Bu
kelime deve-kuşu yuvası için kullanılır ve deve-kuşu yuvası da dümdüz olur. “Medhâ” kelimesi “deve-kuşunun
yumurtasını bıraktığı yuva” anlamına gelir. Zâten Kur’ân’da “yumurta” kelimesi “beydun” olarak
Sâffât Sûresi 49. âyette geçer. Şu da var ki deve-kuşu yumurtasıyla Dünyâ’nın
şekli aynı değildir. Modernler yuvarlak
bir şey görmesinler, onu hemen Dünyâ’nın şekline benzetiyorlar.
“Bu kelimenin farklı anlamları
da vardır ve bu anlamlardan biri de deve-kuşu yumurtası demektir” diyorlar.
Fakat bu, “dahv” kelimesinin ilk anlamı değil ki!. Peki niçin ilk anlamı değil
de sonraki anlamı kullanılmak isteniyor. Bunun nedeni elbette modern-bilimin
baskısı ve kuşatmasından kaynaklanan eziklik ve komplekstir. Hem modern-bilime
râm ve meftûn olmaktan hem de modern-bilim ile ters düşmemek için, Dünyâ’nın
açıkça düz olduğunu belirten yakın anlamını değil de, modern-bilimin
verileriyle uyumlu olan uzak anlamını tercih ediyorlar. Bu tabî ki bir
küstahlıktır. Zîrâ Kur’ân, kişilerin istediği gibi kurcalayıp yorumlayabileceği
bir Kitap değildir. Çünkü Kur’ân kimsenin babasının malı değildir.
Kur’ân’da bu bağlamda kullanılan; “mehd=beşik, sath=düz satıh,
firaş=sergi” anlamındadır ve bu da Dünyâ’nın “küre şeklinde yuvarlak”
olmadığını ama kenarlarının “tepsi şeklinde yuvarlak” olabileceğini ortaya
koyuyor. Dünyâ’nın Ay’a düşen gölgesinin yuvarlak görüntü vermesi, Dünyâ’nın
“küre gibi yuvarlak” oluşundan değil, kenarlarının “tepsi gibi yuvarlak”
oluşundan dolayıdır.
Şu da var ki, eğer bu kelime
“yaymak ve düzlük-düzeltmek” anlamında değil de “yuvarlak, yuvarlamak ve
deve-kuşu yumurtası” anlamlarına gelseydi, Peygamberimiz’de sürekli olarak bir
açık arayan Mekke müşrikleri, “ne yâni, Dünyâ yuvarlak mı?” diye sorup alay
ederlerdi. Çünkü onlara göre Dünyâ düz bir yerdi. Böyle bir şey vukû
bulmamıştır. Çünkü onlar modern-bilimin etkisinde olmadıkları için,
dehaha-tahaha kelimelerinin ilk ve gerçek anlamı olan “yaymak, düzlemek” demek
olduğunu çok iyi biliyorlardı. Böyle bir tartışma yaşanmadığına ve Mekke’liler
Dünyâ’nın düz olduğuna inandıklarına göre bu kelime “düzeltmek ve düz bir
zeminde yaymak” anlamındadır.
Zâten Kur’ân’da “yuvarlak”
kelimesi bile yoktur. Kur’ân’da yuvarlaklık için “yukevvir” kelimesi kullanılır
ki o da adı üstünde “kıvırmak” anlamındadır: “…Geceyi gündüzün üstüne
sarıp-örtüyor, gündüzü de gecenin üstüne sarıp-örtüyor"…”. (Zümer 5).
“Küre şeklinin ve hacminin
büyük olması, düz olmasına mâni değildir” denir. Fakat en nihâyetinde yuvarlak
bir şey yanlara doğru gidildiğinde, bir-önceki konuma göre düz olmayacaktır.
Bir-önceki konuma göre yeni konum düz olmayacaktır. Belli uzaklıktaki iki konum
birbirlerine göre düz olmayacaktır.
“Allah, gökleri ve yeri
hikmet ve fayda esâsına göre yarattı; geceyi gündüze, gündüzü de geceye
doluyor; Güneş’i ve Ay’ı da yasalarına boyun eğdirmiştir. Her biri belirlenmiş
bir süreye kadar akıp gitmektedir. Unutmayın ki Allah çok güçlüdür, çok
bağışlayıcıdır” (Zümer 5).
Bu âyeti, Dünyâ’nın yuvarlak
olduğuna işâret olarak yorumluyorlar. Bu âyetteki ‘sarmak’ olarak çevrilen
kelimenin aslı, Arapça’daki “kuvvirat” kelimesidir. “Bir şeyi ancak yuvarlak
olanın üzerine sarılır” diyerek bu âyeti
Dünyâ’nın yuvarlak olduğuna delil gösteriyorlar. Fakat bu âyet Dünyâ’nın değil
göğün hareketinden ve bu hareketin döngüsünden bahsetmektedir. Dolayısıyla Dünyâ’nın
şekliyle ilgisi yoktur. Zâten Târık Sûresi’nde “dönüp duran bir gök”ten
bahsedilir: “Dönüşlü olan göğe andolsun!” (Târık 11).
“Dağları görürsün de,
donmuş sanırsın; oysa onlar bulutların sürüklenmesi gibi sürüklenirler. Bu,
her-şeyi sapasağlam ve yerli-yerinde yapan Allah’ın sanatıdır. Şüphesiz O,
işlediklerinizden haberdardır” (Neml
88).
Bu âyet de Dünyâ’nın
yuvarlaklığına ve döndüğüne delil olarak gösterilir. Fakat bu âyetin siyâkına (öncesine)
bakıldığında, sûra üfürülme ve kıyâmet ânında olacak şeyleri söylediği görülür.
Dolayısıyla bu âyet de Dünyâ’nın yuvarlaklığına delil olamaz.
Görüldüğü gibi, Dünyâ’nın
sözde yuvarlak olduğunu kanıtladığı söylenen âyetler ve alâkasız ve yapılan
yorumlar da isâbetsizdir.
Modernizm hayâtiyetini dîne
aykırı olmakla sağlar. Zâten en başında da dîne aykırılıkla başlamıştı. Bu nedenle
ilk çıkışından îtibâren dîne aykırı düşünmüş, konuşmuş, yazmış ve araştırma
yapmış, böylece bu minvâlde çalıştığı için de istediği ve aradığı sonuçlara
ulaşmıştır. Bu bağlamda meselâ Dünyâ’nın düz değil de yuvarlak, sâbit değil de
döndüğü gibi şeyleri ortaya koymuş ve böylece doğru fikre ulaştığını söyleyerek
tüm Dünyâ’yı etkileme yoluna girmiş ve düşüncelerini ve teorilerini çeşitli
şekillerde yaygınlaştırmıştır. Bununla modern uygarlığın sözde etkisini ve
gücünü göstermeye ve de “biz ne diyorsak o” düşüncesini ve inanışını oluşturmuştur.
Kendi görüşünü tek alternatif yaptığı için insanlar bu yeni düşüncelere ve teorilere
kolayca inanabilmiştir. Bu, Dünyâ’nın yuvarlaklığı konusunda da böyledir. Fakat
“Düz Dünyâ Teorisi’yle birlikte bir “alternatif” ortaya çıkınca işler değişmiş
ve insanlar Dünyâ’nın düz olmasını değerlendirerek düz Dünyâ fikrini
araştırmaya ve buna inanmaya başlamışlardır. Yâni mesele bir alternatifin
olup-olmamasıyla ilgilidir ve bu her konu ve teori için böyledir. O-hâlde bir
alternatifin konulması, kabûl edilip inanılmış olan her modern-bilimsel teorinin
de eleştirilmesine ve îtirâz edilmesine neden olabilecek ve yeni görüşler ve
teoriler ortaya atılarak tek-el olan modern-bilimin teorilerine inanmaktan
kurtulmuş olunacaktır.
İncil’de Matta4/8’de: “İblis
aynı şekilde Îsâ’yı çok yüksek bir dağa çıkarıp o’na tüm görkemleriyle Dünyâ’nın
bütün ülkelerini gösterdi” denir. Bu ancak, Dünyâ düz olduğunda olabilecek bir
şeydir.
Dünyâ’nın Ay’dan çekildiği
söylenen ve her yerde yayınlanarak insanların gözüne-gözüne sokulan o meşhûr
fotoğraf, aslında üzerinde epey bir oynandıktan sonra yayınlanan sahte bir
fotoğraftır. Bilgisayarda düzenlenerek ortaya çıkmıştır. Çünkü Dünyâ’nın belli
bir uzaklığına gidip de Dünyâ’yı tam dolun-dünyâ şeklinde fotoğraflamak
imkânsızdır. Zîrâ Dünyâ’nın dışına çıkmak diye bir şey yoktur. Yapılan şey
Alçak Dünyâ Yörüngesi’nden alınana fotoğrafların birleştirerek ve düzenlenerek
o bilindik -sözde- yuvarlak Dünyâ resminin ortaya çıkartılmasıdır.
Modern-bilim daha Dünyâ’nın
yuvarlak mı yoksa geoit mi olduğunu bile netleştiremiyor. Çünkü Dünyâ’nın
dışına çıkılıp da Dünyâ’ya bakılmış değildir. Zîrâ Dünyâ’nın dışına çıkmak
mümkün değildir. Dr. Bıll Nye: “Dünyâ kapalı bir
sistemdir, Dünyâ’dan ayrılamayız, Dünyâ’dan başka gidecek bir yer yoktur” der.
Yâni Dünyâ’dan -rûh hâriç- canlı-cansız hiç-bir şey dışarı çıkamaz.
Nasa
çalışanı Robert Simmon, Dünyâ’nın uzaydan fotoğrafının çekilemediğini, “alçak Dünyâ
yörüngesi”nden alınan fotoğrafların birleştirilerek Dünyâ fotoğrafını
yaptıklarını yâni photoshop kullandıklarını söyler: https://twitter.com/lukedefrost/status/1073844155372236805
Dünyâ’nın yuvarlak değil de
düz olduğunun delilleri zâten internette bir-çok yerde bulunduğu için tekrâra
girmedim. Söylemek istediğim şey kısaca şu olur ki; Dünyâ’nın düz olduğu,
incelemeye, araştırmaya, deneye ve bilime gerek bırakmayacak ölçüde apaçıktır ve
zâten basit gözleme, kısa bir bakışa, önyargısız bir düşünceye, selim bir akla
ve sağduyuya uygun olan, Dünyâ’nın düz olduğudur.
En
doğrusunu sâdece Allah bilir.
Hârûn Görmüş
Ocak 2023
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder