“İşte
böyle; çünkü Allah, îman edenlerin velîsidir; kâfirlerin ise, velîsi yoktur” (Muhammed 11).
Allah kimin velîsi ise onun
yanında, onun tarafındadır ve onu destekler. Allah, Kendisini velî edinenlerin
velîsidir.
İnsanlık-târihi, Allah’ın
tarafında olanlar (hizbullah) ile şeytanın tarafında olanların (hizbuşşeytan)
mücâdelesinin ve savaşımının târihidir. Varlığın yapısının (sünnetullah),
imtihanın ve sâdece Allah’ın bildiği bir hikmetten dolayı Allah tarafında
olanlar her zaman sayıca az olmuştur. Allah tarafında olmak “hakkın ve
hakîkatin tarafında olmak” anlamındadır. Yoksa çok küçük azınlık olan ateistler
hâriç târih boyunca insanlar her zaman yüce bir yaratıcıya inanmışlar ve
inançsız olmamışlardır. Lâkin her inananın inandığı aşkın güç, hak, hakîkat ve
mutlak varlık olan Allah değildir yada “sâdece Allah” değildir. Zâten küfür ve
şirk, dolayısıyla zulüm, “Allah’ın vâr olmaması” durumu değil, Allah’ın yanında
kendisinde güç vehmedilen ilahların da kabûl edilmesidir.
İşte küfrü ve şirki
bayraklaştıranlar, Allah’ın da; kâfirlerin ve müşriklerin ortaya çıkardıkları
beşerî-şeytânî düşüncelerden, ideolojilerden, sistemlerden, hem de bu sapkın
düşünce, inanç, sistem ve ideolojilere inananlardan yana olduğunu zannetmişler
ve de hakkın, hakîkatin, tevhidin yâni sâdece Allah’ı tek ilah olarak kabûl
edenleri ise gerici, yobaz, sapkın, câhil, ahmak ve terörist olarak
görmüşlerdir.
Bunlara göre Allah sanki, İslâm’dan
yâni Allah’a, âhirete, meleklere, vahye/Kur’ân’a, Peygamberlere/Hz. Muhammed’e,
dolayısı ile gayba inananlardan ve sâlih amel işleyenlerden yana değil de, şirk
koşanlardan, kâfirlerden, ahlâksızlardan ver zâlimlerden yanadır. Çünkü
“dünyevî zenginlik, sayıca fazlalık, maddî çokluk ve güç kimdeyse Allah da
onlardan yana ve onların tarafındadır” düşüncesindedirler.
Böyle olunca da müşrik,
kâfir, câhil ve zâlimler, kurdukları lâik, seküler, kapitâlist, liberâl,
komünist, sosyâlist, faşist, emperyâl, feminist, modern, post-modern
cumhûriyeti, demokrasiyi ve çeşitli izmleri; Allah’tan, âhiretten, Kur’ân’dan,
Peygamber’den (Sünnet’i), haktan, hakîkatten, adâletten, eşitlikten,
merhâmetten, vicdândan ve iyilikten yâni İslâm’dan daha üstün görürler.
Allah’ın da İslâm’dan yana değil, modernizmden ve modernlerden yana olduğu
vehmine kapılırlar. İslâm’ı gerici, yobaz, cehâlet, boş inanç, aşırılık ve
terörizm olarak görürler ve orta-çağın karanlık zamânına âit bir absürdlük
olarak îlân ederler. Oysa taptıkları demokrasi, putperest yunanlıların 2.500
yıl önce ortaya koydukları kast sistemine dayanan bir sapkınlıktır. Şimdi
Allah, niçin daha yakın bir zamâna âit (orta-çağ) olandan değil de, ilk-çağa
âit olandan yana olsun?.
Allah, Allah’ı merkeze
alandan, İslâm’a göre olandan yanadır; şeytanı, nefsi ve tâğutları merkeze alan
ve beşere göre olandan yana değildir.
Allah iki kişiye acımaz:
1-Müşrik olana. 2-Aklını kullanmayana. İkisinin üzerine de pislik yağdırır.
Zîrâ ikisinden yana da değildir.
Allah emekten yanadır,
çalışandan yanadır ki zâten insan için çalışmasından başkası yoktur: Necm 39.
Allah kendisine dayananlardan
yanadır. İslâm’dan yana olanlardan yanadır. Peygamberler ve mü’minlerle
birlikte olanlardan yanadır, onlara destek verir.
Allah kendi taraftârı
olanların tarafındadır.
Allah, cihad edip sabredenlerin
(destekçisidir): Nâhl 110.
Allah cehennemde yanacak
olanlardan yana değil, Allah için ve İslâm derdiyle Dünyâ’da yananlardan
yanadır.
Allah, Allah adına-adıyla
okuyanlardan ve Allah için amelde-eylemde bulunanlardan yanadır.
Allah kimi severse ondan
yanadır. Bu bağlamda Allah şu kişileri sever:
“Şüphesiz Allah, iyilik
edenleri sever” (Bakara195).
“Allah, tevbe edenleri sever,
temizlenenleri de sever” (Bakara 222).
“Allah ahdine vefâ
gösterip sakınanları (takvâlı olanları) sever” (Âl-i İmran 76).
“Allah, iyilik yapanları
sever” (Âl-i İmran 134).
“Allah, sabredenleri
sever” (Âl-i İmran 146).
“Şüphesiz Allah, tevekkül
edenleri sever” (Âl-i İmran 159).
“Şüphesiz Allah, kendi
yolunda, sanki birbirlerine kenetlenmiş bir binâ gibi saf bağlayarak
çarpışanları sever” (Saff 4).
Allah kimi sevmezse onlardan
yana değildir. Bu bağlamda Allah şu kişileri sevmez ve onlardan yana değildir:
“O, isrâf edenleri
sevmez” (A’raf 31, En-âm 141).
“O, haddi aşanları
sevmez” (A’raf 55).
“Allah şımararak sevince
kapılanları sevmez” (Kasas 76).
“Allah bozgunculuk
yapanları sevmez” (Kasas 77, Mâide
64).
“O, müstekbirleri sevmez” (Nâhl 23).
“Allah, büyüklük taslâyıp
böbürleneni sevmez” (Lokman 18).
“O, zâlimleri sevmez” (Şûrâ 40, Âl-i İmran 57).
“O, kâfirleri sevmez” (Rûm 45).
“Allah, hâin ve nankör
olan kimseyi sevmez” (Hac 38).
“Allah aşırı gidenleri
sevmez” (Bakara 190).
“Allah, bozgunculuğu
sevmez” (Bakara 205).
“Allah, günahkâr
kâfirlerin hiç-birini sevmez” (Bakara
276).
“Allah, ihânet edenleri
sevmez” (Enfâl 58).
“Allah, ihânette
ilerlemiş günahkârı sevmez” (Nîsâ 107).
“Allah, büyüklük taslâyıp
böbürleneni sevmez” (Hadîd 23).
“Allah, zulmedenleri
sevmez” (Âl-i İmran 140).
Allah, haktan, hakîkatten,
adâletten, eşitlikten, merhâmetten, vicdandan, sevdiğinden, îmandan, İslâm’dan
ve tevhidden yanadır. Fakat adâletsizlikten, eşitsizlikten, merhâmetsizlikten,
vicdansızlıktan, sevmediğinden, haksızlıktan, ahlâksızlıktan, şirkten, küfürden,
her türlü sapkınlıklardan, her türlü zulüm ve zâlimden yana değildir.
Ve Allah; İslâm’ı sâdece
kâlplerde, vicdanlarda, dört duvar arasında, satırlarda ve sâdece iç-âlemlerde
yaşayanlardan yana değil, bunları yaptıktan sonra, İslâm’ın hayâtın her
alanında; sosyâl, kültürel, ekonomik, hukûkî, kânûnî, askerî, siyâsi vs. hayâtın
her alanında hâkim olmasını savunanlardan ve İslâm’ı, tüm zamanlarda ve tüm mekânlarda,
hayâtın her alanında hâkim kılmak için çaba gösterenlerden yanadır.
En doğrusunu Allah bilir.
Hârûn Görmüş
Mayıs 2020
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder