(Not: Âyetler Ali Bulaç
meâlinden alınmıştır. Nüzûl sırası Mustafa İslamoğlu tertibine göre
yapılmıştır).
MEKKE DÖNEMİ
3- Müzzemmil
17- Eğer inkâr edecek olursanız, çocukların saçlarını ağartan bir günde
kendinizi nasıl koruyacaksınız?.
18- Bu nedenle gök bile yarılıp-çatlamıştır;
(artık) O’nun va’di gerçekleştirilip-yerine
getirilmiştir.
4- Müddesir
8- Çünkü o boruya (sur’a) üfürüldüğü zaman.
7- Kalem
39- Yoksa sizin için üzerimizde kıyâmete kadar sürüp gidecek bir yemin mi
var ki siz ne hüküm verirseniz o, mutlakâ sizin kalacak, diye.
42- Ayağın üstünden (örtünün) açılacağı ve onların secdeye çağrılacakları
gün, artık güç yetiremezler.
43- Gözleri ‘korkudan ve dehşetten düşük’, kendilerini de zillet sarıp-kuşatmış. Oysa onlar, (daha önce)
sapasağlam iken secdeye dâvet edilirlerdi.
8- Tekvîr
1- Güneş, köreltildiği zaman,
2- Yıldızlar, bulanıklaşıp-döküldüğü
zaman,
3- Dağlar, yürütüldüğü zaman,
4- Gebe develer, kendi başına terkedildiği zaman,
5- Vahşi-hayvanlar, toplandığı
zaman,
6- Denizler, tutuşturulduğu zaman,
7- Nefisler, birleştiği zaman,
8- Ve ‘diri-diri toprağa gömülen kızcağıza’ sorulduğu zaman:
9- ‘Hangi suçtan dolayı öldürüldü?’.
10- Sâhifeler (amel defterleri) açıldığı zaman,
11- Gök, sıyrılıp-yüzüldüğü zaman
12- Cehennem ateşi çılgınca kızıştırıldığı zaman,
13- Cennet de yakınlaştırıldığı zaman,
14- (Artık her) Nefis, neyi hazırladığını bilip-öğrenmiştir.
11- Fecr
21- Hayır; yer, parça parça yıkılıp darmadağın olduğu,
22- Rabbin(in buyruğu) geldiği ve melekler dizi dizi durduğu zaman;
23- O gün, cehennem de getirilmiştir. İnsan o gün düşünüp-hatırlar, ancak (bu) hatırlamadan ona
ne fayda?.
24- Der ki: ‘Keşke hayatım için, (önceden bir şeyler) takdim edebilseydim’.
25- Artık o gün hiç kimse (Allah’ın) vereceği azab gibi azablandıramaz.
22- Kâria
4- İnsanların, ‘her yana dağılmış’ pervaneler gibi olacakları gün,
5- Ve dağların ‘etrafa saçılmış’ renkli yünler gibi olacakları (gün),
6- İşte, kimin tartıları ağır basarsa,
7- Artık o, hoşnut olunan bir hayat içindedir.
8- Kimin tartıları hafif kalırsa,
9- Artık onun da anası (son durağı) ‘hâviye’dir (uçurum).
10- Onun ne olduğunu (mâhiyetini) sana bildiren nedir?.
11- O, kızgın bir ateştir.
27- Abese
33- Fakat ‘kulakları patlatırcasına olan o gürleme’ geldiği zaman,
34- Kişi o gün, kendi kardeşinden kaçar;
35- Annesinden ve babasından,
36- Eşinden ve çocuklarından,
37- O gün, onlardan her birisinin kendine yetecek bir işi vardır.
38- O gün, öyle yüzler vardır ki apaydınlıktır;
39- Güler ve sevinç içindedir.
40- Ve o gün, öyle yüzler de vardır ki üzerini toz bürümüştür.
41- Bir karartı sarıp-kaplamıştır.
42- İşte onlar da, kâfir, fâcir olanlardır.
31- Zilzâl
1- Yer, o şiddetli sarsıntısıyla sarsıldığı,
2- Yer, ağırlıklarını dışa atıp-çıkardığı,
3- Ve insan: ‘Buna ne oluyor?’. dediği zaman;
4- O gün (yer), haberlerini anlatacaktır.
5- Çünkü Rabbin, ona vahyetmiştir.
6- O gün insanlar, amelleri kendilerine gösterilsin diye, bölük bölük
fırlayıp-çıkarlar.
7- Artık kim zerre ağırlığınca hayır işlerse, onu görür.
8- Artık kim zerre ağırlığınca bir şer (kötülük) işlerse, onu görür.
33- Kıyâmet
1- Hayır, kalkış (kıyâmet) gününe and ederim.
6- ‘Kıyâmet günü ne zamanmış’ diye sorar.
7- Ama göz ‘kamaşıp da kaydığı,’
8- Ay karardığı,
9- Güneş ve Ay birleştirildiği zaman;
10- İnsan o gün: ‘Kaçış nereye?’. der.
11- Hayır, sığınacak herhangi bir yer yok.
12- O gün, ‘sonunda varılıp karar kılınacak yer (müstakar)’ yalnızca Rabbi’nin
katıdır.
13- İnsana o gün, önceden takdim ettikleri ve erteledikleri şeylerle haber
verilir.
22- O gün yüzler ışıl-ışıl parlar.
23- Rablerine bakıp-durur.
24- O gün, öyle yüzler vardır ki kararmış-ekşimiştir.
25- Kendisine, beli büken işlerin yapılacağını anlamaktadır.
35- Mürselât
7- Şüphesiz, size vaadedilen gerçekleşecektir.
8- Yıldızlar ‘örtülüp (ışıkları) silindiği’ zaman,
9- Gök yarıldığı zaman
10- Dağlar, kökünden sökülüp savurulduğu zaman,
11- Ve resûller de (şâhitlik için) belli bir vakitte getirildiği zaman
36- Kâf
19- O, ölüm sarhoşluğu, bir gerçek olarak gelip de, (insana) ‘İşte bu,
senin yan çizip-kaçmakta olduğun
şeydir’ (denildiği zaman da).
20- Sur’a da üfürülmüştür. İşte bu, tehdidin (gerçekleştiği) gündür.
21- (Artık) Her bir nefis, yanında bir sürücü ve bir şâhidile gelmiştir.
42- O gün, o çığlığı bir gerçek (hak) olarak işitirler. İşte bu, (dirilip
kabirlerden) çıkış günüdür.
44- O gün yer, onlardan çatlayıp-ayrılır
da (onlar,) hızla koşarlar. İşte bu, Bize göre oldukça-kolay olan bir haşir (sizi bir-arada toplama)dır.
38- Târık
9- Sırların orta yere çıkarılacağı gün;
39- Yâsin
28- Kendisinden sonra ise, kavminin üzerine gökten bir ordu indirmedik;
indirecek de değildik.
51- Sur’a üfürülmüştür; böylece onlar kabirlerinden (diriltilip) Rablerine
doğru (dalgalar hâlinde) süzülüp-giderler.
52- Demişlerdir ki: ‘Eyvahlar bize, uykuya-bırakıldığımız yerden bizi kim diriltip-kaldırdı?. Bu, Rahmânın va’dettiğidir, (demek ki) gönderilen
(elçi)ler doğru söylemiş’.
53- O, yalnızca bir tek çığlıktan başkası değildir; artık onların hepsi
toplanmış olarak huzûrumuza getirilmişlerdir.
40- Furkân
11- Hayır, onlar kıyâmet-saatini
yalanladılar; biz kıyâmet saatini yalan sayanlara çılgınca yanan bir ateş hazırladık.
12- (Ateş,) Onları uzak bir yerden gördüğünde, onun gazablı öfkesini ve
uğultusunu işitirler.
13- Elleri boyunlarına bağlı olarak, sıkışık bir yerine atıldıkları zaman,
orada yok oluşu isteyip-çağırırlar.
14- Bugün bir yok oluşu çağırmayın, bir çok (kere) yok oluşu isteyip-çağırın.
27- O gün, zulmeden, ellerini (hınçla) ısırarak (şöyle) der: ‘Ah keşke,
elçiyle birlikte bir yol edinmiş olsaydım,’
28- ‘Vah yazıklar bana, ne olurdu da filanı dost edinmeseydim’.
29- ‘Çünkü o, gerçekten bana geldikten sonra beni zikirden (Kur’ân’dan)
saptırmış oldu. Şeytan da insanı ‘yapayalnız ve yardımsız’ bırakandır’.
68- Ve onlar, Allah ile berâber başka bir ilah’a tapmazlar. Allah’ın haram
kıldığı canı haksız yere öldürmezler ve zinâ etmezler. Kim bunları yaparsa ‘ağır
bir cezâ ile’ karşılaşır.
69- Kıyâmet günü, azab ona kat-kat arttırılır ve içinde aşağılanmış olarak
temelli kalır.
41- Rahmân
37- Sonra gök yarılıp yağ gibi erimiş olarak kıpkırmızı bir gül olduğu
zaman;
39- İşte o gün, ne insana, ne cinne günahından sorulmaz.
42- Fâtır
14- Eğer onlara duâ ederseniz, duânızı işitmezler, işitseler bile size
cevap veremezler. Kıyâmet gününde ise, sizin şirk koşmanızı tanımayacaklardır.
(Bunu her-şeyden) Haberi olan Allah gibi sana (hiç kimse) haber vermez.
43- Meryem
95- Ve onların hepsi, kıyâmet günü O’na, ‘yapayalnız, tek-başlarına’
geleceklerdir.
44- Tâ-Hâ
15- ‘Şüphesiz, kıyâmet-saati
yaklaşarak gelmektedir. Herkesin harcadığı çabanın karşılığını alması için,
onun (koşup haberini) neredeyse gizleyeceğim’.
100- Kim bundan yüz çevirirse, şüphesiz kıyâmet günü o, bir günah-yükü yüklenecektir.
101- O (yükün altı)nda ebedî olarak kalıcıdırlar. Bu, kıyâmet günü onlar için
ne kötü bir yüktür.
102- Sur’a üfürüleceği gün, biz suçlu-günahkârları
o gün, (yüzleri kara, gözleri) gömgök (kaskatı ve kör) olarak’ toplayacağız.
103- (Dünyâ’da) Yalnızca on (gün) kaldınız’ diye kendi aralarında
fısıldaşacaklar.
104- Onların sözünü ettiklerini biz daha iyi biliyoruz. Tutulan yol
bakımından onların daha üst olanları ise: ‘Siz yalnızca bir gün kaldınız’
derler.
105- Sana dağlar hakkında soruyorlar. De ki: ‘Benim Rabbim, onları
darmadağın edip savuracak’
106- ‘Yerlerini bomboş, çırçıplak bırakacaktır’.
107- ‘Orada ne bir eğrilik göreceksin, ne bir tümsek’.
108- O gün, kendisinden sapma imkânı olamayan çağırıcıya uyacaklar. Rahmâna
karşı sesler kısılmıştır; artık bir hırıltıdan başka bir şey işitemezsin.
109- O gün, Rahmânın kendisine izin verdiği ve sözünden hoşnut olduğu
kimseden başkasının şefaati bir yarar sağlamaz.
124- ‘Kim de benim zikrimden yüz çevirirse, artık onun için sıkıntılı bir
geçim vardır ve biz onu kıyâmet günü kör olarak haşredeceğiz’.
45- Hâkka
1- ‘Elbette gerçekleşecek olan’ (kıyâmet).
2- Nedir o ‘muhakkak gerçekleşecek olan?’.
3- O gerçekleşecek olanı (kıyâmeti) sana bildiren nedir?.
13- Artık sur’a tek bir üfürülüşle üfürüleceği,
14- Yeryüzü ve dağlar yerlerinden oynatılıp kaldırılacağı, ardından tek bir
çarpma ile birbirlerine çarpılıp parça-parça olacağı zaman.
15- İşte o gün, vakıa (bir gerçek olan kıyâmet) artık vukubulmuştur.
16- Gök yarılıp-çatlamıştır;
artık o gün, ‘sarkmış-za’fa
uğramıştır’.
17- Melek(ler) ise, onun çevresi üzerindedir. O gün, Rabbinin arşını
onların da üstünde sekiz (melek) taşır.
18- Siz o gün arzolunursunuz; sizden yana hiç-bir gizli (şey), gizli
kalmaz.
46- Meâric
8- Gökyüzünün erimiş mâden gibi olacağı gün;
9- Dağlar da (etrâfa uçuşmuş) rengârenk yün gibi olacak.
10- (Böyle bir günde) Hiç-bir yakın dost bir yakın dostu sormaz.
11- Onlar birbirlerine gösterilirler. Bir suçlu-günahkâr, o günün azâbına karşılık olmak üzere, oğullarını fidye
olarak vermek ister;
12- Kendi eşini ve kardeşini,
13- Ve onu barındıran aşiretini de;
14- Yeryüzünde bulunanların tümünü (verse de); sonra bir kurtulsa.
15- Hayır; (hiç-biri kabûl edilmez). Doğrusu o (cehennem), cayır cayır
yanmakta olan ateştir:
16- Başın derisini kavurup-soyar.
17- Yüz çevirip arkasını döneni çağırır-durur.
18- (Durmaksızın mal ve servet) Toplayıp bir yerde (üstüste) yığmakta olanı.
44- Gözleri ‘korkudan ve dehşetten düşük’ yüzlerini de bir zillet kaplamış;
işte bu, kendilerine vâdedilmekte olan (kıyâmet ve azab) günüdür.
47- Nebe’
1- Birbirlerine hangi şeyi sorup duruyorlar?.
2- O büyük haberi mi?.
17- Şüphesiz o hüküm (fasl) günü, belirlenmiş bir vakittir.
18- Sur’a üfürüleceği gün, artık dalga dalga geleceksiniz.
19- O sırada gök açılmış ve kapı-kapı olmuştur.
20- Dağlar yürütülmüş, artık bir serab oluvermiştir.
48- Nâziât
8- Gökyüzünün erimiş mâden gibi olacağı gün;
9- Dağlar da (etrâfa uçuşmuş) rengârenk yün gibi olacak.
10- (Böyle bir günde) Hiç-bir yakın dost bir yakın dostu sormaz.
11- Onlar birbirlerine gösterilirler. Bir suçlu-günahkâr, o günün azâbına karşılık olmak üzere, oğullarını fidye
olarak vermek ister;
12- Kendi eşini ve kardeşini,
13- Ve onu barındıran aşiretini de;
14- Yeryüzünde bulunanların tümünü (verse de); sonra bir kurtulsa.
15- Hayır; (hiç-biri kabûl edilmez). Doğrusu o (cehennem), cayır cayır
yanmakta olan ateştir:
16- Başın derisini kavurup-soyar.
17- Yüz çevirip arkasını döneni çağırır-durur.
18- (Durmaksızın mal ve servet) Toplayıp bir yerde (üstüste) yığmakta
olanı.
44- Gözleri ‘korkudan ve dehşetten düşük’ yüzlerini de bir zillet kaplamış;
işte bu, kendilerine vâdedilmekte olan (kıyâmet ve azab) günüdür.
34- Ancak o, ‘her-şeyi batırıp gömen büyük-felâket’ (kıyâmet) geldiği zaman.
35- O gün, insan, neye çaba harcadığını düşünüp-anlar.
36- Görebilenler için cehennem de sergilenmiştir.
42- ‘O ne zaman demir atacak?’. diye, sana kıyâmet-saatini soruyorlar.
43- Onunla ilgili bilgi vermekten yana, sende ne var ki…
44- En sonunda o (ve onunla ilgili bilgi), Rabbine âittir.
45- Sen, yalnızca ondan ‘içi titreyerek korkanlar’ için bir uyarıcısın.
46- Onu gördükleri gün, sanki, bir akşam veyâ bir kuşluk-vaktinden başkasını yaşamamış
gibidirler.
49- İnfitâr
1- Gök, çatlayıp-yarıldığı
zaman,
2- Yıldızlar, dağılıp-yayıldığı
zaman,
3- Denizler, fışkırtılıp-taşırıldığı
zaman,
4- Ve kabirlerin içi ‘deşilip dışa atıldığı’ zaman;
5- (Artık her) Nefis önceden takdim ettiklerini ve ertelediklerini bilip-öğrenmiştir.
50- Vâkıa
1- Vâkıa (kesin bir gerçek olan kıyâmet) vukû bulduğu zaman,
2- Onun vukûuna (gerçekleşmesine artık) yalan diyecek yoktur.
3- O aşağılatıcı, yücelticidir.
4- Yer, şiddetli bir sarsıntıyla sarsıldığı,
5- Ve dağlar darmadağın olup ufalandığı,
6- Derken toz-duman hâlinde dağılıp-savrulduğu,
7- Ve sizler de üç sınıf olduğunuz zaman;
52- İnşikâk
1- Gök, yarılıp-parçalandığı,
2- Ve ‘kendi yaratılışına uygun’ Rabbine boyun eğdiği zaman;
3- Yer, düzlendiği,
4- İçinde olanları dışa atıp boşaldığı,
5- Ve ‘kendi yaratılışına uygun” Rabbine boyun eğdiği zaman.
54- Kamer
1- Saat (kıyâmet vakti) yaklaştı ve ay yarıldı.
2- Onlar bir âyet (mûcize) görseler, sırt çevirirler ve: ‘(Bu,) Süregelen
bir büyüdür’ derler.
55- Sâd
78- ‘Ve şüphesiz, din (kıyâmetteki hesap) gününe kadar benim lânetim senin
üzerinedir’.
56- A’raf
32- De ki: ‘Allah’ın kulları için çıkardığı ziyneti ve temiz rızıkları kim
haram kılmıştır?’. De ki: ‘Bunlar, dünyâ-hayâtında îman edenler içindir,
kıyâmet günü ise yalnızca onlarındır’. Bilen bir topluluk için âyetleri böyle
birer-birer açıklarız.
167- İşte o zaman Rabbin, onlara en kötü azâbı yapacak kimse(leri) kıyâmet
gününe kadar üzerlerine mutlakâ göndereceğini bildirdi. Şüphesiz, Rabbin (cezâ
ile) sonuçlandırması pek çabuk olandır ve gerçekten O, bağışlayandır,
esirgeyendir.
172- Hani Rabbin, Âdemoğullarının sırtlarından zürriyetlerini almış ve
onları kendi nefislerine karşı şâhidler kılmıştı: ‘Ben sizin Rabbiniz değil
miyim?’. (demişti de) onlar: ‘Evet (Rabbimizsin), şâhid olduk’ demişlerdi.
(Bu,) Kıyâmet günü: ‘Biz bundan habersizdik’ dememeniz içindir.
187- Saatin (kıyâmetin) ne zaman demir atacağını (gerçekleşeceğini)
sorarlar. De ki: ‘Onun ilmi yalnızca Rabbimin katındadır. Onun süresini O’ndan
başkası açıklayamaz. O, göklerde ve yerde ağırlaştı. O, size apansız bir
gelişten başkası değildir’. Sanki ondan tümüyle haberdarmışsın gibi sana
sorarlar. De ki: ‘Onun ilmi yalnızca Allah’ın katındadır. Ancak insanların çoğu
bilmezler’.
188- De ki: ‘Allah’ın dilemesi dışında kendim için yarardan ve zarardan (hiç-bir
şeye) mâlik değilim. Eğer gaybı bilebilseydim muhakkak hayırdan yaptıklarımı
arttırırdım ve bana bir kötülük dokunmazdı. Ben, îman eden bir topluluk için,
bir uyarıcı ve bir müjde vericiden başkası değilim’.
57- Secde
25- Şüphesiz, senin Rabbin, ihtilâfa düştükleri şeyler konusunda kıyâmet
günü aralarında ‘hükmünü verip ayıracaktır’.
59- Tûr
9- O gün gök, sarsılıp çalkalanır.
10- Ve dağlar (yerlerinden oynatan) bir yürüyüşle yürür.
61-Ğâşiye
1- (Her yanı kuşatacak olan) Kıyâmetin haberi sana geldi mi?.
2- O gün, öyle yüzler vardır ki, ‘zillet içinde aşağılanmıştır’.
3- Çalışmış, boşuna yorulmuştur.
62- Kehf
21- Böylece, Allah’ın vâdînin hak olduğunu ve gerçekten kıyâmetin,
kendisinde şüphe bulunmadığını bilmeleri için (şehir halkına ve sonraki
insanlara) onları buldurmuş olduk. (Onları görenler) Kendi aralarında
durumlarını tartışıyorlardı, (bir kısmı) dedi ki: ‘Onların üstüne bir binâ inşâ
edin, Rableri onları daha iyi bilir’. Onların işine gâlip gelen (sözleri
geçen)ler ise: ‘Üstlerine mutlakâ bir mescid yapmalıyız’ dediler.
36- ‘Kıyâmet-saati’nin
kopacağını da sanmıyorum. Buna rağmen Rabbime döndürülecek olursam, şüphesiz
bundan daha hayırlı bir sonuç bulacağım’.
47- Dağları yürüteceğimiz gün, yeri çırılçıplak (dümdüz olmuş) görürsün;
onları bir arada toplamışız da, içlerinden hiç-birini dışarda bırakmamışızdır.
48- Onlar senin Rabbine sıra-sıra sunulmuşlardır. Andolsun, siz ilk defâ
yarattığımız gibi bize gelmiş oldunuz. Hayır, size bir kavuşma-zamânı tesbit etmediğimizi sanmıştınız
değil mi?.
49- (Önlerine) Kitap konulmuştur; artık suçlu-günahkârların, onda olanlardan dolayı dehşetle-korkuya kapıldıklarını görürsün. Derler ki: ‘Eyvahlar bize, bu
kitaba ne oluyor ki, küçük büyük bırakmayıp her-şeyi sayıp-döküyor?’. Yapıp-ettiklerini
(önlerinde) hazır bulmuşlardır. Rabbin hiç kimseye zulmetmez.
105- İşte onlar, Rablerinin âyetlerini ve O’na kavuşmayı inkâr edenlerdir.
Artık onların yapıp-ettikleri boşa
çıkmıştır, kıyâmet gününde onlar için bir tartı tutmayacağız.
65- İbrâhim
21- Onların tümü-toplanıp
(kıyâmette) Allah’ın huzûruna çıktılar da zayıflar (müstaz’aflar) büyüklük
taslâyanlara (müstekbirlere) dedi ki: ‘Şüphesiz, biz size tâbi idik; şimdi siz,
bizden Allah’ın azâbından herhangi bir şeyi önleyebiliyor musunuz?’. Dediler
ki: ‘Eğer Allah bize doğru yolu gösterseydi biz de sizlere doğru yolu
gösterirdik. Şimdi yakınsak da, sabretsek de farketmez, bizim için kaçacak bir
yer yoktur’.
67- Kasas
41- Biz, onları ateşe çağıran önderler kıldık; kıyâmet günü yardım
görmezler.
42- Bu dünyâ-hayâtında arkalarına lânet düşürdük; kıyâmet gününde de,
‘kendilerinden nefret edilen ve çirkinleştirilmiş’ olanlardır.
61- Şimdi, kendisine güzel bir vaâdde bulunduğumuz, dolayısıyla ona kavuşan
kişi, dünyâ-hayâtının metaı ile metalandırdığımız sonra kıyâmet günü (azâba
uğramak için) hazır bulundurulan kişi gibi midir?.
71- De ki: ‘Gördünüz mü söyleyin; Allah, kıyâmet gününe kadar geceyi sizin
üzerinizde kesintisizce sürdürecek olsa, Allah’ın dışında size aydınlık verecek
ilah kimdir?. Yine de dinlemeyecek misiniz?’.
72- De ki: ‘Gördünüz mü söyleyin, Allah kıyâmet gününe kadar gündüzü sizin
üzerinizde kesintisizce sürdürecek olsa Allah’ın dışında size içinde
dinleneceğiniz geceyi getirecek ilah kimdir?. Yine de görmeyecek misiniz?.
68- İsrâ
13- Biz, her insanın kuşunu (işlediklerini, yaptıklarını) kendi boynuna
doladık, kıyâmet gününde onun için açılmış olarak önüne konacak bir kitap
çıkarırız.
14- ‘Kendi kitabını oku; bugün nefsin hesap sorucu olarak sana yeter’.
58- Hiç-bir ülke (veyâ şehir) olmasın ki, kıyâmet gününden önce biz onu
(ya) bir yıkıma uğratacağız veyâ onu şiddetli bir azabla azablandıracağız; bu
(muhakkak) o kitapta yazılıdır.
62- Demişti ki: ‘Şu bana karşı yücelttiğine bir bak; andolsun, eğer bana
kıyâmet gününe kadar süre tanırsan, onun soyunu -pek az dışında-
kuşkusuz kendime bağlı kılacağım.
97- Allah, kimi hidâyete erdirirse, işte o, hidâyet bulmuştur, kimi
saptırırsa onlar için O’nun dışında aslâ velîler bulamazsın. Kıyâmet günü, biz
onları yüzükoyun körler, dilsizler ve sağırlar olarak haşrederiz. Onların
barınma yerleri cehennemdir; ateşi sükun buldukça, çılgın alevini onlara arttırırız.
69- Yûnus
60- Allah hakkında yalan uydurup iftirâ edenlerin kıyâmet günü zanları
nedir?. Şüphesiz Allah, insanlara karşı büyük ihsân (Fazl) sâhibidir, ancak
onların çoğu şükretmezler.
93- Andolsun, biz İsrâiloğullarını, hoşlarına gidecek güzel bir yerde
yerleştirdik ve temiz şeylerden kendilerine rızık verdik. Kendilerine ilim
gelinceye kadar anlaşmazlığa düşmediler. Şüphesiz Rabbin, aralarında
anlaşmazlığa düştükleri şey konusunda kıyâmet günü hüküm verecektir.
70- Hûd
60- Ve bu Dünyâ’da da, kıyâmet gününde de lânete tâbi tutuldular. Haberiniz
olsun; gerçekten Ad (halkı), Rablerine (karşı) inkâr ettiler. Haberiniz olsun;
Hûd kavmi Ad’a (Allah’ın rahmetinden) uzaklık (verildi).
98- O, kıyâmet günü kavminin önderliğine geçer, böylece onları ateşe götürmüş
olur. Sonunda vardıkları yer, ne kötü bir yerdir..
99- Onlar, burda da, kıyâmet gününde de lânete tabi tutuldular. (Bu)
Verilen bağış, ne kötü bir bağıştır.
105- (Kıyâmetin) Geleceği günde, O’nun izni olmaksızın, hiç kimse söz
söyleyemez. Artık onlardan kimi ‘bedbaht ve mutsuz’, (kimi de) mutlu ve
bahtiyardır.
71- Yûsuf
107- Şimdi onlar, kendilerine Allah’ın azâbından kapsamlı bir bürümenin
gelmesinden veyâ onların hiç haberleri yokken kıyâmetin onlara apansız
gelmesinden kendilerini güvende mi buldular?.
73- En-âm
12- De ki: ‘Göklerde ve yerde olanlar kimindir?’. De ki: ‘Allah’ındır’. O,
rahmeti kendi üzerine yazdı. Sizi kendisinde şüphe olmayan kıyâmet gününde
elbette toplayacaktır. Nefislerini hüsrâna uğratanlar, işte onlar
inanmayanlardır.
31- Allah’a kavuşmayı yalan sayanlar, doğrusu hüsrâna uğramışlardır. Öyle
ki, saat (kıyâmet günü) apansız onlara geliverince, günahlarını sırtlarına
yüklenerek: ‘Onda (Dünyâ’da) sorumsuzca yaptıklarımızdan dolayı yazıklar olsun
bize…’ derler. Dikkat edin, o işleyip-yüklendikleri
ne kötüdür.
40- De ki: ‘Düşündünüz mü hiç; eğer size Allah’ın azâbı gelirse yada saat
(kıyâmet) gelip çatarsa, Allah’tan başkasını mı çağıracaksınız?. Eğer doğru
sözlüler iseniz (çağırın bakalım.)’
74- Nahl
25- Kıyâmet gününde kendi günahlarının tümünü ve bilgisizce
saptırdıklarının günahlarının bir kısmını yüklenmeleri için. Bak, ne kötü yük
yükleniyorlar.
27- Sonra (Allah) kıyâmet günü onları aşağılık kılacak ve diyecek ki:
‘Haklarında (mü’minlere karşı) düşman kesildiğiniz ortaklarım hani nerede?’.
Kendilerine ilim verilenler, dediler ki: ‘Bugün, gerçekten aşağılanma ve
kötülük kâfirlerin üstünedir’.
77- Göklerin ve yerin gaybı Allah’a âittir. (Kıyâmet) Saatin(in) emri de
yalnızca (süratli) göz açıp-kapama gibidir veyâ daha yakındır. Şüphesiz, Allah
her-şeye güç yetirendir.
92- Bir ümmet diğer bir ümmetten (sayıca ve malca) daha gelişkindir diye,
yeminlerinizi kendi aranızda bir bozuculuk unsuru yaparak, ipini kuvvetle
eğirdikten sonra bozup-çözen (kadın)
gibi olmayın. Şüphesiz Allah, sizi bununla imtihan etmektedir. Kıyâmet günü
hakkında ihtilâfa düştüğünüz şeyi size muhakkak açıklayacaktır.
124- Cumartesi, ancak onda ihtilâfa düşenlere (farz) kılındı. Şüphesiz
Rabbin, onların ihtilaf ettikleri şeyler hakkında kıyâmet günü aralarında hükmedecektir.
75- Lokmân
34- Kıyâmet saatinin bilgisi, şüphesiz Allah’ın katındadır. Yağmuru
yağdırır; rahimlerde olanı bilir. Hiç kimse, yarın ne kazanacağını bilmez. Hiç
kimse de, hangi yerde öleceğini bilmez. Hiç şüphesiz Allah bilendir,
haberdârdır.
76- Sebe’
3- İnkâr edenler, dediler ki: ‘Kıyâmet-saati
bize gelmez’. De ki: ‘Hayır, gaybı bilen Rabbime andolsun, o muhakkak size
gelecektir. Göklerde ve yerde zerre ağırlığınca hiç-bir şey O’ndan uzak (saklı)
kalmaz. Bundan daha küçük olanı da, daha büyük olanı da, istisnâsız, mutlakâ
apaçık bir kitapta (yazılı)dır’.
26- De ki: “Rabbimiz (kıyâmet günü) bizi bir-araya toplayacak, sonra hak
ile aramızı ayıracaktır. O, (O, gerçek hükmünü vererek hak ile bâtılın arasını)
açandır, (her-şeyi hakkıyla) bilendir”.
77- Zümer
15- ‘Siz, O’nun dışında dilediklerinize ibâdet edin’. De ki: ‘Gerçekten
hüsrâna uğrayanlar, kıyâmet günü hem kendilerini, hem yakınlarını hüsrâna
uğratanlardır. Haberiniz olsun; bu apaçık olan hüsranın kendisidir’.
24- Kıyâmet günü o kötü azabtan kendini yüzü ile kim koruyabilecek?. Ve
zâlimlere ‘Kazandığınızı tadın’ denmiştir.
31- Sonra şüphesiz sizler, kıyâmet günü Rabbinizin huzûrunda
davalaşacaksınız.
47- Eğer yeryüzünde olanların tümü ve bununla birlikte bir katı daha
zâlimlerin olmuş olsaydı, kıyâmet günü o kötü azabtan (kurtulmak amacıyla)
gerçekten bunları fidye olarak verirlerdi. Oysa, onların hiç hesâba
katmadıkları şeyler, Allah’tan kendileri için açığa çıkmıştır.
60- Kıyâmet günü, Allah’a karşı yalan söyleyenlerin yüzlerinin kapkara
olduğunu görürsün. Büyüklenenler için cehennemde bir konaklama yeri mi yok?.
67- Onlar, Allah’ın kadrini hakkıyla takdir edemediler. Oysa kıyâmet günü
yer, bütünüyle O’nun avucu (kabzası)ndadır; gökler de sağ eliyle dürülüp-bükülmüştür. O, şirk koştuklarından
münezzeh ve yücedir.
68- Sûr’a üfürüldü; böylece Allah’ın diledikleri dışında, göklerde ve yerde
olanlar çarpılıp-yıkılıverdi. Sonra
bir daha ona üfürüldü, artık onlar ayağa kalkmış durumda gözetliyorlar.
69- Yer, Rabbi’nin nûruyla parıldadı; (orta yere) kitap kondu; peygamberler
ve şâhidler getirildi ve aralarında hak ile hüküm verildi, onlar haksızlığa
uğratılmazlar.
78- Mü’min (Ğâfir)
18- Onları, yaklaşmakta olan güne karşı uyar; o zaman yürekler gırtlaklara
dayanır, yutkunur dururlar. Zâlimler için ne koruyucu bir dost, ne sözü yerine
getirebilir bir şefaatçi vardır.
32- ‘Ve ey kavmim!, doğrusu ben sizin için o feryât (edeceğiniz kıyâmet)
gününden korkuyorum’.
46- Ateş; sabah-akşam, ona sunulurlar. Kıyâmet-saatinin kopacağı gün: ‘Firavun çevresini, azâbın en şiddetli
olanına sokun’ (denecek).
59- Şüphesiz kıyâmet-saati yaklaşarak gelmektedir; bunda hiç-bir kuşku yok.
Ancak insanların çoğu îman etmiyorlar.
79- Enbiyâ
47- Biz ise, kıyâmet gününe âit duyarlı terâziler koyarız da artık, hiç-bir
nefis hiç-bir şeyle haksızlığa uğramaz. Bir hardal tânesi bile olsa ona
(terâziye) getiririz. Hesap görücüler olarak biz yeteriz.
49- Onlar, Rablerine karşı gayb ile (O’nu görmedikleri hâlde) bir haşyet
içindedirler ve onlar, kıyâmet saatinden ‘içleri titremekte olanlardır’.
80- Mü’minûn
16- Sonra gerçekten kıyâmet günü diriltileceksiniz.
81- Fussilet
40- Âyetlerimiz konusunda çarpıtma yapanlar, Bize gizli kalmazlar. Öyleyse
ateşin içine bırakılan mı daha hayırlıdır yoksa kıyâmet günü güvenle gelen mi?.
Siz dilediğinizi yapın. Çünkü O yaptıklarınızı gerçekten görendir.
47- Kıyâmet-saatinin ilmi O’na
döndürülür. O’nun ilmi olmaksızın, hiç-bir meyve tomurcuğundan çıkmaz, hiç-bir
dişi gebe kalmaz ve doğurmaz da. Onlara: ‘Benim ortaklarım nerede’ diye sesleneceği
gün, dediler ki: ‘Sana arzettik ki, bizden hiç-bir şâhid yok’.
50- Oysa ona dokunan bir zarardan sonra tarafımızdan bir rahmet taddırsak,
mutlakâ: ‘Bu benim (hakkım)dır. Ve ben kıyâmet-saatinin kopacağını da sanmıyorum; eğer Rabbime döndürülsem bile,
muhakkak O’nun katında benim için daha güzel olanı vardır’. der. Ama andolsun
biz, o kâfirlere yaptıklarını haber vereceğiz ve andolsun onlara, en kaba bir
azabtan taddıracağız.
82- Şûrâ
17- Ki Allah, hak olmak üzere Kitabı ve mizânı indirdi. Ne bilirsin; belki
kıyâmet-saati pek yakındır.
18- Onda acele edenler, (gerçekte) ona inanmayanlardır. Îman edenler ise,
ona karşı bir korku içindedirler ve onun gerçekten hak olduğunu bilirler.
Haberiniz olsun; kıyâmet-saati
konusunda tartışanlar, gerçekte uzak bir sapıklık içindedirler.
45- Onları görürsün; zilletten başları önlerine düşmüş bir hâlde, ona
(ateşe) sunulurlarken göz-ucuyla sezdirmeden bakarlar. Îman edenler de:
‘Gerçekten hüsrâna uğrayanlar, kıyâmet günü hem kendi nefislerini, hem yakın akrabâ
(veyâ yandaş)larını da hüsrâna uğratmışlardır’ dediler. Haberiniz olsun;
gerçekten zâlimler, kalıcı bir azab içindedirler.
83- Zuhrûf
61- Şüphesiz o, kıyâmet-saati
için bir ilimdir. Öyleyse ondan (kıyâmetten) yana hiç-bir kuşkuya kapılmayın ve
bana uyun. Dosdoğru yol budur.
65- Sonra, içlerinden bir-takım fırkalar ihtilâfa düştü. Artık, acı bir
günün azâbından vay o zulmetmiş olanlara.
66- Onlar, hiç şuurunda değilken kendilerine apansız geliverecek olan
kıyâmet-saatinden başkasını mı
gözlüyorlar?.
67- Muttakîler hâriç olmak üzere, o gün, dostların kimi kimine düşmandır.
85- Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların mülkü kendisinin olan
(Allah) ne yücedir. Kıyâmet-saatinin
ilmi O’nun katındadır ve O’na döndürüleceksiniz.
84- Duhân
40- Şüphesiz o (hakkı bâtıldan, haklıyı haksızdan) ayırma günü, hepsinin
(hesâba çekilecekleri) vakitleridir.
41- O gün, bir dost dosttan herhangi bir şeyle yarar sağlayamaz. Ve onlara
yardım edilmez.
85- Câsiye
17- Ve onlara bu emirden açık belgeler verdik. Fakat onlar, kendilerine
ilim geldikten sonra, yalnızca aralarındaki ‘hakka tecâvüz ve azgınlıktan’
dolayı ihtilâfa düştüler. Şüphesiz Rabbin, hakkında ihtilâfa düştükleri şeyde
kıyâmet günü aralarında hüküm verecektir.
26- De ki: ‘Allah sizi diriltiyor, sonra sizi öldürüyor, sonra kendisinde
hiç-bir kuşku olmayan kıyâmet günü O sizi bir-araya getirip-toplayacaktır. Ancak insanların çoğu bilmezler’.
27- Göklerin ve yerin mülkü Allah’ındır. Kıyâmet-saatinin kopacağı gün, (işte) o gün, bâtılda olanlar hüsrâna
uğrayacaklardır.
32- ‘Gerçekten Allah’ın vâdi haktır, kıyâmet-saatinde hiç-bir kuşku yoktur’ denildiği zaman, siz: ‘Kıyâmet-saati de neymiş, biz bilmiyoruz; biz
yalnızca bir zan (ve tahmin)da bulunup zannediyoruz; biz, kesin bir bilgiyle
inanmakta olanlar değiliz’ demiştiniz.
86- Ahkâf
5- Allah’ı bırakıp kıyâmet gününe kadar kendisine icâbet etmeyecek şeylere
tapandan daha şaşırıp-sapmış
kimdir?. Oysa onlar, bunların tapmalarından habersizdirler.
6- İnsanlar haşrolunduğu (bir-araya getirildiği) zaman, (Allah’tan başka
taptıkları) onlara düşman kesilirler ve (kendilerine) ibâdet etmelerini
tanımazlar.
88- Rûm
12- Kıyâmet-saatinin kopacağı
gün, suçlu-günahkârlar umutsuzca
yıkılırlar.
14- Kıyâmet-saatinin kopacağı
gün, (mü’minlerle kâfirler birbirlerinden) ayrılırlar.
55- Kıyâmet-saatinin kopacağı
gün, suçlu-günahkârlar, tek bir
saatin dışında (dünyâ-hayâtı) yaşamadıklarına and içerler. İşte onlar böyle
çevriliyorlardı.
89- Ankebût
13- Şüphesiz onlar, hem kendi yüklerini, hem kendi yükleriyle birlikte
başka yükleri de yüklenecekler ve kıyâmet günü, düzüp uydurduklarına karşı
sorguya çekileceklerdir.
25- (İbrâhim) Dedi ki: ‘Siz gerçekten, Allah’ı bırakıp dünyâ-hayâtında
aranızda bir sevgi-bağı olarak
putları (ilahlar) edindîniz. Sonra kıyâmet günü, kiminiz kiminizi inkâr edip-tanımayacak ve kiminiz kiminize lânet
edeceksiniz. Barınma yeriniz ateştir ve hiç-bir yardımcınız yoktur’.
90- Mutaffifîn
4- Yoksa diriltileceklerini sanmıyor mu?.
5- Büyük bir günde.
6- İnsanların, âlemlerin Rabbi için kalkacağı günde.
MEDÎNE DÖNEMİ
91- Hacc
1- Ey insanlar, Rabbinizden korkup-sakının,
çünkü kıyâmet saatinin sarsıntısı büyük bir şeydir.
2- Onu gördüğünüz gün, her emzikli emzirdiğini unutup geçecek ve her gebe
kendi yükünü düşürecektir. İnsanları da sarhoş olmuş görürsün, oysa onlar
sarhoş değillerdir. Ancak Allah’ın azâbı pek şiddetlidir.
7- Gerçek şu ki, kıyâmet-saati
yaklaşarak gelmektedir, onda şüphe yoktur. Gerçekten Allah kabirlerde olanları
diriltecektir.
9- Allah’ın yolundan saptırmak amacıyla ‘gururla salınıp-kasılarak’ (bunu yapar); Dünyâ’da onun
için aşağılanma vardır, kıyâmet günü de yakıcı azâbı ona taddıracağız.
17- Gerçekten îman edenler, Yahudiler, yıldıza tapanlar (Sabii) Hristiyanlar,
ateşe tapanlar (Mecûsi) ve şirk koşanlar; şüphesiz Allah, kıyâmet günü
aralarını ayıracaktır. Doğrusu Allah, her-şeyin üzerinde şâhid olandır.
55- İnkâr edenler ise, kıyâmet-saati
onlara apansız gelinceye veyâ kesintiye uğramış (akim, verimsiz) bir günün
azâbı onlara yetişinceye kadar ondan (Kur’ân’dan) yana şüphe içinde sür-git kalacaklardır.
69- ‘Allah, kıyâmet günü, kendisinde ihtilâfa düştüğünüz şey hakkında
aranızda hükmedecektir’.
92- Muhammed
18- Artık onlar, kıyâmet-saatinin
kendilerine apansız gelmesinden başkasını mı gözlüyorlar?. İşte onun işâretleri
gelmiştir. Fakat kendilerine geldikten sonra öğüt alıp-düşünmeleri onlara neyi sağlar?.
94- Bakara
85- Sonra (yine) siz, birbirinizi öldürüyor, bir bölümünüzü yurtlarından
sürüp-çıkarıyor ve günah ve
düşmanlıkla aleyhlerinde ittifaklar kuruyor ve size esir olarak geldiklerinde
onlarla fidyeleşiyorsunuz. Oysa onları çıkarmanız size haram kılınmıştı. Yoksa
siz, Kitabın bir bölümüne inanıp da bir bölümünü inkâr mı ediyorsunuz?. Artık
sizden böyle yapanların dünyâ-hayâtındaki cezâsı aşağılık olmaktan başka değildir;
kıyâmet gününde de azâbın en şiddetli olanına uğratılacaklardır. Allah,
yaptıklarınızdan habersiz değildir.
113- Yahudiler dediler ki: ‘Hristiyanlar bir şey (herhangi bir temel) üzere
değillerdir’; hristiyanlar da: ‘Yahudiler bir şey üzere değillerdir’ dediler.
Oysa onlar, Kitabı okuyorlar. Bilmeyenler de, onların söylediklerinin benzerini
söylemişlerdi. Artık Allah, kıyâmet günü anlaşmazlığa düştükleri şeyde
aralarında hüküm verecektir.
174- Allah’ın indirdiği Kitaptan bir şeyi göz-ardı edip saklayanlar ve
onunla değeri az (bir şeyi) satın alanlar; onların yedikleri, karınlarında
ateşten başkası değildir. Allah kıyâmet günü onlarla konuşmaz ve onları
arındırmaz. Ve onlar için acı bir azab vardır.
212- İnkâr edenlere dünyâ-hayâtı çekici kılındı (süslendi). Onlar, îman
edenlerden kimileriyle alay ederler. Oysa korkup sakınanlar, kıyâmet günü
onların üstündedir. Allah, dilediğine hesapsız rızık verir.
98- Âl-i İmran
55- Hani Allah, Îsâ’ya demişti: ‘Ey Îsâ, doğrusu senin hayâtına Ben son
vereceğim, seni Kendime yükselteceğim, seni inkâr edenlerden temizleyeceğim ve
sana uyanları kıyâmete kadar inkâra sapanların üstüne geçireceğim. Sonra
dönüşünüz yalnızca Banadır, hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeyde aranızda Ben
hükmedeceğim’.
77- Allah’ın ahdîni ve yeminlerini az bir değere karşılık satanlar... İşte
onlar; onlar için âhirette hiç-bir pay yoktur, kıyâmet gününde Allah onlarla
konuşmaz, onları gözetmez ve onları arındırmaz. Ve onlar için acı bir azab
vardır.
161- Hiç-bir peygambere, emânete ihânet yaraşmaz. Kim ihânet ederse, kıyâmet
günü ihânet ettiğiyle gelir. Sonra her nefis ne kazandıysa, (ona) eksiksiz
olarak ödenir. Onlar haksızlığa uğratılmazlar.
180- Allah’ın, bol ihsânından kendilerine verdiği şeylerde cimrilik edenler,
bunun kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Hayır; bu, onlar için
şerdir; kıyâmet günü, cimrilik ettikleriyle tasmalandırılacaklardır. Göklerin
ve yerin mîrası Allah’ındır. Allah yaptıklarınızdan haberi olandır.
104- Mücâdile
7- Allah’ın göklerde ve yerde olanların tümünü gerçekten bilmekte olduğunu
görmüyor musun?. (Kendi aralarında gizli toplantılar düzenleyip) Fısıldaşmakta
olan üç kişiden dördüncüleri mutlakâ O’dur; beşin altıncısı da mutlakâ O’dur.
Bundan az veyâ çok olsun, her nerede olsalar mutlakâ O, kendileriyle berâberdir.
Sonra yaptıklarını kıyâmet günü kendilerine haber verecektir. Şüphesiz Allah
her-şeyi bilendir.
105- Ahzâb
63- İnsanlar, sana kıyâmet-saatini
sorarlar; de ki: ‘Onun bilgisi yalnızca Allah’ın katındadır’. Ne bilirsin;
belki kıyâmet-saati pek yakın da
olabilir.
106- Nîsâ
87- Allah; O’ndan başka ilah yoktur. Kendisinde hiç-bir şüphe olmayan
kıyâmet gününde sizleri muhakkak toplayacaktır. Allah’tan daha doğru sözlü
kimdir?.
109- İşte siz böylesiniz; dünyâ-hayâtında onları savundunuz. Peki kıyâmet günü
onları Allah’a karşı savunacak kimdir?. Yada onlara vekil olacak kimdir?.
141- Onlar sizi gözetleyip-duruyorlar.
Size Allah’tan bir fetih (zafer) gelirse: ‘Sizinle birlikte değil miydik?’
derler. Ama kâfirlere bir pay düşerse: ‘Size üstünlük sağlamadık mı,
mü’minlerden size (gelecek tehlikeleri) önlemedik mi?’ derler. Allah, kıyâmet
günü aranızda hükmedecektir. Allah, kâfirlere mü’minlerin aleyhinde kesinlikle
yol vermez.
159- Andolsun, Kitap ehlinden, ölmeden önce ona inanmayacak kimse yoktur.
Kıyâmet günü, o da onların aleyhine şâhid olacaktır.
108- Mâide
14- Ve: ‘Biz hristiyanlarız’ diyenlerden kesin söz (mîsâk) almıştık.
Sonunda onlar kendilerine hatırlatılan şeyden (yararlanıp) pay almayı
unuttular. Böylece biz de, kıyâmete kadar aralarında kin ve düşmanlık saldık.
Allah, yapageldikleri şeyi onlara haber verecektir.
36- Gerçek şu ki, inkâr edenler, yeryüzünde olanların tümü ve bununla
birlikte bir katı daha onların olsa, bununla da kıyâmet gününün azâbından
(kurtulmak için) fidye vermeye kalkışsalar, yine onlardan kabûl edilmez. Onlar
için acı bir azab vardır.
64- Yahudiler: ‘Allah’ın eli sıkıdır’ dediler. Onların elleri bağlandı ve
söylediklerinden dolayı lânetlendiler. Hayır; O’nun iki eli açıktır, nasıl
dilerse infâk eder. Andolsun, Rabbinden sana indirilen, onlardan çoğunun
taşkınlıklarını ve inkârlarını arttıracaktır. Biz de onların arasına kıyâmet
gününe kadar sürecek düşmanlık ve kin salıverdik. Onlar ne zaman savaş amacıyla
bir ateş alevlendirdilerse Allah onu söndürmüştür. Yeryüzünde bozgunculuğa
çalışırlar. Allah ise bozguncuları sevmez.
109- Mümtehine
3- Ne yakın akrabâlarınız ne çocuklarınız, kıyâmet günü size bir yarar
sağlar. (Allah) Sizin aranızı ayıracaktır. Allah yaptıklarınızı görendir.
En
doğrusunu sâdece Allah bilir.
Hârûn Görmüş
Mayıs 2017
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder