30 Mayıs 2017 Salı

Nüzûl Sırasına Göre Kur’ân’da Kıyâmet İle İlgili Âyetler


(Not: Âyetler Ali Bulaç meâlinden alınmıştır. Nüzûl sırası Mustafa İslamoğlu tertibine göre yapılmıştır).

MEKKE DÖNEMİ

3- Müzzemmil

17- Eğer inkâr edecek olursanız, çocukların saçlarını ağartan bir günde kendinizi nasıl koruyacaksınız?.
18- Bu nedenle gök bile yarılıp-çatlamıştır; (artık) O’nun va’di gerçekleştirilip-yerine getirilmiştir.

4- Müddesir

8- Çünkü o boruya (sur’a) üfürüldüğü zaman.

7- Kalem

39- Yoksa sizin için üzerimizde kıyâmete kadar sürüp gidecek bir yemin mi var ki siz ne hüküm verirseniz o, mutlakâ sizin kalacak, diye.
42- Ayağın üstünden (örtünün) açılacağı ve onların secdeye çağrılacakları gün, artık güç yetiremezler.      
43- Gözleri ‘korkudan ve dehşetten düşük’, kendilerini de zillet sarıp-kuşatmış. Oysa onlar, (daha önce) sapasağlam iken secdeye dâvet edilirlerdi.

8- Tekvîr

1- Güneş, köreltildiği zaman,     
2- Yıldızlar, bulanıklaşıp-döküldüğü zaman,        
3- Dağlar, yürütüldüğü zaman,   
4- Gebe develer, kendi başına terkedildiği zaman,          
5- Vahşi-hayvanlar, toplandığı zaman,    
6- Denizler, tutuşturulduğu zaman,
7- Nefisler, birleştiği zaman,      
8- Ve ‘diri-diri toprağa gömülen kızcağıza’ sorulduğu zaman:       
9- ‘Hangi suçtan dolayı öldürüldü?’.       
10- Sâhifeler (amel defterleri) açıldığı zaman,      
11- Gök, sıyrılıp-yüzüldüğü zaman         
12- Cehennem ateşi çılgınca kızıştırıldığı zaman,
13- Cennet de yakınlaştırıldığı zaman,    
14- (Artık her) Nefis, neyi hazırladığını bilip-öğrenmiştir.

11- Fecr

21- Hayır; yer, parça parça yıkılıp darmadağın olduğu,    
22- Rabbin(in buyruğu) geldiği ve melekler dizi dizi durduğu zaman;         
23- O gün, cehennem de getirilmiştir. İnsan o gün düşünüp-hatırlar, ancak (bu) hatırlamadan ona ne fayda?.         
24- Der ki: ‘Keşke hayatım için, (önceden bir şeyler) takdim edebilseydim’.         
25- Artık o gün hiç kimse (Allah’ın) vereceği azab gibi azablandıramaz.

22- Kâria

4- İnsanların, ‘her yana dağılmış’ pervaneler gibi olacakları gün,   
5- Ve dağların ‘etrafa saçılmış’ renkli yünler gibi olacakları (gün), 
6- İşte, kimin tartıları ağır basarsa,         
7- Artık o, hoşnut olunan bir hayat içindedir.       
8- Kimin tartıları hafif kalırsa,     
9- Artık onun da anası (son durağı) ‘hâviye’dir (uçurum).  
10- Onun ne olduğunu (mâhiyetini) sana bildiren nedir?.  
11- O, kızgın bir ateştir.

27- Abese

33- Fakat ‘kulakları patlatırcasına olan o gürleme’ geldiği zaman,
34- Kişi o gün, kendi kardeşinden kaçar;
35- Annesinden ve babasından, 
36- Eşinden ve çocuklarından,   
37- O gün, onlardan her birisinin kendine yetecek bir işi vardır.    
38- O gün, öyle yüzler vardır ki apaydınlıktır;
39- Güler ve sevinç içindedir.     
40- Ve o gün, öyle yüzler de vardır ki üzerini toz bürümüştür.      
41- Bir karartı sarıp-kaplamıştır. 
42- İşte onlar da, kâfir, fâcir olanlardır.

31- Zilzâl

1- Yer, o şiddetli sarsıntısıyla sarsıldığı, 
2- Yer, ağırlıklarını dışa atıp-çıkardığı,     
3- Ve insan: ‘Buna ne oluyor?’. dediği zaman;    
4- O gün (yer), haberlerini anlatacaktır.  
5- Çünkü Rabbin, ona vahyetmiştir.       
6- O gün insanlar, amelleri kendilerine gösterilsin diye, bölük bölük fırlayıp-çıkarlar.          
7- Artık kim zerre ağırlığınca hayır işlerse, onu görür.      
8- Artık kim zerre ağırlığınca bir şer (kötülük) işlerse, onu görür.

33- Kıyâmet

1- Hayır, kalkış (kıyâmet) gününe and ederim.
6- ‘Kıyâmet günü ne zamanmış’ diye sorar.        
7- Ama göz ‘kamaşıp da kaydığı,’          
8- Ay karardığı, 
9- Güneş ve Ay birleştirildiği zaman;      
10- İnsan o gün: ‘Kaçış nereye?’. der.    
11- Hayır, sığınacak herhangi bir yer yok.          
12- O gün, ‘sonunda varılıp karar kılınacak yer (müstakar)’ yalnızca Rabbi’nin katıdır.
13- İnsana o gün, önceden takdim ettikleri ve erteledikleri şeylerle haber verilir.
22- O gün yüzler ışıl-ışıl parlar.  
23- Rablerine bakıp-durur.         
24- O gün, öyle yüzler vardır ki kararmış-ekşimiştir.        
25- Kendisine, beli büken işlerin yapılacağını anlamaktadır.

35- Mürselât

7- Şüphesiz, size vaadedilen gerçekleşecektir.
8- Yıldızlar ‘örtülüp (ışıkları) silindiği’ zaman,      
9- Gök yarıldığı zaman  
10- Dağlar, kökünden sökülüp savurulduğu zaman,         
11- Ve resûller de (şâhitlik için) belli bir vakitte getirildiği zaman

36- Kâf

19- O, ölüm sarhoşluğu, bir gerçek olarak gelip de, (insana) ‘İşte bu, senin yan çizip-kaçmakta olduğun şeydir’ (denildiği zaman da).     
20- Sur’a da üfürülmüştür. İşte bu, tehdidin (gerçekleştiği) gündür.           
21- (Artık) Her bir nefis, yanında bir sürücü ve bir şâhidile gelmiştir.
42- O gün, o çığlığı bir gerçek (hak) olarak işitirler. İşte bu, (dirilip kabirlerden) çıkış günüdür.
44- O gün yer, onlardan çatlayıp-ayrılır da (onlar,) hızla koşarlar. İşte bu, Bize göre oldukça-kolay olan bir haşir (sizi bir-arada toplama)dır.

38- Târık

9- Sırların orta yere çıkarılacağı gün;

39- Yâsin

28- Kendisinden sonra ise, kavminin üzerine gökten bir ordu indirmedik; indirecek de değildik.
51- Sur’a üfürülmüştür; böylece onlar kabirlerinden (diriltilip) Rablerine doğru (dalgalar hâlinde) süzülüp-giderler.     
52- Demişlerdir ki: ‘Eyvahlar bize, uykuya-bırakıldığımız yerden bizi kim diriltip-kaldırdı?. Bu, Rahmânın va’dettiğidir, (demek ki) gönderilen (elçi)ler doğru söylemiş’.       
53- O, yalnızca bir tek çığlıktan başkası değildir; artık onların hepsi toplanmış olarak huzûrumuza getirilmişlerdir.
             
40- Furkân

11- Hayır, onlar kıyâmet-saatini yalanladılar; biz kıyâmet saatini yalan sayanlara çılgınca yanan bir ateş hazırladık.           
12- (Ateş,) Onları uzak bir yerden gördüğünde, onun gazablı öfkesini ve uğultusunu işitirler.          
13- Elleri boyunlarına bağlı olarak, sıkışık bir yerine atıldıkları zaman, orada yok oluşu isteyip-çağırırlar.    
14- Bugün bir yok oluşu çağırmayın, bir çok (kere) yok oluşu isteyip-çağırın.
27- O gün, zulmeden, ellerini (hınçla) ısırarak (şöyle) der: ‘Ah keşke, elçiyle birlikte bir yol edinmiş olsaydım,’       
28- ‘Vah yazıklar bana, ne olurdu da filanı dost edinmeseydim’.   
29- ‘Çünkü o, gerçekten bana geldikten sonra beni zikirden (Kur’ân’dan) saptırmış oldu. Şeytan da insanı ‘yapayalnız ve yardımsız’ bırakandır’.
68- Ve onlar, Allah ile berâber başka bir ilah’a tapmazlar. Allah’ın haram kıldığı canı haksız yere öldürmezler ve zinâ etmezler. Kim bunları yaparsa ‘ağır bir cezâ ile’ karşılaşır.
69- Kıyâmet günü, azab ona kat-kat arttırılır ve içinde aşağılanmış olarak temelli kalır.
             
41- Rahmân

37- Sonra gök yarılıp yağ gibi erimiş olarak kıpkırmızı bir gül olduğu zaman;
39- İşte o gün, ne insana, ne cinne günahından sorulmaz.

42- Fâtır

14- Eğer onlara duâ ederseniz, duânızı işitmezler, işitseler bile size cevap veremezler. Kıyâmet gününde ise, sizin şirk koşmanızı tanımayacaklardır. (Bunu her-şeyden) Haberi olan Allah gibi sana (hiç kimse) haber vermez.

43- Meryem

95- Ve onların hepsi, kıyâmet günü O’na, ‘yapayalnız, tek-başlarına’ geleceklerdir.

44- Tâ-Hâ

15- ‘Şüphesiz, kıyâmet-saati yaklaşarak gelmektedir. Herkesin harcadığı çabanın karşılığını alması için, onun (koşup haberini) neredeyse gizleyeceğim’.
100- Kim bundan yüz çevirirse, şüphesiz kıyâmet günü o, bir günah-yükü yüklenecektir.
101- O (yükün altı)nda ebedî olarak kalıcıdırlar. Bu, kıyâmet günü onlar için ne kötü bir yüktür.
102- Sur’a üfürüleceği gün, biz suçlu-günahkârları o gün, (yüzleri kara, gözleri) gömgök (kaskatı ve kör) olarak’ toplayacağız.           
103- (Dünyâ’da) Yalnızca on (gün) kaldınız’ diye kendi aralarında fısıldaşacaklar.  
104- Onların sözünü ettiklerini biz daha iyi biliyoruz. Tutulan yol bakımından onların daha üst olanları ise: ‘Siz yalnızca bir gün kaldınız’ derler. 
105- Sana dağlar hakkında soruyorlar. De ki: ‘Benim Rabbim, onları darmadağın edip savuracak’  
106- ‘Yerlerini bomboş, çırçıplak bırakacaktır’.    
107- ‘Orada ne bir eğrilik göreceksin, ne bir tümsek’.      
108- O gün, kendisinden sapma imkânı olamayan çağırıcıya uyacaklar. Rahmâna karşı sesler kısılmıştır; artık bir hırıltıdan başka bir şey işitemezsin.      
109- O gün, Rahmânın kendisine izin verdiği ve sözünden hoşnut olduğu kimseden başkasının şefaati bir yarar sağlamaz.
124- ‘Kim de benim zikrimden yüz çevirirse, artık onun için sıkıntılı bir geçim vardır ve biz onu kıyâmet günü kör olarak haşredeceğiz’.

45- Hâkka

1- ‘Elbette gerçekleşecek olan’ (kıyâmet).          
2- Nedir o ‘muhakkak gerçekleşecek olan?’.      
3- O gerçekleşecek olanı (kıyâmeti) sana bildiren nedir?.
13- Artık sur’a tek bir üfürülüşle üfürüleceği,       
14- Yeryüzü ve dağlar yerlerinden oynatılıp kaldırılacağı, ardından tek bir çarpma ile birbirlerine çarpılıp parça-parça olacağı zaman.
15- İşte o gün, vakıa (bir gerçek olan kıyâmet) artık vukubulmuştur.         
16- Gök yarılıp-çatlamıştır; artık o gün, ‘sarkmış-za’fa uğramıştır’.
17- Melek(ler) ise, onun çevresi üzerindedir. O gün, Rabbinin arşını onların da üstünde sekiz (melek) taşır.
18- Siz o gün arzolunursunuz; sizden yana hiç-bir gizli (şey), gizli kalmaz.

46- Meâric

8- Gökyüzünün erimiş mâden gibi olacağı gün;   
9- Dağlar da (etrâfa uçuşmuş) rengârenk yün gibi olacak.
10- (Böyle bir günde) Hiç-bir yakın dost bir yakın dostu sormaz.  
11- Onlar birbirlerine gösterilirler. Bir suçlu-günahkâr, o günün azâbına karşılık olmak üzere, oğullarını fidye olarak vermek ister;           
12- Kendi eşini ve kardeşini,      
13- Ve onu barındıran aşiretini de;         
14- Yeryüzünde bulunanların tümünü (verse de); sonra bir kurtulsa.         
15- Hayır; (hiç-biri kabûl edilmez). Doğrusu o (cehennem), cayır cayır yanmakta olan ateştir:        
16- Başın derisini kavurup-soyar.           
17- Yüz çevirip arkasını döneni çağırır-durur.       
18- (Durmaksızın mal ve servet) Toplayıp bir yerde (üstüste) yığmakta olanı.
44- Gözleri ‘korkudan ve dehşetten düşük’ yüzlerini de bir zillet kaplamış; işte bu, kendilerine vâdedilmekte olan (kıyâmet ve azab) günüdür.

47- Nebe’
           
1- Birbirlerine hangi şeyi sorup duruyorlar?.        
2- O büyük haberi mi?.
17- Şüphesiz o hüküm (fasl) günü, belirlenmiş bir vakittir.
18- Sur’a üfürüleceği gün, artık dalga dalga geleceksiniz.
19- O sırada gök açılmış ve kapı-kapı olmuştur.  
20- Dağlar yürütülmüş, artık bir serab oluvermiştir.
             
48- Nâziât

8- Gökyüzünün erimiş mâden gibi olacağı gün;   
9- Dağlar da (etrâfa uçuşmuş) rengârenk yün gibi olacak.
10- (Böyle bir günde) Hiç-bir yakın dost bir yakın dostu sormaz.  
11- Onlar birbirlerine gösterilirler. Bir suçlu-günahkâr, o günün azâbına karşılık olmak üzere, oğullarını fidye olarak vermek ister;           
12- Kendi eşini ve kardeşini,      
13- Ve onu barındıran aşiretini de;         
14- Yeryüzünde bulunanların tümünü (verse de); sonra bir kurtulsa.         
15- Hayır; (hiç-biri kabûl edilmez). Doğrusu o (cehennem), cayır cayır yanmakta olan ateştir:        
16- Başın derisini kavurup-soyar.           
17- Yüz çevirip arkasını döneni çağırır-durur.       
18- (Durmaksızın mal ve servet) Toplayıp bir yerde (üstüste) yığmakta olanı.
44- Gözleri ‘korkudan ve dehşetten düşük’ yüzlerini de bir zillet kaplamış; işte bu, kendilerine vâdedilmekte olan (kıyâmet ve azab) günüdür.
34- Ancak o, ‘her-şeyi batırıp gömen büyük-felâket’ (kıyâmet) geldiği zaman.       
35- O gün, insan, neye çaba harcadığını düşünüp-anlar.  
36- Görebilenler için cehennem de sergilenmiştir.
42- ‘O ne zaman demir atacak?’. diye, sana kıyâmet-saatini soruyorlar.  
43- Onunla ilgili bilgi vermekten yana, sende ne var ki…  
44- En sonunda o (ve onunla ilgili bilgi), Rabbine âittir.    
45- Sen, yalnızca ondan ‘içi titreyerek korkanlar’ için bir uyarıcısın.         
46- Onu gördükleri gün, sanki, bir akşam veyâ bir kuşluk-vaktinden başkasını yaşamamış gibidirler.

49- İnfitâr

1- Gök, çatlayıp-yarıldığı zaman,           
2- Yıldızlar, dağılıp-yayıldığı zaman,       
3- Denizler, fışkırtılıp-taşırıldığı zaman,   
4- Ve kabirlerin içi ‘deşilip dışa atıldığı’ zaman;   
5- (Artık her) Nefis önceden takdim ettiklerini ve ertelediklerini bilip-öğrenmiştir.

50- Vâkıa

1- Vâkıa (kesin bir gerçek olan kıyâmet) vukû bulduğu zaman,    
2- Onun vukûuna (gerçekleşmesine artık) yalan diyecek yoktur.  
3- O aşağılatıcı, yücelticidir.      
4- Yer, şiddetli bir sarsıntıyla sarsıldığı,  
5- Ve dağlar darmadağın olup ufalandığı,
6- Derken toz-duman hâlinde dağılıp-savrulduğu, 
7- Ve sizler de üç sınıf olduğunuz zaman;
             
52- İnşikâk

1- Gök, yarılıp-parçalandığı,       
2- Ve ‘kendi yaratılışına uygun’ Rabbine boyun eğdiği zaman;     
3- Yer, düzlendiği,        
4- İçinde olanları dışa atıp boşaldığı,      
5- Ve ‘kendi yaratılışına uygun” Rabbine boyun eğdiği zaman.

54- Kamer

1- Saat (kıyâmet vakti) yaklaştı ve ay yarıldı.      
2- Onlar bir âyet (mûcize) görseler, sırt çevirirler ve: ‘(Bu,) Süregelen bir büyüdür’ derler.

55- Sâd

78- ‘Ve şüphesiz, din (kıyâmetteki hesap) gününe kadar benim lânetim senin üzerinedir’.

56- A’raf

32- De ki: ‘Allah’ın kulları için çıkardığı ziyneti ve temiz rızıkları kim haram kılmıştır?’. De ki: ‘Bunlar, dünyâ-hayâtında îman edenler içindir, kıyâmet günü ise yalnızca onlarındır’. Bilen bir topluluk için âyetleri böyle birer-birer açıklarız.
167- İşte o zaman Rabbin, onlara en kötü azâbı yapacak kimse(leri) kıyâmet gününe kadar üzerlerine mutlakâ göndereceğini bildirdi. Şüphesiz, Rabbin (cezâ ile) sonuçlandırması pek çabuk olandır ve gerçekten O, bağışlayandır, esirgeyendir.
172- Hani Rabbin, Âdemoğullarının sırtlarından zürriyetlerini almış ve onları kendi nefislerine karşı şâhidler kılmıştı: ‘Ben sizin Rabbiniz değil miyim?’. (demişti de) onlar: ‘Evet (Rabbimizsin), şâhid olduk’ demişlerdi. (Bu,) Kıyâmet günü: ‘Biz bundan habersizdik’ dememeniz içindir.
187- Saatin (kıyâmetin) ne zaman demir atacağını (gerçekleşeceğini) sorarlar. De ki: ‘Onun ilmi yalnızca Rabbimin katındadır. Onun süresini O’ndan başkası açıklayamaz. O, göklerde ve yerde ağırlaştı. O, size apansız bir gelişten başkası değildir’. Sanki ondan tümüyle haberdarmışsın gibi sana sorarlar. De ki: ‘Onun ilmi yalnızca Allah’ın katındadır. Ancak insanların çoğu bilmezler’.           
188- De ki: ‘Allah’ın dilemesi dışında kendim için yarardan ve zarardan (hiç-bir şeye) mâlik değilim. Eğer gaybı bilebilseydim muhakkak hayırdan yaptıklarımı arttırırdım ve bana bir kötülük dokunmazdı. Ben, îman eden bir topluluk için, bir uyarıcı ve bir müjde vericiden başkası değilim’.

57- Secde

25- Şüphesiz, senin Rabbin, ihtilâfa düştükleri şeyler konusunda kıyâmet günü aralarında ‘hükmünü verip ayıracaktır’.

59- Tûr

9- O gün gök, sarsılıp çalkalanır.           
10- Ve dağlar (yerlerinden oynatan) bir yürüyüşle yürür.

61-Ğâşiye

1- (Her yanı kuşatacak olan) Kıyâmetin haberi sana geldi mi?.    
2- O gün, öyle yüzler vardır ki, ‘zillet içinde aşağılanmıştır’.         
3- Çalışmış, boşuna yorulmuştur.

62- Kehf

21- Böylece, Allah’ın vâdînin hak olduğunu ve gerçekten kıyâmetin, kendisinde şüphe bulunmadığını bilmeleri için (şehir halkına ve sonraki insanlara) onları buldurmuş olduk. (Onları görenler) Kendi aralarında durumlarını tartışıyorlardı, (bir kısmı) dedi ki: ‘Onların üstüne bir binâ inşâ edin, Rableri onları daha iyi bilir’. Onların işine gâlip gelen (sözleri geçen)ler ise: ‘Üstlerine mutlakâ bir mescid yapmalıyız’ dediler.
36- ‘Kıyâmet-saati’nin kopacağını da sanmıyorum. Buna rağmen Rabbime döndürülecek olursam, şüphesiz bundan daha hayırlı bir sonuç bulacağım’.
47- Dağları yürüteceğimiz gün, yeri çırılçıplak (dümdüz olmuş) görürsün; onları bir arada toplamışız da, içlerinden hiç-birini dışarda bırakmamışızdır.           
48- Onlar senin Rabbine sıra-sıra sunulmuşlardır. Andolsun, siz ilk defâ yarattığımız gibi bize gelmiş oldunuz. Hayır, size bir kavuşma-zamânı tesbit etmediğimizi sanmıştınız değil mi?.        
49- (Önlerine) Kitap konulmuştur; artık suçlu-günahkârların, onda olanlardan dolayı dehşetle-korkuya kapıldıklarını görürsün. Derler ki: ‘Eyvahlar bize, bu kitaba ne oluyor ki, küçük büyük bırakmayıp her-şeyi sayıp-döküyor?’. Yapıp-ettiklerini (önlerinde) hazır bulmuşlardır. Rabbin hiç kimseye zulmetmez.
105- İşte onlar, Rablerinin âyetlerini ve O’na kavuşmayı inkâr edenlerdir. Artık onların yapıp-ettikleri boşa çıkmıştır, kıyâmet gününde onlar için bir tartı tutmayacağız.

65- İbrâhim

21- Onların tümü-toplanıp (kıyâmette) Allah’ın huzûruna çıktılar da zayıflar (müstaz’aflar) büyüklük taslâyanlara (müstekbirlere) dedi ki: ‘Şüphesiz, biz size tâbi idik; şimdi siz, bizden Allah’ın azâbından herhangi bir şeyi önleyebiliyor musunuz?’. Dediler ki: ‘Eğer Allah bize doğru yolu gösterseydi biz de sizlere doğru yolu gösterirdik. Şimdi yakınsak da, sabretsek de farketmez, bizim için kaçacak bir yer yoktur’.

67- Kasas

41- Biz, onları ateşe çağıran önderler kıldık; kıyâmet günü yardım görmezler.
42- Bu dünyâ-hayâtında arkalarına lânet düşürdük; kıyâmet gününde de, ‘kendilerinden nefret edilen ve çirkinleştirilmiş’ olanlardır.
61- Şimdi, kendisine güzel bir vaâdde bulunduğumuz, dolayısıyla ona kavuşan kişi, dünyâ-hayâtının metaı ile metalandırdığımız sonra kıyâmet günü (azâba uğramak için) hazır bulundurulan kişi gibi midir?.
71- De ki: ‘Gördünüz mü söyleyin; Allah, kıyâmet gününe kadar geceyi sizin üzerinizde kesintisizce sürdürecek olsa, Allah’ın dışında size aydınlık verecek ilah kimdir?. Yine de dinlemeyecek misiniz?’.
72- De ki: ‘Gördünüz mü söyleyin, Allah kıyâmet gününe kadar gündüzü sizin üzerinizde kesintisizce sürdürecek olsa Allah’ın dışında size içinde dinleneceğiniz geceyi getirecek ilah kimdir?. Yine de görmeyecek misiniz?.

68- İsrâ

13- Biz, her insanın kuşunu (işlediklerini, yaptıklarını) kendi boynuna doladık, kıyâmet gününde onun için açılmış olarak önüne konacak bir kitap çıkarırız.
14- ‘Kendi kitabını oku; bugün nefsin hesap sorucu olarak sana yeter’.
58- Hiç-bir ülke (veyâ şehir) olmasın ki, kıyâmet gününden önce biz onu (ya) bir yıkıma uğratacağız veyâ onu şiddetli bir azabla azablandıracağız; bu (muhakkak) o kitapta yazılıdır.
62- Demişti ki: ‘Şu bana karşı yücelttiğine bir bak; andolsun, eğer bana kıyâmet gününe kadar süre tanırsan, onun soyunu -pek az dışında- kuşkusuz kendime bağlı kılacağım.
97- Allah, kimi hidâyete erdirirse, işte o, hidâyet bulmuştur, kimi saptırırsa onlar için O’nun dışında aslâ velîler bulamazsın. Kıyâmet günü, biz onları yüzükoyun körler, dilsizler ve sağırlar olarak haşrederiz. Onların barınma yerleri cehennemdir; ateşi sükun buldukça, çılgın alevini onlara arttırırız.

69- Yûnus

60- Allah hakkında yalan uydurup iftirâ edenlerin kıyâmet günü zanları nedir?. Şüphesiz Allah, insanlara karşı büyük ihsân (Fazl) sâhibidir, ancak onların çoğu şükretmezler.
93- Andolsun, biz İsrâiloğullarını, hoşlarına gidecek güzel bir yerde yerleştirdik ve temiz şeylerden kendilerine rızık verdik. Kendilerine ilim gelinceye kadar anlaşmazlığa düşmediler. Şüphesiz Rabbin, aralarında anlaşmazlığa düştükleri şey konusunda kıyâmet günü hüküm verecektir.

70- Hûd

60- Ve bu Dünyâ’da da, kıyâmet gününde de lânete tâbi tutuldular. Haberiniz olsun; gerçekten Ad (halkı), Rablerine (karşı) inkâr ettiler. Haberiniz olsun; Hûd kavmi Ad’a (Allah’ın rahmetinden) uzaklık (verildi).
98- O, kıyâmet günü kavminin önderliğine geçer, böylece onları ateşe götürmüş olur. Sonunda vardıkları yer, ne kötü bir yerdir..
99- Onlar, burda da, kıyâmet gününde de lânete tabi tutuldular. (Bu) Verilen bağış, ne kötü bir bağıştır.
105- (Kıyâmetin) Geleceği günde, O’nun izni olmaksızın, hiç kimse söz söyleyemez. Artık onlardan kimi ‘bedbaht ve mutsuz’, (kimi de) mutlu ve bahtiyardır.

71- Yûsuf

107- Şimdi onlar, kendilerine Allah’ın azâbından kapsamlı bir bürümenin gelmesinden veyâ onların hiç haberleri yokken kıyâmetin onlara apansız gelmesinden kendilerini güvende mi buldular?.

73- En-âm

12- De ki: ‘Göklerde ve yerde olanlar kimindir?’. De ki: ‘Allah’ındır’. O, rahmeti kendi üzerine yazdı. Sizi kendisinde şüphe olmayan kıyâmet gününde elbette toplayacaktır. Nefislerini hüsrâna uğratanlar, işte onlar inanmayanlardır.
31- Allah’a kavuşmayı yalan sayanlar, doğrusu hüsrâna uğramışlardır. Öyle ki, saat (kıyâmet günü) apansız onlara geliverince, günahlarını sırtlarına yüklenerek: ‘Onda (Dünyâ’da) sorumsuzca yaptıklarımızdan dolayı yazıklar olsun bize…’ derler. Dikkat edin, o işleyip-yüklendikleri ne kötüdür.
40- De ki: ‘Düşündünüz mü hiç; eğer size Allah’ın azâbı gelirse yada saat (kıyâmet) gelip çatarsa, Allah’tan başkasını mı çağıracaksınız?. Eğer doğru sözlüler iseniz (çağırın bakalım.)’

74- Nahl

25- Kıyâmet gününde kendi günahlarının tümünü ve bilgisizce saptırdıklarının günahlarının bir kısmını yüklenmeleri için. Bak, ne kötü yük yükleniyorlar.
27- Sonra (Allah) kıyâmet günü onları aşağılık kılacak ve diyecek ki: ‘Haklarında (mü’minlere karşı) düşman kesildiğiniz ortaklarım hani nerede?’. Kendilerine ilim verilenler, dediler ki: ‘Bugün, gerçekten aşağılanma ve kötülük kâfirlerin üstünedir’.
77- Göklerin ve yerin gaybı Allah’a âittir. (Kıyâmet) Saatin(in) emri de yalnızca (süratli) göz açıp-kapama gibidir veyâ daha yakındır. Şüphesiz, Allah her-şeye güç yetirendir.
92- Bir ümmet diğer bir ümmetten (sayıca ve malca) daha gelişkindir diye, yeminlerinizi kendi aranızda bir bozuculuk unsuru yaparak, ipini kuvvetle eğirdikten sonra bozup-çözen (kadın) gibi olmayın. Şüphesiz Allah, sizi bununla imtihan etmektedir. Kıyâmet günü hakkında ihtilâfa düştüğünüz şeyi size muhakkak açıklayacaktır.
124- Cumartesi, ancak onda ihtilâfa düşenlere (farz) kılındı. Şüphesiz Rabbin, onların ihtilaf ettikleri şeyler hakkında kıyâmet günü aralarında hükmedecektir.

75- Lokmân

34- Kıyâmet saatinin bilgisi, şüphesiz Allah’ın katındadır. Yağmuru yağdırır; rahimlerde olanı bilir. Hiç kimse, yarın ne kazanacağını bilmez. Hiç kimse de, hangi yerde öleceğini bilmez. Hiç şüphesiz Allah bilendir, haberdârdır.

76- Sebe’

3- İnkâr edenler, dediler ki: ‘Kıyâmet-saati bize gelmez’. De ki: ‘Hayır, gaybı bilen Rabbime andolsun, o muhakkak size gelecektir. Göklerde ve yerde zerre ağırlığınca hiç-bir şey O’ndan uzak (saklı) kalmaz. Bundan daha küçük olanı da, daha büyük olanı da, istisnâsız, mutlakâ apaçık bir kitapta (yazılı)dır’.
26- De ki: “Rabbimiz (kıyâmet günü) bizi bir-araya toplayacak, sonra hak ile aramızı ayıracaktır. O, (O, gerçek hükmünü vererek hak ile bâtılın arasını) açandır, (her-şeyi hakkıyla) bilendir”.

77- Zümer

15- ‘Siz, O’nun dışında dilediklerinize ibâdet edin’. De ki: ‘Gerçekten hüsrâna uğrayanlar, kıyâmet günü hem kendilerini, hem yakınlarını hüsrâna uğratanlardır. Haberiniz olsun; bu apaçık olan hüsranın kendisidir’.
24- Kıyâmet günü o kötü azabtan kendini yüzü ile kim koruyabilecek?. Ve zâlimlere ‘Kazandığınızı tadın’ denmiştir.
31- Sonra şüphesiz sizler, kıyâmet günü Rabbinizin huzûrunda davalaşacaksınız.
47- Eğer yeryüzünde olanların tümü ve bununla birlikte bir katı daha zâlimlerin olmuş olsaydı, kıyâmet günü o kötü azabtan (kurtulmak amacıyla) gerçekten bunları fidye olarak verirlerdi. Oysa, onların hiç hesâba katmadıkları şeyler, Allah’tan kendileri için açığa çıkmıştır.
60- Kıyâmet günü, Allah’a karşı yalan söyleyenlerin yüzlerinin kapkara olduğunu görürsün. Büyüklenenler için cehennemde bir konaklama yeri mi yok?.
67- Onlar, Allah’ın kadrini hakkıyla takdir edemediler. Oysa kıyâmet günü yer, bütünüyle O’nun avucu (kabzası)ndadır; gökler de sağ eliyle dürülüp-bükülmüştür. O, şirk koştuklarından münezzeh ve yücedir.      
68- Sûr’a üfürüldü; böylece Allah’ın diledikleri dışında, göklerde ve yerde olanlar çarpılıp-yıkılıverdi. Sonra bir daha ona üfürüldü, artık onlar ayağa kalkmış durumda gözetliyorlar.
69- Yer, Rabbi’nin nûruyla parıldadı; (orta yere) kitap kondu; peygamberler ve şâhidler getirildi ve aralarında hak ile hüküm verildi, onlar haksızlığa uğratılmazlar.

78- Mü’min (Ğâfir)

18- Onları, yaklaşmakta olan güne karşı uyar; o zaman yürekler gırtlaklara dayanır, yutkunur dururlar. Zâlimler için ne koruyucu bir dost, ne sözü yerine getirebilir bir şefaatçi vardır.
32- ‘Ve ey kavmim!, doğrusu ben sizin için o feryât (edeceğiniz kıyâmet) gününden korkuyorum’.
46- Ateş; sabah-akşam, ona sunulurlar. Kıyâmet-saatinin kopacağı gün: ‘Firavun çevresini, azâbın en şiddetli olanına sokun’ (denecek).
59- Şüphesiz kıyâmet-saati yaklaşarak gelmektedir; bunda hiç-bir kuşku yok. Ancak insanların çoğu îman etmiyorlar.

79- Enbiyâ

47- Biz ise, kıyâmet gününe âit duyarlı terâziler koyarız da artık, hiç-bir nefis hiç-bir şeyle haksızlığa uğramaz. Bir hardal tânesi bile olsa ona (terâziye) getiririz. Hesap görücüler olarak biz yeteriz.
49- Onlar, Rablerine karşı gayb ile (O’nu görmedikleri hâlde) bir haşyet içindedirler ve onlar, kıyâmet saatinden ‘içleri titremekte olanlardır’.

80- Mü’minûn

16- Sonra gerçekten kıyâmet günü diriltileceksiniz.

81- Fussilet

40- Âyetlerimiz konusunda çarpıtma yapanlar, Bize gizli kalmazlar. Öyleyse ateşin içine bırakılan mı daha hayırlıdır yoksa kıyâmet günü güvenle gelen mi?. Siz dilediğinizi yapın. Çünkü O yaptıklarınızı gerçekten görendir.
47- Kıyâmet-saatinin ilmi O’na döndürülür. O’nun ilmi olmaksızın, hiç-bir meyve tomurcuğundan çıkmaz, hiç-bir dişi gebe kalmaz ve doğurmaz da. Onlara: ‘Benim ortaklarım nerede’ diye sesleneceği gün, dediler ki: ‘Sana arzettik ki, bizden hiç-bir şâhid yok’.
50- Oysa ona dokunan bir zarardan sonra tarafımızdan bir rahmet taddırsak, mutlakâ: ‘Bu benim (hakkım)dır. Ve ben kıyâmet-saatinin kopacağını da sanmıyorum; eğer Rabbime döndürülsem bile, muhakkak O’nun katında benim için daha güzel olanı vardır’. der. Ama andolsun biz, o kâfirlere yaptıklarını haber vereceğiz ve andolsun onlara, en kaba bir azabtan taddıracağız.

82- Şûrâ

17- Ki Allah, hak olmak üzere Kitabı ve mizânı indirdi. Ne bilirsin; belki kıyâmet-saati pek yakındır.           
18- Onda acele edenler, (gerçekte) ona inanmayanlardır. Îman edenler ise, ona karşı bir korku içindedirler ve onun gerçekten hak olduğunu bilirler. Haberiniz olsun; kıyâmet-saati konusunda tartışanlar, gerçekte uzak bir sapıklık içindedirler.
45- Onları görürsün; zilletten başları önlerine düşmüş bir hâlde, ona (ateşe) sunulurlarken göz-ucuyla sezdirmeden bakarlar. Îman edenler de: ‘Gerçekten hüsrâna uğrayanlar, kıyâmet günü hem kendi nefislerini, hem yakın akrabâ (veyâ yandaş)larını da hüsrâna uğratmışlardır’ dediler. Haberiniz olsun; gerçekten zâlimler, kalıcı bir azab içindedirler.

83- Zuhrûf

61- Şüphesiz o, kıyâmet-saati için bir ilimdir. Öyleyse ondan (kıyâmetten) yana hiç-bir kuşkuya kapılmayın ve bana uyun. Dosdoğru yol budur.
65- Sonra, içlerinden bir-takım fırkalar ihtilâfa düştü. Artık, acı bir günün azâbından vay o zulmetmiş olanlara.        
66- Onlar, hiç şuurunda değilken kendilerine apansız geliverecek olan kıyâmet-saatinden başkasını mı gözlüyorlar?.          
67- Muttakîler hâriç olmak üzere, o gün, dostların kimi kimine düşmandır.
85- Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların mülkü kendisinin olan (Allah) ne yücedir. Kıyâmet-saatinin ilmi O’nun katındadır ve O’na döndürüleceksiniz.

84- Duhân

40- Şüphesiz o (hakkı bâtıldan, haklıyı haksızdan) ayırma günü, hepsinin (hesâba çekilecekleri) vakitleridir.          
41- O gün, bir dost dosttan herhangi bir şeyle yarar sağlayamaz. Ve onlara yardım edilmez.
             
85- Câsiye

17- Ve onlara bu emirden açık belgeler verdik. Fakat onlar, kendilerine ilim geldikten sonra, yalnızca aralarındaki ‘hakka tecâvüz ve azgınlıktan’ dolayı ihtilâfa düştüler. Şüphesiz Rabbin, hakkında ihtilâfa düştükleri şeyde kıyâmet günü aralarında hüküm verecektir.
26- De ki: ‘Allah sizi diriltiyor, sonra sizi öldürüyor, sonra kendisinde hiç-bir kuşku olmayan kıyâmet günü O sizi bir-araya getirip-toplayacaktır. Ancak insanların çoğu bilmezler’.
27- Göklerin ve yerin mülkü Allah’ındır. Kıyâmet-saatinin kopacağı gün, (işte) o gün, bâtılda olanlar hüsrâna uğrayacaklardır.
32- ‘Gerçekten Allah’ın vâdi haktır, kıyâmet-saatinde hiç-bir kuşku yoktur’ denildiği zaman, siz: ‘Kıyâmet-saati de neymiş, biz bilmiyoruz; biz yalnızca bir zan (ve tahmin)da bulunup zannediyoruz; biz, kesin bir bilgiyle inanmakta olanlar değiliz’ demiştiniz.

86- Ahkâf

5- Allah’ı bırakıp kıyâmet gününe kadar kendisine icâbet etmeyecek şeylere tapandan daha şaşırıp-sapmış kimdir?. Oysa onlar, bunların tapmalarından habersizdirler.    
6- İnsanlar haşrolunduğu (bir-araya getirildiği) zaman, (Allah’tan başka taptıkları) onlara düşman kesilirler ve (kendilerine) ibâdet etmelerini tanımazlar.
             
88- Rûm

12- Kıyâmet-saatinin kopacağı gün, suçlu-günahkârlar umutsuzca yıkılırlar.
14- Kıyâmet-saatinin kopacağı gün, (mü’minlerle kâfirler birbirlerinden) ayrılırlar.
55- Kıyâmet-saatinin kopacağı gün, suçlu-günahkârlar, tek bir saatin dışında (dünyâ-hayâtı) yaşamadıklarına and içerler. İşte onlar böyle çevriliyorlardı.

89- Ankebût

13- Şüphesiz onlar, hem kendi yüklerini, hem kendi yükleriyle birlikte başka yükleri de yüklenecekler ve kıyâmet günü, düzüp uydurduklarına karşı sorguya çekileceklerdir.
25- (İbrâhim) Dedi ki: ‘Siz gerçekten, Allah’ı bırakıp dünyâ-hayâtında aranızda bir sevgi-bağı olarak putları (ilahlar) edindîniz. Sonra kıyâmet günü, kiminiz kiminizi inkâr edip-tanımayacak ve kiminiz kiminize lânet edeceksiniz. Barınma yeriniz ateştir ve hiç-bir yardımcınız yoktur’.

90- Mutaffifîn

4- Yoksa diriltileceklerini sanmıyor mu?.
5- Büyük bir günde.      
6- İnsanların, âlemlerin Rabbi için kalkacağı günde.


MEDÎNE DÖNEMİ

91- Hacc

1- Ey insanlar, Rabbinizden korkup-sakının, çünkü kıyâmet saatinin sarsıntısı büyük bir şeydir.    
2- Onu gördüğünüz gün, her emzikli emzirdiğini unutup geçecek ve her gebe kendi yükünü düşürecektir. İnsanları da sarhoş olmuş görürsün, oysa onlar sarhoş değillerdir. Ancak Allah’ın azâbı pek şiddetlidir.
7- Gerçek şu ki, kıyâmet-saati yaklaşarak gelmektedir, onda şüphe yoktur. Gerçekten Allah kabirlerde olanları diriltecektir.
9- Allah’ın yolundan saptırmak amacıyla ‘gururla salınıp-kasılarak’ (bunu yapar); Dünyâ’da onun için aşağılanma vardır, kıyâmet günü de yakıcı azâbı ona taddıracağız.
17- Gerçekten îman edenler, Yahudiler, yıldıza tapanlar (Sabii) Hristiyanlar, ateşe tapanlar (Mecûsi) ve şirk koşanlar; şüphesiz Allah, kıyâmet günü aralarını ayıracaktır. Doğrusu Allah, her-şeyin üzerinde şâhid olandır.
55- İnkâr edenler ise, kıyâmet-saati onlara apansız gelinceye veyâ kesintiye uğramış (akim, verimsiz) bir günün azâbı onlara yetişinceye kadar ondan (Kur’ân’dan) yana şüphe içinde sür-git kalacaklardır.
69- ‘Allah, kıyâmet günü, kendisinde ihtilâfa düştüğünüz şey hakkında aranızda hükmedecektir’.

92- Muhammed

18- Artık onlar, kıyâmet-saatinin kendilerine apansız gelmesinden başkasını mı gözlüyorlar?. İşte onun işâretleri gelmiştir. Fakat kendilerine geldikten sonra öğüt alıp-düşünmeleri onlara neyi sağlar?.

94- Bakara

85- Sonra (yine) siz, birbirinizi öldürüyor, bir bölümünüzü yurtlarından sürüp-çıkarıyor ve günah ve düşmanlıkla aleyhlerinde ittifaklar kuruyor ve size esir olarak geldiklerinde onlarla fidyeleşiyorsunuz. Oysa onları çıkarmanız size haram kılınmıştı. Yoksa siz, Kitabın bir bölümüne inanıp da bir bölümünü inkâr mı ediyorsunuz?. Artık sizden böyle yapanların dünyâ-hayâtındaki cezâsı aşağılık olmaktan başka değildir; kıyâmet gününde de azâbın en şiddetli olanına uğratılacaklardır. Allah, yaptıklarınızdan habersiz değildir.
113- Yahudiler dediler ki: ‘Hristiyanlar bir şey (herhangi bir temel) üzere değillerdir’; hristiyanlar da: ‘Yahudiler bir şey üzere değillerdir’ dediler. Oysa onlar, Kitabı okuyorlar. Bilmeyenler de, onların söylediklerinin benzerini söylemişlerdi. Artık Allah, kıyâmet günü anlaşmazlığa düştükleri şeyde aralarında hüküm verecektir.
174- Allah’ın indirdiği Kitaptan bir şeyi göz-ardı edip saklayanlar ve onunla değeri az (bir şeyi) satın alanlar; onların yedikleri, karınlarında ateşten başkası değildir. Allah kıyâmet günü onlarla konuşmaz ve onları arındırmaz. Ve onlar için acı bir azab vardır.
212- İnkâr edenlere dünyâ-hayâtı çekici kılındı (süslendi). Onlar, îman edenlerden kimileriyle alay ederler. Oysa korkup sakınanlar, kıyâmet günü onların üstündedir. Allah, dilediğine hesapsız rızık verir.

98- Âl-i İmran

55- Hani Allah, Îsâ’ya demişti: ‘Ey Îsâ, doğrusu senin hayâtına Ben son vereceğim, seni Kendime yükselteceğim, seni inkâr edenlerden temizleyeceğim ve sana uyanları kıyâmete kadar inkâra sapanların üstüne geçireceğim. Sonra dönüşünüz yalnızca Banadır, hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeyde aranızda Ben hükmedeceğim’.
77- Allah’ın ahdîni ve yeminlerini az bir değere karşılık satanlar... İşte onlar; onlar için âhirette hiç-bir pay yoktur, kıyâmet gününde Allah onlarla konuşmaz, onları gözetmez ve onları arındırmaz. Ve onlar için acı bir azab vardır.
161- Hiç-bir peygambere, emânete ihânet yaraşmaz. Kim ihânet ederse, kıyâmet günü ihânet ettiğiyle gelir. Sonra her nefis ne kazandıysa, (ona) eksiksiz olarak ödenir. Onlar haksızlığa uğratılmazlar.
180- Allah’ın, bol ihsânından kendilerine verdiği şeylerde cimrilik edenler, bunun kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Hayır; bu, onlar için şerdir; kıyâmet günü, cimrilik ettikleriyle tasmalandırılacaklardır. Göklerin ve yerin mîrası Allah’ındır. Allah yaptıklarınızdan haberi olandır.

104- Mücâdile

7- Allah’ın göklerde ve yerde olanların tümünü gerçekten bilmekte olduğunu görmüyor musun?. (Kendi aralarında gizli toplantılar düzenleyip) Fısıldaşmakta olan üç kişiden dördüncüleri mutlakâ O’dur; beşin altıncısı da mutlakâ O’dur. Bundan az veyâ çok olsun, her nerede olsalar mutlakâ O, kendileriyle berâberdir. Sonra yaptıklarını kıyâmet günü kendilerine haber verecektir. Şüphesiz Allah her-şeyi bilendir.

105- Ahzâb

63- İnsanlar, sana kıyâmet-saatini sorarlar; de ki: ‘Onun bilgisi yalnızca Allah’ın katındadır’. Ne bilirsin; belki kıyâmet-saati pek yakın da olabilir.

106- Nîsâ

87- Allah; O’ndan başka ilah yoktur. Kendisinde hiç-bir şüphe olmayan kıyâmet gününde sizleri muhakkak toplayacaktır. Allah’tan daha doğru sözlü kimdir?.
109- İşte siz böylesiniz; dünyâ-hayâtında onları savundunuz. Peki kıyâmet günü onları Allah’a karşı savunacak kimdir?. Yada onlara vekil olacak kimdir?.
141- Onlar sizi gözetleyip-duruyorlar. Size Allah’tan bir fetih (zafer) gelirse: ‘Sizinle birlikte değil miydik?’ derler. Ama kâfirlere bir pay düşerse: ‘Size üstünlük sağlamadık mı, mü’minlerden size (gelecek tehlikeleri) önlemedik mi?’ derler. Allah, kıyâmet günü aranızda hükmedecektir. Allah, kâfirlere mü’minlerin aleyhinde kesinlikle yol vermez.
159- Andolsun, Kitap ehlinden, ölmeden önce ona inanmayacak kimse yoktur. Kıyâmet günü, o da onların aleyhine şâhid olacaktır.

108- Mâide

14- Ve: ‘Biz hristiyanlarız’ diyenlerden kesin söz (mîsâk) almıştık. Sonunda onlar kendilerine hatırlatılan şeyden (yararlanıp) pay almayı unuttular. Böylece biz de, kıyâmete kadar aralarında kin ve düşmanlık saldık. Allah, yapageldikleri şeyi onlara haber verecektir.
36- Gerçek şu ki, inkâr edenler, yeryüzünde olanların tümü ve bununla birlikte bir katı daha onların olsa, bununla da kıyâmet gününün azâbından (kurtulmak için) fidye vermeye kalkışsalar, yine onlardan kabûl edilmez. Onlar için acı bir azab vardır.
64- Yahudiler: ‘Allah’ın eli sıkıdır’ dediler. Onların elleri bağlandı ve söylediklerinden dolayı lânetlendiler. Hayır; O’nun iki eli açıktır, nasıl dilerse infâk eder. Andolsun, Rabbinden sana indirilen, onlardan çoğunun taşkınlıklarını ve inkârlarını arttıracaktır. Biz de onların arasına kıyâmet gününe kadar sürecek düşmanlık ve kin salıverdik. Onlar ne zaman savaş amacıyla bir ateş alevlendirdilerse Allah onu söndürmüştür. Yeryüzünde bozgunculuğa çalışırlar. Allah ise bozguncuları sevmez.

109- Mümtehine

3- Ne yakın akrabâlarınız ne çocuklarınız, kıyâmet günü size bir yarar sağlar. (Allah) Sizin aranızı ayıracaktır. Allah yaptıklarınızı görendir.

En doğrusunu sâdece Allah bilir.

Hârûn Görmüş
Mayıs 2017









Hiç yorum yok:

Yorum Gönder