“Şimdi de Allah size kitabı, içinde
her-şey inceden-inceye açıklanmış olarak göndermişken Allah’tan başkasını mı
hakem isteyeceğim?. Kendilerine kitap verdiklerimiz de bilirler ki, o tamâmıyla
gerçek olarak Rabbin tarafından indirilmiştir. Sakın şüphelenenlerden olma!” (En-âm 114).
“…Sana neyi infâk edeceklerini sorarlar. De
ki: İhtiyaçtan artakalanı. Böylece Allah, size âyetlerini açıklar;
umulur ki düşünürsünüz” (Bakara 219).
“Onların çoğunluğu zandan (kuruntu)
başkasına uymaz. Gerçekten zan ise, haktan hiç-bir şeyi sağlayamaz. Şüphesiz
Allah, onların işlemekte olduklarını bilendir” (Yûnus 36).
Yazının başlığında bahsettiğimiz müslümanlar; Kur’ân’ı bilen, Sünnet’i kabûl
eden, buna göre düşünen, konuşan, yazan ve bir şeyler yapmaya çalışan insanlardır.
Yoksa bahsettiğimiz kişiler modernleşmiş -sözde- müslümanlar değildir. Onlar
zâten modernizmi, serveti ve modern-bilim ve teknolojiyi baş-tâcı yapmış ve bu
üç şeye göre hayatlarını düzenleyenler ve Kur’ân’dan, Sünnet’ten ve Dünyâ’dan
haberi olmayan kişilerdir.
Bahsettiğimiz samîmi müslümanlar, düşünsel ve siyâsî alanda olan küfür ve
şirkin gâyet iyi farkındadırlar. Bunları çok iyi bir şekilde dile getirirler,
bunlar hakkında çok isâbetli konuşurlar ve yazarlar. Bâtıl, hurâfe ve siyâsî
alanda insanları şirke ve küfre düşmekten uzaklaştırmak ve kurtarmak için
tebliğ ve dâvetlerde bulunurlar. Allah ve Peygamber yerine konan tasavvuf ve
târikâtın sözde büyüklerinin ilahlaştırılmasını, gayr-ı İslâmî dinlerin ve
düşüncelerinin yanlışlıklarını, küfürlerini ve şirklerini çok iyi bir şekilde
açığa vururlar. Hurâfeleri iyi tespit ederler. Bu yanlışları çeşitli şekillerde
açıklarlar.
Lâkin; iş modernizm, servet (ekonomi) ve modern-bilim ve de teknolojiye gelince,
bu üç etkenin ortaya çıkardığı şirki, küfrü ve dolayısıyla zulmü yeterince ve
doğru bir şekilde ele alıp da ortaya koy(a)mazlar. Hattâ bâzen de hiç-bir
eleştiri ve îtirazda bile bulun(a)mazlar. Oysa modernite, servet ve modern-bilim
ve teknolojinin ortaya çıkardığı şirk, küfür ve zulüm, en az siyâsî alandaki ve
bâtıl hurâfelerin ortaya koyduğu kadar ağır bir şirk ve küfürdür.
Bu müslümanlar bilgi eksikliğinden yada isteksizlikten dolayı modernizme
yeterli oranda eleştiri ve îtirâz getir(e)mezler. Servet konusunda çok da doğru
bir yargıda bulun(a)mazlar. Modern-bilim ve de teknolojiye ise yaptıkları bir eleştiri
ve îtirâz neredeyse yoktur. Çünkü modern-bilim ve teknolojiyi “kazanım” olarak
görmektedirler. Modern dünyâda yaşadıkları ve moderniteden bir nebze
yararlandıkları için çıban-başı olan moderniteyi olması gerektiği gibi
eleştirip îtirâz etmezler. Ekonomi konusunda gelince; müslümanlar zâten en çok
da sermâyeden ve servetten yıkılmaktadırlar. O servet ve mülk konusu var ya!;
işte müslümanlar târih boyunca hep bu konuda yanılmışlar ve ayrılığa
düşmüşlerdir. Nede olsa “mal canın yongasıdır” ya!. Kur’ân âyetleri apaçık
olmasına rağmen yine de hakîkati dile getir(e)miyorlar. Genelde insanların ama
özelde müslümanların yumuşak karınlarından biridir servet konusu. Hattâ belki
de “karnın en yumuşak yeridir” desek yanlış olmaz. Modernizm, servet ve bilim deyince akan sular
duruyor.
Modern-bilim ve teknoloji konusunda, ben müslümanlar arasında esaslıca
bir eleştiri yapan bir-iki müstesnâ dışında kimseyi göremiyorum. Çünkü modern-bilim
ve teknolojiden yararlandıklarını ve bunların faydası olduğunu söylüyorlar. Fakat
bu yararlanmanın ve faydanın yanında zarar görmek de yok mudur?. Peki bu
yararlanmanın ve faydanın bedeli nedir ve bu bedeli kim ödüyor?. Modern-bilim
ve teknolojinin elbette bir-çok zarârı vardır. Hattâ yararlarından çok
zararları vardır fakat bâzı görece yararları da olduğu için modern-bilim ve
teknolojiye yeterince eleştiri ve îtirâz yapılmıyor.
Oysa bu üç etkenin ortaya koyduğu şirk, küfür ve dolayısıyla zulüm; hurâfeler,
bâtıl düşünceler ve seküler siyâsetin ortaya koyduğu şirk, küfür ve zulümden daha
az değildir. Hattâ hurâfe ve siyâsetin ortaya koyduğu şirk ve küfrün
destekçisi; modern zihniyet, servet, modern-bilim ve teknolojiden başkası
değildir. Yoksa hurâfe ve siyâset, desteğini nereden alacak ki?.
Bir şey şirk ise orada mutlakâ küfür; küfür ve şirk varsa da orada
mutlakâ adaletsizlik ve dolayısı ile de zulüm vardır. Zulüm, şirk ve küfre içkindir.
Modernite Allah yerine aklı, peygamber yerine insanı, din yerine ise beşerî
ideolojileri koymuştur. O yüzden şirk ve küfrü, dolayısıyla da adâletsizliği ve
zulmü ortaya koymaktadırlar. Hurâfeden ve siyâsetten kaynaklanan şirk ve küfür
çok bâriz olduğu için müslümanların moderniteye karşı bir dereceye kadar eleştiri
ve îtirâzları vardır. Fakat şu da var ki; modernite, modern-bilim ve teknoloji,
hayâtiyetini servetten alır. Bu servet “batı serveti”dir ki kaynağı hırsızlık
ve sömürüye dayanan bir servettir. Fakat insanlar Dünyâ’ya göbekten bağlı oldukları
ve bunun için de mutlakâ paraya ihtiyaç duydukları için servete olması gereken
eleştiri ve îtirâzı yapamıyorlar ve de hakkı ve hakîkati net olarak ortaya
koyamıyorlar. Zîrâ bunu yaptıklarında kendilerini de eleştirmiş ve zarâra
uğratmış olacaklardır. Bunu göze alamıyorlar demek ki..
Müslümanlar modern-bilim ve teknolojiye neredeyse hiç ses çıkar(a)mıyorlar.
Çünkü modern hayat, bilim ve teknolojiyle sürdürülüyor. Fakat modern zulümler
de bilim ve teknolojiyle ortaya konuyor ve sürdürülüyor. Oysa doğal-bilim zulme
dönmüyordu. Modern-bilim ve teknoloji ise zulmü ayyuka çıkarmış ve tüm Dünyâ’ya
yaymıştır. İnsanları bu yolla madden ve mânen perişân etmektedir. Buna rağmen
müslümanlar hem yeterli bilinçte olmadıklarından, (çünkü
Kur’ân’ın da modern-bilim ve teknolojiyi desteklediğini ve benimsediğini
zannediyorlar hem de belki de işlerine gelmediği için) bir eleştiride ve îtirâzda bulunmuyorlar.
Böyle olunca da modern-bilim ve teknoloji sanki Allah’ın da murâdıymış gibi
algılanıyor ve tam da olması gerektiği ve hatâsız-kusursuz düşünceler ve teoriler
ortaya konulduğu zannediliyor. Hattâ Kur’ân da modern-bilim ve teknolojiye göre
yorumlanıyor. Üstelik en doğru ve isâbetli yorumun da modern-bilim ile
yapılabileceğini zannediyorlar.
Aslında moderniteye yeterli eleştiri ve îtirâz yapılmadığında ve hattâ
isyân edilmediğinde, servete de yanlış yorumlar yapılıyor ve modern-bilim ve
teknolojiye de bir şey denemiyor ve eleştiri ve îtirâz edilemiyor. İyi de
kardeşim, Dünyâ’nın yarısını ateş çemberi içinde bırakan şey modern ideolojiler,
düşünceler, sistemler, sûni ve haksız kazançla elde edilmiş servet ve bunun
desteklediği modern-bilim ve teknoloji değil mi?. Mazlumları mazlumlaştıran
etken nedir ki?. Uçağı olmayan devletlere uçağı olan devletler zulmediyor. Çünkü
üstlerine binlerce metre yükseklikten bombalar atılıyor ve evleri başlarına
yıkılıyor. İnsanlar bu güce karşı bir şey yapamıyorlar. İnsanları parayla
kontrôl ve esir ediyorlar ve de köle gibi kullanıp sömürüyorlar. Çalıp çırptıkları
ve sömürdükleriyle zenginleşiyorlar ve o zenginliği de yine köleleştirmek ve
sömürmek için kullanıyorlar. Böylece servetlerine servet katıyorlar. O hâlde
servet nasıl bu kadar mâsum kabûl edilebiliyor?. Yine; bu sömürüyü yapmak için
modern-bilim ve teknolojiyi kullanıyorlar ve insanlığın târih boyunca görmediği
oranda zulümler ortaya koyuyorlar.
Peki bunu yapmaktan niçin çekinmiyorlar?. Niçin insanlıktan bu derece
çıkmışlardır?. Çünkü artık Allah, din ve âhiret kaygıları kalmamıştır, zîrâ modernizm
bunu ortadan kaldırmış ve Allah yerine aklı, bilimi ve insanı koymuştur.
Modernitede merhâmetli ve vicdanlı davranmak gereksiz görüldüğü gibi, adâleti
gözetmenin de bir anlamı kalmamıştır. Zîrâ din olarak hak dîni değil, Allah’sız,
vicdansız, merhâmetsiz ve zâlim modern-bilim ve teknolojiyi kabûl etmişlerdir.
Tüm bunlar üzerinden servete tapılmaktadır.
O hâlde bahsettiğimiz müslümanların bu konuda da duyarlı olmaları ve
bunları eleştirel bir tarzda incelemeleri ve de eleştirip îtirâz etmeleri
gerekmektedir. Çünkü bunu yapacak başka kimse de yoktur. Zîrâ biz moderniteye,
bilim ve teknolojiye yeterli oranda ses çıkarmadığımızda, serveti
eleştirmediğimizde, eleştirip durduğumuz hurâfeler, bâtıl düşünce ve inanışlar
ve kâfir ve müşrik siyâset de hayâtiyetini devâm ettirecek ve müslümanlar boşa
kürek çekmiş olacaklardır. Çünkü bu konuda hiç-bir yol alamayacakları gibi
geri-geri gitmek zorunda kalacaklardır ki, olan şey budur.
Hurâfelere, tasavvuf, târikat ve sapık düşünce, ideoloji ve dinlere
eleştiri ve îtirâz gereklidir. Müslümanlar bunu iyi bir şekilde yapıyorlar.
Fakat bunlar oturulup durulan yerden yapılmaktadır ve zâten bu nedenle yâni
eylemsiz şekilde eleştirildiği için hâkim güçler tarafından engellenmiyor ve
dolayısıyla eleştiriler bolca yapılabiliyor ve aslında müslümanlara eleştirip
îtirâz etmek için de sâdece bu alan bırakılıyor. Fakat iş, amel-eylem
gerektiren ve mecbûren amel-eyleme dönüşen “vazgeçişler”in yapılması ve kafa ve
beden konforunun bozulmasını gerektiren modernite, servet ve modern-bilim ve
teknoloji eleştirisine gelince, yeterli oranda yada hiç eleştiri ve îtirâz
yapılmıyor, bunlar konuşulmuyor, konuşan ve
yazan engelleniyor ve suskun bırakılıyor. Bunun nedeni maalesef müslümanların
yeterli bilgide, dirâyette ve cesârette olmamalarıdır. Kafa ve beden konforunu
bozmayı göze alamamaktan kaynaklanan yönü de vardır tabi.
Nasıl ki tasavvufun ve târikatların hurâfe ve sapıklıklarına, bâtıla,
uydurmalara, zırvalıklara, aslı-astarı olmayan rivâyetlere ve küfür ve şirk
siyâsetine haklı ve yeterli şekilde eleştiri yapılıyorsa ve îtirâz ediliyorsa;
modernizm, servet ve modern-bilim ve teknolojiye de aynı yeterlilikte eleştiri
yapılmalı, îtirâz ve icâbında isyân edilmelidir. Zîrâ küfür, şirk, adâletsizlik
ve dolayısı ile zulmün asıl çıkış-noktası ve besleyicisi, modernizm düşüncesi,
servet ve bilim-teknolojidir.
En doğrusunu sâdece Allah bilir.
Hârûn
Görmüş
2019 Aralık
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder