“Öyleyse sen yüzünü Allah’ı birleyen (bir hanif)
olarak dîne, Allah’ın o fıtratına çevir; ki insanları bunun üzerine
yaratmıştır. Allah’ın yaratışı için hiç-bir değiştirme yoktur. İşte dimdik
ayakta duran din (budur). Ancak insanların çoğu bilmezler” (Rûm 30).
Modern Dünyâ ve
Modern insan, ârızalanmıştır. Modern Dünyâ büyük bir sapmanın yaşandığı bir
alan hâline gelirken, modern insan da bu alanı çeşitli sapmalarla
doldurmaktadır. Modern Dünyâ ve modern insan, doğal ve normâl olan “klâsik dünyâ”nın
ve insanın ârızalanmış ve ifsâd olmuş şeklidir.
Küçük yaşından
îtibâren batı’nın çizgi-filmleriyle; gençliğinde de sinema-filmleriyle
yetişenlerin, modern dünyâya bir eleştiri, îtiraz ve isyanlarının olmadığı çok
net görülen bir şeydir. O hâlde modern insan, modern Dünyâ’ya bir eleştiri,
îtirâz ve isyânı olmayan varlıktır. Modern insan bu bağlamda “ifsâd olmuş”
insandır. Modern dönemde, “ekinin ifsâdı” tamamlandı. Neslin ifsâdı ise çeşitli
kanallar üzerinden yapılmaktadır.
Modern Dünyâ’da
insanı en çok aptallaştıran şey, teknolojidir. Modern gençliğin elinden akıllı
telefonları, teknolojik ürünleri ve sosyâl medyayı aldığınızda, dımdızlak
ortada kalırlar. Modern gençliğin sorunu,
“sorunu” olmamasıdır. Modern gençlik mahrûmiyetten mahrumdur. Modern
insan hiç-bir şeyi dert etmediği gibi, dert etmenin düşüncesinden bile rahatsız
olmaktadır.
Modern insan,
fıtrata, normâle ve doğal olana isyân eden varlıktır. Modern insan, “Allah’tan
daha iyisini yapabileceğini zanneden” insandır.
Modern insan
istiyor ki, inanılması gereken şeye, “kendi istediği gibi” inansın. Modern insan Allah karşısında “özerk” olmak isteyen
varlıktır. Dünyâ-içinde kendine bağlı; Dünyâ-dışında (mecbûren) Allah’a bağlı.
Modern insan ve
artık müslümanlar da, “Dünyâ’da rahat etme”ye kilitlendi. İyi de Dünyâ bir
“imtihan dünyâsı” değil mi?. İmtihanın olduğu yerde rahatlık olur mu?. Modern insan, “başkalarına” bakarak rahatlayan yada
acı çeken insandır. Onu huzurlu yada huzursuz eden şey, başkalarına bakarak
yaptığı kıyaslamadır.
Modern insan,
“imtihan”dan kurtulmak için çabalayan insandır. Bu bağlamda en çok da bilimi
kullanıyor. Oysa modern insan, “aynadan labirentler”e hapsolmuş durumdadır.
Modern insan,
2+2’nin 5 olduğuna inandırılmış olan insandır. Buna öyle bir inanmıştır ki,
birileri de çıkıp, “hayır kardeş!, 5 değil, 4 eder” dese; ilk önce espri
yapıyor diye gülüyor; sonra onu cehâletle suçluyor ve en sonunda da 2+2’nin 4
olduğunda ısrâr edenleri, “fitne çıkarmak”la suçlayıp “terörist” îlan ediyor. Modern insan, “sistem” ne dediyse yapıyor ve hiç
îtirâz etmiyor. Bunun, “sisteme köle olmak” demek olduğunu fark etmiyor.
Modern insan,
daha çok yemek için daha çok çalışan insandır. Fakat modern insan, “üç kuruşa
beş köfte yemek isteyen” insandır.
Modern
insan, “gösterişli olan”ı “güzel olan” zannediyor. Modern insan, alışkanlıklarının
nesnesidir. Modern insan, bir şeyin bilgisini, o şeyi kendisi zanneden
insandır. Modern insan, her-şeyi bildiğini ve bilebileceğini zanneden bir
câhildir. Cehâlet zâten budur.
Modern insan,
değer-merkezli değil, yarar-merkezli düşünüyor ve eylemde bulunuyor. Modern
insan, günaha girmekten değil, günaha girememekten korkan insandır.
Modern insan,
dîni; rûhu için değil, bedeni için kullanmak istiyor. Modern insan, Dünyâ’yı
ıskalamamak için dîni ıskalayan kişidir. Oysa modern insan, ayakta durmaktansa
sürünmeyi kabûl etmiş olduğunun farkında değildir.
Modern insan, modern hazları yaşayamamanın sıkıntısını çeken insandır. Bu
nedenle modern
insan, maddenin etrâfında, maddenin parçacıklarından bile daha hızlı dönüyor.
Modern insan;
“değer bilinci” olmayan insandır. Olmazsa-olmaz olan bir değeri bulunmadığı
için, görüşlerinin sağlamasını yapacak bir dayanağı yoktur. Böylece mecbûren
nefsine göre düşünmekte ve yaşamaktadır. Modern
insan, modern kuralları din edinmiş olan kişidir.
Modern insan;
“haz alıyorum, o hâlde yaptığım doğrudur ve bu nedenle de haklıyım” diyen
insandır. Fakat modern insana hiç-bir şey yetmiyor, onu hiç-bir tatmin etmiyor.
Modern insanın
“fikir” zannettiği sözlerin çoğu, aslında “duygular” ve “vehimler”dir. Modern
insanın değeri, putunun değeri kadardır. Modern insanı hayâttan koparan şey
“kâlp krizi”nden ziyâde, “kâlbî krizler” yaşamasıdır.
Modern insan,
“dînine ihânet eden” insandır. Modern insanın ve insanın en önemli özelliği,
vicdânını ve merhâmetini kaybetmiş olmasıdır. Modern insan, “gözü açılmış”
fakat gönlü/kâlbi kararmış/körelmiş kişidir.
Modern insan,
“dîniyle değil, partisiyle iftihar eden” insandır. Modern insan, “çok” olanın
“doğru olduğu”nu zanneden ahmak kişidir. Modern insan, cehennem ateşinin tam
ortasında olmasına rağmen cennette yaşadığını zannediyor. Modern insan, keyfine
tapan kişidir.
Modern insan,
koşulların yönlendirdiği kişidir. Hâlbuki bir insanın, Kur’ân’a göre yaşaması
gerekir. Modern insan, dîni, spekülatif bir
çalışma alanından ibâret görüyor. Modern insan, İslâm ile değil,
İslâm’laştırılan ile meşgûldür. Modern insan, Kur’ân’ın sosyâl ve siyâsal
boyutuna iknâ olmadığı için, modern-lâik-seküler-demokratik-liberâl-kapitâlist
sistemlerin sosyâl ve siyâsal boyutuna îman etmektedir.
Modern insanın
düşünce şekli ve tarzı, modernizmin düşünce şekli ve tarzıdır. Bu düşünce-şekli
aslında çok kısır ve dardır. Hâlbuki İslâm düşüncesi velûddur. İnsanlar bu
düşünce yerine modernist kısır düşünceye göre düşünmekle kendilerine yazık
ettiler/ediyorlar.
Modern
insanın İslâm’a bağlılığı, benimsediği hayat-tarzına dokunulduğu yerde bitiyor.
Modern insanın en büyük
sorunu, “îman” ile “itaat”i ayırmasıdır. Îman ettiğini söylüyor ama itaat
etmiyor. Modern insanın sorunu şu; “İslâmî yaşam tarzı”na göre mi, “yoksa
küresel yahudi yaşam tarzı”na göre mi yaşayacak.. İkisi birlikte sırıtıyor
çünkü.
Modern insanlar
artık, “yorumlanmamış Kur’ân”a inanmıyorlar. Modern insanlar İslâm’a bir “dâvâ”
olarak bakmıyorlar bu nedenle. Zîrâ “yorumlanmış Kur’ân” bir dâvâdan
bahsetmiyor. Bu nedenle de modern insan İslâm için bir fedâkârlıkta bulunamadığı
gibi, bunu düşünemiyor bile.
Modern insanın
yeni âmentüsü: “Zaman sana uymuyorsa, sen zamâna uy” sözüdür. Modern insanlar, “düzeltmek” için, hiç-bir şeyi
kırıp-dökmeden, hiç gürültü-patırtı yapmadan bir düzeltmenin olabileceğini
zannediyorlar. Oysa insanlık-târihinde sessiz-sedâsız yapılmış bir “düzeltme”
örneği yoktur.
Modern insanlar,
“Rabbim Allah’tır” demenin ne olduğunu bilmiyor. Bu nedenle modern insanlar,
îtikatta Kur’ân’a bağlı olduğunu söylerlerken, amelde demokrasiye göre hareket
ediyorlar.
Modern
insanların İslâm’ı anlama(ma) yolundaki ana problemi; 23 yıllık yaşanmışlığı,
vahyin indiği toplumun sosyo-kültürel yapısını ve târihi ortamı yok saymasıdır.
Modern insan zannediyor ki
Allah, tam da bu mevcut Dünyâ’yı hayâl ediyordu ve her yönüyle aynen böyle bir
Dünyâ inşâ etmelerini istiyordu insanlardan. Şimdi böyle bir Dünyâ bulunduğuna
göre Allah çok memnun ve râzı bu durumdan.
Modern insan,
doğal yaşamdan mahrumdur. Modern yaşam-tarzı modern insana hayâtı yaşama
fırsatı tanımıyor. Modern insanın boş zamânı yok. Çünkü modernizm ona boş zaman
bırakmıyor. İnsan yalnız kalınca doğal olarak Allah’ı düşünmeye başlar. Bu
nedenle modernizm, insanı hiç yalnız bırakmak istemez. Televizyon, biraz da bu
nedenle vardır. Cennet, bitki ve ağaçların bolluğundan dolayı dibi gözükmeyen
bahçedir. İşte modern insan bu bahçeden (cennet) mahrumdur. Çalışmak bir
araçtır. Modern zamanlarda insanlar onu amaç edindi. Bir de âhiretten şüphesi
olanlar amaç edindi.
Modern insan
depresiftir. Depresyon, modern hıza ayak uyduramamaktan kaynaklanır ilk-başta.
Allah’sız
zihniyet, insanın târifini târih boyunca şu şekilde yapmıştır: “İki ayak
üzerine kalkan hayvan; “âlet yapan-kullanan hayvan”; “düşünen hayvan”; “konuşan
hayvan”; vs. Modern zamanlarda ise dile getirmeseler de zımnen şunu
söylüyorlar: “İnsan, çalışan hayvandır”.
Apartman denilen
modern sözde evlerde modern insanı tutmak imkânsızdır. Modern insan kentte,
yaşamıyor, sâdece bulunuyor. Modern kentler “yaşanılan yerler” değil;
insanların “orada bulunmak” zorunda olduğu yerlerdir.
Modern kentler,
günaha girmeden yaşanamayacak olan yerler oldu çıktı. Modern kentler insana
göre değil, insanlar modern kentlere göre şekillendiriliyor. Modern kentler,
“harbî yaşamlar”ın blôke edildiği, “yalandan yaşanılan” yerlerdir. Modern kentler, “yaşanmışlık”ın yok edildiği
merkezlerdir. Modern kentler gün geçtikçe ruhsuzlaşıyor. Bu-arada modern insanı
da ruhsuzlaştırıyor.
Modern
köle edinme şekli, borçlandırmayla oluyor. Buna göre modern insanların büyük
çoğunluğu, fâiz-merkezli bankalar tarafından köleleştirilmiş durumdadır.
İnsanlar bankaların kontrôlünden çıkamıyorlar.
İnsanlar târihte
hiç-bir zaman evsiz yaşamamışlardır. Modern insan, ilk defâ modern dönemde
evsiz kalınmaktadır. İnsanlar, “modern dünyâ
yükü”nün ağırlığı altında bitâp düşmüş durumda ve bu nedenle belini
doğrultamıyor.
Ahlâktan
tâviz vermeden modernleşme olmaz. Modern insan, bu tâvizi vermiştir. Çünkü
modern insan, İslâm medeniyetinde yaşamanın huzûrundan ilmel-yakin de olsa
haberi olamayan; modern yaşamın hazlarıyla büyülenmiş durumdadır ve modern dünyâyı
“cennet” zannetmektedir.
Modern insan “iyi
paketlenmiş kötü bir Dünyâ”da maddî-mânevi sıkıntılar içinde yaşamaktadır. Modern
insan, kendisi ile savaştığı kadar şeytan ve tâğutlar ile savaşsaydı böyle
rezil bir durumda olmazdı.
Ey modern
insan!. Mâdem ki mevcut modern hayâtı seviyorsun ve ondan memnunsun; o hâlde o
hayâtın köleliğini de yapmak zorundasın. Modern hayâtta yaşamanın bedelini hiç
îtiraz etmeden ödeyeceksin!.
Hurâfeye; Kur’ân ve Sünnet-merkezli değil de, modern seküler
batı-merkezli eleştiri ve îtirazda bulunmak, tersinden hurâfe üretmektir.
“Klâsik hurâfe” yerine, “modern hurâfe” ortaya çıkar böylece. Modern insanların-müslümanların
gittiği yön-yol budur.
İslâmî hayat ve
modern hayat karşısında ikilimde kalan müslümanlar, İslâm iddiâlarına rağmen
modern hayâtı seçtiler. Böylece “îtikatta İslâm”, “amel ve eylemde modernite”
olarak absürd bir durum ortaya çıktı.
Mesele
şu: Yürürlükte olan mevcut yanlış dîni anlayışı Kur’ân’a-sünnete göre mi
değiştireceğiz; yoksa modernizme göre mi değiştireceğiz?. Modern insan (hattâ müslüman), “İslâm’ın
Dünyâ’ya hâkim olma düşüncesi”nden, zebraların aslandan kaçtıkları gibi
kaçıyor. Bu nedenle de mevcudu onaylamaktan başka bir çâre bulamıyor ve
kendisine daha az zulmedecek kişiler tarafından yönetilmeyi istiyor ve bunu
savunuyor.
Modern insan;
mevcut Dünyâ’nın, modern yaşam-tarzının normâl, doğal ve fıtri olmadığının,
böyle olunca da aslında ideâl bir hayat yaşayamadığının farkına varmalı ve şu
kısacık hayatta, doğal, fıtrî ve normâl bir hayâtı yaşayabilmenin çâresini
düşünmelidir. Bunun da tek yolu, modern-merkezli düşünme, inanma, söyleme ve
amel-eylem şeklini bırakıp, Allah’ın emrettiği ve Peygamber’in vahyi-merkezli
uyguladığı İslâmî yaşam-şeklini seçmelidir.
İslâmî bir hayâta ulaşmanın formûlü ise,
Kur’ân-merkezli; bilgi-bilinç-îman-amel ve eylem-direniş-sabır-hicret-devlet-cihad-şehâdet-medeniyet
sürecidir. İşte Allah’tan başkalarına kulluğun olmadığı bir Dünyâ’ya, ancak bu
sürecin zorluklarını göze alabilen adanmış bir toplum oluştuğunda
ulaşılabilecektir.
Unutmayalım ki
Dünyâ, bir “imtihan dünyâsı”dır.
En doğrusunu sâdece Allah bilir.
Hârûn
Görmüş
Mayıs 2018
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder