“Her-şeyden de iki çift yarattık, olur ki
inceden-inceye düşünürsünüz”
(Zâriyat 49).
“O (Allah), gökleri ve yeri benzersiz yaratandır. O bir
şeyi diledi mi ona sâdece; ‘ol’ der, o da hemen oluverir” (En-âm 101).
Allah’tan gayrı, mikrodan-makroya
tüm varlık, çifti-eşi ile birlikte yaratılmıştır. Yaratılmış olan her-şeyin
çifti vardır. Çünkü bir şeyin çiftinin olmaması hem kâinattaki hem de Dünyâ’daki
dengeyi bozar. Bu insan için bile böyledir. İslâm’da çifti ve eşi olmamak
durumu olan bekâr kalmanın uygun olmaması biraz da bu nedenledir. İslâm’da “nikâh
altında ölmek” önemlidir.
İslâm’a göre tek ve bir olan “yalnızca
Allah”tır. Bu, “yalnızlık (yâni çifti ve eşi olmama durumu) Allah’a mahsustur”
sözüyle ifâdesini bulur. Zâten Allah’ın çiftinin olması şirk ve küfürdür ki tüm
peygamberlerin gönderilmesinin sebebi bu şirki ve küfrü kaldırmak olduğu gibi,
onlara gönderilen vahiylerin ana-konusu da budur. Allah’tan başka ilahlar
edinmek ve böylece bir-çok ilah olduğunu söylemek, savunmak ve bu ilahlara ibâdet
ve kulluk etmek, İslâm’da aslâ kabûl edilmez. Zîrâ bu kabûl edildiğinde, hayâtı
“sâdece Allah’a göre” değil, Allah’tan başka sahte ilahlara göre düzenlemek,
onlara göre düşünmek, onlara göre konuşmak ve onlara göre eylem hâlinde olmak
durumu ortaya çıkar. Kur’ân’ın “Allah’tan başkalarına kulluk ve ibâdet etmek”
dediği şey budur. Bir âyette bu durum şu şekilde açıklanır…
“Onlar,
Allah’ın berisinden bilginlerini ve din-adamlarını, bir de Meryem-oğlu Mesih’i
rabler edindiler. Oysa ki, hepsi ancak bir ilaha ibâdet etmekle emrolunmuşlardı
ki, O’ndan başka hiç-bir ilah yoktur; O, onların ortak koştukları her-şeyden
münezzehtir” (Tevbe 31).
Bu âyeti duyan Adiy ibni
Hatem îtirâz etmişti; “ben de bir hristiyanım fakat biz ahbar ve ruhbanlarımızı
Rab edinmiyor ve onlara ibâdet etmiyoruz” demişti. Bunun üzerine Resûlullah
şöyle buyurdu: “Allah’ın haram kıldığını helâl, helâl kıldığını da haram
kıldıklarında onların dediklerini kabûl etmiyor musunuz?”. Adiy ibn-i Hatem
“evet, kabûl ediyoruz, çünkü onlar dînî konularda yetkili kişilerdir” dedi.
Bunun üzerine Resûlullah: “İşte bu onları Rab edinme değil de nedir?” buyurdu.
Ne ki “tek”tir, “yaratan”dır,
ne ki “çift”tir, “yaratılan”dır. Mahlûk olanın mutlakâ çifti ve eşi vardır. Bu
durum atom-altı ve atom-üstü tüm yapılarda da böyledir. Her-şeyin çift
yaratılması, Allah’ın kâinâta koyduğu temel yasalardan biridir ve bu yasaya
uymayan şey ya sorunludur yada yanlıştır. İşte Big-Bang Teorisi de Allah’ın
yasasına ve gönderdiği âyetlere uymak bakımından sorunlu yada daha doğrusu yanlış
bir teoridir. Bu yanlış “her-şeyin çift yaratılması” hakîkatinde de açığa
çıkar. Caner Taslaman, bir makâlesinde, her-şeyin çiftler hâlinde
yaratıldığında şu şekilde bahseder:
“Modern-bilimin
karşımıza çıkardığı evren tablosuyla tüm maddenin atomlardan, atomların ise
daha küçük parçacıklardan oluştuğunu öğrendik. Mikro-fiziğin en önemli
bilgilerinden biri bu parçacıkların çiftler hâlinde ortaya çıktığıdır. Ünlü
fizikçi Paul Dirac, bu konudaki çalışmalarından ötürü 1933 yılında Nobel Fizik
Ödülü’nü almıştır. Elektrona karşı pozitron, protona karşı anti-proton, nötrona
karşı anti-nötron mevcuttur. Maddenin daha küçük parçacıkları da eşler hâlinde
vardırlar; ‘up’ (yukarı) kuarka karşı ‘down’ (aşağı), ‘charm’ (câzibeli) kuarka
karşı ‘strange’ (garip), ‘top’ (üst) kuarka karşı ‘bottom’ (alt) bulunmaktadır.
Sonuçta evrendeki ‘tüm maddi varlıklar’, eşler hâlinde vâr olan parçacıklardan
oluşmaktadır. Bunlar tüm maddî varlığı oluşturdukları için maddî varlığın hepsi
‘eşler hâlinde vardır’ demektir. Bu bilgiye sâhip olarak Kur’ân’a bakıp,
Kur’ân’da şu âyetleri okuduğumuzda; evrenin bu çok temel bilgisiyle Kur’ânî
uyumu keşfederiz: ‘Yeryüzünün bitirdiklerinden, kendi benliklerinden ve daha
bilmediklerinden hepsini eşler hâlinde yaratan çok yücedir’ (Yâsin 36). ‘Her-şeyden
de iki çift yarattık, olur ki inceden-inceye düşünürsünüz’ (Zâriyat 49)”.
Başka bir yazıda da
her-şeyin çift ve eşli olarak yaratıldığından şu şekilde bahsedilir:
“Aslında eşli yaratılış-bilinci bilim-insanlarının
zihnine o kadar yerleşmişti ki, ‘top’ kuarka (üst kuark) ismini daha bu kuark
bulunmadan verdiler. 1994 yılının Mayıs ayındaki Time Dergisi’nin kapağı ‘top’
kuarkın keşfini haber veriyordu. Meşhûr Fermi laboratuvarlarında yapılan
çalışmalarla ‘bottom’ kuarkın (alt kuark) eşi olan ‘top’ kuark keşfedildi.
Gözlediğimiz tüm maddî dünyâ bu parçacıklardan meydana geldiği için, bütün
maddî varlığın eşli yaratılış üzerine kurulu olduğunu rahatlıkla
söyleyebiliriz.
Bütün maddî dünyâyı kuşatan diğer bir
eşli yaratılış, tüm temel parçacıkların zıtları olan anti-parçacıkların vâr
olmasıyla kendini göstermektedir. Bu, fizik alanındaki en önemli keşiflerden
biridir. Proton zıt eşi anti-proton ile berâber vardır. Elektron zıt eşi
pozitron ile berâber vardır. Nötron zıt eşi anti-nötron ile berâber vardır.
Proton ve nötronları meydana getiren kuarklar atom-altı tabloda zıt eşleriyle
berâber yer alırlar. Tablodaki altı kuarkın her birinin anti-parçacığı
mevcuttur”.
Bir fizikçi de şöyle der: “Fizik, doğadaki her temel
parçacık için karşıt bir parçacık olmasını gerektirir. Örneğin protonun karşıt
parçacığı karşıt protondur. Nötronlar gibi bâzı nötral parçacıkların dâhi
karşıt parçacıkları vardır. Parçacıklar ve karşıt parçacıklar
karşılaştıklarında birbirlerini ortadan kaldırarak saf bir ışınım ortaya
çıkarırlar”.
Bu söylenenlerden açıkça
anlaşılan şey, “kâinatta çifti olmayan hiç-bir parçacığın olmadığı”dır. Peki “kâinatta
çifti olamayan parçacıkların olmaması”nı tüm zamanlar için mi, yoksa sâdece
belli zamanlar ve şu-an için mi anlamalıyız?. Yâni “çifti olmayan parçacık
yoktur” sözü tüm zamanlar için geçerli değildir midir?. Tabî ki geçerlidir.
Zîrâ Allah’ın sünnetinde değişiklik olmaz. O hâlde Kur’ân’ın ilgili âyetini;
“kâinatta hiç-bir zaman çifti olmayan bir parçacık olmadı, bulunmadı” diye
anlamamız gerekir. Çünkü; “Düşünüp, ibret alabilmeniz için her-şeyi çiftler
hâlinde yarattık” (Zâriyat 49) âyeti tüm zamanlar için indiğine göre,
yaratmanın belli bir aşamasından değil, her aşamasından ve tüm zamanlarından
bahsediyor demektir. O hâlde âyet; “biz hiç-bir zaman çifti olmayan bir
parçacık yaratmadık” anlamındadır.
Ehad (eşsiz bir) olan Allah, âlemde yarattığı her-şeyin
karşıtını da yaratmıştır. “Ehad” Allah için kullanıldığında, hiç-bir karşıtının
bulunmadığı ve karşılaştırılamaz bir varlık olduğu anlamına gelir. Allah’ın
her-şeyi çift yaratmış olmasının bir hikmeti de, kendi “bir”liğinin ortaya
çıkması ve anlaşılması içindir.
Çifti olmayan varlık, hayâtiyetini devâm ettiremez. Allah
ise “varlığı yaratan ve hayâtiyetini sağlayan”dır, bu yüzden de bir çifte
ihtiyaç duymaz.
Caner Taslaman, yukarıdaki
sözü ile her-şeyin çiftler hâlinde yaratıldığını ve Allah’ın kâinâta koyduğu
yasayı güzel bir şekilde göstermiştir. Böylece Kur’ân’a uygun bir yorum da
yapmıştır. Fakat sıra Big-Bang Teorisi’ne gelince, onu savunmak uğruna
her-şeyin çiftler hâlinde yaratılmasına sekte vuracak şeyler söyler ve
çelişkiye düşer. Big-Bang Teorisi sürecini anlatırken her-şeyin çiftler hâlinde
yaratıldığı hakîkati, Big-Bang sürecinin belli bir aşamasında bozuluyor. Böyle
olunca da -Allah’ın sünnetullahında ve Kur’ân’da bir çelişki olmayacağına göre-
Big-Bang Teorisi’nde büyük bir çelişki açığa çıkıyor. Bu çelişki
(müslümanlar-mü’minler yâni Kur’ân’a kayıtsız-şartsız îman edenler için) Big-Bang
Teorisi’nin yanlış olduğunu ortaya koyacak kadar büyüktür. Şöyle ki…
Teori’ye göre “büyük
patlama”dan kısa bir süre sonra madde ve anti-maddenin çarpışarak birbirlerini
imhâ etmeleri gerekeceğinden dolayı evrendeki tüm maddenin yok olması gerekiyordu.
Fakat böyle olmadı. Bunun nedeni olarak şöyle deniyor: “Big Bang’den sonra
açığa çıkan protonlar ile anti-protonlar ve nötronlar ile anti-nötronlar
birbirini yok eder. Fakat varlığın ve canlılığın oluşabilmesi için proton
sayısının anti-protonlardan ve nötron sayısının anti-nötronlardan daha fazla
olması gerekiyordu ve öyle olmuştur”. “CP (Charge Parity) İhlâli” denilen
“doğanın maddeyi niçin anti-maddeye tercih etmesi” olayıyla birlikte
parçacıklar birbirlerini yok etmemiş ve süreç devâm etmiştir. .
Evet; böyle olmadı ve
çiftler birbirini yok etmedi. Çünkü Big-Bang sürecinin belli bir zamânında bâzı
nedenler sonucunda meselâ pozitronlar ve anti-protonlar çiftlerinden sayıca
daha fazla hâle geldi. Yâni “çiftinin olmadığı-bulunmadığı parçacıklar” açığa çıktı.
Kâinât, yâni galaksiler, yıldızlar ve gezegenler işte “çifti olmayan” bu
parçacıklardan oluştu. Big-Bang sürecinde kabûl edilen işleyiş ve süreç budur.
Fakat bu durumda “çifti olmayan proton, nötron ve pozitronlar”dan bahsetmemiz
gerekecektir. Big-Bang sürecinin belli bir ânında bâzı parçacıkların
çiftlerinin olmadığı bir sürecin ve durumun yaşandığı söyleniyor.
Anti-parçacığı olmayan yâni çifti olamayan parçacıklar olmuş. Big-Bang süreci
bunu söylüyor. Teori’nin, ortaya çıkan bu çelişkiden kurtulması için, Allah’ın
kâinâta koyduğu yasa ihlâl edildiği gibi, Kur’ân’daki âyet de görmezden
geliniyor. Çünkü Allah, bir süreliğine de olsa, belli bir zamanda “çifti
olmayan” bir parçacığı yaratmış oluyor. Oysa Allah hiç-bir zaman çifti-eşi olmayan
bir varlık yaratmamıştır. “Yok, her zaman çiftleri vardı” deniyorsa, o zaman çiftleri
olan parçacıklar zâten ilk başta birbirlerini yok etmiş olmalı ve Big-Bang ile
kâinâtın oluşması o anda sonlanmalıydı. Böylece yaratılışın Big-Bang Teorisi
ile olmadığı anlaşılmalıydı.
Bir müslüman için bu
çelişkiyi es geçmek olmaz. Çünkü Big-Bang sürecinin bir noktasında Allah’ın
kâinâta koyduğu yasanın ihlâl olması söz-konusudur ki bu durum Kur’ân
âyetlerinin de görmezden gelinmesi demektir. Bu durum; Allah’ı, Dîni ve Kitab’ı
takmayanlar için sorun olmaz ve o çelişkiyi “CP (Charge Parity) İhlâli” gibi
bir eklemeyle yada yorumla atlayabilirler ve görmezden gelebilirler. Böylece
kendilerini rahatlatabilirler. Fakat bir müslüman için bu durum ve çelişki
görmezden gelinemeyecek kadar büyüktür. Çünkü bâriz bir çelişki ortaya çıkmıştır.
Öyle ki, ya Big-Bang Teorisi’ni iptâl ve inkâr etmek, yada sünnnetullahı ve
Kur’ân’ı iptâl ve inkâr etmek seçenekleri ortaya çıkmıştır. Zîrâ Allah her-şeyi
eşler ve çiftler hâlinde yaratmıştır ve bu yaratılış en baştan bêri böyledir. Çünkü
bunun aksini söyleyen bir âyet yoktur. O hâlde Big-Bang Teorisi, sürecin belli
bir ânında, her-şeyin çiftler-eşler hâlinde olmasını sekteye uğratacak bir
sürecin ve aşamanın olduğunu söylediğinden ve de bu durumun sünnetullaha ve
Kur’ân’a aykırı olmasından dolayı yanlış bir teoridir. Çünkü şöyle deniliyor:
“Big-Bang’den sonra açığa çıkan protonlar ile anti-protonlar ve nötronlar ile
anti-nötronlar birbirini yok eder. Varlığın ve canlılığın oluşabilmesi için
proton sayısının anti-protonlardan ve nötron sayısının anti-nötronlardan daha
fazla olması gerekiyordu ve öyle olmuştur”. Eğer proton ve nötronların
sayısının, anti-protonlardan ve anti-nötronlardan daha fazla olduğu bir zaman
olmuşsa, o zaman “sayıca fazla olan” proton ve nötronların, “çiftlerinin-eşlerinin
olmaması durumu” söz-konusu olur. Yâni çifti-eşi olmayan proton ve nötronlardan
bahsetmek gerekir. Eğer atom-altı parçacıklarda “çok-eşlilik” söz-konusu
değilse, o zaman eşleri olmayan fazladan proton ve nötronlardan bahsediliyor
demektir. Fakat bu, hem “çifti-eşi olmayan ve dolayısı ile tek ve bir olan
parçacıkların olması” demektir ki teklik ve birlik sâdece Allah’a mahsus
olduğundan dolayı çifti ve eşi olmayan parçacıkların olduğunu söylemek ve kabûl
etmek, tek ve bir olan parçacıkların ilahlaştırılması anlamına gelir; hem de
her-şeyin çiftler ve eşler hâlinde yaratıldığı yasasının ve bunu söyleyen
âyetin yanlışlanması anlamına gelir. Lâkin ne sünnetullahın ne de Kur’ân âyetlerinin
yanlışlanmasından bahsedilemeyeceği için, “yanlış olan şey Big-Bang Teorisi’dir”
sonucu açığa çıkar.
“Parçacık fiziği teorileri,
evrenin ilk oluşum aşamalarında madde ve karşı-maddenin aynı miktarda olmasını
gerektirir. Ama bugün karşı-madde yok denecek kadar azdır ve bu madde ve
karşı-madde dengesizliği bir muammâ olmaya devâm etmektedir” denir. Yâni bir mü’min
için her-şeyin çiftler-eşler hâlinde yaratılmış olması, Big-Bang Teorisi’nin
yanlış olduğunu söylemesini gerektirir. Fakat modern insanın, modern-bilime
meftûn ve râm olmuş olmasından dolayı, modern-bilimin özellikle meşhûr teorilerine
kıyamamalarına rağmen, teoriyi kurtarmak uğruna, Allah’ın kâinâta koyduğu
sistem olan sünnetullaha ve Kur’ân âyetlerine kıymak zorunda kalıyorlar. Çünkü
sünnetullaha göre mikrodan-makroya tüm varlık için, eşi ve çifti olmadığında
bir uyumsuzluk ve uygunsuzluk açığa çıkıyor ve süreç içinde bu uygunsuzluk
kaosa dönüyor. Bu kaos da kısa-zamanda yamukluk ve yıkım getiriyor.
Şimdi; müslüman bilim-adamlarına şöyle bir soru
sormak gerekir: Bir şeyin çiftinin olmadığı bir zaman-aralığı var mıydı?. Eğer
gerçekten de Kur’ân’ı merkeze alıyorlarsa buna “yoktu” diye cevap vermeleri
gerekir. Çünkü âyet “her-şeyi çift olarak yaratmayı” sâdece belli bir zaman-aralığı
için söylemiyor ve genel bir ifâde kullanıyor. Yok “vardı” diyorlarsa, o zaman
da bilmelidirler ki sünnetullaha ve Kur’ân’a aykırı olan bir şeyi söylemiş
oluyorlar. Steven Weinberg şöyle der:
“Evren’de ilk bir-kaç dakîkada
gerçekten de eşit sayıda parçacık ve karşıt parçacık oluşmuş olsaydı, sıcaklık
bir milyar derecenin altına düştüğünde, bunların tümü yok olur ve ışınım
dışında hiç-bir şey kalmazdı. Bu olasılığa karşı çok iyi bir kanıt vardır: Vâr
olmamız. Parçacık ve karşı parçacıkların yok olmasının ardından şimdiki
Evren’in maddesini sağlamak üzere geriye bir şeylerin kalabilmesi için,
pozitronlardan biraz daha çok elektron, anti-protonlardan biraz daha çok proton
ve anti-nötronlardan biraz daha çok nötron vâr olmalıydı”.
İşte çelişki budur!. Çünkü süreç içinde “çifti
olmayan” parçacıkların olduğunu ve bunun zâten zorunlu bir şey olduğundan
bahsediliyor. Fakat bunu söylemek, Kur’ân’daki konuyla ilgili âyetlerin yanlış
olduğunu söylemek anlamına gelir.
Big-Bang Teorisi’ne göre,
evrenin oluşumu aşamasında bir süreliğine de olsa “çifti olmayan parçacık
demetleri” bulunmuştur. Bu durum “dîni hesâba katmayanlar” için normâl olarak
görülebilir ve es geçilebilir belki ama, vahyi hesâba katanlar için böyle bir
şeyi görmezden gelmek mümkün değildir. Zîrâ Allah “her-şeyi” çift olarak
yarattığını açıkça söylemektedir. Çifti olmayan parçacık olmadığı gibi, hiç-bir
zaman “bir süreliğine bile olsa çifti olmayan bir parçacık” bulunmamıştır.
Çifti olmayan bir parçacık kâinatta hiç-bir zaman bulunmamıştır. Âyetten açıkça
anlaşılan şey budur. O hâlde ortada büyük bir çelişki vardır ve bu çelişkide
müslümanlar “âyeti inkâr etmek” yada “aşırı zorlama yorum ile çelişkiyi
geçiştirmek” yerine Big-Bang Teori’sinin yanlış olduğunu söylemek zorunda
kalacaklardır. Evet; bu çelişkiden (ve daha başka çelişkilerden) dolayı Big-Bang
Teorisi yanlıştır. Big-Bang Teorisi yanlışsa, “her-şeyin çiftler ve eşler hâlinde
yaratılması nasıl olmuştur” sorusunun cevâbı ise şudur:
“O (Allah), gökleri ve yeri benzersiz yaratandır. O
bir şeyi diledi mi ona sâdece; ‘ol’ der, o da hemen oluverir" (En-âm 101).
Allah her-şeyi çiftler-eşler
hâlinde ‘ol’ demesiyle bir-anda yaratmıştır. “İlk yaratılış” böyle olmuştur. “Sonraki
yaratılışlar” ise, zâten gözlemlediğimiz yaratılışlardır:
“Allah
yaratmayı (ilkin) başlatır, sonra onu iâde eder” (Rûm 11).
“Peki, yaratılışı
ilk-defâ başlatan (yebdeûl hâlk)
ve sonra da onu aralıksız devâm ettirip yenileyen kimdir?” (Neml 64).
Demek ki “ilk yaratılış”
bir-anda olmuştur ve “oluş süreci” denilen süreç “ilk yaratılış” için geçerli
değildir. İlk yaratmadan sonraki yaratmaların ise bir süreç ile olduğu zâten
gördüğümüz-bildiğimiz bir şeydir.
Temel parçacıklar olan kuarkların eşleri ve çiftleri
vardır. Böyle olunca da tüm parçacıkların da çiftleri ve eşleri oluyor. Temel
parçacıklar içinde eşi ve çift olmayan parçacık olmayınca, her-şey çiftler ve
eşler hâlinde yaratılmış oluyor. Fakat Big-Bang Teorisi, yaratılmanın bir zamânında
eşi ve çifti olmayan fazladan parçacıkların açığa çıktığını söyleyerek Allah’ın
kâinâta koyduğu yasalar olan sünnetullaha ve Kur’ân’ın apaçık âyetlerine ters
düşmüş oluyor. Bu çelişki Allah’sız bilim ve bilim-adamları için sorun olmasa
da, Kur’an-merkezli olduğunu söyleyen mü’minler için çok büyük bir sorundur ve
hattâ Big-Bang Teorisi’nin iptâlini ve yalanlanmasını gerektirir. Lâkin müslüman
olduğunu söylediği ve hattâ Kur’ân-merkezli bilimi savunduğunu söylediği hâlde
âyetlere aykırı bu çelişkili Teori’yi savunabilmektedirler. Çünkü aslında bu
kişiler “Kur’ân-merkezli bilim”in değil, “modern-bilim merkezli Kur’ân”ın
savunucusudurlar. Temele Kur’ân’ı değil, modern-bilimi koyarlar. Kur’ân’ı da bu
minvâlde yorumlarlar. Çünkü Kur’ân’a aykırı bir teoriyle karşılaştıklarında
teoriyi inkâr edeceklerine, âyetleri aşırı yoruma boğarak ve âyetleri söylediği
şeyden bambaşka bir hâle getirerek modern-bilimi haklı çıkarmaya çalışırlar ve
bunu yapmak için epey bir çaba göstermektedirler. Çünkü onların bağlılığı Kur’ân’a
değil modern-bilimedir ve hattâ modern-bilime ve moderniteye meftûndurlar.
Samîmi mü’minler ise,
gerçekten de Kur’ân-merkezli olduklarından dolayı modern-bilimin ve modern teorilerin
söylediklerini kesin olarak Kur’ân-merkezli değerlendirirler ve bir şüphe ve
çelişkiyle karşılaştıklarında bunu araştırırlar. Eğer şüphe ve çelişki kesin ve
net ise Kur’ân’daki âyetleri değil, modern-bilimin verilerini ve teorilerini
iptâl ve inkâr ederler. Kur’ân’ı merkeze alan mü’minlerle, modern-bilimi merkeze
alan -sözde- müslümanlar arasındaki fark işte budur.
Big-Bang Teorisi’yle ilgili ileri bir okuma için:
http://777has444.blogspot.com/2015/02/10000-teorisi-ve-big-bangin-cokusu.html
http://777has444.blogspot.com/2015/02/10000-teorisi-ve-big-bangin-cokusu-2.html
En doğrusunu sâdece
Allah bilir.
Hârûn Görmüş
Kasım 2020
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder