(Not: Âyetler Ali Bulaç meâlinden
alınmıştır. Nüzûl sırası Mustafa İslamoğlu tertibine göre yapılmıştır).
MEKKE
DÖNEMİ
4-
Müddesir
48- Artık, şefaat edenlerin şefaati onlara bir yarar
sağlamaz.
26-
Necm
26- Göklerde nice melekler vardır ki, onların şefaatleri
hiç-bir şeyle yarar sağlamaz; ancak Allah’ın dileyip râzı olduğu kimseye izin
verdikten sonra başka.
39-
Yâsin
23- Ben, O’ndan başka ilahlar edînir miyim ki, Rahmân
(olan Allah), bana bir zarar dileyecek olsa, ne onların şefaati bana bir şeyle
yarar sağlar, ne de onlar beni kurtarabilirler.
43-
Meryem
87-
Rahmânın katında ahid almışların dışında (onlar) şefaate mâlik olmayacaklardır.
44- Tâ-Hâ
109- O gün, Rahmânın kendisine izin verdiği ve sözünden
hoşnut olduğu kimseden başkasının şefaati bir yarar sağlamaz.
51-
Şuârâ
100- Artık bizim için ne bir şefaatçi var.
56-
A’raf
53- Onun te’vilinden başkasına bakmazlar mı?. Onun
te’vilinin geleceği gün, daha önce onu unutanlar, diyecekler ki: ‘Gerçekten
Rabbimizin elçileri bize hakkı getirmişlerdi. Şimdi bize şefaat edecek
şefaatçiler var mıdır?. Veyâ geri çevrilsek de işlediklerimizden başkasını
yapsak’. Gerçek şu ki onlar, kendilerini hüsrâna uğratmışlardır, uydurmakta
oldukları şeyler de kendilerinden uzaklaşıp kaybolmuşlardır.
57-
Secde
4- Allah; gökleri, yeri ve ikisi arasında olanları altı
günde yarattı, sonra arşa istivâ etti. Sizin O’nun dışında bir yardımcınız ve
şefaatçiniz yoktur. Yine de öğüt alıp-düşünmeyecek
misiniz?.
69-
Yûnus
3- Şüphesiz sizin Rabbiniz, altı günde gökleri ve yeri
yaratan, sonra arşa istivâ eden, işleri evirip-çeviren Allah’tır. Onun izni olmadıktan sonra, hiç kimse şefaatçi
olamaz. İşte Rabbiniz olan Allah budur, öyleyse O’na kulluk edin. Yine de öğüt
alıp düşünmeyecek misiniz?.
18- Allah’ı bırakıp kendilerine zarar vermeyecek ve
yararları dokunmayacak şeylere kulluk ederler ve: ‘Bunlar Allah katında bizim
şefaatçilerimizdir’ derler. De ki: ‘Siz, Allah’a, göklerde ve yerde bilmediği
bir şey mi haber veriyorsunuz?. O, sizin şirk koştuklarınızdan uzak ve
yücedir’.
73-
En-âm
51- Rablerine (götürülüp) toplanacaklarından korkanları
onunla (Kur’ân’la) uyarıp-korkut;
onların ondan başka ne velîleri vardır ne şefaatçileri. Umulur ki korkup-sakınırlar.
70- Dinlerini bir oyun ve eğlence (konusu) edinenleri ve
dünyâ-hayâtı kendilerini mağrur kılanları bırak. Onunla (Kur’ân’la) hatırlat
ki, bir nefis, kendi kazandıklarıyla helâke düşmesin; (böylesinin) Allah’tan
başka ne bir velîsi, ne bir şefaatçisi vardır; her türlü fidyeyi verse de kabûl
olunmaz. İşte onlar, kazandıkları nedeniyle helâke uğrayanlardır; küfre
saptıklarından dolayı onlar için çılgınca kaynar sular ve acıklı bir azab
vardır.
94- Andolsun, sizi ilk defâ yarattığımız gibi (bugün de)
‘teker-teker, yapayalnız ve yalın (bir tarzda)’ bize geldîniz ve size lûtfettiklerimizi
arkanızda bıraktınız. İçinizden, gerçekten ortaklar olduklarını sandığınız
şefaatçilerinizi şimdi yanınızda görmüyoruz. Andolsun, aranızdaki (bağlar)
parçalanıp-koparılmıştır ve
haklarında zanlar besledikleriniz sizlerden uzaklaşmıştır.
76-
Sebe’
23- O’nun katında izin verdiğinin dışında (hiç kimsenin)
şefaati yarar sağlamaz. En sonunda kâlplerinden korku giderilince
(birbirlerine:) ‘Rabbiniz ne buyurdu?’ derler, ‘Hak olanı’ derler. O, çok
yücedir, çok büyüktür.
77-
Zümer
43- Yoksa Allah’tan başka şefaat ediciler mi edindiler?.
De ki: ‘Ya onlar, hiç-bir şeye mâlik değillerse ve akıl da erdiremiyorlarsa?’.
44- De ki: ‘Şefaatin tümü Allah’ındır. Göklerin ve yerin
mülkü O’nundur. Sonra O’na döndürüleceksiniz’.
78-
Mü’min (Ğâfir)
18- Onları, yaklaşmakta olan güne karşı uyar; o zaman
yürekler gırtlaklara dayanır, yutkunur dururlar. Zâlimler için ne koruyucu bir
dost, ne sözü yerine getirebilir bir şefaatçi vardır.
79-
Enbiyâ
28- O, önlerindekini ve arkalarındakini bilir; onlar
şefaat etmezler (kendisinden) hoşnut olunandan başka. Ve onlar, O’nun
haşmetinden içleri titremekte olanlardır.
83-
Zuhrûf
86- O’nun dışında taptıkları şefaatte bulunmaya mâlik
değildirler; ancak kendileri bilerek hakka şâhidlik edenler başka.
88-
Rûm
13- (Allah’a eş koştukları) Ortaklarından kendilerine
şefaatçi olan yoktur; onlar, ortaklarını inkâr ediyorlar.
MEDÎNE DÖNEMİ
94-
Bakara
48- Ve hiç kimsenin, hiç kimse adına bir şey
ödemeyeceği, hiç kimsenin şefaatinin kabûl edilmeyeceği, hiç kimseden bir fidye
alınmayacağı ve yardım görülmeyeceği bir günden sakının.
123- Hiç kimsenin hiç kimse adına bir şey ödeyemeyeceği,
hiç kimseden fidye alınmayacağı ve hiç kimsenin şefaatinin kabûl edilmeyeceği
ve yardım görülmeyeceği bir günden sakının.
254- Ey îman edenler, hiç-bir alış-verişin, hiç-bir dostluğun ve hiç-bir şefaatin olmadığı gün
gelmezden evvel, size rızık olarak verdiklerimizden infâk edin. Kâfirler...
Onlar zulmedenlerdir.
255- Allah... O’ndan başka ilah yoktur. Diridir,
kâimdir. O’nu uyuklama ve uyku tutmaz. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi
O’nundur. İzni olmaksızın O’nun katında şefaatte bulunacak kimdir?. O,
önlerindekini ve arkalarındakini bilir. (Onlar ise) Dilediği kadarının dışında,
O’nun ilminden hiç-birşeyi kavrayıp-kuşatamazlar.
O’nun kürsüsü, bütün gökleri ve yeri kaplayıp-kuşatmıştır. Onların korunması O’na güç gelmez. O, pek yücedir,
pek büyüktür.
106-
Nîsâ
85- Kim, güzel bir aracılıkla aracılıkta (şefaatte)
bulunursa, ondan kendisine bir hisse vardır; kim kötü bir aracılıkla aracılıkta
bulunursa, ondan da kendisine bir pay vardır. Allah her-şeyin üzerinde
koruyucudur.
Sadakallahülazim
En doğrusunu
sâdece Allah bilir.
Hârûn
Görmüş
Mayıs 2020
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder