“Kör olana güçlük (sorumluluk) yoktur, topal olana
güçlük yoktur, hasta olana da güçlük yoktur. Kim Allah’a ve Resûlü’ne itaat
ederse, (Allah) onu, altından ırmaklar akan cennetlere sokar. Kim sırt
çevirirse, onu acı bir azab ile azablandırır” (Fetih 17).
Öjenizm: “Olumsuz karakteri,
pasif yada aktif yöntemlerle yok etmeye dayalı bilimsel ırkçılık” olarak
tanımlanır. Öjenik kelimesi ise, ilk kurucularından Sir Francis Galton’un “iyi
tür” anlamında eski Yunancadan ürettiği bir kelimedir.
“Öjenik, ilk kullanımı “doğumların
devlet tarafından kontrôl edilmesi” düşüncesini ilk ortaya atan ünlü Yunan
filozofu Eflatun’a kadar gitse de, modern anlamıyla ilk olarak Sir Francis
Galton tarafından ortaya atılmış, sağlıksız ceninleri ayırıp, sağlıklı ceninler
yetiştirmenin yollarını arayan, bilimselliği tartışmalı bir toplumsal akım veyâ
toplumsal felsefedir. 20. yüzyılın ilk yarısında çok sayıda taraftar toplayan
öjeni teorisi, sakat ve hasta insanların ayıklanması ve sağlıklı bireylerin
çoğaltılması yoluyla bir insan ırkının “ıslah edilmesi” anlamına geliyordu.
Öjeni teorisine göre, nasıl sağlıklı hayvanlar birbirleriyle çiftleştirilerek
iyi hayvan cinsleri oluşturuluyorsa, bir insan ırkı da benzer şekilde ıslah
edilebilirdi.
Öjenik Uygarlık, yeryüzünde
kendiliğinden sürmekte olan organik yaşamı doğal seyrinden kopararak, önceden
belirlenen ihtiyaçlar doğrultusunda yeniden oluşturma çabası olarak ifâde
edilebilir. Doğal olana antipatiyle yaklaşan Öjenik Uygarlık anlayışı, biyo-teknolojinin
insana ve tüm diğer canlı organizmalara yoğun olarak uygulanmasını
savunmaktadır” (Vikipedi).
Bilindiği gibi, Evrim Teorisi,
“güçsüzlerin yok olarak güçlülerin yaşamasının devâm etmesi ve zamanla daha
üstün bir varlığa dönüşmesi” fikrini esas alır ki, bu düşünce öjeninin ta
kendisidir. Doğada hiç-bir zaman bir “evrim” yaşanmadığı ve insan dâhil
her-şeyin ilk orijinâli en uygun şekliyle “yaratıldığı” için bir öjeniden de
bahsedilemez. “Hüdai Çakmak, öjenizm hakkında şunları söyler:
“Öjenizmi şöyle târif edebiliriz: Öjenizm, toplumlarda
sağlıklı öğelerinin çoğaltılması, sağlıksız öğelerin elenip azaltılması,
böylelikle insan soyunun geliştirilmesini amaçlayan bir teori ve bu teorinin
eyleme geçmiş hâlidir. Eski Yunanlılardan Sparta’lıların yeni doğan çocukları
gelişkin-zayıf diye ayırdıkları, gelişkin zannedilenlerin yaşamasına izin
verdikleri, diğerlerini öldürdükleri bilinmektedir.
Eski Yunanlılardan sonra unutulmaya yüz tutan öjenist
görüşü Charles Darwin’in Evrim Teorisi’yle tekrar gündeme getirip canlandırdığı
görülür. Charles Darwin ortaya koyduğu Evrim Teorisi’yle canlıların ‘doğal
seleksiyon’ adını verdiği bir mekanizmayla, güçlü canlıların güçsüzleri yaşam
sahnesinden sildiği, bu yolla daha güçlü canlıların ortaya çıktığı, bunun da
evrimleşmeye neden olduğunu varsaydığından öjenik kavramının daha güçlü bir
şekilde bir-kez daha ortaya atılmasına ve uygulamaya konulmasına neden olmuştur
diyebilmekteyiz”.
Modern tıpta öjeni; çeşitli
tahlil ve tetkiklerle anne karnındaki cenini -güyâ- bir ârıza gördüğünde kürtaj
ile alarak bebeği öldürebilmesi yâni öjeni uygulamasıdır. Oysa hâmilelik
sürecinin tamâmında ve sonunda ne olacağını hiç kimse bilemez. Mongol Bebek
Taraması denilen tarama aslında yanıltıcıdır ve en ufak bir şüphede cenin
alınabilmektedir. Hâlbuki en iyi ve hassas tarama yöntemleriyle tarama yapılmış
ve en ufak bir bulgu bulunamamış olsa bile çocuk yine de “mongol” doğabiliyor.
Modern tıp “modern öjenizm”in
mümessilliğini yapıyor. Modern tıbbın öjenisi, modern kimyâsal ilaçlar ile ve
diğer ürünlerle bir-anda yok etmeye değil, “aşama-aşama yok etme”ye dayanıyor
ve böylece bu aşamada şeytanın fısıltılarıyla ve küresel tâğutların uygulamalarıyla
ortaya çıkan ilaçlar ve ürünler, birilerini aşırı bir şekilde zengin ederken,
“tıbbî öjeni”ye mâruz kalanları yavaş-yavaş öldürüyor. Öjenizm netîcede her
anlamda belli seviyenin aşağısında olanları yavaş-yavaş yok etmenin yada
süründürmenin adıdır.
GDO’lu ürünlerle fakirlere “aşamalı
öjenizm” uygulanıyor. GDO’lu ürünler insanları bir-anda öldürmese de tam
anlamıyla da yaşatmıyor. İnsânî özelliklerini blôke ediyor. “İnsan yediğidir”
sözü bağlamında insanlar yedikleri şeyler yüzünden bir türlü “insan” gibi
olamıyor. Bilinçler, GDO’lu beslenmeyle uygulanan bir çeşit öjenizm ile blôke
ediliyor ve insanlar pasifleştiriliyor. Bu, zihinlerin öjeniye tâbi
tutulmasıdır. Böylece garibanın çocuğu da “gariban” olarak kalmaya devâm ediyor.
GDO’lu ürünleri, “insanları
açlıktan kurtaran bir yöntem” olarak önen sürenler, GDO’lu ürünlerin aslında
bir sömürü aracı olduğunu gizliyorlar. Zîrâ GDO’lu ürünlerin besin değeri ifsâd
edildiği için gerçek anlamda doyurmuyor ve eskiden tek bir doğal ekmekle “gerçek
anlamda” doyabilen insanlar, GDO’lu ürünlerle 3 ekmek yese de gerçek bir doyuma
ulaşamıyor ve üstelik tek ekmeği daha kolay satın alabilirken yada elde
edebilirken, üç ekmeği satın alamıyor ve bu nedenle de açlık ve açlığa bağlı
sebeplerden dolayı hayâtını kaybedenlerin sayısı artıyor. Açlıktan-susuzluktan
ölen insanlar “siyâsi ve ekonomik öjeni” kurbânıdırlar.
Öjenizmi uygulayanlar bu sûretle
bol kazançlar elde ederler ve bu kazanımlar için insanları çok kolay fedâ
edebilirler. Sapık evrim ve öjeni inançları onlara bunu yaptırabilir. Çünkü modern
öjenistler, kendilerini 1. sınıf, diğer insanları ise 2. 3. sınıf insanlar olarak
kabûl ettiklerinden ve hattâ “insan” bile saymadıklarından dolayı onlara her
türlü sömürüyü, zulmü yapabilirler ve onları çok kolay öldürebilirler. Üstelik
öjeni düşüncesine göre yaptıklarını meşrû da görürler. Çünkü Darwinizm’e göre
kendileri evrimlerini tamamlamış ve “tam insan” olmuşlar; diğerleri ise
evrimini tamamlamamış ve tamamlayamayan yaratıklardır. Onlara göre evrimini kim
tamamladıysa dünyevî olana onun daha fazla ihtiyâcı ve hakkı vardır ve bu
nedenle de Dünyâ’nın nîmetlerinden ve olanaklarından en fazla “evrimini
tamamlamış(!)” olanlar yararlanmalıdır. Yine bu nedenle Dünyâ’nın nîmetleri ve
olanakları da sınırlı olduğu için diğerleriyle paylaşılmamalıdır. İşte bu
nedenle insanları içleri sızlamadan yok edebiliyorlar yada baskı altında
tutabiliyorlar.
Öjeni fikri, Darwinizm’in
doğal bir sonucu olarak ortaya çıktı. Nitekim öjeni kavramını savunan
yayınlarda bu gerçek özellikle vurgulanıyor ve “Öjeni, insanın kendi evrimini
kendisinin yönlendirmesidir” deniyor.
Modern insan, güyâ çok
sevdiği ve koruduğu hayvanlara da kısırlaştırarak öjeni uygulamaktadır. Böylece
hayvanın doğal varlığına müdâhalede bulunmaktadır. Yine “doğum kontrôlü” de bir
çeşit öjenidir. İnsanların doğal üreme yollarını engelleyerek normâl ve doğal
olana saldırmaktadırlar. Bu durum bir zulümdür. Zâten modernizm ve inançsızlık,
bir “zulüm uygarlığı”dır. Modernizm; insanı, ekini, hayvanı ve doğayı, doğal ve
normâl hâlinden çıkarıp ifsâd etmiştir-etmektedir. Kur’ân’da bu, şu şekilde
söylenir:
“O, iş-başına
geçti mi (yada sırtını çevirip gitti mi) yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya,
ekini ve nesli helâk etmeye çaba harcar. Allah ise, bozgunculuğu sevmez” (Bakara
205).
Adolf Jost, 1895’de
yayımladığı Das Recht auf den Tod (Ölme Hakkı) isimli kitabında istenmeyen
insanları tıbbî olarak öldürmeye çağırıyordu. Jost, “sosyâl organizmanın
sağlığı için devletin bireyleri öldürme sorumluluğunu alması gerektiğini” iddiâ
ediyordu. Adolf Jost, yaklaşık 30 yıl sonra siyâset sahnesinde boy gösterecek
olan Adolf Hitler’in akıl hocasıydı. Hitler de; “devlet yalnızca sağlıklı
çocukların olmasını sağlamalı. Görülür şekilde hasta olanların ve salgın hastalık
taşıyanların uygun olmadığı îlan edilmeli” diyordu.
“İnsanı kısırlaştırarak”
uygulanan öjenizm de vardır. Eugenics (öjeni) ABD’de de uygulanmıştır. Bir iddiâya
göre sâdece Kaliforniya’da zorla kısırlaştırılan insan sayısı 64.000 olmuştur.
Öjeni uygulanan zihinsel engellilerin ezici çoğunluğu da her nedense “beyaz”
olmayanlardır. 1907’de Indiana eyâletinde kabûl edilen bir kânunla zekâ özürlü,
sağır yada körler zorla kısırlaştırılmaya başlanmıştır. Benzer bir yasayı 1909’da
Washington ve Kaliforniya eyâletleri de kabûl etmiştir. 1927’de Virginia
eyâletinde zekâ özürlüler kısırlaştırılmışlardır. Yasa, Amerika’nın pek-çok
eyâletinde 1960’lara kadar yürürlükte kalmıştır. Toplamda 67.000 insan
kısırlaştırılmıştır. Zamânımızda da insanlar hızla kısırlaşmaktadır. Bu,
yeme-içme, çeşitli ürünler, modern hayâttan kaynaklanan evlenme yaşı, stres vs.
gibi nedenlerle ve kullanılan bâzı ürünler yüzünden olmaktadır.
İnsanlar; kör, topal ve hastalara
gerçek anlamda bir merhâmetle yaklaşmıyorlar ve bu insanlar otomatikman “ezik”
ve “öteki” olarak kabûl ediliyor. Oysa onların da kendilerine göre üstün özellikleri
vardır. Kronik rahatsızlığı olanlar bir “yük” olarak görülebiliyor. Merhâmetin
neredeyse yok olduğu modern zamanlarda bu insanlar, kişinin en yakını olsa bile
“katlanılmaz” olarak kabûl ediliyor.
Öjenizm bir çeşit “güçsüzlerden
ayrışma” şeklidir. Allah; hasta, kör ve topal olanların hor görülmemesini ve
ayrıma tâbi tutulmamasını söyler ve bu insanların da toplum içine karışmalarını
ister:
“Kör olana güçlük yoktur, topal olana güçlük yoktur,
hasta olana da güçlük yoktur; sizin için de, gerek kendi evlerinizden, gerekse
babalarınızın evlerinden, annelerinizin evlerinden, erkek kardeşlerinizin
evlerinden, kız kardeşlerinizin evlerinden, amcalarınızın evlerinden,
halalarınızın evlerinden, dayılarınızın evlerinden, teyzelerinizin evlerinden, anahtarına
mâlik olduğunuz (yerlerden) yada dostlarınızın (evlerin)den yemenizde bir güçlük
yoktur. Hep bir-arada veyâ ayrı-ayrı yemenizde bir günah yoktur. Evlere
girdiğiniz vakit, Allah tarafından kutlu, güzel bir yaşama dileği olarak
birbirinize selam verin. İşte Allah, size âyetleri böyle açıklar, umulur ki
aklınızı kullanırsınız” (Nûr 61).
En doğrusunu sâdece Allah
bilir.
Hârûn
Görmüş
Mart 2017
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder