1 Aralık 2016 Perşembe

Günaha Alışmak


“Evet; kim bir kötülük işler de günahı kendisini kuşatırsa, (artık) onlar, ateşin halkıdırlar; orada süresiz kalacaklardır” (Bakara 81).

Günah: “Cezâyı gerektiren amel. Dîne aykırı iş. Allah’ın emirlerine uymayan hareket” diye geçer lûgatta.

Günaha alışmak, yâni  günahkârlık, günahı önemsememeyi de yanında getirir ve günah önemsenmeyince toplum yozlaşıp bozulmaya başlar. Günaha girmek, günaha ilk adımı atmakla başlar. Günaha yaklaşmak günahı doğuruyor. O hâlde günahtan korunmanın en güvenilir ve garantili yolu, günaha yaklaşmamaktan geçiyor. Zâten Rabbimiz de kişiyi büyük bir günah olan zinâdan korunması için, ona “zinâya yaklaşma” diyor. “Zinâ yapma!” değil, “zinâya yaklaşma!”. Çünkü yaklaşırsan yaparsın:

“Zinâya yaklaşmayın, gerçekten o, çirkin bir hayâsızlık ve kötü bir yoldur” (İsrâ 32).

O hâlde günah işlememek için de günaha yaklaşmamak hattâ ondan kaçmak gerekir. Fakat modern dünyâ gibi günah ile örülmüş bir ortamda iseniz ne yapacaksınız?. Günaha karşı büyük bir mücâdele verilmeli ve o günah ortamını yıkıp, yerine sevap ve helâl ortamını kurmak gerekir. Zâten İslâm’ın devlet talebi bu nedenledir. İslâm’ın devlet talebinin olmadığını söyleyen birileri, herhâlde günah ortamında yaşamaktan çok memnunlar ki günah ortamının bertarâf edilmesine karşı çıkıyorlar yada desteklemiyorlar. İslâm Devleti’nden başka nasıl bir yol var günah ortamını değiştirmek için?. Peygamberimiz “Mekke günah yurdunu” fetihten önce değiştirebilseydi Medîne’ye hicret etmezdi. Günah ortamı güzellikle, kırıp-dökmeden değişmiyor demek ki. İslâm’ı tam anlamıyla yaşayabilmek için günahsız bir alana ihtiyaç vardır. En azından büyük günahlardan arındırılmış, büyük günahların işlenmediği bir alan kurmak gerekir.

Şeytan günahtan beslenir ve yardımcıları olan tâğutlar da günahsız yapamaz. Bu nedenle insanlara sürekli günah telkin eder dururlar. Şeytan, insanı günaha sokmak ve günaha alıştırmak için dört cihetten saldırır. İnsanı günaha alıştırmak için günahı önemsiz gösterir. Telkinleriyle bâzı kavramların-deyimlerin ortaya çıkmasını sağlar. Meselâ “Günahın boynuma” sözü; bu söz bir terâneden öteye gidemez. Bu söz, günahı önemsizleştirebilir. Hâlbuki herkesin günahı kendinedir:

“Doğrusu, hiç-bir günahkâr, bir başkasının günah yükünü yüklenmez” (Necm 38).

Modern zamanlarda günah, çok çeşitlendi ve başkalaştı. Çok farklı günaha girme yolları var. Farkına varmadan bir bakıyorsunuz ki günaha girmişsiniz ve hattâ günaha alışmışsınız da o günahı savunmaya başlamışsınız. Günaha alışınca bir zaman sonra o günahı savunmaya da başlarsınız. Size göre o apaçık günah, günah olmaktan çıkar ve normâl gibi görünmeye başlar. Günahın içinden bakıldığında günah “günah” olarak görülmez. Modern zamanlar günaha girmeyi de modernleştirdi. Ustaca günahlar ortaya koyuluyor yada çok çekici günahlar ortaya çıkıyor ve insanlar günah “ustaca” olunca o günahı işlemekten çekinmiyor. Ustaca hazırlanmış günahlar daha işlenir bulunuyor. Hâlbuki günah, “profesyonelce” yapıldığında günah olmaktan çıkmaz. Günah günahtır. Modern günah, profesyonel günah, teknolojik günah, dijitâl günah, üç boyutlu günah, vs. günahların tamâmı günahtır.

Günaha alışmanın en önemli sebebi şehvettir. Modern zamanlar şehveti çeşitli ürünler ve kanallarla sürekli diri tutuyor. Şehvet günaha açılan kapı oluyor. Şehvet kışkırtılınca günaha girmek çok kolay oluyor ve modernizm bir kışkırtma uygarlığı olduğundan, kışkırtma çok kolaylaşıyor. Dolayısı ile de bir günah uygarlığı oluşuyor.

Bir kısım da atalarından gördüklerinin aynısını yaparak günaha giriyor ve o günahları yapa-yapa günaha alışıyor. İşlediği günahı ataları da yaptığı için o günahı normâl görebiliyor. Hiç demiyor ki, “ya atalarım da yanlış yapmışlarsa”. Oysa Kur’ân bunu defaatle vurguluyor:

“Onlara: ‘Allah’ın indirdiğine ve elçiye gelin’ denildiğinde, ‘Atalarımızı üzerinde bulduğumuz şey (günah) bize yeter’ derler. (Peki,) ya ataları bir şey bilmiyor ve hidâyete ermiyor idilerse?” (Mâide 104).

Çeşitli korkular yada endişelerle de insanlar günahtan kopamıyorlar ve uzaklaşamıyorlar. Bunun çeşitli nedenleri vardır. Ramazan Yılmaz:

“Nefsin put edinilmesi, yalnızca hoşa giden, beğenilen, arzulanan konularda değil, geleneksel inanç ve alışkanlıkların, kültürel kalıplardan edinilen bilgi-birikimi ile korku ve endişe duygularının ağır basması sonucunda da kişi hevâsını ilah edinebilir. Kur’ân’da sıkça geçen “Biz atalarımızın bulunduğu yol üzerinde bulunuyoruz”, “Atalarımızdan böyle bir şey görmedik” yada toplum arasında sıkça sarf edilen, “İnsanlar ne der”, “Bu zamanda böyle olmaz, o zaman başka şimdi başka”, “Buna izin verirler mi?” yada, “Çoluk-çocuğum var, başım belâya girer” gibi ifâdeler kişinin nefsini ön-plâna çıkarmasından, geleneksel ve kültürel inanç ve edinimlerin têsirinde kalmasından kaynaklanmaktadır” der.

İdeolojik günahlar da vardır. İdeolojiler insanı günaha sokar ki aslında Allah’ın düzeninden başka tüm sistemler-ideolojiler “günah üretim merkezleri”dir. Modern zamanlarda insanları en çok ve büyük günaha sokan şey, bir küfür sistemi olan demokrasi ideolojisidir. “Her-şey serbest” diyen demokrasi, “tüm günahları işlemek de serbesttir” demeye getiriyor. İnsanlar günah işleye-işleye günaha alışıyorlar ve günahı kanıksıyorlar. Böylece günah onların ideolojileri, felsefeleri, düşünceleri ve hattâ inançları hâline geliyor. Sonuçta kişi, kendisini cehenneme götürmesi kesin olan günahları, canı pahasına savunmaya başlıyor. Demek ki günahlar, insanları dalâlete götürebiliyor. Bu nedenle günaha alıştıran demokrasiye ve demokratik yönetimlere de itaat etmemek gerekir:

“Öyleyse, Rabbinin hükmüne sabır göster. Onlardan günahkâr veya nankör olana itaat etme!” (İnsan 24).

Dünyâ-hayâtını âhirete tercih etmek günah ve suçtur. Bu suçun bir cezâsı vardır ve bu suçun cezâsı bizzat o şeyin kendisidir. Yâni âhirete rağmen Dünyâ’yı tercih etmek bir cezâdır. Günah aynı-zamanda bir cezâdır. Günaha alışmak, cezâya alışmak oluyor. Cezânın şiddeti önemsenmiyor artık.

Hastalık, günahın dışa-vurumudur. Bir hastalık bâzen, toplumsal günahların bir kişi üzerindeki görünümü olur. Hastalığa alışmak günaha alışmak anlamına da gelir. Özellikle sosyâl hastalıklar toplumları günaha alıştırıyor ve toplum ifsâd oluyor. Günaha alışmak toplumu ifsâd ediyor. İfsâd olan toplum, bir “günah toplumu” olup çıkıyor.  

İki çeşit günahkâr vardır: “Tok günahkârlar”, “aç günahkârlar”. Aç günahkârları “tok mü’minler”e çeviremiyorsak, “tok günahkârlar”a çevirmek gerekir. Çünkü tok olan günahkârlara “söz” daha kolay anlatılabilir.  

Her-şeye günah demek ne kadar yanlışsa, hiç-bir şeyin günah olmadığını söylemek o derecede yanlıştır. Öyle yorumlar yapılıyor ki, yorumcunun o yoruma nasıl ulaştığına anlam veremiyorsunuz. Modern zamanlarda İslâm hakkında modernizm ile uyumlu öyle yorumlar yapılıyor ki, günaha girmek mümkün değil. Sanki günah diye bir şey yok ve her-şey serbest. Yâni ısrarla günaha girmek isteseniz bile giremezsiniz.

Bâzen günah, birileri için günah olmaktan çıkabilir. Kısas gibi. Mazlumlar günaha alışamaz. Zîrâ sürekli olarak günahın eziyetini çekmektedir. Öyle mazlûmiyetler vardır ki; o mazlûmiyeti yaşayan mazlum Dünyâ’yı yaksa günaha girmez.

Modern Dünyâ/kent, günaha bakmadan ve basmadan yürünemeyecek bir Dünyâ/kenttir. Artık günaha girmeden tâli bir yolda bile yürünemiyor.

Günaha öyle bir alışılmış ki, artık bir şeyin günah olmasına aldırmıyor insanlar. Yasaklar, insanlara günahlardan daha çok etki ediyor. Oysa yasağın cezâsı kolay, günahın cezâsı zordur.

Günaha alışmak yâni günahkârlık insanın yüzüne yansır. Artık günahkârlar sîmalarından tanınırlar.

Günah işlemek “günaha alışmak” demek değildir, fakat günahta ısrâr ederek günahkâr olmaktır günaha alışmak. “Alışılmış günah”tan kurtulmak çok zordur. Eğer günah, “en büyük günah” olan “şirk günahı” değilse, alışılmış günahlardan da kurtulunabilir:

“Ancak tövbe eden, îman eden ve sâlih amellerde bulunup davranan başka; işte onların günahlarını Allah iyiliklere çevirir. Allah çok bağışlayandır, çok esirgeyendir” (Furkân 70).

“Öyleyse, müslümanları suçlu-günahkâr olanlar gibi (eşit) kılar mıyız?” (Kalem 35).

En doğrusunu sâdece Allah bilir.

Hârûn Görmüş
Aralık 2016











Hiç yorum yok:

Yorum Gönder