2 Aralık 2016 Cuma

Büyük Fitne



“Ve sizlerden yalnızca zulmedenlere isâbet etmekle kalmayan bir fitneden korkup-sakının. Bilin ki, gerçekten Allah (cezâ ile) sonuçlandırması pek şiddetli olandır” (Enfâl 25).

Zamânın büyük fitnesi modernizmdir, post-modernizmdir; lâik/seküler/kapitâlist/liberâl/neo-liberâl/demokratik/emperyâl/konformist/bireysel/bencil ideolojiler ve günahkâr/korkak/tembel/hâin/câhil insanlardır. Tüm Dünyâ bir fitne ortamıdır ve Dünyâ’da büyük bir fitne vardır. Şeytanın uşakları olan tâğutların kontrôlünde olan taşeronlar bir-araya gelmişler ve Dünyâ’da büyük bir fitne çıkarmışlardır. Bu fitne kendilerini de yakmaktadır fakat bu fitne artık bir din hâline geldiğinden, bu dînin sıkı bağlıları bu fitneyi bir nîmet, bir şeref, bir “aydınlık” zannetmektedirler ve bu nedenle de îtirâz etmemektedirler. İşin ilginç yanı, bu fitneden en çok zarar görenler müslümanlardır ama onlar da bu fitneye ayak uydurmuş ve bu fitneye sımsıkı sarıldıklarında kurtulacaklarını zannetmektedirler.

Kur’ân’ın söylediklerinden ve Peygamber’in İslâmî pratiğinden (sünnet) başka her-şey fitnedir ve mü’minin düşmanıdır. Hz. İbrâhim Kur’ân’da şöyle der:

“İşte bunlar, gerçekten benim düşmanımdır; yalnızca âlemlerin Rabbi hâriç” (Şuârâ 77).

İşte “güzel örnek”liğine uymamız gereken Hz. İbrâhim gibi biz de bu fitneye düşman olmalıyız. Bu fitneyi dost edinmeyi bırakıp, onu yeryüzünden temizlememiz gerekmektedir. Zâten bu Allah’ın bir emridir:

“Fitne kalmayıncaya ve dînin hepsi Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Şâyet vazgeçecek olurlarsa, şüphesiz Allah, yaptıklarını görendir” (Enfâl 39).

 Fitne ile savaş, fitne kalmayıncaya kadardır:

“(Yeryüzünde) fitne kalmayıncaya kadar onlarla savaşın. Eğer vazgeçerlerse, artık zulüm yapanlardan başkasına karşı düşmanlık yoktur” (Bakara193).

Mü’minler bu nedenle sürekli olarak cihad hâlinde olmalıdırlar. Cihadın her anlamını ağzına kadar doldurmalıdırlar. Nefisle cihad, bir zaman sonra Dünyâ’daki “büyük fitne” ile cihada da dönmelidir. Bu büyük fitneyle, cihadın her türlüsüyle cihad edilmelidir. Zîrâ cihad olmadığında fitne başlar. Fitne, cihad olmadığında başlar. Yılanın başını küçükken ezmek gerektiği gibi, büyük fitneyi temizledikten sonra çıkacak fitnelerin başını da daha küçükken ezmek gerekir ki fitne çıkmasın. Şeytan fitne çıkarmak için, daha çok “barış zamanlarını” seçer ve dostlarına telkinler yapar. Şeytan en büyük fitnecidir. Uzun süren barış zamanlarında fitne çıkması ihtimâl dâhilindedir. Bu yüzden sürekli olarak cihad hâlinde bulunmak gerekmektedir. İslâm’ın-îmânın nöbet yerlerinde nöbet beklemek (ribat=râbıta) gereklidir. Hattâ bu bâzen savaşmayı da gerektirebilir. Allah bu nedenle şöyle demiştir:

“Savaş hoşunuza gitmediği hâlde üzerinize yazıldı (farz kılındı). Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey, sizin için hayırlıdır ve olur ki, sevdiğiniz şey de sizin için bir şerdir. Allah bilir de siz bilmezsiniz” (Bakara 216).

Büyük fitne, tüm insanlardan başka hayvan ve bitki de dâhil her-şeyi etkilediğinden, fitnenin önüne geçmek çok önemli ve önceliklidir. Öyle ki, o fitneyi önlemek yada yok etmek için savaşmak bile gerekir. Fitnenin etkisi o kadar büyük olabilir ki, Kur’ân onu adam öldürmekten daha kötü görmüştür:

“Sana haram olan ayı, onda savaşmayı sorarlar. De ki: Onda savaşmak büyük (bir günahtır). Ancak Allah katında, Allah’ın yolundan alıkoymak, onu inkâr etmek, Mescid-i Haram’a engel olmak ve halkını oradan çıkarmak daha büyük (bir günahtır). Fitne, katilden beterdir. Eğer güç yetirirlerse, sizi dîninizden geri çevirinceye kadar sizinle savaşmayı sürdürürler; sizden kim dîninden geri döner ve kâfir olarak ölürse, artık onların bütün işledikleri (amelleri) Dünyâ’da da, âhirette de boşa çıkmıştır ve onlar ateşin halkıdır, onda süresiz kalacaklardır” (Bakara 217).

Fitnenin ele-başları yâni kâfirler birbirlerinin destekçileridir. Fitneyi bu destekle başlatırlar ve sürdürürler. Fitneciler bulanık suda balık avlamayı severler ve zâten berrak suda avlanamazlar. Bu nedenle suyu bulandırmak yâni sürekli bir fitne çıkarmak zorundadırlar. Birbirlerinin velisi olan bu fitnecilere karşı mü’minler de birbirlerine sımsıkı bağlansınlar ki büyük fitneyi önleyebilsinler:

“İnkâr edenler birbirlerinin velileridir. Eğer siz bunu yapmazsanız (birbirinize yardım etmez ve dost olmazsanız) yeryüzünde bir fitne ve büyük bir bozgunculuk (fesat) olur” (Enfâl 73).

Ne yazık ki müslümanlar da “büyük fitneciler”e destek olmaya başladılar ve böylece fitneciler fitnesini daha kolay yaygınlaştırabiliyorlar. Müslümanlar derhâl bu aldanıştan vazgeçmelidirler ve el-birlik fitnenin kökünü kazımalıdırlar. Bunun için çok dikkatli ve uyanık olmalıdırlar. Zîrâ fitneciler müslümanları kandırmak isteyebilirler ve şeytan da sağdan yaklaşabilir. Dırar Mescidleri kurarak müslümanları fitneye dâhil edebilirler yada tuzağa çekebilirler. Bilindiği gibi Mescid-i Dırar bir fitne-merkezidir. Peygamberimizin bu mescidte namaz kılması yasaklanmıştır:

“Zarar vermek, inkârı (pekiştirmek), mü’minlerin arasını ayırmak ve daha önce Allah’a ve elçisine karşı savaşanı gözlemek için mescid edinenler ve: ‘Biz iyilikten başka bir şey istemedik’ diye yemin edenler (var ya,) Allah onların şüphesiz yalancı olduklarına şâhidlik etmektedir. Sen bunun (böyle bir mescidin) içinde hiç-bir zaman durma. Daha ilk gününden takvâ temeli üzerine kurulan mescid, senin bunda (namaza ve diğer işlere) durmana daha uygundur. Onda, arınmayı içten-arzulayan adamlar vardır. Allah arınanları sever” (Tevbe 107-108).

Mescidlerin bile fitne olabileceği gibi eşler ve çocuklar da fitne olabilir. Eşler ve evlatlar sizi Allah yolunda mücâhede ve mücâdele etmekten alıkoyabilir ve böylece fitne başlayıp önü alınamaz bir hâle gelebilir. Bu nedenle, eşlere ve evlatlara da tabî ki hakkı verilmeli ve onlarla sevgiye, saygıya, merhâmete dayalı dengeli bir ilişkimiz olmalıdır. Fakat onların bizi Allah yolundan alıkoymasına ve böylece bir fitne olmalarına da izin vermemeliyiz:

“Bilin ki, mallarınız ve çocuklarınız ancak bir fitnedir (imtihan konusudur.) Allah yanında ise büyük bir mükâfat vardır” (Enfâl 28).

Peygamberimiz, torunları Hasan ve Hüseyin’i severken, “benim cici fitnelerim, siz adamı cennetten edersiniz” dermiş.

“Kadınlar fitnedir” denir. Bunun genellemek tabî ki yanlıştır fakat kadının çıkarttığı fitneler çok güçlü olur. Kadınlar bir bakışla erkekleri yoldan çıkarabilirler ama erkekler de bakışlarına hâkim olmalıdırlar. Kadınların erkekleri fitne ile yoldan çıkarabilecekleri gibi, erkekler de kadınları yoldan çıkarabilirler. Bu nedenle kadın-erkek mü’minler bu konuda çok dikkatli olmalıdırlar.  

Kötü ve zâlim yönetimler, çeşitli fraksiyonlar/hizipler ve gruplar ortaya çıkarır. Bu, fitnenin başlamasıdır. O hâlde Allah’tan başka sistemler birer fitne unsurlarıdırlar. Bir tek Allah’ın düzeni olan İslâm’da fitne olmaz. Kâinâtın hiç-bir yerinde fitne yoktur. Çünkü kâinât, Allah’ın sistemine mutlak anlamda uyar ve İslâm’a göre hareket eder. Bu düzenden ayrılındığı anda fitne de başlar ve önü alınmazsa büyür gider. Bu yüzden mü’minler ne fitne çıkarmalı ne de fitneye izin vermelidirler.

Bir yazıda denildiği gibi; Modern zamanlarda hakkı-hakîkati söylemek ve aramak, yanlışlanabilir de olsa bilgi paylaşımında bulunmak, eleştiri getirmek, îtirâz etmek fitne çıkartmak anlamına geliyor. Modern sisteme aykırı hareket edenler yada ona aykırı bir söz edenler yobaz, câhil, ezik, ajan, terörist, irticâcı vs. oluyor. Fitne, kendisine laf-söz ettirmiyor ve kendisine karşı oluşturulacak bir harekete zinhar izin vermiyor. Başta şeytan olmak üzere tâğutlar ve onların uşakları büyük fitnenin bitmesine aslâ izin vermiyorlar ve çok ciddî önlemler alıyorlar. 

Modern-bilimsel-sosyâl teorilerin de çoğu fitnedir ve toplumu ifsâd eder. Darwin, ortaya bir fitne attı, 150 yıldır tartışıp duruyorlar. Bu fitne nedeniyle sapıtan sapıtana. 20. yüzyılın başlarında ortaya atılan sosyâl ve bilimsel fitneler yâni teoriler, insanları yoldan çıkardı ve ahlâksız, kişiliksiz, korkak, pısırık, tembel, inançsız, hastalıklı nesiller ortaya çıktı. İdeolojilere dönüşen fitneler, 1. ve 2 .dünyâ-savaşlarını çıkardı ve milyonlarca insan telef oldu. Bu savaşların sonucunda büyük fitne bitmediği gibi farklı bir yörüngeye girdi ve çeşitli ve tâkip edilemez fitneler açığa çıktı.

Fitnenin panzehiri İslâm’dır. Fitnenin en büyük destekçisi Bel’amlar, tâğutlar, cehâlet ve câhil insanlardır. Câhiller cehâletten kurtulduğunda fitneciler yok olup gidecektir. Bu cehâletten kurtuluş elbette İslâm ile olacaktır.  

En doğrusunu sâdece Allah bilir.

Hârûn Görmüş
Aralık 2016


















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder