25 Aralık 2019 Çarşamba

Kur’ân’ı Aşağılık Kompleksi İle Yorumlamak




“Gevşemeyin, üzülmeyin; eğer (gerçekten) îman etmişseniz en üstün olan sizlersiniz” (Âl-i İmran 139).

Târih boyunca müslümanlar ilk defâ modernite ile birlikte, düşmanları karşısında aşağılık kompleksine kapılmaktadırlar. Çünkü gevşemişler ve îmanları azalmıştır. Böyle olunca da beşerî güce meftûn ve râm olmaya başlamışlardır. Artık düşünceleri, sözleri, yorumları da bu minvâlde olmaktadır. Hâlbuki modern hayat, İslâm karşısında oluşan bir kompleksin sonucudur. Haçlı Seferleri batı insanında bir kompleks oluşturmuştur. İslâm ve doğu medeniyeti karşısındaki eziklik duygusu ve kompleks onları bir şekilde müslümanlar ve doğu’lular gibi olmaya zorlamıştır. Fakat onlar bunu çalışarak ve didinerek değil, çalarak ve sömürerek başlatmışlardır. Kızılderililere yaptıkları zulüm herkesçe mâlûmdur.  

Batı karşısında kendilerini ezik gören kompleksli müslümanlar sürekli olarak “Kur’ân’ı anlamak”tan bahsediyorlar ve buna yoğunlaşıyorlar. Peki bunların derdi Kur’ân’ı gerçekten anlamak mıdır yoksa Kur’ân’ı moderniteye uygun şekilde anlamak ve uydurmak mı?. Çünkü moderne uymayan ve onunla çelişen hiç-bir yorumu kabûl etmedikleri gibi bunu yobazca buluyorlar ve “gerilik” olarak görüyorlar. Zîrâ târihlerinden utanıyorlar. Peygamber’in ortaya koyduğu “güzel örneklik” olan Sünnet’i konuşmaktan ve model almaktan çekiniyorlar. Kompleksleri buna engel oluyor. 

Modern müslümanlar, moderne uymadığı için Kur’ân’ın apaçık âyetleri için bile bir anlama sorunundan bahsediyorlar, anlama sorunu olduğunu söylüyorlar ve bu nedenle de Kur’ân’a işkence ederek âyetler hakkında moderne uygun yorumlar yapıyorlar. Oysa Kur’ân’a muhâlefet eden müşriklerin bir-çok îtirâzına ve mü’minlerin bir-çok hedefine yer verilen ilâhi vahyin sözlü kaynağında, “bu anlaşılmaz bir mesajdır” şeklinde ne düşmanlardan ne de dostlardan bir serzeniş gelmemiştir. Bu da göstermektedir ki, indiği dönemdeki muhâtapları için Kur’ân’ın mesajının anlaşılma sorunu olmamıştır. Günümüzde de asıl sorun, bize göre anlaşılıp-anlaşılmama değil, pazarlıksız bir şekilde vahye teslim olup yaşamaya gayret edip-etmeme noktasında ortaya çıkmaktadır. Vahyi olduğu gibi okuyup idrâk ettikten sonra Peygamber örnekliğine göre hakkıyla yaşamak modern hayat tarzında hem pek mümkün olmadığı için hem de bu tür bir yaşam, aşağılık kompleksinden dolayı eziklik, yobazlık ve gericilik olarak görüldüğü için, o anlam sorunu bir türlü bitmiyor ve sürekli olarak moderniteyi besleyecek kompleksli yorumlar yapılıyor.

Kur’ân’ı inceden-inceye idrâk etmek için belli bir süre gerekiyorsa da, onun genel mesajını anlamak için çok da gayret etmeye gerek yoktur. Çünkü Kur’ân’ın mesajı apaçıktır. Kur’ân’ı anlamaktan ziyâde, onu okumak ve ondan anlaşılanları kabûl edip hayâta yansıtabilmek önemlidir. Yoksa anlamak konusunda Mekke müşrikleri hepimizden üstündüler. Zâten anladıkları için kabûl etmediler. Kur’ân’ı ancak samîmi-ciddî bir şekilde Allah için ve arınmak için okuyanlar idrâk eder ve hayatlarında uygulayabilir. Zâten ancak bunlar hidâyete er(iş)ebilir. Yoksa Kur’ân’ı her okuyan hidâyete erişemez.

Bir yazıda aşağılık kompleksinin belirtileri için şunlar söylenir:

“En çok göze çarpan detay kendini ispât etme çabasıdır. Kişiler kendilerini sürekli hem başkalarına hem de kendilerine ispât etme çabası içindedirler. Kendinde olduğunu düşündüğü yetersizliği telâfi etmek için olağan-üstü çaba harcarlar. Bunu yaşayan kişiler gerçekte bir yanılgının içindedirler. Bu konudaki yeteneklerinin farkında değildirler. Kendilerini sürekli olarak diğer insanlarla mukâyese ederler. Bunun sonucunda kişi kendini daha değersiz, yeteneksiz ve daha aşağı seviyede hisseder. Bu duygular sanal yaşanan bir durum olarak kabûl edilir, bu düşünceler gerçek değildir”.

Batı karşısında duyulan aşağılık kompleksi, Kur’ân’ı, onda olmayan şeyleri sanki varmış gibi moderne uygun yorumlamakla sonuçlanıyor. “Kur’ân’ı sıkıştırmak” denebilecek olan bu tutumda, Kur’ân’ın dedikleri değil, Kur’ân’a zorla söylettirilen şeyler önem kazanır. Kur’ân’a kendisinde olmayan şeyi zorla söylettirmek, modernite karşısında duyulan aşağılık kompleksinden kaynaklanmaktadır.

Modernizmin tetkiki, yeterince modern olmayan toplumlarda aşağılık kompleksi oluşturuyor. Müslümanların batı karşısındaki derin kompleksinin nedeni, İslâm Medeniyeti’nin câhili ve dolayısıyla inkârcısı olmalarıdır. Zîrâ İslâm Medeniyeti yanında batı’nın uygarlığı barbarlık gibi kalır. Batı’nın ortaya koyduğu şey “medeniyet” değil, “uygarlık”tır. İkisini ayırmak gerekir. Dinden, dolayısı ile merhâmet, vicdan, adâlet ve tevhidten kopuk olunca medeniyet değil “uygarlık” oluyor.

Kur’ân’ı komplekssiz olarak yorumlamak, o ne diyorsa onu söylemek, onu Peygamber’in yorumladığı ve uyguladığı gibi yorumlamak ve de uygulamaktır. Çünkü Kur’ân’ın gerçek yorumu budur. Kur’ân’ın gerçek yorumu ve yaşam-tarzı, “güzel örnekliğimiz” olan Peygamberimiz’in yorumladığı ve yaşadığı gibidir.

Kur’ân’ı yorumlamada ortaya çıkan kompleks, batı karşısında duyulan komplekstir. Oysa batı, mevcut durumunu, doğu’nun medeniyeti karşısında duyduğu eziklikten dolayı değiştirmek istemiş fakat bunu gayri meşrû yollarla sağlamıştır yada en azından böyle başlatmıştır. Yâni batı zâten bir kompleksin sonucudur ki bu kompleks aslında onlarda hâlen de vardır. Fakat bunu kendilerine has bir kibirle kapatmak istemektedirler.

Târihselcilik de modernistlik de kompleksten kaynaklanır. “Aman ha, mevcut dünyânın temel değerlerine aykırı düşmeyelim” endişesidir bu. Bu endişe ve kompleks onların Kur’ân’ı olduğu gibi kabûl edip yaşamalarına engel olur. Oysa Kur’ân’ın ne dediği bellidir ve Peygamber’in ne dediği ve daha önemlisi ne yaptığı bellidir. Örneklik ortaya konmuştur. Bu örnekliğe sonradan eklemeler yapılmış ve uydurmalar karıştırılmış olsa da bir şeyin teorisiyle pratiği arasında çelişki olmayacağından dolayı Peygamber örnekliğini Kur’ân süzgeciyle uydurmalardan arındırıp ortaya çıkarabiliriz. İşte ortaya konulacak olan bu örneklik komplekssiz bir Kur’ân okuma, yorumlama ve uygulama örnekliğidir. Zâten Peygamberimiz de bir-kaç defâ Mekke’li kodamanlara meyledecek olduğunda Allah tarafından uyarılmıştır. Çünkü Kur’ân kişinin ancak Allah karşısında boyun büküp kul olmasını ister ve başkaları karşısında bir mü’minin ezik olması yada komplekse kapılmasını yasaklar.

Her ne kadar geleneğin çatılacak çok tarafları olmasına rağmen, modernlerin geleneğe çatmaktan başka bir şey yapamıyor oluşu, tâğutlar, modern ideolojiler ve sistemler karşısında gelinen noktada kendilerini aşağı bir durumda görerek komplekse kapılmış olmalarından dolayıdır. Batı karşısında geri kalmanın suçlusu olarak geleneği görmekteler ve batı’ya göre geri(!) kalmışlığın ezikliğini ve kompleksini yaşamaktadırlar. Oysa üstünlük modernleşmede değil, takvâdadır. Îman edenler üstündür, modern anlamda ve madden gelişmiş olanlar değil. Îman edenler ve takvâda üstün olanlar Allah’tan başkaları karşısında boyun bükmezler ve başkaları karşısında komplekse kapılmazlar.

İşin gribi şudur ki, müslümanlarda oluşmuş olan bu kompleks aslında, komplekse neden olan şey karşısında ezikliği kabûl etmektir. Şöyle ki, İslâm’ın istediği dünyâ ve hayat ile mevcut modern dünyâ arasında bâriz bir fark vardır. Fakat insanlar ideâl olandan ziyâde mevcut olandan daha çok etkilendiklerinden dolayı, arada bâriz bir fark olunca bir ezikliğe kapılıyorlar ve bu da onlarda bir kompleks ortaya çıkarıyor. Böylece Kur’ân’ı da bu komplekse göre yorumlamaya başlıyorlar. Artık yapılan her yorum mevcut dünyâyı onaylamakta ve moderniteyi desteklemekte, Kur’ân’ın saf yorumunu ve Peygamber örnekliğini ise kösteklemektedir. Hattâ Kur’ân’ın apaçık âyetleri bile mevcut duruma aykırı olduğu için o âyetler, Kur’ân’ı sıkıştırarak ve ona işkence ederek aşırı zorlamayla moderniteye uydurulmaya çalışılmaktadır. Zîrâ aradaki çelişki çok belli ve büyüktür. Yapılan yorumlar ilk başta absürd olsa da moderne uyma hevesi ve kompleksten dolayı göz-ardı edilmekte, daha sonra da o yoruma ve düşünceye alışılmakta ve inanılıp savunulmaktadır. Zâten modern ideolojileri, sistemi, ekonomiyi, siyâseti vs. bu kompleksten dolayı desteklemektedirler. Oysa Kur’ân modern ideolojileri şirk ve küfür olarak görmektedir. Demek ki Kur’ân’ın kompleksli yorumları modernitenin baskısı sonucunda moderniteye uydurulan yorumlardır.

Sonuçta gelinen yer, “Kur’ân’ın insanı ve Dünyâ’yı belirlemesi ve düzenlemesi” değil, “mevcut modern dünyânın ve modern insanın, dîni ve Kur’ân’ı belirlemesi” durumudur ki bu, oluşan kompleksle yapılmaktadır. Fakat şu da var ki, Kur’ân’ın aşırı zorlayarak moderne uydurulduğu zannedilse ve bir-çokları bunu kabûl etse de, Peygamber örnekliği yâni vahyin doğrultusunda ideâl yaşanmışlık örneği değiştirilemez. Yaşanmışlığın yorumu olmaz çünkü. İşte zâten bu nedenle modernite karşısında aşağılık kompleksine kapılmış olanlar geleneğe çatmak bağlamında Sünnet’i yâni “güzel örnekliği” yâni Ahzâb 21. âyeti inkâr etmek zorunda kalıyorlar. Çünkü Kur’ân’ın ideal bir yorumlama ve yaşanma şekli vardır ortada. Modernite karşısında duyulan aşağılık kompleksi edeniyle Tevbe Sûresi’nin son iki âyeti birileri tarafından açıkça, diğerleri tarafından da gizlice inkâr edilmektedir.

Mü’minler Mekke’de bir komplekse kapılmayarak ve bir eziklik yaşamayarak dik durmuşlar ve Allah onlara Medîne’yi açmıştı. Sonra ise devlet ve medeniyet oradan başladı. Yâni Mekke’de de kompleks yoktu mü’minlerde. Çünkü îmanları sağlamdı. Îman azaldıkça kompleks artar ve eziklik başlar. Böylece mevcuda sığınma ihtiyâcı doğar. Fakat îman arttıkça zâlime karşı kerim öfke, âhirete îmandan kaynaklanan cesâret, Allah’ın her-an kendilerinden yana olduğunu bilmiş olmanın verdiği dik duruş ve direniş azmi, Peygamber’e olan güven ve vahyin kazandırmış olduğu ferâset, mü’minlerin komplekse kapılmalarını önlemiş ve onları dik ve diri tutmuştur. Azimle-gayretle çalışmanın olmazsa-olmaz koşulu budur. İşte onları zafere ulaştıran da bu olmuştur. Lâkin modern müslümanlar yenilgi ve maddiyat karşısında kolayca çözülüvermişlerdir. Zâten daha önce içten-içe yıkılmış ve dizlerinin bağı gevşemişti. Kâlpler de gevşeyince şeytana, nefse ve tâğuta uydular. Böylece müslümanlar mevcudu izleme kolaylığına kapıldılar. Çünkü sarp yokuşa göğüs gerecek dirâyetleri yok. Zîrâ aşağılık kompleksi buna engel oluyor. Vicdânını tokatlamak ve kendini avutmak için de Kur’ân’ı moderniteye yâni komplekslerine göre yorumlamaya başlıyorlar. Olan şey budur.

Kur’ân’ın aşağılık kompleksiyle yorumlamak, Kur’ân’ı Peygamber ve sahabenin yaptığı gibi yalın bir şekilde okuyup yorumlamaktan ve de yaşamaktan kaçmanın bir sonucudur.

Aşağılık kompleksi vahyin apaçık âyetlerini moderne uymadığı için yorumlamaya ve moderniteye uydurmaya zorlar. Sonunda apaçık hükümler bile aşağılık kompleksiyle yorumlanarak değiştirilmeye, başkalaştırılmaya, tam aksi savunulmaya, Peygamber-Sünnet göz-ardı yada inkâr edilmeye ve târihe hapsedilmeye, âyetler bir-iki derken neredeyse tümden inkâr edilmeye ve târihe hapsedilmeye yada moderniteye kurbân edilmeye başlamıştır. En sonunda da gayb ve nihâyet Allah da -hâşâ- yorumlanmaya ve inkâr edilmeye başlanır. Deizm ve Ateizmin artmasının nedeni budur. Netsizlik ve aşağılık kompleksi buna neden olmaktadır. Netîcede geriye kompleks sâhibi modern insan için akıl ilah olmaya, modern ideolojiler din olmaya ve ideologlar da peygamber olmaya başlar. İşte cehennemi harlayacak olan da bu gidişattır. İnsanlar böylece taşlarla aynı seviyeye iner ve cehennemde buluşurlar:

  “Ey îman edenler!; kendinizi ve yakınlarınızı ateşten koruyun ki onun yakıtı insanlar ve taşlardır; üzerinde oldukça sert (iri cüsseli), güçlü melekler vardır. Allah kendilerine neyi emretmişse ona isyân etmezler ve emredildiklerini yerine getirirler” (Tahrîm 6).

Mü’minlerin kompleksleri değil, îmanları vardır. O îman mü’minlere Allah’tan başka hiç-bir şey karşısında eğilmemeyi öğretir ve sağlar. Zâten şirk, “Allah’tan başkalarının önünde eğilmek”tir ki bunun nedeni aşağılık kompleksidir.

En doğrusunu sâdece Allah bilir.

Hârûn Görmüş
Aralık 2019






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder