“Onun
(insanın) önünden ve arkasından izleyenleri (tâkipçileri) vardır, onu Allah'ın
emriyle gözetip-koruyorlar. Gerçekten Allah, kendi nefis (öz)lerinde olanı
değiştirip bozuncaya kadar, bir toplulukta olanı değiştirip-bozmaz.
Allah bir topluluğa kötülük istedi mi, artık onu geri çevirmeye hiç-bir
(biçimde imkân) yoktur; onlar için O’ndan başka bir veli yoktur” (Ra’d 11).
İnnallâhe lâ yugayyiru
mâ bi kavmin hattâ yugayyirû mâ bi enfusihim.
Bu âyet günümüzde
müslümanlarca çok okunup üzerinde konuşuluyor ve modern tarza uygun bir biçimde
çalışmalar yapmanın yoluna düşülüyor. Çünkü “yugayyiru” kelimesini “değişim”
olarak çeviriyorlar. Bu “değişim”i de “modern bir değişim” olarak kabûl
ediyorlar. Bu değişimin modern bir değişim olması gerektiğini düşünüyorlar. Bu
nedenle de âyeti şu şekilde çeviriyorlar: “Hiç
kuşkusuz bir toplumun bireyleri kendi iç-dünyâlarını (modern anlamda) değiştirmedikçe Allah da o toplumun
gidişâtını değiştirmez.
Evet; mesele “yugayyiru”
kelimesine verilen anlamla alâkalıdır. Kelimeye “değiştirmedikçe” anlamı
veriliyor. Çünkü bu çeviri modern zamanlara ve modern çalışmalara çok uygun.
Meselâ soralım; Bu değişim nasıl yapılacak?. Neye göre yapılacak?. Bu sorulara
zımnen şöyle cevap veriyorlar: Biz modern zamanlara uymadığımız için durumumuz
bozuldu ya, işte şimdi de; modern zamanlara uyarak yâni modern çalışmalar
yaparak durumumuzu değiştireceğiz ve durumumuz düzelecek”. Modernizme uyarak
İslâm’i-mânevi durumumuz düzelecek öyle mi?. Batılılar gibi mi?. Bu düşünüş
şekli tam da; “zinhar eyleme geçme düşüncesi olmayan” ve Kur’ân’ı didiklemeyi
çok büyük bir iş zannedenlerin ve çalışmalarını bu doğrultuda sürdürenlerin
anlayışıdır ki “on numara yanlış bir anlayış”tır. Zâten âyeti bu yanlış anlayış
nedeniyle yanlış çevirip yanlış okuyorlar ve üzerinde, “hiç-bir yaraya parmak
basmayan ve basması ihtimâli olmayan” yorumlar yapıyorlar.
Âyet bize burada “durumunuzu
değiştirmedikçe” demiyor. Yâni; “şu-anda kötü durumdasınız, değiştirmedikçe
durumunuz düzelmez” demiyor ki!. “Durumunuzu bozmadıkça” diyor. Yâni “mevcut
iyi durumunuz, siz kendinizi bozmadıkça kötüye gitmez” diyor. Yâni bu âyet, iyi
bir durumun bozulmamasının çâresini söylüyor. Allah; “sakın durumunuzu
bozmayın, o zaman Ben de bozmam” diyor. “Durumunuzu bozmazsanız yasalarım
gereği Ben de durumunuzda olumsuz bir değişiklik yapmam” diyor.
Bu düşünce şu âyetlerde açıkça görünür:
“Firavun âilesinin
ve onlardan öncekilerin gidiş tarzı gibi; Allah'ın âyetlerini inkâr ettiler de,
Allah da onları günahlarından dolayı yakalayıverdi. Şüphesiz, Allah, en büyük
kuvvet sâhibidir, sonuçlandırması pek şiddetlidir. Nedeni şu: Bir kavim
(toplum), kendinde olanı değiştirinceye kadar Allah, ona nîmet olarak
bağışladığını değiştirici değildir. Allah şüphesiz işitendir, bilendir. Firavun
âilesinin ve onlardan öncekilerin gidiş tarzı gibi. Onlar, Rablerinin
âyetlerini yalanladılar; biz de günahları dolayısıyla onları helâk ettik.
Firavun ordusunu suda boğduk. Onların tümü zulmeden kimselerdi” (Enfâl 52-54).
Ra’d Sûresi 11. âyetin açılımı, “Kur’ân’ın Kur’ân’ı
tefsiri” sadedinde şu âyetlerdir:
“Düzene
konulması (ıslah)ından sonra yeryüzünde bozgunculuk (fesad) çıkarmayın; O’na
korkarak ve umut taşıyarak duâ edin. Doğrusu Allah'ın rahmeti iyilik yapanlara
pek yakındır” (A’raf 56).
“Allah’a ve peygamberlerine itaat edin, birbirinizle çekişmeyin;
sonra içinize korku düşer ve devletiniz elden gider, sabırlı olun, çünkü
Allah sabredenlerle berâberdir” (Enfâl 46).
“Rabb’imiz,
bizi hidâyete erdirdikten sonra kâlplerimizi saptırma
ve bize tarafından rahmet ihsân eyle, şüphesiz ihsân
eden Sensin Sen!” (Âl-i İmran 8).
Âyetler diyor ki; “durumunuzu
bir şekilde düzelttiğinizde, o mevcut durumunuzu bozmayın ki (yugayyur), Ben de
sizin durumunuzu yasalarım gereği bozmayayım”. Âyetin söylediği çok açık. Âyet
sâdece kötü duruma düşmüş müslümanlar için konuşmuyor ki!; her durumdaki
müslümanlar için konuşuyor. Çok iyi bir duruma gelen, çok iyi bir durumda
bulunan müslümanlara bu âyet bir şey söylemiyor mu yapılan yanlış çeviriye
göre?. Adamlar zâten iyi durumdaysa niye değişsinler ki?. İşte Allah: “Böyle
bir duruma gelin, o ayrı bir konu, onun yolunu Ben size başka yerlerde
gösterdim. Fakat işte bu duruma geldiğinizde sakın serkeşlik, tembellik,
aymazlık vs. yapıp da durumunuzu bozmayın ki Ben de evrensel yasalarım gereği
durumunuzu bozmayayım” diyor. Yâni iyi bir durumda bulunan müslümanları uyarıyor.
Zâten âyetin sonunda: “Allah
bir topluluğa kötülük istedi mi, artık onu geri çevirmeye hiç-bir (biçimde imkân)
yoktur” diyerek iyiden
kötüye olacak olası bir gidişâtın sonucunu bildiriyor. “Böyle bir duruma
düşerseniz artık işiniz çok-çok zor olur” demeye getiriyor. “Hattâ hiç-bir
zaman tekrar iyi bir duruma gelmeye fırsat bulamazsınız-bulamayabilirsiniz”
diyor. Zâten kötü durumda olan bir topluma; “Allah bir topluluğa kötülük istedi mi, artık onu geri çevirmeye
hiç-bir (biçimde imkân) yoktur” demesi abes olurdu.
Meselâ Osmanlı’nın gerileyişinin ve en sonunda da yıkılışının
nedeni, târihi süreç tâkip edildiğinde açıkça görüleceği üzere; Osmanlı mevcut
durumlarını bozunca, Allah da, verdiği nîmetleri keserek onların durumunu
bozmuştur.
Bu, bir âyette şu şekilde
söylenir:
“Zâlike biennallâhe lem yeku mugayyiren ni'meten en'amehâ alâ
kavmin hattâ yugayyirû mâ bi enfusihim ve ennallâhe semîun alîm”.
“Nedeni
şu: Bir kavim (toplum), kendinde olanı değiştirinceye kadar, Allah, ona
nîmet olarak bağışladığını değiştirici değildir. Allah şüphesiz işitendir,
bilendir” (Enfâl 53).
Burada önemli olan ve sorun olarak
gördüğümüz şey; mevcut kötü durumdan kurtulmak için “değişmek” gerektiği, fakat
bu değişimin laik-seküler-liberâl-kapitâlist-demokratik-modern-konformist bir
değişim şeklinde ön-görüldüğüdür. Bunun böyle olduğunu, âyeti yanlış şekilde
çeviren kişilerin sözlerinden ve yazdıklarından çok net bir şekilde çıkarabiliyoruz.
Kur’ân zâten diğer âyetlerinde kötü durumdan nasıl kurtulunacağını çeşitli
şekillerde defâlarca anlatıyor. Bu âyette söylenen şey sâdece, “iyi bir durumda
bulunduğunuzda bozulmayın sakın” uyarısıdır. Çünkü Kur’ân her duruma ve zamâna
hitâp eder.
Allah, bir topluma verdiği nîmeti, o
toplum kendisini bozarak değiştirmedikçe bozmaz-değiştirmez.
En doğrusunu sâdece Allah bilir.
Hârûn Görmüş
Ekim 2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder