“Gevşemeyin, üzülmeyin;
eğer (gerçekten) îman etmişseniz en üstün olan sizlersiniz” (Âl-i İmran 139).
Târih boyunca müslümanlar
ilk defâ modernite ile birlikte, düşmanları karşısında aşağılık kompleksine
kapılmaktadırlar. Çünkü gevşemişler ve îmanları azalmıştır. Böyle olunca da
beşerî güce meftûn ve râm olmaya başlamışlardır. Artık düşünceleri, sözleri,
yorumları da bu minvâlde olmaktadır. Hâlbuki modern hayat, İslâm karşısında
oluşan bir kompleksin sonucudur. Haçlı Seferleri batı insanında bir kompleks
oluşturmuştur. İslâm ve doğu medeniyeti karşısındaki eziklik duygusu ve
kompleks onları bir şekilde müslümanlar ve doğu’lular gibi olmaya zorlamıştır.
Fakat onlar bunu çalışarak ve didinerek değil, çalarak ve sömürerek
başlatmışlardır. Kızılderililere yaptıkları zulüm herkesçe mâlûmdur.
Batı karşısında kendilerini
ezik gören kompleksli müslümanlar sürekli olarak “Kur’ân’ı anlamak”tan
bahsediyorlar ve buna yoğunlaşıyorlar. Peki bunların derdi Kur’ân’ı gerçekten anlamak
mıdır yoksa Kur’ân’ı moderniteye uygun şekilde anlamak ve uydurmak mı?. Çünkü
moderne uymayan ve onunla çelişen hiç-bir yorumu kabûl etmedikleri gibi bunu
yobazca buluyorlar ve “gerilik” olarak görüyorlar. Zîrâ târihlerinden
utanıyorlar. Peygamber’in ortaya koyduğu “güzel örneklik” olan Sünnet’i
konuşmaktan ve model almaktan çekiniyorlar. Kompleksleri buna engel
oluyor.
Modern müslümanlar, moderne
uymadığı için Kur’ân’ın apaçık âyetleri için bile bir anlama sorunundan
bahsediyorlar, anlama sorunu olduğunu söylüyorlar ve bu nedenle de Kur’ân’a
işkence ederek âyetler hakkında moderne uygun yorumlar yapıyorlar. Oysa Kur’ân’a
muhâlefet eden müşriklerin bir-çok îtirâzına ve mü’minlerin bir-çok hedefine
yer verilen ilâhi vahyin sözlü kaynağında, “bu anlaşılmaz bir mesajdır”
şeklinde ne düşmanlardan ne de dostlardan bir serzeniş gelmemiştir. Bu da
göstermektedir ki, indiği dönemdeki muhâtapları için Kur’ân’ın mesajının
anlaşılma sorunu olmamıştır. Günümüzde de asıl sorun, bize göre
anlaşılıp-anlaşılmama değil, pazarlıksız bir şekilde vahye teslim olup yaşamaya
gayret edip-etmeme noktasında ortaya çıkmaktadır. Vahyi olduğu gibi okuyup
idrâk ettikten sonra Peygamber örnekliğine göre hakkıyla yaşamak modern hayat
tarzında hem pek mümkün olmadığı için hem de bu tür bir yaşam, aşağılık
kompleksinden dolayı eziklik, yobazlık ve gericilik olarak görüldüğü için, o
anlam sorunu bir türlü bitmiyor ve sürekli olarak moderniteyi besleyecek
kompleksli yorumlar yapılıyor.
Kur’ân’ı inceden-inceye
idrâk etmek için belli bir süre gerekiyorsa da, onun genel mesajını anlamak
için çok da gayret etmeye gerek yoktur. Çünkü Kur’ân’ın mesajı apaçıktır. Kur’ân’ı
anlamaktan ziyâde, onu okumak ve ondan anlaşılanları kabûl edip hayâta
yansıtabilmek önemlidir. Yoksa anlamak konusunda Mekke müşrikleri hepimizden
üstündüler. Zâten anladıkları için kabûl etmediler. Kur’ân’ı ancak samîmi-ciddî
bir şekilde Allah için ve arınmak için okuyanlar idrâk eder ve hayatlarında
uygulayabilir. Zâten ancak bunlar hidâyete er(iş)ebilir. Yoksa Kur’ân’ı her
okuyan hidâyete erişemez.
Bir yazıda
aşağılık kompleksinin belirtileri için şunlar söylenir:
“En çok göze çarpan detay kendini ispât etme çabasıdır. Kişiler
kendilerini sürekli hem başkalarına hem de kendilerine ispât etme çabası
içindedirler. Kendinde olduğunu düşündüğü yetersizliği telâfi etmek için
olağan-üstü çaba harcarlar. Bunu yaşayan kişiler
gerçekte bir yanılgının içindedirler. Bu konudaki yeteneklerinin farkında
değildirler. Kendilerini sürekli olarak diğer insanlarla mukâyese ederler.
Bunun sonucunda kişi kendini daha değersiz, yeteneksiz ve daha aşağı seviyede
hisseder. Bu duygular sanal yaşanan bir durum olarak kabûl edilir, bu
düşünceler gerçek değildir”.
Batı karşısında duyulan aşağılık
kompleksi, Kur’ân’ı, onda olmayan şeyleri sanki varmış gibi moderne uygun
yorumlamakla sonuçlanıyor. “Kur’ân’ı sıkıştırmak” denebilecek olan bu tutumda,
Kur’ân’ın dedikleri değil, Kur’ân’a zorla söylettirilen şeyler önem kazanır. Kur’ân’a
kendisinde olmayan şeyi zorla söylettirmek, modernite karşısında duyulan
aşağılık kompleksinden kaynaklanmaktadır.
Modernizmin tetkiki,
yeterince modern olmayan toplumlarda aşağılık kompleksi oluşturuyor.
Müslümanların batı karşısındaki derin kompleksinin nedeni, İslâm Medeniyeti’nin
câhili ve dolayısıyla inkârcısı olmalarıdır. Zîrâ İslâm Medeniyeti yanında
batı’nın uygarlığı barbarlık gibi kalır. Batı’nın ortaya koyduğu şey “medeniyet”
değil, “uygarlık”tır. İkisini ayırmak gerekir. Dinden, dolayısı ile merhâmet,
vicdan, adâlet ve tevhidten kopuk olunca medeniyet değil “uygarlık” oluyor.
Kur’ân’ı komplekssiz olarak
yorumlamak, o ne diyorsa onu söylemek, onu Peygamber’in yorumladığı ve uyguladığı
gibi yorumlamak ve de uygulamaktır. Çünkü Kur’ân’ın gerçek yorumu budur.
Kur’ân’ın gerçek yorumu ve yaşam-tarzı, “güzel örnekliğimiz” olan
Peygamberimiz’in yorumladığı ve yaşadığı gibidir.
Kur’ân’ı yorumlamada ortaya
çıkan kompleks, batı karşısında duyulan komplekstir. Oysa batı, mevcut durumunu,
doğu’nun medeniyeti karşısında duyduğu eziklikten dolayı değiştirmek istemiş
fakat bunu gayri meşrû yollarla sağlamıştır yada en azından böyle başlatmıştır.
Yâni batı zâten bir kompleksin sonucudur ki bu kompleks aslında onlarda hâlen de
vardır. Fakat bunu kendilerine has bir kibirle kapatmak istemektedirler.
Târihselcilik de modernistlik
de kompleksten kaynaklanır. “Aman ha, mevcut dünyânın temel değerlerine aykırı
düşmeyelim” endişesidir bu. Bu endişe ve kompleks onların Kur’ân’ı olduğu gibi
kabûl edip yaşamalarına engel olur. Oysa Kur’ân’ın ne dediği bellidir ve
Peygamber’in ne dediği ve daha önemlisi ne yaptığı bellidir. Örneklik ortaya
konmuştur. Bu örnekliğe sonradan eklemeler yapılmış ve uydurmalar karıştırılmış
olsa da bir şeyin teorisiyle pratiği arasında çelişki olmayacağından dolayı Peygamber
örnekliğini Kur’ân süzgeciyle uydurmalardan arındırıp ortaya çıkarabiliriz. İşte
ortaya konulacak olan bu örneklik komplekssiz bir Kur’ân okuma, yorumlama ve
uygulama örnekliğidir. Zâten Peygamberimiz de bir-kaç defâ Mekke’li kodamanlara
meyledecek olduğunda Allah tarafından uyarılmıştır. Çünkü Kur’ân kişinin ancak
Allah karşısında boyun büküp kul olmasını ister ve başkaları karşısında bir mü’minin
ezik olması yada komplekse kapılmasını yasaklar.
Her ne kadar geleneğin çatılacak
çok tarafları olmasına rağmen, modernlerin geleneğe çatmaktan başka bir şey
yapamıyor oluşu, tâğutlar, modern ideolojiler ve sistemler karşısında gelinen
noktada kendilerini aşağı bir durumda görerek komplekse kapılmış olmalarından
dolayıdır. Batı karşısında geri kalmanın suçlusu olarak geleneği görmekteler ve
batı’ya göre geri(!) kalmışlığın ezikliğini ve kompleksini yaşamaktadırlar.
Oysa üstünlük modernleşmede değil, takvâdadır. Îman edenler üstündür, modern
anlamda ve madden gelişmiş olanlar değil. Îman edenler ve takvâda üstün olanlar
Allah’tan başkaları karşısında boyun bükmezler ve başkaları karşısında
komplekse kapılmazlar.
İşin gribi şudur ki, müslümanlarda
oluşmuş olan bu kompleks aslında, komplekse neden olan şey karşısında ezikliği
kabûl etmektir. Şöyle ki, İslâm’ın istediği dünyâ ve hayat ile mevcut modern dünyâ
arasında bâriz bir fark vardır. Fakat insanlar ideâl olandan ziyâde mevcut
olandan daha çok etkilendiklerinden dolayı, arada bâriz bir fark olunca bir
ezikliğe kapılıyorlar ve bu da onlarda bir kompleks ortaya çıkarıyor. Böylece Kur’ân’ı
da bu komplekse göre yorumlamaya başlıyorlar. Artık yapılan her yorum mevcut
dünyâyı onaylamakta ve moderniteyi desteklemekte, Kur’ân’ın saf yorumunu ve
Peygamber örnekliğini ise kösteklemektedir. Hattâ Kur’ân’ın apaçık âyetleri bile
mevcut duruma aykırı olduğu için o âyetler, Kur’ân’ı sıkıştırarak ve ona işkence
ederek aşırı zorlamayla moderniteye uydurulmaya çalışılmaktadır. Zîrâ aradaki
çelişki çok belli ve büyüktür. Yapılan yorumlar ilk başta absürd olsa da moderne
uyma hevesi ve kompleksten dolayı göz-ardı edilmekte, daha sonra da o yoruma ve
düşünceye alışılmakta ve inanılıp savunulmaktadır. Zâten modern ideolojileri,
sistemi, ekonomiyi, siyâseti vs. bu kompleksten dolayı desteklemektedirler.
Oysa Kur’ân modern ideolojileri şirk ve küfür olarak görmektedir. Demek ki
Kur’ân’ın kompleksli yorumları modernitenin baskısı sonucunda moderniteye
uydurulan yorumlardır.
Sonuçta gelinen yer, “Kur’ân’ın
insanı ve Dünyâ’yı belirlemesi ve düzenlemesi” değil, “mevcut modern dünyânın
ve modern insanın, dîni ve Kur’ân’ı belirlemesi” durumudur ki bu, oluşan kompleksle
yapılmaktadır. Fakat şu da var ki, Kur’ân’ın aşırı zorlayarak moderne uydurulduğu
zannedilse ve bir-çokları bunu kabûl etse de, Peygamber örnekliği yâni vahyin
doğrultusunda ideâl yaşanmışlık örneği değiştirilemez. Yaşanmışlığın yorumu
olmaz çünkü. İşte zâten bu nedenle modernite karşısında aşağılık kompleksine
kapılmış olanlar geleneğe çatmak bağlamında Sünnet’i yâni “güzel örnekliği”
yâni Ahzâb 21. âyeti inkâr etmek zorunda kalıyorlar. Çünkü Kur’ân’ın ideal bir
yorumlama ve yaşanma şekli vardır ortada. Modernite karşısında duyulan aşağılık
kompleksi edeniyle Tevbe Sûresi’nin son iki âyeti birileri tarafından açıkça,
diğerleri tarafından da gizlice inkâr edilmektedir.
Mü’minler Mekke’de bir komplekse
kapılmayarak ve bir eziklik yaşamayarak dik durmuşlar ve Allah onlara Medîne’yi
açmıştı. Sonra ise devlet ve medeniyet oradan başladı. Yâni Mekke’de de kompleks
yoktu mü’minlerde. Çünkü îmanları sağlamdı. Îman azaldıkça kompleks artar ve eziklik
başlar. Böylece mevcuda sığınma ihtiyâcı doğar. Fakat îman arttıkça zâlime
karşı kerim öfke, âhirete îmandan kaynaklanan cesâret, Allah’ın her-an kendilerinden
yana olduğunu bilmiş olmanın verdiği dik duruş ve direniş azmi, Peygamber’e
olan güven ve vahyin kazandırmış olduğu ferâset, mü’minlerin komplekse kapılmalarını
önlemiş ve onları dik ve diri tutmuştur. Azimle-gayretle çalışmanın olmazsa-olmaz
koşulu budur. İşte onları zafere ulaştıran da bu olmuştur. Lâkin modern
müslümanlar yenilgi ve maddiyat karşısında kolayca çözülüvermişlerdir. Zâten
daha önce içten-içe yıkılmış ve dizlerinin bağı gevşemişti. Kâlpler de
gevşeyince şeytana, nefse ve tâğuta uydular. Böylece müslümanlar mevcudu izleme
kolaylığına kapıldılar. Çünkü sarp yokuşa göğüs gerecek dirâyetleri yok. Zîrâ
aşağılık kompleksi buna engel oluyor. Vicdânını tokatlamak ve kendini avutmak
için de Kur’ân’ı moderniteye yâni komplekslerine göre yorumlamaya başlıyorlar.
Olan şey budur.
Kur’ân’ın aşağılık kompleksiyle
yorumlamak, Kur’ân’ı Peygamber ve sahabenin yaptığı gibi yalın bir şekilde
okuyup yorumlamaktan ve de yaşamaktan kaçmanın bir sonucudur.
Aşağılık kompleksi vahyin
apaçık âyetlerini moderne uymadığı için yorumlamaya ve moderniteye uydurmaya
zorlar. Sonunda apaçık hükümler bile aşağılık kompleksiyle yorumlanarak değiştirilmeye,
başkalaştırılmaya, tam aksi savunulmaya, Peygamber-Sünnet göz-ardı yada inkâr
edilmeye ve târihe hapsedilmeye, âyetler bir-iki derken neredeyse tümden inkâr
edilmeye ve târihe hapsedilmeye yada moderniteye kurbân edilmeye başlamıştır.
En sonunda da gayb ve nihâyet Allah da -hâşâ- yorumlanmaya ve inkâr edilmeye
başlanır. Deizm ve Ateizmin artmasının nedeni budur. Netsizlik ve aşağılık
kompleksi buna neden olmaktadır. Netîcede geriye kompleks sâhibi modern insan
için akıl ilah olmaya, modern ideolojiler din olmaya ve ideologlar da peygamber
olmaya başlar. İşte cehennemi harlayacak olan da bu gidişattır. İnsanlar
böylece taşlarla aynı seviyeye iner ve cehennemde buluşurlar:
“Ey îman edenler!; kendinizi ve yakınlarınızı ateşten koruyun ki
onun yakıtı insanlar ve taşlardır; üzerinde oldukça sert (iri cüsseli), güçlü
melekler vardır. Allah kendilerine neyi emretmişse ona isyân etmezler ve
emredildiklerini yerine getirirler” (Tahrîm 6).
Mü’minlerin kompleksleri
değil, îmanları vardır. O îman mü’minlere Allah’tan başka hiç-bir şey
karşısında eğilmemeyi öğretir ve sağlar. Zâten şirk, “Allah’tan başkalarının
önünde eğilmek”tir ki bunun nedeni aşağılık kompleksidir.
En doğrusunu sâdece Allah bilir.
Hârûn Görmüş
Aralık 2019
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder