“Uzaktaki yıldızlara, galaksilere,
kuasarlara ve süper-kümelere bakarken aslında onların yâni evrenin geçmişine
bakıyoruz, en son göreceğimiz yer Big-Bang’in ilk ânıdır” diyorlar ve bu
düşünceyi Big-Bang’e delil olarak sunuyorlar. Genişlemenin bir merkezi mi var
ki?. Evrenin neresinde olursak-olalım hep geçmiş görünür. Hâlbuki bizim “geçmiş”ini
gördüğümüz yıldızların/galaksilerin bulunduğu yerden kendi durduğumuz yere yâni
Samanyolu Galaksisi’ne baksak, burayı “gelecek” olarak görmeyiz. Yine “geçmiş”
olarak görürüz yada zannederiz. Kâinâtın hiç-bir yerinde toplu olarak çok yaşlı
ve çok genç galaksiler yoktur. Bu sebeple Meselâ 10 milyar ışık-yılı uzaklıkta
gördüğümüz yer oranın 10 milyar yıl önceki hâli değildir, çünkü oraya göre biz
de 10 milyar ışık-yılı uzaktayız ve geçmişteyiz. Orası sâdece, bize 10
milyar ışık-yılı uzaklıkta bir yerdir. Bu işin sonu yoktur, çünkü bu sâdece
bir yanılsamadır. Bu yüzden kâinâtın hiç-bir yerinden kâinâtın en “geçmiş”i
görülmez. Her yer “geçmiş”tir yada her yer “gelecek” tir. Biz en iyisi her yer “şu-andır”
diyelim. Allah yaratmanın her türünü bilir ve istediği gibi yaratır.
Müneccimler yıldızlardan bilgi alırlar ve
hayatlarını buna göre düzenlerler. Modern müneccimler olan gök-bilimciler de
yıldızlara/gök-adalara bakarak bilgiler alırlar ve bu bilgileri kesin bilgiler
olarak halka sunarlar. Yıldız/gök-bilimciler yâni modern müneccimler, sürekli
gökten/yıldızlardan bilgiler aldıklarını söylerler ama bu bilgiler kesin
bilgiler olamaz, çünkü kesin bilgi onlara kapalıdır. Kapalı olmasının nedeni,
sürekli bir döngünün olması, hâlden-hâle geçişin olmasıdır. Kesin bir yerde
durmadıkları ve kesin hızlarda olmadıkları için kesin bilgi de alamazlar.
Hâlbuki vahiy kesin bilgi kaynağıdır.
Bilim-adamları yâni çağdaş Firavun’ların
çağdaş büyücüleri, sahte bilimleriyle/yılanlarıyla halkı efsunluyor/büyülüyor
ve bu şekilde kandırıyorlar.
Kemâle doğru bir gidiş yok, kemâl içinde
bir gidiş vardır. Kâinâtın kendisinin bir hedefi yoktur. Hedef, şuurlu olan
insana hastır. Evren sürekli döner ve bu döngülerde değişimler olur. Fakat bu
değişimler niteliksel değil, niceliksel değişimlerdir. Maddî anlamda değil,
mânevi anlamda niteliksel değişimler olur. Kâinât, tamlığın kendi içindeki
devinimi olarak sürekli inkişâf eder. Bu oluşması gereken bir gâyenin tâkibi
değil, tamlığın kendi içindeki açılımıdır.
Zorunlu olan şey Herbert Spencer’in
dediği gibi “ilerleme” değil, “döngü”dür. Zorunlu bir döngü vardır ve bu
zorunlu döngü aslında nîmettir. Evrim yok, tekâmül yok, aşama yoktur. Bunlar
sâdece yanılsamalardır. Sâdece döngü vardır. Döngüye bağlı olan değişimler
vardır. Bu yüzden de evrende yeni hiç-bir şey yoktur. İyiye doğru bir gidiş ve
ilerleme de yoktur. Termodinamiğin ikinci yasasına göre tüm kâinâtta zâten böyle
bir süreç vardır. Kâinât eksiksiz bir şekilde yaratılmış ve
yaşlanmaya/ölüme/bozulmaya doğru gidiyor. İnsan da böyle; zamanla
yaşlanmaya/bozulmaya doğru gidiyor. Sosyolojik alanda da böyledir. Sâdece bir
döngü vardır. Bu döngü spiral bir döngü değil, simetrik bir döngüdür. Simetrik
ama aynı yerden geçen çizgilerle olmaz bu. Mutlak anlamda aynı yerden geçen
çizgilerle tekrâr eden bir döngü değildir. Mutlak anlamda aynı dönüş değildir.
Anlamsız bir döngü de değildir bu. Her
turda yeni anlamlar açığa çıkar. Maddî olarak simetrik tekrarlar vardır. Fakat
her döngüde mânevi farklılıklar açığa çıkar.
İlerleme, sandığımız gibi yükselme,
gelişme değildir. İlerleme; “çemberin etrâfında ilerleme”dir. Özel anlamda
ilerleme, modern bir düşüncedir, yanlış bir düşüncedir. Yanılsamadır.
Fizik-yasaları evrensel değildir. Evrenin
her yerinde aynı şekilde işlemez. Bunun anlaşılması için olasılık hesaplarına
ve evrendeki hassas ayarların gözlemlerine de gerek yoktur.
Kâinâtta her şey döngüseldir. Döngüsel
olmak zorundadır. Zaman, maddenin hareketinin bir sonucu olduğundan ve madde
sürekli bir döngü hâlinde olduğundan dolayı zaman bile bir döngüdür. Döngüsel
bir durumdur. Bu yüzden kâinâtta bir yere doğru gitme yoktur. Belli zamanlarda
tekrarlanan döngülerin sonucundaki anlama ulaşmaktır amaç. Bilim ise sürekli
olarak bir yere gidildiğinden bahsederek olmayan bir hedefe kilitlenmiştir.
İlerleme diye bir şey yok. Nereye
ilerlenecek? Evet; sâdece “döngü” var. Bu döngünün bir sonucu olarak da: “keser
döner sap döner, bir gün gelir hesap döner”.
Bir “zen” ustası. “Hayat bir çizgi değil,
birbiri ardınca gelen “şimdi”lerden ibârettir” der.
Evet; evrenin bir genişleme merkezi
yoktur ve evren zâten genişlemez de. Mikrodan makroya evrensel bir döngü vardır
ve yıldız ve galaksiler bulundukları açılara göre bize uzaklaşıp
yakınlaşabilirler. Uzaklaştıklarında onlara bakarak evrenin genişlediğini
zannederiz ve her-şeyin her-şeye göre genişlediğini düşünürüz.
En doğrusunu sâdece Allah bilir.
Hârûn Görmüş
Ağustos 2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder