15 Ağustos 2016 Pazartesi

Genişleme Merkezi Yanılgısı


“Uzaktaki yıldızlara, galaksilere, kuasarlara ve süper-kümelere bakarken aslında onların yâni evrenin geçmişine bakıyoruz, en son göreceğimiz yer Big-Bang’in ilk ânıdır” diyorlar ve bu düşünceyi Big-Bang’e delil olarak sunuyorlar. Genişlemenin bir merkezi mi var ki?. Evrenin neresinde olursak-olalım hep geçmiş görünür. Hâlbuki bizim “geçmiş”ini gördüğümüz yıldızların/galaksilerin bulunduğu yerden kendi durduğumuz yere yâni Samanyolu Galaksisi’ne baksak, burayı “gelecek” olarak görmeyiz. Yine “geçmiş” olarak görürüz yada zannederiz. Kâinâtın hiç-bir yerinde toplu olarak çok yaşlı ve çok genç galaksiler yoktur. Bu sebeple Meselâ 10 milyar ışık-yılı uzaklıkta gördüğümüz yer oranın 10 milyar yıl önceki hâli değildir, çünkü oraya göre biz de 10 milyar ışık-yılı uzaktayız ve geçmişteyiz. Orası sâdece, bize 10 milyar ışık-yılı uzaklıkta bir yerdir. Bu işin sonu yoktur, çünkü bu sâdece bir yanılsamadır. Bu yüzden kâinâtın hiç-bir yerinden kâinâtın en “geçmiş”i görülmez. Her yer “geçmiş”tir yada her yer “gelecek” tir. Biz en iyisi her yer “şu-andır” diyelim. Allah yaratmanın her türünü bilir ve istediği gibi yaratır.

Müneccimler yıldızlardan bilgi alırlar ve hayatlarını buna göre düzenlerler. Modern müneccimler olan gök-bilimciler de yıldızlara/gök-adalara bakarak bilgiler alırlar ve bu bilgileri kesin bilgiler olarak halka sunarlar. Yıldız/gök-bilimciler yâni modern müneccimler, sürekli gökten/yıldızlardan bilgiler aldıklarını söylerler ama bu bilgiler kesin bilgiler olamaz, çünkü kesin bilgi onlara kapalıdır. Kapalı olmasının nedeni, sürekli bir döngünün olması, hâlden-hâle geçişin olmasıdır. Kesin bir yerde durmadıkları ve kesin hızlarda olmadıkları için kesin bilgi de alamazlar. Hâlbuki vahiy kesin bilgi kaynağıdır.

Bilim-adamları yâni çağdaş Firavun’ların çağdaş büyücüleri, sahte bilimleriyle/yılanlarıyla halkı efsunluyor/büyülüyor ve bu şekilde kandırıyorlar.

Kemâle doğru bir gidiş yok, kemâl içinde bir gidiş vardır. Kâinâtın kendisinin bir hedefi yoktur. Hedef, şuurlu olan insana hastır. Evren sürekli döner ve bu döngülerde değişimler olur. Fakat bu değişimler niteliksel değil, niceliksel değişimlerdir. Maddî anlamda değil, mânevi anlamda niteliksel değişimler olur. Kâinât, tamlığın kendi içindeki devinimi olarak sürekli inkişâf eder. Bu oluşması gereken bir gâyenin tâkibi değil, tamlığın kendi içindeki açılımıdır.

Zorunlu olan şey Herbert Spencer’in dediği gibi “ilerleme” değil, “döngü”dür. Zorunlu bir döngü vardır ve bu zorunlu döngü aslında nîmettir. Evrim yok, tekâmül yok, aşama yoktur. Bunlar sâdece yanılsamalardır. Sâdece döngü vardır. Döngüye bağlı olan değişimler vardır. Bu yüzden de evrende yeni hiç-bir şey yoktur. İyiye doğru bir gidiş ve ilerleme de yoktur. Termodinamiğin ikinci yasasına göre tüm kâinâtta zâten böyle bir süreç vardır. Kâinât eksiksiz bir şekilde yaratılmış ve yaşlanmaya/ölüme/bozulmaya doğru gidiyor. İnsan da böyle; zamanla yaşlanmaya/bozulmaya doğru gidiyor. Sosyolojik alanda da böyledir. Sâdece bir döngü vardır. Bu döngü spiral bir döngü değil, simetrik bir döngüdür. Simetrik ama aynı yerden geçen çizgilerle olmaz bu. Mutlak anlamda aynı yerden geçen çizgilerle tekrâr eden bir döngü değildir. Mutlak anlamda aynı dönüş değildir.

Anlamsız bir döngü de değildir bu. Her turda yeni anlamlar açığa çıkar. Maddî olarak simetrik tekrarlar vardır. Fakat her döngüde mânevi farklılıklar açığa çıkar.

İlerleme, sandığımız gibi yükselme, gelişme değildir. İlerleme; “çemberin etrâfında ilerleme”dir. Özel anlamda ilerleme, modern bir düşüncedir, yanlış bir düşüncedir. Yanılsamadır.

Fizik-yasaları evrensel değildir. Evrenin her yerinde aynı şekilde işlemez. Bunun anlaşılması için olasılık hesaplarına ve evrendeki hassas ayarların gözlemlerine de gerek yoktur.

Kâinâtta her şey döngüseldir. Döngüsel olmak zorundadır. Zaman, maddenin hareketinin bir sonucu olduğundan ve madde sürekli bir döngü hâlinde olduğundan dolayı zaman bile bir döngüdür. Döngüsel bir durumdur. Bu yüzden kâinâtta bir yere doğru gitme yoktur. Belli zamanlarda tekrarlanan döngülerin sonucundaki anlama ulaşmaktır amaç. Bilim ise sürekli olarak bir yere gidildiğinden bahsederek olmayan bir hedefe kilitlenmiştir.

İlerleme diye bir şey yok. Nereye ilerlenecek? Evet; sâdece “döngü” var. Bu döngünün bir sonucu olarak da: “keser döner sap döner, bir gün gelir hesap döner”.

Bir “zen” ustası. “Hayat bir çizgi değil, birbiri ardınca gelen “şimdi”lerden ibârettir” der.

Evet; evrenin bir genişleme merkezi yoktur ve evren zâten genişlemez de. Mikrodan makroya evrensel bir döngü vardır ve yıldız ve galaksiler bulundukları açılara göre bize uzaklaşıp yakınlaşabilirler. Uzaklaştıklarında onlara bakarak evrenin genişlediğini zannederiz ve her-şeyin her-şeye göre genişlediğini düşünürüz.

En doğrusunu sâdece Allah bilir.

Hârûn Görmüş
Ağustos 2016





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder