(Not: Âyetler Ali Bulaç meâlinden alınmıştır.
Nüzûl sırası Mustafa İslamoğlu tertibine göre yapılmıştır).
MEKKE
DÖNEMİ
2- ‘Alâk
1- Yaratan Rabbinin adıyla oku.
19- Hayır; ona (engel olana) boyun eğme, (Rabbine) secde et ve
yakınlaş.
3-
Müzzemmil
2-Az bir kısmı hariç olmak üzere, geceleyin kalk.
3-(Gecenin) Yarısı kadar. Ya da ondan biraz eksilt.
4-Veya üzerine ilave et. Ve Kur’ân'ı belli bir düzen içinde (tertil
üzere) oku.
8-Rabbinin ismini zikret ve her şeyden kendini çekerek yalnızca
O'na yönel.
9-(Allah,) Doğunun ve batının Rabbidir. O'ndan başka ilah yoktur.
Şu halde (yalnızca) O'nu vekil tut.
10-Onların demelerine karşı sen sabret ve onlardan güzel bir
ayrılma tarzıyla (düşünce ve eylem bakımından köklü bir tutum) ile kopup-ayrıl.
11-Yalanlamakta olan nimet (refah ve servet) sahiplerini sen bana
bırak ve onlara az bir süre tanı.
20-Kur’ân'dan kolay geleni okuyun. Allah sizden hastalar olduğunu,
başkalarının Allah'ın fazlından aramak için yeryüzünde gezip-dolaşacaklarını ve diğerlerinin Allah
yolunda çarpışacaklarını bilmiştir. Öyleyse ondan (Kur’ân'dan) kolay geleni
okuyun. Namazı dosdoğru kılın, zekatı verin ve Allah'a güzel bir borç verin.
Hayır olarak kendi nefisleriniz için önceden takdim ettiğiniz şeyleri daha
hayırlı ve daha büyük bir ecir (karşılık) olarak Allah katında bulursunuz.
Allah'tan mağfiret dileyin. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.
4-
Müddesir
2- Kalk (ve) bundan böyle uyar.
3- Rabbini tekbir et (yücelt)
4- Elbiseni temizle.
5- Pislikten kaçınıp-uzaklaş.
6- Daha çok istekte bulunmak (başa
kakmak) için iyilik yapma.
7- Rabbin için sabret.
5- Duhâ
9- Öyleyse, sakın yetimi üzüp-kahretme.
10- İsteyip-dileneni
azarlayıp-çıkışma.
11- Rabbinin nimetini durmaksızın anlat.
6-
İnşirâh (şerh)
7- Şu halde boş kaldığın zaman, durmaksızın (dua ve ibadetle)
yorulmaya-devam et.
8- Ve yalnızca Rabbine rağbet et.
7- Kalem
8- Şu halde yalanlayanlara itaat etme.
10- Şunların hiçbirine itaat etme: Yemin edip duran, aşağılık,
11- Alabildiğine ayıplayıp kötüleyen, söz getirip götüren (gizlilik
içinde söz ve haber taşıyan),
12- Hayrı engelleyip sürdüren, saldırgan, olabildiğince günahkar,
13- Zorba-saygısız,
sonra da kulağı kesik;
48- Şimdi sen, Rabbinin
hükmüne sabret ve balık sahibi (Yunus) gibi olma!.
9- A’lâ
1- Rabbinin yüce ismini tesbih et,
9- Şu halde, eğer 'öğüt ve hatırlatma' bir yarar sağlayacaksa,
'öğüt verip hatırlat.'
15-
Kevser
2- Şu halde Rabbin için namaz kıl ve kurban kes.
18- Kâfirûn
1- De ki: 'Ey kafirler.'
2- 'Ben sizin taptıklarınıza tapmam.'
3- 'Benim taptığıma siz tapacak değilsiniz.'
4- 'Ben de sizin taptıklarınıza tapacak değilim.'
5- 'Siz de benim taptığıma tapacak değilsiniz.'
6- 'Sizin dininiz size, benim dinim bana.'
23-
Felak
1- De ki: Sabahın Rabbine sığınırım.
2- Yarattığı şeylerin şerrinden,
3- Karanlığı çöktüğü zaman gecenin şerrinden,
4- Düğümlere üfüren-kadınların
şerrinden,
5- Ve hased ettiği zaman, hasetçinin şerrinden.
24- Nâs
1- De ki: İnsanların Rabbine sığınırım.
2- İnsanların malikine,
3- İnsanların (gerçek) ilahına;
4- 'Sinsice, kalplere vesvese ve şüphe düşürüp duran' vesvesecinin
şerrinden.
5- Ki o, insanların göğüslerine vesvese verir (içlerine kuşku,
kuruntu fısıldar);
6- Gerek cinlerden, gerekse insanlardan (olan her hannas'tan
Allah'a sığınırım).
25-
İhlâs
1- De ki: O Allah, birdir.
2- Allah, Samed'dir (her şey O'na muhtaçtır, daimdir, hiç bir şeye
ihtiyacı olmayandır).
3- O, doğurmamıştır ve doğurulmamıştır.
4- Ve hiç bir şey O'nun dengi değildir.
26- Necm
29- Şu halde sen, Bizim zikrimize sırt çeviren ve dünya hayatından
başkasını istemeyenden yüz çevir.
32-Öyleyse
kendinizi temize çıkarıp-durmayın.
32-
İnsân (Dehr)
23- Gerçek şu ki, Kur’ân'ı senin üzerine 'safhalar halinde bir
indirme tarzıyla (tenzil)’ indiren biziz, biz.
24- Öyleyse, Rabbinin hükmüne sabır göster. Onlardan günahkar veya
nankör olana itaat etme.
25- Ve sabah, akşam Rabbinin adını zikret.
26- Gecenin bir bölümünde O'na secde et ve geceleyin uzun uzadıya
O'nu tesbih et.
38-
Târık
17- Sen kâfirlere bir mühlet ver, az bir süre tanı.
39-
Yâsin
20- 'Ey kavmim, elçilere uyun' dedi.
21- 'Sizden ücret istemeyenlere uyun, onlar hidayet bulmuş
kimselerdir.'
40- Furkân
58- Sen, asla ölmeyen ve daima diri olan (Allah)a tevekkül et ve
O'nu hamd ile tesbih et.
42-
Fâtır
6- Gerçek şu ki, şeytan
sizin düşmanınızdır, öyleyse siz de onu düşman edinin.
43-
Meryem
39- İş(in) hükme bağlanıp
biteceği, hasret gününe karşı onları uyar.
44-
Tâ-Hâ
114- De ki: Rabbim, ilmimi arttır.
130- Şu halde onların söylediklerine karşı sabırlı ol, güneşin
doğuşundan ve batışından önce Rabbini hamd ile tesbih et (yücelt). Gecenin bir
bölümünde ve gündüzün uçlarında da tesbihte bulun ki hoşnut olabilesin.
131- Onlardan bazı gruplara, kendilerini denemek için
yararlandırdığımız dünya hayatının süsüne gözünü dikme. Senin Rabbinin rızkı
daha hayırlı ve daha süreklidir.
132- Ehline (ümmetine) namazı emret ve onda kararlı davran. Biz
senden rızık istemiyoruz, biz sana rızık veriyoruz. (Güzel) Sonuç takvanındır.
45-
Hâkka
52- Öyleyse, büyük Rabbini ismiyle tesbih et.
50-
Vâkıa
74- Şu halde büyük Rabbini ismiyle tesbih et.
96- Öyleyse büyük Rabbini ismiyle tesbih et.
51- Şuârâ
151- 'Ve ölçüsüzce davrananların emrine itaat etmeyin.'
181- 'Ölçüyü tam tutun ve eksiltenlerden olmayın.'
182- 'Dosdoğru olan terazi ile tartın.'
183- 'İnsanların eşyasını değerden düşürüp-eksiltmeyin ve yeryüzünde bozguncular olarak karışıklık çıkarmayın.'
184- 'Sizi ve önceki yaratılmışları yaratandan sakının”.
213- Allah ile beraber başka bir ilaha yalvarıp-yakarma, sonra azaba uğratılanlardan olursun.
214- (Öncelikle) En yakın hısımlarını (aşiretini) uyar.
215- Ve mü'minlerden, sana tabi olanlara (koruyucu) kanatlarını
ger.
216- Eğer sana karşı koyacak olurlarsa, artık de ki: 'Gerçekten
ben, sizin yaptıklarınızdan uzağım.'
217- Sen, O güçlü ve üstün, esirgeyici olan (Allah')a tevekkül et.
53- Neml
59- Dedi ki: 'Hamd
Allah'ındır ve selam O'nun seçtiği kullarının üzerinedir.
79- Sen, artık Allah'a tevekkül et; çünkü sen apaçık hak üzeresin.
55- Sâd
65- De ki: 'Ben, yalnızca bir uyarıcıyım. Bir olan, kahreden
Allah'tan başka bir ilah yoktur.'
56-
A’raf
3- Rabbinizden size indirilene uyun, O'ndan başka velilere uymayın.
Ne az öğüt alıyorsunuz?
31- Ey Ademoğulları, her mescid yanında ziynetlerinizi takının.
Yiyin, için ve israf etmeyin. Çünkü O, israf edenleri sevmez.
85- Şuayb onlara dedi ki: 'Ey kavmim, Allah'a kulluk edin, sizin
O'ndan başka ilahınız yoktur. Size Rabbinizden apaçık bir belge (mucize)
gelmiştir. Ölçüyü ve tartıyı tam tutun, insanların (hakları olan mallarını)
eşyasını değerinden düşürüp-eksiltmeyin
ve düzene (ıslaha) konulmasından sonra yeryüzünde bozgunculuk (fesad) çıkarmayın.
Bu sizin için daha hayırlıdır, eğer inanıyorsanız.'
199- Sen af (veya kolaylık) yolunu benimse, örf ile emret ve
cahillerden yüz çevir.
200- Eğer sana şeytandan yana bir kışkırtma (vesvese veya iğva)
gelirse, hemen Allah'a sığın. Çünkü O, işitendir, bilendir.
203- ..De ki: 'Ben, yalnızca bana Rabbimden vahyolunana uyarım. Bu,
Rabbinizden olan basiretlerdir; iman edecek bir topluluk için bir hidayet ve
bir rahmettir.'
204- Kur’ân okunduğu zaman, hemen onu dinleyin ve susun. Umulur ki
esirgenmiş olursunuz.
205- Rabbini, sabah akşam, yüksek olmayan bir sesle, kendi kendine,
ürpertiyle, yalvara yalvara ve için için zikret. Gaflete kapılanlardan olma.
59-
Tûr
29- Şu halde sen, öğüt verip-hatırlat;
çünkü sen, Rabbinin nimetiyle ne kahinsin, ne mecnun.
48- Artık, Rabbinin hükmüne sabret; çünkü gerçekten sen,
gözlerimizin önündesin. Ve her kalkışında Rabbini hamd ile tesbih et.
49- Gecenin bir bölümünde ve yıldızların batışının ardından da O'nu
tesbih et.
61-
Ğâşiye
21- Artık sen, öğüt verip-hatırlat.
Sen, yalnızca bir öğüt verici-bir
hatırlatıcısın.
62- Kehf
27- Sana Rabbinin Kitabından vahyedileni oku. O'nun sözlerini
değiştirici yoktur ve O'nun dışında kesin olarak bir sığınacak (makam)
bulamazsın.
28- Sen de sabah akşam O'nun rızasını isteyerek Rablerine dua
edenlerle birlikte sabret. Dünya hayatının (aldatıcı) süsünü isteyerek
gözlerini onlardan kaydırma. Kalbini bizi zikretmekten gaflete düşürdüğümüz,
kendi 'istek ve tutkularına (hevasına)' uyan ve işinde aşırılığa gidene itaat etme.
63- Cin
18- Şüphesiz mescidler, (yalnızca) Allah'a aittir. Öyleyse, Allah
ile beraber başka hiç bir şeye (ve kimseye) kulluk etmeyin (dua etmeyin, boyun
eğmeyin, tapmayın).
65-
İbrâhim
31- İman etmiş kullarıma söyle: 'Alış-verişin ve dostluğun olmadığı o gün gelmezden evvel, dosdoğru
namazı kılsınlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden gizli ve açık
infak etsinler.'
44- Azabın kendilerine
geleceği gün (ile) insanları uyarıp-korkut.
66-
Sâffât
178- Sen bir süreye kadar onlardan (müşriklerden) yüz çevir.
67-
Kasas
86- Kitabın sana (kalbine vahy ile) bırakılacağını umud etmezdin;
(bu,) Rabbinden ancak bir rahmettir. Öyleyse sakın kafirlere arka olma.
87- Sana indirildikten sonra, sakın seni Allah'ın ayetlerinden
alıkoymasınlar. Sen Rabbine çağır ve sakın müşriklerden olma.
88- Ve Allah ile beraber
başka bir ilaha tapma.
68-
İsrâ
22- Allah ile beraber başka ilahlar edinme, yoksa kınanmış ve kendi
başına (yapayalnız ve yardımcısız) bırakılmış olursun.
23- Rabbin, O'ndan başkasına kulluk etmemenizi ve anne-babaya iyilikle-davranmayı emretti. Şayet onlardan biri veya ikisi yanında
yaşlılığa ulaşırsa, onlara: 'Öf' bile deme ve onları azarlama; onlara güzel söz
söyle.
24- Onlara acıyarak alçakgönüllülük kanadını ger ve de ki: 'Rabbim,
onlar beni küçükken nasıl terbiye ettilerse Sen de onları esirge.'
26- Akrabaya hakkını ver, yoksula ve yolda kalmışa da. İsraf ederek
saçıp-savurma.
27- Çünkü saçıp-savuranlar,
şeytanın kardeşleri olmuşlardır; şeytan ise Rabbine karşı nankördür.
28- Eğer Rabbinden ummakta olduğun bir rahmeti beklerken (darlıkta
olduğundan) onlara sırt çevirecek olursan, bu durumda onlara yumuşak söz söyle.
29- Elini boynunda bağlanmış olarak kılma, büsbütün de açık tutma.
Sonra kınanır, hasret (pişmanlık) içinde kalakalırsın.
31- Yoksulluk endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin; onlara ve size
biz rızık veririz. Şüphesiz, onları öldürmek büyük bir hata (suç ve günah)dır.
32- Zinaya yaklaşmayın, gerçekten o, 'çirkin bir hayasızlık' ve
kötü bir yoldur.
33- Haklı bir sebep olmaksızın Allah'ın haram kıldığı bir kimseyi
öldürmeyin. Kim mazlum olarak öldürülürse onun velisine yetki vermişizdir; o da
öldürmede ölçüyü aşmasın. Çünkü o, gerçekten yardım görmüştür.
34- Erginlik çağına erişinceye kadar, -o da en güzel bir tarz olması-
dışında yetimin malına yaklaşmayın. Ahde vefa gösterin. Çünkü ahid bir
sorumluluktur.
35- Ölçtüğünüz zaman ölçüyü tam tutun ve dosdoğru bir tartıyla
tartın; bu, daha hayırlıdır ve sonuç bakımından daha güzeldir.
36- Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme; çünkü kulak, göz ve
kalb, bunların hepsi ondan sorumludur.
37- Yeryüzünde böbürlenerek yürüme; çünkü sen ne yeri yarabilirsin,
ne dağlara boyca erişebilirsin.
38- Bütün bunlar, kötülüğü olan, Rabbinin katında da hoş
olmayanlardır.
39- Bunlar, Rabbinin sana hikmet olarak vahyettiği şeylerdir.
Rabbin ile beraber başka ilahlar kılma, yoksa yerilmiş, kovulmuş olarak
cehenneme bırakılırsın.
53- Kullarıma, sözün
en güzel olanını söylemelerini söyle.
78- Güneşin sarkmasından gecenin kararmasına kadar namazı kıl,
fecir vakti (namazda okunan) Kur’ân'ı, işte o, şahid olunandır.
79- Gecenin bir kısmında kalk, sana aid nafile olarak onunla (Kur’ân'la)
namaz kıl. Umulur ki Rabbin seni övülmüş bir makama ulaştırır.
80- Ve de ki: 'Rabbim, beni (girilecek yere) doğru bir girdirişle
girdir ve (çıkarılacak yerden) doğru bir çıkarışla çıkar ve katından bana
yardımcı bir kuvvet ver.'
110- ..Namazında sesini çok yükseltme, çok da kısma, bu ikisi
arasında (orta) bir yol benimse.
111- …Ve O'nu tekbir edebildikçe tekbir et.
69- Yûnus
62- Haberiniz olsun; Allah'ın velileri, onlar için korku yoktur,
mahzun da olmayacaklardır.
63- Onlar iman edenler ve (Allah'tan) sakınanlardır.
94- ..Andolsun, Rabbinden sana gerçek gelmiştir, şu halde kuşkuya
kapılanlardan olma.
95- Ve Allah'ın ayetlerini yalanlayanlardan olma; yoksa hüsrana
uğrayanlardan olursun.
109- Sana vahyolunana uy ve Allah hükmünü verinceye kadar sabret.
O, hükmedenlerin en hayırlısıdır.
70- Hûd
3- Ve Rabbinizden bağışlanma dileyin; sonra O'na tevbe edin. O da
sizi, adı konulmuş bir vakte kadar güzel bir meta (fayda) ile metalandırsın ve
her ihsan sahibine kendi ihsanını versin. Eğer yüz çevirirseniz gerçekten ben,
sizin için büyük bir günün azabından korkarım.
84- Medyen (halkına da) kardeşleri Şuayb'ı (elçi gönderdik). Dedi
ki: 'Ey kavmim, Allah'a ibadet edin, O'ndan başka ilahınız yoktur. Ölçüyü ve
tartıyı eksik tutmayın; gerçekten sizi bir 'bolluk ve refah (hayır)' içinde
görüyorum. Doğrusu sizi çepeçevre kuşatacak olan bir günün azabından
korkuyorum.'
85- 'Ey kavmim, ölçüyü ve tartıyı -adaleti gözeterek- tam
tutun ve insanların eşyasını değerden düşürüp- eksiltmeyin ve yeryüzünde bozguncular olarak karışıklık
çıkarmayın.'
86- 'Eğer mü'minseniz, Allah'ın bıraktığı (helal işlerden olan
kazanç) sizin için daha hayırlıdır. Ben üzerinizde bir gözetleyici değilim.'
112- Seninle birlikte tevbe edenlerle birlikte emrolunduğun gibi
dosdoğru davran. Ve azıtmayın. Çünkü O, yaptıklarınızı görendir.
113- Zulmedenlere eğilim göstermeyin, yoksa size ateş dokunur.
Sizin Allah'tan başka velileriniz yoktur, sonra yardım göremezsiniz.
114- Gündüzün iki tarafında ve gecenin (gündüze) yakın saatlerinde
namazı kıl. Şüphesiz iyilikler, kötülükleri giderir. Bu, öğüt alanlara bir
öğüttür.
115- Ve sabret. Gerçekten Allah, iyilik yapanların ecrini
kaybetmez.
71-
Yûsuf
87- ..Allah'ın rahmetinden umut kesmeyin. Çünkü kâfirler
topluluğundan başkası Allah'ın rahmetinden umut kesmez.'
72- Hicr
85- ..Hiç şüphesiz o saat de yaklaşarak-gelmektedir; öyleyse (onlara karşı) güzel davranışlarda bulun.
88- Sakın onlardan bazılarını yararlandırdığımız şeylere gözünü
dikme, onlara karşı hüzne kapılma, mü'minler için de (şefkat) kanatlarını ger.
89- Ve de ki: 'Şüphe yok, ben apaçık bir uyarıcıyım.'
94- Öyleyse sen emrolunduğun şeyi açıkça söyle ve müşriklere
aldırış etme.
98- Sen Rabbini hamd ile tesbih et ve secde edenlerden ol.
99- Ve yakîn sana gelinceye kadar Rabbine ibadet et.
73-
En-âm
14- De ki: 'Bana gerçekten müslüman olanların ilki olmam emredildi
ve: Sakın müşriklerden olma.' (denildi.)
19- De ki: 'Şahidlik bakımından hangi şey daha büyüktür?' De ki:
'Allah benimle aranızda şahiddir. Sizi -ve
kime ulaşırsa- kendisiyle uyarmam
için bana şu Kur’ân vahyedildi. Gerçekten Allah'la beraber başka ilahların da
bulunduğuna siz mi şahidlik ediyorsunuz?' De ki: 'Ben şehadet etmem.' De ki: O,
ancak bir tek olan ilahtır ve gerçekten ben, sizin şirk koşmakta
olduklarınızdan uzağım.
51- Rablerine (götürülüp) toplanacaklarından korkanları onunla (Kur’ân'la)
uyarıp-korkut; onların ondan başka
ne velileri vardır ne şefaatçileri. Umulur ki korkup-sakınırlar.
52- Sabah akşam -O'nun
yüzünü (rızasını) dileyerek-
Rablerine dua edenleri kovma..
56- De ki: 'Ben, sizin Allah'tan başka tapmakta olduklarınıza tapmaktan
nehyedildim.' De ki: 'Ben sizin heva (istek ve tutku)larınıza uymam; yoksa bu
durumda şaşırıp sapmış ve doğru yolu bulmamışlardan olurum.'
68- Ayetlerimiz konusunda 'alaylı tartışmalara dalanlar:' -onlar bir başka söze geçinceye kadar- onlardan yüz çevir. Şeytan sana
unutturacak olursa, bu durumda hatırlamadan sonra, artık zulmeden toplulukla
beraber oturma.
72- Bir de: 'Namazı kılın ve O'ndan korkup-sakının (diye de emrolunduk.) Huzuruna (götürülüp) toplanacağınız
O'dur.
106- Rabbinden sana vahyedilene uy. O'ndan başka ilah yoktur. Ve
müşriklerden yüz çevir.
118- Eğer O'nun ayetlerine inanıyorsanız, artık üzerinde yalnızca
Allah'ın ismi anılanlardan yiyin.
121- Üzerinde Allah'ın isminin anılmadığı şeyi yemeyin; çünkü bu
fısk'tır (yoldan çıkıştır). Gerçekten şeytanlar, sizinle mücadele etmeleri için
kendi dostlarına gizli-çağrılarda
bulunurlar. Onlara itaat ederseniz şüphesiz siz de müşriklersiniz.
141- Asmalı ve asmasız bahçeleri, hurmaları ve tadları farklı
ekinleri, zeytinleri ve narları -birbirine
benzer ve benzeşmez- yaratan O'dur.
Ürün verdiğinde ürününden yiyin ve hasad günü hakkını verin; israf etmeyin.
Çünkü O, israf edenleri sevmez.
150- De ki: 'Gerçekten Allah'ın bunu haram kıldığına şehadet edecek
şahidlerinizi getirin.' Şayet onlar, şehadet edecek olurlarsa sen onlarla
birlikte şehadet etme. Ayetlerimizi yalan sayanların ve ahirete inanmayanların
heva (istek ve tutku)larına uyma; onlar (birtakım güçleri ve varlıkları)
Rablerine denk tutmaktadırlar.
151- De ki: 'Gelin size Rabbinizin neleri haram kıldığını okuyayım:
O'na hiç bir şeyi ortak koşmayın, anne-babaya
iyilik edin, yoksulluk-endişesiyle
çocuklarınızı öldürmeyin. -Sizin de,
onların da rızıklarını biz vermekteyiz-
Çirkin-kötülüklerin açığına ve gizli
olanına yaklaşmayın. Hakka dayalı olma dışında, Allah'ın (öldürülmesini) haram
kıldığı kimseyi öldürmeyin. İşte bunlarla size tavsiye (emr) etti; umulur ki
akıl erdirirsiniz.'
152- 'Yetimin malına, o erginlik çağına erişinceye kadar -o en güzel (şeklin) dışında- yaklaşmayın. Ölçüyü ve tartıyı doğru
olarak yapın. Hiç bir nefse, gücünün kaldırabileceği dışında bir şey
yüklemeyiz. Söylediğiniz zaman -yakınınız
dahi olsa- adil olun. Allah'ın
ahdine vefa gösterin. İşte bunlarla size tavsiye (emr) etti; umulur ki öğüt
alıp-düşünürsünüz.'
153- Bu benim dosdoğru yolumdur. Şu halde ona uyun. Sizi O'nun
yolundan ayıracak (başka) yollara uymayın. Bununla size tavsiye etti, umulur ki
korkup-sakınırsınız.
162- De ki: 'Şüphesiz benim namazım, ibadetlerim, dirimim ve ölümüm
alemlerin Rabbi olan Allah'ındır.'
163- 'O'nun hiç bir ortağı yoktur. Ben böyle emrolundum ve ben
müslüman olanların ilkiyim.'
74-
Nâhl
90- Şüphesiz Allah, adaleti, ihsanı, yakınlara vermeyi emreder;
çirkin utanmazlıklardan (fahşadan), kötülüklerden ve zorbalıklardan sakındırır.
Size öğüt vermektedir, umulur ki öğüt alıp-düşünürsünüz.
91- Ahidleştiğiniz zaman, Allah'ın ahdini yerine getirin,
pekiştirdikten sonra yeminleri bozmayın; çünkü Allah'ı üzerinize kefil
kılmışsınızdır. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızı bilir.
92- Bir ümmet diğer bir ümmetten (sayıca ve malca) daha gelişkindir
diye, yeminlerinizi kendi aranızda bir bozuculuk unsuru yaparak, ipini kuvvetle
eğirdikten sonra bozup-çözen (kadın)
gibi olmayın. Şüphesiz Allah, sizi bununla imtihan etmektedir. Kıyamet günü
hakkında ihtilafa düştüğünüz şeyi size muhakkak açıklayacaktır.
94- Yeminlerinizi kendi aranızda, bir bozuculuk unsuru edinmeyin;
sonra sapasağlam basan ayak kayar ve Allah'ın yolundan alıkoyduğunuz için
kötülüğü tadarsınız. (Ayrıca) Büyük azab da sizin içindir.
95- Allah'ın ahdini ucuz bir değere karşılık satmayın. Eğer
bilirseniz, Allah katında olan sizin için daha hayırlıdır.
98- Öyleyse Kur’ân okuduğun zaman, kovulmuş şeytandan Allah'a
sığın.
114- Öyleyse Allah'ın sizi rızıklandırdığı şeylerden helal (ve)
temiz olanlarını yiyin; eğer O'na kulluk ediyorsanız Allah'ın nimetine
şükredin.
115- O, size ancak ölüyü, kanı, domuz etini ve Allah'tan başkası
adına kesilmiş olan (hayvan)ı haram kıldı. Fakat kim mecbur kalırsa,
saldırmamak ve sınırı aşmamak üzere (yiyebilir). Çünkü gerçekten Allah,
bağışlayandır, esirgeyendir.
116- Dillerinizin yalan yere nitelendirmesi dolayısıyla şuna helal,
buna haram demeyin. Çünkü Allah'a karşı yalan uydurmuş olursunuz. Şüphesiz
Allah'a karşı yalan uyduranlar kurtuluşa ermezler.
125- Rabbinin yoluna
hikmetle ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel bir biçimde mücadele et.
126- Eğer ceza verecekseniz, size verilen cezanın misliyle ceza
verin ve eğer sabrederseniz, andolsun bu, sabredenler için daha hayırlıdır.
127- Sabret; senin sabrın ancak Allah(ın yardımı) iledir. Onlar
için hüzne kapılma ve kurmakta oldukları hileli-düzenlerden dolayı sıkıntıya düşme.
75-
Lokmân
13- Hani Lukman oğluna -öğüt
vererek- demişti ki; 'Ey oğlum,
Allah'a şirk koşma. Şüphesiz şirk, gerçekten büyük bir zulümdür.'
14- Biz insana anne ve babasını (onlara iyilikle davranmayı)
tavsiye ettik. Annesi onu, zorluk üstüne zorlukla (karnında) taşımıştır. Onun
(sütten) ayrılması, iki yıl içindedir. 'Hem bana, hem anne ve babana şükret, dönüş
yalnız banadır.'
15- Bununla birlikte, onların ikisi (annen ve baban) hakkında
bilgin olmayan şeyi bana şirk koşman için, sana karşı çaba harcayacak
olurlarsa, bu durumda onlara itaat etme ve dünya (hayatın) da onlara iyilikle
(ma'ruf üzere) sahiplen (onlarla geçin) ve bana 'gönülden-katıksız olarak yönelenin' yoluna tabi ol. Sonra dönüşünüz
yalnızca banadır, böylece ben de size yaptıklarınızı haber vereceğim.
17- 'Ey oğlum, namazı dosdoğru kıl, ma'rufu emret, münkerden
sakındır ve sana isabet eden (musibetler)e karşı sabret. Çünkü bunlar,
azmedilmesi gereken işlerdendir.
18- 'İnsanlara yanağını çevirip (büyüklenme) ve böbürlenmiş olarak
yeryüzünde yürüme. Çünkü Allah, büyüklük taslayıp böbürleneni sevmez.'
19- 'Yürüyüşünde orta bir yol tut, sesinden de (yüksek perdeleri)
eksilt. Çünkü, seslerin en çirkin olanı gerçekten eşeklerin sesidir.'
33- Ey insanlar, Rabb'inizden korkup-sakının ve öyle bir günün azabından çekinip-korkun ki, (o gün hiç) bir baba, çocuğu için bir karşılık veremez
ve (hiç) bir çocuk da babası için bir şeyi verebilecek (durumda) değildir.
Şüphesiz Allah'ın va'di haktır. Artık dünya hayatı sizi aldatmaya sürüklemesin
ve aldatıcı(lar) da sizi Allah ile aldatmasın.
77-
Zümer
2- Şüphesiz, sana bu Kitabı hak ile indirdik; öyleyse dini yalnızca
O'na halis kılarak Allah'a ibadet et.
10- De ki: 'Ey iman eden kullarım, Rabbinizden sakının. Bu dünyada
iyilik edenler için bir iyilik vardır. Allah'ın arz'ı geniştir. Ancak
sabredenlere ecirleri hesapsızca ödenir.'
11- De ki: 'Ben, dini yalnızca O'na halis kılarak Allah'a ibadet
etmekle emrolundum.'
12- 'Ve ben, müslümanların ilki olmakla da emrolundum.'
14- De ki: 'Ben dinimi yalnızca O'na halis kılarak Allah'a ibadet
ederim.'
53- (Benden onlara) De ki: 'Ey kendi aleyhlerinde olmak üzere
ölçüyü aşan kullarım. Allah'ın rahmetinden umut kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün
günahları bağışlar. Çünkü O, bağışlayandır, esirgeyendir.'
54- Azab size gelip çatmadan evvel, Rabbinize yönelip-dönün ve O'na teslim olun. Sonra size
yardım edilmez.
55- Rabbinizden, size indirilenin en güzeline uyun; siz hiç
farkında değilken, azab apansız size gelip çatmadan evvel.
65- Andolsun, sana ve senden öncekilere vahyolundu (ki): 'Eğer şirk
koşacak olursan, şüphesiz amellerin boşa çıkacak ve elbette sen, hüsrana
uğrayanlardan olacaksın.
66- 'Hayır, artık (yalnızca) Allah'a kulluk et ve şükredenlerden
ol.'
78-
Mü’min (Ğâfir)
55- Şu halde sen sabret. Gerçekten Allah'ın va'di haktır. Günahın
için mağfiret dile; akşam ve sabah Rabbini hamd ile tesbih et.
60- Rabbiniz dedi ki: 'Bana dua edin, size icabet edeyim. Doğrusu
Bana ibadet etmekten büyüklenen (müstekbir)ler; cehenneme boyun bükmüş kimseler
olarak gireceklerdir.”
66- De ki: 'Bana apaçık belgeler gelince, sizin Allah'tan başka
taptıklarınıza kulluk etmekten kesin olarak menedildim ve âlemlerin Rabbine
teslim olmakla emrolundum.'
79-
Enbiyâ
92- Gerçekten, sizin bu ümmetiniz tek bir ümmettir. Ben de sizin
Rabbinizim, öyleyse bana ibadet ediniz.
80-
Mü’minûn
96- Kötülüğü en güzel olanla uzaklaştır; biz, onların
nitelendiregeldiklerini en iyi bileniz.
97- Ve de ki: 'Rabbim, şeytanın kışkırtmalarından sana sığınırım.'
98- 'Ve onların yanımda bulunmalarından da sana sığınırım Rabbim.'
81-
Fussilet
34- İyilikle kötülük eşit olmaz. Sen, en güzel olan bir tarzda
(kötülüğü) uzaklaştır; o zaman, (görürsün ki) seninle onun arasında düşmanlık
bulunan kimse, sanki sıcak bir dost(un) oluvermiştir.
36- Şayet sana şeytandan bir kışkırtma gelecek olursa, hemen
Allah'a sığın. Çünkü O, işitendir, bilendir.
82- Şûrâ
15- Şu halde, sen bundan dolayı davet et ve emrolunduğun gibi doğru
bir istikamet tuttur. Onların heva (istek ve tutku)larına uyma. Ve de ki:
Allah'ın indirdiği her kitaba inandım. Aranızda adaletli davranmakla
emrolundum. Allah, bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbinizdir. Bizim amellerimiz
bizim, sizin amelleriniz sizindir. Bizimle aranızda ‘deliller getirerek
tartışma (ya, huccete gerek)’ yoktur. Allah bizi bir araya getirip-toplayacaktır. Dönüş O'nadır.'
47- Allah'tan, geri çevrilmesi olmayan bir gün gelmeden evvel,
Rabbinize icabet edin. O gün, sizin için ne sığınılacak bir yer var, ne sizin
için inkar (etmeye bir imkan).
83-
Zuhrûf
43- Şu halde, sana vahyedilene sımsıkı-tutun; çünkü sen dosdoğru bir yol üzerindesin.
62- Şeytan sakın sizi (Allah'ın yolundan) alıkoymasın. Gerçekten o,
sizin için açıkça bir düşmandır.
89- Şimdi sen, 'aldırış etmeksizin onlardan yüz çevir' ve: 'Selam'
de. Artık onlar bileceklerdir.
84-
Duhân
10- Öyleyse sen, göğün açıkça bir duman getireceği günü gözle;
85-
Câsiye
18- Sonra seni bu emirden bir şeriat üzerine kıldık; öyleyse sen
ona uy ve bilmeyenlerin heva (istek ve tutku)larına uyma.
86-
Ahkâf
15- Biz insana, 'anne ve
babasına' iyilikle davranmasını tavsiye ettik.
35- Artık sen sabret;
Resullerden azim sahiplerinin sabrettikleri gibi, Onlar için de acele etme..
50- Öyleyse, Allah'a doğru (yönelip, şirkten ve bozulmalardan)
kaçın. Gerçekten ben sizi, O'ndan yana açıkça uyarıyorum.
51- Allah ile beraber başka bir ilah(ı ortak) kılmayın. Gerçekten
sizi, O'ndan yana açıkça uyarıyorum.
54- Öyleyse sen, onlardan yüz çevir; artık kınanacak değilsin.
55- Sen öğüt verip-hatırlat;
çünkü gerçekten öğütle-hatırlatma,
mü'minlere yarar sağlar.
88- Rûm
17- Öyleyse akşama girdiğiniz vakit de, sabaha erdiğiniz vakit de
Allah'ı tesbih edip (yüceltin).
18- Hamd O'nundur; göklerde ve yerde, günün sonunda ve öğleye
erdiğiniz vakit de.
30- Öyleyse sen yüzünü Allah'ı birleyen (bir hanif) olarak dine,
Allah'ın o fıtratına çevir; ki insanları bunun üzerine yaratmıştır. Allah'ın
yaratışı için hiç bir değiştirme yoktur. İşte dimdik ayakta duran din (budur).
Ancak insanların çoğu bilmezler.
31- 'Gönülden katıksız bağlılar' olarak, O'na yönelin ve O'ndan
korkup-sakının, dosdoğru namazı
kılın ve müşriklerden olmayın.
32- (O müşrikler ki,) Kendi dinlerini fırkalara ayırmış ve
kendileri de parça parça olmuşlardır; ki her grup kendi elindekiyle övünüp
sevinç duymaktadır.
38- Öyleyse yakınlara hakkını ver, yoksula da, yolcuya da. Allah'ın
yüzünü (rızasını) isteyenler için bu daha hayırlıdır ve felaha erenler
onlardır.
42- De ki: 'Yeryüzünde gezip dolaşın, böylece daha öncekilerin
nasıl bir sona uğradıklarını görün. Onların çoğu müşrik kimselerdi.'
43- Öyleyse sen, Allah'tan (bir takdir olarak) geri çevrilmesi
mümkün olmayan gün gelmeden önce, yüzünü dimdik ayakta duran dine çevir. O gün
parça parça bölünecekler.
60- Öyleyse sen sabret; şüphesiz Allah'ın va'di haktır; kesin
bilgiyle inanmayanlar sakın seni telaşa kaptırıp-hafifliğe (veya gevşekliğe) sürüklemesinler.
89-
Ankebût
8- Biz insana, anne ve babasına (karşı) güzelliği (ilke edinmesini)
tavsiye ettik. Eğer onlar, hakkında bilgin olmayan şeyle bana ortak koşman için
sana karşı çaba harcayacak olurlarsa, bu durumda, onlara itaat etme. Dönüşünüz
banadır. Artık yaptıklarınızı size haber vereceğim.
16- ..'Allah'a kulluk edin ve O'ndan sakının, eğer bilirseniz bu
sizin için daha hayırlıdır.'
17- ..Öyleyse rızkı Allah'ın katında arayın, O'na kulluk edin ve
O'na şükredin. Siz O'na döndürüleceksiniz.'
36- ..Allah'a kulluk edin ve ahiret gününü umud edin ve yeryüzünde
bozguncular olarak karışıklık çıkarmayın.'
45- Sana Kitap'tan vahyedileni oku ve namazı dosdoğru kıl.
Gerçekten namaz, çirkin utanmazlıklar (fahşa)dan ve kötülüklerden alıkoyar.
Allah'ı zikretmek ise muhakkak en büyük (ibadet)tür. Allah yaptıklarınızı
bilir.
46- İçlerinde zulmedenleri hariç olmak üzere, Kitap Ehliyle en
güzel olan bir tarzın dışında mücadele etmeyin. Ve deyin ki: 'Bize ve size
indirilene iman ettik; bizim ilahımız da, sizin ilahınız da birdir ve biz O'na
teslim olmuşuz.'
MEDÎNE
DÖNEMİ
91-
Hacc
1- Ey insanlar, Rabbinizden korkup-sakının, çünkü kıyamet saatinin sarsıntısı büyük bir şeydir.
26- Hani biz İbrahim'e Evin (Kabe'nin) yerini belirtip
hazırladığımız zaman (şöyle emretmiştik:) 'Bana hiç bir şeyi ortak koşma, tavaf
edenler, kıyam edenler, rükua ve sücuda varanlar için Evimi tertemiz tut.'
27- 'İnsanlar içinde haccı duyur; gerek yaya, gerek uzak yollardan
(derin vadilerden) gelen yorgun düşmüş develer üstünde sana gelsinler.'
28- Kendileri için bir takım yararlara şahid olsunlar ve
kendilerine rızık olarak verdiği (kurbanlık) hayvanlar üzerine belli günlerde
(kurban adarken) Allah'ın adını ansınlar. Artık bunlardan yiyin ve zorluk çeken
yoksulu da doyurun.
29- Sonra kirlerini gidersinler, adaklarını yerine getirsinler.
Beyt-i Atik'i tavaf etsinler.
30- İşte böyle; kim Allah'ın haram kıldıklarını (gözetip
hükümlerini) yüceltirse, Rabbinin katında kendisi için hayırlıdır. Size
(haklarında yasaklar) okunanlar dışındaki hayvanlar helal kılındı. Öyleyse
iğrenç bir pislik olan putlardan kaçının, yalan söz söylemekten de kaçının.
31- Allah'ı birleyen (Hanif)ler olarak, O'na (hiç bir) ortak
koşmaksızın (yaşayın). Kim Allah'a ortak koşarsa, sanki o gökten düşmüş de onu
bir kuş kapıvermiş veya rüzgar onu ıssız bir yere sürükleyip atmış gibidir.
34- Biz her ümmet için bir 'Mensek' kıldık, O'nun kendilerine rızık
olarak verdiği (kurbanlık) hayvanlar üzerine Allah'ın adını ansınlar diye. İşte
sizin ilahınız bir tek ilahtır, artık yalnızca O'na teslim olun. Sen alçak
gönüllü olanlara müjde ver.
36- İri cüsseli develeri size Allah'ın işaretlerinden kıldık,
sizler için onlarda bir hayır vardır. Öyleyse onlar bir dizi halinde (veya saf
tutmuşcasına ayakta durup) boğazlanırken Allah'ın adını anın; yanları üzerine
yattıkları zaman da onlardan yiyin, kanaatkara ve isteyene yedirin. İşte böyle,
onlara sizin için boyun eğdirdik, umulur ki şükredersiniz.
67- Biz her ümmete bir ibadet tarzı (mensek) kıldık, onlar bu tarz
üzere ibadet etmektedirler. Öyleyse, (din) iş(in)de seninle çekişmesinler. Sen
Rabbine çağır. Şüphesiz sen dosdoğru bir hidayet üzerindesin.
77- Ey iman edenler, rüku edin, secdeye varın, Rabbinize ibadet
edin ve hayır işleyin, umulur ki kurtuluş bulursunuz.
78- Allah adına gerektiği gibi cihad edin. O, sizleri seçmiş ve din
konusunda size bir güçlük yüklememiştir, atanız İbrahim'in dini(nde olduğu
gibi). O (Allah) bundan daha önce de, bunda (Kur’ân'da) da sizi 'müslümanlar'
olarak isimlendirdi; elçi sizin üzerinize şahid olsun, siz de insanlar üzerine
şahidler olasınız diye. Artık dosdoğru namazı kılın, zekatı verin ve Allah'a
sarılın, sizin Mevlanız O'dur. İşte, ne güzel mevla ve ne güzel yardımcı.
92-
Muhammed
4- Öyleyse, inkârcılarla (savaş sırasında) karşı karşıya geldiğiniz
zaman, hemen boyunlarını vurun; sonunda onları 'iyice bozguna uğratıp zafer
kazanınca da' artık (esirler için) bağı sımsıkı tutun. Bundan sonra ya bir
lütuf olarak (onları bırakın) veya bir fidye (karşılığı salıverin). Öyle ki
savaş ağırlıklarını bıraksın (sona ersin). İşte böyle; eğer Allah dilemiş
olsaydı, elbette onlardan intikam alırdı. Ancak (savaş,) sizleri birbirinizle
denemesi içindir. Allah yolunda öldürülenlerin ise; kesin olarak (Allah,)
amellerini giderip-boşa çıkarmaz.
19- Şu halde bil; gerçekten, Allah'tan başka ilah yoktur. Hem kendi
günahın, hem mü'min erkekler ve mü'min kadınlar için mağfiret dile. Allah sizin
dönüp-dolaşacağınız yeri bilir,
konaklama yerinizi de.
33- Ey iman edenler, Allah'a itaat edin, Resûl’e itaat edin ve kendi
amellerinizi geçersiz kılmayın.
93-
Teğâbün
8- 'Şu halde Allah'a, O'nun Resûlü’ne ve indirdiğimiz nur (Kur’ân)a
iman edin. Allah yaptıklarınızdan haberdârdır.'
12- Allah'a itaat edin ve Resûle de itaat edin. Şayet yüz çevirecek
olursanız, artık elçimiz üzerine düşen (yalnızca) apaçık bir tebliğ (gerçeği
size iletmek)dir.
13- Allah; O'ndan başka ilah yoktur. Öyleyse mü'minler (yalnızca)
Allah'a tevekkül etsinler.
94-
Bakara
21- Ey insanlar, sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize kulluk
edin ki sakınırsınız (takva sahibi olursunuz.)
22- O, sizin için yeryüzünü bir döşek, gökyüzünü bir bina (çadır
veya çardak) kıldı. Ve gökten yağmur indirerek bununla sizin için (çeşitli)
ürünlerden rızık çıkardı. Öyleyse (bütün bunları) bile bile Allah'a eşler
koşmayın.
41- Yanınızda olan (Tevrat)ı, doğrulayıcı olarak indirdiğime (Kur’ân'a)
iman edin; onu inkâr edenlerin ilki siz olmayın ve ayetlerimizi az bir değer
karşılığında değişmeyin. Ve yalnızca benden korkun.
42- Hakkı batıl ile örtmeyin (veya karıştırmayın) ve hakkı
gizlemeyin. (Kaldı ki) siz (gerçeği) biliyorsunuz.
43- Namazı dosdoğru kılın, zekatı verin ve rüku edenlerle birlikte
siz de rüku edin.
44- Siz, insanlara iyiliği emrederken, kendinizi unutuyor musunuz?
Oysa siz kitabı okuyorsunuz. Yine de akıllanmayacak mısınız?
45- Sabır ve namazla yardım dileyin. Bu, şüphesiz, huşû duyanların
dışındakiler için ağır (bir yük)dır.
83- Hani İsrailoğullarından, 'Allah'tan başkasına kulluk etmeyin,
anneye-babaya, yakınlara, yetimlere
ve yoksullara iyilikle davranın, insanlara güzel söz söyleyin, namazı dosdoğru
kılın ve zekatı verin' diye misak almıştık. Sonra siz, pek azınız hariç,
döndünüz ve (hâlâ) yüz çeviriyorsunuz.
84- Hani sizden 'Birbirinizin kanını dökmeyin, birbirinizi
yurtlarınızdan çıkarmayın' diye misak almıştık. Sonra sizler bunu
onaylamıştınız, hâlâ (buna) şahitlik ediyorsunuz.
110- Namazı dosdoğru kılın, zekatı verin; önceden kendiniz için
hayır olarak neyi takdim ederseniz, onu Allah katında bulacaksınız. Şüphesiz
Allah, yaptıklarınızı görendir.
123- Hiç kimsenin hiç kimse adına bir şey ödeyemeyeceği, hiç
kimseden fidye alınmayacağı ve hiç kimsenin şefaatinin kabul edilmeyeceği ve
yardım görülmeyeceği bir günden sakının.
125- Hani Evi (Ka'be’yi) insanlar için bir toplanma ve güvenlik
yeri kılmıştık. 'İbrahim'in makamını namaz yeri edinin'..
132- ..Şüphesiz Allah sizlere bu dini seçti, siz de ancak müslüman
olarak can verin' (diye benzer bir vasiyette bulundu.)
144- ..Artık yüzünü Mescid-i
Haram yönüne çevir. Her nerede bulunursanız, yüzünüzü onun yönüne çevirin.
148- ..Öyleyse hayırlarda yarışınız.
149- Her nereden çıkarsan (çık), yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir. Şüphesiz bu, Rabbinden olan bir haktır.
Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir.
150- Her nereden çıkarsan (çık), yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir. (Siz de) Her nerede olursanız (olun)
yüzünüzü onun yönüne çevirin. Öyle ki, onlardan zulmedenlerin dışında
insanların, size karşı bir delilleri olmasın. Onlardan korkmayın, Benden
korkun, üzerinizdeki nimetimi tamamlayayım. Umulur ki hidayete erersiniz.
152- Öyleyse (yalnızca) Beni anın, Ben de sizi anayım; ve
(yalnızca) Bana şükredin ve (sakın) nankörlük etmeyin.
153- Ey iman edenler, sabırla ve namazla yardım dileyin. Gerçekten
Allah, sabredenlerle beraberdir.
154- Ve sakın Allah yolunda öldürülenlere 'ölüler' demeyin; hayır
onlar diridirler. Fakat siz bunun şuurunda değilsiniz.
168- Ey insanlar, yeryüzünde olan şeyleri helal ve temiz olarak
yiyin ve şeytanın adımlarını izlemeyin. Gerçekte o, sizin için apaçık bir
düşmandır.
172- Ey iman edenler size rızık olarak verdiklerimizin temiz
olanlarından yiyin ve yalnızca O'na kulluk ediyorsanız, (yine yalnızca) Allah'a
şükredin.
173- O, size ölüyü (leşi)-
kanı, domuz etini ve Allah'tan başkası adına kesilmiş olan (hayvan)ı kesin
olarak haram kıldı. Fakat kim kaçınılmaz olarak muhtaç kalırsa, taşkınlık
yapmamak ve haddi aşmamak şartıyla (ölmeyecek oranda yiyebilir), ona bir günah
yoktur. Gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.
178- Ey iman edenler, öldürülenler hakkında size kısas yazıldı
(farz kılındı). Özgüre karşı özgür, köleye karşı köle ve dişiye karşı dişi.
Fakat kimin (hangi katilin) lehine, onun (maktulün) kardeşi (varisi veya
velisi) tarafından bağışlanırsa, artık (yapılması gereken) örfe uymak (ve) ona
(maktulün varis veya velisine) güzellikle (diyet) ödemektir. Bu, Rabbinizden
bir hafifletme ve bir rahmettir. Artık kim bundan sonra tecavüzde bulunursa,
onun için elem verici bir azab vardır.
179- Ey temiz akıl sahipleri, kısasta sizin için hayat vardır.
Umulur ki sakınırsınız.
180- Sizden birinize ölüm gelip çattığı zaman, eğer geride bir
hayır (mal) bırakmışsa, anaya, babaya ve yakın akrabaya bilinen (uygun, meşru)
bir tarzda vasiyette bulunması -Allah'a
karşı gelmekten sakınanlara bir hak olarak-
size yazıldı (farz kılındı).
183- Ey iman edenler, sizden öncekilere yazıldığı gibi, oruç, size
de yazıldı (farz kılındı). Umulur ki sakınırsınız.
184- ..Oruç tutmanız, -eğer
bilirseniz- sizin için daha
hayırlıdır.
185- Ramazan ayı... İnsanlar için hidayet olan ve doğru yolu ve
(hak ile batılı birbirinden) ayıran apaçık belgeleri (kapsayan) Kur’ân onda
indirilmiştir. Öyleyse sizden kim bu aya şahid olursa (erişirse) artık onu
tutsun. Kim hasta ya da yolculukta olursa, tutmadığı günler sayısınca diğer
günlerde (tutsun). Allah, size kolaylık diler, zorluk dilemez. (Bu kolaylık)
sayıyı tamamlamanız ve sizi doğru yola (hidayete) ulaştırmasına karşılık
Allah'ı büyük tanımanız içindir. Umulur ki şükredersiniz.
187- Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helal kılındı.
Onlar, sizin örtüleriniz, siz de onlara örtüsünüz. Allah, gerçekten sizin,
nefislerinize ihanet ettiğinizi (güvenmediğinizi) bildi, tevbenizi kabul etti
ve sizi bağışladı. Artık onlara yaklaşın ve Allah'ın sizin için yazdıklarını dileyin.
Fecir vakti, sizce beyaz iplik siyah iplikten ayırd edilinceye kadar yiyin,
için, sonra geceye kadar orucu tamamlayın. Mescidlerde itikafta olduğunuz
zamanlarda onlara (kadınlarınıza) yaklaşmayın. Bunlar, Allah'ın sınırlarıdır,
(sakın) onlara yanaşmayın. İşte Allah, insanlara ayetlerini böylece açıklar;
umulur ki sakınırlar.
188- Birbirinizin mallarını haksızlıkla yemeyin ve bile bile
günahla insanların mallarından bir bölümünü yemeniz için onları hakimlere
aktarmayın.
189- ..İyilik (birr), evlere arkalarından gelmeniz değildir, ama
iyilik sakınan(ın tutumudur). Evlere kapılarından girin. Allah'tan sakının,
umulur ki kurtuluşa erersiniz”.
190- Sizinle savaşanlara karşı Allah yolunda savaşın, (ancak) aşırı
gitmeyin. Elbette Allah aşırı gidenleri sevmez.
191- Onları, bulduğunuz yerde öldürün ve sizi çıkardıkları yerden
siz de onları çıkarın. Fitne, öldürmekten beterdir. Onlar, size karşı
savaşıncaya kadar siz, Mescid-i
Haram yanında onlarla savaşmayın. Sizinle savaşırlarsa siz de onlarla savaşın.
Kafirlerin cezası işte böyledir.
192- Onlar, (savaşa) son verirlerse (siz de son verin); şüphesiz
Allah, bağışlayandır esirgeyendir.
193- (Yeryüzünde) Fitne kalmayıncaya kadar onlarla savaşın. Eğer
vazgeçerlerse, artık zulüm yapanlardan başkasına karşı düşmanlık yoktur.
194- Haram ay, haram aya karşılıktır; hürmetler (de) karşılıklıdır.
Öyleyse kim size saldırırsa, onun saldırdığı gibi siz de ona saldırın.
Allah'tan korkup-sakının ve bilin ki
Allah, muhakkak ki korkup-sakınanlarla
beraberdir.
195- Allah yolunda infak edin ve kendinizi kendi ellerinizle
tehlikeye atmayın. İyilik edin. Şüphesiz Allah, iyilik edenleri sever.
196- Haccı ve umreyi Allah için tamamlayın. Eğer (düşman, hastalık
ve buna benzer nedenlerle) kuşatılırsanız, artık size kolay gelen kurban(ı
gönderin). Kurban yerine varıncaya kadar başlarınızı traş etmeyin. Kim sizden
hasta ise veya başından şikayeti varsa, onun ya oruç ya sadaka veya kurban
olarak fidye (vermesi gerekir). Güvenliğe kavuşursanız, hacca kadar umre ile
yararlanmak isteyene, kolayına gelen bir kurban(ı kesmek gerekir). Bulamayana
da, hacc'da üç gün, döndüğünüzde yedi (gün) olmak üzere, bunlar, tamı tamına on
(gün) oruç vardır. Bu, ailesi Mescid-i
Haram'da olmayanlar içindir. Allah'tan korkun ve bilin ki Allah, muhakkak
cezası pek çetin olandır.
197- Hacc, bilinen aylardır. Böylelikle kim onlarda haccı farz eder
(yerine getirir)se, (bilsin ki) haccda kadına yaklaşmak, fısk yapmak ve kavgaya
girişmek yoktur. Siz, hayır adına ne yaparsanız, Allah, onu bilir. Azık edinin,
şüphesiz azığın en hayırlısı takvadır. Ey temiz akıl sahipleri, Benden korkup-sakının.
198- Rabbinizden bir fazl istemenizde sizce sakınca yoktur.
Arafat'tan hep birlikte indiğinizde Allah'ı Meş'ar-ı Haram'da anın. O, sizi nasıl doğru yola yöneltip-ilettiyse, siz de O'nu anın. Gerçek şu
ki, siz bundan evvel yolu şaşıranlardandınız.
199- Sonra insanların (topluca) akın ettiği yerden siz de akın edin
ve Allah'tan bağışlanma dileyin. Şüphesiz Allah bağışlayandır, esirgeyendir.
200- (Hacc) ibadetlerinizi bitirdiğinizde, artık (cahiliye
döneminde) atalarınızı andığınız gibi, hatta ondan da kuvvetli bir anma ile
Allah'ı anın.
203- Sayılı günlerde Allah'ı anın. İki günde (Mina'dan dönmek için)
elini çabuk tutana günah yoktur, geri kalana da günah yoktur. (Bu) sakınan
için(dir). Allah'tan korkup-sakının
ve gerçekten bilin ki, siz O'na döndürülüp-toplanacaksınız.
208- Ey iman edenler, hepiniz topluca 'barış ve güvenliğe (Silm'e, İslâm'a)
girin ve şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o, size apaçık bir düşmandır.
216- Savaş, hoşunuza gitmediği halde üzerinize yazıldı (farz
kılındı). Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey, sizin için hayırlıdır ve olur ki,
sevdiğiniz şey de sizin için bir şerdir. Allah bilir de siz bilmezsiniz.
219- Sana içkiyi ve kumarı sorarlar. De ki: 'Onlarda hem büyük
günah, hem insanlar için (bazı) yararlar vardır. Ama günahları yararlarından
daha büyüktür.' Ve sana neyi infak edeceklerini sorarlar. De ki: 'İhtiyaçtan
artakalanı.' Böylece Allah, size ayetlerini açıklar; umulur ki düşünürsünüz;
220- Hem dünya (konusun)da, hem ahiret (konusunda). Ve sana
yetimleri sorarlar. De ki: 'Onları ıslah etmek (yararlı kılmak) hayırlıdır.
Eğer onları aranıza katarsanız, artık onlar sizin kardeşlerinizdir. Allah
bozgun (fesad) çıkaranı ıslah ediciden bilir (ayırdeder). Eğer Allah dileseydi
size güçlük çıkarırdı. Şüphesiz Allah güçlü ve üstün olandır, hüküm ve hikmet
sahibidir.'
221- Müşrik kadınları, iman edinceye kadar nikahlamayın; iman eden
bir cariye, -hoşunuza gitse de- müşrik bir kadından daha hayırlıdır.
Müşrik erkekleri de iman edinceye kadar nikahlamayın; iman eden bir köle, -hoşunuza gitse de- müşrik bir erkekten daha hayırlıdır. Onlar, ateşe çağırırlar,
Allah ise kendi izniyle cennete ve mağfirete çağırır. O, insanlara ayetlerini
açıklar. Umulur ki öğüt alıp-düşünürler.
222- Sana 'kadınların aybaşı halini' sorarlar. De ki: 'O, bir
rahatsızlık (eza)dır. Aybaşı halinde kadınlardan ayrılın ve temizlenmelerine
kadar onlara (cinsel anlamda) yaklaşmayın. Temizlendiklerinde, Allah'ın size emrettiği
yerden onlara gidin. Şüphesiz Allah, tevbe edenleri sever, temizlenenleri de
sever.'
223- Kadınlarınız sizin tarlanızdır; tarlanıza dilediğiniz gibi
varın. Kendiniz için (geleceğe hazırlık olmak üzere güzel davranışlar) takdim
edin. Allah'tan korkup-sakının ve
bilin ki elbette O'na kavuşacaksınız. İman edenlere müjde ver.
224- Yeminlerinizi bahane ederek; iyilik yapmanız, sakınmanız ve
insanların arasını düzeltmenize Allah'ı engel kılmayın. Allah işitendir,
bilendir.
225- Allah sizi, yeminlerinizdeki 'rastgele söylemelerinizden, boş,
amaçsız sözler'den dolayı sorumlu tutmaz; fakat kalplerinizin kazandıklarından
dolayı sorumlu tutar. Allah bağışlayandır, yumuşak davranandır.
226- Kadınlarından uzaklaşmaya yemin edenler için dört ay bekleme
süresi vardır. Eğer (bu süre içinde eşlerine) dönerlerse, şüphesiz Allah,
bağışlayandır, esirgeyendir.
228- Boşanmış kadınlar kendi kendilerine üç 'ay hali ve temizlenme
süresi' beklerler. Eğer Allah'a ve ahiret gününe inanıyorlarsa Allah'ın
rahimlerinde yarattığını saklamaları onlara helal olmaz. Kocaları, bu süre
içinde barışmak isterlerse, onları geri almada (başkalarından) daha çok hak
sahibidirler. Onların lehine de, aleyhlerindeki maruf hakka denk bir hak
vardır. Yalnız erkekler için onlar üzerinde bir derece var. Allah Aziz’dir.
Hakim’dir.
229- Boşanma iki defadır. (Sonra) Ya iyilikle tutmak veya
güzellikle bırakmak (gerekir). Onlara (kadınlara) verdiğiniz bir şeyi geri
almanız size helal değildir; ancak ikisinin Allah'ın sınırlarını ayakta
tutamayacaklarından korkmuş olmaları (durumu başka). Eğer ikisinin Allah'ın
sınırlarını ayakta tutamayacaklarından korkarsanız, bu durumda (kadının) fidye
vermesinde ikisi için de günah yoktur. İşte bunlar, Allah'ın sınırlarıdır;
onlara tecavüz etmeyin. Kim Allah'ın sınırlarına tecavüz ederse, onlar
zalimlerin ta kendileridir.
230- Yine onu (kadını üçüncü defa) boşarsa, (kadın) onun dışında
bir başka kocayla nikahlanmadıkça ona helal olmaz. Eğer (bu koca da) onu
boşarsa, onlar (ilk koca ile karısı) Allah'ın sınırlarını ayakta tutacaklarını
sanıyorlarsa, tekrar birbirlerine dönmelerinde ikisi için günah yoktur. İşte
bunlar, Allah'ın sınırlarıdır; bilen bir topluluk için bunları (böyle) açıklar.
231- Kadınları boşadığınızda, bekleme sürelerini tamamlamışlarsa,
onları ya güzellikle tutun ya da güzellikle bırakın. Fakat haklarını ihlal edip
zarar vermek için onları (yanınızda) tutmayın. Kim böyle yaparsa artık o, kendi
nefsine zulmetmiş olur. Allah'ın ayetlerini oyun (konusu) edinmeyin ve Allah'ın
size verdiği nimeti ve size öğüt olarak indirdiği Kitab'ı ve hikmeti anın.
Allah'tan korkup-sakının ve bilin
ki, Allah her şeyi bilendir.
232- Kadınları boşadığınızda, bekleme sürelerini de tamamlamışlarsa
-birbirleriyle maruf (bilinen meşru
biçimde) anlaştıkları takdirde-
onlara, kendilerini kocalarına nikahlamalarına engel çıkarmayın. İşte, içinizde
Allah'a ve ahiret gününe iman edenlere bununla (böyle) öğüt verilir. Bu, sizin
için daha hayırlı ve daha temizdir. Allah, bilir de siz bilmezsiniz.
233- Emzirmeyi tamamlamak isteyenler için anneler çocuklarını iki
tam yıl emzirirler. Onların (annelerin) yiyeceği, giyeceği bilinen (örf)e uygun
olarak, çocuk kendisinin olana (babaya) aittir. Kimseye güç yetireceğinin
dışında (yük ve sorumluluk) teklif edilmez. Anne, çocuğu, çocuk kendisinin olan
baba da çocuğu dolayısıyla zarara uğratılmasın; mirasçı üzerinde (ki sorumluluk
ve görev) de bunun gibidir. Eğer (anne ve baba) aralarında rıza ile ve
danışarak (çocuğu iki yıl tamamlanmadan) sütten ayırmayı isterlerse, ikisi için
de (bu hususta) bir güçlük yoktur. Ve eğer çocuklarınızı (bir süt anneye)
emzirtmek isterseniz, vereceğinizi örfe uygun olarak ödedikten sonra size bir
sorumluluk yoktur. Allah'tan korkup-sakının
ve bilin ki, Allah yaptıklarınızı görendir.
234- İçinizden ölenlerin (geride) bıraktığı eşler, kendi
kendilerine dört ay on (gün) beklerler. Bu bekleme süresi dolduğunda, artık
onların kendi haklarında maruf (meşru) bir şekilde yaptıklarından dolayı size
sorumluluk yoktur. Allah, işlediklerinizden haberi olandır.
235- (İddeti bekleyen) Kadınları nikahlamak istediğinizi (onlara)
sezdirmenizde ya da böyle bir isteği gönlünüzde saklamanızda sizin için bir
sakınca yoktur. Gerçekte Allah, sizin onları (gönlünüzden geçirip) anacağınızı
bilir. Sakın bilinen (meşru) sözler dışında onlarla gizlice vaadleşmeyin;
bekleme süresi tamamlanıncaya kadar nikah bağını bağlamaya kesin karar
vermeyin. Ve bilin ki, elbette Allah içinizden geçeni bilmektedir. Artık ondan
kaçının. Ve bilin ki, şüphesiz Allah bağışlayandır, (kullara) yumuşak
davranandır.
236- Kendilerine el sürmediğiniz, mehirlerini tesbit etmediğiniz
kadınları boşamanızda sizin için bir sakınca yoktur. Onları yararlandırın,
zengin olan kendi gücü, darda olan da kendi gücü oranında, maruf (meşru ve örfe
uygun) bir şekilde yararlandırsın. (Bu,) iyilik edenler üzerinde bir haktır.
237- Eğer onlara mehir tesbit eder de, el sürmeden boşarsanız, bu
durumda -kendileri veya nikah bağı
elinde olanın bağışlaması hariç-
tesbit ettiğiniz (mehr)in yarısı onlarındır. Sizin (tümünü veya fazlasını)
bağışlamanız takvaya daha yakındır. Aranızdaki üstünlüğü (derece farkını)
unutmayın. Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızı görendir.
238- Namazları ve orta namazını (üstlerine düşerek, titizlik
göstererek) koruyun ve Allah'a gönülden boyun eğiciler olarak (namaza) durun.
239- Eğer korkarsanız, yaya veya binekte iken (namazı) kılın.
Güvenliğe girdiğinizde ise, yine Allah'ı, bilmediğiniz şeyleri size öğrettiği
gibi zikredin.
240- İçinizde ölüp de (geride) eşler bırakanlar, (evlerinden)
çıkarılmaksızın, bir yıla kadar yararlanmaları için eşlerine vasiyet (bıraksınlar).
Ama onlar, (kendiliklerinden) çıkarlarsa, artık onların maruf (meşru) olarak
kendileri için yaptıklarından dolayı size sorumluluk yoktur. Allah güçlü ve
üstün olandır. Hüküm ve hikmet sahibidir.
241- Boşanan (kadın)ların maruf (meşru) bir tarzda yararlanma (ve
geçim pay)ları vardır. Bu, sakınanlar üzerinde bir hak (borç) tır.
242- İşte Allah, size ayetlerini böyle açıklar; ki akıl
erdiresiniz.
244- Allah yolunda savaşın ve bilin ki, şüphesiz Allah işitendir,
bilendir.
254- Ey iman edenler, hiç bir alış-verişin, hiç bir dostluğun ve hiç bir şefaatin olmadığı gün
gelmezden evvel, size rızık olarak verdiklerimizden infak edin. Kâfirler...
Onlar zulmedenlerdir.
264- Ey iman edenler, Allah'a ve ahiret gününe inanmayıp, insanlara
karşı gösteriş olsun diye malını infak eden gibi minnet ve eziyet ederek
sadakalarınızı geçersiz kılmayın. Böylesinin durumu, üzerinde toprak bulunan
bir kayanın durumuna benzer; üzerine sağnak bir yağmur düştü mü, onu
çırılçıplak bırakıverir. Onlar kazandıklarından hiç bir şeye güç yetiremez
(elde edemez)ler. Allah, kâfirler topluluğuna hidayet vermez.
267- Ey iman edenler, kazandıklarınızın iyi olanından ve sizin için
yerden bitirdiklerimizden infak edin. Kendinizin göz yummadan alamayacağınız
bayağı şeyleri vermeye kalkışmayın ve bilin ki, şüphesiz Allah, hiç bir şeye
ihtiyacı olmayandır, övülmeye layık olandır.
268- Şeytan, sizi fakirlikle korkutuyor ve size çirkin -hayasızlığı emrediyor. Allah ise, size
kendisinden bağışlama ve bol ihsan (fazl) vadediyor. Allah (rahmetiyle) geniş
olandır, bilendir.
275- Faiz (riba) yiyenler, ancak şeytan çarpmış olanın kalkışı
gibi, çarpılmış olmaktan başka (bir tarzda) kalkmazlar. Bu, onların: 'Alım-satım da ancak faiz gibidir'
demelerinden dolayıdır. Oysa Allah, alışverişi helal, faizi haram kılmıştır.
Kime Rabbinden bir öğüt gelir de (faize) bir son verirse, artık geçmişi
kendisine, işi de Allah'a aittir. Kim (faize) geri dönerse, artık onlar ateşin
halkıdır, orada sürekli kalacaklardır.
276- Allah, faizi yok eder de, sadakaları arttırır. Allah, günahkar
kâfirlerin hiç birini sevmez.
277- İman edip güzel amellerde bulunanlar, namazı dosdoğru kılanlar
ve zekatı verenler; şüphesiz onların ecirleri Rablerinin katındadır. Onlara
korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır.
278- Ey iman edenler, Allah'tan sakının ve eğer inanmışsanız,
faizden artakalanı bırakın.
279- Şayet böyle yapmazsanız, Allah'a ve Resulüne karşı savaş
açtığınızı bilin. Eğer tevbe ederseniz, artık sermayeleriniz sizindir.
(Böylece) Ne zulmetmiş olursunuz, ne zulme uğratılmış olursunuz.
280- Eğer (borçlu) zorluk içindeyse, ona elverişli bir zamana kadar
süre (verin). (Borcu) Sadaka olarak bağışlamanız ise, sizin için daha hayırlıdır;
eğer bilirseniz.
281- Allah'a döneceğiniz günden sakının. Sonra herkese kazandığı
eksiksizce ödenecek ve onlara haksızlık yapılmayacaktır.
282- Ey iman edenler, belirli bir süre için borçlandığınız zaman
onu yazınız. Aranızdan bir katip doğru olarak yazsın, katip Allah'ın kendisine
öğrettiği gibi yazmaktan kaçınmasın, yazsın. Üzerinde hak olan (borçlu) da
yazdırsın ve Rabbi olan Allah'tan sakınsın, ondan hiç bir şeyi eksiltmesin.
Eğer üzerinde hak olan (borçlu), düşük akıllı ya da za'f sahibi veya kendisi
yazmaya güç yetiremeyecekse, velisi dosdoğru yazdırsın. Erkeklerinizden de iki
şahid tutun; eğer iki erkek yoksa, şahidlerden rıza göstereceğiniz bir erkek ve
biri şaşırdığında öbürü ona hatırlatacak iki kadın (da olur). Şahidler
çağırıldıkları zaman kaçınmasınlar. Onu (borcu) az olsun, çok olsun, süresiyle
birlikte yazmaya üşenmeyin. Bu, Allah katında en adil, şahitlik için en sağlam,
şüphelenmemeniz için de en yakın olandır. Ancak aranızda devredip durduğunuz ve
peşin olarak yaptığınız ticaret başka, bunu yazmamanızda sizin için bir sakınca
yoktur. Alış-veriş ettiğinizde de
şahid tutun. Yazana da, şahide de zarar verilmesin. (Aksini) Yaparsanız, o,
kendiniz için fısk (zulüm ve günah)tır. Allah'tan sakının. Allah size
öğretiyor. Allah her şeyi bilendir.
283- Eğer yolculukta iseniz ve katip bulamazsanız, bu durumda
alınan rehin (yeter). Şu durumda eğer birbirinize güveniyorsanız, kendisine
güven duyulan, Rabbi olan Allah'tan sakınsın da emanetini ödesin. Şahidliği
gizlemeyin. Kim onu gizlerse, artık şüphesiz, onun kalbi günahkardır. Allah,
yaptıklarınızı bilendir.
95-
Enfâl
1- Sana savaş-ganimetlerini
sorarlar. De ki: 'Ganimetler Allah'ın ve Resûlündür. Buna göre, eğer mü'min
iseniz Allah'tan korkup-sakının,
aranızı düzeltin ve Allah'a ve Resûlü’ne itaat edin.'
15- Ey iman edenler, toplu olarak kâfirlerle karşılaştığınız zaman,
onlara arka çevirmeyin (savaştan kaçmayın).
20- Ey iman edenler, Allah'a ve Resûlü’ne itaat edin. Siz de
işitiyorken, ondan yüz çevirmeyin.
21- Ve: 'Biz işittik' dedikleri halde, gerçekte işitmeyenler gibi
olmayın;
24- Ey iman edenler, size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı
zaman, Allah'a ve Resûlü’ne icabet edin. Ve bilin ki muhakkak Allah, kişi ile
kalbi arasına girer ve siz gerçekten O'na götürülüp toplanacaksınız.
25- Ve sizlerden yalnızca zulmedenlere isabet etmekle kalmayan bir
fitneden korkup-sakının. Bilin ki,
gerçekten Allah (ceza ile) sonuçlandırması pek şiddetli olandır.
27- Ey iman edenler, Allah'a ve Resûlü’ne ihanet etmeyin, bile bile
emanetlerinize de ihanet etmeyin.
39- Fitne kalmayıncaya ve dinin hepsi Allah'ın oluncaya kadar
onlarla savaşın. Şayet vazgeçecek olurlarsa, şüphesiz Allah, yaptıklarını
görendir.
41- Bilin ki, 'ganimet olarak ele geçirdiğiniz' şeylerin beşte
biri, muhakkak Allah'ın, Resûlün, yakınların, yetimlerin, yoksulların ve
yolcunundur. Eğer Allah'a, hak ile batılın birbirinden ayrıldığı gün, iki
ordunun karşı karşıya geldiği günde (Bedir'de) kulumuza indirdiğimize iman
ediyorsanız (ganimeti böyle bölüşün). Allah, her şeye güç yetirendir.
45- Ey iman edenler, bir toplulukla karşı karşıya geldiğiniz zaman,
dayanıklık gösterin ve Allah'ı çokca zikredin. Ki kurtuluş (felah) bulasınız.
46- Allah'a ve Resûlü’ne itaat edin ve çekişip birbirinize
düşmeyin, çözülüp yılgınlaşırsınız, gücünüz gider. Sabredin. Şüphesiz Allah,
sabredenlerle beraberdir.
57- Bundan dolayı, savaşta onları yakalarsan, öyle darmadağın et
ki, onlarla arkalarından gelecek olanlar(ı caydır). Umulur ki ibret alırlar.
58- Eğer bir kavmin ihanet edeceğinden kesin olarak korkarsan, sen
de açık ve adil bir tutumla (onlarla olan anlaşma metnini ve diplomatik
ilişkiyi) at. Gerçekten Allah, ihanet edenleri sevmez.
60- Onlara karşı gücünüzün yettiği kadar kuvvet ve besili atlar
hazırlayın. Bununla, Allah'ın düşmanı ve sizin düşmanınızı ve bunların dışında
sizin bilmeyip Allah'ın bildiği diğer (düşmanları) korkutup-caydırasınız. Allah yolunda her ne infak ederseniz, size 'eksiksiz
olarak ödenir' ve siz haksızlığa uğratılmazsınız.
61- Eğer onlar barışa eğilim gösterirlerse, sen de ona eğilim
göster ve Allah'a tevekkül et. Çünkü O, işitendir, bilendir.
65- Ey Peygamber,
mü'minleri savaşa karşı hazırlayıp-teşvik
et.
96-
Hadîd
7- Allah'a ve Resûlü’ne iman edin. 'Sizi kendilerinde halifeler
kılıp harcama yetkisi verdiği' şeylerden infak edin. Artık sizden kim iman edip
infak ederse, onlara büyük bir ecir vardır.
8- Size ne oluyor ki, elçi sizi Rabbinize iman etmeye çağırıp-dururken Allah'a iman etmiyorsunuz?
Oysa O, sizden kesin bir söz almıştı. Eğer mü'min iseniz (inanıp sözünüzü
gerçekleştirin).
10- Size ne oluyor ki, Allah yolunda infak etmiyorsunuz? Oysa
göklerin ve yerin mirası Allah'ındır. İçinizden, fetihten önce infak eden ve
savaşanlar (başkasıyla) bir olmaz. İşte onlar, derece olarak sonradan infak
eden ve savaşanlardan daha büyüktür. Allah, her birine en güzel olanı
va'detmiştir. Allah, yaptıklarınızdan hâberdardır.
16- İman edenlerin, Allah'ın ve haktan inmiş olanın zikri için
kalplerinin 'saygı ve korku ile yumuşaması' zamanı gelmedi mi? Onlar, bundan önce
kendilerine kitap verilmiş, sonra üzerlerinden uzun bir süre geçmiş, böylece
kalpleri de katılaşmış bulunanlar gibi olmasınlar. Onlardan çoğu fasık
olanlardı.
21- Rabbinizden olan bir mağfirete ve cennete (kavuşmak için) 'çaba
gösterip-yarışın,' ki (o cennet)
genişliği gök ile yerin genişliği gibi olup Allah'a ve Resûlü’ne iman edenler
için hazırlanmıştır. İşte bu, Allah'ın fazlıdır ki, onu dilediğine verir. Allah
büyük fazl sahibidir.
28- Ey iman edenler, Allah'tan sakınıp-korkun ve O'nun elçisine iman edin, size kendi rahmetinden iki kat
(güzel karşılık) versin. Size kendisiyle yürüyeceğiniz bir nur kılsın ve size
mağfiret etsin. Allah çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.
97-
Nûr
2- Zina eden kadın ve zina eden erkeğin her birine yüzer değnek
(celde) vurun. Eğer Allah'a ve ahiret gününe iman ediyorsanız, onlara Allah'ın
dini(ni uygulama) konusunda sizi bir acıma tutmasın; onlara uygulanan cezaya
mü'minlerden bir grup da şahit olsun.
4- Korunan (iffetli) kadınlara (zina suçu) atan, sonra dört şahid getirmeyenlere
de seksen değnek vurun ve onların şahidliklerini ebedi olarak kabul etmeyin.
Onlar fasık olanlardır.
21- Ey iman edenler, şeytanın adımlarına uymayın. Kim şeytanın
adımlarına uyarsa, (bilsin ki) gerçekten o (şeytan) çirkin utanmazlıkları ve kötülüğü
emreder. Eğer Allah'ın üzerinizde fazlı ve rahmeti olmasaydı, sizden hiç biri
ebedi olarak temize çıkamazdı. Ancak Allah, dilediğini temize çıkarır. Allah,
işitendir, bilendir.
22- Sizden, faziletli ve varlıklı olanlar, yakınlara, yoksullara ve
Allah yolunda hicret edenlere vermekte eksiltme yapmasınlar, affetsinler ve
hoşgörsünler. Allah'ın sizi bağışlamasını sevmez misiniz? Allah, bağışlayandır,
esirgeyendir.
27- Ey iman edenler, evlerinizden başka evlere, yakınlık kurup
(izin almadan) ve (ev halkına) selam vermeden girmeyin. Bu sizin için daha
hayırlıdır; umulur ki öğüt alıp düşünürsünüz.
28- Eğer orada kimseyi bulamazsanız, izin verilinceye kadar artık
oraya girmeyin; ve eğer 'Dönün' denirse, siz de dönün, bu sizin için daha
temizdir. Allah yaptıklarınızı bilendir.
29- İçinde oturulmayan ve sizin için bir meta (yarar) bulunan
evlere girmenizde bir sakınca yoktur. Allah, açığa vurduklarınızı da,
sakladıklarınızı da bilir.
30- Mü'minlere söyle: 'Gözlerini (harama çevirmekten) kaçındırsınlar
ve ırzlarını korusunlar. Bu, onlar için daha temizdir. Gerçekten Allah,
yaptıklarından haberdârdır.
31- Mü'min kadınlara söyle: 'Gözlerini (harama çevirmekten)
kaçındırsınlar ve ırzlarını korusunlar; süslerini açığa vurmasınlar, ancak
kendiliğinden görüneni hariç. Baş örtülerini, yakalarının üstünü (kapatacak
şekilde) koysunlar. Süslerini, kendi kocalarından ya da babalarından ya da
oğullarından ya da kocalarının oğullarından ya da kendi kardeşlerinden ya da
kardeşlerinin oğullarından ya da kız kardeşlerinin oğullarından ya da kendi
kadınlarından ya da sağ ellerinin altında bulunanlardan ya da kadına ihtiyacı
olmayan (arzusuz veya iktidarsız) hizmetçilerden ya da kadınların henüz mahrem
yerlerini tanımayan çocuklardan başkasına göstermesinler. Gizledikleri süsleri
bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Hep birlikte Allah'a tevbe edin ey
mü'minler, umulur ki felah bulursunuz.'
32- İçinizde evli olmayanları, kölelerinizden ve cariyelerinizden
salih olanları evlendirin. Eğer fakir iseler Allah, kendi fazlından onları
zengin eder. Allah geniş (nimet sahibi)dir, bilendir.
33- Nikah (imkanı) bulamayanlar, Allah onları kendi fazlından
zenginleştirinceye kadar iffetli davransınlar. Sağ ellerinizin malik olduğu
(köle ve cariyelerden) mükatebe isteyenlere -eğer onlarda bir hayır görüyorsanız- mükatebe yapın. Ve Allah'ın size verdiği malından onlara verin.
Dünya hayatının geçici metaını elde etmek için -ırzlarını korumak istiyorlarsa-
cariyelerinizi fuhşa zorlamayın. Kim onları (fuhşa) zorlarsa, şüphesiz, onların
(fuhşa) zorlanmalarından sonra Allah (onları) bağışlayandır, esirgeyendir.
54- De ki: 'Allah'a itaat edin, Resûl’e itaat edin. Eğer yine yüz
çevirirseniz, artık onun (peygamberin) sorumluluğu kendisine yüklenen,
sorumluluğunuz da size yüklenendir. Eğer ona itaat ederseniz, hidayet bulmuş
olursunuz. Elçiye düşen, apaçık bir tebliğden başkası değildir.'
56- Dosdoğru namazı kılın, zekatı verin ve elçiye itaat edin.
Umulur ki, rahmete kavuşturulmuş olursunuz.
58- Ey iman edenler, sağ ellerinizin malik olduğu ile sizden olup
da henüz erginlik çağına ermemiş olan (çocuk)lar, (odalarınıza girmek için şu)
üç vakitte izin istesinler: Sabah namazından önce, öğleyin üstünüzü
çıkardığınız vakit ve yatsı namazından sonra. (Bu) Üçü sizin için mahrem
(vakitleri)dir. Bunların dışında size de, onlara da bir sakınca yoktur;
yanınızda dolaşabilirler, birbirinizin yanında olabilirsiniz. İşte Allah, size
ayetleri böyle açıklamaktadır. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
59- Sizden olan çocuklar, erginlik çağına erdikleri zaman,
kendilerinden öncekilerin izin istediği gibi, bundan böyle izin istesinler.
İşte Allah, ayetlerini size böyle açıklar. Allah bilendir, hüküm ve hikmet
sahibidir.
60- Kadınlardan evliliği ummayıp da oturmakta olanlar, süslerini
açığa vurmaksızın (dış) elbiselerini çıkarmalarında kendileri için bir sakınca
yoktur. Yine de iffetli davranmaları kendileri için daha hayırlıdır. Allah
işitendir, bilendir.
61- Kör olana güçlük yoktur, topal olana güçlük yoktur, hasta olana
da güçlük yoktur; sizin için de, gerek kendi evlerinizden, gerekse
babalarınızın evlerinden, annelerinizin evlerinden, erkek kardeşlerinizin
evlerinden, kız kardeşlerinizin evlerinden, amcalarınızın evlerinden,
halalarınızın evlerinden, dayılarınızın evlerinden, teyzelerinizin evlerinden,
anahtarına malik olduğunuz (yerlerden) ya da dostlarınızın (evlerin)den
yemenizde bir güçlük yoktur. Hep bir arada veya ayrı ayrı yemenizde bir günah
yoktur. Evlere girdiğiniz vakit, Allah tarafından kutlu, güzel bir yaşama
dileği olarak birbirinize selam verin. İşte Allah, size ayetleri böyle açıklar,
umulur ki aklınızı kullanırsınız.
63- Elçinin çağırmasını, kendi aranızda kiminizin kimini çağırması
gibi saymayın. Allah, sizden bir diğerinizi siper ederek kaçanları gerçekten
bilir. Böylece onun emrine aykırı davrananlar, kendilerine bir fitnenin isabet
etmesinden veya onlara acı bir azabın çarpmasından sakınsınlar.
98-
Âl-i İmran
12- İnkâr edenlere de ki: 'Pek yakında yenilgiye uğratılacaksınız
ve toplanıp cehenneme sürüleceksiniz.' Ne kötü yataktır o.
20- Eğer seninle çekişip-tartışırlarsa,
de ki: 'Ben, bana uyanlarla birlikte, kendimi Allah'a teslim ettim.' Ve kitap
verilenlerle ümmilere de ki: 'Siz de teslim oldunuz mu?' Eğer teslim oldularsa,
gerçekten hidayete ermişlerdir. Fakat yüz çevirdilerse, artık sana düşen
yalnızca tebliğ(etmek)dir. Allah, kulları hakkıyla görendir.
28- Mü'minler, mü'minleri bırakıp da kafirleri veliler
edinmesinler. Kim böyle yaparsa, Allah'tan hiç bir şey (yardım) yoktur. Ancak
onlardan korunma gayesiyle sakınma(nız) başka. Allah, sizi kendisinden
sakındırır. Varış Allah'adır.
31- De ki: 'Eğer siz Allah'ı seviyorsanız bana uyun; Allah da sizi
sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah bağışlayandır, esirgeyendir.'
32- De ki: 'Allah'a ve elçisine itaat edin.' Eğer yüz çevirirlerse
şüphesiz Allah, kafirleri sevmez.
43- ..Rabbine gönülden itaatte bulun, secde et ve rüku edenlerle
birlikte rüku et.'
51- 'Gerçekten Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir.
Öyleyse O'na ibadet edin. Dosdoğru olan yol işte budur.'
64- De ki: 'Ey Kitap Ehli, bizimle sizin aranızda ortak (olan) bir
kelimeye (tevhide) gelin. Allah'tan başkasına kulluk etmeyelim, O'na hiç bir
şeyi ortak koşmayalım ve Allah'ı bırakıp bir kısmımız (diğer) bir kısmımızı
Rabler edinmeyelim.' Eğer yine yüz çevirirlerse, deyin ki: 'Şahid olun, biz
gerçekten müslümanlarız.'
84- De ki: 'Biz Allah'a, bize indirilene, İbrahim, İsmail, İshak,
Yakup ve torunlarına indirilene, Musa'ya, İsa'ya ve peygamberlere Rablerinden
verilenlere iman ettik. Onlardan hiç biri arasında ayrılık gözetmeyiz. Ve biz
O'na teslim olmuşlarız.'
85- Kim İslâm'dan başka bir din ararsa asla ondan kabul edilmez. O,
ahirette de kayba uğrayanlardandır.
95- De ki: 'Allah doğru söyledi. Öyleyse Allah'ı bir tanıyan
(Hanif)ler olarak İbrahim'in dinine uyun. O, müşriklerden değildi.'
102- Ey iman edenler, Allah'tan nasıl korkup-sakınmak gerekiyorsa öylece korkup-sakının ve siz, ancak müslüman olmaktan başka (bir din ve tutum
üzerinde) ölmeyin.
103- Hepiniz Allah'ın ipine sımsıkı sarılın. Dağılıp ayrılmayın. Ve
Allah'ın üzenizdeki nimetini hatırlayın. Hani siz düşmanlar idiniz. O,
kalplerinizin arasını uzlaştırıp-ısındırdı
ve siz O'nun nimetiyle kardeşler olarak sabahladınız. Yine siz, tam ateş
çukurunun kıyısındayken, oradan sizi kurtardı. Umulur ki hidayete erersiniz
diye, Allah, size ayetlerini böyle açıklar.
104- Sizden; hayra çağıran, iyiliği (marufu) emreden ve kötülükten
(münkerden) sakındıran bir topluluk bulunsun. Kurtuluşa erenler işte bunlardır.
105- Kendilerine apaçık belgeler geldikten sonra, parçalanıp
ayrılan ve anlaşmazlığa düşenler gibi olmayın. İşte onlar için büyük bir azab
vardır.
118- Ey iman edenler, sizden olmayanları sırdaş edinmeyin. Onlar
size kötülük ve zarar vermeye çalışırlar, size zorlu bir sıkıntı verecek şeyden
hoşlanırlar. Buğz (ve düşmanlıkları) ağızlarından dışa vurmuştur, sinelerinin
gizli tuttukları ise, daha büyüktür. Size ayetlerimizi açıkladık; belki akıl
erdirirsiniz.
130- Ey iman edenler, faizi kat kat arttırılmış olarak yemeyin. Ve
Allah'tan sakının, umulur ki kurtulursunuz.
131- Kafirler için hazırlanmış olan ateşten sakının.
132- Allah'a ve elçisine itaat edin, ki merhamet olunasınız.
133- Rabbinizden olan mağfiret ve eni göklerle yer kadar olan
cennete (kavuşmak için) yarışın; o, muttakiler için hazırlanmıştır.
139- Gevşemeyin, üzülmeyin; eğer (gerçekten) iman etmişseniz en
üstün olan sizlersiniz.
169- Allah yolunda öldürülenleri sakın 'ölüler' saymayın. Hayır,
onlar, Rableri katında diridirler, rızıklanmaktadırlar.
196- İnkâr edenlerin (keyiflerince ve şımarıkça) ülke ülke dönüp-dolaşmaları seni aldatmasın.
200- Ey iman edenler, sabredin ve sabırda yarışın, (sınırlarda)
nöbetleşin. Allah'tan korkun. Umulur ki kurtulursunuz.
100-
Cum’a
6- De ki: 'Ey Yahudi olanlar, eğer siz, (bütün) insanlardan ayrı
olarak yalnızca sizlerin gerçekten Allah'ın velileri (dost ve sevgili kulları)
olduğunuzu öne sürüyorsanız, şu halde ölümü temenni edin; eğer doğru söylüyor
iseniz (bunu çekinmeden yapın).'
9- Ey iman edenler, cuma günü namaz için çağrı yapıldığı zaman,
hemen Allah'ı zikretmeye koşun ve alış-verişi
bırakın. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır.
10- Artık namazı kılınca, yeryüzünde dağılın. Allah'ın fazlını
isteyip-arayın ve Allah'ı çokca
zikredin; umulur ki felaha (kurtuluşa ve umduklarınıza) kavuşmuş olursunuz.
102-
Haşr
18- Ey iman edenler, Allah'tan korkun. Herkes yarın için neyi
takdim ettiğine baksın. Allah'tan korkun. Hiç şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan
haberdârdır.
19- Kendileri Allah'ı unutmuş, böylece O da onlara kendi
nefislerini unutturmuş olanlar gibi olmayın. İşte onlar, fasık olanların ta
kendileridir.
103-
Münâfikûn
9- Ey iman edenler, ne mallarınız ne çocuklarınız sizi Allah'ı
zikretmekten 'tutkuya kaptırarak-alıkoymasın';
kim böyle yaparsa, artık onlar hüsrana uğrayanların ta kendileridir.
10- Sizden birinize ölüm gelip de: 'Rabbim, beni yakın bir süreye
(ecele) kadar geciktirsen ben de böylece sadaka versem ve salihlerden olsam'
demezden önce, size rızık olarak verdiklerimizden infak edin.
104-
Mücâdile
3- Kadınlarına 'zıhar'da bulunanlar, sonra söylediklerinden geri
dönenlerin, birbirleriyle temas etmeden önce bir köleyi özgürlüğüne
kavuşturmaları gerekir. İşte size bununla öğüt verilmektedir. Allah
yaptıklarınızı haber alandır.
4- Ancak buna (imkan) bulamayanlar (için de) birbirleriyle temas
etmeden önce, kesintisiz iki ay oruç (yüklenmiştir); buna güç yetiremeyenler
altmış yoksulu doyursun. Bu (kolaylık), Allah'a ve O'nun Resûlü’ne iman etmeniz
dolayısıyladır. Bunlar, Allah'ın sınırlarıdır. Kafirler içinse acı bir azab
vardır.
9- Ey iman edenler, kendi aranızda gizli konuşmalarda bulunacağınız
zaman, bundan böyle günah, düşmanlık ve Peygamber’e isyanı fısıldaşıp-konuşmayın; birri (iyiliği) ve takvayı
konuşun ve huzurunda toplanacağınız Allah'tan sakının.
10- Şüphesiz 'gizli toplantıların fısıldaşmaları' (kulis), iman
edenleri üzüntüye düşürmek için ancak şeytan (ürünü olan işler)dandır. Oysa
Allah'ın izni olmaksızın o, onlara hiç bir şeyle zarar verecek değildir. Şu
halde mü'minler, yalnızca Allah'a tevekkül etsinler.
11- Ey iman edenler, size meclislerde 'Yer açın' dendiği zaman yer
açın; Allah size genişlik versin. Size: 'Kalkın' denildiği zaman da kalkın.
Allah, sizden iman edenleri ve kendilerine ilim verilenleri derecelerle yükseltsin.
Allah, yaptıklarınızdan haberdârdır.
12- Ey iman edenler, Peygamber’e gizli bir şey arzedeceğiniz zaman,
gizli konuşmanızdan önce bir sadaka verin. Bu, sizin için daha hayırlı ve daha
temizdir. Şayet (buna imkan) bulamazsanız, artık şüphesiz Allah çok
bağışlayandır, çok esirgeyendir.
13- Gizli konuşmanızdan önce sadaka vermekten ürktünüz mü? Çünkü
yapmadınız, Allah sizin tevbelerinizi kabul etti. Şu halde namazı dosdoğru
kılın, zekatı verin ve Allah'a ve O'nun Resûlü’ne itaat edin. Allah, yaptıklarınızdan
haberdardır.
105-
Ahzâb
1- Ey Peygamber, Allah'tan sakın, kafirlere ve münafıklara itaat
etme. Şüphesiz Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
2- Sana Rabbinden vahyedilene uy. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan
haberdârdır.
3- Allah'a tevekkül et; vekil olarak Allah yeter.
5- Onları (evlat edindiklerinizi) babalarına nisbet ederek çağırın;
bu, Allah katında daha adildir. Eğer babalarını bilmiyorsanız artık onlar,
dinde sizin kardeşleriniz ve dostlarınızdır. Hata olarak yaptıklarınızda ise,
sizin için bir sakınca (bir vebal) yoktur. Ancak kalplerinizin kasıt gözeterek
(taammüden) yaptıklarınızda vardır. Allah bağışlayandır, esirgeyendir.
28- Ey peygamber, eşlerine söyle: 'Eğer dünya hayatını ve onun
süslü-çekiciliğini istiyorsanız, gelin
sizi yararlandırayım ve güzel bir tarzda sizi salıvereyim.'
29- 'Eğer siz Allah'ı, Resûlü’nü ve ahiret yurdunu istiyorsanız
artık hiç şüphesiz Allah, içinizden güzellikte bulunanlar için büyük bir ecir
hazırlamıştır.'
32- Ey peygamberin kadınları, siz kadınlardan herhangi biri (gibi)
değilsiniz; eğer sakınıyorsanız, artık sözü çekicilikle söylemeyin ki, sonra
kalbinde hastalık bulunan kimse tamah eder. Sözü maruf bir tarzda söyleyin.
33- Evlerinizde vakarla-oturun
(evlerinizi karargah edinin), ilk cahiliye (kadınları)nın süslerini açığa
vurması gibi, siz de süslerinizi açığa vurmayın; namazı dosdoğru kılın, zekatı
verin, Allah'a ve elçisine itaat edin. Ey Ehl-i Beyt, gerçekten Allah, sizden kiri (günah ve çirkinliği)
gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister.
34- Evlerinizde okunmakta olan Allah'ın ayetlerini ve hikmeti
hatırlayın. Şüphesiz Allah latiftir, haberdar olandır.
41- Ey iman edenler, Allah'ı çokça zikredin.
42- Ve O'nu sabah ve akşam tesbih edin.
48- Kafirlere ve münafıklara itaat etme, eziyetlerine aldırma ve
Allah'a tevekkül et. Vekil olarak Allah yeter.
49- Ey iman edenler, mü’min kadınları nikahlayıp sonra onlara
dokunmadan boşarsanız, bu durumda sizin için üzerlerine sayacağınız bir iddet
yoktur. Artık (hemen) onları yararlandırın (onlara yetecek bir miktar verin) ve
güzel bir tarzda onları salıverin.
50- Ey Peygamber, gerçekten biz sana mehirlerini verdiğin eşlerini
ve Allah'ın sana ganimet olarak verdikleri (savaş esirleri)nden sağ elinin
malik olduğu (cariyeler) ile seninle birlikte hicret eden amcanın kızlarını,
halanın kızlarını, dayının kızlarını ve teyzenin kızlarını helal kıldık; bir
de, kendisini peygambere hibe eden ve peygamberin kendisini almak istediği
mü'min bir kadını da, -mü'minler
için olmaksızın yalnızca sana has olmak üzere- (senin için helal kıldık). Biz, kendi eşleri ve sağ ellerinin
malik olduğu (cariyeleri) konusunda onlar (mü'minler) üzerine neyi farz
kıldığımızı bildik (size bildirdik). Böylelikle senin için hiç bir güçlük
olmasın. Allah çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.
51- Onlardan dilediğini geri bırakır, dilediğini de yanına alıp-barındırabilirsin; ayrıldıklarından,
istek duyduklarına (dönmende) senin için bir sakınca yoktur. Onların gözlerinin
aydınlanıp hüzne kapılmamalarına ve kendilerine verdiğinle hepsinin hoşnut
olmalarına en yakın (en uygun) olan budur. Allah, kalplerinizde olanı bilir.
Allah bilendir, halimdir.
52- Bundan sonra (başka) kadınlar ve bunları başka eşlerle
değiştirmek -güzellikleri senin
hoşuna gitse bile- sana helal olmaz;
ancak sağ elinin malik olduğu (cariyeler) başka. Allah her şeyi gözetleyip
denetleyendir.
53- Ey iman edenler (rastgele) Peygamberin evlerine girmeyin, (Bir
başka iş için girmişseniz ille de) yemek vaktini beklemeyin. (Ama yemeğe)
çağrıldığınız zaman girin, yemeği yiyince dağılın ve (uzun) söze dalmayın.
Gerçekten bu, peygambere eziyet vermekte ve o da sizden utanmaktadır; oysa
Allah, hak (kı açıklamak)tan utanmaz. Onlardan (peygamberin eşlerinden) bir şey
isteyeceğiniz zaman, perde arkasından isteyin. Bu, sizin kalpleriniz için de,
onların kalpleri için de daha temizdir. Allah'ın Resûlü’ne eziyet vermeniz ve
ondan sonra eşlerini nikahlamanız size ebedi olarak (helal) olmaz. Çünkü böyle
yapmanız, Allah katında çok büyük (bir günah)tır.
56- Şüphesiz, Allah ve melekleri Peygambere salat ederler. Ey iman
edenler, siz de ona salat edin ve tam bir teslimiyetle ona selam verin.
59- Ey Peygamber, eşlerine, kızlarına ve mü'minlerin kadınlarına
dış elbiselerinden (cilbablarından) üstlerine giymelerini söyle; onların (özgür
ve iffetli) tanınması ve eziyet görmemeleri için en uygun olan budur. Allah çok
bağışlayandır, çok esirgeyendir.
69- Ey iman edenler, Musa'ya eziyet edenler gibi olmayın; ki
sonunda Allah onu, demekte olduklarından temize çıkardı. O, Allah katında
vecihti.
70- Ey iman edenler, Allah'tan sakının ve sözü doğru söyleyin.
71- Ki O ( Allah), amellerinizi ıslah etsin ve günahlarınızı
bağışlasın. Kim Allah'a ve elçisine itaat ederse, artık o en büyük kurtuluşla
kurtulmuştur.
106-
Nîsâ
1- Ey insanlar sizi tek bir nefisten yaratan, ondan eşini yaratan
ve her ikisinden birçok erkek ve kadın türetip-yayan Rabbinizden korkup-sakının.
Ve (yine) kendisiyle, birbirinizle dilekleştiğiniz Allah'tan ve akrabalık
(bağlarını koparmak)tan sakının. Şüphesiz Allah, sizin üzerinizde gözeticidir.
2- Yetimlere mallarını verin ve murdar olanı temiz olanla
değiştirmeyin. Onların mallarını mallarınıza katarak yemeyin. Çünkü bu, büyük
bir suçtur.
3- Eğer yetim (kız)lar konusunda adaleti yerine getiremeyeceğinizden
korkarsanız, bu durumda, (onlarla değil) size helal olan (başka) kadınlardan
ikişer, üçer, dörder olmak üzere nikahlayın. Şayet adaleti
sağlayamayacağınızdan korkarsanız, o zaman bir (eş) ya da sağ ellerinizin malik
olduğu (cariye) ile (yetinin). Bu sapmamanıza daha yakındır.
4- Kadınlara mehirlerini gönülden isteyerek (ve bir hak olarak)
verin, fakat onlar, gönül hoşluğuyla size ondan bir şeyi bağışlarlarsa, onu da
afiyetle, iç huzuruyla yiyin.
5- Allah'ın sizin için (kendileriyle hayatınızı) kaim (geçiminizi
sağlamaya destekleyici bir araç) kıldığı mallarınızı düşük akıllılara vermeyin;
bunlarla onları rızıklandırıp giydirin ve onlara güzel (maruf) söz söyleyin.
6- Yetimleri, nikaha erişecekleri çağa kadar deneyin; şayet
kendilerinde bir (rüşd) olgunlaşma görürseniz, hemen onlara mallarını verin.
Büyüyecekler diye israf ile çarçabuk yemeyin. Zengin olan iffetli olmaya
çalışsın, yoksul olan da artık maruf (ihtiyaca ve örfe uygun) bir şekilde
yesin. Mallarını kendilerine verdiğiniz zaman, onlara karşı şahid bulundurun.
Hesap görücü olarak Allah yeter.
8- (Mirası) Bölüşme sırasında yakınlar, yetimler ve yoksullar da
hazır olursa, onları ondan rızıklandırın ve onlara güzel (maruf) söz söyleyin.
9- Arkalarında bıraktıkları zayıf (küçük, korumasız, özürlü)
çocuklardan dolayı kaygı duyanların, (vasiyetleri altında olanlar için de)
içleri ürpertiyle titresin. Allah'tan korksunlar ve onlara doğru söz
söylesinler.
10- Gerçekten, yetimlerin mallarını zulmederek yiyenler,
karınlarına ancak ateş doldurmuş olurlar. Onlar, çılgın bir ateşe
gireceklerdir.
11- Çocuklarınız konusunda Allah, erkeğe iki dişinin hissesi kadar
tavsiye eder. Eğer onlar ikiden çok kadın ise (ölünün) geride bıraktığının üçte
ikisi onlarındır. Kadın (veya kız) bir tek ise, bu durumda yarısı onundur.
(Ölenin) Bir çocuğu varsa, geriye bıraktığından anne ve babadan her biri için
altıda bir, çocuğu olmayıp da anne ve baba ona mirasçı ise, bu durumda annesi
için üçte bir vardır. Onun kardeşleri varsa o zaman annesi için altıda bir'dir.
(Ancak bu hükümler, ölenin) Ettiği vasiyet veya (varsa) borcun düşülmesinden
sonradır. Babalarınız, oğullarınız, onların hangilerinin yarar bakımından size
daha yakın olduğunu bilmezsiniz. (Bunlar) Allah'tan bir farzdır. Şüphesiz
Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibi olandır.
12- Eşlerinizin,
eğer çocukları yoksa, geride bıraktıklarının yarısı sizindir. Şayet çocukları
varsa, -onunla yapacakları
vasiyetten ya da (ayıracakları) borçtan sonra- bu durumda bıraktıklarının dörtte biri sizindir. Sizin çocuğunuz
yoksa, geriye bıraktıklarınızdan dörtte biri onların (kadınlarınızın)dır. Eğer
sizin çocuğunuz varsa geriye bıraktıklarınızdan sekizde biri onların
(kadınlarınızın)dır. (Yine bu hükümler,) Edeceğiniz vasiyet veya (varsa) borcun
düşülmesinden sonradır. Mirası aranan erkek ya da kadın, çocuğu ve babası
olmayan bir kimse olup erkek veya kız kardeşi bulunursa onlardan her biri için
altıda bir vardır. Eğer bundan fazla iseler, bu durumda -kendisiyle yapılan vasiyette ya da (varsa) borçtan sonra- üçte bir'de -zarara uğratılmaksızın onlara ortaktırlar. (Bu size) Allah'tan bir
vasiyettir, Allah, bilendir, (kullara) yumuşak olandır.
15- Kadınlarınızdan fuhuş yapanların aleyhinde olmak üzere
içinizden dört şahid tutun. Eğer şehadet ederlerse, onları, ölüm alıp
götürünceye veya Allah onlara bir yol kılıncaya kadar evlerde alıkoyun.
16- Sizlerden fuhuş yapanların, her ikisine eziyet edin. Eğer tevbe
ederler de ıslah olurlarsa artık onlardan vazgeçin. Şüphesiz Allah, tevbeleri
kabul edendir, esirgeyendir.
19- Ey iman edenler, kadınlara zorla mirasçı olmaya kalkışmanız
helal değildir. Apaçık olan 'çirkin bir hayasızlık' yapmadıkları sürece, onlara
verdiklerinizin bir kısmını gidermeniz (almanız) için onlara baskı yapmanız da
(helal değildir.) Onlarla güzellikle (örfe göre ve ma’ruf üzere) geçinin. Şayet
onlardan hoşlanmadınızsa, belki, bir şey hoşunuza gitmez, ama Allah onda çok
hayır kılar.
20- Bir eşi bırakıp yerine bir başka eşi almak isterseniz, onlardan
birine (öncekine) yüklerle (mal ve para) vermişseniz bile ondan hiç bir şey
almayın. Ona iftira ederek ve apaçık bir günaha girerek verdiğinizi alacak
mısınız?
22- Kadınlardan babalarınızın nikahladıklarını nikahlamayın. Ancak
(cahiliyede) geçen geçmiştir. Çünkü bu, 'çirkin bir hayasızlık' ve 'öfke duyulan
bir iğrençliktir.' Ne kötü bir yoldu o!...
23- Sizlere anneleriniz, kızlarınız, kız kardeşleriniz,
halalarınız, teyzeleriniz, erkek kardeşlerin kızları, kız kardeşlerin kızları,
sizi emziren (süt) anneleriniz, süt kız kardeşleriniz, kadınlarınızın anneleri
ve kendileriyle (gerdeğe) girdiğiniz kadınlarınızdan olup koruyuculuğunuz
altında bulunan üvey kızlarınız -onlarla
gerdeğe girmemişseniz, size bir sakınca yoktur-, sizin sülbünüzden olan oğullarınızın eşleri ve iki kız kardeşi
bir araya getirdiğiniz (evlilik) haram kılındı. Ancak (cahiliyede) geçen
geçmiştir. Şüphesiz, Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.
24- Sağ ellerinizin malik olduğu (cariyeler) dışındaki kadınlardan
'evli ve özgür' olanlarla da (evlenmeniz haramdır.) Bunlar, Allah'ın üzerinize
yazdığıdır. Bunların dışında kalanı iffetlerini koruyup fuhuşta bulunmamak
üzere mallarınızla (mehir vererek) evlenecek kadın aramanız size helal kılındı.
Öyleyse onlardan hangi şeyle (veya ne kadar) yararlandıysanız, onlara ücret
(mehir)lerini tesbit edildiği miktarıyla ödeyin. Miktarın tesbitinden sonra,
karşılıklı hoşnud olduğunuz bir şey konusunda üstünüze bir sorumluluk yoktur.
Şüphesiz Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibi olandır.
25- İçinizden özgür mü'min kadınları nikahlamaya güç yetiremeyenler,
o zaman sağ ellerinizin malik olduğu inanmış cariyelerinizden (alsın.) Allah
imanınızı en iyi bilendir. Siz birbirinizdensiniz. Öyleyse onları, fuhuşta
bulunmayan, iffetli ve gizlice dostlar edinmemişler olarak velilerinin izniyle
nikahlayın. Onlara ücretlerini (mehirlerini) maruf (güzel ve örfe uygun) bir
şekilde verin. Evlendikten sonra, fuhuş yapacak olurlarsa, özgür kadınlar
üzerindeki cezanın yarısı(nı uygulayın.) Bu, sizden günaha sapmaktan endişe
edip korkanlar içindir. Sabrederseniz sizin için daha hayırlıdır. Allah,
bağışlayandır, esirgeyendir.
29- Ey iman edenler, mallarınızı, sizden karşılıklı anlaşmadan
(doğan) bir ticaretten başka haksız 'nedenler ve yollarla’ (batılca) yemeyin.
Ve kendi nefislerinizi öldürmeyin. Şüphesiz, Allah, sizi çok esirgeyendir.
32- Allah'ın kendisiyle kiminizi kiminize göre üstün kıldığı şeyi
(malı) temenni etmeyin. Erkeklere kazandıklarından pay (olduğu gibi), kadınlara
da kazandıklarından pay vardır. Allah'tan onun fazlını (ihsanını) isteyin.
Gerçekten, Allah her şeyi bilendir.
33- Anne-babanın ve
yakınların geride bıraktıklarından ve her birine mirasçılar kıldık.
Yeminlerinizin (akid ile) bağladığı kimselere de kendi paylarını verin.
Şüphesiz, Allah, her şeye şahid olandır.
34- Allah'ın, bazısını bazısına üstün kılması ve onların kendi
mallarından harcaması nedeniyle erkekler, kadınlar üzerinde 'sorumlu
gözeticidir.' Saliha kadınlar, gönülden (Allah’a), itaat edenler, Allah nasıl
koruduysa görünmeyeni koruyanlardır. Nüşuzundan korktuğunuz kadınlara (önce) öğüt
verin, (sonra onları) yataklarda yalnız bırakın, (bu da yetmezse hafifçe)
vurun. Size itaat ederlerse aleyhlerinde bir yol aramayın. Doğrusu Allah
yücedir, büyüktür.
35- (Kadın ile kocanın) Aralarının açılmasından korkarsanız, bu
durumda erkeğin ailesinden bir hakem, kadının da ailesinden bir hakem gönderin.
Bunlar, (arayı) düzeltmek isterlerse, Allah da aralarında başarı sağlar.
Şüphesiz, Allah, bilendir, haberdar olandır.
36- Allah'a ibadet edin ve O'na hiç bir şeyi ortak koşmayın. Anne-babaya, yakın akrabaya, yetimlere,
yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolda kalmışa ve
sağ ellerinizin malik olduklarına güzellikle davranın. Çünkü, Allah, her
büyüklük taslayıp böbürleneni sevmez.
43- Ey iman edenler, sarhoş iken, ne dediğinizi bilinceye ve cünüp
iken de -yolculukta olmanız hariç- gusül edinceye kadar namaza
yaklaşmayın. Eğer hasta veya yolculukta iseniz ya da biriniz ayak yolundan
(hacet yerinden) gelmişseniz yahud kadınlara dokunmuş da su bulamamışsanız, bu
durumda, temiz bir toprakla teyemmüm edin, (hafifçe) yüzlerinize ve ellerinize
sürün. Şüphesiz, Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.
47- Ey kendilerine
kitap verilenler birtakım yüzleri silip de arkalarına çevirmeden ya da
cumartesi adamlarını (o gün yasağı çiğneyenleri) lanetlediğimiz gibi onları da
lanetlemeden evvel, yanınızdakini (Tevrat ve İncil'i) doğrulayıcı olarak
indirdiğimize (Kur’ân'a) iman edin..
58- Şüphesiz Allah, emanetleri ehline (sahiplerine) teslim etmenizi
ve insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi emrediyor. Bununla
Allah, size ne güzel öğüt veriyor!.. Doğrusu Allah, işitendir, görendir.
59- Ey iman edenler, Allah'a itaat edin; elçiye itaat edin ve
sizden olan emir sahiplerine de. Eğer bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz, artık onu
Allah'a ve elçisine döndürün. Şayet Allah'a ve ahiret gününe iman ediyorsanız.
Bu, hayırlı ve sonuç bakımından daha güzeldir.
65- Hayır öyle değil; Rabbine andolsun, aralarında çekiştikleri
şeylerde seni hakem kılıp sonra senin verdiğin hükme, içlerinde hiç bir sıkıntı
duymaksızın, tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça, iman etmiş olmazlar.
71- Ey iman edenler, (düşmanlarınıza karşı) tedbirinizi alın da
savaşa bölük bölük çıkın ya da topluca çıkın.
74- Öyleyse, dünya hayatına karşılık ahireti satın alanlar, Allah
yolunda savaşsınlar; kim Allah yolunda savaşırken, öldürülür ya da galip
gelirse ona büyük bir ecir vereceğiz.
75- Size ne oluyor ki, Allah yolunda ve: 'Rabbimiz, bizi halkı
zalim olan bu ülkeden çıkar, bize katından bir veli (koruyucu sahib) gönder,
bize katından bir yardım eden yolla' diyen erkekler, kadınlar ve çocuklardan
zayıf bırakılmışlar adına savaşmıyorsunuz?
84- Artık sen Allah yolunda savaş, kendinden başkasıyla yükümlü
tutulmayacaksın. Mü'minleri hazırlayıp-teşvik
et. Umulur ki Allah, küfredenlerin ağır-baskılarını
geri püskürtür. Allah, 'kahredici baskısıyla' daha zorlu, acı
sonuçlandırmasıyla da daha zorludur.
86- Bir selamla selamlandığınızda, siz ondan daha güzeliyle selam
verin ya da aynıyla karşılık verin. Şüphesiz, Allah her şeyin hesabını tam
olarak yapandır.
91- Diğerlerini de sizden ve kendi kavimlerinden güvende olmayı
istiyor bulacaksınız. (Ama) Fitneye her geri çağrılışlarında içine başaşağı
(balıklama) dalarlar. Şayet sizden uzak durmaz, barış (şartların)ı size bırakmaz
ve ellerini çekmezlerse, artık onları her nerede bulursanız tutun ve onları
öldürün. İşte size, onların aleyhinde apaçık olan 'destekleyici bir delil'
kıldık.
89- Onlar, kendilerinin inkâra sapmaları gibi sizin de inkâra
sapmanızı istediler. Böylelikle bir olacaktınız. Allah yolunda hicret edinceye
kadar onlardan veliler (dostlar) edinmeyin. Şayet yine yüz çevirirlerse, artık
onları tutun ve her nerede ele geçirirseniz öldürün. Onlardan ne bir veli
(dost) edinin, ne de bir yardımcı.
91- Diğerlerini de sizden ve kendi kavimlerinden güvende olmayı
istiyor bulacaksınız. (Ama) Fitneye her geri çağrılışlarında içine başaşağı
(balıklama) dalarlar. Şayet sizden uzak durmaz, barış (şartların)ı size
bırakmaz ve ellerini çekmezlerse, artık onları her nerede bulursanız tutun ve
onları öldürün. İşte size, onların aleyhinde apaçık olan 'destekleyici bir
delil' kıldık.
92- Bir mü'mine, -hata
sonucu olması dışında- bir başka
mü'mini öldürmesi yakışmaz. Kim bir mü’mini 'hata sonucu' öldürürse, mü'min bir
köleyi özgürlüğüne kavuşturması ve ailesine teslim edilecek bir diyeti vermesi
gerekir. Onların (bunu) sadaka olarak bağışlamaları başka. Eğer o, mü'min
olduğu halde size düşman olan bir topluluktan ise, bu durumda mü'min bir köleyi
özgürlüğe kavuşturması gerekir. Şayet kendileriyle aranızda andlaşma olan bir
topluluktan ise, bu durumda ailesine bir diyet ödemek ve bir mü'min köleyi
özgürlüğe kavuşturmak gerekir. (Diyet ve köle özgürlüğü için gereken imkanı)
Bulamayan ise, kesintisiz olarak iki ay oruç tutmalıdır. Bu, Allah'tan bir
tevbedir. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
94- Ey iman edenler, Allah yolunda adım attığınız (savaşa
çıktığınız) zaman gerekli araştırmayı yapın ve size (İslâm geleneğine göre)
selam verene, dünya hayatının geçiciliğine istekli çıkarak: 'Sen mü'min
değilsin' demeyin. Asıl çok ganimet, Allah katındadır, bundan önce siz de böyle
idiniz; Allah size lütufta bulundu. Öyleyse iyice açıklık kazandırın. Şüphesiz
Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır.
101- Yeryüzünde adım attığınızda (yolculuğa ya da savaşa
çıktığınızda), kafirlerin size bir kötülük yapmalarından korkarsanız, namazı
kısaltmanızda sizin için bir sakınca yoktur. Şüphesiz kafirler, sizin apaçık
düşmanlarınızdır.
102- İçlerinde olup onlara namazı kıldırdığında, onlardan bir grup,
seninle birlikte dursun ve silahlarını (yanlarına) alsın; böylece onlar secde
ettiklerinde, arkalarınızda olsunlar. Namazlarını kılmayan diğer grup gelip
seninle namaz kılsınlar, onlar da 'korunma araçlarını' ve silahlarını alsınlar.
Küfredenler, size apansız bir baskın yapabilmek için, sizin silahlarınızdan ve
emtianız (erzak ve mühimmatınız)dan ayrılmış olmanızı isterler. Yağmur
dolayısıyla bir güçlüğünüz varsa veya hastaysanız, silahlarınızı bırakmanızda
size bir sorumluluk yoktur. Korunma tedbirlerinizi alın. Şüphesiz, Allah
kafirler için aşağılatıcı bir azab hazırlamıştır.
103- Namazı bitirdiğinizde, Allah'ı ayaktayken, otururken ve yan
yatarken zikredin. Artık 'güvenliğe kavuşursanız' namazı dosdoğru kılın. Çünkü
namaz, mü'minler üzerinde vakitleri belirlenmiş bir farzdır.
104- (Düşmanınız olan) Topluluğu aramakta gevşeklik göstermeyin.
Siz acı çekiyorsanız, şüphesiz onlar da, acı çektiğiniz gibi acı çekiyorlar.
Oysa siz, onların umud etmediklerini Allah'tan umuyorsunuz. Allah, bilendir,
hüküm ve hikmet sahibidir.
105- Şüphesiz, Allah'ın sana gösterdiği gibi insanlar arasında
hükmetmen için biz sana Kitabı hak olarak indirdik. (Sakın) Hainlerin
savunucusu olma.
106- Ve Allah'tan bağışlanma dile. Gerçekten Allah, bağışlayandır,
esirgeyendir.
107- Kendi nefislerine ihanet edenleri savunma. Hiç şüphesiz Allah,
ihanette ilerlemiş günahkarı sevmez.
127- Kadınlar konusunda senden fetva isterler. De ki: 'Onlara
ilişkin fetvayı size Allah veriyor. (Bu fetva,) Kendilerine yazılan (hakları
veya miras)ı vermediğiniz ve kendilerini nikahlamayı istediğiniz yetim kadınlar
ve zayıf çocuklar (hakkında) ile yetimlere karşı adaleti ayakta tutmanız
konusunda size Kitap'ta okunmakta olanlardır. Hayır adına her ne yaparsanız,
şüphesiz Allah onu bilir.
128- Eğer bir kadın, kocasının nüşuzundan veya ondan yüz çevirip
uzaklaşmasından korkarsa, barış ile aralarını bulup düzeltmekte ikisi için
sakınca yoktur. Barış hayırlıdır. Nefisler ise 'kıskançlığa ve bencil
tutkulara' hazır (elverişli) kılınmıştır. Eğer iyilik yapar ve sakınırsanız,
şüphesiz, Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır.
129- Kadınlar arasında adaleti sağlamaya -ne kadar özen gösterseniz de-
güç yetiremezsiniz. Öyleyse, büsbütün (birine) eğilim (sevgi ve ilgi) gösterip
de öbürünü askıdaymış gibi bırakmayın. Eğer arayı düzeltir ve sakınırsanız,
şüphesiz, Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.
135- Ey iman edenler, kendiniz, anne-babanız ve yakınlarınız aleyhine bile olsa, Allah için şahidler
olarak adaleti ayakta tutun. (Onlar) ister zengin olsun, ister fakir olsun;
çünkü Allah onlara daha yakındır. Öyleyse adaletten dönüp heva (tutkuları)nıza
uymayın. Eğer dilinizi eğip büker (sözü geveler) ya da yüz çevirirseniz,
şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır.
136- Ey iman edenler, Allah'a, elçisine, elçisine indirdiği kitaba
ve bundan önce indirdiği kitaba iman edin. Kim Allah'ı, meleklerini,
kitaplarını, elçilerini ve ahiret gününü inkar ederse, şüphesiz uzak bir
sapıklıkla sapıtmıştır.
140- O, size Kitapta: 'Allah'ın ayetlerinin inkâr edildiğini ve
onlarla alay edildiğini işittiğinizde, onlar bir başka söze dalıp geçinceye
kadar, onlarla oturmayın, yoksa siz de onlar gibi olursunuz' diye indirdi.
Doğrusu Allah, münafıkların ve kafirlerin tümünü cehennemde toplayacak olandır.
144- Ey iman edenler, mü'minleri bırakıp kafirleri veliler
(dostlar) edinmeyin. Kendi aleyhinizde Allah'a apaçık olan kesin bir delil
vermek ister misiniz?
170- Ey insanlar, şüphesiz elçi size Rabbinizden hakla geldi.
Öyleyse iman edin, sizin için hayırlıdır. Eğer inkâra saparsanız, şüphesiz
göklerde olanların ve yerde olanların tümü Allah'ındır. Allah bilendir, hüküm
ve hikmet sahibidir.
171- Ey Kitap Ehli, dininiz konusunda taşkınlık etmeyin, Allah'a
karşı gerçek olandan başkasını söylemeyin. Meryem oğlu Mesih İsa, ancak
Allah'ın elçisi ve kelimesidir. Onu (‘OL’ kelimesini) Meryem'e yöneltmiştir ve
O'ndan bir ruhtur. Öyleyse Allah'a ve elçisine inanınız; 'üçtür' demeyiniz.
(Bundan) kaçının, sizin için hayırlıdır. Allah, ancak bir tek ilahtır. O, çocuk
sahibi olmaktan yücedir. Göklerde ve yerde her ne varsa O'nundur. Vekil olarak
Allah yeter.
176- Senden fetva isterler. De ki: 'Allah, 'çocuksuz ve babasız
olanın (kelale’nin)' mirasına ilişkin hükmü açıklar. Ölen kişinin çocuğu yok da
kız kardeşi varsa, geride bıraktıklarının yarısı kız kardeşinindir. Ama (ölen)
kız kardeşinin çocuğu yoksa, kendisi (erkek kardeşi) ona mirasçı olur. Eğer kız
kardeşi iki ise, geride bıraktıklarının üçte ikisi onlarındır. Ama (mirasçılar)
erkekler ve kız kardeşler ise, bu durumda erkek için dişinin iki payı vardır.
Allah, -şaşırıp sapmayasınız diye- açıklar. Allah, her şeyi bilendir.
107-
Talâk
1- Ey Peygamber, kadınları boşadığınız zaman, iddetleri süresinde
(temizlendiklerinde) boşayın ve iddeti sayın. Rabbiniz Allah'tan korkun. Onları
evlerinden çıkarmayın, onlar da çıkmasınlar; ancak açık 'çirkin bir hayasızlık'
göstermeleri durumu başka. Bunlar Allah'ın sınırlarıdır. Kim Allah'ın
sınırlarını çiğnerse, gerçekte o, kendi nefsine zulmetmiş olur. Sen bilmezsin;
olabilir ki Allah, bunun arkasından bir iş (durum) oluşturur.
2- Sonra (üç iddet bekleme) sürelerine ulaştıkları zaman, artık
onları maruf (bilinen güzel bir tarz) üzere tutun, ya da maruf üzere onlardan
ayrılın. İçinizden adalet sahibi iki kişiyi de şahid tutun. Şahidliği Allah için
dosdoğru yerine getirin. İşte bununla, Allah'a ve ahiret gününe iman edenlere
öğüt verilir. Kim Allah'tan korkup-sakınırsa,
(Allah) ona bir çıkış yolu gösterir;
3- Ve onu hesaba katmadığı bir yönden rızıklandırır. Kim de Allah'a
tevekkül ederse, O, ona yeter. Elbette Allah, kendi emrini yerine getirip-gerçekleştirendir. Allah, her şey için
bir ölçü kılmıştır.
4- Kadınlarınızdan artık adetten kesilmiş olanlarla henüz adet
görmemiş bulunanların iddet (bekleme süre)leri, -eğer şüpheye düşecek olursanız (bilin ki)- üç aydır. Hamile kadınların bekleme-süresi ise, yüklerini bırakmaları (ile biter). Kim Allah'tan
korkup-sakınırsa (Allah) ona işinde
bir kolaylık gösterir.
6- (Boşadığınız) Kadınları, gücünüz oranında oturmakta olduğunuz
yerin bir yanında oturtun, onlara 'darlık ve sıkıntıya düşürmek amacıyla' zarar
vermeyin. Eğer onlar hamile iseler, yüklerini bırakıncaya (doğumlarını
yapıncaya) kadar onlara nafaka verin. Şayet sizler için (çocuğu) emzirirlerse,
onlara ücretlerini ödeyin. (Durum ve ilişkilerinizi) Kendi aranızda maruf
(güzellikle ve İslâm'a uygun bir tarz) üzere görüşüp-konuşun. Eğer güçlük içine girerseniz, bu durumda (çocuğu) onun
(babası) için bir başkası emzirebilir.
7- Geniş-imkanları olan,
nafakayı geniş imkanlarına göre versin. Rızkı kısıtlı tutulan da, artık
Allah'ın kendisine verdiği kadarıyla versin. Allah, hiç bir nefse ona
verdiğinden başkasıyla yükümlülük koymaz. Allah, bir güçlüğün ardından bir
kolaylığı kılıp-verecektir.
108-
Mâide
1- Ey iman edenler, akitleri yerine getirin. İhramlı iken avlanmayı
helal saymaksızın ve size okunacaklar dışta tutulmak üzere, hayvanlar size
helal kılındı. Şüphesiz Allah, dilediği hükmü verir.
2- Ey iman edenler, Allah'ın şiarlarına, haram olan ay'a, kurbanlık
hayvanlara, (onlardaki) gerdanlıklara ve Rablerinden bir fazl ve hoşnutluk
isteyerek Beyt-i Haram'a gelenlere
sakın saygısızlık etmeyin. İhramdan çıktınız mı artık avlanabilirsiniz. Sizi
Mescid-i Haram'dan alıkoyduklarından
dolayı bir topluluğa olan kininiz, sakın sizi haddi aşmaya sürüklemesin. İyilik
ve takva konusunda yardımlaşın, günah ve haddi aşmada yardımlaşmayın ve
Allah'tan korkup-sakının. Gerçekten
Allah (ceza ile) sonuçlandırması pek şiddetli olandır.
3- Ölü eti, kan, domuz eti, Allah'tan başkası adına kesilen,
boğulmuş, vurulmuş, yüksek bir yerden düşmüş, boynuzlanmış yırtıcı hayvan
tarafından yenmiş, -(henüz canlıyken
yetişip) kestikleriniz hariç,-
dikili taşlar üzerine boğazlanan (hayvanlar) ve fal oklarıyla kısmet aramanız
size haram kılındı. Bunlar fısktır (günahla yoldan sapmadır.) Bugün inkâra
sapanlar, sizin dininizden (dininizi yıkmaktan) umut kesmişlerdir; artık
onlardan korkmayın benden korkun. Bugün size dininizi kemale erdirdim,
üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak İslâm'ı seçip-beğendim. Kim 'şiddetli bir açlıkta
kaçınılmaz bir ihtiyaçla karşı karşıya kalırsa' -günaha eğilim göstermeksizin-
(bu haram saydıklarımızdan yetecek kadar yiyebilir.) Çünkü Allah bağışlayandır,
esirgeyendir.
4- Sana, kendilerine neyin helal kılındığını sorarlar. De ki:
'Bütün temiz şeyler size helal kılındı.' Allah'ın size öğrettiği gibi öğretip
yetiştirdiğiniz avcı hayvanlarının yakaladıklarından da -üzerine Allah'ın adını anarak-
yiyin. Allah'tan korkup-sakının.
Şüphesiz Allah, hesabı çabuk görendir.
5- Bugün size temiz olan şeyler helal kılındı. (Kendilerine) Kitap
verilenlerin yemeği size helal, sizin de yemeğiniz onlara helaldir.
Mü'minlerden özgür ve iffetli kadınlar ile sizden önce (kendilerine) kitap
verilenlerden özgür ve iffetli kadınlar da, namuslu, fuhuşta bulunmayan ve
gizlice dostlar edinmemişler olarak -onlara
ücretlerini (mehirlerini) ödediğiniz takdirde- size (helal kılındı.) Kim imanı tanımayıp küfre saparsa, elbette
onun yaptığı boşa çıkmıştır. O ahirette hüsrana uğrayanlardandır.
6- Ey iman edenler, namaza kalktığınız zaman yüzlerinizi ve
dirseklere kadar ellerinizi yıkayın, başlarınızı meshedin ve her iki topuğa
kadar ayaklarınızı da (yıkayın.) Eğer cünüpseniz temizlenin (gusül edin); eğer
hasta veya yolculukta iseniz ya da biriniz ayak yolundan (hacet yerinden)
gelmişse yahut kadınlara dokunmuşsanız da su bulamamışsanız, bu durumda, temiz
bir toprakla teyemmüm edin (hafifçe) yüzlerinize ve ellerinize ondan sürün.
Allah size güçlük çıkarmak istemez, ama sizi temizlemek ve üzerinizdeki
nimetini tamamlamak ister. Umulur ki şükredersiniz.
8- Ey iman edenler, adil şahidler olarak, Allah için, hakkı ayakta
tutun. Bir topluluğa olan kininiz, sizi adaletten alıkoymasın. Adalet yapın. O,
takvaya daha yakındır. Allah'tan korkup-sakının.
Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızdan haberi olandır.
11- Ey iman edenler, Allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın;
hani bir topluluk, size ellerini uzatmaya yeltenmişti de, (Allah,) onların
ellerini sizlerden geri püskürtmüştü. Allah'tan korkup-sakının. Mü'minler yalnızca Allah'a tevekkül etmelidirler.
12- Andolsun, Allah İsrailoğullarından kesin söz (misak) almıştı.
Onlardan oniki güvenilir-
gözetleyici göndermiştik. Ve Allah onlara: 'Gerçekten ben sizinle beraberim.
Eğer namazı kılar, zekatı verir, elçilerime inanır, onları savunup-desteklerseniz ve Allah'a güzel bir
borç verirseniz, şüphesiz sizin kötülüklerinizi örter ve sizi gerçekten,
altından ırmaklar akan cennetlere sokarım. Bundan sonra sizden kim inkar
ederse, cidden dümdüz bir yoldan sapmıştır.'
33- Allah'a ve Resûlü’ne karşı savaş açanların ve yeryüzünde
bozgunculuğa çalışanların cezası, ancak öldürülmeleri, asılmaları ya da
elleriyle ayaklarının çaprazca kesilmesi veya (bulundukları) yerden
sürülmeleridir. Bu, dünyadaki aşağılanmalarıdır, ahirette onlar için büyük bir
azab vardır.
35- Ey iman edenler, Allah'tan korkup-sakının ve (sizi) O'na (yaklaştıracak) vesile arayın; O'nun
yolunda cihad edin, umulur ki kurtuluşa erersiniz.
38- Hırsız erkek ve hırsız kadının, (çalıp) kazandıklarına bir
karşılık, Allah'tan, 'tekrarı önleyen bir ceza' olmak üzere ellerini kesin.
Allah üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.
42- Onlar, yalana kulak tutanlardır, haram yiyicilerdir. Sana
gelirlerse aralarında hükmet veya onlardan yüz çevir. Eğer onlardan yüz çevirecek
olursan, sana hiç bir şeyle kesin olarak zarar veremezler. Aralarında
hükmedecek olursan adaletle hükmet. Şüphesiz, Allah, adaletle hüküm yürütenleri
sever.
44- Gerçek şu ki, biz Tevratı, içinde bir hidayet ve nur olarak
indirdik. Teslim olmuş peygamberler, yahudilere onunla hükmederlerdi. Bilgin-yöneticiler (Rabbaniyun) ve yüksek
bilginler de (Ahbar), Allah'ın kitabını korumakla görevli kılındıklarından ve
onun üzerine şahidler olduklarından (onunla hükmederlerdi.) Öyleyse insanlardan
korkmayın, benden korkun ve ayetlerimi az bir değere karşılık satmayın. Kim
Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar, kafir olanlardır.
45- Biz onda, onların üzerine yazdık: Can'a can, göze göz, buruna
burun, kulağa kulak, dişe diş ve (bütün) yaralara (karşılık da) kısas vardır.
Ama kim bunu sadaka olarak bağışlarsa o kendisi için bir keffarettir. Kim
Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar, zalim olanlardır.
47- İncil sahipleri Allah'ın onda indirdikleriyle hükmetsinler. Kim
Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar, fasık olanlardır.
48- Sana da (Ey Muhammed,) önündeki kitap(lar)ı doğrulayıcı ve ona
'bir şahid-gözetleyici' olarak
Kitab'ı (Kur’ân'ı) indirdik. Öyleyse aralarında Allah'ın indirdiğiyle hükmet ve
sana gelen haktan sapıp onların heva (istek ve tutku)larına uyma. Sizden her
biriniz için bir şeriat ve bir yol-yöntem
kıldık. Eğer Allah dileseydi, sizi bir tek ümmet kılardı; ancak (bu,)
verdikleriyle sizi denemesi içindir. Artık hayırlarda yarışınız. Tümünüzün
dönüşü Allah'adır. Hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeyleri size haber
verecektir.
49- Aralarında Allah'ın indirdiğiyle hükmet ve onların hevalarına
uyma. Allah'ın sana indirdiklerinin bir kısmından seni şaşırtmamaları için diye
onlardan sakın. Şayet yüz çevirirlerse, bil ki, Allah bir kısım günahları
nedeniyle onlara bir musibeti tattırmak istemektedir. Şüphesiz, insanların çoğu
fasıklardır.
50- Onlar hâlâ cahiliye hükmünü mü arıyorlar? Kesin bilgiyle inanan
bir topluluk için hükmü, Allah'tan daha güzel olan kimdir?
51- Ey iman edenler, yahudi ve hristiyanları dostlar (veliler)
edinmeyin; onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden onları kim dost edinirse,
kuşkusuz onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğuna hidayet vermez.
57- Ey iman edenler, sizden önce kendilerine kitap verilenlerden
dininizi, alay ve oyun (konusu) edinenleri ve kafirleri dostlar (veliler)
edinmeyin. Ve eğer inanıyorsanız, Allah'tan korkup-sakının.
67- Ey peygamber, Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer (bu
görevini) yapmayacak olursan, O'nun elçiliğini tebliğ etmemiş olursun. Allah
seni insanlardan koruyacaktır. Şüphesiz, Allah, kafir olan bir topluluğu
hidayete erdirmez.
77- De ki: 'Ey kitap Ehli, haksız yere dininiz konusunda aşırı
gitmeyin ve daha önce sapmış, birçoğunu saptırmış ve dümdüz yoldan kaymış bir
topluluğun heva (istek ve tutku)larına uymayın.'
87- Ey iman edenler, Allah'ın sizin için helal kıldığı güzel
şeyleri haram kılmayın ve haddi aşmayın. Şüphesiz Allah, haddi aşanları sevmez.
88- Allah'ın size rızık olarak verdiklerinden helal ve temiz olarak
yiyin. Kendisine inanmakta olduğunuz Allah'tan korkup-sakının.
89- Allah sizi, yeminlerinizdeki ‘rastgele söylemelerinizden, boş
sözlerden’ dolayı sorumlu tutmaz, ancak yeminlerinizle bağladığınız sözlerden
dolayı sizi sorumlu tutar. Onun (yeminin) keffareti, ailenizdekilere
yedirdiklerinizin ortalamasından on yoksulu doyurmak ya da onları giydirmek
veya bir köleyi özgürlüğüne kavuşturmaktır. (Bunlara imkan) Bulamayan (için) üç
gün oruç (vardır.) Bu, yemin ettiğinizde (bozduğunuz) yeminlerinizin
keffaretidir. Yeminlerinizi koruyunuz. Allah, size ayetlerini böyle açıklar,
umulur ki şükredersiniz.
90- Ey iman edenler, içki, kumar, dikili taşlar ve fal okları ancak
şeytanın işlerinden olan pisliklerdir. Öyleyse bun(lar)dan kaçının; umulur ki
kurtuluşa erersiniz.
91- Gerçekten şeytan, içki ve kumarla aranıza düşmanlık ve kin
düşürmek, sizi, Allah'ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık vazgeçtiniz
değil mi?
92- Allah'a itaat edin, peygambere de itaat edin ve sakının. Eğer
yüz çevirirseniz, bilin ki, elçimize düşen, ancak apaçık bir tebliğdir.
95- Ey iman edenler, siz ihramlıyken avı öldürmeyin. Sizden kim onu
kasıtlı olarak (taammüden) öldürürse, cezası, hayvandan öldürdüğünün bir
benzeridir. Buna da, Kabe'ye ulaşmış bir kurbanlık olarak içinizden adalet
sahibi iki kişi hükmedecektir. Veya yoksulları doyurmak veya onun dengi oruç
tutmak olan bir keffaret vardır. Böylelikle işlediğinin vebalini tadmış olsun.
Allah geçmişte olanı bağışladı. Ama kim tekrarlarsa, Allah ondan öc alacaktır.
Allah üstün ve güçlü olandır, öc sahibidir.
96- Deniz avı ve onu yemek size ve (yeryüzünde) dolaşanlara bir
meta olarak helal kılındı. İhramlı olduğunuz sürece kara avı ise size haram
kılınmıştır. O'na (götürülüp) toplanacağınız Allah'tan korkup-sakının.
100- De ki: 'Murdar ile temiz -murdar'ın
çokluğu hoşuna gitse de- bir olmaz.
Ey temiz akıl sahipleri, Allah'tan korkup-sakının.
Umulur ki kurtuluşa erersiniz.
101- Ey iman edenler, size açıklandığında sizi üzecek şeyleri
sormayın; Kur’ân indirildiği zaman sorarsanız, size açıklanır. Allah onu
affetti. Allah bağışlayandır, (kullara) yumuşak olandır.
102- Sizden önce bir topluluk onu sormuştu da sonra kafir
olmuşlardı.
105- Ey iman edenler, üzerinizdeki (yükümlülük) kendi
nefislerinizdir. Siz doğru yola erişirseniz, sapan size zarar veremez.
Tümünüzün dönüşü Allah'adır. O, size yaptıklarınızı haber verecektir.
106- Ey iman edenler, sizden birinize ölüm gelip çattığı zaman,
vasiyet hazırlanışında, aranızda içinizden adaletli iki kişiyi (şahid tutun.)
Veya yolculukta olup size ölüm musibeti gelip çatarsa, sizden olmayan başka iki
kişiyi (şahid tutun. İkisini) Şayet kuşkulanacak olursanız namazdan sonra
alıkoyarsınız, onlar da (size): 'Akraba dahi olsa onu (yeminimizi) hiç bir
değere değiştirmeyeceğiz ve Allah'ın şahidliğini gizlemeyeceğiz. Aksi takdirde
biz elbette günahkarlardan oluruz.' diye Allah adına yemin etsinler.
107- Eğer o ikisi aleyhinde kesin olarak günahı hak ettiklerine
ilişkin bilgi sahibi olunursa, bu durumda haksızlığa uğrayanlardan iki kişi -ki bunlar buna daha hak sahibidirler- öbürlerinin yerine geçerler ve:
'Bizim şehadetimiz o ikisinin şehadetinden şüphesiz daha doğrudur. Biz haddi
aşmadık, yoksa gerçekten zulmedenlerden oluruz' diye Allah'a yemin ederler.
108- Bu, gerektiği gibi şahidliği yapmalarına veya yeminlerinden
sonra yeminlerin reddedilmesinden korkmalarına daha yakındır. Allah'tan korkup-sakının ve dinleyin. Allah, fasıklar
topluluğunu hidayete erdirmez.
109-
Mümtehine
1- Ey iman edenler, benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanları
veliler edinmeyin. Siz onlara karşı sevgi yöneltiyorsunuz; oysa onlar haktan
size geleni inkâr etmişler, Rabbiniz olan Allah'a inanmanızdan dolayı elçiyi
de, sizi de (yurtlarınızdan) sürüp-çıkarmışlardır.
Eğer siz, Benim yolumda cihad etmek ve Benim rızamı aramak amacıyla çıkmışsanız
(nasıl) onlara karşı hâlâ sevgi gizliyorsunuz? Ben, sizin gizlediklerinizi ve
açığa vurduklarınızı bilirim. Kim sizden bunu yaparsa, artık o, elbette yolun
ortasından şaşırıp-sapmış olur.
8- Allah, sizinle din konusunda savaşmayan, sizi yurtlarınızdan
sürüp-çıkarmayanlara iyilik
yapmanızdan ve onlara adaletli davranmanızdan sizi sakındırmaz. Çünkü Allah
adalet yapanları sever.
9- Allah, ancak din konusunda sizinle savaşanları, sizi
yurtlarınızdan sürüp-çıkaranları ve
sürülüp-çıkarılmanız için arka
çıkanları dost (veli) edinmenizden sakındırır. Kim onları dost edinirse, artık
onlar zalimlerin ta kendileridir.
10- Ey iman edenler, mü'min kadınlar hicret ederek size geldikleri
zaman, onları imtihan edin. Allah, onların imanlarını daha iyi bilendir. Şayet
(gerçekten) mü'min kadınlar olduklarını bilip-öğrenirseniz, artık sakın onları kafirlere geri çevirmeyin.
(Çünkü) Ne bunlar onlara helaldir, ne onlar bunlara helaldir. Onlara (kafir
kocalarına kendileri için) harcadıklarını verin. Onlara (hicret eden mü'min
kadınlara) ücretlerini (mehirlerini) verdiğiniz takdirde onları nikahlamanızda
size bir güçlük yoktur. Kafir (kadın)ların ismetlerini (nikahlarını) tutmayın
ve (onlar için) harcadıklarınızı isteyin. Onlar da (mü'min kadınlara)
harcadıklarını istesinler. Bu, Allah'ın hükmüdür; sizin aranızda hükmeder.
Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
11- Ve eğer eşlerinizden (kafirlere kaçmalarından dolayı) herhangi
bir şey kafirlere geçer, böylece siz de (savaşta onları yenip) ganimete
kavuşursanız, eşleri (kaçıp) gidenlere (mehir olarak) harcama yaptıklarının bir
mislini verin. Kendisine iman ettiğiniz Allah'tan sakının.
12- Ey Peygamber, mü'min kadınlar, Allah'a hiç bir şeyi ortak
koşmamak, hırsızlık yapmamak, zina etmemek, çocuklarını öldürmemek, elleri ve
ayakları arasında bir iftira düzüp-uydurmamak
(gayri meşru bir çocuğu kocalarına dayandırmamak), ma'ruf (iyi, güzel ve
yararlı bir iş) konusunda isyan etmemek üzere, sana biat etmek amacıyla
geldikleri zaman, onların biatlarını kabul et ve onlar için Allah'tan mağfiret
iste. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.
13- Ey iman edenler, Allah'ın kendilerine karşı gazablandığı bir
kavmi veli (dost ve müttefik) edinmeyin; ki onlar, kafirlerin mezar halkından
umut kesmeleri gibi ahiretten umut kesmişlerdir.
110-
Fetih
9- Ki Allah'a ve Resûlü’ne iman etmeniz, O’nu savunup-desteklemeniz, O’nu en içten bir
saygıyla-yüceltmeniz ve sabah akşam
O'nu (Allah'ı) tesbih etmeniz için.
17- Kör olana güçlük (sorumluluk) yoktur, topal olana güçlük
yoktur, hasta olana da güçlük yoktur. Kim Allah'a ve Resûlü’ne itaat ederse,
(Allah) onu, altından ırmaklar akan cennetlere sokar. Kim sırt çevirirse, onu
acı bir azab ile azablandırır.
111-
Nasr
1- Allah'ın yardımı ve fetih geldiği zaman,
2- İnsanların Allah'ın dinine dalga dalga girdiklerini gördüğünde,
3- Hemen Rabbini hamd ile tesbih et ve O'ndan mağfiret dile. Çünkü
O, tevbeleri çok kabul edendir.
112-
Hucurât
1- Ey iman edenler, Allah'ın Resûlü’nün huzurunda öne geçmeyin ve
Allah'tan sakının. Şüphesiz Allah, işitendir, bilendir.
2- Ey iman edenler, seslerinizi peygamberin sesi üstünde
yükseltmeyin ve birbirinize bağırdığınız gibi, ona bağırıp-söylemeyin; yoksa şuurunda değilken, amelleriniz boşa gider.
6- Ey iman edenler, eğer bir fasık, size bir haber getirirse, onu
'etraflıca araştırın'. Yoksa cehalet sonucu, bir kavme kötülükte bulunursunuz
da, sonra işlediklerinize pişman olursunuz.
9- Mü'minlerden iki topluluk çarpışacak olursa, aralarını bulup-düzeltin. Şayet biri diğerine
tecavüzde bulunacak olursa, artık tecavüzde bulunanla, Allah'ın emrine
dönünceye kadar savaşın; eğer sonunda (Allah'ın emrini kabul edip) dönerse, bu
durumda adaletle aralarını bulun ve (her konuda) adil davranın. Şüphesiz Allah,
adil olanları sever.
10- Mü'minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını
bulup-düzeltin ve Allah'tan korkup-sakının; umulur ki esirgenirsiniz.
11- Ey iman edenler, bir kavim (bir başka) kavimle alay etmesin,
belki kendilerinden daha hayırlıdırlar; kadınlar da kadınlarla (alay etmesin),
belki kendilerinden daha hayırlıdırlar. Kendi nefislerinizi (kendi kendinizi)
yadırgayıp-küçük düşürmeyin ve
birbirinizi 'olmadık-kötü
lakablarla' çağırmayın. İmandan sonra fasıklık ne kötü bir isimdir. Kim tevbe
etmezse, işte onlar, zalim olanların ta kendileridir.
12- Ey iman edenler, zandan çok kaçının; çünkü zannın bir kısmı
günahtır. Tecessüs etmeyin (birbirinizin gizli yönlerini araştırmayın). Kiminiz
kiminizin gıybetini yapmasın (arkasından çekiştirmesin.) Sizden biriniz, ölü
kardeşinin etini yemeyi sever mi? İşte, bundan tiksindiniz. Allah'tan korkup-sakının. Şüphesiz Allah, tevbeleri
kabul edendir, çok esirgeyendir.
14- Bedeviler, 'İman ettik' dediler. De ki: 'Siz iman etmediniz;
ancak İslâm (müslüman veya teslim) olduk deyin. İman henüz kalplerinize girmiş
değildir. Eğer Allah'a ve Resûlü’ne itaat ederseniz, O, sizin amellerinizden
hiç bir şeyi eksiltmez. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.'
113-
Tahrîm
6- Ey iman edenler, kendinizi ve yakınlarınızı ateşten koruyun ki
onun yakıtı insanlar ve taşlardır; üzerinde oldukça sert (iri cüsseli), güçlü
melekler vardır. Allah kendilerine neyi emretmişse ona isyan etmezler ve
emredildiklerini yerine getirirler.
8- Ey iman edenler, Allah'a kesin (nasuh) bir tevbe ile tevbe edin.
Olabilir ki, Allah kötülüklerinizi örter ve altından ırmaklar akan cennetlere
sokar. O gün Allah, Peygamberi ve onunla birlikte iman edenleri küçük
düşürmeyecektir. Nurları, önlerinde ve sağ yanlarında koşar-parıldar. Derler ki: 'Rabbimiz nurumuzu tamamla, bizi bağışla.
Şüphesiz Sen, her şeye güç yetirensin.'
9- Ey Peygamber, kafirlere ve münafıklara karşı cihad et ve onlara
karşı 'sert ve caydırıcı' davran. Onların barınma yeri cehennemdir. Ne kötü bir
dönüş yeridir o.
114- Tevbe
3- Ve büyük Hacc (Hacc-ı
Ekber) günü, Allah'tan ve Resûlü’nden insanlara bir duyuru: Kesin olarak Allah,
müşriklerden uzaktır, O'nun Resûlü de… Eğer tevbe ederseniz bu sizin için daha
hayırlıdır; yok eğer yüz çevirirseniz, bilin ki Allah'ı elbette aciz bırakacak
değilsiniz. İnkâr edenleri acı bir azabla müjdele.
4- Ancak müşriklerden kendileriyle antlaşma imzaladıklarınızdan
(antlaşmadan) bir şeyi eksiltmeyenler ve size karşı hiç kimseye yardım
etmeyenler başka; artık antlaşmalarını, süresi bitene kadar tamamlayın.
Şüphesiz, Allah muttaki olanları sever.
5- Haram aylar (süre tanınmış dört ay) sıyrılıp-bitince (çıkınca) müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün, onları
tutuklayın, kuşatın ve onların bütün geçit yerlerini kesip-tutun. Eğer tevbe edip namaz kılarlarsa ve zekatı verirlerse
yollarını açıverin. Gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.
6- Eğer müşriklerden biri, senden 'eman isterse', ona eman ver;
öyle ki Allah'ın sözünü dinlemiş olsun, sonra onu 'güvenlik içinde olacağı yere
ulaştır.' Bu, onların elbette bilmeyen bir topluluk olmaları nedeniyledir.
12- Ve eğer antlaşmalardan sonra, yine yeminlerini bozarlarsa ve
dininize hınç besleyip-saldırırlarsa,
bu durumda küfrün önderleriyle çarpışın. Çünkü onlar, yeminleri olmayan
kimselerdir; belki cayarlar.
13- Yeminlerini bozan, elçiyi (yurdundan) sürmeye çabalayan ve
sizinle ilk defa (savaşa) başlayan bir toplulukla savaşmaz mısınız? Korkuyor
musunuz onlardan? Eğer inanıyorsanız, kendisinden korkmanıza Allah daha layıktır.
14- Onlarla çarpışınız. Allah, onları sizin ellerinizle
azablandırsın, hor ve aşağılık kılsın ve onlara karşı size zafer versin,
mü'minler topluluğunun göğsünü şifaya kavuştursun.
15- Ve kalblerindeki öfkeyi gidersin. Allah dilediğinin tevbesini
kabul eder. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
23- Ey iman edenler, eğer imana karşı inkârı sevip-tercih ediyorlarsa, babalarınızı ve
kardeşlerinizi veliler edinmeyin. Sizden kim onları veli edinirse, işte bunlar
zulmeden kimselerdir.
28- Ey iman edenler, müşrikler ancak bir pisliktirler; öyleyse bu
yıllarından sonra artık Mescid-i
Haram'a yaklaşmasınlar. Eğer ihtiyaç içinde kalmaktan korkarsanız, Allah
dilerse sizi kendi fazlından zengin kılar. Şüphesiz Allah bilendir, hüküm ve
hikmet sahibidir.
29- Kendilerine kitap verilenlerden, Allah'a ve ahiret gününe
inanmayan, Allah'ın ve Resûlü’nün haram kıldığını haram tanımayan ve hak dini (İslâm'ı)
din edinmeyenlerle, küçük düşürülüp cizyeyi kendi elleriyle verinceye kadar
savaşın.
34- Ey iman edenler, gerçek şu ki, (yahudi) bilginlerinden ve
(hristiyan) rahiplerinden çoğu, insanların mallarını haksızlıkla yerler ve
Allah'ın yolundan alıkoyarlar. Altını ve gümüşü biriktirip de Allah yolunda
harcamayanlar... Onlara acı bir azabı müjdele.
35- Bunların üzerlerinin cehennem ateşinde kızdırılacağı gün,
onların alınları, böğürleri ve sırtları bunlarla dağlanacak (ve:) 'İşte bu,
kendiniz için yığıp-sakladıklarınızdır;
yığıp-sakladıklarınızı tadın'
(denilecek).
36- Gerçek şu ki, Allah katında ayların sayısı, gökleri ve yeri
yarattığı günden beri Allah'ın kitabında on ikidir. Bunlardan dördü haram
aylardır. İşte dosdoğru olan hesab (din) budur. Öyleyse bunlarda kendinize
zulmetmeyin ve onların sizlerle topluca savaşması gibi siz de müşriklerle
topluca savaşın. Ve bilin ki Allah, takva sahipleriyle beraberdir.
41- Hafif ve ağır savaşa kuşanıp çıkın ve Allah yolunda
mallarınızla ve canlarınızla cihad edin. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha
hayırlıdır.
60- Sadakalar, -Allah'tan
bir farz olarak- yalnızca fakirler,
düşkünler, (zekat) işinde görevli olanlar, kalbleri ısındırılacaklar, köleler,
borçlular, Allah yolunda (olanlar) ve yolda kalmış(lar) içindir. Allah
bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
73- Ey Peygamber, kâfirlerle ve münafıklarla cihad et ve onlara
karşı sert ve caydırıcı davran. Onların barınma yerleri cehennemdir, ne kötü
bir yataktır o!..
84- Onlardan (Savaştan geri
duranların H.G.) ölen birinin namazını hiç bir zaman kılma, mezarı başında
durma. Çünkü onlar, Allah'a ve elçisine (karşı) inkâra saptılar ve fasık
kimseler olarak öldüler.
103- Onların mallarından sadaka al, bununla onları temizlemiş,
arındırmış olursun. Onlara dua et. Doğrusu, senin duan, onlar için 'bir sükûnet
ve huzurdur.' Allah işitendir, bilendir.
108- Sen bunun (böyle bir mescidin) içinde hiç bir zaman durma.
Daha ilk gününden takva temeli üzerine kurulan mescid, senin bunda (namaza ve
diğer işlere) durmana daha uygundur. Onda, arınmayı içten-arzulayan adamlar vardır. Allah arınanları sever.
119- Ey iman edenler, Allah'tan sakının ve doğru (sadık)larla
birlikte olun.
123- Ey iman edenler, inkâr edenlerden size en yakın olanlarla
savaşın; sizde 'bir güç ve caydırıcılık' görsünler. Ve bilin ki gerçekten Allah
takva sahipleriyle beraberdir.
129- ..De ki: 'Bana Allah yeter. O'ndan başka ilah yoktur. Ben O'na
tevekkül ettim ve büyük arşın Rabbi O'dur.'
Sadakallahülazim
En doğrusunu sâdece Allah bilir.
Hârûn
Görmüş
Aralık 2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder