8 Mart 2017 Çarşamba

Modern Öjenizm



“Kör olana güçlük (sorumluluk) yoktur, topal olana güçlük yoktur, hasta olana da güçlük yoktur. Kim Allah’a ve Resûlü’ne itaat ederse, (Allah) onu, altından ırmaklar akan cennetlere sokar. Kim sırt çevirirse, onu acı bir azab ile azablandırır” (Fetih 17).

Öjenizm: “Olumsuz karakteri, pasif yada aktif yöntemlerle yok etmeye dayalı bilimsel ırkçılık” olarak tanımlanır. Öjenik kelimesi ise, ilk kurucularından Sir Francis Galton’un “iyi tür” anlamında eski Yunancadan ürettiği bir kelimedir.

“Öjenik, ilk kullanımı “doğumların devlet tarafından kontrôl edilmesi” düşüncesini ilk ortaya atan ünlü Yunan filozofu Eflatun’a kadar gitse de, modern anlamıyla ilk olarak Sir Francis Galton tarafından ortaya atılmış, sağlıksız ceninleri ayırıp, sağlıklı ceninler yetiştirmenin yollarını arayan, bilimselliği tartışmalı bir toplumsal akım veyâ toplumsal felsefedir. 20. yüzyılın ilk yarısında çok sayıda taraftar toplayan öjeni teorisi, sakat ve hasta insanların ayıklanması ve sağlıklı bireylerin çoğaltılması yoluyla bir insan ırkının “ıslah edilmesi” anlamına geliyordu. Öjeni teorisine göre, nasıl sağlıklı hayvanlar birbirleriyle çiftleştirilerek iyi hayvan cinsleri oluşturuluyorsa, bir insan ırkı da benzer şekilde ıslah edilebilirdi.

Öjenik Uygarlık, yeryüzünde kendiliğinden sürmekte olan organik yaşamı doğal seyrinden kopararak, önceden belirlenen ihtiyaçlar doğrultusunda yeniden oluşturma çabası olarak ifâde edilebilir. Doğal olana antipatiyle yaklaşan Öjenik Uygarlık anlayışı, biyo-teknolojinin insana ve tüm diğer canlı organizmalara yoğun olarak uygulanmasını savunmaktadır” (Vikipedi).

Bilindiği gibi, Evrim Teorisi, “güçsüzlerin yok olarak güçlülerin yaşamasının devâm etmesi ve zamanla daha üstün bir varlığa dönüşmesi” fikrini esas alır ki, bu düşünce öjeninin ta kendisidir. Doğada hiç-bir zaman bir “evrim” yaşanmadığı ve insan dâhil her-şeyin ilk orijinâli en uygun şekliyle “yaratıldığı” için bir öjeniden de bahsedilemez. “Hüdai Çakmak, öjenizm hakkında şunları söyler:

“Öjenizmi şöyle târif edebiliriz: Öjenizm, toplumlarda sağlıklı öğelerinin çoğaltılması, sağlıksız öğelerin elenip azaltılması, böylelikle insan soyunun geliştirilmesini amaçlayan bir teori ve bu teorinin eyleme geçmiş hâlidir. Eski Yunanlılardan Sparta’lıların yeni doğan çocukları gelişkin-zayıf diye ayırdıkları, gelişkin zannedilenlerin yaşamasına izin verdikleri, diğerlerini öldürdükleri bilinmektedir.

Eski Yunanlılardan sonra unutulmaya yüz tutan öjenist görüşü Charles Darwin’in Evrim Teorisi’yle tekrar gündeme getirip canlandırdığı görülür. Charles Darwin ortaya koyduğu Evrim Teorisi’yle canlıların ‘doğal seleksiyon’ adını verdiği bir mekanizmayla, güçlü canlıların güçsüzleri yaşam sahnesinden sildiği, bu yolla daha güçlü canlıların ortaya çıktığı, bunun da evrimleşmeye neden olduğunu varsaydığından öjenik kavramının daha güçlü bir şekilde bir-kez daha ortaya atılmasına ve uygulamaya konulmasına neden olmuştur diyebilmekteyiz”.

Modern tıpta öjeni; çeşitli tahlil ve tetkiklerle anne karnındaki cenini -güyâ- bir ârıza gördüğünde kürtaj ile alarak bebeği öldürebilmesi yâni öjeni uygulamasıdır. Oysa hâmilelik sürecinin tamâmında ve sonunda ne olacağını hiç kimse bilemez. Mongol Bebek Taraması denilen tarama aslında yanıltıcıdır ve en ufak bir şüphede cenin alınabilmektedir. Hâlbuki en iyi ve hassas tarama yöntemleriyle tarama yapılmış ve en ufak bir bulgu bulunamamış olsa bile çocuk yine de “mongol” doğabiliyor.

Modern tıp “modern öjenizm”in mümessilliğini yapıyor. Modern tıbbın öjenisi, modern kimyâsal ilaçlar ile ve diğer ürünlerle bir-anda yok etmeye değil, “aşama-aşama yok etme”ye dayanıyor ve böylece bu aşamada şeytanın fısıltılarıyla ve küresel tâğutların uygulamalarıyla ortaya çıkan ilaçlar ve ürünler, birilerini aşırı bir şekilde zengin ederken, “tıbbî öjeni”ye mâruz kalanları yavaş-yavaş öldürüyor. Öjenizm netîcede her anlamda belli seviyenin aşağısında olanları yavaş-yavaş yok etmenin yada süründürmenin adıdır.

GDO’lu ürünlerle fakirlere “aşamalı öjenizm” uygulanıyor. GDO’lu ürünler insanları bir-anda öldürmese de tam anlamıyla da yaşatmıyor. İnsânî özelliklerini blôke ediyor. “İnsan yediğidir” sözü bağlamında insanlar yedikleri şeyler yüzünden bir türlü “insan” gibi olamıyor. Bilinçler, GDO’lu beslenmeyle uygulanan bir çeşit öjenizm ile blôke ediliyor ve insanlar pasifleştiriliyor. Bu, zihinlerin öjeniye tâbi tutulmasıdır. Böylece garibanın çocuğu da “gariban” olarak kalmaya devâm ediyor.

GDO’lu ürünleri, “insanları açlıktan kurtaran bir yöntem” olarak önen sürenler, GDO’lu ürünlerin aslında bir sömürü aracı olduğunu gizliyorlar. Zîrâ GDO’lu ürünlerin besin değeri ifsâd edildiği için gerçek anlamda doyurmuyor ve eskiden tek bir doğal ekmekle “gerçek anlamda” doyabilen insanlar, GDO’lu ürünlerle 3 ekmek yese de gerçek bir doyuma ulaşamıyor ve üstelik tek ekmeği daha kolay satın alabilirken yada elde edebilirken, üç ekmeği satın alamıyor ve bu nedenle de açlık ve açlığa bağlı sebeplerden dolayı hayâtını kaybedenlerin sayısı artıyor. Açlıktan-susuzluktan ölen insanlar “siyâsi ve ekonomik öjeni” kurbânıdırlar.

Öjenizmi uygulayanlar bu sûretle bol kazançlar elde ederler ve bu kazanımlar için insanları çok kolay fedâ edebilirler. Sapık evrim ve öjeni inançları onlara bunu yaptırabilir. Çünkü modern öjenistler, kendilerini 1. sınıf, diğer insanları ise 2. 3. sınıf insanlar olarak kabûl ettiklerinden ve hattâ “insan” bile saymadıklarından dolayı onlara her türlü sömürüyü, zulmü yapabilirler ve onları çok kolay öldürebilirler. Üstelik öjeni düşüncesine göre yaptıklarını meşrû da görürler. Çünkü Darwinizm’e göre kendileri evrimlerini tamamlamış ve “tam insan” olmuşlar; diğerleri ise evrimini tamamlamamış ve tamamlayamayan yaratıklardır. Onlara göre evrimini kim tamamladıysa dünyevî olana onun daha fazla ihtiyâcı ve hakkı vardır ve bu nedenle de Dünyâ’nın nîmetlerinden ve olanaklarından en fazla “evrimini tamamlamış(!)” olanlar yararlanmalıdır. Yine bu nedenle Dünyâ’nın nîmetleri ve olanakları da sınırlı olduğu için diğerleriyle paylaşılmamalıdır. İşte bu nedenle insanları içleri sızlamadan yok edebiliyorlar yada baskı altında tutabiliyorlar.

Öjeni fikri, Darwinizm’in doğal bir sonucu olarak ortaya çıktı. Nitekim öjeni kavramını savunan yayınlarda bu gerçek özellikle vurgulanıyor ve “Öjeni, insanın kendi evrimini kendisinin yönlendirmesidir” deniyor.

Modern insan, güyâ çok sevdiği ve koruduğu hayvanlara da kısırlaştırarak öjeni uygulamaktadır. Böylece hayvanın doğal varlığına müdâhalede bulunmaktadır. Yine “doğum kontrôlü” de bir çeşit öjenidir. İnsanların doğal üreme yollarını engelleyerek normâl ve doğal olana saldırmaktadırlar. Bu durum bir zulümdür. Zâten modernizm ve inançsızlık, bir “zulüm uygarlığı”dır. Modernizm; insanı, ekini, hayvanı ve doğayı, doğal ve normâl hâlinden çıkarıp ifsâd etmiştir-etmektedir. Kur’ân’da bu, şu şekilde söylenir:

 “O, iş-başına geçti mi (yada sırtını çevirip gitti mi) yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya, ekini ve nesli helâk etmeye çaba harcar. Allah ise, bozgunculuğu sevmez” (Bakara 205).

Adolf Jost, 1895’de yayımladığı Das Recht auf den Tod (Ölme Hakkı) isimli kitabında istenmeyen insanları tıbbî olarak öldürmeye çağırıyordu. Jost, “sosyâl organizmanın sağlığı için devletin bireyleri öldürme sorumluluğunu alması gerektiğini” iddiâ ediyordu. Adolf Jost, yaklaşık 30 yıl sonra siyâset sahnesinde boy gösterecek olan Adolf Hitler’in akıl hocasıydı. Hitler de; “devlet yalnızca sağlıklı çocukların olmasını sağlamalı. Görülür şekilde hasta olanların ve salgın hastalık taşıyanların uygun olmadığı îlan edilmeli” diyordu.

“İnsanı kısırlaştırarak” uygulanan öjenizm de vardır. Eugenics (öjeni) ABD’de de uygulanmıştır. Bir iddiâya göre sâdece Kaliforniya’da zorla kısırlaştırılan insan sayısı 64.000 olmuştur. Öjeni uygulanan zihinsel engellilerin ezici çoğunluğu da her nedense “beyaz” olmayanlardır. 1907’de Indiana eyâletinde kabûl edilen bir kânunla zekâ özürlü, sağır yada körler zorla kısırlaştırılmaya başlanmıştır. Benzer bir yasayı 1909’da Washington ve Kaliforniya eyâletleri de kabûl etmiştir. 1927’de Virginia eyâletinde zekâ özürlüler kısırlaştırılmışlardır. Yasa, Amerika’nın pek-çok eyâletinde 1960’lara kadar yürürlükte kalmıştır. Toplamda 67.000 insan kısırlaştırılmıştır. Zamânımızda da insanlar hızla kısırlaşmaktadır. Bu, yeme-içme, çeşitli ürünler, modern hayâttan kaynaklanan evlenme yaşı, stres vs. gibi nedenlerle ve kullanılan bâzı ürünler yüzünden olmaktadır.

İnsanlar; kör, topal ve hastalara gerçek anlamda bir merhâmetle yaklaşmıyorlar ve bu insanlar otomatikman “ezik” ve “öteki” olarak kabûl ediliyor. Oysa onların da kendilerine göre üstün özellikleri vardır. Kronik rahatsızlığı olanlar bir “yük” olarak görülebiliyor. Merhâmetin neredeyse yok olduğu modern zamanlarda bu insanlar, kişinin en yakını olsa bile “katlanılmaz” olarak kabûl ediliyor.

Öjenizm bir çeşit “güçsüzlerden ayrışma” şeklidir. Allah; hasta, kör ve topal olanların hor görülmemesini ve ayrıma tâbi tutulmamasını söyler ve bu insanların da toplum içine karışmalarını ister:

“Kör olana güçlük yoktur, topal olana güçlük yoktur, hasta olana da güçlük yoktur; sizin için de, gerek kendi evlerinizden, gerekse babalarınızın evlerinden, annelerinizin evlerinden, erkek kardeşlerinizin evlerinden, kız kardeşlerinizin evlerinden, amcalarınızın evlerinden, halalarınızın evlerinden, dayılarınızın evlerinden, teyzelerinizin evlerinden, anahtarına mâlik olduğunuz (yerlerden) yada dostlarınızın (evlerin)den yemenizde bir güçlük yoktur. Hep bir-arada veyâ ayrı-ayrı yemenizde bir günah yoktur. Evlere girdiğiniz vakit, Allah tarafından kutlu, güzel bir yaşama dileği olarak birbirinize selam verin. İşte Allah, size âyetleri böyle açıklar, umulur ki aklınızı kullanırsınız” (Nûr 61).

En doğrusunu sâdece Allah bilir.

Hârûn Görmüş
Mart 2017




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder