“Göklerde
ve yerde olan (herkesin ve her şeyin) tümü Rahman (olan Allah)a, yalnızca “kul”
olarak gelecektir” (Meryem 93).
“Hayır,
artık (yalnızca) Allah’a kulluk et ve şükredenlerden ol” (Zümer 66).
Türkçede “kul” denilen “abd” kelimesi; “Kul, köle,
Allah’ın kulu, mahlûk, insan, hizmetçi” anlamındadır.
Allah’ın istediği kulluk “sâdece Allah’a yapılan
kulluk”tur. Kulluk Allah’tan başkasına yapıldığında şirk olur. Allah’a “sınırlı
kulluk” da yapılamaz. Sınırlı kulluk, “sâdece Allah’a olan kulluk” olmaktan
çıkar ve kulluk paylaştırılır. Bir kâlpte iki sevgi olmaz. Hiç-bir şey Allah
gibi sevilmemelidir. Allah’tan başkaları ”Allah gibi” sevildiğinde o sevilen
şeyle Allah’a şirk koşulmuş olunur. Bu bağlamda; insanların yaşadıkları yer
olan vatan bile Allah gibi sevilemez. Zâten böyle bir sevgi olduğunda o kişi
Allah’a kul olmaktan çıkar ve “vatana kul” olur. Vatana kulluk vatandaşlık
olarak isimlendirilmiştir. “Sıkı vatandaş” anlamında bâzıları çocuklarına “Yurdakul”
ismini vermişlerdir ki câhilcedir. Yurt sevilebilir, korunabilir, vatan için
savaşılabilir fakat ona kul olunamaz.
Vatandaş: “Bir yurt ahâlisinden ve teb’asından olan
kişi” demektir. Fakat bu kavram, Fransız Devrimi’nden sonra
milliyetçiliğin-ulusçuluğun ortaya çıkarılmasıyla birlikte ve herkes kendi kabûl
ettiği bölgeleri sûni sınırlarla çizince büyük parçalanmalar başladı ve daha
düne kadar kardeş (din kardeşi) olanlar düşman oldular. Toplumları düşman
etmenin yolu, onları Allah’a kullar olmaktan çıkarıp “vatandaş” yapmaktan geçer.
Vatandaşlar, sûni sınırlarla belirlenmiş sınırları olan bir vatanda yaşayanlardır.
Buralarda yaşayanların ölçüleri ilâhi ölçüler olmaktan çıkıp, kendi ve diğer
vatanlara ve vatandaşlara göre olan ölçüler olur. En hâkim olan vatan, diğer
vatanları kendine bağlar. Modern zamanlarda vatandaşlık kulluğun yerine geçmiş
ve Allah’a olan kulluk zamanla vatana yapılan ve vatandaş diye isimlendirilen
kulluğa (ç)evrilmiştir. Artık en iyi ve üstün insan, Allah için değil de vatan
için özverili çalışan kişidir. Âdetâ vatan için en sıkı kulluğu kim yapıyorsa,
en iyi ve üstün insan olarak o kabûl edilir. Bu kulluk, Allah’a kul olmanın sınırlandırılmış
bir şeklidir. Dolayısı ile şirktir.
Kul, bireyden ziyâde toplum ve ümmeti işâret eder. Zîrâ
ümmetin tamâmı Allah’a kulluk yapmaktadırlar. Fakat “vatandaş” dendiğinde orada
bir parçalanmışlıktan, dağılmışlıktan söz ediliyor demektir. Öyle ki herkes
kendi vatanını ve milliyetini övmeye başlamıştır ve bununla tatmin olmaktadır.
Oysa kâlpler gerçek anlamda bir tek Allah’a kul olmakla mutmain olur. Modern
zamanlarda kulluk yerine vatandaşlık oluşturulmuş ve cemaat-ümmet fikri
kaybolmaya yüz tutmuştur. İbâdetler bireyselleşmiştir. Hattâ câmilerin merkezi
olan Kâbe’de bile milyonlarca insan tek-başına ibâdet ediyor. Dindarlığını
bireysel yaşıyor. Orada müslüman olarak değil de, Türk, Fars, Arap, Hint vs.
olarak yâni vatandaş olarak bulunuyor, kul olarak değil. Zâten bu nedenle hacc,
sâdece bir gezi etkinliğine dönüştü büyük ölçüde. Kulluk, şahsiyetle ve ümmet
ile ilgili olurken; vatandaş, sınırlı topraklarla ve bireysellikle ilgilidir.
Melekler, peygamberler ve muvahhidler Allah’a kul
olmaktan çekinmezler. Bunlar sâdece Allah’a kul olmuşlardır. Allah’tan başkalarına
meselâ vatana kul olmanın yâni vatandaş olmanın nedeni, kulluğun sâdece Allah’a
yapılmasından vazgeçilmesi nedeniyledir. Bu bir şirktir. Zîrâ sâdece Allah’a
yapılmayan kulluk dışındaki tüm bağlılıklar şirktir.
“Mesih ve
yakınlaştırılmış (yüksek derece sâhibi) melekler, Allah’a kul olmaktan
kesinlikle kaçınmazlar. Kim O’na ibâdet etmekten kaçınırsa ve büyüklenirse (bilmeli
ki,) onların tümünü huzûrunda toplayacaktır” (Nîsâ 172).
En iyi kul, Allah’tan başkasına yönelmeyen ve sâdece
ve dâima O’na yönelen kullarıdır:
“Biz Davud’a
Süleyman’ı armağan ettik. O, ne güzel kuldu. Çünkü o, (dâima Allah’a)
yönelip-dönen biriydi” (Sâd 30).
“Beşerden
hiç kimsenin, Allah kendisine Kitabı, hükmü ve peygamberliği verdikten sonra
insanlara: ‘Allah’ı bırakıp bana kulluk edin’ deme (hakkı ve yetki)si yoktur.
Fakat o, öğrettiğiniz ve ders verdiğiniz Kitaba göre “Rabbaniler olunuz” (deme
görevindedir)” (Âl-i İmran 79).
“De ki: ‘Ben,
yalnızca Allah’a kulluk etmek ve O’na ortak koşmamakla emrolundum. Ben ancak O’na
dâvet ederim ve son dönüşüm O’nadır” (Ra’d
36).
Vatandaş olmak dünyevîdir. Kulluk ise hem dünyevî hem
de uhrevî. Vatandaşlık Dünyâ’da kişiyi iyi yaşatabilir belki fakat cennet,
Allah’a yapılacak iyi bir kullukla kazanılabilir ancak.
En doğrusunu sâdece Allah bilir.
Hârûn Görmüş
Ağustos
2016
Tagutlara bağlılığı gösteren evrakları kullanmak ta Alalha olan kulluga ihanete girmez mi ?
YanıtlaSil