14 Ağustos 2016 Pazar

Kul ve Vatandaş



“Göklerde ve yerde olan (herkesin ve her şeyin) tümü Rahman (olan Allah)a, yalnızca “kul” olarak gelecektir” (Meryem 93).

“Hayır, artık (yalnızca) Allah’a kulluk et ve şükredenlerden ol” (Zümer 66).

Türkçede “kul” denilen “abd” kelimesi; “Kul, köle, Allah’ın kulu, mahlûk, insan, hizmetçi” anlamındadır.

Allah’ın istediği kulluk “sâdece Allah’a yapılan kulluk”tur. Kulluk Allah’tan başkasına yapıldığında şirk olur. Allah’a “sınırlı kulluk” da yapılamaz. Sınırlı kulluk, “sâdece Allah’a olan kulluk” olmaktan çıkar ve kulluk paylaştırılır. Bir kâlpte iki sevgi olmaz. Hiç-bir şey Allah gibi sevilmemelidir. Allah’tan başkaları ”Allah gibi” sevildiğinde o sevilen şeyle Allah’a şirk koşulmuş olunur. Bu bağlamda; insanların yaşadıkları yer olan vatan bile Allah gibi sevilemez. Zâten böyle bir sevgi olduğunda o kişi Allah’a kul olmaktan çıkar ve “vatana kul” olur. Vatana kulluk vatandaşlık olarak isimlendirilmiştir. “Sıkı vatandaş” anlamında bâzıları çocuklarına “Yurdakul” ismini vermişlerdir ki câhilcedir. Yurt sevilebilir, korunabilir, vatan için savaşılabilir fakat ona kul olunamaz.

Vatandaş: “Bir yurt ahâlisinden ve teb’asından olan kişi” demektir. Fakat bu kavram, Fransız Devrimi’nden sonra milliyetçiliğin-ulusçuluğun ortaya çıkarılmasıyla birlikte ve herkes kendi kabûl ettiği bölgeleri sûni sınırlarla çizince büyük parçalanmalar başladı ve daha düne kadar kardeş (din kardeşi) olanlar düşman oldular. Toplumları düşman etmenin yolu, onları Allah’a kullar olmaktan çıkarıp “vatandaş” yapmaktan geçer. Vatandaşlar, sûni sınırlarla belirlenmiş sınırları olan bir vatanda yaşayanlardır. Buralarda yaşayanların ölçüleri ilâhi ölçüler olmaktan çıkıp, kendi ve diğer vatanlara ve vatandaşlara göre olan ölçüler olur. En hâkim olan vatan, diğer vatanları kendine bağlar. Modern zamanlarda vatandaşlık kulluğun yerine geçmiş ve Allah’a olan kulluk zamanla vatana yapılan ve vatandaş diye isimlendirilen kulluğa (ç)evrilmiştir. Artık en iyi ve üstün insan, Allah için değil de vatan için özverili çalışan kişidir. Âdetâ vatan için en sıkı kulluğu kim yapıyorsa, en iyi ve üstün insan olarak o kabûl edilir. Bu kulluk, Allah’a kul olmanın sınırlandırılmış bir şeklidir. Dolayısı ile şirktir.

Kul, bireyden ziyâde toplum ve ümmeti işâret eder. Zîrâ ümmetin tamâmı Allah’a kulluk yapmaktadırlar. Fakat “vatandaş” dendiğinde orada bir parçalanmışlıktan, dağılmışlıktan söz ediliyor demektir. Öyle ki herkes kendi vatanını ve milliyetini övmeye başlamıştır ve bununla tatmin olmaktadır. Oysa kâlpler gerçek anlamda bir tek Allah’a kul olmakla mutmain olur. Modern zamanlarda kulluk yerine vatandaşlık oluşturulmuş ve cemaat-ümmet fikri kaybolmaya yüz tutmuştur. İbâdetler bireyselleşmiştir. Hattâ câmilerin merkezi olan Kâbe’de bile milyonlarca insan tek-başına ibâdet ediyor. Dindarlığını bireysel yaşıyor. Orada müslüman olarak değil de, Türk, Fars, Arap, Hint vs. olarak yâni vatandaş olarak bulunuyor, kul olarak değil. Zâten bu nedenle hacc, sâdece bir gezi etkinliğine dönüştü büyük ölçüde. Kulluk, şahsiyetle ve ümmet ile ilgili olurken; vatandaş, sınırlı topraklarla ve bireysellikle ilgilidir.

Melekler, peygamberler ve muvahhidler Allah’a kul olmaktan çekinmezler. Bunlar sâdece Allah’a kul olmuşlardır. Allah’tan başkalarına meselâ vatana kul olmanın yâni vatandaş olmanın nedeni, kulluğun sâdece Allah’a yapılmasından vazgeçilmesi nedeniyledir. Bu bir şirktir. Zîrâ sâdece Allah’a yapılmayan kulluk dışındaki tüm bağlılıklar şirktir.

“Mesih ve yakınlaştırılmış (yüksek derece sâhibi) melekler, Allah’a kul olmaktan kesinlikle kaçınmazlar. Kim O’na ibâdet etmekten kaçınırsa ve büyüklenirse (bilmeli ki,) onların tümünü huzûrunda toplayacaktır” (Nîsâ 172).

En iyi kul, Allah’tan başkasına yönelmeyen ve sâdece ve dâima O’na yönelen kullarıdır:

“Biz Davud’a Süleyman’ı armağan ettik. O, ne güzel kuldu. Çünkü o, (dâima Allah’a) yönelip-dönen biriydi” (Sâd 30).

“Beşerden hiç kimsenin, Allah kendisine Kitabı, hükmü ve peygamberliği verdikten sonra insanlara: ‘Allah’ı bırakıp bana kulluk edin’ deme (hakkı ve yetki)si yoktur. Fakat o, öğrettiğiniz ve ders verdiğiniz Kitaba göre “Rabbaniler olunuz” (deme görevindedir)” (Âl-i İmran 79).

“De ki: ‘Ben, yalnızca Allah’a kulluk etmek ve O’na ortak koşmamakla emrolundum. Ben ancak O’na dâvet ederim ve son dönüşüm O’nadır” (Ra’d 36).

Vatandaş olmak dünyevîdir. Kulluk ise hem dünyevî hem de uhrevî. Vatandaşlık Dünyâ’da kişiyi iyi yaşatabilir belki fakat cennet, Allah’a yapılacak iyi bir kullukla kazanılabilir ancak.

En doğrusunu sâdece Allah bilir.

Hârûn Görmüş
Ağustos 2016
















1 yorum:

  1. Tagutlara bağlılığı gösteren evrakları kullanmak ta Alalha olan kulluga ihanete girmez mi ?

    YanıtlaSil